Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
—a ULUS 9-9 - 1939 - Sigfrid hatları arasında şiddetli fopçu ateşi (Başı I. inci sayfada) gu ateşi teati ediliyor. Fransızlar 70 tonluk tanklarla hareket eylemekte - dir. Almanlar, Polonya'dan birkaç fır - kayı garp cephesine getirmişlerdir. Akşam tebliği 10 numaralı 8 eylül akşam teb- liği : Mevzii ilerlememiz devam e- diyor. Düşman çekildiği noktalarda demiryolu, köprü ve saireyi tah- rip etmektedir ve buralarda di - namit şebekelerine tesadüf edi- yoruz. Hava istikşaf faaliyetimiz devam etmektedir. Denizde kuvetlerimiz devriye hareketlerine devam etmekte ve büyük bir faaliyet göstermekte - dirler. Deniz münakalâtının müdafa- ası için ingiliz deniz kuvetleriyle teşrikimesai sıkı bir surette temin edilmiştir. Harp tebliğlerinin kısalığı .Paris mahfillerince, harp tebliğle- rinin kısa oluşlarının sebebi şöyle i- zah olunmaktadır: Fransız harp raporlarının askeri harekât hakkında kısa oluşundan ve ketum davra - nışından hayret edilmiş olabilir. -Bü hususta şunu hatırlatmak lâzımdır- ki, dünkü ve bu sabahki tebliğlerde mev- zu olan mahalli terakkiler sadece öncüm le_rimizı'u daha iyi mevzilere doğru ilerle- yişinden ibarettir, Petit Parisien gazetesinde askeri hare- kât hakkında mütalealar yürüten Charles Morice, başlangıçta 1914 harbının bir ha- rekât harbr olduğunu, halbuki bugün bel- ki uzun bir zaman için bir kale harbı mev- zuubahs olduğunu yazmakta ve şöyle de- mektedir: “Maginot hattı kadar Siegfried hattı- nım da aşılmaz addedildiğini - unutmıya- lım. Bununla beraber almanlar tarafından uzunluğuna inşa edilen istihkâmlar nispe- ten kısa bir zaman zarfında vücuda geti- rilmiştir. Halbuki bizim istihkâmların zun seneler sürmüştür . Binaenaleyh, Aaskeri mütehassıslarımı- zın büyük bir kısmı gibi bizim de Siegf- ried hattının bazı zayıf noktaları buluna - bileceğini düşünmekliğimiz lâzımdır. İki gündenberi başlamış bulunan ve de- vam edecek olan her nevi birliklerimizin gösterdiği büyük faaliyetin, eğer mevcut ise, bu zayıf noktaları meydana çıkaraca- ğına şüphe yoktur.” Siegfried hattındaki alman askerleri memnun değil inşası u- İngiliz istihbarat nezareti tarafın- dan dün sabah neşredilmiş olan teb- liğde Sigfried hattında harb eden Al- man kıtaatının memnuniyetsizlikle- rinden bahsedilmektedir. Alman askerlerinin dört sebebden dolayı şikâyet etmekte oldukları söy- lenmektedir : 1 — Sığnaklar, insanlardan ziyade mühimmatı korumak için kullanıl - maktadır. 2.— İstihkâm dehlizlerinde hava tertibatı bozuktur. Askerlerin bu deh lizlere girmeleri üzerinden daha o- kadar fazla bir müddet geçmediği halde hava, teneffüs edilemiyecek bir hale gelmiştir. 3.— Sığnaklardan ekserisinin inşa- atı ikmal edilmemiştir ve binaenaleyh kullanılamıyacak bir haldedir. 4_— YŞyecek, içecek şeyler, gayri kâfi ve cinsi fenadır. Diğer taraftan iyi hir menbadan öğrenildiğine göre vatandaşlarından birinin memnuniyetsizliğini şifahen söylemiş olduğunu ihbar eden her Garp cephesindeki harekât alman halkına bildirilmedi Berlin'den Basler bildiriliyor: Garp cephesinde harekâtın basla- dığı hâlâ halka bildirilmemiştir. Men mıntakasında sivil ahalinin tahliyesi devam etmektedir. Berliner Börsen Zeitung gazetesi, Almanya'nın cenubu şarki Avrupa- sındaki bitaraf devletlerle olan müna- sebetleriyle iştigal ediyor. Bu gazete, Almanyan'ın doğu cenubundaki mev- zil gerginliğin vehamet kesbetmesin- de ve silâhla hallinde hiç bir menfaa- ti olmadığını bildirmektedir. Basler Nachrichten'in muhabiri îıu hattıhareketin Almanyanın macar is- tekleri meselesindeki alâkasızlığını gösterdiği kanaatindedir. Macar - Alman münasebetleri me- selesinde, Berlin diplomatik mahfil- leri şimdiye kadar Macaristanın bita- raflık hakkında hiç bir beyanatta bu - lunmamış olduğunu bilhassa kayıt ve işaret ediyorlar. Başka taraflarda da hoşnutsuzluk var Nachrichten'e Liyubliyana'dan gelen habere göre on gündenberi alman - yugoslav hudu - dunda ve bilhassa Maribor mıntaka - sında avusturyalı asker kaçaklarının Yugoslavyaya geçtiği görülmektedir. Karantiya'dan gelen yolcuların i - fadesine göre bu eyalet halkının mâ- neviyatı pek bozuktur. Sivil halk ve bilhassa kadınlar, silâh altına alınan efradın sevki esnasında gizli bir is - yan havası yaratmışlardır. Fransa ve Polonya saflarına geçenler Belfordan bildiriliyor: İki günden- beri bir çok alman, polonyalı, macar, ukranyalı, avusturyalı, isviçreli, ital- yan ve çinli askerlik şubelerine mü - racaat ederek fransız askerleriyle bir- likte çarpışmak üzere gönüllü yazıl- mak istemektedirler. Amsterdamda çıkan Telegraf gazete sinin Varşova muhabirinin bildirdiği- ne göre, Polonyada milli ekalliyetle - rin Polonya halkı ile hemfikir oldu - ğunu yazmaktadır. Muhabir, yahudilerin ümitsizliğin verdiği enerji ile polonyalıların yanı başında harbetmekte olduklarını ve binlerce ukranyalının Polonya ordu - sunda vazifelerini ifa etmekte olduk - larını söylemektedir. Fransanın mülteci ispanyolları or- duya kaydedilmiye icbar ettiğine dair son zamanlarda çıkan haberler hak - kında Madrid'de çıkan İnformaciones gazetesinin harp muhabiri, şöyle de- mektedir : “Bu işte hakikate uyan bir nokta var ise, o da ispanyol mültecilerine cepheye gidenlerin yerini doldurmak için ziraf işletmelerde iş verilmekte olmasıdır.,, Alman tayyarelerinin uçuşları Alman tayyareleri fransız şehirle- ri üzerinde uçuşlar yapmağa devam ediyorlar. Evelki akşam Tulon'da 20.25 te hava tehlikesi işareti veril- miştir. Şehir derhal karanlığa gömül- müştür. Alman tayyareleri keşfedil- miştir. Saat 22 de tehlikenin geçtiği haber verilmiştir. Marsilyada da biri saat 20,37 ile 20,45 ve diğeri de 20,57 ile 21 arasında almana 5 mark hediye edilmektedir, olmak üzere iki defa hava tehlikesi i- şareti verilmiştir. Alman kaynaklarına göre: POZAN DÜŞTÜ Berlin, 8 a.a. — Alman istihbarat bürosu bildiriyor: Lodz'un cenubundan ilerleyen alman kıtaları Rawa'- Mazowcecki'nin önüne gelmişlerdir. Polonyalılar tarafından tahliye edilen Posen'in işgali- ne devam edilmektedir. Posen'in şimalinde kâin Wongowicz ve Obernik şehirleriyle Koschmiu işgal edilmiştir. Varşova'ya yapılan hava hücumları Londra radyosunun öğle neşriyatında verdiği haberlere göre, almanlar Varşova'ya havadan hücumlar yapmağa devam ediyorlar. Şehir üzerinde uçan tayyarelerden birisinin tayyarecisi paraşütle caddelerden birisine in- miş ve orada seyrüseferle uğraşan polisler tarafından tevkif olunmuştur. Almanların iğtinam ettikleri harp malzemesi Berlin, 8 a.a. — Alman istihbarat bürosu bildiriyor: Umumi karargâh- tan verilen malümata göre 6 eylüle kadar Polonya'dan 126 top, bir çok tank, zırhlı otomobil, mitralyöz, tüfek ve tank topu iğtinam edilmiş, 25.000 esir alınmıştır. Alman tayyareleri dün Varşova'nın cenubunda Visti ün üzerindeki köprüleri tahrip etmişlerdir. Bu suretle Polonya ordusu müfrezeleri, Vis- tülü büyük güçlüklerle geçebileceklerdir. Westerplatte'nin işgali hakkında tafsilât Westerplatte'in işgali hakkında verilen malümata göre hücum kolları ve “Schleswig Holstein” zırhlısı sabahleyin erkenden taarruza geçmişler- dir. Ayni zamanda bir istihkâm kıtası da hücuma gcçmîştir( Saat 9.30 da Polonya garnizonu beyaz bayrak çekmiştir. Polonyalı ku- mandan, bir zabit grupu ve bir miktar askerle bir saat sonra alman hatla- rının önüne gelmiştir. Bir İsviçre radyo istasyonu “Gneisenau” alman cep zırhlısının bir ingi- liz bombardıman tayyaresi tarafından batırıldığını bildirmekte idi. Resmi raporda “Gneisenau”un tayyarelerin hücumuna uğramadığı kaydedilmek- tedir. Esir edilen leh generali Berlin, 8 a.a. — Alman istihbarat bürosu bildiriyor: Yedinci leh fırkasına kumanda eden general Gosiorowski esir edilmiş- tir. General 1936 senesine kadar mareşal Pilsudski'nin erkânıharbiye reis- liğini ifa etmişti. Alman hava kuvetlerinin faaliyeti Hava kuvetleri, bütün muvaffakiyetlere mühim sürette yardım et- miştir. Harp tayyarelerimiz ricat etmekte olan Polonya ordusuna taarruz etmektedir. Yürüyüş halindeki kıtalar dağılmıştır. Düşmanın geri yolları kapatılmış, köprüler tahrip olunmuş ve mukabil taarruz teşebbüslerinin önüne geçilmiştir. Varşova'nın cenubundaki bütün köprüler tayyareleri- miz tarafından tahrip edilmiştir. Varşova'da sokaklar kafileler dolup taşmaktadır. Varşova süratle tahliye ediliyor. İki alman tayyaresi Polon- ya toprakları üzerinde düşürülmüştür. Bir tayyaremiz de geri dönmemiş- tir. Alman toprakları dün de taarruza uğramamıştır. Şimal denizinde ve Baltık'ta mayn gemilerimiz büyük bir faaliyet göstermiştir. Dördüncü Polonya denizaltı gemisi batırılmıştır. Telâş ve ihtikâra karşı (Başı 1. inci sayfada) mektedirler. Bu hâlin tehlikele- rinden biri olan “yüksek fiyat seviyesi ve itiyadı” ndan da Başvekilimizin beyannamesinde bahsedilmiştir. Toptan alışlar, bugün için ve bizim için faydasız olduğu kadar, yarın ve herkes için bir ziyan teşkil eder. İhtikâ- ra karşı kendimizi müdafaa ede- cek yerde onu teşvik etmiş olu- ruz. Amillerden ikincisi ihtikârdır. Mesleğimize temas ettiği için meselâ şu vakayı haber verelim: İstanbul'da Türkiye'nin neşriyat ihtiyacına epey müddet kâfi ge- lecek kâğıt stoku vardır. Kâğıt fabrikamız da işlemektedir. Bu- na rağmen kâğıt tüccarları, bü - tün kâğıtlarını saklamışlardır. O kadar ki bu tüccarlardan biri, bir türk mecmuası hesabına ge- tirtmiş olduğu kâğıdı sahibine teslim etmiyerek mecmuayı ka- panmak tehlikesine uğratmıştır. İlâçlar için de vaziyet o kadar ha- zindir: bilhassa harp şartları i- çinde halkın fazla muhtaç oldu- ğu zannolunan ecza ve ilâçlar or- tadan kaldırılarak gizlenmiştir. Bu zalim ihtikârcılar hakkında Başvekilimiz - beyannamesinde diyor ki: “Eğer kanunlarımız kâ- fi değilse Büyük Meclisten buna mâni olacak selâhiyetleri talep etmekte ve her nerede olursa ol- sun ihtikârcıların ticarethanele- rine, fabrikalarına ve evlerine el- koymakta tereddüt — etmiyece- ÖL İhtikârerları süratle yere vur- mak için, meselâ kâğıt meselesin- de gazetelerin kâğıt kooperatifi, ilâç meselesinde Kızılay vasıta- siyle ameli tedbirler almak ve bu- günkü stok kaçakçılığından kâr İlk lokomotif'in Erzurum'a girişi dolayisile Nafia Vekilimizin ihtisasları (Başı I. inci sayfada) “— Bu ayın beşinde ve saat 18.30 da Poz treni Erzurum istasyonuna gir - miştir. Bundan sonra bu hattın takvi- ye edilmemiş olan pek cüzi bir kısmı kalır ki, bu da nihayet bu ay sonuna kadar bitecektir. Birinciteşrinin 16 sından sonra ve Cümhuriyet bayra - mından evel bu hattın açılma töreni- ni yapacağız. Bu münasebetle bu hat üzerinde çalışmakta olan kıymetli mü hendis ve fen memurlarımızla işçile- rimizin müuvaffakiyetli mesaisini bir daha tekrar ederim, Şimendifer raylarımızın Erzurum'a kadar döşenmesi ve bunu müteakip ilk lokomotifimizin Erzurum istasyo- nuna girişinin asıl mânası şudur: On üç, on dört'senedenberi büyük bir ira- da ve azim ile tatbik edilen muhte - rem Reisicümhurumuzun şimendifer siyaseti, en mühim hedeflerinden bi- rine vasıl olmuş demektir..,, Diğer taraftan haber aldığımıza gö re Münakalât Vekâleti de Devlet De miryollarına hattın işletme hazırlık - larını yaptırmaktadır. Şehrimizden Erzuruma her gün saat 9.35 de hare- ket eden tren gidecektir. Bu tren, er- tesi günü akşamı 18.25 te Erzincana varmaktadır. Saatler, henüz kati ola- rak tesbit edilmemiş olmakla beraber ertesi günü saat beşe doğru Erzuru- ma gidecektir. Böylelikle, Erzurumla Ankara arası, 40-42 saate inecektir. Bu cihete hiç demiryolu yapılmadan Ankara ile Erzurum arasındaki yo- lun müsait mevsimlerde asgari yirmi günde alındığı hatırlatılmaktadır. Demiryollarımızda bugün tatbik e- dilmekte olan fiyatlar, kilometreler arttıkça ucuzladığından Erzuruma kadar alınacak bilet ücretleri, çok u- cuz olacaktır. Devlet Demiryolları bu hat üzerinde fiyatların tesbitinde esas olacak âmilleri hazırlamaktadır. deceklerini zannedenleri bilâ- kis tah ül edemiyeceği zarar- lar altında bırakmak güç değil- dir: Hulâsa gıda ve istihlâk mad - delerinin azalmasına ve fiyatla- rınm artışına telâş ve muhake- mesizlik yüzünden sebep olmak yerine, hükümetin sözünü ve tav- siyesini dinliyerek bunun tam aksini yapalım ve ihtikârla mü- cadelesinde hükümete yardım edelim. Fiyatları buhrandan e- velki seviyelerine iade etmek için hiç bir tedbir ve takipte kusur et. miyelim. F.R. ATAY Atatlik'ün kabrine çe'enk Almanyadan yurdumuza dönen talebelerden şehrimizde bulunan genç ler bugün saat 16 da Ulus meydanında toplanarak, Ebedi Şef Atatürk'ün kab- rini ziyaret edecekler, aziz hâtırasını anacaklar ve kabrine bir çelenk koya- caklardır. ( RabDyo ) T URKLY Radyo Difüzyon Postaları TÜRKİYE Radyosu — ANKARA Radyosu DALGA UZUNLUĞU 1648 m. — 182 Kes./120 Kw. 19.74 m. 15195 Kes./ 20 Kw. T.A. ©. 31.70 m. 9465 Kes./ 20 Kw. T. A. P. ANKARA CUMARTESİ: 9.9.1939 13,30 Program. 13,35 Türk müziği: (Eski ve yeni şarkt« lar) Okuyan: Müzeyyen Senar, Çalan- lar: Fahire Fersan, Refik Fersan, Cev- det Çağla. 1. -Hüzzam peşrevi. 2. - A- rif bey - Hüzzam şarkı (Talat eyler mi diye meh suyi Kâtanede), 3, - Mustafa Nafiz hüzzam şarkı (Gönlüm nice bir senden uzak günleri saysın). 4. - Sadettin Kaynak - Hüzzam şarkı (Leylakların ha« yali). 5. - Şükrü hüzzam şarkı (Ay ö« 'perken). 6. - Şükrü hüzzam şarkı (Ada- nanın yeşil çamları). 14.00 Memleket saat ayarı, ajans ve mete oroloji haberleri, 15.00 - 15.30 Müzik (Şen oda müziği - İbe rahim Özgür ve Ateş böcekleri). 18.30 Program. 18.35 Müzik (küçük orkestra - şef: Necip Aşkın): 1. - Brahms Macar dansı No. 1-2 2. - Spero Kochmann Ebedi arkadaş. 3. - Franz Königschoffer Tirol Entermezzo, 4. - Frederick Hippmann seyyahat şare kıları. (fantezi), 19.10 Türk müziği (fasıl heyeti). 20.00 Memleket saat ayarı, 20.00 Temsil, 2040 Ajans ve meteoroloji haberleri. 21.00 Türk müziği (saz eserleri). Çalans lar: Fahire Fersan, Reşat Erer, Refik Fersan, 1. - Refik Fersan - Şetaraban peşrevi, 2. - Acemaşiran saz semaisi, 3. « Tanbur taksimi - Refik Fersan, 4. - Sul. taniyegâh - sirto. (21.15 -21.40) muhtelif şarkılar: Okuyan: Mefharet Sağnak. 1. - Ruşen Kam - hicazkâr şarkı (Bir nevci- vandır, aşubu candır). 2. - Leylâ hanım hicazkâr şarkı (Nerdesin nerede acep). 3. - Ali beyin karcığar şarkı (Aldın dili naşadımı). 4. - Kanuni Raif bey - Eviç şarkı (Sebep sevdayı aşkın ahu zare). 5. - Sadullah ağa - Şevkefza şarkı (Açıldı nevbahar bir goncai gül). 6. - Raif bey - Acemaşiran saz semaisi, 21.40 Konuşma (dış politika hâdiseleri)/ 21.55 Neşeli plâklar - R. 22;;)0)Haftılık posta kutusu (ecnebi dillere le.). 22.30 Müzik (operet seleksiyonları). 23.00 Son ajans haberleri, ziraat, esham Vet;.ahvilâz, kambiyo - nukut borsası (fi« a yat). 23.20 Müzik (cazband - Pl.). 23.55-24.00 Yarınki program, —AVRUPA— OPERA VE OPERETLER: 18 Berlin — 20.30 Floransa — 21 Roma, Paris - Ey- fel kulesi. ORKESTRA KONSERLERİ VE SEN- FONİK KONSERLER: 19.15 Bero- ü — 19.25 Budapeşte — 20 Lon- don - Recyonal — 20.15 Hamburg — 20.30 Sottens, Hamburg — 21 Milano — 23 Brüksel, ODA MUSİKİSİ: 2220 Doyclandzender. SOLO KONSERLERİ: 17,10 Viyana — 18.30 Sarbrük. NEFESLİ SAZLAR (Marş v. s.): 6.30 Berslav — 8.30 Keza — 15.30 Keza, ORG KONSERLERİ VE KOROLAR £ 15,30 Berlin — 15.35 Berlin — 18.10 Vi- yana — 18.30 Hamburg. HAFİF MÜZİK: 13.15 Viyana — 14.25 Münih — 16 Breslav, Kolonya, Münih, Doyçlandzender — 20.15 Viyana — 20.30 Ştutgart. HALK MUSİKİSİ: 14.10 Ştutgart — 19.10 Kolonya — 22.20 Münih. DANS MÜZİĞİ: 15.15 Doyçlandzender — 21 Barselon — 21.10 Paris - P. 'T. T. — 21.40 Sofya — 21.45 Monte Ceneri — 22.10 Beromünster — 22.,30 Ştutgart, Droytviç, Floransa, Sottens — 22.40 Hamburg, Kolonya — 23 Budapeşte, Lüksemburg, Roma, Strazburg, Tuluz — 23.10 London - Recyonal — 23.30 Floe ransa, London - Recyonal — 24 Kolons ya, Roma., Avrupa'dan gelen vatandaşlarımız İstanbul, 8 (Telefonla) — Bugün gelen Semplon ekspresiyle ekseriyeti kadın olan birçok vatandaşlarımız memleketimize dönmüşlerdir. Ayvru- padan gelenlerin söylediklerine göre, fransızlar Fransadan Türkiyeye gi- den türklere bir dostluk eseri olmak üzere gaz maskeleri vermektedirler. vıltılarını hatırlıyacaktı. Yanında ağlayan Mari- yan'ın koluna girmişti. Evelâ onu tutuyor, ve me- zarların arasından ona yol açıyordu. Birdenbire o« nun elini bıraktı, yalnız başına ileri doğru bir kaç adım attı. O zaman Mariyan ilerledi ve: “Antu- van!” diye bağırdı. Antuvan'ın suratı lâkayttı. Fa«- HULÂSA > (Büyük harpten sonra ilk paskalye gecesi, be ! Antuvan, kardeşi Jilber, arkadaşı Dominik 'H::ı:g' D Mariyan ve Solanj Senkler isminde iki genç kızla be- raber sıkıntılı bir suareden kaçıyorlar ve geceyi kırlar içinde kaybolmuş bir otelde geçiriyorlar, Antuvan, ç Mariyan'la. Dominik de Solanj'la beraber eğleniyorlar. t Nihayet Solanj, Dominik'le değil Jilber'le, Antuvan da Mariyan'la evleniyor. Fakat Antuvan'la Mariyan evli . lik hayatından memnun değildirler. Antuvan, karısının kız kardeşi Evlin'i seviyor ve onunla gizlice bir Ame- rika seyahati yapıyor ve dönüyor. Şimdi Evlin'den bir mektup almıştır. Evlin, bunda hayatının sonunun gel- diğinden bahsetmektedir. Antuvan çok müstariptir. Evlin'i diri veya ölü bulabilmek için Havr'a gidiyor ve intihar bile aklından geçiyor.) “Fakat, bunu yap diye düş Mari- yan... Çocuklar... Ne yaparlar? Aşk, bunlara bak- B DY A Ş Yazan: İröne Nemirovski Antuvan: — Onu görebilir miyim? diye söylendi. Ağzı- —— K KU O M YARIAN Çeviren: Mümtaz Faik FENİK yan'sız birlikte gezmeğe bile gidiyorlardı.) Antuvan Odil'in kocasiyle beraber Havr'dan kat bu İlâkayıtlık bile korkunçtu; etrafında olan biten şeylerin farkında değilmiş gibi idi. Mariyan bir kaç defa onu & 1 ç SE CAT dan çekmek iy kaldı; fakat eve döndükleri zaman Antuvan artık her zaman olduğu gibi sakin ve soğuktu. bir Cenazenin defnedildiği günden bir hafta sonra gece Mariyan, gene erken yatmış, ve ağır bir uykuya dalmıştı. Çocuklarından Birinin ağlamasıy- i St üthiş yükü bir defa ü- — nın titrediğini ğ FiaD h ı '::r;::e ':l.:ıın-ıo'”â:îan uso:l:ı:k ışcı:'tıılısmı:lı bıraka- — lâffuz edlegl:îld:ğe'u:inî:k::i:::i: ız heceyi te- —metresinin cenazesini Paris'e getirdi. Segre'lerin Ja uyandı. Antuvan uyuyordu. Yataktan kalktı. O- | mam!” Antuvan odaya girdi. Burası, güzel, sevimli :e";':hî:kâî’f'_e“ !_“P'_'_e'e_""y“î':eüdüınyad' î': nu uyandırmadan yavaş yavaş çocuklarının odası- Vakit geçiyordu. “Muhakkak buradadır... Muhakkak ölmüştür.” diye düşündü. Tam o esnada polis memuru meyda- na çıktı. Arabanın kapısını açtı, titrek ve müte- reddit bir sesle: — Genç kadın burada... Fakat... Antuvan: — Ölmüş mü? diye haykırdı. — Maalesef, bu gece veronal'le kendini öldür- müş! Bir kaç gündenberi burada imiş. Dün akşam kendisini rahatsız et lerini, uyku uyuyacağın! yemek yemeyeceğini söylemiş. Onlar da hiç bir şey- den şüphelenmemişler, fakat ben kapıyı açtım ve ördüm ki... ) ıor::lıuv.lın: T canından, reaksizliğinden bir şey anlamadı. (Bal- Anhıvuı bundan sonra yalnız enin ari Ölmüş! diye kekeledi. —— — diziile aralarında çok iyi bir arkadaşlık vardı. da ilerli ad Bak aü ,7__ Ç — ” veties perdeleri gül ı:enkli bir oda idi. Dar bir pirinç kar- yola pencerenin yanında duruyordu. Evlin bu ya- takta yatıyordu. Yüzü yastığın içinde saklı oldu- ğu için evelâ dağınık saçlarını gördü. Onları eline aldı. Bu saçlar, o kadar ılık, o kadar tatlı, ve o kadar canlı idi ki, bir an içinde kafasında bir ü- mit şimşeği parladı. Fakat... Fakat cildi çoktan so- ğumuştu. Evlin'in yüzünü kendisine doğru çevir- di. Ve onu korkunç bir azapla seyretti. Sonra bı- raktı. Baş- arkaya düşmüştü. Ellerini gözlerine ka- padı ve kaçtı. XXV Antuvan Paris'e döndüğü zaman Mariyan, o- na feci haberi vermişti. Kimse Antuvan'ın heye- d y Vİ, vaki midir? Filhakika pek iyi bilinmiyordu, fakat halden onun vaziyeti anlaşılıyordu. O kadar sak- lı__mılî î_ıüyor, fakat yüzü her şeyi anlatıyordu; Çünkü bır çok şeyleri saklamak istediği aşikârdı. Zaten .hır şeyi saklamak için bu kadar itina gös- t_erıı:eıı, şöyle ince düşü le, yokl larla, is- tıdlılle.. hakikatin bir kısmını meydana vııruyo:'du Bu hakikat, tıpkı içinden ışık h i geçen v; geçer geçmez de sönen derin bir su gibi karan- ranlık fakat gözle görülebilir bir halde idi. An- tuvan'la Evlin'in arasındaki rabıta, başkalarının nazarında biraz karışık görünüyor, fakat herkes müştereken bir şeyden şüpheleniyordu. Evlin'i, haziranın son günlerinde defnettiler. geçti. Ağlayan Fransuva idi. Bu çocuk, bütün gece, durup dinlenmeden ba« ğırıp dururdu. Halbuki sıhati yerinde idi. Vücudu sağlamdı; iştihası mükemmeldi; doktorlar onun başka çocuklar kadar kuvetli olabileceğini söylü- yorlardı. Fakat, çok sinirli ve hiddetli idi. Hizmete çi gene yaramazlığı tuttuğunu beşikten kalkmak, ve kucakta uyumak istediğini söylemişti. Fakat Mariyan, içinde uyanan endişeyi bir türlü koparıp atamıyordu. Bu çocuğun hiç bir yeri ağrımıyordu. Fakat öyle bir hali vardı ki, sanki ona tatbik edil- mek istenen hayat tarzını; uykuyu, gıdayı, sev-