30 Nisan 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

30 Nisan 1939 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Krirlin üele dei -4- 1939 ÜLÜS [ HAYAT V NU e SIHAT J Uzuvların Buradaki terbiyeden maksat, fi- kır terbiyesi ve beden terbiyesi gibi, vı.ıcudun içerisindeki uzuvların in- kişafını temin etmek değil, bu uzuy- İarın huylarımı terbiye etmektir: ah- lâk terbiyesi gibi... Vakıa, şuurumuza girmeden, nor- mal oldukları zaman, bize kendile- rini lıiı_ıettiruıeden işliyen uzuvları- mıizin ıtlerine karışmak ilkin biraz garip görünüyorsa da, insan mede- ni olup da büsbütün tabii bir , hay- "San olmaktan çıktıktan sonra, şuu- rumuzun dışarısında gibi görünen uzuvlarına da az çok hâkim olmuş- tur. Medeni hayatta sağlığı korıî— mak için bu hâkimliğini de iyi kul- -lı_ııırık içerideki uzuvlarını da ter- biye etmesi lâzımdır. Meselâ, midemiz medeni hıy;- tın tesiriyle hemen büsbütür irade- wizin hükmü altına girmiştir. Ye - mek vakitleri, memleketine göre başka başka saatlerde olmakla bera ber, her medeni Mmemlekette inti - 5,113 altına girmiştir. Bir hayvan ı- çin iştah ve açlık arasında fark yok- tur. İnsan :lı tabit bir hayvan halin- de ıken,. şüphesiz, öyle yapardı, yi- yecek bir şey bulduğu vakit iştahı olunca yerdi, Halbuki medeni adam terbiyesi mahküm olmak demektir. Onun için insan midesini her va- kit intizam ile işliyecek, fakat lüzu- munda intizamsızlığa da tahammül edecek bir surette terbiye etmeli ve onu kendi iradesinin tam hâkimliği altına koymalıdır. Bu da biraz mü- marese ile pek âlâ kabildir. Bunu yapabilmek için, içerdeki uzuvları- mızın da irademize tâbi olabilecek- lerini bilmek yetişir. Su içmeyi intizama koymak, ye - mek vakitlerini intizama koymak - tan daha güçtür. Çünkü yalnız su içmekte bile yemek yemekten da- ha büyük'bir keyif vardır. Su yeri - ne şarap yahut bira içenler için bu keyif daha büyük olur. Bundan do- layıdır ki yalnız su içenler de, su ye- rine şarap yahut bira içenler de, her yerde ihtiyaçlarından çok fazla içerler. Şeker hastalığına, yahu şe- kersiz diyabet hastalığına tutulan - ların çok su içmesi gerçekten bir ihtiyaçtır. Fakat normal sayılan bir adamın ihtiyacından fazla yalnız su bile içmesi, hazmını güçleştir- dikten başka, bütün vücuduna> da zararlı olur. Su içmek keyfiyetinin mutlaka su luğa delâlet et diği kanaat i?;::::îll Ye:?ıekler hazır bulunsa ve sa lle mek vaktini bel:ılı:ı:yyen Te GN ş Bununla beraber; medeniyet i- çinde yaşıyan insanlardan bazıları yemek vakitlerinde bu intizama ri- ayet etmezler. Bir kısmmır, belli h.ı!h yemekleri için tam muayyen ür saati yoktur, karnının acıkması dşye ifade ettiği iştahının kendi ken dine l_elmeıini bekler. Böyle yapın- <a da iştahı maymun iştahl; —yanı I_:-'*k tjeğışik olur. Ne vakit gelece - &8ini önceden bilmenin artık imkâ- nı kalmaz... Bir kısmrt da, belli baş- ı yemeklerini mMmuayyen veya muay- yen olmıyan saatlerde yedikten son- ra I_İı iki yemek arasında gene öte- beri yer yahut, kendi tâbiriyle, şun- dan bundan çöplenir. Böyle yapmak tabii hayata belki daha yakındır. Fakat medeni insa- nın midesi artık tabii hayattan uzak laşmıştır. Tabiit hayatta olduğu gi- Pi yalnız çiğ gıdalar yemekten ra- hatsız olduğu eiki; yişeniş yemekle- Yı muntazam saatlarda yememek- t_en yahut iki yemek arasında ötebe- ri yemekten de mustarip olur. Mide bozulması da çok defa böyle inti- _zı.msızlıklın ileri gelir. Bunun en iyi delili, midesi bozuk olanlardan b'ır.çoinnun. yalnız yemek vakitle- rini intizama koymakla ve başkaca bir perhiz yapmadan yahut ilâç al- İll_ı_lduı, midelerinin kendi kendine düzelmesidir. Buna karşılık yemek "lkillerinde intizam gözetmiyenle - mrmkideıi çok defa bozuk olur. «4 akat, içerdeki uzuvlarına hk_uu lmak istiyen i y vakitlerinde intizama da mahküm "l_flll:ı doğru değildir. Hayatın düz _.ı_mlllğünü temin edecek şey her işin önceden tayin edilmiş bir prog- Tamla görülmesi olmakla beraber, ayatta intizam gözetilemiyeceği Zamanlar da bulunur. Bilfarz bir Yolculukta insanr tam muayyen za- :ı'“_nmdı yemek bulamaz. Midesini âlma muayyen zamanlarda yeme- ğe fll!tll’nuı olunca o vakit midesi Yeniden bozulur. Bu da intizama bile L getirilince, onun da intizam altına li lması - k işinden biraz da- ha güç olmakla beraber - mümkün olurr. Medeni insan yiyeceğini de içece- ğini de kendi iradesine tâbi kılma - lıdır. G. A, Bütün Ankara halkı hazırlanınız Danielle Darrieux'nün Sanat hayatında en harikulâ- de temsili : Güzelliğine asla erişilmiyecek bir sinema eseri SŞAFAĞA DÖNÜŞ Yarrn akşam tam saat 9 da fevkalâde GALA ile YA U S sinemasında başlıyor Doktorlardan alınacak tesçil harçları 2935 numaralı harç tarifesi kanunu- nun birinci maddeseiyle buna bağlı cetvelin değiştirilmesi hakkında hü- kümet bir kanun projesi hazırlamış ve lâyiha Kamutaya verilmiştir. Lâyihanın esaslarına göre: a — Asistanlık müddetini bitirerek mütehassıs olan veya jüri heyetlerin- ce mütehassıs olarak kabul edilen ta- bipler ve kimyagerlerin ihtisas vesi- larından b — Küçük sıhat memurları mek- teplerinden çıkanlara verilen şahadet- namelerden c — Ebelere ve sünnetçilere verilen ruhatnamelerden d — Para ile hasta bakan hususi hastanelerin açılması için verilen ruh- satnamelerden ; e — Fenni gözlükçülük melerinden tesçil harçları tır. Bu cetvele göre tabip ve kimyager- lerden ve teşkil olunan jürice ihtisas ve sınıfları tasdik olunan doktor ve kimyagerlerden birinci sınıf ihtisas vesikası harcı olarak 20, ikinci sınıf ihtisas vesikası harcı olarak 10, sıhat memurları mektepten şahadetname a- lan küçük sıhat memurlarının şaha - detnamelerinden 2, ebeler ve sünnet- çilerin ruhsatnamclerinden 1 lira tes- çil harcı alınacaktır. Bundan baska 20 yataklıya kadar para ile hasta bakan hususi hastane- lerden 20, yirmiden fazla yataklı has- tanelerden — 40, umuma — mahsus bakteriyoloji ve kimya lâburatuvarı açacaklara verilecek ruhsatnameler - den 20, fenni gözlükçülük yapacak- lara verilecek ruhsatnamelerden 20 li- ra harç alınacaktır. ruhsatna- alınacak - İtalya'nın-silâh altına çağırdığı ihtiyatlar Roma, 29 a.a. — Hava nezareti 60 günlük bir talim devleri için küçük zabitlerle mezun bulunan muavin za- bitleri ve 1937 - 1939 seneleri zarfında talim görmemiş olan pilot şahadetna- mesini haiz küçük ihtiyat zabitlerini silâh altına çağırmıştır. İtalyan Nazırlar Meclisi toplandı Roma, 29 a.a. — Nazırlar — meclisi Musolini'nin riyasetinde - toplanmış- tir. Musolini, 7 nisanda Rocca Delle Kdaminate'ta ordu erkânıharbiye rei- si ve maliye nazırının iştirâkiyle yapı lan toplantı esnasında verilen karar- ları meclise bildirmiştir, Ordu için ayrılan yeni tahsisat İtal- yanın gerek ordu mevcudu gerekse malzeme ve memleketin müdafaa teş- kilâtı itibariyle kuvetini Aartırmağa yarıyacaktır. 1939 - 40 senesinin hava — bütçesi, 2,190 milyon liret olarak tahmin edil- mektedir. Bu miktâr geçen bütçeye nazaran 900 milyon fazladır. (Mevlidi Nebi) Diyanet İşleri Riyasetinden : 1939 senesi mayıs ayının 2 inci salı günü Rebiul'evelin on ikinci gününe tesadüf etmekle önümüzdeki pazarte KÜÇÜK DIŞ$ HABERLER X Cebelüttarık — Fransız Provens zırhlısı, Emile Bertan kravüzörü ve İndamtable, Malin, Trümphaârit bura- ya gelmişlerdir. X Paris — Bahriye nezareti 38 ve 38 mükerrer tipinde 4 hafif torpido- nuün tezgâha konulduğunu bildirmek tedir. Bu torpidolar 1000 tonilato hac mindedir. X Londra — B. Leithross, Bükreş- teki işini bitirdikten sonra Yunanis- tan ile ticari müzakerelere girişmek üzere Atinaya gidecektir. X Brüksel — Askeri bir kamyon tekerlekleri kayarak bir elektrik di- reşine çarpmıştır. Kamyonun içinde bulunan askerlerden yedisi ağır suret te yaralanarak askeri hastaneye nak- ledilmiştir. X Belgrat — Yugoslav donanması için Fransada inşa edilmiş olan “Bel- grat” muhribi Sulit'e gelmiştir. Muh- rip 1200 tonluktur. X Roma — B. Musolini Roocabel- la'dan Romaya avdet etmiutir. Naib prens Pol'ün doğum yıldönümü Belgrad, 29 a.a. — Naip Prens Pa- ul'un doğduğu günün yıldönümü mü- nasebetiyle Dedince sarayının kilise- sinde âyın yapılmıştır. Hanedan âza- sı ile sarayın dame d'honneurleri ve kıralın sivil ve askeri maiyeti mera- sime iştirâk etmişlerdir. B. Gafenko Roma'ya hareket etti Paris, 29 a.a. — Gafenko, bu sabah hariciye nezaretine giderek umumi kâtip ile görüşmüştür. Mumaileyh sa- at 15 te Bone ile görüşecek ve bu ak- şam saat 19,30 da trenle Roma'ya ha - reket etmiştir. Romanya hariciye nazırı Gafenko ile Fransa hariciye nazırı Bone ara- sında yapılan mülâkatta, son Fransız- X Kristobal — Pasifik Oky - daki bahri üslerine avdet lan Amerika filosunun son cüzütam- ları da dün Panama kanalından geç- mişlerdir. Filo salı gününe kadar. ka- nal civarında kalacak ve ondan şonra Kaliforniya sahillerine gidecekt?r. X Stokholm — Kotdazür'den avdet eden kıral Güstav buraya gelmiştir. X Londra — Ticaret nezareti 10 Mayıs tarihinden itibaren İspanya'ya ve İspanyol müstemlekerine sivil tay- yare, tayyare motörleri, silâh ve mü- himmat ihracına yeniden müsaade e- dildiğini ilân etmektedir. X Budapeşte — Yüksek meclis ya- hudiler hakkındaki kanunu muhtelit hakem komisyonunun tadilâtı daire- sinde kabul etmiştir. XBrüksel — Ayan meclisi dün hü- kümetin istediği hususi selâhiyetleri kanunu kabul etmiştir. X Roma — Musolini'nin yeğeni Gi useffine Mancini ile tayyare mülâzi- mi Renate Romanini, evlenmişlerdir. X Cerber — Alicante'da nasyona- list İspanyol makamları tarafından tevkif edilip bilâhare serbest bırakı- mış olan Fransız komünist mebuslar- dan Tillon, bugün Fransız hududuna gelmiştir. xXBükreş — Romanya hükümeti, Amerika ile Romanya arasındaki ti- carı münasebetlerin inkişafı esasına istinaden harp borçlarını faizleriyle birlikte tediyeye başlamak niyetinde- dir. ; . Avukatların staj müddeti 3449 sayılı avukatlık kanununun muvakkat birinci maddesi B bendinin tefsiri hakkında Adliye Vekâleti ta- rafından yazılan tezkere başvekâlet- ten meclise gelmiştir. Tezkere 2556 sayılı hâkimler kanunundaki muavin- lik imtihanına taallük eden hükümle- rin tatbiki geri bırakılmış olmasına nazaran avukat stajyerlerinin tabi o- lacakları imtihanın da aynı suretle geriye bırakılması düşünülmel ise (Gön İcin Biten hafta Yazan: Nasuhi BAYDAR Bir fransız tarih muallimimiz vardı; bize ihtilâli anlatırken göz- leri yaşarırdı: üç sınıfın mümessil- lerinden mürekkep meclis nasıl açıl mış, saray meclisi nasıl kapatmış, Topoyunu salonunda mebuslar mil - lete nasıl sadakat yemini etmişlerdi? Saint - Louis kilisesinde Mirabeau teşrifat nazırının yüzüne “Gidip e- fendinize söyleyiniz ki biz burada milletin emriyle bulunuyoruz ve an- cak süngü kuvetiyle çıkacağız” di- ye nasıl bağırmıştı? Bastille nasıl a- İmmış; 12, 13 ve 14 temmuz ihtilâli milletin zaferini nasıl temin etmişti? Bütün bunları naklederken vazifesi- ne tamamiyle inanmış bir millet ve- kili, bir Mirabeau olur, bir halk ço- ticaret anlaşı tatbika -| cuğu hüviyetine bürünür ve Bas- tına ait h tetkik ol ştur tille'e hü denl. da imiş- etmekte o- Salâhiyetli mahfillerde beyan ©-| cesine o günlerin en çok kullanılan lunduğuna göre, kür anlaşı özünü bağıra bağıra tekrarlardı: verdiği imkânların genişletilmesi der- piş edilmiştir. Ticaret anlaşmaları dairesi reisi Alfano, bir Fransız - Romeri teknik iş birliği için tetkiklere başlamıştır. E- sasen İngiltere'nin Bükreş'e gitmiş o- lan iktisadi delegesi de aynı tetkikat- ta bulunmaktadır. Moskova - Amerika tayyare seferi yarım kaldı Nevyork, 29 a.a. — Kokkinaki dün saat 19,58 de (Grenviş saati) Saint - Lawrence körfezinin üzerinden uç- muştur. Tayyare yolda kaldı Nevyork, 29 a.a. — Moskova tayya- resi Saint Laurent körfezinde mecbu- ri bir iniş yapmıştır. Tayyare Prens Aduard adasının yıkınla'nna inmiştir. Bundan haberdar edilen sovyet maslahatgüzarı bu kazaya uğrayan tayyarecileri aramak için bir tayyare kiralamıştır, Diğer taraftan sovyet elçiliği tara- fından kiralanan diğer bir tayyare de Boston'dan hareket etmiştir. Mezkür adada Kanada polisi, kısa dalga telsiziyle tayyarecilerle temasa gelmeğe çalışmaktadır. Ve amerikan sahil muhafaza gemileri de Terre- Neuse açıklarında devriye gemileriy - le beraber çalışmak için tekliflerde bulunmuşlardır. Rus tayyarecileri telsizle imdat is- temekte devam eylemekte ve Floys de avukatlık kanununun muvakkat maddesi bu hususta kâfi sarahat ihti- va etmediğinden keyfiyetin tefsir yo- liyle halli talep olunmaktadır. Vefa lisesi müdürü Maarif Vekâleti müfettişi oluyor İstanbul, 29 (Telefonla) — Burada si akşamı “yani salı gecesi,, Mevlidi Nebi olduğu ilân olunur. (1571) 11554 dolaşan bit habere göre Vefa lisesi müdürü B. Osman'ın Maarif Vekâle- ti müfettişliklerinden birine tayini kararlaşmıştir. B t istasyonu bunu dinlemekte- dir. Tayyarecilerin kauçuk kayıkları ve tahlisiye kemerleri olmadığı zan- nediliyor. Tayyare ağır hasara uğradı Nevyork, 29 a.a. — Canadien press' in yazdığına göre Saint Laureat kör - fezinde denize inmiye mecbur olan Moskova tayyaresi ağır hasara uğra - mış ve içindeki iki pilot da hafifçe yaralanmıştır . *Yurtdaşlar, silâh başına!” Halbuki 1789 ile 1910 arasında hemen bir buçuk asır geçmişti. Nasıl oluyordu da mualli: o devrin hey yaşatabiliyordu? **& Nihayet bulan çocuk baftası hak- kındaki intibalarını bizzat çocuk - lardan öğrenmek istiyerek ilk önce onlardan bu haftanın ihdası sebep- lerini sordum. Küçüklerden biri: — Cümhuriyet o gün ilân edilmiş- ti, dedi. Bir başkası, ezberlenmiş bir der - sin imtihanını verircesine: — 1920 de Atatürk Millet Mecli- sini 23 nisanda açtığı ve kendisi de çocukları çok sevdiği için o günün çocuk bayramı olmasını istemişti, cevabını verdi. Bir üçüncüsü, saffetle: — Bilmem, demekle iktifa etti. (Sonu 9 uncu sayfada) KADIN TERZİSİ CEMAL BÜRÜN 1 Mayıs 939 pazartesi günü saat 10 dan itibaren Ankara Palas'da yazlık modellerini göstereceğini muhterem 1485 müşterilerine bildirir. Gören ve görmiyenlerin tek- rar tekrar görebilmeleri için Emil Zola'nın büyük eserlerinden Hayvanlaşan insan “La böte Humaine” Baş rollerde: Jean Gabin - Simone Simon Sonsuz aşk ve ihtiras filmi, ULUS sinemasında pazartesi mati- nelerine kadar devam ede- cektir. Seanslar : 14,30 - 16,30 - 18,30 akşam 9 da başlar Bugün 10 ucuz matinesinde 2 film birden 1 — Şarlo Asri zamanlar filminde 2 — Aşk Şarkısı Nino Martini TI: 2193 İçimizdeki şeytan Tefrika No: 28 —Yazan: Sabahattin ALİ: "'j“divonmı. Kafamda hiç bir şeyle değişilmesi ;:u:kün olmıyan muazzam hayaller, bana her şey- v:ı. *n daha kuvetli görünen fikirler, biribirini ko. “yakın Kç akat sonra birdenbire etrafımda bana #eyleri :rı:ı arıyorum., Bütün bu beynimde geçen Zülnan n“ €r teker, uzun uzun anlatacak birini. O Glnez.'eı kadar hazin bir hal aldığımı tasavvur e- edi y.lnız. Kış .İünü sokağa atılmış üç günlük bir Od.md::,u" gibi kendimi zavallı hissediyorum. Pençereleri duvarlar birdenbire büyüyüveriyor. insanı içi r:ın d'_!lmhki şehir ve hayat bir anda, luyor, “öde boğacak kadar kudretli ve geniş o düren hir.nf'dlyomm ki, tasavvuru bile baş dön- hayat ve h_'“l'ıtl. hiç durmadan koşup giden bu Tarına vn" avuç toprağının bile doğru dürüst es- ni bir lıuğ;m d"""_" bu karmakarışık dünya be- Tecek... Bğ .ly t""flı bir karınca gibi ezip geçive- na kqçüquğ © acz içindeyken odamda her şey ba- a fırlıyomîm ü ve zavallılığımı haykırıyor. Soka- nında yürü, B"'_“k yakın çehre görsem de ya- rum, Hılb.:;fn' hiç ses çıkarmadan yürüsem diyo- Mmemezliğe 1 arasıra karşılaştığım ahbapları gör- Yardıma geliyorum. Hiç biri bana bu anda b &rılacak kadar yakın görünmüyor. Bil- tim. Siz bana şimdi bahsettiğim bu yakın çehre gi- bi göründünüz... Vapurda sizi görür görmez: “İşte, dört tarafa koşup aradığın, yanına sokulup sessizce yürümek istediğin, işte, hayatın müddetince istediğin insan!” Dedim. Katiyen ya- nılmadım. Yanılmış olsam şimdi yanımda bulun- mazdınız.... Sizin rast gelen delikanlı ile deniz ke- narına gezmeğe gidecek bir insan olmadığınızı an- lamak için zeki olmağa lüzum yok.. Buna rağmen, bakınız, yanyana oturuyoruz...” Biraz durdu. Sonra başını genç kıza çevirerek sordu: #URund ?İİ Macide güzel, kahve rengi gözlerini genç ada- mın üzerinde tuttu. Onun böyle hüküm beklermiş gibi kımıldamadan duruşu o kadar hoşuna gitti ki, farkında olmadan elini Ömer'in eline dokundurdu ve: “Memnunum!” Dedi. Bir müddet daha orada, rutubetli taşların üs - tünde oturdular. Sonra kalktılar ve Sarayburnu is- tik tinde yürümeğe başladılar. Bazan gittikleri yol birdenbire tıkanıveriyordu. O zaman geriye dö- nerek başka bir tarafa sapıyorlar ve tekrar ayni is- tikameti tutturuyorlardı. Yolda rastladıkları bir si- mitciden iki simit aldılar. Ayakları taşlar arasın- dan yeni fışkırmağa başlıyan otların arasında kay- bolarak ve bazan teneke kutulara çarpıp gürültü ederek bir haylı ilerlediler. Artık ikisi de | Ş narelerin hizasına gelmişti Onlar ara sıra yer de- ğiştirerek hâlâ dolaşıyorlardı. Nihayet yıkılmış bir sur parçasının üstüne tırmandılar. Taşların arasın- dan fırlıyan bir kaç yabani incir fidanı tomurcuk- lanmağa çalışıyordu. Elleriyle yapıştıkları taşlar parmaklarında beyaz ve kumlu harç parçaları bı- rakıyordu. Burada tâ ortalık kararıncaya kadar kaldılar. Sonra başka sokaklardan, ve bir kaç kere yollarını kaybedip dolaştıktan sonra eve döndüler. Ömer o- nu gene kapıda bıraktı. Bu sefer sakin ve müsterih idiler. İkisi de gülümsüyordu. aa Sabahları Ömer'in erkenden Macide'yi karşıla- ması, onu mektebine bıraktıktan sonra akşam üze- ri tekrar alarak eve getirmesi, ara sıra geç vakıtla- ra kdar dolaşıp bazan sakin ve şundan bundan, ba- zan h İr h şmaları günlerce ve hiç ak dan devam etti. ; Ev halkının halinde bir başkalık olduğu Maci- de'nin gözünden kaçmıyordu. Onlarla fazla temas etmemesine içerledikleri için böyle yaptıkl bekliyorum!” Dedi. Galip amca canı sıkılmış bir tavırla: “Daha çok beklersin!” Diye cevap verdi. “Biz de bir buçuk aydanberi mektup bekliyoruz ama bir şey çıktığı yok... Annenin ne biçim insan olduğunu bilmez misin?... Ablanla enişten ise aldırış edecek toydın değildir.... Şimdiki zamanda herkes derdi üstünden atmağa bakıyor.” Macide ablasının da, annesinin de ne biçim in- sanlar olduğunu bilirdi. Büyükçe bir manifatura tüccarı olan eniştesi ise Macide'nin en sevmediği insanlardandı. Ve Macide bu muhabbetin karşılıklı olduğunun farkındaydı. Buna rağmen ailesi hak - kında Galip amcanın bu şekilde sözler sarfetmesi, belki hiç alışmadığı için, belki böyle bir münasebet- le söylediği için, onu fena halde müteessir etti. Ken disine hâkim olmasa sofrayı bırakıp kalkacaktı. Fakat böyle yaparsa ufak tefek dargınlıklar çıka- rıp yemekten yarım kalkmağı âdet eden şımarık teyze zadesi Semiha'ya benziyeceğini düşündü ve dudaklarını ısırarak oturdu. O gece hiç bir şey ko- anı farzetmek istedi. Fakat Galip amca gibi ağzını pek nadir açan bir adamın bile bir akşam yemeğinde: “E, kızım, ne yapmağı düşünüyorsun?” Diye sorması onu şaşırttı. Ne yapacağını hiç düşünme - mişti. Annesinin her halde ablalarına taşındığını ve kendisini Balıkesir'e çağırtmak için bir sebep ol- yordu. Macide bir müddet Balıkesir'den Ömer'in annesinden, akrabalardan, tanıdıklardan bahsetti. ve babasının ölümünden hiç bir anl A Ti Go v aC H ler Söyle dim, 'ygn muııuı—ıı_z... Dün u:g' bir sürü şey- a Kendi d n ha Ç bti ':'i!llde senele rin biriktirdiğini boşaltmak — istemiş- ve Ömer'in de bu mevzua dokunma- masından büyük bir minnet duyuyordu. madığını zannediyordu. Tatile kadar burada kala- cak, sonra Balıkesir'e gidecek ve gelecek sene için belki bir pansiyon, yahut başka bir çare aramağa çalışacaktı. “Bilmem... Dün anneme mektup yazdım. Cevap ae N eh " T M ra d a d çekildi ve annesine kısa bir mek- tup daha yazdı. Bunu takip eden bir kaç günde Macide Ömer'le beraber dolaşmanın sarhoşluğu ile, ev halkının ve bilhassa Semiha'nın tavırlarının ayıltıcı soğukluğu arasında mektebe gidip geldi. Kendisine karşı müş- fik leyi elden bırak ğa çal Emine teyze bile değişmişti. Akşamları “Nereden teşrif küçük hanım?” diye imalı sualler soruyor, karşı- sındakinin sükütu üzerine: “Eskiden gezip dolaş « ktan hiç hoşl dığını söylerdin.. Bu günlerde (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: