MT aa — . VLUSŞ 10 - 2 - 1939 İnsan ve küllür : Lise istemiyoruz LİSE istiyoruz İmparatorluğun bakımsız bırakıl - mış, hoyrat ellerde büyümüş üvey ço- cuğu Anadolu'da, köylerin derdi, na- hiye olmak, nahiyelerinki kaza olmak, kazalarınki vilâyet olmaktır. Tıpkı bu- nun gibi, Anadolu, cümhuriyet reji- minden, semt semt, köprü ister, yol ister, mektep ister. İstesin, çünkü hakkıdır. İstesin, çünkü bu onun artık eksilmek nedir bilmiyen ve gün geçtikçe şiddetlenen medeniyet arzusu, bayındırlık hasreti ve mamur ve bahtiyar bir memleket olmak aşkıdır. Bu nesil ve bundan sonrakiler, onun bu güzel arzusuna, bu tatlı hasretine ve bu asil aşkına kul olsun, kurban olsun. Atatürk'ün tarih içindeki zuhurundan beri bu memle - kette bir ideal ve feragat havası :ı mişse, bunun en yüksek sarf yeri, sev- gili Anadolu'yu, büyük hayaline ka- vuşturmaktır. Ancak, Bugün her kasabanın bir lise iste - mesi üzerine orada bir bina kiralan- ması yahüt yaptırılması ve bu binanmm içine bir mikdar mektep sırası ve ted - ris âletleri konarak bir kaç muallim oturtulması, orada bir lisenin açılmış olması demek değildir. Mevcut lisele- rimizden çoğunun bu şekilde açılarak, 'talebelerine yarım yamalak bir tahsil verdikten sonra ellerine “diploma,, di- ye mühürlü bir takım kâğıtlar tutuş - turmalarına, “lise tahsili” diyoruz. Kendimizi aldatıyoruz. Lise tahsili ye, umumiyetle tahsil, bir formalite mese- lesi değildir. Devlet hizmetinde muh- telif dereceli diplomalara göre muhte- Hif ilerleme imkânları veriliyor diye, verilen tahsilin mahiyeti ne olursa ol- sun bunun bir diploma ile tevsiki mem leketin her tarafında azçok mümkün olmalıdır demek, cehaleti diplomaya müdafaa ettirmek istemektir. Diplo - mayı cahil softaların icazetlerine ben- zetmektir. Bir ilim, ihtisas ve ehliyet /jOcağı olması lâzım olan cümhuriyet maarifini, daha ilk adımlarında kös - teklemek ve onu bir yeni ve medrese- lerden de tehlikeli cehalet ocağı hali- ne koymaktır. Hiç bir ordu, topum ve tüfeğim çok olsun diye, işin ucuz ve kalaba « lık tarafıma giderek kıtalarını çakar almaz silâhlarla teçhiz etmek hevesine düşmez. Parasına göre en iyi silâhr a- lır. Ve silâhıma göre de, hükümetine en iyi politikayı kabul ettirmiş olur. Hizmet verirken diplomalar arasın- da fark gözeten devlet, tahsil kade- meleri arasında, tıpkı parada olduğu 'gibi, bir rayiç farkı kabul ediyor de- mektir. Bunu yapınca, elbette ki, ver- diği diplomaların hakikt diploma 01- malarına itina edecektir. Aksi takdir- de, “diploma” mefhumunda bir inflas- yon başlıyacak ve uydurma liselerin verdikleri diplomalar tanzimat mali - yesinin konsolit'lerine dönecektir. ** Lise, deyip geçiyoruz. Halbuki LİSE, bir memleketin umumi bilgi ve terbiye seviyesini üniversite'den fazla tayin eden bir tahsil kademesidir. Bir gocuğun İise tahsili göreceği çağ, onun bütün hayatı üzerinde müsbet menfi en kuvetli tesirleri bırakacak ©- lan yılları ve bunlarla birlikte en esas- lr dimağ, vücut ve ruh değişiklikleri- ni ihtiva eder. Lise, bütün bu inkişaf- larr hayata, hayatın her türlü mesüli- yetlerine ve her türlü ihtisas sahala- rına doğru kanalize eden dissiplinler ocağıdır. Bu ocakta o dissiplinler, iyi ve cevherli demir gibi dövülebilmeli- a) Bu cemiyet için en lüzumlu ve 19 Şubatta Halkevlerinin sayısı 367 yi bulacak Dünkü sayımızda 19 şubatta açıla- cak olan 158 halkevi arasında Bakır (Manisa), Sinir ve Şuhut (Afyon) ka- sabal en değerli bir insan olduğunu; b) Meslek hayatı içinde şerefli ve garantili bir içtimal mevki sahibi ola- cağını; c) Polis müdürü, kaymakam, vapur ptanı, batarya k danı v. 8. gibi esaslı ve devamlı işlerimizden birini temsil edeceğini; d) Türk maarifinin belkemiğini teşkil edeceğini; €) Türk milletinin medeni istikrarı- nr ve medeni seviyesini herkesten ve her meslek sahibinden çok asil onun yâni Çorum'da uzun yıllar yaşayıp Çorum lisesi matematik hocalığı, ya - hut on sene İzmir lisesinde okuttuk - tan sonra tekaüt yaşı gelinciye kadar Ankaâra erkek lisesinde fizik hocalığı yapacak olan o mütevazi tavırlı, çalış- kan kafalı, nur yüzlü terbiyecilerin temin edeceğini, çocuğun, büyüğün, devletin, milletin ve büdçenin bilmesi lâzımdır. Bu lise hocası, bu vasıftaki lise ho- cası, üniversiteye giderken daha, İise hocası olacağını bilmelidir. Ve kendi- ne verilecek itibar ve maaş kademesi, onu, oyunları ve şirretlikleri her de - virde bol olan hayatın itişme ve kakış- malarından uzakta tutmalıdır. Lise hocası, böyle olursa, hâkimlerimizin yanında bir yer alacaktır. Ve onlar gi- bi yaşıyacaktır. Onların işi nasıl en asil metâ olan hak'ı dirhemi dirhemi- ne sahibine vermekse bunların da işi daima eri taze şeklinde olarak bilgi'yi ve insan terbiyesini, ellerine teslim e- dilecek olan yavrulara vermek ola - caktır, Demek oluyor ki, LİSE, her şey - den önce İise hocası istiyor. Ve lise hocası dâvası esaslı bir surette halle- dilmeden lise dâvasının halledilmesi - ne maddeten imkân yoktur. Bugün kaç lisemiz vardır? Ve bun- ların kaç tanesi dediğimiz mânada li- sedir? Cevap vermiye, kimin dili va- rir? İşe, kökünden başlamak lâzım. Çün- kü lise, tek başına mevcut yahut tek başına namevcut değildir. Bugünkü durumu, müsbet olsun menfi olsun, maarif işlerimizin umumi halinin bir parçası yahut bir manzarasidir. Bu çıkmazdan bizi iki karar kurta - rabilir: 1., Maarif işlerimizi devletin birin adları da geçmekte idi. Öğrendiğimize göre bu isimler liş- teye yanlışlıkla girmiş bulunmaktadır. Yeni halkevlerinin sayısı dün de bil- dirdiğimiz gibi 158 dir ve yurtta 19 şubattan itibaren 367 halkevi faaliyete geçmiş bulunacaktır. Maarif Şürasında konuşulacak meseleler İstanbul, 9 (Telefonlay — —Maarif kında ilk tedrisat müfettişlerinin ver- dikleri raporları tetkik ve — bunların hülâsasını çıkararak bir rapor hazır - lamak üzere dört kişilik bir komisyon seçilmiştir. Komisyon — çalışmalarına başlamıştır. İstanbul'da mebus seçimi hazırlıkları İstanbul, 9 (Telefonla) — Vilâyet dahilinde seçim ehliyetini haiz olan yurttaşların isimlerini taşıyan defter. ler teftiş heyeti tarafından tetkik o - lunmuş ve ait oldukları kazalara iade edilmiştir. Kazalarda bu defterlere gö re hazırlanan cedveller öbürgün du - varlara asılacaktır. Adana Belediye ve Vilâyet Meclisleri Adana, 9 (Telefonla) — Adana be - lediye seçiminin , feshi hakkındaki karar bugün Ankara'dan vilâyete teb- liğ olunmuştur. Belediye reisi B, Ve- dat Güçlü yeni intihabın sonuna kadar vekâletçe belediye reis vekilliğine ta- yin edilmiştir. Adana'nın yeni seçilen vilâyet mec- lisi de bugün ilk toplantısını yapmış- tır. Çankırı'da Umumi Meclis açıldı Çankırı, 9 a.a. — Vilâyetimiz umu- mi lisi bugün vali Hüsnü Uzgö - ci plânda duran işleri arasına sokmak, Bilhassa, bütçe bakımından, 'Türk çocuğunun kafasının mevcut olması, bir başka yazımızda da söyle « diğimiz gibi, “milli müdafaa” mızın hem sebebi hem neticesi, hem şartı hem gayesidir. 2. Maarif işlerimiz bir maarif plâ - nınma bağlanmalıdır. Maarif plânı, Güzel, Fakat, bunu nasıl meydana getireceğiz. Maarif, devletin ihtiyaçları hakkında rakama dayanan malümata: sahip olacak yani ihtisas siparişleri alacak ki, bunları yetiştirip teslim etsin. Şu halde maa- rif işlerimizde plânlılık, devleti, bü- tün _ı'.ıldr:'ndı hesaplılığa ve plânlılı - ga sevkedecektir. Fena mı? Burhan BELGE —— Burdur'da Umumi meclis açıldı Burdur, 9 a,a, — Vilâyet umumit meclisi bugün açılmış, çalışmalarına başlamıştır. Ç ren'in bir nutku ile saat )5 de açıl - mıştır. Açılış nutkunu'müteakip bir ikin- ci reis ile iki kâtip seçilerek muhtelif encümenlerde çalışacak zevat intihap edilmiş ve mebus intihâbı dolayısiyle heyeti teftişiyede bulunacak ve dai - mi encümen üyeleri yerine kaim ola. cak olan dört zat seçilerek izahname - nin kıraatine geçilmiştir. İzahnamenin kifayeti ittifakla ve alkışlarla kabul olunmuştur. Meclis Milli Şef Reisicümhur İs - met İnönü'ne ve sayın büyüklerimize tazim telgrafları çekilmesini de ayak- ta ve alkışlar arasında kabul ederek cumartesi günü toplanmak üzere bu - günkü celsesine son vermiştir. İstanbulda belediye nizamları- na aykırılık eden esnaf İstanbul, 9 (Telefonla) — Eminö - nü kaymakamlığı belediye nizamları - na aykırı hareket ettikleri tesbit olu - nan 5 lokanta, bir kuru kahveci dük - kânı, bir otel ve bir de fırın hakkında kapatma kararı vermiştir. şürasında konuşulacak meseleler hak- Gazetelerdeki ilânlara yapıştırılacak damga pulları Damga resmi kanununun 11 inci ddesinde te ve lara dercolunan ilânların tâbi olduğu mak tü resmi gösteren 74 numaralı fıkra ilânları resme tâbi tutmak için kü- çükten büyüğe doğru bir tasnif yolu kabul etmiş, bu yüzden de bir ilânın bir satrında kaç harf olduğunun sa - yılması gibi bir kanun kaidesi vücut bulmuştur. İlân alan, basan ve res - minin doğru alınıp alınmadığını tef- tiş eden için de bundan tatbik güç- lükleri çıkmış ve kanunun bu fıkrası- nr değiştirmek zarureti hasıl olmuş - tu. Bu hususta Giresun mebusu Bay Hakkı Tarık Us'un yaptığı kanun teklifi, Kamutay umumı heyetinde bazı tâdillerle kabul edilmişti. Yeni şekle göre gazete ve mecmua- lara dercolunan ilânlardan 20 santi- metre murabbarı kadar yer işgal eden ilânlardan iki, 20 santimetre murab - bamdan yukarı ve 100 santimetre mu- rabbama kadar yer işgal edenlerden beş; 100 santimetre murabbaından yu- karı 200 santimetre murabbama ka- dar yer işgal edenlerden on; 200 san- timetre murabbaımndan yukarı yer iş- gal eden ilânların tamamından her 200 santimetre murabbar ve küsuru için on kuruş alınacaktır. Resmin hesa - bında gazete veya mecmua sayfasın- da ilâna tahsis edilen ve gazete veya mecmuanın sütun çizgileriyle ve bu çizgiler yoksa diğer ilânlarla tahdit edilmiş olan saha dikkate alınacaktır. Bir gazete veya mecmuanın diğer bir sayfasına dercolunan ilânlar o sayfa- nın ı işgal et iş olsa bi- le bu sayfada başka ilân bulunmadık- ça tam sayfayı işgal etmiş sayılacak - lardır. İlân mefhumuna yazı, resim, rakam veya sair şekil ve işaretlerin kâffesi ve etrafı çerçeve ile çevrilmiş olan ilânlardaki çerçeveler de dahil ola- caktır. Nüfusu 100,000 den az olan yerler- de intişar eden g; lere d l Memlekete giren eşya Üzerindeki etiketler metre sisteminden başka ölçü işareti taşıyabilir mi? Devlet Şürası, mefre işaretiyle birlikle diğer ölçü işarellerinin de bulunabileceğine karar verdi Memleketimize ithâl edilmekte olan bazı ticaret eşyası üzerin- deki etiketlerde âşarı metre sistemine göre işaretlerle beraber ba- zan diğer sistem ölçülerden de kayıdlar bulunduğu görülmekte - dir. Halbuki ölçüler kanunumuz, umu - miyetle mukavele ve âkitlerle ticaret defterleri, ilân ve sair ticari evrak ve vesikalarda metre sisteminden gayri ölçülerin kullanılmasını menetmekte - dir. Bundan başka bu kanun muci - bince neşredilen nizamnamede devlet memurlariyle ticaret ve sanayi odala - rı ve borsalar memurlarının vazifele - ri dolayısiyle her hangi ticari bir işte metre sisteminin kullanılmadığını gö- rürlerse zabıt verakası tutarak müd - deiumumiliğe vermeleri yazılıdır. Aynı zamanda gene ölçüler nizam - namesi üzerlerinde metre sisteminden gayri ölçü işaretleri bulunan eşyanın kullanılmasını sarih surette yasak et - mektedir. Tanzimat dairesi ölçüler kanuniy- le nizamnamesinde meseleyi alâkadar eden hükümleri gözden geçirdikten sonra şu kanaata varmıştır : “Ölçüler >kanunu — hükümlerinden müstesna tutulan Küsusları tadat eden dördüncü maddenin “D” — fıkrasında metre sisteminin kabul edilmediği memleketlerdeki ferd ve müesseselere vaki ihracat veya ©o memleketlerden yapılacak ithalât muameleleri için tu- tulacak defter ve kayıtlarla bu mem - leketlere müteferri evraka metre sis- temi ölçülerle beraber diğer ölçülerle işaret edilebileceği açıkça yazılı olup kanun vazır o kabil — memleketlerden gelen eşyaya ait memleketlerde met - re sistemi ölçülerle beraber diğer ölçü- lerle yapılacak işaretleri kabul etmiş- ilânlardan yukarıki resimlerin yarısı ve mecmualara dercolunan ilânlardan mecmuanın neşredildiği mahalde çı- kan gazetelerde aynı büyüklükteki i- lânların tâbi bulunduğu resmin yarı- sı alınacaktır. Resim, asli nüshalar - dan almacaktır. f Uşak'ta mebus seçimi faaliyeti Uşak, 9 a.a. — Uşak belediyesinde intihap faaliyeti için belediye meclisi fevkalâde içtima yaparak heyet tefti- şiyesini geçmiş ve tanzim edilen nü - fus defterleri heyet teftişiyeye veril - miştir. İki gün sonra askıya alınacak - tır. Bu devreki Uşak nüfus umumiyesi 105900 dür. 62 intihap şubesine ayrıl- mıştır. Müntehipsani adedinin geçen devreden yirmi fazlasiyle 285 olacağı tahmin edilmektedir. D. Drago Romanya Matbuaf Umum Müdürü oldu Bir müddettenberi Yunanistan ve Türkiye'de dost ve müttefik Roman - ya'nın matbuat ateşeliği vazifesini ifa eden Mösyö Drago Romanya matbuat umum müdürlüğüne tayin olunmuştur, Kendisi yalnız matbuat idaresi hiz - metinde değil, Balkan Antantı müna - sebetlerinde de temayüz etmiş kud - retli bir şahsiyettir. Yeni vazifesinde muvaffakiyetler dileriz. tir. K birinci maddesinin ikin - ci fıkrasındaki memnuiyetin tasrih olunan hususlara maksur kalması ta - bit olup bu fıkrada yazılı “Sair ticari evrak ve vesikalar” kaydı arasına bu kabil işaretlerin dahil addedilmemesi icabeder. Ölçüler nizamnamesinin dördüncü maddesinde yazılı “Sâir ticaret evra - kı,, tâbiri hakkında da yukarıki müta - lea aynen varittir. Nizamnamenin bi - rinci maddesinin üçü ise öl. çü, tartı ve âletlere matuf olup ticaret eşyası üzerindeki bu işaretlerin ölçü tartı ve âletlerden — addedilmiyeceği şüphesizdir. * Şu hale göre vekâletçe düşünüldü - ğü gibi memlekete ithal edilmek iste - nilen ticaret eşyası üzerindeki etiket » At Erk H A v Dün yurdun en düşük ısısı Vanda.. Şehrimizde hava umumiyetle hafif Beçmiş rüzgâr garptan saniyede ençok altı metre kadar hızla esmiştir. En yüksek ısı yedi derece olarak kaydedil miştir. Yurtta hava Karadeniz kıyıla- rında kapalı ve mevzif yağışlı Trakya ve Ege bölgelerinde açık diğer bölge- lerde umumiyetle bulutlu geçmiştir. 24 saat içindeki yağışların metre mü- rabbama bıraktıkları su miktarı Rize- de 32, Hopa'da-24, Vakfıkebir'de 13, Ordu'da ve Trabzon'da 8,. Giresun'da 7, 'Terme'de 5, Sıvas ve Şebinkarahi- sar'da 1 kilogramdır. Karla örtülü bulunan yerlerdeki karın toprak üzerindeki kalınlığı Er- zurum'da 2, Şebinkarahisar'da 3, Ardam han'da 36, Uludağ'da 170, santimet- redir. Rüzgârlar Trakya ve Kocaeli bölge lerinde şimalden, diğer bölgelerde u- mumiyetle garptan saniyede en çok 11 metre kadra hızla esmiştir. Yurtta en yüksek ısılar Kocaeli, Trabzon ve Diyarbakır'da 10, Bursa, Balıkesir ve Islâhiye'de 11, Çorluda 12, Edirne ve Çanakkale'de 13, İzmir- de 14, Adana'da 15, Antalya ve Bod - rum'da 16 derecedir. En düşük ısılar da sıfırın altında Çorlu, Manisa, Kastamonu'da 1, Ma- lâtya'da 2, Elâzığ ve Isparta'da 4, Es- kişehir. Konya ve Sıvas'ta 5, Afyon, Çorum'da 6, Kütahya, Bolu'da 7, Erzu- rum, Kars ve Kayteri'de 8, Van'da 10 - derecedir. R İsfanbul'da satın alınan Şirketlerin devrü teslimi İşi İstanbul, 9 (Telefonla) — İstanbul Tramvay ve Tünel şirketlerinin teslim alınma işleri 28 şubatta bitiril—iy VA - caktır, Nafıa Vekâleti Şirketler baş - üfettişi B. Servet'in — reisliğindeki lerde âşari metre inden maada ölçülerin de gösterilmesi kanuna mu- halefet teşkil etmiyeceği — kanaatine varılmıştır,,, Tanzimat dairesi meselenin bir ke - re deumumi heyetçe müzakeresini münasip görmüş, umumi heyet de şu neticeye varmıştır ; “ Vekâletçe de düşünüldüğü gibi memlekete ithal edilmek istenilen ti « caret eşyası üzerindeki etiketlerde a » şârf metre sistemi Üzerine işaret bu - lunmakla beraber bundan başka diğer ölçüler Üzerinde işaret bulunması ka- nuna muhalefet teşkil etmiyeceği mü- talea kılınmıştır.,, Bu suretle tanzimat dairesi mazba - komisyon bugün de geç vakite kadar Metro hanında meşgul olmuştur, Denizbank'ta bir istifa İstanbul, 9 (Telefonla) — Deniz - bank hukuk müşaviri İsmail İsa Çaniş vazifesinden istifa etmiş ve — istifası kabul edilmiştir. Tıp Fakültesi için yaptırılan hariciye koğuşu İstanbul, 9 (Telefonla) — tıp fa - kültesi için Cerrahpaşa hastanesi ya- nında yaptırılmasına karar verilen hariciye —koğuşunun —inşaat — kıs- mı bitirilmiştir. Gene aynı hastanede tasında mucip sebeplere istinaden yü- rütülen mütalealar varit ve uygun gö- rülerek mazbata tasdik edilmiştir. dir ki, “olgunluk imtih dediğimiz büyük beşeri netice, kâğıdın üzerinde yazılı değil, gencin dimağında ve ru - hunda kazılı olsun, Türkiye, Tanzimat'tan beri iyi lise peşindedir. “İdadi - Sultani - Lise” merhalelerini görünürde ve adlandır- mada sökmüş bulunduğumuz halde, hakikatte istediğimiz ve bize lâzım o- lan LİSE'ye varmış bulunmuyoruz. Bunun birçok ve biribirinden mü - him sebepleri arasında bir tanesini bu- rada, gene ordu misalini alarak tavzih etmek isteriz. Bir memleket istediği kadar kolor- du çıkaramaz, Çıkarabildiği kadar çı- karır, Nüfusu ne kadarsa, subay kad- rosu ne kadarsa, parası ne kadarsa ©o kadar kolordu çıkarır. Bunun içindir ki, o memleketin her büyücek şehri, “ben adâlet ve müsavat namına bir kolordu merkezi olmak isterim” di- yemez, Bunun gibi, modern maarif hayatı- na ancak yüz senedenberi geçmiye çabalıyan Türkiye'de LİSE'nin açıl- ması, hoca kadrosunun hazır ve tam olmasına tâbidir. Para ile bina bulu- nur, mektep İevazımı ve âletleri bu- lunur. Fakat, hoca bulunmaz. Tesa- Üstad Ekrem Ölümünün 25 inci yıldönümü münasebetile Bize yeni edebiyatın ne olduğu- Nu ilk önce öğretmiş, yazdığı şiir- lerle bütün bir edebiyat âlemini düşündürmüş ve bütün bir millet SAF afından haklı olarak “üstad” hat- tâ “Üstadı Ekrem” adı ile anılmış olan Recai zade Ekrem, bundan ta- mam yirmi beş yıl önce fani hayata gözlerini yummuştu. Buraya onun toplryabildiğimiz birkaç zarif nüktesini kaydediyo- ruz: Naz, niyaz! | Üstad Ekrem, kibar ve zarif bir adamdı, Resmi ve hususi! her vazi- fede ciddiyeti kendisine prensip yapmış bir adam — olduğu halde maiyetini şiddetle tekdir etmekten onu nezaket ve nezaheti alıkoyar- dı. Uunalarn sı naz yeri değil, niyaz yeri hiç de- ğil! ŞEl Hak telâkkisi: Hakların tanınmasına, hakların yenilmemesine şiddetle taraftardı. Pepe Mehmet paşa zade Mehmet Ali bey “Mecelle şerhi” isminde bir eser yazmış ve üstad Ekrem'den bu kitaba bir mukaddime rica etmişti. Ekrem'in bu kitaba yazdığı mukad- dime şöyle başlar : “Dünyada zatı Haktan sonra en mukaddes şey, h.::kı zattır.” “Deniz bana düştü,, lar- Bir defa maiyetindeki n dan birisinin vazifesinde ihma - lini, sonra da yalvarıp yakarma yo- luna baş vurarak başını kurtarmıya yeltendiğini görerek ona şöyle de- Bir gün Sarıyer'e gezmeğe git- mişti. Tek başına rıhtım boyunda dalgın dalgın dolaşıyor, düşünü- yordu. O sırada süratle geçen bir vapurun dal, PARLART AA ç) J. Juna devam edemiyeceğini anlıyan üstad, orada yakında oturan Sadul- Jah paşanın kardeşi Said beyin e- vine iltica etti. Said bey, Ekrem beyi bu halde görür görmez sordu: — Ne o beyefendi, denize mi düş- tünüz? Üstad busun üzerine şu cevabı verdi: — Hayır efendim, düştü. deniz bana Hedkik “Mahamidi Hamidiye,, Florinalı Nazım, bir tarihte Ab - dülhamid'in sülüsu, velâdeti gibi münasebetlerle yazdığı kaside ve medhiyeleri “Mahamidi Hamidiye” ismi altında bir araya toplamış ve o vakitler Büyükdere'de dağ tepe- sinde menküp ve münezvi bir hayat süren Ekrem beye getirerek kita- a bir takriz istemişti. — z Onun için bunu doğrudan doğruya saraydan ilham alan bir tahrik zan- nederek fena halde ürktü, Reddetse bir türlü, etmeyip yazsa bir türlü idi. Kitabı bir müddet alıkoydu ve nihayet içinde şu cümle bulunan bir takriz yazdı: “Eser müessirle hem ayar olursa kiymetlenir. Mahamidi Hamidiye- de gerek mevzu ve gerek müellifin iktidarı şairanesi aynı derecede- ee Zavallı Florinalı, bunu iltifat addederek kitabı bastırmış ve sene- ,derce üstadın bu teveccühü (!) ile öğünmüştü. Hkğ Zalim ve zulüm kelimeleri Ekrem bey istibdat devrinde bir lügat kitabı satın almıştı. İçinde zalim ve zulüm gelimelerini aradı, bulamadı, Onun üzerine kitabın iç kapağına şu kıtayı yazdı; Öyledir ahdi füyuzatı Hamid Hani kim Hiçtir adline nisbetle onun adli Ömer; Sâyei iâtfu hümayunu Şehinşahide Zalime, zulme lügatlerde bile kalmadı yer. #kek Bir çocukluk hatırası! üıqıd başlı göz kliniği de bu - giînlende tamamlanacaktır. Etrüsk vapurunun sürati İstanbul, 9 (Telefonla) — Deniz ti - caret müdürlüğünde Etrüsk vapuru - nun tetkiklerini yapan mütehassıs ko « misyonun tetkikleri son safhadadır. Teşekkür Aziz oğlumuz ve kardeşimiz Halid- in ziyaile uğradığımız büyük felâket da yurd içinden ve dışındı bizzat, telgraf, mektup ve telefonla taziyelerde bulunan sayın büyükler ve dostlarımıza; Almarıya'dan nakledilen cenazenin, nakli ve ebedi makberesine tevdii merasimine iştirâk için tâ uzak yer- lerden bizzat Afyona kadar gelen, çe- lenkler gönderen, ve iştirâk eden bü- tün eş ve dosta şükran ve saygıları - mızı arzeyleriz. Afyon: Niyazi Demirer eşi ve oğulları h karş muştu. Bir gün bu mektepte geçen hayatını anlatırken — haşarı, fakat sevimli bir arkadaşından bahsede- rek: — Ben ona Dede lâkabını tak- mıştım! diyen üstada sebebini sordular. O da şu cevabı verdi: Ekrem küçük çocukken — Boyuna dönerdi