KN Yaran : çfacpoale Dünkü kısmın hulâsası en Töbim meraklısı bir #im olaa M. Keller, | İm: yizlü kertenkele kadar İğrenç bir a - İDOL Yerine merakı mükemmel bir koleksi- hp sahi ulmakı, Keleksiyemcu Stefansocu Hygş iddet hirmezinde bulunarak ovu yen Yedi $ adalanan göödermeğe Karar * a landın “M de emsalsiz m vermiş, *'Tabol , de be lüsanlar 5 İİ er aleti kaçülteyortarmığ. ti Ta, telatscn , dörç ay roiddetle bu tahar - a 2 bulusmağa söz veröl “Keler, bu YI kararlaştırılan erada içeri gires wn 1 takdim eti, Madarı « gayet güzel bir kadındı. * Keller , NU Öğle yemuğise davet etti, Ma- reyi €ller ç misafirin yemekte anlatrıklarını te dinledi, * Şrefansen , bü yözlndeki İğ irk ve Cesaret onu çezbstmiğii, İı, Şrekten sünra kahve'er içidi, Keller kât- yg Odasına çekil4t, Madam Kellerle * Soe- i Sila > Yalniz kalıte kitaylara dalr konuş - Me, arladar, müğâlemeleri aralarda bü- İ daszuğun başlangıcı oldu. Meselede doğru olmıyan bir yoktu, ve Keller müteessif Pnuyordu. Bunu takip edenon beş &ün zarfında, Stefensonun ha ntine tahsis edilecek gemi lanırken, bu genç her gün eleyin otele gelir. Madam av alırdı, nebatat bahçesine i uk koruluklarına kadar bir gezintisi yaparlardı, bazan Pon balıkçıları, şarka mahsus İaşe üpürüp çeken fakir ve e“ adamların yaşadığı sahil giderlerdi. ” Orada oturur konuşurlar, mor ür Üzerinde o şişen yelkenleri İş oynıyan “Japon ; » larını teyrederler; sonra Yemeği yemek üzere otele tlerdi. Keller, her şeye karşi Air ve yazdığı. everle yorul bir halde onları karşılardı. yemekten sonra terarada tatlı tatlı konuşurlarken bütün masraflarına rağmen tablolarla © neşrettirdiği €terinin provalarını, tashih i LEYEJE Pot kırmıyorlardı, fakat ile doğru (o davranmıyor- dalma üzerine vazife olmı- #eylerden bahsetmeyi seven Kellerin boynunlarından bak- Stefenson bu tatlı Kellerin bötün kusurla- ,Bösteren parlak bir ışıktı; ka Hindiye kadar bu husus kdir “tmek fırsalını bula- | ezer bir sabah bütün bun- Yargi nibayet geldi, Stef. | enson iş İsmindeki muavinile bera- Bye bindi, gemi Milikoloya © ayrıldı, uzaklaştı. EHE # İİ fi |? OE AY N Cava denizinden geçti, Kd çok müsait rüzgârla- ! Ma; ie sis yoktu, hi bn? vardıkları zaman ka z a eser bü- e ve alelâcele döndüler. Me ei Terel aldırış etmedi, 9 b, son için böyle değil. j Üy yek Seyahatin büyük bir mu- el olmasını istiyordu. Ma- eyi an ona daimi bir ar. l i ea muvaffakiyet İleri bomboş sevgi» M kayalıkların arasin. | di izle denizine geldiler, | k, Kahkaha İ Seç timar; > arda — büsbütün mülhiş- | öle dönmek, Ah, bu apar şikâyet ederek: | Mauslih Ferit tün kuru Iâflarına rağmen hiç bir şey bulamadan döndü. Diyecekti. Böyle bir vaziyete tahammül olunur mu idi? Stelansen bu düşünöelerle Ma- likolonun her tarafını araştırdı ve bir haftasını burada israf etti, Burada kuşlardan pervane ve kelebeklerden hiç, biç bir şey bulamamışlardı. O bir çiçek bulmuştu, fakat Kellerin bu çiçekle alâkadâr ola» mıyacağımı biliyordu. Terrel onu teselli ediyordu. “ Zararı yok, ekseri bir resme boş ve manasız bir çizgile başlamak çok iyi olur. En ziyad: mühim olan yer Tubaidir. Eğer orada da muvaffak olamazsak daha gidecek yerler var. Stefanson: Evet biliyorum ama dedi, beş aydan beri gitti, ve he- men Bemen tabiin aleyhimizde olduğunu görüyorum. Koku hissis Di kaybetmiş bir köpek gibiyim; istediğim şeylerin . çok uzaklarda olduğunu anlıyorun, Her neise, ehemmiyeti yok. Tabaiye gidelim, bakalım ne olacak? On gün sonra Tubaiye vardılar. Bu bir hakikattir ki memleket- lerin de şahsiyeti, adeta ruhi ve ahlâki vasıfları vardır, insanlar üzerinde iyi ve fena tesirler ya: ler. Pier bundan şüphe ediyorsanız Tubaiye geliniz. Tubal yarı kayalık, yarn ormanlık ve ticaret için oOgayri omüssittir. Etrafı mercan kayalarla çevrilmiş bu ada ta uzâklardan size kaş larını çatar ve siz yaklaştıkça o mercanların üzerinde biriken mar- tıların çığlıklarile sizi kovar ve uzaklaşmamızı emreder, Yeni mercan kayalıklarını biri- * birine bağlıyan mavi bir geçitten geçerek geçidin nibayetindeki tümsek bir adacığın karşısında demir attı, Adacıkta ufak bir kulübe vardı ve gemi demir atarken bir adem herhalde o kulübenin sahibi bir kayığa atlıyarak açıldı, küreğini sallıyarak onları selâmlıyordu. Yak» | laştı, geldi, bir kelime söylemek- sizin küpeşte tahtalema asıldı, nihayet güverteye çıktı. Benim adım Mekginis diyordu. Garip elbisesi eskimiş yıpranınış bir yelekten ibaretti, çıplak“be- linde kayışla bağlanmış bir taban- ca vardı. Tekrar etti: Benim adım Makgi- nis, siz burada ne arıyorsunuz ? .bakın size karşı terbiyesiz olmak istemem, ama eğer (beşdömer) balığı arıyorsunuz onu ben tutu- yorum, siz benim kakkıma teca- vüz edemezsiniz. İki kişiyi doyu- racak kadar yok, bir kişiye bile kâfi gelmiyor. İşte ben yakalıyo- rum ve sizede kalmıyor, anladınız mı? Eğer bu balıktan arıyorsa- Diye edip gidiyordu. İnziva bu adama biç bir şey öğretme- dise de hir şeyi tekrar tekrar söylemeyi öğretmişti. “Çekin kan- camzı buradan. Bir kişiye yetmi- yecek şeyi iki kişi paylaşamaz, anlıyor musunuz ? Makginiz, bütün bu sert sözleri w akılsız adam, bü- | Stelansona söylüyordu. O bu —— — Otomobilciliğin yeni tatbikatı İngiliz fabrikatörleri fevkalâde iki otomobil araba inşa etmiş lerdir. Bunların birisi bir Hintli prens tarafından sipariş edilen bir seyahat banyo salonu, diğeri ise bir Hristiyan o müessesesinin verdiği talimata göre imal olu- nan seyyar bir klisedir. Seyyahat banyo salonu 1500 kilo erkletinde bir gasi üstünde- dir. Dahilinde porsölenle örtü müş bir banyo, bir lavumana, bir kanape ve bir tuvalet mate- si vardır. Bunların hepsi otomo- bilin dar sahasında münasip su rette tanziın ve tevzi olunmuştur. “ Termosta ,, aleti ile tanzim edilmiş bir usul mucibince, mo- törün kaybettiği hararet banyo - nun suyuna intikal etmektedir. | Böylece hamamda daima sıcak su bulunmaktadır. Otomobilin hususi yayları ye Dünlop lâstikleri o olduğundan Hint “Jöngl, ünün pisti üzerinde sarsılmadan yol almıktadır. Bu otomobil prensin zav sefer lerine mahsus olup etrafındaki camlar dışardan içerisi gözükmek” sizin içeriden dışarısının görüle- bilmesini temin edecek tarzda imal edilmiştir. Otomobil kliseye gelince Dün- lop lastikli bir kamyon o çerçe vesi üzerindedir. Mihrabı ve sair aksamı tamamdır, Otomobilin asıl kasası menber- lik edebilecek tarzda imal edil miştir. Bu otomobil klise kullanılmağa başlamadan papaslar tarafından merasimi mahsusa ile takdis olun- muştur, adamcağıza mes'eleyi anlattı, © bunun üzerine gülmeye başladı. Makginniz altmışlık bir ihtiyar. dı,dlâkin halinde garip bir genç- lik fadasi vardı, Mesuliyet kabul elmiyen şakacı gözleri, küçük vücudile bu adam Stefansonun “ hoşuna gitmemişti. Makginis : Böcek avına çıktınız ha dedi. Bu pek tuhafına gitmiş- ti, gülüyordu. * Nerede bulacak» bekleri mi? mercanların üzerin- de mi? Stefanson ciddiyetle; r de- di, Tubaide, © in — Ay karaya mı çıkacaksınız. — Öyleya! — Hey bana bakın, dedi, siz yanılıyorsunuz, ben daha karaya çıkmamışımdır, adım Makginiz olduğu halde.. İşte bana bir şişe viski verseniz bile sahile ayak basamam. İki senedir buradayım, karaya çıkan çok zavallılar gör- düm, ancak biri ikisi postu kür tarıp o kaçabildi öyle işittim ki ötekileri ormanlarda becerivermiş- ler. Yerliler, onlar insan değil şeytan. İki senedir buradayım, bu âda parçasında oturur beşdö- mer balığı avlarım, tüccar bir arkadaşım vardır. Her dört ayda bir gelir biriktirdiğim balıkları alır, götürür. Ben buraya geldiğim yakıt, ük altı ayda bu şeytanlarla iyice anlaştık, nasıl biliyor musu- nuz, oniki tenesinin göğsüne tabancamla adımı yazdım, on- lara yumuşak başlı kurşunlar gön- derdim, beni rahatsız etmediler. Birkaç defa gece baskını yaptılar, balbuki benim öyle bir köpeğim vardır ki, Yerlilerin hiç biri bav- lıyan bir köpeğin yanına yakla- şamaz. Öyle diyorum. Allah kö- bee gırtlağına ses verirken mu» akkak vahşileri zihninden geçir» asan rPUNEĞ Sema “insanı inandırıyordu. ua 9.-— VAKIT. — 13 Tejrinisani 1929 bakarak yeni bulımacamızın Sırrını n bulmacası sugünkü halledilmiş şekle meydana çıkarebilirsiniz. Bunun için aşağıdaki tarifeyi tatbik ederek üç beş dalika meşgul olmanız kâfidir: DOM SBUN Soldan sağa ve yukardan aşa tı: )-— Yüksek yer (4), yanan şev (4) 2— Genişlik (2), en ihtiyar adam (5) 3— Minder (6) 4— Azap (3), ccdet (3) İstanbul 'defterdarlığı ilânatı 5 — Türkiyenin özü <7) 6— Orta (3), raket (2) 7— Ayağı sakat (3), soğuk yağmır(3) 8 Beyoğlunda bir küçük simema(6) 9 — #Yaşasnın muha'fefi (2), erkek (9 a — Ea 4 LR ZN ER aye TN ER : Çanakkale def terdarlığından: Çanakkaleden altı mil mesafede adalar denizi cihetinde kısmen karaya düşmüş olan Amasva vapuru 22-Teş- rinievel 929 tarihinden itibaren bir ay müddetle pazarlık suretile müzayedeye konulmuştur. 23 « Teşrinisani -929 iv ine martesi günü saat 16 da ihalesi icra edilecektir. inüp'erin Çanskka- le defterdarlığına müracaatları. > Beyoğlu maliye şubest tahsil meme: undan: Reşit Ayaz beyiu şubemize olan deyninden dolayı mahcuz vs ccras' 2 riç listede muharrer eşya şehribalin İnci günü imul....13 müzayede füruht edilecektir. adet sekiz gözlü yemek sobası tahtadan masa uzun tahtadan tabaklık ma masa ortaları aynalı ve kenarları kumar yerine mahsus maun b tahtadan demir ayaklı kanepe tahtadan nötalık tahtadan port manto tiyatro perdesi mermer taş üzerinde alektirik buz dolabı tahta masa altı ayaklı Satılık raflı bü dn münde- Tahti haczö alınan eşvanm ismi Jat rafso markalı mazot motoru teferruatı tahtadan boyalı dört ayaklı üzerleri beyaz bezli masa kumar lübiyatına mahsus masa, yeşil çuhalı Ni oyalı parmaklık tabla ve ci" meler” üzeri mermer taşlı müdevver boyalı büfelik a alektirik tel ve boruları mül'elif tiyatro perdeleri kabınası eşya: Tahlisiye umum müdürlüğünden: © Anadolukavağındaki tahlisiye anbzarmda mevcut eşya (011-929 ta- rihine müsadif cumartesi günü saat 10 da bimüzuyek martesi günü ikmul edilmediği tukdir! yartesi günü saat 10 da satılacatı İlân miş olmalı, Ne ise. Söyleyin, boğazım kuruyor, geminizde içki getirmediniz. mi? Onlar, ona içki verdiler, oturdu, öulara mahalli haberler verdi. Meginizin dediğine göreTubai yer» Jileri kat'iyen insan değil şeytan- dılar; böcek avı için karaya çık- mak ona göre akıl kârı değildi. O daha şiddetle söyledi, sözleri Terrel onun sözlerine çarçabuk kanmıştı. İhtiyar üç teneke balık salamurası yarım şişe viski alarak odasına çekildi. Stelenson ve Ters rel konuşmak üzere aşağı kama- raya indiler. Terrel karaya çıkmanın aley- hinde idi. O cessurdu; fakat çılgın değil. di, eğer Stefenson isterse gidecek Iâkin kendine kalırsa sahile adim almıyacaktı. Stefenson onu dinle- di, fakat nasıl olsa bir kere ka. rarını vermişti. Hiç bir şey onu a çıkmaktan menedemiye- cekti. Seraitin çek fena olduğunu, bunun için Tubaiye çıkamadığını söyliyerek Kellerin yanına eli Hoş dönmesine katiyen imkân yoktu. sulacaktır. Cü- 18-11-9209 pa e mütebeki eşyenn Keller mes'ele bi çin bir adam olsa Hos da olsa çok “ün bu farkı ya- Sen »emur bellanan in- sanlamu. bali” ruhiyelerini pek iy bilirdi, onler evlerinde oturur lar ve memvr'orwin çarpıştıkları tehlikeleri hiç düşünmezlerdi; ve j .Hellerin ne vüşü neceğini biliyordu. Havır, böy'e bir felilric ter. sdllirdi. “Ne olursa olsun, karaye gika- cağım, dedi. Temel fikirlerini söylemişti. Stefenson devam etti, “Şimdiye kadar hiç bir tehlike- den yüz çevirmedim ve şimden Sonra da korkmüyacağım. Siz is- terseniz gemide kalabilirsiniz Makginizin azıcık mübalâğa et- mesine raömen hekiketen vabim olan tehlikeye karşı sizi zor'amak istemem. Teller cevap veriyordu: O! siz giderseniz ben de giderim. (avam yarın) LE