Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
BU LUS 12 - 7- 1939 LA 0 R Sporda zorla şampiyon olmak usulü yoktur Son Demirspor maçları İstanbuldaki milli küme maçlarının neden gayritâbii neticeler verdiğini aydınlatacak mahiyettedir Mevzua girmeden önce şurasını hassaten kaydetmeği lüzumlu görüyorum: ne Demirspor, ne de Vefa veya Beşiktaş kulüpleriy- le hiç bir alâkam yoktur. Üç takımı teşkil eden otuz üç futbolcu- yu yalnız oyunlarından tanırım. İstanbul'a münhasıran son iki maçı görmek üzere gitmiş olmaklığıma rağmen, müşahedelerim- de hiç bir tesir altında kalmamak için, yolda olduğu gibi İstanbul da da alâkadar sporcularla temas etmekten istiyerek kaçındım. 8 temmuz cumartesi. Taksim stad - yomundayım. Demirspor'un ilk maçı yapılıyor. Stadyom, malüm olduğu ü- zere, ancak bir mektep stadyomu ola- bilecek eb'atta. Oyuncular seyircilere üç metre gibi küçük bir mesafede di- zilmişlerdir. D.Spor çok heyecanlı ve bu yüzden de kuveti ve formu ile mütenasip ol- mıyan vasat bir oyun çıkarıyor. Buna rağmen Vefaya faik olduğu ve iki ta- kım arasında bir klâs farkı mevcut bulunduğu âşikâr olarak görülüyor. Vefa takımında oyun yok, müstemir bir sertlik var. Fakat stadyoma gel - miş olan iki bin kişi oyun görmek i- çin değil, milli küme şampiyonluğu - nun İstanbul'da kalmasını temin için gelmiştir- Esasen ekseri İstanbul ga- zetelerinin: “Vefanın mâruf sert o - yunu Demirsporu hırpalıyacak ve er- tesi gün Beşiktaş bitkin bir halde çı- kacak olan Demirsporu yenecektir.., şeklindeki yazıcıları seyircilere isti- yerek veya istemiyerek fena şeyler telkin etmiştir. Bunun için seyirciler- den bazıları sportmenliğe yakışmıya- cak hareketlerde bulunuyor. Buraya seyirciler arasında hâkim olan hava- yı bütün vuzuhiyle ortaya koyacak birkaç mükâlemeyi kaydediyorum. — Şimdi oyunun bu şekline bakılırsa, Vefanın Demirsporu yenmesini bek- lemek mümkün değildir. Fakat Vefa- hlar birkaç Demirsporluyu sakatlar- larsa'yarın Beşiktaşın İyi bir netice alması ve bu suretle Galatasarayın şampiyon çıkması beklenebilir. Hay- di çocuklar!.. Biraz ötede, sahanın mukabil tara- fına yetişecek kadar yüksek sesle bi- ri haykırıyor. — Bunlar mı Ankara'ya giden bü- tün takımları yeniyorlarmış? Bunlar mı ingilizleri yenmişler? Bu, milli küme takımı değil, festival.. festival takımı... panayır takımı!.. O sırada bir demirsporlu topa fal- solu bir vurüş yapmıştır: — Yuuu... yuha!... Bu sözler, giyiniş ve konuşma tarz- larından ve balkonda işgal ettikleri yerlerden İstanbulun yüksek spor mahfillerine mensup oldukları hisse- dilen kimseler arasında cereyan et - mektedir. Fakat bu tâbiyeye rağmen Demir - spor akınları devam ediyor v.. niha - yet, gol!... ğ Bütün stadyom ölü sükütu içinde. Yalnız beş ön ankaralının avuç aya- larından çıkarak stadyom ortasında garip şey, Ankara'da olsa, en hararet- li Ankara taraftarları bile bir İstan- bul gölünü alkışlamadan yapamaz. Hele Bayanlar... çok defa mağlüp ta- kımın da bir gol çıkarması için âdeta ellerini açıp dua ederler. Daha topun Vefa kalesi önlerinde- ki izi kaybolmadan, fena sözler, sinir- lendirici haykirmalar gene yükseli - yor. — Daha topa vurmasını bilmiyor - lar. — Panayır takımı.... Tuhaf şey değil mi? hem de panayır takımı. O sırada saha ortasında bir kalaba- lık görülüyor. Demirsporun en hızlı muhacimi Zeki oyun başlar başlamaz sakatlanmıştı. Şimdi de Maraton'u sediye ile dışarı çıkarıyorlar. Baca - ğındaki yara balkondan görülecek ka- dar derin. Ve onlar bağırıyorlar: — Yaşa Vefalı, kırınız, kırınız!.. Artık bu hakikaten “mâruf had” i aşıyor. Hırsını alamıyan kulüpçülük dur - muyor, akle gelmiyecek sözler bulu - yor ve sahanın ortasına fırlatıyor. Hem bunların hepsi birinci sınıf dip- lomalı hakem. Demirsporun her teh- likeli akınında en az beş yüz ağızdan “Ofsayt”, Vefanın her kale önüne i- nişinde “Penaltı” avazesi yükseliyor. Nihayet dayanamadım. Arkamda durmadan — Söylenen bir “düglas” a döndüm: ü — Kuzum, dedim, İstanbul'da kımların kuvetini iba Hem- galip, ta- ei- Muhatabım benim kendilerinden ol madığımı anlamıştı : — Yarın görüşürüz, dedi. Beşiktaş bu takıma en az sekiz gol atacaktır. Şeref stadında sizinle aynı yerde oturmağı çok isterdim. Ne demek istediğini benim gibi siz de anladınız değil mi? Fakat ben İs- tanbul'a boks yapmak için gitmemiş- tim, Kkk Ertesi gün Şeref stadyomundayız. Oyun henüz başlamamıştır. Bu defa spor mütehayyizanının değil, tam se - yirci kütlesinin arasındayım. İhtiyat- lı hareket ederek yanıma Galatasaray- h olan yeğenimi de aldım. Etrafım - da münakaşalar cereyan ediyor, bin bir türlü mütalea ve tahminler serde- diliyor bazıları Demirsporun “efsane- vi” kuvetinden, ingilizleri yendiğin - den, bazıları ise bir gün evel Vefaya karşı çıkardığı vasat oyundan bahse- diyor. Bazıları Vefanın Demirsporu çok sakatladığını ve Beşiktaşın işinin kolaylaştığını anlatıyor. Bunların hepsi güzel, esasen dünyanın neresi- ne giderseniz gidiniz, maç başlama - dan önce, maç devam ederken veya sonra münakaşa, hem de çok hararet- li münakaşalara şahit olursunuz. Fa- kat mutlaka nihayet verilmesi lâzım- gelen kötü bir hareket varsa o da sis- temli, programlı bir sinirlendirme - dir. Bazıları âdeta bu işe memur edil- miş sanıyorsunuz: — Aman çocuklar, diyorlar, daha sahaya çıkar çıkmaz sinirlendirece - ğiz. Bunlar çok genç oyuncularmış. Bir kere sinirlendiler mi, artık boca - larlarmış!... Acaba bugün hangi meçhul kuvetin tertip ettiği hangi programa uygun o- larak, hangi sistem dairesinde sinir- lendirme hareketini idare edecekler - di? dokake Takımlar sahaya çıkıyorlar. Aynı zamanda yedi sekiz bin ağızdan bağ- rışmalar başlıyor: — Yaşa Hakkı, yaşa Eşref, göre - yim seni Mehmet Ali.. Yaşa Beşik - taş.. Bunlara İstanbul'un ne olduğu- nu, şampiyonluk ne demek olduğunu gösteriniz. Takımlara göz attım. Bir gün evel feci şekilde yaralanan Maraton yok. Ankara halkının yıldırım eks- pres adını verdiği solaçık Zeki de koşmak şöyle dursun, sahadaki yeri- ni almak üzere yürümekten bile â- ciz bir şekilde topallıyordu. * ** Nihayet oyun başladı. Yaralıların bıraktığı boşluğa ve aksamalara rağ - men Demirsporun akınları birçokla - rına parmak ısırtacak enfeslikle biri- birini takip ediyor- Stadyomda çıt yok. Fakat Beşiktaş tazyikten sıyrı - lır sıyrılmaz, bir tarafı teşvik, öbür tarafı tahkir eden sesler gene yükse- liyor.. Ancak bu çok sürmedi: Demir- spor mükemmel bir gol atmıştı. Stadyomun muhtelif köşelerinden birden parlayıp birden sönen beş on alkış sesi işittim. Etrafımdan çekin - mekle beraber kendimi zaptedeme - dim. Ben de hararetle alkışladım. Fa - kat bir vakaya sebebiyet vermemek için yeğenime biraz yüksek sesle i- zahat vermeğe mecbur oldum: — Spor terbiyesi bunu icabettiri - yor. Hasmımız da olsa, meziyetlerini takdir etmeliyiz. Görüyoruz ki, bir direktifle hareket ediyor gibi sistem- li bir surette yaptığımız tahrik, tah - kir, tezyiflerimiz ve sinirlendirici hareketlerimiz enerji ve süratle bir - leşen teknik karşısında fayda vermi- yor. İkinci devrenin ilk dakikalarında hakem, Demirspor aleyhine nereden çıktığı belli olmiyan bir penaltı ver- mişti. Zavallı Demirspor.. kendisine her galip çıkacağı maçta bir penaltı ihsa- nı ile beraberliğe düşürülmek, anla - şılıyor ki, mukadderdir. Penaltı ile bağışlanan bu gol, en bir akın, en nefis bir vole 23/7 de Fener stadında 30/7 de Ankarastadında Galatasaray ve Demirspor gene karşılaşıyor Beden Terbiyesi Genel Direktör - lüğünün federasyonlar dairesi Baş- kanlığından aşağıdaki not verilmiş- tir: 35 er puvanla milli küme maçları başında kalan Galatasaray ve Demir - spor takımlarından hangisinin şampi- yonluğahak kazandığını vesaik ve mevzuat üzerinden tetkik etmek üze- re bugün Genel Direktörlük binasın- da toplanan yüksek hakem komitesi ve futbol teknik heyeti âzalariyle fe- derasyonlar dairesi başkanından mü- rekkep heyet vaziyeti inceliyerek gol avaraj usulünün memleketimizde su- reti tatbikine ait olan mevzuatta kâfi derecede vuzuh bulamadığından bu bapta verilen kararda mündemiç es- babı mucibe dairesinde müsavi pu- vanlı bu iki takımın birisi 23-7-939 ta- rihinde İstanbul'da Fenerbahçe sta - dında ve diğeri 30-7-939 tarihinde An- kara'da 19 Mayıs stadında olmak üze- re birer defa maç yapmalarına mütte- fikan karar vermiştir. Karar suretleri ayrıca alâkadar bölgelere bildirile- cektir. (a.a.) Bundan sonrası malüm. Maç bera- berlikle bitti. Fakat niçin beraberlik- le bitti de Demirsporun galebesiyle bitmedi; okuyucularım işte burasını iyice bilemezler. Ben kendilerine izah edeyim: Bu penaltıdan sonra Demirsporlu - lar en nefis akınlarını yaptıkları za - man da: — Yüuvu!.. Sesleriyle karşılaşmışlar, topa fe - na vurmuşlar veya şampiyonluğu kay betmemek için muvaffakiyetli bir mü dafaa sistemi tatbik etmişler, gene: larla karşılanmışlardır. Yedi bin ki - ha doğrusu sayamadım. Ve, yukarda: da kaydettiğim gibi, İstanbul stadyomları o kadar küçük ki, seyirciler arasında yüksek sesle söylenen sözler bile oyuncuların ve hakemin kulağına gidiyor. Dünyanın dört bucağında çok iddi- alı maçlar ve bunlar arasında da mü- him beynelmilel maçlar gördüm, hiç bir yerde seyircilerin Demirspor - Beşiktaş maçında olduğu gibi sistem li ve ggidümlü bir şekilde ve bu ka- dar fena bir tarzda hareket ettiğine şahit olmadım. İngiliz takımı kapta - nınin senasını yapa yapa bitiremediği bu sportmen, bu centilmen seyirci kütlesini bu fena hareketlere teşvik edenler kimlerdir? Aynı asil milletin aynı sportmen kütleleri nasıl oluyor da Ankara'da başka, İstanbul'da baş - ka türlü hareket ediyor? Ankarada mühim maçlara gelen yirmi beş bin kişi ile İstanbulun en çok ehemiyet verdiği bu Beşiktaş - Demirspor ma- çına gelen yedi bin kişi arasında üç dört misli kemiyet farkı olduğu hal- de, neden kemiyetle keyfiyet umumi kaide hilâfına olarak burada mebsuwW ten mütenasip oluyor? Bahusus ki Ankara'da yirmi beş bin kişinin mü- him bir kısmını gene İstanbul'dan An karaya gelmiş olan nüfus teşkil et - mektedir. O halde? Evet, o halde? Bu seyir- cilere spor terbiyesinden mahrum bir kütle denilemez. Bu menfur hareket- lerin sebeplerini başka yerlerde ara- mak icabedecektir. Sahalar - küçük ve bazı bethahlar bundan istifade için halk arasında propagandalar yapmakta, direktifler mi vermektedir? Böyle ise modern stadyomlar yapılıncıya kadar İstan - bul'da milli küme maçı yapılmama - lıdır. Gazete yazılarının mı tesiri oluyor? Gazetelerin Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğünden vesikası olmıyan- ları spor muharriri olarak kullanma- larına müsaade edilmemelidir (*) Polisin yüksek sesle sahaya haykı- ranlar dışarı çıkarması mı icabe - diyor, âmme menfaati ve sporun âti- si namına bir dakika bile tereddüt et- memelidir. Halkın spor terbiyesi yüksektir; fa kat çok seyyaldir, iyi idare edilmesi lâzımdır. Maçtan sonra otomobiline bindi - ğim şoför: “Demirsporlular şampi - yonluğu hakkiyle kazandılar, ziyafe- te müstahak oldular,, diyor da, erte- YURTTAN RESİMLER | Çankırı'da bir dere kenarı İzmir'de bir museyi Banka veznesinden iki deste para çaldı İzmir, (Hususi) Komerçiyale İ- talyana bankası veznesinde bir hırsız- lık hâdisesi olmuştur : Jak oğlu Alberto adında bir musevi İstanbuldan İzmire gelmiş ve parasız kalmıştır. Bu genç italyan bankasına giderek vezne önünde durmuş, vezne- darın bir aralık işiyle meşgul bulun - duğu bir sırada elini uzatarak vezne camekânı içinden iki deste para al - mıştır. Bir solukta bankadan dışarı fırlı - yan kalabalıkta kaybolan suçlu derhal bir taksiye atlamiış: SYK S akliya ge den müsevi genci içip eğlenmiye baş- lamıştır. Diğer taraftan hâdiseye el koyan zabıta şehrin her yerinde araş- tırmalara başlamıştı. Albertonun vaziyetini şüpheli gö- ren zabıta kendisini yakalamış, kara- kola götürmüştür. Alberto burada pa- raları Kommerçiyale — bankasından çaldığını itiraf - eylemiştir. Bu iki deste banknot 200 liradan i- baretti. Suçlunun üzerinde 188 lira çıkmış- tır.. Paraların 12 lirasını sarfetmiştir. Paralar bankaya iade edilmiştir. Babasını döven çocuk mahküm Balıkesir (Hususi) — Şehrimiz sulh ceza mahkemesinde babasını döv- mekle zanlı olan 16 yaşlarında Cemal adında bir çocuğun muhakemesi yapıl mıştır. Dâva evrakına göre Dinkçiler ma- hallesinde oturan Cemalettin 65 yaşın- da olan babasını dövmüş ve meşhut suçlar kanununâ göre mahkemeye sev- kedilmiştir. Zanlı Cemalettin mahke mede dedi ki: — Bir iki ay evel annemle babam kavga ettiler. Babam o kavgadan son- ra evimize gelmedi. Biz çok sıkıntı çektik. Günlerce yemeksiz kaldık, Bakdım ki dün eve gelmiş, eve girmek istiyor. Esasen kızgın olduğum baba - ma, sen ne hakla bizim evimize geliyor sun dedim ve ittim. Dövmüş filan de - ğilim. Hakim, zanlı çacuğun babasını da dinledikten sonra Cemalettini on iki lira doksan kuruş para cezasına mah - küm etti. ğa çalışarak şampiyonluğu askıda bı- rakmak istiyorlar. Benim bu maçlardan sonra hasıl et- tiğim kati intibâ şudur: Bir kısım sporcular Demirsporun hakkı olan milli küme şampiyonluğunu onun e- linden almak için meşru, gayrimeşru her vasıtaya müracaat etmiştir. Fakat sporda şampiyonluk zorla kazanıla - maz. İhsan Cemal KARABURÇAK (&) Bu noktanın üzerinde bilhassa dur- mak icap eder. Filhakika, Beşiktaş ma - çından sonra okuduğum bir çok gazeteler- de mü: J'î:" olduğu gibi nakleden ye - si günkü bütün İ İzmit-Fuarında inkılâp müzesinde Kkitap sergisi Ressamlarda bir sergi açacak İzmir, (Hususi) — Kültürpark'ta inşa edilen ve (müzeler sitesi) nin en güzel binası halini alan inkılâp müze- sinin mükemmel şekilde — tanzimine Maarif Vekâleti büyük ehemiyet ver- mektedir. Bu güzel binada kültür iş- lerimizin zengin ve göz kamaştıran inkişafı, eski ve yeni mektep ve ted- ris sistemi tebarüz ettirilecektir. Ma- arif Vekâletinden vilâyete gelen bir yazıda 20 ağustosta açılacak İzmir fuarında inkılâp müzesinde, geçenler de Ankarada açılan ve çok takdirle karşılanan kitap sergisinin tanzim e- #aghi- L muvafık görüldüğü bildirilmiştir. Aynı zamanda cümhuriyet halk partimizin geçen sene yurdun muhte- lif yerlerine gönderdiği ressamlara yaptırdığı 116 tablo ile muhtelif te- şekküllere mensup diğer ressamların eserlerinden akademide jüri heyeti tarafından seçilmiş olanların da teş - hiri muvafık görülmüştür. Kitap sergisinin tertip ve tanzimi- ne Maarif Vekâleti basma yazı ve Fuardan bir görünüş derleme şubesi müdürü memur edil- miştir. Dinar halkevinde sinema ve güreş müsabakaları Yukarda güreşe itşirâk eden pehlivanlarımız. Dinar, (Hususi) — Halkevi bir sesli sinema makinesi getirtti. Sine- ma muhit için çok faydalı olmakta halk arasında büyük bir alâka uyan- dırmaktadır. Film bedelini karşıla- mak üzere halka gösterilen filmler- den adam başına beş kuruş gibi çok küçük bir para alınmaktadır, Bu sene tertip edilen büyük pehli- van güreşleri on binlerce kişinin ö- nünde yapıldı. Güreş sahası bir pana- yır yerine dönmüştü. Serbest güreşe hemşehrimiz dinar- l1 Mehmet pehlivan, Polonya şampi- yonu Firanez, Habeş şampiyonu Kas- tem Taferi, Bandırmalı Kara Ali, Di- narlı İsmail, Yarımdünya Süleyman, İzmirli Hüseyin; yağlı güreşe de ci- en birçol ivanlar işti - İzmirde üzüm ve incir satışı başladı İzmir, 11 a.a. — Bu sene üzüm ve in- cir mahsulleri üzerine alivre satışlar gayet yavaş gitmektedir. Alman piya- salarında yeni mahsul için henüz fiyat yoktur.Bununla beraber bu sene üzüm mahsulü için korkulu bir vaziyet bahis mevzuu değildir. Rekolte geçen sene- nin dununda olduğu gibi eldeki stok- larda tükenmek üzeredir. İhracat ta - cirlerinin alivre satış meselesini gö- " 4 A şmek ve :