Ulus 26 Nisan 1938 sayfa 9 | Gaste Arşivi

26 Nisan 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 9

26 Nisan 1938 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

$ Hel-k  YE tedir. şiarı- thürü- uğra- Tarına bendi- oplan- genel mahal- ini de ğu gi- 1 defa derek ığunu F tiyeti uğra- | yapıl- iresle- arında uılmış- cemi- adına Salon dolmuş, localarda küçük dür- binler tuvalet tetkiklerine çoktan gi- tişmişlerdi. Bu akşam tiyatroda teha- Cüm denecek derecede bir kalabalık Böze batryordu.. Perdenin açılmasına beş dakika ka- '& sıcak, buğulu havaya bir fısıltı ser- Pildi: “Kıral geliyor.. Kıraliçe ile be- faber...,, 2 lira| Loca koltukları biraz daha öne çe- 1 Mus kildi. Genç kadinlar tuvaletlerini kü- » Bay Sük el aynalarında bir kere daha göz- 1 lira den geçirdiler. Erkekler caketlerinin yakkal Müğmelerini yokladılar. Şişman, beyaz t B.ay açlı madamlar gözlüklerini düzeltti- seyin- fer., uğrul- | Orta locanın yaldızlı kapısı açıldı. 1 lira uraliçe ve kıral koltuklarının önünde riden, _O'ründüler, Halk, onları evlendikle- Hay - finden sonra ilk defa yanyana bu muh- ü'den, İ€şem tiyatro locasında görüyordu. kif, 1 Sütün kadınlar kırala ve bütün erkek 1 lira Siraliçeye bakıyorlardı. Her ikisi de rşehâr Bipta edilecek kadar güzeldiler.. Ve o- a Kır- Sadar da gençtiler.. Baha - lerdir. eria- lar pa- ından, imed - fadan, TİYATRO Yazan: Muallâ Seden mış, basık tavanlı bir barda dönüyor- du. Kollarının arasında ipek kadar yu- muşak, güzel vücutlu bir kadın var- dı.. Hafif, tatlı bir sesle şarkılar mı- rıldanıyordu. İkisi de sarhoştular. Sev gi onları içenlerden daha coşkun bir hale getirmişti.. Kıral, o vakit henüz bir üniversite talebesi idi. Arkadaşlariyle beraber, kaçamak geldiği bu bar, ona en muh- teşem saraylardan daha güzel ve o ba- lık vücudlu kadın en şuh prensesler- den, en nefis konteslerden daha asil görünürdü. Ne yazık ki kanunu gönü- le uyduramadılar, İhtiyar bir kanuna taze bir gönül feda ettiler.. Perdeler açılıyor, perdeler gene ka- panıyor, sahneler değişiyor.. Ortalık kâh aydınlanıyor, kâh kararıyordu. Muhteşem, yaldızlı kıral locasında yeşil tuvaletli kıraliçe ve siyah elbise- li kıral oturuyordu. Fakat yeşil ağaçlı bir nehrin kenarında beyazlı bir genç kız uçarcasına yükselip alçalıyor ve Nöbetçi Eczaneler Pazartesi —: Ankara Bü Salı : Yeni ve Cebeci eczaneleri Çarşamba : Halk ve Sakarya y Perşembe —: Ege eczanesi Cuma : Sebat ve Yenişehir ,, Cumartesi : İstanbul eczanesi Pazar : Merkez " 4 HALK ve YENİ Sinemalarda matineler Hergün Cumartesi Pazar 14.45 13.00 11.00 16.45 14.45 13.00 18.45 18.45 1445 21.00 21.00 16.45 18,45 21.00 Pazar ve cumartesi günlerinden başka HALK sinemasında hergün halk matineleri: 12.15 Film değişme günleri: Pazartesi ve Cuma., Lüzumlu Telefon Numaraları Yangın ihbarı: (1521). — Telefon, müra- caat şehir: (1023-1024). — Şehirlerara- sı: (2341-2342). — Elektrik ve Havagazı Arıza Memurluğu: (1846). — Mesajeri Şehir Anbarı: (3705), — Taksi Te- lefon numaraları: Zincirli cami civarı; (2645, 1050, 1196). — Samanpazarı civa- rı: (2806, 3259). — Yenişehir, Havuzba- şı, Bizim taksi: (2323) — Havuzbaşı: Güven taksi: (3848); Birlik taksi: (2333) — Çankırı caddesi, Ulus taksi: (1291). Otobüslerin ilk ve son Seferleri Sabah Akşam Tik Son sefer — sefer Ulus M, dan K. dere'ye 645 — 23,00 K. dere'den Ulus M. na 7215 — 23.20 Ulus M. dan Çankaya'ya — 7.25 — 23.00 Çankaya'dan Ulus M. na 710 — 23.20 Ulus M. dan Dikmen'e 7.30 — 19.00 Dikmen'den Ulus M.na — 8.00 — 19.30 Ulus M. dan Keçiören'e — 6.80 — 21.00 Keçiören'den Ulus M.na 7.00 — 21.30 Ulus M. dan Etlik'e 6.30 — 20.30 Etlik'ten Ulus M, na 7.00 — 21.00 Ulus M. dan Cebeci'ye 7.00 — 23.00 Cebeci'denUlus M. na 7.00 — 23.00 Cebeci'den As, fabi, ra 7.00. —— As, fabl, dan Cebeci'ye —— 1700 Yenişehir'den Ulus M.na 7.00 — 23.00 Ülüs M. dan Yenişehir'e — 7.10 — 23.00 S. pazarı'ndan Akköprü'ye 6.45 7.30 Akköprüden S. pazarı'na — 8.00 9.45 $ U. Meyd: ile İ da her ü beş dakikada bir sefler olup tren za- manları seferler daha sıktır. $ U, Meydanı ile Yenişehir, Bakanlıklar, Cebeci, Samanpazarı arasında saat 8 den 20 ye kadar vasati her beş dakika- mden, — Riray? ş ç aniğ - Nütehakkim olduğu kadar da tatlı ba- 1 lira Kışları, siyah caketinin sol yakasında iç solmayan beyaz krizantemiyle çok Zipti. Kıraliçe, bütün kadınları kıskandı- acak ve bütün erkekleri çekecek ka- ar nefisti. Üzerinde yeşil dantelden Sir elbise vardı. Hased dolu bakışlar ısında erbiye 20.15; işleri i Koç , Ne kadar gipta edilecek bir mahlük- 0 ku - (* bunlar.. Çok genç ve çok güzel bir “iralın karısı olmak.. Çok genç ve çok Zzel bir prensesin kocası bulunmak.. alkın yüzünde onlara aid saadetin : leri dolaşıyordu. Sanki bu bahtiyar- ikta onların da bir hissesi vardı. Âl kadife perdeler yavaş yavaş açıl- “L Sahne, muhteşem dekorlariyle bir lchir kenarını gösteriyordu.. On sekiz Yaslarında bir kız yumuşak bir salın- | akta nehre doğru uçuyor, iniyor, sal- imndan (Anıyor., Tatlı, içe işleyen derin bir ses Oincağın ahengine uymuş, perde per- ** Yükselip alçalıyordu. 50 ku- £ inu o- ı mik- K | *deleriyle, şahsılariyle silindi.. Kay- ldu. Kıraliçe ,ağaçlık bir nehir ke- arinda geçen ilk gençlik günlerine * kıral boğucu, basık bir barın tatlı sli esmer kadınına döndü.. İkisi de h"tye derin bir dikkatle bakıyor fa- *t ikisi de görmüyor, büsbütün başka Yler düşünüyorlardı. ; Kıraliçe, ilk gençlik günlerinin geç- &i bir nehir kenarında dolaşıyordu. i;,rlı'ıkı bu sahnedeki salıncağa benzer h. Salıncak içine uzanmış iki kuvvetli bol __ tarafından dereye doğru fırlatılı- ğ du. İnce çığlıklara henüz kalınlaş- 9 taze bir erkek sesi karışıyor.. Sa- lı:ak her gelişte bu iki kuvvetli ko- arasında bir müddet duruyor.. Son- tekrar dereye doğru atılryordu.. & lraliçe ensesinde sert bir nefesin ç) Stiğiını duyarak ürperdi.. Belinde “"*Şaı? iki kuvvetli eli iter gibi gayri trâfarı ellerini indirdi.. Ne güzel gün ön / Onlar.. O vakit o bir kıraliçe de- di.. Sadece bir küçük kızdı., Fakat dar bahtiyardı. Salıncağını iten bir kırala aid değildi. Bir prense €ğil.. Sadece bir sevgiliye.. Fakat adar bahtiyardılar.. iralın arabasında gelin gittiği gü- y Urladıkça titriyordu. Kimbilir o ller ! daki”İ; “Sili adam o gün ne yapmış, nasıl ika 19 gğ 4Wüş, nasıl içini belli etmemek için i zelr gf"' alayı arasında kahkahalar icad şi W _'!ti. 30 de*İ,. *İMdi onunla beraber olsalardı, ne iş Vöi * mesud olacaklardı.. Salıncak baş in sof , :ğ:îücü bir hızla nehre doğru uçu- . z , Kıral, sigara dumanlariyle buğulan- lık vücudlu bir kadınla genç bir adam uçarcasına dönüyor.. Dönüyordu.. Ve bü tiyatro salonunda bülunan bü- tün yaşlı kadınlar bir kıral annesi, genç erkekler böyle nefis bir prenses- le evlenmek için bir krral, genç kadın- lar da böyle zarif bir kıralla evlenecek bir prenses olmadıklarına esef ediyor- lardı.. Issız bir adanın yeni sakinleri Hind Okyanusunun tam göbeğinde iki küçük ada vardır, Yeni Amster- dam ve Sen Pol adlarını taşıyan bu adacıklara en yakın olan kara nokta- ları 2700 kilometre mesafedeki Ma- dagaskar adası, 4600 - kilometredeki Afrika Kap'ı, 2900 kilometre mesafe- deki Avustralyadır. Üstünde ekilebi- lecek bir avuç toprağı olmayan bu ka- yalardan ibaret adaların kıyılarında fazla mikdarda paurya bulunmakta- dır. Evvelce Brötanyalı balıkçılardan mürekkep bir grup paurya tutmak hırsiyle buraya gidip yerleşmişler, fakat bunların ekserisi bir nevi yal- nızlık hastalığına tutularak ölmüşler- dir. Adada penguenlerden başka canlı mahlük da yoktur. Şimdi bu adalardan biri olan Sen Pol adasına yeni bir he- yet gitmeye hazırlanmaktadır. Bu a- daların balıkçılık inhisarını almış 0- lan Hor dö Boer isminde cesur bir gemicinin riyasetinde on kadar adam üç sene müddetle yerleşmek üzere o- raya gitmeye kararı vermişlerdir. Bu sefer için küçük bir gemi techiz edil- miş, içinde soğuk hava depoları, elek- trik makinaları vücude getirilmiştir. Evvelce Madagaskar adasında timsah avlamış olan B. Hor dö Boer' bu se- yahatın kârlr olacağı kanaatindedir. Kendi karısiyle bir arkadaşının karı- sı ve yeni doğmuş çocuğu ı'ia sefer he- yetine refakat edeceklerdir. Bunlar adaya ilk defa ayak basan kadınlar o- lacaktır. Bu iki Parisli zarif ve şık bayanın orada nasıl vakit geçirecekle- ri merak uyandırmaktadır. Ada sakinleri senede bir defa tatil- lerini dokuz günlük deniz seyahasm- dan sonra Reünyon adasında geçire- ceklerdir. Tuttukları pauryaları f“İf' lar içinde buraya getirecek, mukabi- linde ihtiyaçları olan eşya ve yiyecek- leri tedarik edip tekrar adaya döne- ceklerdir. Sefer heyeti, evvelce adaya gitmiş olan Brötanyalıların burada inşa et- miş oldukları barakaları bulacaklarını ummaktadırlar. ; saat ve 21 den 23 e | kadar her 15, 20 ve 30 dakikada bir muntazamı seferler vardır. $ Ak rı Ulus Meydanından saat 23 deki son seferlerle bunların Ulus Mey- danma dönüşleri sinemaların dağılış saatlerine tâbidirler. Posta Saatleri Posta saat 19 a kadar İstanbul cihetine mektub kabul eder. Teahhütlü 18 e kadardır, Tren Saatleri : Her sabah 8.20.Her akşam 19,15 ve 19,45 de (salr, perşembe, cu- martesi Toros sürat.) :Hergün 9,35 (Kayse- ri, Sıvas, Amasya hat üzerindedir.) $ Hergün — 9, Haydarpaşa'ya Samsun hattına Diyarbakır hattı Zonguldak hattı — : . 15.00 Kırıkkale'ye rayotobüs ,, 16.05 GÜNDELİK Hiçri - 1357 Rümi - 1354 Sefer: 25 Nisan: 13 8. D, s. D. Güneş: 5 64 Akşam: 19 00 PU B ELER YuR:3 & DS 389 $ c w4 UF — Soldan sağa : 1 — Büyük çeşme ve yahüud pınar — Ey- vah. 2— B_al yapan böcek — Tahvilât, kam- bı!o ve paranın muamele gördüğü müessese, 3 — Bir nevi arab dümbeleği, 4 — Bele sarılır, 5 — Hendek — Eziyet 6 — Şu dan daha yakına işeret edatı — Yavru at. 7 — Ceylan — Bir not &8 — Fazla yağmurdan hasıl olan dere, 9 — Şüphe. Yukarıdan aşağıya : 1 — Düzenbaz. 2 — Fasıla — İnsanın özü 3 — Büyük ve uzun sopa — Büyük. 5 — Saçma sapan 6 7 — Titreme 8 — Asmaktan emir — Büyüklük (Kibir) Avrupa sulhunde bir merhale: b 16 nisan 1938 tarihli ingiliz - italyan anlaşması, harb sonrası Ayrupasında saymakla bitmeyecek derecede çok o- dan anlaşma teşebbüslerinin hiç biri- me benzemez. Bu anlaşma, politik bir fiildir. Çünkü, bu anlaşmada ele alı- man mevzulara ufak, bir göz gezdirile- cek olursa, görülür ki, Londra ile Ro- ma arasında, Akdenizde, doğu Afrika- sında ve Arabistanda sulhu tehlikeye sokmak kabiliyetinde olan bütün me- seleler umumi tasfiyeye tâbi tutulmuş tur, Musolini ile Çemberlayn, yalnız do- ğu Afrikasındaki harbten sonra her i- ki devlet arasında doğrudan doğruya ortaya çıkan asıl anlaşmazlık unsurla- rını bertaraf etmekle de kalmamışlar- dır. Onlar bunu da aşarak, Habeşistan- da kurulmuş olan Roma imparatorlu- ğu dolayısiyle Afrikanın garb kısmın- da meydana gelen değişikliği şümullü bir surette tetkikten geçirmişlerdir. 'Denilebilir ki, bu anlaşmada — yalnız mazi tasfiye ve mevcud olanı da tas- dik edilmiş olmakla kalmamıştır; müs *takbel inkişaf temayülleri de büyük bir itina ile dostça olan bir çığra so- kulmuştur. Anlaşmanın kızıldeniz kı- yılarındaki arablara dair olan kısmı, bilhassa bu bakımdan çok — entresan- dır. İtalya devlet reisi, 1935 den 1937 ye kadar süren acı tecrübelerden sonra, sulh ve anlaşmaya şümüllü bir ehemi- “yet atfetmiştir. Diğer taraftan, Akdenizdeki anlaş- mazlığı alevlenmiş olan doğu Afrika. sındaki imparatorluğun kurulması da bugün artık olup bitmiş bir mesele- dir, Bu hakiki vaziyet ne kadar sükü- netle karşılanmağa değerse, Britanya | başbakanınınm realist politika telâkki- sini kabul ettirmeğe muvaffak - oluşu İngiliz - İtalyan anlaşması Fölkişer Beobahter'den: Yuaoslavya “Bir nokta kayboldu” Başmakalesinde Anşlusla alâkadar enternasyonal vaziyeti tetkik eden Vreme gazetesi şöyle yazıyor: “Avusturya cumhuriyetinin — yaşa- yamıyacağı herkesçe malüm idi. Bu memleketin dünya haritasından silin- mesi bir noktanın kaybolması demek- tir. Dünkü Avusturya değişen siya- seti, bazan Fransa ve bazan İtalya ve Almanya ile oynadığı vals. Habs- burglar lehindeki hareketi ve komü- nizm propagandası için teşkil ettiği merkezle bütün Avrupa için daimi bir endişe menbar idi.” Vreme bundan sonra Küçük İtilâf devletlerinin Çekoslovakyaya karşı giriştikleri taahhüdlerden bahsetmek- te ve Küçük İtilâf paktında bu taah- hüdlerin ancak Macaristan tarafından yapılacak muhtemel bir taarruza aid kısımlarında sarahat mevcud olduğu- nu kaydeylemektedir. B. Benes'in nutku Vreme, geçen pazar günü Benes ta- rafından söylenen nutuktan sitayiş- kârane bir lisanla bahsetmekte ve bu kta Çekoslovakya reisicumh nun bütün komşu memleketlerle ve bilhassa Almanya ile uyuşmak istedi- ğini söylediği kısımların Yugoslavya- da pek müsaid bir tesir bıraktığını ilâve eylemektedir. İngiliz - İtalyan anlaşması hakkın- da Vreme, Londra ile Roma arıîmdı Yi müzakerelerin ananevi İ- #zı-ry!'tnı!yın dostluğunu ihya :âın da o nisbette bariz bir şekil almak dır. Memleket içinde — muarızlarının (Hattâ kendi partisi içinde bile) ileri- sini göremeyişleri, dış politikadaki dostlarının korku ve zaafları, —Nevil Çemberlayn'e kendisinin daha mükem mel olan görüşlerinin emrettiğini ye- isbet bir netice ğinden dola- iyetini izhar eylemektedir. yı Fransa rine getirmekte epey engel ştur, Biz almanlar, ingiliz - italyan anlaş- masını büyük bir sevinçle selâmlarız. Çünkü, bu anlaşma, Berlin - Roma mihverindeki alman - italyan dostluğu gibi, Avrupa sulhünde bir merhaleyi ifade etmektedir. İki imparatorluk Aynı mevzu etrafında mütalealar yürüten Franfurter Saytung gazetesi de şunları yazıyor : Takviye edilmiş olan Britanya or- du ve donanması göz önünde tutularak gemi veya tayyarenin bir deniz muha- rebesinde tesirli olup olmayacağı me- selesinin günün meselesi olduğu gün- ler geçmiştir. Büyük Britanya ile İtalya arasındaki anlaşma eseri, Av- rupayı tehdid etmiş ve Akdenizi uzun müddet kaplamış olan bulutları dağıt- mxştır. Bundan bir yıl önce yapılan Centil- men Agreman hiç bir teahhüdü tazam- mun etmiyen şekillerden ibaret idi ki, bununla tehlike bertaraf edilemezdi. Akdenizin, İngiltere için bir geçid, Jİtalya için ise bir hayat meselesi 01- ması bakımından ehemiyetli olduğunu münakaşa etmenin hiç bir manası yok- itu, Bu geçid ve hayati meselenin kar- şılaştıkları yeri anlıyabilmek için, münferid vaziyetleri göz önüne geti- rip hakikati olduğu gibi görmek lâ- zımdı. Nitekim esaslı bir çalışmadan sonra, yapılan anlaşma, her iki tara- dın devamlı bir surette biribirine uy- maları imkânını vermiştir. Faşist İtal- iyanın emperyalist iddialarının karşı- sına, İngiltere, Britanya imparatorlu- ğunun hayati menfaatlerini — harbsiz ikorumak arzüsiyle çıkmıştır. 16 nisan anlaşması işte bu hal suretini göster- mektedir, Anlaşma metni, Britanya ve İtalya, hükümranlıklarının karşılaştıkları sa- ihanın ne kadar büyüdüğünü bariz bir suürette göstermektedir. Bu anlaşma- mın coğrafi çerçevesi bile İtalyayı tat- mine kâfidir. Bu anlaşmada, genç im- paratorlukla ihtiyar imparatorluğun, müsavi haklı iki taraf olarak karşılaş- tıkları bir sürü bölgeler var. Akdeni- zin yalnız bir devletin inhisarı altın- ida oluşunun bugünü artık bir göz al- danışından başka bir şey olmadığı da 9 — Simidin küçüğü — Vilâyet . ihemen anlaşılmaktadır. Habeş lesini sürü di bırakmamalı! Fransız gazeteleri, vaziyeti uzun uzadıya bahis mevzuu emektedir. enternasyonal Epok şunları yazıyor: “Habeşistan için takip edilen usul çok mahiranedir. Bu belki zavahiri kurtarmak ve eşkâle uymak için zaru- ridir. Fakat bütün bunlar birer mas- karalıktan başka bir şey değildir. Çünkü bir çok devletler emri vakii daha şimdiden kabul etmiş bulunu- yorlar. Dünya sulhunu bir çok vahim tehlikelerin tehdit ettiği bir sırada Habeşistan işini halletmek için daha üç beş ay beklemek manasızdır. Husu- siyle ki, Milletler Cemiyeti Avustur- yanın yirmi dört saat içinde ortadan kalkmasına göz yummuş ve Avrupa- nın en eski milletlerinden birisinin yutulmasına karşı en küçük bir iti- razda bulunmamıştır. Bu böyle olun- ca Afrikada bir arab devletin idame- sinde gösterilen titizliği bir türlü anlayamıyoruz.” İdeoloji kavgalarından vazgeçelim Lö Jurnal diyor ki: “İtalya ile Fransa arasında yapıl- ması lâzım gelen tek bir şey varsa o da, boş ideoloji kavgaları yerine dost- luk ve dürüst işbirliği zihniyetini ikame eylemektir. Binaenaleyh Fran- sa ile İngilterenin bilhassa bugünkü gibi birbirine bağlı bulunduğunu te- barüz ettiği bir anda böyle bir hare- kette bulunmamız çok kıymetli ola- caktır.” Her şey değişiyor Lö Pöti Jurnal da şunları söylüyor: "'Her şey değişiyor. Hattâ her han- gi bir karar vermeden evvel Fransa Milletler Cemiyetinin * kuvvetsizliği Lö Populerin mütalaası da şudur: “Milletler Cemiyetinin kendi pren- siplerinden başka hiç bir kuvveti yok- tur. Bu filhakika az bir şeydir. Fakat o derecede mühimdir ki, Çemberlayn bile Roma anlaşmalarını oradan geçir- mek istiyor. Milletler Cemiyetinin pazarlık yoluna girmekten kaçınması daha hayırlı olur. Eğer bütün aza devletlerin esasen terketmiş oldukla- rı bir davâyı müdafaadan aciz oldu- ğunu ilân ederse sulh davâsına ve biz- zat kendisine, prensiplerine ihanet et- mekten ziyade yardım etmiş olur.” Realizm muzaffer oluyor Lö Populer'e gelince: “Milletler Cemiyeti paktı ve hattâ Briyan - Kellog misakı bir tarafa a- tıldı. Realizm muzaffer oluyor, Yal- nız bu parlak tabloda tek bir gölge kalryor ki o da, Habeşistanın tama- miyle istilâ edilememiş olmasıdır. İş- te İtalyan faşistliğine büyük müşki- lâtı bertaraf etmesi için yardım edil- mek isteniliyor. Belki bu bir siyeset- tir. Bugün bunu münakaşa edecek de- ğiliz. Yalnız tek bir şey sormakla ik- tifa edeceğiz: Bu hareket, Londra ve Parisin mütemadiyen ilân edip dur- dukları Milletler Cemiyetine ve pakt prensiplerine sadakat beyanatı ile te- lif edilebilir mi?” İngiliz - İtalyan Sandey Taymis gazetesi, İngiliz - y ' Vö 4 ı K İtalyan münasebetleri hakkında diyor ki: “Eğer silâhlanmamızı ilerletmemiş ve zayıf kalmış olsaydık, İtalyanın bizim dostluğumuzu bu derece istek- le aramıyacağını söylersek hata et- miş olmayız. Kuvvetli olduğumuz ve kuvvetimiz her gün arttığı içindir ki, diğer devletlerin ihtiraslarını daha büyük bir ğgukkanl ütal, edebiliyoruz. ğu, mazide bizzat bi- zim istifade ettiklerimizden diğerle- tini mahtüm bırakmak istediğimize delâlet etmez. Bunun delâlet ettiği mana başka milletlerin bizim zararı- mıza olarak istifadeler temin edebil- melerinden artık korkmadığımızdır.” Almanya İngiliz - Fransız müzakereleri Börsen Zaytung, İngiliz - Fransız müzakereleri hakkında diyor ki: “İki memleket kurmayları arasında yapılacak müzakereleri muhik göster- mek için Avrupa semasında beyhude yere kara bulutlar aranıyor. Bu müza- kerelerin diğer Avrupa devletleri ü- zerinde tazyik yapmak gayesini güt- tüğü tahmin edilebilir. Fakat böyle bir şey psikolojik bakımdan tamamiy- le aksi tesir hasıl edecektir. Almanya ve İtalya ötedenberi bu gibi tesirlere şiddetle karşı gelmişlerdir.” (ekoslovakya Makul ve elzem bir tedbir Çiftçi partisinin organı olan Ven- kov gazetesi, italyan imparatorluğu- nun Çekoslovakya tarafından tanın- masını selâmlamakta ve şöyle yazmak- tadır: “Formaliterlere riayet etmemek kor- kusiyle hayatın cereyanına karşı yürü- mek bir delilik olur. Tanınma tedbiri makul ve elzem idi.” »Fakat aceleye lüzum yoktu Sosya! - demokratların organr olan Prano Lidüu gazetesi diyor ki: “Bu kadar acele etmemize lüzum yoktu. Oportünist bir siyaset takib et- mek her zaman için tehlikelidir. Ce- birle vücuda getirilen bir vaziyeti ta- nımak muhataralıdır.” — Müstakil bir gazete olan Narodni Politika şöyle yazıyor: veya İngilterenin söz söyl bekleyen merkezi Avrupanın müzahe- ret ve himaye gören devletleri bile meselâ Çekoslovakyanın Berlin ve Romaya yanaşmakta olduğunu görü- yoruz. Bu, çok manidardır ve bize is- bat ediyor ki, Fransa büyük devlet rolünü oynayarak görüşünü kabul et- tiği takdirdedir ki haysiyet ve şere- fini muhafaza edebilir.” Çekoslovakyanın Milletler Cemiye- tinin kararını beklemeden, hattâ Fran- sayı beklemeden, italyan imparatorlu- ğunu tanıması memnuniyete şayan bir hâdisedir. Milletler cemiyeti emniye- timizi temin &ödemiyor. Cemiyet İtal- yaile aramızdaki münasebetleri tehli- keye düşürmekliğimizi bizden isteme- melidir. İtalya ile müşterek menfaat- lerimiz vardır.” ü j ; / 4 İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: