Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
—ÜÖ ALAY ELAAN T R Almanya'nın yeni parolası: İhraç etmek veya ölmek! Eski sömürgeleri, Alman ekonomisi üzerinde ne gibi bir tesir yarafabilecek! İngiliz tefsircilerinin ekse - risi Adolf Hitler'in Almanya'- nın iktisadi vaziyeti ve ihti - yaçları hakkındaki sözlerini, zannımca pek yerinde olarak, tebarüz ettirmişlerdir. Gerçek- ten, dikkate değer gibi görü - nen bazı “süküt”lar ve ihtiyat- lt davranışlar müstesna, eko - nomik bahis, şansöliyenin son nutkunun eskileriyle kıyasla - nınca mühtevi olduğu en yeni taraftır. Nutukta polemik tarafı meb- zuüldür. Bu kısım pek sağlam deliller arzetmiyor. Meselâ, şansöliyenin, muazzam gay - retlere rağmen, Almanya'nın hâlâ ham maddelerden ve kâfi miktarda gıda maddelerinden mahrum olduğu — hakkındaki sözlerine bir bedahatle cevap verilebilir : — silâhl şıiklıklar ve şiddet âmilleriyle meydana gelebilir ve bütün Avrupa'yı zayıflatır. Dava dün- yada Avrupa için sulhcu sö - mürgeler işletmeleri sahaları bulmaktır. Fakat bu iş kredinin tedavülüne, yani yeni toprak - ların süratle istismarına mani teşkil eden mutlak otarşi re - jimleriyle elde edilemez. ... Bugün Almanya'nın tatbik ettiği şekilde damping veya zararına satış ve mübadele kredisi mi? Bu sistem bir müd- det devam edebilir. Fakat ister Ş Vir çıl gidecek- tir, Bu bir çıkmazdır. Çünkü kurbanların mukabil kayıtlar ve himaye tedbirleriyle kendi- lerini himaye etmemeleri beşe- ri bakımdan imkânsızdır: bu i- masrafını ödemek için Alman- ya bu kadar geniş ölçüde çalış- masaydı mahrum bulunduğu ham maddelerle gıda maddele- rini ödemek için büyük miktar- ta imkâna sahip olabilirdi. Bunun gibi, şansöliye piya - saların muvazenesini bozan di- ğer memleketlerin para istik - rarsızlıklarından şikâyet eder- ken, derbal hatırlıryoruz ki 1931 de sterlingin ani sukutiyle başlamış olan büyük para buh- ranının başlıca sebebi de Al - manya'ya açılan kredilerin donması olmuştur. Adolf Hitler'in istikbal hak- kındaki görüşleri çok daha en- teresandır. ... Bu görüşler şu formüller i - çinde hülâsa edilmiştir: “İh - raç etmek veya ölmek. Bize sö- mürge vermemekte ne kadar israr ederseniz ihracat ihtiya - gcımız © derece artacaktır. Ve bizi ihrac etmekten mene kal- kışırsanız, bütün — gücümüzle mücadele edeceğiz.” Bilhassa İngiltere'nin son zamanlardaki mukabil ticari taarruzunu hedef tutan pazar- hık aşikârdır: ya alman mamul- leri için yeni mahrecler temin edilir, ya sömürgeler iade edi- lir, yahut da “hayati mesafe”- yi fethetmek için küvet işe gi- rişecektir. Pazarlık bu şekilde formüle edilirken, Almanya'nın vaziye- tinde bir dereceye kadar bir değişiklik göze çarpmaktadır. Bu değişiklik şu şekilde ortaya çıkıyor- Şimdiye kadar Alman- ya git gide daha kapalı ve mah- dut bir iktisat sistemine, ken- di kendini tamamiyle tatmin etmiye matuf bir otarşiye doğ- ru gidiyor ve gittiğini ilân e- diyordu; şimdi hariçle ticaret “yapmaktan ve kabil olduğu ka- dar geniş münasebetlerde bu - İunmaktan vaz geçemiyeceğini kabul ediyor. H .. Bu yeni istikametin muhte - Jif ihtimallerini gözden geçire- lim. Evelâ sömürgeler. * Almanya eski sömürgelerini elde ettiği takdirde buralarda, bugün kendisinin muhtelif mil- letler ve — imparatorluklarla yaptığı ticaret münasebetle - tinden temin ettiği gelir ve imakânlara muadil imkânlar bu- lacağını kimse aklından geçi- temez. Almanya bu işten zarar- hr çıkmamak îçînlbuzünku sö - mürge sahiplerini za_yıflıtmı- dan ve alman ticaretine karşı kendilerini daha sıkı bir suret. te korumaya mecbur etmeden sömürgeler elde etmiye bak - malıdır. Çünkü şurası muhak - kaktır ki, fransız ve ingiliz im- paratorluklarını dağıtmak bq memleketleri zayıflatmak. yani yabancr maddeler satım almak hususundaki kabiliyetlerini a- zaltmak demek olurdu. Bu süretle günümüzün haki- ki sömürge davası meydana çıkmaktadır. Bu dava, eski sö- mürgeleri yeni bir şekilde tak- sim etmek davası değildir: bövle bir taksim ancak karı - tibarla, böyle bir hareket her i- ki tarafın zararına olur. Bir zaman gelir ki mütemadiyen aynı maddeleri ihrac eden mü- badele (troc) usulü bu madde- leri idhal eden memleketleri işbaa getirir. Bugünkü Avrupa ve bilhassa Almanya tarafın - dan 4böyle bir usul, evelâ sınai techizat ve makinelerin ihra - cına yani, satıcıya rakipler ya- ratmıya dayanır. ... Bir alman himayesi altımda şarkın iktisadi organizasyonu mu? Adolf Hitler'in bu husustaki sükütu ve bu cihetten hiç bir vesveseyi, hattâ Rusya'nın ves- vesesini bile tahrik etmemek hususunda gösterdiği itina, bu- rada az veya çok vaitkâr mü - zakere ve pazarlıkların yapıl - makta olduğunu gösterir. Bu - nunla beraber, teşebbüs iyi he- saplanmış olduğu için, bu sa - hada Almanya'nın az zamanda elde edebileceği mahdut neti - celer şimdiden göze çarpmak- tadır. Şarki Avrupa'nın arzet - tiği mahreçler daha uzun müd - det, hiç bir vecihle İngiltere, Amerika ve Asya'nın arzettiği mahreçlerle kıyaslanacak bir ehemiyet alamıyacaktır. Esa - sen şarki Avrupa mübadeleden ve şimdilik gösterdiği bütün kolaylığa rağmen mecburi fi- yatlı ve nevili maddelerden pek çabuk bıkacaktır. ** * Demek ki Almanya'nın eko- nomisi, doktor Şaht'ın vazife - den ayrılmasının meydana çı - kardığı vaziyetten kolay kolay çıkamıyacaktır. Nazari olarak ve mantık ba- kımından buna karşı çareler gösterilmesi güç değildir. Si » lâhlanmaları hafifletmek im - kânımı verecek bir kuvetler muvazenesi kabul etmek lâzım- dır. Otarşileri muayyen bir miktar tabif mübadeleye açma- lıdır. Her neviden tehdit ve tehlikelerin dünyamızı devam- lr bir kâbus içinde yaşattığı ve bu kâbusta betbahtların muh - taç olduklarından pek fazla be- şert servetleri imha ettiği ka - bul edilmelidir. Lucien Romier Ocuvre Alman - Sovyet Za VA et ticaret müzakeresi RAZAĞLİ SN DKYÜ Resmi mahfillerde “Giornale d'İtalia” gazetesinin vermiş ol- duğu haber hilâfına olarak Al- manya ile Sovyet Rusya ara - sında son zamanlarda yeni bir ticaret muahedesi aktedilme - miş olduğu beyan edilmekte - ir. Bu mahfiller, Almanya ile Sovyet Rusya arasındaki ticari münasebetlerin aslâ kesilme - miş olduğunu ve halihazırda şimdiki alman - sovyet müba - deleleri vaziyetinde hiç bir te- beddül derpiş edilmemekte bu - lunduğunu beyan etmektedir - ler. emps gazetesinin Roma hüsüsi muhabiri gazete - sine yazıyor: Şansöliye Hitler'in nutku - italyan - alman mü betle - Hitler ve İtalya leleri dolayısiyle Almanya'ya yardımını aynı plâna koyması ancak hayret uyandırmaktadır. İki memleketih birbirine yap - mış oldukları karşılıklı yardım- rine ait olan kısmı diplomatik mahfillerde mebzul münakaşa- lara mevzu teşkil etmekte de - vam ediyor.” Gerçekten, nut - kun bu kısmında iki mühim nokta tefsirleri ve mutaleala - rı davet edici mahiyettedir. Bunlardan birincisi öyle sanı - yoruz ki henüz matbuat tara - fından tebarüz ettirlmiş değil- dir. Halbuki üzerinde durul - mıya lâyıktır. Führer, italyan- BN e tabsa lar iyice tartılacak olursa, İ - talya'nın Almanya'ya yaptığı müzaheretin Almanya'nın İtal- ya'ya yaptığından yüz misli üs- tün olduğu neticesi çıkarılabi- lir. Onun içindir ki Führer'in beyanatı italyan kulaklarına pek fena tesir etmiştir. Führer'in beyanatı içinde tefsirler uyandıran ikinci nokta alman başvekilin “İtal- alman tesanüd T- ken demiştir ki: “İtalya yaşamak hakkı için Habeşistan'da kahramanca mü- cadelesine giriştiği zaman Al- manya bir dost sıfatiyle onun yanında mevki aldı. 1938 de, fa- şist İtalya bu dostluğu bize mebzulen iade etti.” Bu sözler sadece şunu ifade eder ki İtalyanın, Avus- turyanın ve südetlerin anşlusu- na olan müzahereti Almanyanın zecri tedbirler devamınca İtal- ya'ya karşı göstermiş olduğu iyi niyetin bir tavizi telâkki e- dilmektedir. Yani başka bir tâ- birle, demek istiyoruz ki iki mermhleket birbirlerine karsı hiç bir şey borçlu değillerdir ve mesele kapanmıştır. Almanya zecri tedbirler es- nasında İtalya'nın gerçekten dostu gibi hareket etmiş olsay- dı Hitler'in izahı hiç bir tefsir uyandırmıyacaktı. Hakikat şu- dur ki Almanya Milletler Ce - miyetinin âzası bulunmadığı i- Çin, o zaman, canının istediği gibi harekette serbest kalmış- tır. Fakat vaziyetin hiçbir spon tane ve idealist tarafı yoktu. Evelâ, İtalya'nın dâvasına pek mahsüs bir geçikme ile müza - heret etmiştir . kincisi, Almanya yarım a- danın iktisadi muhasara- sından istifa etmiştir. Gerçi o- na kömür ve ham maddeler ver miştir, fakat daima parası pe - şin ve hatta altın olarak iste - miştir, yani İtalya için altın ihtiyatının en sıkıntılı bir buh- ran geçirdiği sıralarda, Alman- ya italyan altınlarını & ya'ya açılacak bir harpte, Al - manya dostunun yanında mev- ki alacaktır.” demiş olmasıdır. Bu metin ince tartılacak 0- lursa, Şansöliye Hitler'in İtal- ya'ya, ancak bir iki tecavüze maruz kaldığı taktirde yardım vadettiği körülür. Sözler mey- dandadır. Gerçi alman dış ba - kanlığı memurlarından biri, in- giliz gazetecilerine, Almanya- nın her türlü ihtimalde İtalya- nın yanında yer alacağı hak - kında beyanatta bulunmuştur. Fakat ayni sözler Alman baş- vekili tarafından söylenmiş ol- saydı bam başka bir şumülü ha- iz olacaktı. Nutkun bu nokta- sına sonradan verilmiş olan mâ nâ asıl nutukta mevcut değil- dir. Böylece, B. Hitler'in nut- ku olduğu gibi gözetildiği tak- tirde şu neticelere varılabilir: talya, zecri tedbirler esna- nasında Almanya'nın mü- zaheretine mazhar olduğu için, mihver politikasının artık bir istiyeceği kalmamıştır; Almanya İtalya'ya ancak ta- arruza uğradığı taktirde yar - dım edecektir . Hiç şüphesiz, alman dışba - kanlığının yarı resmi tavzihi Roma'da memnuniyet uyandır- mıştır. Bu tefsire istinad ede- rek burada deniliyor ki İtalya gerek siyasi, gerek askeri ba - kımdan Almanya'ya güvenebi- lir. Tribuna'nın Londra muhabi- ri bu tavzihe istinad ederek in- giliz hükümetinin — İtalya'nın “tabif emelleri"ni ihtimamle tetkik etmenin münasip olaca- ğı hususunda Paris'i düşünceye kedebileceğini iddia ediyor. yerleştirmiştir. Demek oluyor ki, yaptığı iş hususi bir liyaka- ti haiz olmuş değildir. Sadece vaziyeti istismar etmiştir; Oo « nun için Führer'in Almanya' - nın İtalya'ya yardımını ve İ- talya'nın anşlus ve südet mese- Şunu da ilâve ediyor ki, İngil- tere'nin İtalyan fransız müna- sebetleri hususunda Fransa'ya karşı hiç bir askeri taahhüdü yoktur, çünkü Paris'le Londra da aktedil 1 1 ancak bir alman taarruzu ihti- malini göztemiştir. Mısır'da bir nazi propaganda merkezi mi çalışıyor! Yakın şarktaki fransız ve ingiliz muhibleri buralar - da alman propagandasının her gün biraz daha artmak- ta olduğunu görmektedir - ler. Bu propagandalara mer - ke zolarak Kahire seçilmiş- tir ve yalnız burada bu mak satla her ay 3000 ingiliz li- rasından fazla para sarfe - dilmektedir. Mısır hükümeti her ne - kadar siyasi üniformalar giyilmesini yasak etmişse de bu karar, mahalli alman- ları teşkilâtlarını yapmak- tan alakoymamaktadır. Son zamanlarda almanla- ların teşkilât şefi, kendi mensuplarına heyecanlı bir hitaba neşretmiştir. Bu be- yanname üzerine bisikletli, motosikletli, otomobilli ve yayan birçok kimseler, Ka- hire civarında —Maadi'de toplanmışlardır. Kahire'deki alman sefa- reti propaganda faaliyetine azami yardımda bulunmak- tadır. Burada birçok mü - tadır. Burada birçok mü - tercimler, — Almanya'daki parti merkezlerinin bütün neşriyatını her gün arapça, fransızca ve ingilizceye terceme ile meşgül olurlar. Son zamanlarda bu teşki- lâtın şark kâtibi Cidde'ye giderek orada Suudi Ara - bistan'da yapılacak propa- ganda için teşkilât imkân - larını incelemiştir. Alman istihbarat ajansı- da Cidde'de bir şübe açmış- tır. Geçenlerde hava postasiy le gönderilen bir posta pa - keti üzerinde çıkan ihtilâf, Beyrut'taki fransız gümrük memurlarına — Bağdat'taki fransız, ingiliz ve yahu - di aleyhtarı propaganda - nın Kahire'deki alman pro- paganda merkezinden idare edildiğini anlatmıştır. Bu sosyal propagan - dadan başka bir takım ajan lar vasıtasiyle öteki türlü propagandalar da yapılmak tadır. Yıldırım kıtaları ve dışa- rıda yaşıyan almanlar cemi- yeti bu propagandanın ya- pılması için “zencir sitemi” kullanmaktadırlar. Bu teş- kilâta mensup her âza, Ber- linden aldığı kitap ve risa- leleri dağıtmak üzere en a- şağı on kişi ile ahbap olma- ğa ve bunların isimlerini mafevklerine — bildirmeğe mecburdur. Alman üniversitesinde o- kumüuş mısırli gençlerden de Nazi propagandası yap- tırmak hususunda istifade edilmektedir. Bu teşkilâ - tin —sayesinde Hitler'in “mücadelem” isimli esrinin arapça tercemesi ucuz bir fiyatla satışa çıkarılmıştır. Yalnız arapların okuma - sı için vücuda getirilen bu tercemede — “kendilerinin madunluğunu duyan ma - dun ırkalar” kigi ifadeler tashih edilmiştir. — Daily Herald — Milletler Cemiyetinden pitine imkân bulnmadığı neticesine varmışlardır,. Bu görüşmede Ciano, pek yakında Macaristan'ın , Çe- konslovakya'nın ve muhte - mel olarak Lehistan'ın Mil- letler Cemiyetinden çeki - leceklerini beklediğini ve bunu öteki merkezi Avru- pa devletlerinin de toptan istifalarının takip edeceği- ni söylemiştir. — European Preşs Asso - ciatign — Almanya'da işçi buhranı Berlin'den bildiriliyor: Alman işçi borsası başkanı ve iş nazaret müsteşarı dok- tor Syrup'un beyanatına göre Almanya'da bugün 250 bin ziraat ve 750 bin endüs- tri işçisi noksandır. Dokto- run kabul ve itirafına ba- kılırsa bunlar asgari mik - tarlardır. İş saatlerinin art- tırılmasına ve kadın işçile- rin yeniden mümkün mer - tebe işe almasına Tağmen, bu bir milyon amelenin ek- sikliği bugünkü Almanya"- yı düşündüren meseleler a- rasında bulunuyor, Bu mahzuru kısmen ön- lemek için deniz aşırı mem- leketlerde bulunan 200,000 usta alman işçisinin dâvet edilmesi düşünülmektedir. Ayni sebeple çocukların çalışmasını tahdit eden ka- nunda da tâdiller yapılaca- ği söyleniyor. E. P. A — Macarlara karşı Alman politikası Berlin'den bildirildiğine göre Almanya, Macaristan' a karşı son iki aydan beri takip etmekte — olduğu dış politikasiyle tezad teş- kil edecek surette Çekoslo- foptan istifalar mı? Roma'dan bildirildiğine göre ingiliz hariciye nazrı Lord Halifaks ile Kont Ci- ano arasında Roma'da ya - pılan son veda görüşmesin- de Lord, gerek italyan ge- rek ingiliz hükümetlerinin İspanıya'daki vaziyetin du- rulacağını umdukları önü - müzdeki nisan veyahut ma- yıs ayı içinde Ciano'yu Londra'ya dâvet- etmiştir. Bu arada italyan kıral ve krraliçesinin de ingiltere'yi ziyaretine temas olunmuş- sa da her iki taraf da İspan- ya işinin kati bir şekil al - masından önce, bunun tes- vak aleyhdarı bir siyaset ta- kip etmektedir. Ve vaziyet- teki değişikliğin bu sebep- leri şunlardır: .1) Macaristan'ın komü - nizm aleyhindeki pakta ta- raftarlığı 2) Almanya tara fından şark ve şark menubü —— Avrupasında takip edile - cek siyasetlere engel ola - cak surette Macaristan'ın bir revizyonculük yapmak- tan çekineceği hakkında macarların verdiği inanca. Almanların Çekoslovakya - ya karşı mevzi almasının â- milleri de şunlardı: 1) Çeklerin Nazi ırk si - yasetini tatbik etmekten çekinmeleri. 2) Çek nasyo- » ( RADYO ) TÜRKİYE Radyo Difüzyon Postaları TÜRKİYE Radyosu ANKARA Radyosu DALGA UZUNLUĞU 1639 m, 183 Kes./120 Kw. T. A, P. 31.70 m. 9465 Kes./ 20 Kw T.A.O. 19.74 m. 15195 Kes./ 20 Kw. Ankara PERŞEMBE -9-2-39 12. Program. 12.35 Türk müziği - pl. 13,00 Memleket saat ıyarı'. a- jans ve meteoroloji haberle- ri. 13.10-14 Müzik (Üvertürler ve bir konserto) pl. 18.30 Program. 18.35 Müzik (Hafif şarkılar - pl). 19.00 Konuşma (Ziraat saati). 19.15 Türk müziği (ince saz faslı) Safiye Tokay'ın işti - râkiyle, 20.00 Ajans, meteoroloji ha - berleri, ziraat borsası (fiyat) 20.15 Türk müziği: Okuyanlar Necmi Rıza, Semahat Öz - denses. Çalanlar: Vecihe, Fahire Fersan, Fefik Fersan, Cevdet çağla. 1 - Osman bey - Uşşak peşrevi, 2 - Ali efen- di - şarkı : Daim seni ben a - rarım, 3 - M. Celâlettin Pş. - şarkı : Nari firkat şule paş. 4 - Şevki bey - uşşak şarkı : Tutuldu damı zülfiyare 5 - Suphi Ziya - uşşak şarkı - Gü- cendi biraz sözlerime, 6 - Fahire Fersan - Kemençe taksimi. 7 - Refik Fersan - hicaz şarkı - Göysümden ka- çıp gittin. 8 - Refik Fersan - hicaz şarkı- Ey benim gönce gülüm. 9 - türkü - , İ dim yarin bahçesine, saz semai$iv 21.00 Memleket saaf #yner 21.Ys-Baham, tahvilât, kambi > yo - nuükut borsâsı (fiyat). 21.30 Müzik (Saksafon solola- rı - Şükrü Sarıpınar tara - fından). 2140 Müzik (melodiler pl). 22.00 Müzik: Küçük orkestra - Şef: Necip Aşkın) :1 - Linc- ke - Eğlenceli marş.2- Yvain 10 - * “Dudakların!..,, Operetini den Potpuri. 3 - Pacherne Viyana'nın cazibesi (Vals, 4 - Leuschner - mazurkâ Fantazi. 5 - Rossini - “Hıf sız saksağan” komikş operâ üvertürü. 6 - Lincke - Veni - Vals. 23.00 Müzik (dans müziği). 23.45-24 Son ajans haberleri yarınki program. Avrupa OPERA VE OPERETLER 14 Ştütgart — 2010 Mü — 21 Roma, OÖRKESTRA KONSERLE VE SENFONİK KONSER LER: 14 Laypzig — 20 V: şova, Beromünster — 20-1! Berlin, Königsberg — 20. Stokholm — 21.30 Brül Paris. ODA MUSİKİSİ - 18.35. Ko lonya — 21 Breslav — 21, Hamburg. SOLO KONSERLERİ : 15 Hamburg — 17 Berlin < 18,20 Königsberg — 19 lin — 21.,15 Paris 21 Floransa — 21.45 Beromüns” ter. NEFESLİ SAZLAR. ( v.s.): 18 Hamburg. ORG KONSERLERİ VE KO' ROLAR : 17.20 Kolonya — 17.30 Stokholm — 18.35 Pa ris - P.T.T. — 1915 Müni — 22.30 Keza, HAFİF MÜZİK : 6.30 Ham burg, Kolonya, Laypzig 8.30 Ştütgart, Königsberil Münih — 10.30 Hamburg << 12 Alman istasyonları < 1410 Kolonya, Viyana — 15.30 Berlin — 16 Alman is* tasyonları — 16,10 Königs * berg — 18 Berlin — 19 Hamr burg — 19.30 Stokholm — 20.15 Frankburt — 21 Ber * lin — 22.40 Hamburg, Viya * na — 24 Münih, Ştütgart. HALK MUSİKİSİ : 11.30 Ştütgart — 20.30 Keza — 22.15 Budapeşte (Sigan mü * ziği). DANS MmüİZİĞİ : 19.30 Frank" furt — 20.10 Nreslav, Viya * na — 21.55 Montt Caneri — 22 Sofya, Varşova — za Tuluz — 22.40 Lüksembuür& — 23 Floransa, Milâno — 23.25 London - Recyonal — 0.15 Droytviç. ”İİa/Iyrai İsteklerinden sonra ... B. Fransua Ponse (Musoliniye) — Size hükümetim namına teşekküre geldim. İsteklerinizi ileri sürmesey- diniz Fransa'da birlik teşekkül edemiyecekti.... (Marianne'dan) — nal bankasının ihtiyat ak - çelerini Almanya'ya ver - mek istememesi 3) bir ta - kım slovak kasabalarında almanlar aleyhinde gösteri” ler yapılması. — Europeon Press Associ* ation Çeviren; Nasuhi Baydar — 80 — Anna saati unutuyor ve Piya eve dönünce bu. nun farkına varıyor. Menegetti ile onun.il.ıi saat- tenberi gevezelik etmiş olmaları kabil midir? Bu- nun böyle olmuş olması da iyi; zira P iya'dan ma- ğaza hakkında malümat almak istiyordu. Üt Bu esnada mağazada pek fazla iş yoktur. Şimdi ölü mevsimdir. Fakat Anna bunu bilmektedir. YO;- ni usta başı nasıl ? Piya Bayan Lüsiyen'in d olduğu dadır ve usta başı atölyede sevilmektedir. Bununla beraber, Anna"- nın gidip patronu görmesi daha muvafıktır. Yok- sa, Piya ona Anna'dan bahsetse daha mı iyi olur? Anna: — Teşekkür ederim; bugünlerde kendim gide- rim, cevabını veriyor. Allah bilir, nedense o Piya'ya karşı gene bir de- rece aksidir, Yazan, Yolan Földes Ka Anna kalkınca Piya ona refakat ediyor. İki kız koridorda duruyorlar. — Anna, size bir şey söylemek isterdim. Siz büs- bütün gitmiştiniz. Geri geleceğinizi bilmiyordum. Bu sefer bile bile elinizden birini almağa teşebbüs ettim, Buna muvaffak olamadığım için bana daha az mı kızarsınız? Anna tereddüt ediyor, zira hisleri hakkında ken- di kendini sorguya çekiyor, ve bu haberin üzerinde yaptığı tesiri anlamağa çalışıyor. Ağır ağır: — Size kızacak bir şeyim yok. Acayip bir şey ama, Piya, bazan kendimi size karşı minnetdar his- sediyorum, ve bundan hoşlanmıyorum... Muvaffak l l ü ifim, ve, bir daha tek- rar edeyim ki bunu bir türlü anlıyamıyorum. Her türlü hakikatin hilâfımda bir şey. Piya, omuzlarını kaldırıp indirerek: — Oh! Hayatın hakikat neresinde? Belki daha fazla vaktim olsaydı... Her ne ise, yalnız size gü- nâhımı itiraf etmek istiyordum. Anna gülerek: — Günâhınız tamamiyle affedilmiştir, diyor ve eve dönmek için istical ediyor. n Gunter'in sadakatinden haz duyduğunu kendi kendisine itiraf etmeseydi yalan söylemiş olurdu; fakat Anna biliyordu ki bu haz hemen tamamiyle öğünmeden ileri gelme idi. Bu da aynı şeydir. Eğer Fedor ona sadık kalsaydı Anna daha çok sevine- cekti. Fakat nihayet, bunun da ehemiyeti yoktu. Akşam, yolcular şerefine büyük bir ziyafet ve- riliyor. Bardişinof, Lif, Katrina ve Gunter ziyafet- te hazır bulunuyorlar. Lif iki şişe şampanya geti- riyor. Lüf gittikçe muvaffak olmakta, aylığı müte- madiyen artmaktadır. Daha iyi bir apartmana ve- ya otele yerleşebilir idi ama Bardişinof'dan ayrıl- r mamak istemektedir. Bu da anlaşılmaz bir şeydir. Liüf, bu grupun en beceriksizi, en kabiliyetsizi idi. Mücellidlik ederken elleri şiş ve yara içinde idi. Günün birinde hayatın beyhudeliğini anlıyarak da- marlarını açmıştı. Sonra, bir hastahane bahçesin- de, ne ehemiyetli bir müdür ve ne de sermayedar olmıyan birine tesadüf etti: Lif'in tanınmış oldu- ğu adam küçük bir memurdu, Halbuki Liif'i bu- gün aktüerliğini ettiği sigorta şirketine yerleştiren o oldu, Anna, böyle bir vazifenin ne olâbileceğini müphem surette tahmin edebilmektedir. Fakat, Liif onlara Boenos - Ayres'e para göndermişti Bar- dişinof'a bal h yalnız kendisidir, ve işte şimdi onlara şampanya da getirmiştir. Bütün bun- lardan sonra bir de anlaşılır'dan bah k ha!. Ziyafete gelince pek güzel geçiyor. Herkes neşe- li ve itminanlıdır.Aile bir araya gelmiş olmakla me- suddur. Klari, bir fransız ev hanımına has tam ne- zaket ve zarafetle gidip geliyor, herkesle ilgileni- yor. Zeki, saf, ekseriya biraz soğuk elâ gözleri he- yecandan parlıyor. Yani de birkaç senedenberi be- nimsemiş olduğu kasvetli ve çekingen halini bıra- kıyor. O şimdi gene eski zamanların sevimli Ya- ni'sidir. Yemekten sonra, Bardişinof'un tabakasın- dan aldığı ve ömründe ilk defa içtiği sigarı yakı- yor. Bu tecrübenin muhtemel neticelerine dair o- nunla şakalaşryorlar ve kendisi de gülüyor. Anna, cenup Amerikasından dönüşlerin- de böyle ziyafet çekilmemiş olduğunu düşünerek konuşmıya karışıyor. Vakıa o zaman küçücük ser- mayelerini tüketmiş olduklarından meteliksiz idi- ler; birçok mahrumiyetler pah ve çocukların facık d inde ancak navlunu ; RASE T yetle P$ | x duğunu, çü bu sefer in de hasta ş olduklarını aklına getiriyor. Birdenbire hızlı hızlı gülmeğe başlayıp gidiyor, annesine sarılıyor. Kim- se bunun sebebini anlamıyor. Fakat Bardişinof, bi- raz titrek, Bayan Barabaş şerefine kadehini kal- dırıyor. Bu kadeh kaldırışta Penelop ile Solveig'- den bahis vardır. Bu kadınları t kla bera- ber Bayan Barabaş kızarıyor ve yanaklarından bir-; kaç damla yaş akıyor. Katrina, Anna ile Gunter'in bir köş den tecerrüt etmiş bir halde yan yana gelmelerini temin edinciye kadar ne kabilse hepsini yapıyor. Anna, Gunter'in tek sevimliliği olarak telâkki et- tiği ağır ve erkekçe sesini dinliyor: — Sizi unutamadım. Anna bu. anda, her kadının hayatında bir kere irtikâp ettiği hissi ihaneti irtikâp ediyor. Ve şayet, bu ihaneti bir kere irtikâp ediyorsa madalya alma- ğa da stihkak peydah ediyor. Anna, hiç tereddüt etmeden, Piya'yı ele veriyor. Hususi bir kasıtla: — Anlaşılıyor ki Piya sizi teselli için kabil olanı yapmış, diyor. Adamın yüzü birdenbire asılıyor. Gergin bir tas vırla — yahud Anna'ya öyle geliyor — fakat aca- yip bir eda ile: — Piya Monika pek iyi bir kızdır, cevabını ve- — Size âşık. — Biliyorum. — Biliyor musunuz? Anna hakikaten işittiğine inanamıyor. — Biliyorum, çünkü beni sevdiğini söyledi. Yok- sa hakkak ki farkıma varamazdım. Ben bu sa- le, Steleil ıııuvıff:k olmuşlardı. Her ne hal ise,Anna bu ıi;ı— fetin annesinin onlara lütfettiği bir mükâfat ol- hada anlayışsızım. Belki ben de kendisini sevebi- (Sonu var)