Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
(Başı 1 inci sayfada) müesseseler de bu kanun hükmüne ta- bidir, şeklinde birinci madde teklif e- dilmiştir. Bunun sebebini hükümet - ten sorduk. Maksadın ne olduğunu i- zah ettiler. Aldığımız netice şudur: devlet sermayesiyle teşekkül eden mü esseselere tam muvazi ve onlara ben - ' zer vaziyette bulunan, gerek sermaye- siyle gerek hayatleriyle devletle sıkı alâkası bulunan ve aynı zamanda bun- larla her veçhile sıkı rabıtası olan ve hayatlarında birlik temininde zarüret em kadaşlar, Türkiye yalnız osmanlı bankasiyle bizim milli bankaları mu - kayese bakımından değil, en liberal, en kapitalist memleketlerde dahi ban- ka muvmanları içerisinde yaşıyanla - rın kazançlarının mukayesesi bakı - mından dahi bizim milli bankalarımız- da herhangi bir şekilde verilen para- lar, aylıklar ve gene herhangi bir şe - kilde tevzi edilen, alınıp verilen pa- raların yekünu arzettiğim gibi, başka hiç bir memlekette verilmiyen bir mikyası aşmış, geçmiştir. Bizim mem- leketimizdeki mikyası misallerle da - olan mü leri bu k çerçe - vesi içerisine almak zarüretini duy - duk. Sami Erkmen (Tunceli), Mese - lâ? İş Bankası Faik Baysal (Devamla), Meselâ İş bankasıdır. Esasen bu gibi müessese - ler kendileriyle istişare edildiği za - man böyle bir bareme tabi tuttulmak hususunda hiç bir itirazları olmadığı - nı ve intizamı temine matuf olan bu esasların kendilerince de şayanı teb - rik olduğunu söylemişlerdi. Yalnız kendileriyle müvazi olan müessesele - rin de aynı esasa tâbi — tutulmalarını söylemişlerdi. Bi leyh biz bu maksadı daha vazih bir şekilde ifade etmiş olduk. Yani hükümetten gelen teklifte evelâ bu maksadın mevcut ol- duğunu arzetmiş olduk. Ondan sonra bu fıkra ile, acaba Refik İnce arkada- şımızın temas ettiği gibi Teşkilâtı E- sasiye kanununa münafi olup olma - mak mevzuunu da mütalea ettik. Dev- letin intizamı amme dolayısiyle husu- si bankalar üzerinde bir çok kayıtlar tesis ve tedvin ettiğini mütalea ettik. Bizim bu esasların da bu kayıtlardan aykırı olmadığını görerek huzuru âli- mek suretiyle getirdik.,, B. Faik Baysal bankalar kanununun bu mevzula alâkalı hükümlerinden misaller getirdi ve bir suale cevap ola- hususi milli banka olarak bulâ- “—yiha hükümlerine İş ve Türk Ticaret bankalarının girdiğini söyledi. B. Hikmet Bayur, hususi milli bankaların bu kanun çerçevesi içine alınmalarının yabancı bankalar işine — yarıyacağını, bu milli bankaların hiç bir mitiyazı olmadığını izah etti. 'Tekrar söz alân Refik İnce, B. Fa- ik Baysal'ın mütalealarına cevap ver- di, dedi ki: “— Teşe*kkülü itibariyle devlet ser- mayesinin ekseriyeti olmadıkça ve ticaret kanununa göre sermayelerinin *tasarruf hakları kanun ve nizamname ile muayyen bulundukça bizim bu şe- kilde hareketlerimizin gerek teşkilâ- tiesasiye kanunlarımıza ve gerek di- ğer kanunlara esas itibariyle tetabu - kunu iddiaya imkân yoktur.,, B. Recep Peker'in cevabı B. Recep Peker (Kütahya) bu gö- rüşe cevap vererek devletçilik telâk- kilerimizin veciz ve güzel bir izahını yaptı. Bu prensipler bakımından sây ve bestisini mütalea etti, bu prensipin hayata tatbik edilen mahi- yeti bakımından misaller verdi, bu a- rada gene bir misal olarak fiyat kon - trolünden bahsetti, dedi ki: “— Arkadaşlar, ekmeğin kilosu - nun fiyatını tayin ederken bir kilo ek- meğin maddei asliyesinin fiyatını ta- yin ile işe başladığımızı hatırlıyamaz mayız? Bu böyle iken paranın piyasa- da tedavül kıymetini indiren sebeple- rin unsurlarını düşünmek bir devle - azifesi değil midir. (Bravo ses- Bir para taciri vaziyetinde olan i adamlar hesapsız, —mazür görünüz bu şe- dilmiş, hesapsız, kitap- m şirket olması sebe e ederek koyduğu çe- alar alarak dağıtmak yolu şit formüllerle hesapsız /|paraları almak ve bü- n bunların yekünu ile (şiddetli al- kışlar) bunların yekâünu ile türk mil- letinin en kuvetli mübadele vasitası —olan parayı dokunulmaz bir fiyat ir- ”ân&ği kadar yükseltmek bir eksiklik değil midir? Bu eksikliği düzeltmek 'Türkiye Büyük Millet Meclisinin va- zifesi ldîğ_il midir arkadaşlar? — Hesapsız kitapsızlıkla mücadele ' edilmek lâzıgndu-. sapsız, kitapsız verilmesi yolu ile mü- cadele etmek lâ: lngdğ! Arkadaşlar, — sözlerime kısa W!%lğl ilâve ede. ceğim; arkadaşlar diyorlar ki ecnebi — bankaları bol bol paralar versin, bi. zimkiler az versin, bol para alan me . size hükümetten gelen esası tavzih et- d hi arzetmem mümkündür. Türkiye'de mukayeseye medar olacak tek mües- sese osmanlı bankası olabilir. Osman- lı bankası Türkiyede iş bankasının aylık yolları ile, şu veya bu yoldan temin ettiği paradan daima az para veregelmiştir. Bugün dahi bize naza- ran az vermektedir. Burada bu mese - leyi mevzuubahis ederken içimizde yeni intihap edilmiş ve zannederim Afyon mebusu Hamza arkadaşımız Erzurumda İş bankasının müdürü bu- lunuyormuş. Orada osmanlı bankası- nın da şubesi bulunduğundan Erzu- rum şehrinin içerisinde bir banka şu- besinin müdürü 500, diğer banka şube sinin müdürüne 250 lira veriliyor- muş. 500 lirayı veren bizim bankadır, daha az veren ise görüyorsunuz ki ar- kadaşlar, ecnebi bankasıdır. Huzuru - nuzda arzettiğim bu misaller, fikrimi esas itibariyle izaha medar olacaktır zannediyorum, (alkışlar). Son Posta'daki bir yazı dolayısiyle Bundan sonra Mümtaz Ökmen An- kara) söz aldı ve meclisin alâka ile dinlediği şu mühim beyanatta bulun- u: “—. Barem kanunlarının meclisteki müzakeresi memlekette haklı haksız, müsbet menfi oldukça inikâslar tevlit etti. Bittabi her vatarıdaşın bu lâyiha hakkında, bilhassa lâyiha kespikati- yet etmeden evel düşündüğünü diledi- ği gibi söylemesi, yazması gayet tabii bir şeydir. Her vatandaşın teşkilâtie- sasiye kanunu mucibince tabit hakla- rindandır. Yalnız bu vatandaş bir mil- let vekili olursa, bir mebus olursa, o- nun için herhanigi bir kanün hakkın- da fikir ve mütalealarını söylemenin yeri bilhassa en tabii olan ve en salâ- hiyetli yer, millet kürsüsüdür. (Bra - vo sesleri). Bugün gelen Son Posta gazetesinde Muhittin Birgen arkada- şımızın Garem lâyihası hakkında bir makalesini okudum. Makale nazarı- dikkatimi celbettiği için mükerreren okudum. Muhterem arkadaşımız - bi- rinci müzakeresi ikmal edilmiş olan kanunu şu şekilde tavsif etmektedir. Bu kanunla devlet memurlarına yapı- lan muamele vaktiyle osmanlı impa- ratorluğunun — tabiri mazur görün— ogünkü yeniçeri idaresinin çıfıt ve kâfir dediği reayaya yaptığı muame - leden farklı değildir. (gürültüler) Gene bu makaleye göre vakıa kendi- leri, başkaları böyle söylüyor, diyor - sa da bu söylenilen sözleri makalesin- de serlevha yapmak suretiyle kendi- sine mal etmiş sayılır. Bu kanunla memurlara yapılan muameleyi Hitler Almanyasının ki — bütün dünyada zulüm ve iğtisafla telâkki ediliyor — yahudilere yaptığı muamelenin aynı telâkki edildiğini ifade ediyor. Hangi delil ile Arkadaşımızı bu hareketini ifade ederken dahi ben kendisini haksız bulmuyorum. Yalnız kendisinden ri- ca ediyorum: hangi delil ve esbabı mucibeye istinat ettiklerini ve bu lâ - yihanın hangi maddesiyle kimlere ne gibi zulüm yapıldığını lütfen gelsin- ler burada millet kürsüsünde söyle- sinler. Karşı karşıya konuşalım. Bü- yük Millet Meclisi ve milletin huzu - runda imtihan olalım. Eğer bizim zu- lüm ve iğtisaf yaptığımıza kani olur - sak meclisimiz âdildir, derhâl yaptığı zulümden rücu eder. Kğer böyle bir şey yoksa arkadaşımdan rica _edı'yo- rum, yarın ikinci bir makale ile der- hal fikirlerini tashih etsinler, : Arkadaşlar, bir mebusun diğer bir mebusa sual sorması ve onu kürsüye dâvet etmesine dair nizamnamemizde bir hüküm yoktur. Yalnız bütün ni - zamların fevkinde bir de vicdani ni- zam vardır. Makaleyi okuyup sizi ra- hatsız etmek istemem. Gazete bura - dadır. Arkadaşım da kendi fikrini lutfen söylesinler. Bu iş nasıl teşkilâtı esasiyeye /O muhalif olur? €-| Makale hakkında bu kadarcık söy- ledikten sonra müsaade buyurursa - nız, hususi şirketleri Barem'in içeri- (sine almanın teşkilâtı esasiyeye mu - halif olduğu hakkında hukukçu arka- daşlardan bazıları tarafından derme- üzerind me ait olursa olsun harice para çıka- rılmasını menettik bir banka kasasın- daki altını, dövizi ve evrakı nakdiyeyi başka memlekete çıkaramaz dedik. Bu hal bir zamanlar, bir adamın hu - kuku tasarrufiyesini ihlâl şeklinde telâkki ediliyordu. Fakat bugünkü devlet telâkkisine göre devletin bun- dan daha tabii bir vazifesi ve bir hak- kı olur mu? Yine biz bir kanunla ban- kaların; bütün hukuk kaidelerine gö- re her türlü alış veriş serbest olduğu halde faiz miktarını tahdit ettik. Ve vaktiyle bankalar 95 18 alırken, bu- nun üzerine mukavelesini de yapmış iken sen mühtaç ve masum vatandaş- ların müzayakasından istifade etmiş- sin bu ihtikâr olur, faiz miktarını şu hadde indireceksin dedik. Bütün'bun- ları dedik ve yaptık. Bunlarım teşki- lâtı esasiyeye muhalefeti mevzuubahs olabilir mi? Bugün ne yapıyoruz? Arkadaşlar, banka muamelelerini lâ- lettayin bir ticaret muamelesi addet- mek doğru değildir. Banka halkt> para alır vebu sayede sermayesiniu beş on misli fazlasiyle iş görür. Dev- let millete bu banka şayanı itimattır ona para yatırabilirsin diyebildiği za- man vatandaşın o bankaya yatırdığı parayı onun hukuk ve menafiini te- minat altına almak da devletin vazi - fesidir. Bunda Teşkilâtı Esasiyeye münafi bir hareket yoktur. Bu tedbirle faiz hadlerini indirebiliriz Bahusus sermayesi miktarı 2 mil- yonu geçen bankalar bizim gibi her- halde zengin addedilemiyen milletler için milli servetin mühim bir kısmını kendisinde toplamış olan müesseseler dir. Bu müesseselere lâalettayin Ah- met, Mehmet, ve Bodosun kehdi pa- rasını sarfetmesi gibi müsamaha et - mek bizim işimize gelmez. Türkiye Cümhuriyetinin iktısadi sahada yapa- cağı işlerin başında bendenizce bu memlekette faiz miktarını, iskonto fiatını artık haddi lâyıkına indiril- mek lâzımgelir. Zirat sahada olsun, ticari, sınat sahalarda olsun, faiz mik- tarını garp devletleri derecelesinde indirmedikçe bizim hiç bir sahada kal kınmamızın imkân ve ihtimali yok - tur. 96 10, 12 faiz veren bir sanâayici, bir tüccar ve bir çiftçi asla felâh bu- lamaz. O halde bu sene ?5 10 a indir- diğimiz bu faizi istediğimiz kadar indirebilmek için devletin bu mües- seseler üzerinde azami kontrolü yap- ması lâzımdır. Bu yapılacak kontrollardan bi- risi de bu müesseselerin masari- fi umumiyesini tenkis etmektir. Bunların masarifi umumiyeleri de bazı memur ve müstahdemle- rine verdikleri hadsiz hesapsız paralardır. Ben iddia ediyorum ki bu müesseselerde hakiki bir tasarruf yapılsa” bu müesseseler o 4 ve 5 faizle çalışmağa muk- tedir olabilir ve vatandaşlara ?5 4 ve 5 le para vermekle de hiç bir zarar görmezler (Şiddetli al- kışlar). Muhittin Birgen'in izahları B. Mümtaz Ökmen'den sonra reis dedi ki: “— Mümtaz Ökmen arkadaşımız bugün müzakere mevzuu olmıyan bir lâyihaya ait bir gazetenin neşretmiş olduğu bir makaleyi mevzuubahis et - tiler. Bugün bu mesele üzerinde, ga zeteler üzerinde burada müzakere a - çılamaz. Fakat makaleyi yazan zatın söz istemesi dolayısiyle zaruri olarak kendisine söz vermek mecburiyetinde kaldım.,, Ve B. Muhittin Birgen (Mardin), şu izahlarda bulundu: “— Arkadaşlar, muhterem huzuru - nuza ilk defa olarak bugün böyle bir vesile ile söz almak mecburiyetinde kaldığımdan dolayı, her halde kaba - hat benim değildir. Şahsi bir meseleye temas edilmiş olması beni söz söyle - meğe mecbur etti, bundan dolayı affı- nızı rica ederim, Burada hakikaten ar kadaşlarımı mebus arkadaşlarım biri - birlerinin hareketleri ile meşgul olma- maları prensibini daha sağlam olarak tatbik etmek yoluna gidersek zanne - derim ki daha isabetli hareket etmiş oluruz. (Gürültüler). Durak Sakarya (Gümüşhane), Ya siz Meclisin şahsiyeti ile uğraşmak kuvetini nereden alıyor sunuz? (Gü - rültüler). Başkan — Rica ederim müdahale etmeyin, Muhittin Birgen (Devamla), Şahıs- la meşgul olunmuş bir şey yoktur. Ben kimse için hiç bir şey yazmadım. Yal nız benim yazdığım bir yazıyı burada mevzuubahis ederek bu maddenin ce reyanını değiştirmek zannederim ki lü dur. Yani benim burada söy- mütalealar hakkında da kı- (mur çok çalışır ve çok verimli Olur, “az para alan az çalışır ve az veri olur. Bu hakikat itibariyle de yan tır, hayat itibariyle de yanlıştır. Ar-'. yan edilen mü ı saca noktai nazarımı arzedeyim. Muh- lemek istediğim yazdığım bir makale- nin burada mevzuubahis &dilxne's'i be- ni söz söylemeğe mecbur etti. Mesele bundan ibarettir. Bunda hiç can sıkı - lacak bir şey yoktur. e hâraretli görü Gelelim meselenin esasına; bir meb- us, bir gazetci daima memleketin için- de mevcut olan fikir hareketleriyle alâkadar olan bir insandır. Her insan gibi bu isanın da bu ferdin hareketle- ri ve mevcut cereyanlarla fikir alıp vermesi gayet tabii olduğu gibi bunun neticesinde şu veya bu fikre vasıl ol- ması şu veya bu kanaati taşıması ga - yet tabiidir. Ben bu noktai nazardan vazifemi yaptım; içerisinde yazdığım şeyler benim cebimden uydurduğum şeyler değildir. Memleket içinde bir münakaşa vardır, bu münakaşa gün - den güne büyümektedir. Ben bu mü - nakaşanın devam etmesini istemedi - ğim için kâh bu fikri, kâh şu fikri ken di kafamın, kendi mantıkımın süzge - cinden geçirerek yazdım. Hiç bir za - man zulüm edildi demedim. İtisaf e - dildi demedim. Orada bir yahudi sö- zü vardır. Mümtaz Ökmen (Ankara), Raaya tâbiri vardır. Muhittin Birgen (Mardin), Müsaa - denizi rica ederim. Yahudi sözü be- nim değildir.. Zati âlinize meseleyi şahsiyata intikal ettirmemek için hu - susi surette arzedeceğim. Mümtaz Ök- men (Ankara), Peki (Gürültüler, biz de anlamak istiyoruz sesleri, kürsüye intikal etti sesleri), Muhittin Birgen (Devamla), Mese - le beyfendi arkadaşımla benim a- ramdadır. Ben kendisine ayrıca söyle- rim. Kabul ederlerse ederler. Muhtelif yerlerde Gi, Sıtkı Üke (Tokat) — O halde biz burada ne dinliyoruz. Muhittin Birgen (Matdin) — Bir mesele için söylüyorum, Şahsen gör- düğüm bir mesele değil ki, bu muh- telif yerlerde söylenmiştir. Durak Sakarya (Gümüşane) — Mev zu meclise intikal etti, burada da söy- lemeniz lâzımdır. Muhittin Birgen (devamla) — Be- nim de bir söz hakkım vardır, ister- sem söylerim istemezsem söylemem. Burada muhakkak söylemek mecburi- yetinde değilim. Arkadaşıma ayrıca arzedeceğim. Burada bunun için gü- rültü edecek bir şey yoktur. Bu mesele arkadaşlar, bizim bu ka- nunda bir müddettenberi müzakere etmekte olduğumuz mevzu hakikaten çok mühim bir mevzudur. Hariçte a- kisler yapmıştır. Biz bu akisleri gö- rüyorüz. Bunların hiç hoşa gider şey- ler olmadığı kanaatine varıyoruz. Ben istiyorum ki bu işler biraz daha yu - muşak bir şekil alsın. Ben kanunun prensipine muhalif değilim. Bu işler yapılmalıdır. Bunları tanzim edelim. Orta yerde dedikodular kalksın. Bu işler tanzim edilirken çok şiddetli ekisterevzid.. Durak Sakarya (Gümüşane) Türkçe konuş.. Türkçe.. Muhittin Birgen (Devamla) Ekis- trevzitin türkçe olduğunu ispat ede- rim. Bu enternasyonal bir kelimedir. Bir dilci gibi ilmi bir şekilde ayrıca türkçe olduğunu ispat edebilirim. Durak Sakarya (Gümüşane) Türkçe konuşunuz, burası Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Muhittin Birgen (Mardin) — Ben türkçe konuşuyorum. Rica ederim lâf söyletmiyorsunuz, Taarruz yoktur. Mütemadiyen Ilâfımı kesiyorsunuz, yetişir artık canım. Ben istiyorum ki arkadaşlar, bu kanun memlekette ruh- lara sükün veren ,kafalara huzur ve - ren ,aile ocaklarına istirahat veren ve kimseye şikâyet hakkı vermiyen bir kanun olsun. Ben bunun için gazeteci olmaklığım sıfatiyle... (Gürültüler) Rasih bey zatıâliniz burada çok şid - detli lâflar söylediniz. Arkadaşlardan bazıları bu kürsüden öyle fena şeyler söylediler... Meselâ, bundan evelki iç- timalarda bu ücretli memurlara o ka- dar ağır sözler söylediler, o kadar a- ğir kelimeler kullandılar ki ben bir şey anlamadım. Bu ücretli memur de- nilen insanlar hakikaten oradan bura- dan toplanmış, nasıl söyliyeyim, bir takım hiç bir işe yaramaz, sırf öteki- nin, berikinin getirdiği, iltimasla ge- tirilen insanlar mıdır? Bunların hep- si için topyeküun - zabitlar burada - dır - çok fena sözler söylendi. Ben şaştım. Maksada muhalif bir şey söyledimse özür dilerim Ben uzaktan zannediyordum ki, bi- zim memleketimizde böyle bir şey ka- tiyen olmuyor. Hiç bir zaman böyle burada dahi söylenilen tarzda şeyle - rin bu memlekette yapıldığına kani olmadım. Kani olmadığım içindir ki ben Meclisi âlinin içerisine girerken afanızdı çalışmak için candan derin bir heyecan duyarak geldim. Güzel iş yapmak için, güzel bir devrin güzel işleri üzerindeki güzel mesaiye işti - râk etmek üzere gidiyorum diye ara- nıza heyecanla geldim. Halbuki bura- da öyle lâflar işittim ki, hayretler içe- risinde kaldım. Meselâ arkadaşımın sözlerinden öyle anlıyorum ki, mües- Besatta bu yapılan işler sırf adam ka- madığını söyledi, dedi ki; aZ yırmak için yapılmış ve bu işler için getirilmiş ücretli insanlardır. Bu gibi sözlerin fena akisler yaptığını ve bu akisler içerisinde pek çok hoşa gitmi- yen sözler işittim. Çok şiddetli mua- hazelere maruz kaldım. Onun için bu mevzuubahs kanun bir nizam ve inti- zam kaynağı ve herkesçe huzur ve in- şirah veren bir kanun olsun. Ben bun dan başka hiç bir şey kasdetmiyorum. Bu günah mıdır? Bu maksada muha- lif bir şey söylemişsem onun mesuli- yetini kabul ederim, Ondan dolayı da özür dilerim. Ona muhalif olan bir maksadı istihdaf etmiyen herhangi bir maksada delâlet eden yazılar yaz- mışsam ve söylemişsem huzurunuzda utanırım. Huzur ve sükün istiyorum. Nizam ve intizam tesisi istiyorum. Bu maksattan başka bir şey gütmüyorum. Bazıları gösterdiğiniz şiddetin kâfi olmadığına dahi kanidir. Burada dev- let lüzum ve ihtiyaca binaen meclise bir lâyiha 8evketmiş, o lâyiha müza- kere edilirken biz burada şu veya bu tâdili koyduk. Hepiniz biliyorsunuz, şu veya bu tâdili getirince derhal bu lâyihanın istikametleri, tesirleri açı- hverdi, genişleyiverdi. Ben buradan dışarı çıkınca hücuma maruz kaldım. Öteki bana dedi ki, siz ne yapıyorsu- nuz? (Gürültüler) Beriki bana dedi ki, siz ne yapıyorsunuz? Biz ücretli olduksa cani mi olduk? Ben bunun tesirleri içinde kaldım. Sonra 912 Balkan harbinde askere git- miş, 925 senesine kadar tahsil yapmak imkânını bulamamış insanlardan pek acıklı mektuplar aldım. (Şiddetli gü- rültüler) Bir kısmını gösterebilirim. Bunların tesiri altında kaldım. Bir şe- yin daha iyi olmasını istemek ve ka- nunun daha âdilâne ve nizamı intiza- mı temin eder şekilde tesisini iste - mek, hiç bir zaman kabahat değildir. Ben bunun haricinde bir şey isteme- dim. Eğer bunun haricinde bir şey is- tedimse, boynum incedir, ondan do- layı özür dilerim. Fakat mümkündür ki insan gündelik, dakikalık yazı ya- zarken, lâf söylerken yanlış düşüne - bilir. Bu olabilir. Bunları bana gös- terirseniz onlar için özür dilerim. Bunları göstermezseniz bunun için hiç bir zaman benim muaheze edil - mekliğim lâzımgelmezdi. Meselenin buraya kadar gelmesine hiç bir sebep yoktur. Başvekilimiz kürsüde Bundan sonra muhterem Başvekili- miz doktor Refik Saydam kürsüye gelmiş, şunları söylemişlerdir: “— Arkadaşlarım, Muhittin Birgen arkadaşımızın verdikleri izahlara nazaran kendileri bil - meden bir vaka ihdas etmişler zannediyorum. Rasih Kaplan (Antalya) — Bravo, hiç bilmiyor. Başvekil Dr. Refik Saydam (devamla) — Bendeniz, dün ge- ce bu makaleyi okudum, kestim ve Partimizin Reis Vekiline ver- dim, bir Parti mebusunun bu şe- kilde bir şey yazması ne derece doğrudur lutfen tetkik buyurun dedim. (Alkışlar). Bu birinci safha, ikinci safha- ya gelince makalede bendenizin ismim de geçiyor. Hükümet son zamanlarda birçok siyasi mese - lelerle meşgul olduğu için bu ka- nunla o kadar meşgul olamadı.. Bi leyh bu h Dr. Re- fik vaz'ıyet etsin ve kanunu yo - luna getirsin diyorlar. -Arkadaşlar, huzurunuza getir- diğimiz her kanunla alâkamızın şahidi yine sizlersiniz. (Şahidiz, her gün buradasınız sesleri). Esasen biz bu kanunu memur- larımızın huzuru, rahatı ve sükü- nu için yapıyoruz. Arada belki maddeten mutazarrır olaca!: olobilir. Fakat büyük bir memu - rin kütlesinin mevcudiyeti dola- yısiyle onların âtisi ve istikbali için lüzumlu olan esasları koyu- yorsunuz. , Hükümet de bunda sizinle beraberdir ve her gün müzakereleri takip etmiştir. Hü- kümet kendilerinin buyurduklar gibi hiç bir zaman bu meseleyi göz önünden uzak tutmamıştır Daima takip etmiştir. Bu meseleyi burada bırakırsa- nız çok iyi olur: İşimiz vardır. O- na devam edelim. Mesele tavaz- zuh etmiştir. Tegkilâ-(ı esasiyede böyle hüküm yoktur Feridun Fikri (Bingöl) söz aldı, B. Refik İnce'nin hususi milli banka- ların bu lâyihanın şümulüne girmesi- ne muhalif olduğunu söylediği teşki- lâtıesasiyenin maddelerini — okudu, bunlarda, bu şekilde hiç bir kavıt ol- şm “ — Temellük ve tasarruf içtimâi" yata cemiyetlerin ve şirketlerin hü* dudu hüriyeti kanunlarla musarrabh” tir (bravo sesleri, alkışlar). Yani es$i prensiplerle doi madern prensîpl ğ riyle devletin tasarrufu üzerinde VE” dia kabul eden müesseseler üzerindt yarın iflâs ederse memleketin bütüN emniyeti malisi üzerinde, kredi pübl ğini üzerinde tasarrufa yerden gö kadar hakkı vardır. (bravo sesleri, kışlar). Ve bunu türk milleti, bankâ lara gittiğimiz zaman görüyoruz, kuruşunu, beş kuruşunu, on kuruş sıraya dizilerek artırabildiği paralar” nı bankalara veren vatandaşların dev” letin türk itibarımalisine istinat edtll oraya giden kumbaralarını boşaltti” ran yavrucukların, vedia sahiplerinif devlete olan itimatlarının noktaiteci lisini ancak teşkilâtiesasiye kanunü* nun bu 79 uncu maddesindeki “hu* dudu hüriyet” kelimesinin mefhu” mundan alir (alkışlar). lâtıesasiye kanununa muhalif oluy! bunu anlamak isterim.,, Hatip burada kati ve sarih hüküm- lerle konuşulması lüzumuna işaret et” tikten sonra bu tedbirin niçin alındi” ğına geçerek dedi ki: “— Bunu niçin yapıyoruz? Mille * tin hayrına, vediaların hayrına, emâ*“ netlerin hayrına ve bir milli müesze * se olan iş bankasının istikbalinin t€* mini için yapıyoruz, Biliyorsunuz k arkadaşlar bu banka esas itibariyle mevduat kabul ediyor. Dünyanın hef tarafında pek âlâ bilirsiniz ki, İngil- terede Loyt Corç kabinesinin zama* nından itibaren, sonra Fransa'da ahi* ren bundan 3-4 sene evel kıyametler koptu. Hükümetler, kabineler devril- di. Gürültü ve kıyamet koptu. Hükü * met yalnız bankaları kontrol etmiyof, sermayeyi kendi başına bırakıyofr bildikleri gibi tasarruf ediyorlar de- diler. İşte bunu hükümet milli banka- eler ğ | ! K Arkadaşlar; nasıl oluyor da teşki"'f“ lar üzerinde velâyeti âmme, milletin, * doğrudan doğruya türk milletinin mu- rakabesini teşkil etmek üzere yapi” yor. Binaenaleyh onun için arzedîy_o' rum, Ticaret kanununun anonim şir * ketler hakkındaki faslı, bü bir anonim şirket değil midir; anonim şirkett€ hükümetin ne bileyim, 52 türlü mü - dahalesi vardır. Buna itiraz etmek hif *| bir -hukukşinasın "hatırına gelmemiş * tir. Lâzım değil deseler, lâzımdır âr “ kadaşlar. Efendiler, hattâ o kadar 1â> zimdır ki en mühim bir mesele, bu- gün fransız ekonomi politik üstatla * rının ve bütün ekonomi politik mü> dekkiklerinin üzerinde tevakkuf et- tikleri bir mesele var: aksiyonlar. O- na da müdahale ediyorlar. Hissedar * lar kendi haklarını meclisi idareye karşı koruyamıyorlar diyorlar. Mecli- siidare toplanıyor, bir karar veriyor. Binaenaleyh bunları, yani şirketin hissedarlarını dahi — meclisiidareye karşı korumak için bugün Avrupa"- nin her memleketinde muhtelif ka- nunlar ve muhtelif hükümler kon- maktadır. Bu sayededir ki millet bun- İara bilâtereddüt para yatırmaktadır. Meselâ iş bankasının ne kadar çok mevduatı vardır.' Yalnız bu değil, ti- caret bankası olsun, hangi banka 0- lursa olsün hükümetimiz elinden gel- diği kadar bunlara nigehban olmuyor mu, muzahir olmuyor mu? Binaena- leyh doğrudan doğruya ve herhangi bir zaman istediğimiz şekilde bunlara zahir.olan ve muamelâtı umumiyeleri- ni kontrol mevkiinde bulunan hükü- metin ve Büyük Millet Meclisinin murakabesi yok denemez. Bahusus ki bir banka müdürünün tasarruf kas- $iyle de olsa, meselâ müstahdemin ü - zerinde yapacağı bir muamele karşı- sında âmmenin vicdanını nazarından uzak tutamaz. Devletin velâyetiâm- mesi prensipine — ki o meclisi âlide tecelli eder — bu faslın bütün mevad- dını hukuk mefi teşkilât i- yeye hiç bir zaman muhalif görmüyo- rum. Bi leyh. kemali iyetle encümenin tanzim ettiği mazbatanın kabülü fikrinde bulunuyorum. (al- kışlar), (müzakere kâfi sesleri). Takrir reddedildi B. Feridun Fikriden sonra B. Hik « met Bayur (Manisa), Yeniden söz al- dı, milli bankaların muvaffakiyetin - den, bu muvaffakiyeti temin edenlere hak kazandıkları paranın verilmesin - den başka bankalarda direktörlerin te- min ettikleri kazanca göre para aldık- larından bahsetti. Bundan sonra B. Refik İnce'nin hu- susi surette teşekkül eden ve tediye edilmiş sermayesi iki milyondan da - ha ziyade olan milli bankalar fıkrası nın çıkarılmasınını istedi takrir red ve madde aynen kabul edildi. General Kâzım Sevüktekin maaşıı ve ücretli memurlar arasında kazanç vergisi nisbetinin değişip değişmiyece ğini sordu, encümen namına B. Faik Baysal şu cevabı verdi: “— Kazanç vergisi gerek maaş asıl« ç (Sonu 7. inci sayfada) Ş