30 Nisan 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m 30.4-1939 İnsan ve küllür : Ankara müzakereleri Dünya vaziyeti, Roosevelt'in me- sajı ile Hitler'in nutku arasında me- raklı ve sinirli bir duraklama geçir - Gikten sonra, bugün, tıpkı mesajdan önceki halini muhafaza etmekte- dir. Masallardaki gibi, az uz gidil - dikten sonra bir çuvaldız boyu yol sökülmüştür. Çünkü her iki vesika- nın edebiyat taraflarını bir yana bı- rakırsak, Amerika'dan gelen kol- | lektif sulh anlaşması teklifine, Ber- lin, şimdiye kadarki metodundan şaşmıyacağı cevabını vermiştir. Bu vaziyet, böyle devam ededursun, Ankara ile Moskova arasında, şu ünlerde, iki leketi biribirine yaklaştırmış sebeplere ve bu sebep- lerden doğmuş dostluğa uygun bir temas yapılmaktadır. Avrupa'nın dört büyük devleti a- rasındaki ihtilâfların süratle büyü - ini ve derinl ini kaydetmiş olan son haftalar zarfında, diplo- matik piyasalarda en çok aranan aksyonlar, türk ve sovyet muavene- ti eshamı idi. Herkesin istediği bun- ları eline geçirip kapatmaktı. Ne çare ki, bu iki devlet, kendilerine a- it olan bu eshamı, daha evel toplı- yarak kendi borsalarında muhafaza altına almakla, beynelmilel boom'u nevama dizgin altına almışlardı. Bir bu, hemen aynı şiddetle ara- nan kıymetli eshamın sahibi olmak keyfiyeti, bir de, aynı Karadeniz ile bunun kapısı üzerine yahut etrafın- da vaki olabilecek tehacümleri ön- lemek zarureti, iki dost devleti esas- berdir ki, politikalarımız arasında bazı farklar görülmüş fakat bu farklar, hiç bir zaman, zıddiyet öl- çüsüne çıkmamıştır. Nasıl ki, bu ba- kımdan, Türk - Sovyet dostluğu, bir eski cephe arkadaşlığından fark- sızdır. Ve cephe arkadaşlığı tabiri de, tamamen yerindedir. Hiç kimse unutmamıştır ki, her iki memleket ve her iki millet, hemen aynı tarih- lerde, emperyalizme karşı en şid- detli müdafaalarını başarmıştır. Emperyalizmin yeniden bir şahlan - ma devresine girmiş bulunduğu şu sıralarda dostluğ bu h ü yetini hatırlamakta, elbette ki fay - da vardır. ; Demek oluyor ki, bu s.ferki An- kara görüşmelerinin zorlanmış, ya- hut suni hiç bir tarafı yoktur. Bil- akis ve eğer cihan harbindenberi ge- çirdiğimiz bâdireleri bir göz önüne getirecek olursak, görürüz ki, nasıl mücadelelerimizi — tamamladıktan sonra, Avrupa politikasınım sahne- sine yanyana olarak çıktışsak, bu- gün de (sade her birimizin bu poli- tika sahnesindeki muarefe ve müna- sebetlerimiz v2 hattâ rollerimiz e- peyce ilerlemiş olmak şartiyle) Av- rupa ve cihan politikasının çetin ih- timaller arzettiği bir sırada, karşı karşıya oturup görüşüyoruz. Bu müzakerelerin neticesi herke- si, hakhı bir meraka düşürebilir. An- cak, samimi barış dostlarını, aslâ endişeye düşürmemelidir. Çünkü ne Türkiye, nede (aksi iddiaların ta rağ ) Sovyet Rusya, h bir müzakerede bul ğa sevk etmiştir. Sovyet Hariciye Komiser Muavini Potemkin yoldaş, Ankara- ya, bu sebeple gelmiş olsa gerektir. Milletler Cemiyeti'ne girdiğimiz gündenberi, dostlarımızla, birçok mühim meselelerde müvazi bir poli- tika tâkip etmiş olduğumuz malüm- dur. Meselâ, agrenör'ün tarifinde, meselâ kollektif barış formülünde, meselâ sanksyon politikasında, Ancak İspanya meselesi yani Av- rupa politikası üzerinde ideolojik görüşlerin hâkim olmasiyle bera- şimdiye kadar milletler sulhuna ar- kadan bir tek hançer darbesi havale etmemişlerdir. Bir diğer sulh ve sulhçuluk delili de, her iki memle- ketin kendilerine göre yeni birer in- sanlık ve yeni birer dünya parçası inşa etmek arzusunu, bu arzuyu der- hal tehlikeye sokacak ve hiç değilse geciktirecek olan bir maceraya aslâ feda etmiyecekleridir; meğer ki, u- mumi sulha yapılan tecavüz, kendi sulhlerini de aynı derecede tehlike- ye koysun. Burhan BELGE A YA Dün hararet 24 dereceye kadar çıktı Dün şehrimizde hava bulutlu geç- miştir. Rüzgâr şimali şarkiden sani- yede 11 metre kadar hızla ve fırtına şeklinde esmiştir. Isı 24 derece olarak kaydedilmiştir. Yurtta hava, Karade- niz kıyılarında kapalı ve sisli, Ege bölgesinde açık, diğer bölgelerde u- müumiyetle bulutlu geçmiştir. Son 24 saat içindeki yağışların metre murab- baına bıraktığı su miktarı Malazgird- de 13, Van ve Siirt'te 12, Tatavan da 10, Hakâri'de 9, Ardahan'da 6, El- azığ, Bayburt ve Rize'de 4, diğer ya- ğış gören yerlerde 1 -3 kilogram ka- dardır. Rüzgürlar: orta ve cenup Ana dolusu ile Ege bölgelerinde garpten, Trakya ve Kocaelide şimalden, diğer bölgelerde umumiyetle şarktan sahni- yede en çok 11 metre kadar hızla es- miştir. Yüksek ısılar: İslâhiyede 26, Nazilli'de 27, Adana'da 28 derecedir. Düşük ısılar: sıfırın üstünde olmak üzere Sivas'ta 3, Kars, Erzurum ve Kütahya'da 4 derecedir. İstanbul'da yerli mallar sergisi hazırlıkları İstanbul, 29 (Telefonla) — Galata- saray İisesinde açılacak olan on birin- ci yerli mallar sergisi hazırlıklarına- devam olunmaktadır. Bu seneki ser - giye devlet müesseselerinin daha ge- niş mikyasta iştirâklerine karar ve - rilmiştir. Devlet sermayesiyle çalışan bütün ekonomik teşekküller, sanayi, maadin ve ziraat müesseseleri sergide yer alacaklardır. Türkiye - İsveç anlaşması Ankarada 24 Mart 939 da imzalanan türk - isveç ticaret ve seyrisefain mü- hedi müzeyyel anlaşı tasdi- ki hakkındaki kanun projesini, hükü- met Kamutaya vermiştir. İlkbahar at yarışları İlkbahar at yarışlarının birincisi 7 mayısta başlıyacaktır. Yarışlar her se- ne olduğu gibi 8 hafta devam edecek- ve 24 Haziran pazar günü sona ere- cektir. Halk opereti şehrimize geliyor İstanbul, 29 (Telefonla) — İstan - bulda çok muvaffakiyetli temsiller vermekte olan halk opereti tanınmış yunan sanatkârı Zozo'nun da iştirâk ettiği çok geniş bir kadro ile mayıs ortalarına doğru Ankara'ya gidecek- tir, Halk opereti Ankara'da on tem- sil verecektir, İstanbul Festivalı artık yapılmıyacak İstanbul, 29 (Telefonla) — Türki - ye Turing ve otomobil kulübünün se- nelik kongresi bugün Perapalas'ta ya- pıldı. Toplantıda vali ve belediye re- isi ile eski belediye reislerinden ge - neral Cemil ve operatör Emin de bu- lundular. Raporlar okunduktan son- ra general Cemil her sene yapılmak- ta olan festivalden ne gibi faydalar temin edildiğini sordu. Bunun üzeri- ne söz alan B. Lutfi Kırdar bundan sonra festival yapılmıyacağını ve bu işe harcanan paranın propagandaya sarfedileceğini, ilerde İstanbulda bey- nelmilel bir sergi açılacağını söyledi. Günün peşinden Diş doktorsuz vilâyet: Kırşehir'den birçok imzalı şu mektubu aldık. Hâdiseyi kısaca an- Iatalım: bu vilâyette senelerdenbe- ri diş doktoru ve hattâ dişçi yokmuş. Dişi ağrıyanlar ya Ankara'ya, yahut Kayseri'ye gidiyorlarmış. Mektubun sonunda şöyle bir su- al var: “— Dişçilik sanatı, diş doktorlu- ğu mektebinden mezun olanlara ve- ya bu işi yapmıya ehil olduğunu is- bat edenlere hasredilmiştir, Bu, ta- bil çok güzel bir tedbirdir. Fakat bir vilâyet merkezinde dişinizi çekecek veya tedavi edecek mektepsiz bir dişçi kalfası bile bulamamak hazin değil midir?,, Kırşehir, 145.932 nüfuslu bir vi- lâyet merkezidir. Yalnız merkez ka- zasında 78.756 nüfusu vardır. Tür- kiye'de bir vilâyet merkezinde, he - le, demiryoluna yakın, Ankaraya yakm bir vilâyet merkezinde bir diş doktoru bulunamayışı, okuyucumu - zun tâbiriyle, hazin değil midir? Hiç kimse bir serbest meslek sa- hibini, muayyen bir yerde oturmağa mecbur edemez. Buna şüphe yok- tur. Devletin yetiştirdiği ve meslek sahibi ettikleri için bile muayyen biı'1 hizmet mecburiyeti vardır, o ka- dar... Fakat Kırşehir vilâyetinin diş doktorsuzluğu, şu iki noktayı insa- na hatırlatıyor. Evelâ, belediye ve hususi idare, sıhat bütçelerindeki tahsisattan bir diş doktoru temin edemezler miy- di? Sonra 70 küsur bin vatandaşın yaşadığı bir vilâyet nırşeımdâi bir te- dürüül ç min edemez miydi? İlk suali sormak alâkadar yük- sek makamlara, cevap vermek de Kırşehir vilâyet ve belediyesine dü- şer/ Fakat bizim burada üzerinde durmak istediğimiz mesele başka - dır: sırası geldiği zaman halk hiz- meti diye bazı işleri ayırırız. Halk hizmetleri sırasında en ön safta bir yer alması icap eden şey, halk sıha- tı değil midir? Bu işlerle uğraşanla- rımız, aramızda daima bhürmet, saygı ve sevgi görmüşlerdir. Haklı olarak servet, mevki, şöhret sahibi olmuşlardır. Kırşehir, elektriği ol- mıyan, konfor şartları diğer büyük vilâyetlerimiz gibi bol bulunmıyan Ankara Hukuk Fakültesinde vedâ toplanlısı Ankara hukuk fakültesi son sinıf talebeleri, dün Ankara Halkevinde bir veda toplantısı tertip etmişlerdi. Son sınıfların veda çayları, on dör- düncü tedris hayatını dolduran güzi- de ilim müessesemizin güzel itiyatları sırasınâ girmiştir. Dün de saat 18 den itibaren Halkevi salonunda toplanan hukukçu gençler nezih eğlencelerle birkaç saat geçirmişlerdir Cümhurreisliği umumi kâtibi B. Kemal Gedeleç'le fakülte profesörle- ri ve müdürü de bu toplantıda bulun- mak suretiyle gençleri sevindirmiş- lerdir. Halkevinde dün verilen konferanslar Cümhuriyet Halk Partisi tarafın - dan organize edilen ilmi konferanslar serisinden olarak Ankara Halkevinde dün iki konferans verilmiştir. Konfe- ranslardan biri Dil, Tarih ve Coğraf- ya fakültesi rusça asistanı B, Gaffar Güney tarafından “Edebi terceme” mevzuu, diğeri profesör doktor Sü- heyl Ünver tarafından “Selçukilerde tababet” mevzuu etrafında verilmiştir. B. Gaffar Güney konferansında tercemenin ehemiyet ve güçlüğünü tebarüz ettirmiş ve şekil, üslup, a- henk ve ifade bakımından eserin as- lından tercemesinin şart olduğunu anlatmış, edebiyat sahasında yapıla - cak tercemeler üzerinde ısrarla dur - muş ve birçok misaller getirmiştir. Selçukilerde tababet B. profesör doktor Süheyl Ünver çok alâka uyandıran bu konferansın - da dört asırlık büyük Selçuki İmpa - ratorluğu zamanında ve Anadolu Sel- çukileri devrinde selçuk türklerinin islâm ve türk tababetine yaptıkları büyük hizmetleri anlatmış, islâm ta - babetinde görülen tıbbi inkişafların Selçük — İmparatorluğu — zamanında son haddine erdiğini tebarüz ettir- miştir. Hatip bundan sonra Selçukilerin Anadoluda kurmuş olduğu hastaha - neleri ve bunların mimari kıymetleri- ni anlatmış, bü h derin ön doku- zuncu asra kadar Anadolunun hasta- ne ihtiyacını temin ettiğini belirtmiş bir şehirdir. Fakat orada yetmiş bin KA oA K S) vatandaş yaşıyor. Devleti, doktorlar| ”© lçükilerin t k ve intizama gibi millet £ ind l l Tiayetlerini, türk tababetinde işgal et- sonra buralara' göndermek tedbirini almıya mecbur bırakmadan, bazı vilâyetlerimizde her semtte bir tane bulunan diş doktorlarından birisi kalkıp kendi arzusu ile gidemez mi? Bu diş doktorunun orada para, şöhret, mevki kazanması çok kuvet- li bir ihtimal olmakla beraber her şeyden evel, dişleri ağrıdığı zaman ya Ankara veya Kayseri'ye koşan kırşehirliler kendisine fedakâr bir ilim adamı gibi karşılama töreni ya- pacaklardır. KUTAY Mazbut vn.kıflar Mazbut vakıflâra ait akarların ta- mir ve ihayaları için 2578 sayılı ka- nun mucibince mazbut vakıflara ait akar ve toprak satış bedellerinden ta- vizen alınan 150 bin lira hakkında hü kümet bir kanun projesi hazırlıyarak Kamutaya vermiştir. Projeye göre, bu para, mazbut va- kıfların akar ve toprak satış bedelle- rinden ödenecektir. tikleri mühim ve parlak devreyi zik- redereks özünü bitirmiştir. İstanbul'da framvay caddeleri asfali yaptırılıyor İstanbul, 29 (Telefonla) — Öğren- diğime göre, belediye bütün tramvay caddelerini asfalta çevirmeğe karar vermiştir. Bunun için de iki milyon liralık bir taahhüde girişilmek üze- redir. Bu iki milyon lira muhtelif tak sitlerde üç senede ödenecektir. 19 Mayıs bayramına hazırlık Ankara lise ve orta mektepleri 19 Mayıs gençlik ve spor bayramı hazır- lıklarına başlamışlardır. Mektep ida- releri ders saaatleri dışında 19 Mayıs stady da talebeye jimi ha- Hukuk İlmini Yayma Kurumunun seri konferanslarının sonuncusu Âmme hükmi sahıslarından Devletin mesuliyeti Hukuk İlmini Yayma Kurumunun bu yıl için tertip ettiği seri konferansların sonuncusu dün Ankara Halkevinde, İstanbul Hu- kuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Fuat Başgil vermiştir. Bu de - ğerli konferansta mebuslar, profesörler ve Devlet Şürasiyle Tem- yiz mahkemesine ve Ankara hukuk muhitine mensup birçok zevat bulunmuştur. Gerek mevzuun ehemiyeti ve ge- rek sayın profesörün izah tarzı, dinle- yicileri sonuna kadar derin bir alâka içinde tutmuş ve alkışlar içinde bit- miştir. Profesör hükmi şahısların klâsik tasnifini yaptıktan ve mevzuunun âmme hükmi şahısları ve bilhassa dev- let olacağını ancak bunun vilâyet ve belediye gibi diğer hükmi şahsiyetle- re şâmil bulunacağını söyledikten sonra hukukun en geniş ve çapraşık bir işi olan devlet mesuüliyetini şu noktalardan mütalea edeceğini bildir- miştir: 1 — Devlet de hukuki bir şahıs sı- 'atiyle, iş ve icraatının fert hakkında ki zararlı neticelerinden mesulmü- dür? 2 — Mesul ise, bunun vüsati nedir? Devletin hangi nevi faaliyetleri me- suliyet kaidesine tâbidir? 3 — Hükmi şahıslar uzuvlariyle fa- aliyette bulunacağına göre devletin mesuliyetiyle onun namına hareket e- deri memurların mesuüliyeti arasında- ki münasebet ve bu iki mesuliyetin kriteryumu nedir? Devlet hukukan mesulmüdür şeklindeki birinci kı- sımda sayiın profesör eski hukukun hâkimiyet telâkkisi esasını, on seki- zinci asrın rasyonali8st verendividüe-, İist felsefesinin bile değiştiremediği- ni kısa bir tarihini yaparak izahtan sonra meseleyi dört safhada mütalea lâzım geldiğini söylemiştir. 1 — İlk safha, bunda devlet mesuli- yeti diye bir şey yoktur. Mecelle hu- kukunda ve bazı istisnalarla Anglo- Amerikan hukukunda da mesuliyet kanun dışında ise memura aittir. 2 — İkinci safhada devlet hususi hukuk hükmi şahıslarına ait bazı tica- ri ve sınai işleri de üzerine almıstır. torite muameleleriyle temşiyet tasar- rufları diye ayırdıkları iki nevi mev- zuu olan bir faaliyet içindedir. Böyle- ce devletin sonuncu mevzuda yani ti- cari ve sınai işlerde hususit hukukun mesuliyet kaidelerine tâbi olarak adli kaza mercilerince mesul edilmesi lâ- zımdır. " “ 8 — Üçüncü safhadan devletin hu- susi hukuka tâbi faaliyetlerindeki me- suliyeti esasının bazı otorite muame - lelerine de teşmiliyle başlar. Bu nok- tada kazai merciler hususi hukukun istihdam edenle işçi ve müstahdem a- rasındaki münasebetinden ve bu bap- taki mesuliyet kaidesinden istifade etmiştir. 4 — Dördüncü safhada âmme hük- mi şahıslarının mesuliyeti meselesi doğrudan doğruya âmme hukuku prensiplerine göre halledilmeğe baş- lanmıştır. Bu safhada bilhassa devlet- İ Öt nümüsebetin bir nevi organ ve organizm münasebeti olduğu kabul edilir. Profesör Başgil, bu dört safhayı genişçe i sonra konfi devlet mesuliyeti var mıdır-kismına geçerek türk hukukunün son asır i- çindeki tahavvüllerine de vaktin mü- desi nisbetinde temasla 1284 tarih- reketleri göstermeğe başlamışlardır. li ilk devlet şürası nizamnamesinde Uurmalar Nisanın son günü Birinci günü herkesin biribirini aldatmayı, yalancı balıklar uçurma- yı âdet edindiği nisanın bugün so- nudur. Birinci günü uçurulan ba - lonlara, uydurulan yalanlara inanan- lar da inanmıyanlar da bulunmuş - tur; fakat bu yalanla başlıyan ayın otuz günü içinde koca memleketle - rin işgali, kırallıkların tarihe inti - kali gibi gerçek hâdiseler olduğu gi- bi, doğru ve yahut yalan olduğuna hükmedilemiyecek haberler de du - yuldu. Bay Ruzvelt'in yeni dünyadan es- ki dünyaya gönderdiği mesaj da, ni- san ayı içinde geldiği için, bunu bir nevi Okyanus balığı sayanlar ol - muştuür. Her ne ise, bugün, baharın en gü - zel aylarından birisi olduğu halde, bir çok günlerini — sözüm yurdu - muzdan dışarı — bir çok milletlerin telâş, heyecan ve korku ile geçirdik leri nisan son gününü yaşıyor. Dün bir amerikan çocuk mecmir asında çocuklar için yazılmış bir şarkının güftesini ve notasını gör- düm. Notasına dostumuz Mahmut Rağıp Kösemihal karışsın; güftesi ve başlığı da benim gözüme çarptı: “Nisanın son günü.” Güftesinin tercemesi, aşağı yuka- rı, şöyle hülâsa edilebilir: “Mayıs kapıyı çaldı; — Nisan, dedi, artık, dışarı çık; ben geleceğim. Nisan cevap verdi; — Sevgili mayıs, bir gün daha bekle; ondan sonra yerimi sana bı - takacağım. Bir gün daha bekle. Ir- mak kenarında bir gün daha yapaca- Zim resimler vardır..... Bu güfteye göre bugün nisan, de- re kenarlarında ve bağlarda, bahçe- lerde tabiati süslemek için son re - simlerini yapmaktadır. Hemen temenni edelim de bugün aisanın tamamladığı, yarın da mayı- sın yapmağa başlıyacakları bu çi - çek tabloları, fransız şairi Sulli Prü- dom'un “Kan çiçekleri”ne dönme - sin! Ku l Hava harbi mi? Bir zabıta haberi: “Kasımpaşa'da Hacı Hüsrev mahallesinde oturan on iki ya - şında Niyazi ile ayni mahallede o- turan on dört yaşında Faruk, u- çurtma uçururlarken kavgaya tu- tuşmuşlar, Niyazi jiletle Faruk'un yüzünü kesmiştir.” Acaba buna da bir hava harbı diyebilir miyiz? Zavallı Fuzuli! Beyoğlu'nda martım birinci gü- nü metresi Sabahat'i tabanca ile öldüren Orhangazi'li Rahim'in muhakemesine evelki gün İstan- bul ağır ceza mahkemesinde de- vam edilirken katilin avukatı: — Müekkilim saf bir köylü- dür; Sabahat onu baştan çıkar- mıştır, dedikten sonra Fuzuli'nin şu beytini de okumuş: Hem yakarsın berki simşirinle cüı?:ü Hem gene dersin köyünde âhü feryâd olmasın ! Bir avukat müekkilini dilediği gibi müdafaa edebilir. Fakat Be- yoğlu sokaklarında işlenmiş bas- bayağı bir cinayetin muhakeme- sinde “Fuzuli” nin bir beytini de- Hl ve şahit gibi göslerilmiş gör- mek, şairin namma, bizim ağrı- mıza gitti. Zavallı Fuzuli! Para vüztindon Hüğüz! Kısa bir zabıta vasasını bildi- ren satırlafın üzerine konulmuş bir başlık gördüm: “Para yüzünden dövüş,, eşhasla hükümet beynindeki dâvaların mercii gösterilmişken bunun nihayet memur işlerine hasredildiğini ve di- ğer işler ise umumi mahkemelerde mecellenin devleti mesul tutmıyan hükümlerine bırakıldığını anlatmış ve asıl devlet mesuliyeti tikrinin cümhuriyetle birlikte ve teşkilâtı esa- siye kanunumuzun 51 inci maddesiy- le kabul edildiğini isbat ve son devlet şürası kanununa da temas etmişler- dir. Sayın profesör konferansa başlar - ken koyduğu üç sualden ikincisi olan devlet mesuliyetinin sahası bahsinde bunun dünya hukukundaki son şekil- lerini izah ve bazı yerde bu hududun kanun metinlerine bazı yerde de içti- hatlara bırakıldığını söyledikten son- ra bizde Deylet Şürası kanununun 238 üncü maddesiyle (idari fiil ve ka- rarlat) denilmekle meselenin tasrih edilmiş olduğunu teşrif ve adli faali- yetlerin mesüliyet dışında bulundu - ğunu genişçe Aanlaftfnıştır. Ancak profesör teşrit faaliyetin hakkaniyet ve adalet prensipinden ayrılmıyaca- ğını kazat faaliyette ise ihtilâfların kaziyei muhkemelerle kesilip atılma- sı için bu mesuliyetsizliğin kabulün- de zaruret bulunduğunu etraflıca an- latmış ve son kısımda men'i muhake- me veyâ'beraatle neticelenen kazal fa- aliyetlerde zarara uğrıyanı tazminat- sız bırakmamak mevzuu üzerinde te- vekkuf etmiştir. B. Başkil mesuliyetin vüsati kıs - mında iki sistemin hatıra gelebilece- ğini yani devletin ademi mesuliyeti kaide, mesuliyetini istisna almak, ya- hut mesuliyeti kaide, ademi mesuliye: ti istisna kabul etmek mümkün olaca: ğını söyledikten ve bunları dünya hukukuna göre izah eyledikten sonra gene türk mevzuatiına temas etmiş ve soöri thtimalin bizdeki tatbik şekilleri- ni ve şartlarını anlatmıştır. Mesuliyetin hukuki esasi ve a-1. tin mesuliyeti ile memurun mesuliye- ti bahsinde ise sayın profesör gene umümi bir görüşten sonra mevzuatı - mıza intikal etmiş ve (idart fiil ve kararlar) mesuliyete esas olduğuna göre evelâ idari fiilleri tahlil etmiş bunda hizmet kusüriyle şahst kusuru nu ayırmak için normal ve kanuni hu- dutlar içinde hareket edilip edilmedi ğine bakılmak icap eylediğini, ka- rarlara gelince kanuna uygunsuzluk ve selâhiyetin suiistimali varsa kusu- run şahsi sayılacağını fakat selâhiye- ti tecavüz varsa suiniyet şart olmadı- ğından şahsi kusur esas alınmamak lâzımgeldiğini izah eylemiştir. Sayın profesör, konferansını hulâ- sa ederek devletin mesuliyeti mevzu- unda hem hazineyi koruyacak, hem de memurda mesuliyet ve teşebbüs fikrini besliyecek ve hem de idari fi- il ve kararlardan zarar gören vatan- daşları sızlandırmıyacak kaidelerin Devlet Şürasının kıymetli içtihatla- riyle temin edileceğini anlatmış ve türk hukukunun buna muvaffak ola- cağı kanaatini de ilâve etmiştir. Bu değerli konferans alkışlar için- de sona ermiştir. Şeker sanayii üzerinde tetkikler yapılıyor İstanbul, 29 (Telefonla) — Sanayi tetkik heyeti reisliği, şeker sanayii ü- zerinde tetkikler yapmağa başlamış - tır. Bu tetkiklerle pancar ziraati do- layısiyle şeker istihsalâtinın daha fazla arttırılması, şeker fabrikaları - mızın daha rasyonel bir şekilde çalı- şarak şeker fiyatlarının mümkün ol- duğu kadar indirilmesi ve fabrikala- rın istihsal, şeker fabrikaları türk Anonim Şirketinin idare masrafları - nın azaltılması imkânları aranacaktır. — .. Li İstanbul Valisi Elektrik ve Tramvay Umum Müdürlüğünde İstanbul, 290 (Telefonla) — Vali ve" belediye reisi Lutfi Kırdar bugün e- lektrik, tramvay ve tünel müdürlüğü- ne giderek yakında belediyeye devre- Her halde bu hâdise, boks maç- | : ; larının tam zıddı olsa gerek! ::Ğ::e:“ıg:rn iı;u ığa.rıeleı:. h;kkmda M Çinln'i. lüm ya, boksta da e görüşmüştür. dovüş yüzünden para | l Teus'e carpan yıldırım ! Mitolojide yıldırım tanrısı o- lan Zeus'un ismini bir gemiye tak- mışlar. Bu geminin bir yıldırım i- sabetiyle yandığı haber verili- yor. “Su testisi su yolunda kırılır,, mı demeli ? Yoksa yıldırım tanrısı adının, bir gemiye takılmak suretiyle, kendisine şirk koşulmasına taham- mül mü edememiştir? -

Bu sayıdan diğer sayfalar: