İ a i müdürü Şerif Bey aşk —. l birbirine yabancı duran i en ferdiyetçi duygularla Me İm m mma Bir aşk Beyin uyanışın. içtimai görüşlerini, tes- Kâzım Nami Beyin son aşka dairdi. Gördünüz mediniz mi, bilmem. Ser Beye: a dair! mudur, onu da Fakat her nedense ür cazip ve şiirli mevzuu içtima! bir sütuna star. in, pırasanın, belvacı mevsimi olduğu gibi bazı mevzuların da imleri vardır. Geçenlerde N / # di 5; ! E Tİ Yı / ET ve ; ima da beyanatta bulunmuştur. Sa Bey, köylerde gayet şa- ki, Geçen aşkın büyük şehir ME ler an şikâyet yor ki 5 bul gibi büyük şehirlerde tam! ve yükselten aşkın o şehirler cemiyetle- fertlerden terekküp et- an Mendede” Si kala şehirlerde zaman ymetli olduğu için belki Ya lar kısa oluyor. Yoksa hiç 'R u'da aşk yok olur mu? 7 Baba sen âşık oldun mu 1 dye bir bektaşiye sormuş- #3 cevabı almışlar: Br den oluyordum; üzerin, geldi layordum; üzerine Mi —e Mam i ki aşk, kalabalığı $ pe 2 rt gibi saçları bembe. lan bir zatın aşkı. Toplu İğne e ve Babalık delili! Pp isminde tahta bacaklı bi kızla münasebette bulunuyordu. Şakaya diğer biri de bu kızla KN e Günün birinde kız erk her biri de Hi, Pcağun kada. ait olduğunu Çarş yordu, Nihayet M. K.. dediki bakarız eğer bacaklarının Va e benimdir. Eğer ikisi de Ve sizindir. a, Müstebit : sözü K ğin Rus çarı birinci Nikola Üy na kiş sarayında dolaşıyordu. İ etağ, bü Fransız hizmetine alınak iy çe Çar birden bire halıların Ne bir yağ lekesi gördü. ni ei rağ Çar daha | iğ bağırdı, görür görmez İ Azifeni nci harimdan donmuş kalmıştı. » herilin arkasına şiddetli bir İndirerek; KD hayvanl dedi. 4 vak'ayı görmüş hiç Ne i Marmştı. Fakat İmparator biraz böyle mi yaparsın? i Kr, metan İl: “by 77 # Fıransızı tekrar hizme için rar eti; o vakıt N SED düşündüm... Kabul hizmet etmek pek büyük de gördüğüm vak'a, ki dedi kt taledim,. Şu aptal herife delal fazla gördünüz... Sihir. benle. olsaydım daha mi iyi İr İZ Fiğ, “ie “eği makalesi . / a . iğ i bGEzi$is Berber — Hanimfendi bu akşamki çayda sarı saçlı olacaksınız deği mi? ,0111004000000000009000000000000000450408808 00 02520000680060000000000909 0009008 öç, Muvaffak bir hikâye! 0..2200000000990900000008298900008055598999908900885899860900880000000800080809809* e, Mpbarir Sabur Beyin gene kokoz günlerinden birisidi: Biraz avans alabilmek için baş vurduğu idare müdürü suratını ekşiterek: — Vallahi, dedi; kasada pa- ram yokl. Şulidare memurları ile veznedarlarada şaşarım, ya- nında oturdukları kasaya ne ha- yali bir şekilde sahip çıkar lar - Hatta mürettip'ere, makinist. lere, kâğılçıyada para vere mediml Sabur Bey, alacağı menfi ce- vabı önceden tahmin eden adam- lara mahsus bir Oümitsizlikle sordu: — Akşama kadar bir şey olur mu, ne dersiniz? — Olsa bile dedim, ya maki- neelye, kâğıtçıya ya yetişir, ya ez! ür Bey, bu sözlere isyan etmek itiyadını çoktan unutmuş» tu. Yalnız fransızca bir “Lâhavle,, çekti ve kahveciye veresiye bir kahve ısmarlıyarak yazı odasına girdi Orada oturanların de muharrirdi ve tarih yuz 2 be şinl aşmıştı. Kimden ne fstiyebilirdi ? Maa- mafih bir tecrübede bulundu: — Arkadaşlar, dedi, bana ay başına kadar beş lira verir misiniz ? Hepsi matruş olan gençler bıyık altından güldüler, — Paramız olsa muharrir ol- mazdık ayol! dediler, Sabur Beye bu son ümit ka- pıs da kapandığı srada odanın kapısı açıldı ve kıranta bir adam içeriye girdi. Öteki muharrirlerin çehresine pek yabancı kalmadık: ları bu adam Saburun ev kiracısı idi. Geldi, Saburun yanına otur- du. Yavaş sesle bir şeyler ko nuştular, Ne söyledikleri duyul- muyordu. Lâkin ev sahibinin gittikçe hiddetlendiği, somurttuğu aşikârdı. Nihayet kalkıp gitti. Sabur Beyin canı bir kat daha sıkılmış, Allahın ne diye kendi- «sini bir kâğıtçı veyahut makin &: a inset yaratmadığına kendi kendine bir baylı let Gazete bes pl muharriıliği bu... Bu mesleğe giren adamın uzun boylu düşünmeğe, kendini dinlemeğe hakkı yoktu. Mürettip- hane yazı ister. Tahrir müdürü yazı ister. Orada kalem, trya- kinin dudaklarındaki cıgara gibi mubarririn elinden pek az düş melidir. Sabur Bey, onun için, cebinin boşluğunu unutup gazete sayıfalarının boş olmamasını te mine koyuldu. Bir müddet düşündü; kalemini ağzına soktu ve çevire çevire ısırdı. Sonra yazmağa basladı. Çok istekle yazacağı bir mevzu m Eitest gün Sabur Beyin çalış tığı gazetede “istikraz, serlâvhalı bir küçük hikâye çıkmıştı, Bu yazının okadar revan üs löbu, okadar zinde bir ifadesi vardı ki gazetede iyi yazıdan 7. — VAKIT. — 26 Teşrinisani 1929 XarMsina o benzediği için el e e bilmek üzereydi. Necdet suratını bü- ruşturdu. O nedense, senelerden beri biraz salçası değiştirilmiş temdit pilâvi gibi devam eden bu varyeteden hoş lanmazdı, — ÖK yünler bir bitsede dans başlasa, dedi, O zaman bu kadınları “daha yakından görebiliriz. Varyete biti, Sahnede en son numarayı yapan şişman kalçalı kadın, halktan alkış bekleyerek ğa, sole bukındı. Fakat yan İocalarda, sahne“ ; deki işini bitirip yeni bir faaliyete görişmeğe hazırlanın kadınlardan beşke kimse elini çırpmadı. İs Dans başlarken o vikteini yudum İM e e Li da rialli kumral bir kadını gösteriyordu. O ne vücut o ne boy, ne saçlar ve bilhassa ne bakış 7p Kamil, çabuk çebu dönen çifler oranında o arkadaşlarının bu (kadar meteniği kadını bulebilmek için birkaç dakika o sarla mecbur oldu, Sonrs gördü: alis ji — Hal orme, dedi, bırak Allahım severseni dedi, ei tiham ediyordu. i Dedik , . $ — Ayel Kemal, a kadından hoşlanmamak için insan bütün bütün sevkaiz olmalı. Halbuki sen... Kemal, oldukça keyfte ve bu Wi- barla hislerini açığa vurmakta mahzur görmiyordu. Onun için: w — Needetciğim, dedi, bu kadın çirkin değil, güzel, fakat beni cezbe- demez. Sebebini de söyliyeyim, benimi karıya benziyor! Bu llkırdı üzerine Necdet kıp kır miz oldu. Zira o dakikaya kadar düşüneme mişti ki kendisini bu kumral kadına bağlıyan sebep, ayni sebepti, Bu ke- dın Kemalin kanısına çok benzediği için Necdetin boşuna gitmişti. Çuvaldız anlıyan üç dört kişinin hepsi bunu beğendiler ve sahibini teb- rik ettiler. Sabur Bey bunua parasız kalan dostlarını çehresin- den anlayıp onlara derbal senet- siz, sepetsiz borç veren bir iyi adım tasvir ediyordu. Bu hikâye günün en muvaffak eseri sayıldı. Hatta o dereceye kadar ki mektebin birinde ço cuklara edebiyat dersi verirken: — Bir muhaerir, yazdığı bir eser- de muvaffak olabilmek için vermek btediği heyecanı evvelâ kendisi samimi olarak duymalıdır! diyen bir edebivat hocası bu “istikraz, hikâyesini bir muvaffakiyet nü- munesi olarak talebeye yazdırdı. O gün bugündür gazete pat- ronları fıkra ve hikâye muhar- rirlerine fazlaca para vermemek suretile edebiyata hizmet etmek- tedirler, Firkete ği öğelilin asi