3 Şubat 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i KALLLULD M HAYAT ve SIHHAT “ianennaraf izaanaenanan Yemekte radyo . Vaktiyle, yemek yemeği _ıbıd?t etmek gibi önemli ve saygıdeğer bir iş sayan meraklılar yemekte ı,:algııve türkü işitmeği hiç sevmezlerdi. Onla. rın fikrine göre yemek yerk'en - lıeı_n de derin hürmetle - dinlenıln.ıeıı lâ- zımgelen musiki ancak dişlerin ye- Mmekleri çiğnerken çıkardıkları ta_llf sesti. Zaten o zamanlarda musiki hazmedilmesine tatlı sohbetten — zi- ade yerdim eder. ç Meşhur büyük hekimlerden Boer- have kendisi her yemekten — sonra, kolay h tmek için, tlak m!ı- siki dinlediği gibi midesi: den - şikâ- yet eden hastalarına da öyle yap- mağı tavsiye edermiş. ” ine meşhur : çeîen :ınn yine üN gETIN hekim- « e. Va ea se A a SRGEDM çıl- Pahalı bir gürültü,, olduğ &ılı yemek büyük ziyıfener?,_ aşçısı meşhur düğünlere mahsus gibi kalır- Şimdi, dinleyen yemek mera hiç bir yerde kalmamış y zamanda herkes yemek yerken gıda- lardan alacağı kaloriyi ve v_ıtımln leri düşünerek lokmalarını - bir çok- ları iyice çiğnemeden bı_le - ıır:_ele a- cele yutar. Bunun sebebi, tabii ye- meklerin pahalılanmasıdır. Fakat, y klerin pahalıl ha karşılık, musiki ucuzladı. Helıe radyo musikiyi büsbütün bedâva bir gürültü haline getirdi. Onu evlerine alamıyanlar bile yemek yerken kom- şularından gelen sesini keyifle - ya- hud zorla - dinliyorlar. Onun için, bu da, h h herkes yemeğini musiki dînliyerok'yiyor. Buda sağlık bakımından hoşnud- luk verecek bir gelydır. l Mi:;ü:::l:; sağlık üzerine güzel tesirlerini, i bilıil'ıîniz. Bir zaman türk hekıı?lîrı arasında musiki ile tedavi usulünün haylıca genişlemiş - olduğunu, rah- metli hekim Şuuri'nin hangi hasta- hıklara hangi fasılların iyi geleceği- ni tayin ettikten başka, hasta olmı- yanlara da mizaçlarına göre, esmer renkliler için İrak makammın, sarı- şınlara rast makamının, beyaz renk- lilere de göçe makamının iyi gelece- ğini ayırd ettiğini sayın saylav dok- tor Ul“dlğ'm kitabında elbette oku- Muşsunuzdur . . » Musikinin mide üzerine de güzel ve büyük tesiri vardır. Yalnız başına yenilen yemeklerin güç hazım edil- diğini herkes bilir. Buna karşılık, eş, dostla yenilen yemekler '_kolı): hazmedilir. Musiki yemeklerin iyi KON frada dişlerinin sesini n klıları hemen gibidir. Bu üzerine güzel tesirini en ziyade tat- :iı::::nghekimdir. Midesi bozuk hu- talarına verdiği reçetelerinde, ; ıli_ç yerine : “Mide âhengi sever” vecizesi- le başlıyarak hastanın kudreti yete- cek halde ise her gün öğl? ve ıkmdşırıı yemokleringe ı:l“ceızıkı altında hsus bir bando m 'ı'ıı:ı. kudreti yoksa akşam yemekle- rinden sonra meydınlırqı şılın asker mızıkalarını dinlemeğe gitme- sini yazarmış. | N idesinden hasta, yine dom:: Veron, kendi.ıîıi tedavi etm;!ı üzere Paristeki büyük operanın di- rektörü olmuştu. Her akşam tiyat- ronun baş locasına kurularak ınlı:- siki dinlemekten, nasıl olup da, bik- madığını soranlara : — Keyfim için dinlemiyorum, musiki K Arl p ; h M ı Dermiş.... Bu misallerin hepsi, tabii 'ıerçek- ten musikinin tesiri üzerinedir. Bazı- larının dediklerine göre radyonun (B'Ü* Alvrtıp'a'l*ıı "G(gzıü 'îîl'e Yazan: H. Lechenperg “Hayır. Böyle şeyler olmamalı, hiç olmazsa bu kadar sık sık değil, Ama, bütün oyuncular yerler- de yuvarlanır, kendilerini yerlere atarsa tabii bu aralık bir iki oyuncu da bir talihsizin üstüne yıkı- lırlar ve onu ezerler. Ben şahsen, şimdiye kadar en aşağı iki üç defa sediyenin kullanılmadığı bir tek oyun görmedim...” “Ölüm kazalarından da bahsolunuyor.. ?” “Mübalağa ediliyor...” Fakat muhatabımın sesi pek alt perdeden çıkıyor. Hiç de ikna edici değil. Resmi istatistiklere bakıyoruz. ÖOlüm kazaları var. 1931 de 50, 1932 de 38, 1933 de 36, 1934 de 26, Bunlar resmen malüm olanları.. “Bu tehlikeli sporu yapabilmek ra kaç para verilir ?” için oy “Para mı ? Ne mü bet ! Bunl tördür- İarn 1” * Amatörler... Bu amatörler her sene, en azından sekiz hafta oynarlar. Amerikan futbolu evvel ahır bir kolej sporudur. Salâhiyetdar muhatabım şüphesiz pro- fesyonel takımları da d olduğunu fakat a- matörlerinkine nazaran bunlarm hemen hemen e- hemiyetsiz olduğunu söylüyor. Belkibu profesyo- nel takımların oyun kudretleri amatörl:rinkinden yüksektir. Ama ne de olsa, kolej oyunlarında bir başka cazibe var. Bu oyunlar, ihtimal yüzde yüz kaidelere muvafık oy ları dolayısiyle ara sıra etirdiği ses gerçekt iki değil- :iı', hoparlör sesin aslını az çok bdo- zar, parazitlerin sesi karıştırması da başka. — Şüphesiz dünyada her şey telâk- kiye göredir. Rıdyonun_ ıePrdığı se- si gerçekten musiki telâkki ederse- niz onu güzel güzel dinler ve rahat rahat hazmedersiniz. n âkki etmesseniz, öfkelen- ıııeoyı’:ieı,t î:ıeîıdî!iî—zî onun sesine ılı;- tırmağa çalışınız. Radyonun sesin- den kaçıp kurtulacak bir yer bula- mazsınız. Her yerde işitmeğe mec- bur olduğunuz o sesten niz hazmınız daha ziyade boıulıır;. G A, “SRUTBOL ajanlığının tebliği Bölge Futbol Ajanlığından: Bu hafta başlaması kararlaştırılan şild maçlarına aid program aşağıya lmıştır : yazı mIŞS şubat 1938 cu::rteılı cü sahasında, saat 14.30 da ”“*'âî;;ğğ . MUHAFIZ GÜCÜ Hakem: B. Mazlüm ge pazar t 1938 ee sant 18 de ü nda, Ankara gücü 1';1:;(,31 VHARBİYE GENÇLîğâAN YURDU ç Hakem: B. Eştef Tevfik sörel Ankaragücü sahasında Ssaat KIXYA A. GÜCÜ - DEMIRÇAN : Hakem: B. Ömer kehlik"“fü_ü tlatabilmek AÇA ai ııvl ki uyrumuna Yarının kurbansız kurb .nı.mlıl hi verelim. istiyen zabıta memurları İç bakanlık, sağlık durumlarından doıîyı başka vilâyetler kadrosuna yapıl kaçamaklar, yanlışlıklar yüzünden daha heyecanlı oluyor. Eylül sonundan ikinciteşrin s0- nuna kadar senede sekiz hafta, her cumartesi öğ- leden sonra oyunlar yapılıyor. Demek ki bir kolaj takımı her sene azami dokuz maç yapabiliyor ve bir sporcu da kolejde ancak üç sene aktif spor ya- pabileceğine göre, bütün ömrünce topyekün ancak yirmi yedi maç yapabiliyor. Bütün Amerika her sene iki ay futbol delisi oluyor. Resmi tahminler : Amerikada futbol takımı o- lan yuvarlak hesab altı yüz elli kolej var. Şu hal- de hafta başına üç yüz yirmi maç ve bütün bir mevsim başına da (yani sekiz haftada) iki bin beş yüz altmış maç düşüyor. Umum seyirci sayısı da on yedi milyon olarak hesab ediliyor. Yani bu he- sabın manası şu demek oluyor ki genç, ihtiyar, her dokuzuncu Amerikalı sekiz hafta içinde hiç ölmaz- sa bir iu*'ıol maçı görüyor. ç * Tabiatiyle, kolejler arasmda futbol sahasında nam almış olanları var. Şu dakikada en büyük'a- lâka en başta gelen Notre - Dame üniversitesi et- ö 1 $ y GK sonra da uüç büyük” Yale, Pri ve Harvard gelir. Bunla- Lin ll naklini istiyen zabıta âmir ve ları hakkında yeni bir karar vermiş- tir. Bu karara göre mevcudu az olan vilâyet emniyet kadrolarında sükün * £ K A i a ae BEK S ildeki müraca- lid eden bu şeki :lrıt“:hndidcn sonra yerine getirilmi- yecektir. Bakanlığın bu kararı polis âmir, memur ve mensuplarına bildi- tilmek üzere valiliklere tebliğ edil- miştir. Durağan nahiyesi Boyabad kazasına bağlı Duragan nahiyesinin merkezi şimdiki bulundu- ğu Çerçiler köyünden kaldırılarak ay- nı nahiye hududu içindeki Duragı köyüne götürülmüştür. rın kendi aralarında, her biri diğeriyle karşılaş- mak şartiyle yaptıkları maçlar Amerikalıları yer- lerinden oynatır ve Amerikada hakiki akvam mu- haceretlerine sebeb olur. Birer Newyork üniversi- tesi olan Columbia ve Newyork üniversiteleri de en ön sırada gelenler arasındadır. Futbol m in en hey li ve en yüksek noktası, mevsimin son oyunu olan Harbiye mekte- bi ile bahriye mektebinin, Wess - point ile Anna- polisin çarpışması, Amerikada kısaca Ordu - Do- denil isabakadır. Yüz binl insan bu müsabakada bulunmak için birbirini yer. Bü- tün Amerikanın altı üstüne gelir. * Salâhiyetdar muhatabım “üniversitelerin fut- bola bu kadar ehemiyet vermeleri çok iyi” diyor. “Nihayet bu spor, her hangi bir spordan ziyade, ileride hayatda insana lâzım olanı inkişaf ettiri- yor : Kafayı sürati ve kuvveti.” Baseball oyununda enteresan bir ân Bu sansasyonu yüz bin seyirci ve milyonlarca radyo başıriıda bekleyen insanlar yaşıyor. Baseball oyunlarına senede doksan sekiz milyon seyirci geliyor Ve umumi bir bakışla muhavereyi bitiriyor : Taktik meselesi ön safhada geliyor. Bir tek sa- niyenin kesirlöri arasmda bir plânım düşünülmüş ve tatbik edilmiş olması lâzım, Ancak, ayni za- manda bu plânın karşı tarafca da sezilmiş ve önü- 160n İçin Güzellik ölçüleri İki gündür gelen fransız gazetele- rinin bugun Ankaraya varacak sayila- rını dört gözle bekliyenler arasınaa ben de varım: 1938 Faris güzeli seçil « mektedir. Evvelki günkü gazetelerde, yüzle « rini gözlerinin alt hizasından birer yel- paze ile örtmüş sekiz genç kızın, daha doğrusu on allı gözün resmi vardı: Jüri bir gün evvel en güzel bir çift gö- zü bu tl çnişti. Fakat o gazet ler şunu da haber veriyorlardı: “1938 Paris güzelini diğerlerinden ayırd et - meğe uğraşan heyet, dün, en mütena « sib iki bacağı tesbit etmiştir.” Dün gelen nüshalar gene bu genç kızların yarı çıplak resimleriyle dolu idi: Eline metro almış bir erkek en gü- zel sırtı seçmekle meşgul görünüyordu. Zavallı kızlar; üç günden beri kim« bilir ne kadar üzülmüş, ne kadar heye« can duymuşlardır! Genç - ihtiyar bir « çok erkeğin karşısında bir gün bacak « larını, ertesi gün gözlerini, ve daha er« tesi gün sırtlarımnı beğendirmek için ter dökmeğe ve halecan geçirmeğe razı ol- mak için ortada Paris güzeli unvanı gi- bi bir mükâfat bulunmak lâzımdı. Aca- ba? Fakat, kadının güzel bilinmek ve güzel görünmel YY di için ği hangi zahmet vardır! Bunu bir tarafı bırakıyor ve birkaç sene evvelki bir gü- zellik müsabak dair aynı fransız ne geçilmiş olması gerek. Guerterback k b>ayni demektir. Sahada vaziyet almadan evvel her defasında takımı etrafına toplar ve ve onlara kı- saca emirler, parolalar verir. Ön sıra ekseriya nor- mal büyüklükden daha iri yarı ve her halde fev- kalâde kuvvetli olan yedi kişiden terekküb eder. Bunlar kendi ağırlıkları sonra da taşıdıkları spor malzemesi yüzünden çok hızlı koşamazlar. Zira giyinib kuşandıkları zaman iki yüz elli A ili g lerinde çıkmış olan yazıları hatır« hıyorum: Orta Avrupa memleketlerin- den birinin Milos adası Venüsü'nün öl« çülerine göre seçilmiş olduğu için bu gazeteler ne istihzalı, ne imalı yazılar yazmışlardı: —Güzellik ve santimetre ! —Dostlarınızın kadın güzelliği paunddan daha ağır çekerler. Kendi takımları to- pu ele geçirince bunlı lmaz tel örgü demektir. Aksi halde de taş kıran. Nereye basarlar, nereye dokunurlarsa orada ot bitmez. Kombinezonlar da- ha fazla arkadakiler tarafından yapılır. Bunlar çabuk ve atik oldukları gibi kafaları da işler. Her şeyden önce bu arkadakiler her iyeti o kadar tecrübe etmişlerdir ki, bilfarz sıkıştırılmış bir Gu- arterbackın tıpatıp hesab edilmiş muayyen bir sa- niyede, topu eline geçirince, onu muayyen bir kuv- vetle ve muayyen bir istikâ çık ki  olmadığı filan yere atacağını bilirler. Topun -yere düşeceği saniyede, onu kapacak olan adamın he- meri yerinde bulunmuş olması lâzım... İster kuvvet, ister sürat veya kafa ile olsun, e- ninde sonunda oyuncu için takım nihayet adam adama bir düello halini alır. Zira bu oyuncu şa- yed topu müdafaa eden taraftansa, hiç ol bakkındaki bilgileri estetik İtabl da mıdır? — Endam, renk, göz, kaş... Onlar güzelliği bunlardan ibaret sanıyorlar / Kadın güzelliği; bunu şimdiye kadar kim tarife muvaffak oldu ? Ancak, fransız gazetelerini üç gün- denberi işgal eden bu da değildir: Gü- zellik müsabakal, bir & ç mü- sabakası veya davâsı olduğunu hep bi - liriz. Müsabakaya giren ve kazanan genç kızlara gelince... O da büsbütün başka bir meseledir. — N. Baydar Çifte Mehmetler mahküm oldular » İstanbul, 2 (Telefonla) — Ağır ce karşı taraftan birini yere düşürmeğe, böylece hiç olmazsa karşı taraftan topu taşıyanın yolunu ke- klerden bir kişinin eksik ol temin etme- ğe bakacaktı. Şayed öbür taraftan ise ayni teh- za mahk i İsmail isminde bir genci tabanca ile yaralıyan pehlivan Mehme- di üç sene altr ay hapse, Ahmet adında birini yaralıyan. Mehmet adında başka bir suçluyu daiki sene altı ay hapse hiküm etti. like karşısında adamı haklamağa bak k ve bu suüretle karşıdaki adamı, topu taşıyanı müdafaa demiyecek hale sokacaktır. Amerikan futbolunun aslı esası : Adam adama Organizatörler Broadway yakınlarında oturur. Brosdwayın yan kaklarından birinde, ekseriya bir öotelde, bazan da bu iş için kiraladığı bir dükkânda bürosunu açmış- tır. Kapıda her hangi bir gündelik isim, yahud bilfarz “dünya spor kumpanyası” gibi her hangi bir şirket ünvanı. Bu ünvandan her şey ve yahud hiç bir şey düşünmek kabil, her şeyi ve yahud hiç bir şeyi göz önüne getirmek mümkündür. Fakat en iyisi hiç bir şeyi. Çünkü, her şey şimdiden iflâs kokuyor. (Sonu var) üthiş çatırdıyı işitmiş, bayılacak gi- KBAŞLAR ŞESRE e ee : — Hayır, hayıt. İlk önce sizi alma- lıyım, bayanım. ire ku- . alin birdenbire th î'_k'a"' Lınğ:,afı dinlediğini .İ:î. ketti. Yukarıdan Pir çokf:kyrai:i';ciîl' geliyordu. Longval ee a kaldırdı ve tirip Gregoriyi aldı, :î':fm onun ne- Ona âdeta sarıldı. h den böyle bir vüCü Gri i apıştığ bini birâî:nbyi:eyysre pbıraktiğının gee anlamakta gecikmedi- Bir 'oı);;ş kıllı, kötü bakışiz bir $eX BUi yor. larla ihtiyarın üzerine B du. y Gelen Bağ'dı! e Y Vücudu kan ve tOR' rken Briksanın onu Grif k:%egind Tn görmüş olduğu güntt . di, söN- inlemekte olan sahibin! kg,l_d;ufııye*ı Ta, şefkatle yüzünü © dimeye JÜ önüp, hiç bir mukad erin görmeksizin Longvalin " cini boş İhtiyar, korunmak ıçınn ye Yere ileri doğru uzatırk&l İ Sibi öte- landı. Bağ, bir müddet» FHf '|kurtulmak için « İlu çekti.. sahibinin bulunduğu ye- dakika evel Sahanlığı indirip yerine re götüîdu— koydu. rkudan donup kalmış, bıîır i::;:'. ııı)îm& ki orangotan bir i- dımyıahneıl ıeyrctmlştil Bağ, Lavley Fosun başı kaildii.i gece bu :ığ:r; dan kaçmamış Mi idi? onun;:i d beyni bütün hâdiseyi zabte ; “ l Bağ çerçeveye pırmıklımâx kon:nı durdu, baş deliğinin.yıymı îı:n Ğ a kapak Kafekesenin başını li y ;u sırada bir gürültü işiten h ;Ze başını kaldırıp yukarı bakşı. Bılı;l İ ğ:— dakika evel içinden geçmiş oLo deliğin örtüsü kaldırılıyordu. T :g. val kendine gelmiş, Bağ'ın elinden çabalayıp 'duruyordu. i ik mukadderi ne olduğunu art .s:ı::ış gibi dar sahanlığın kenarları- ışarak: Mj. ğ:n Luinin oğlu, dedi, doğruca te gideceksin! “nv?bu îndı Bağ, bıçağı düşüren ko- yukarıdan, bıçağın onu takib kaldırıp bir kaç Komiser Layl, düşüşünü görmüş ve u:ügvıü de beraber Tek, acaib sesler çıkararak galkarken PRASL ünasinde kaldi. ve eden | seyrediyordu. Ve Briksan bu hale ba- bi olmuştu. O zaman Briksanın sesi ni koklamış, olduğunu hatırladı.. Hat- tâ Sir Gregori, o gün: — Sizi artık dostlarından biri sayı- Brikıın', maymuna hitab ederk, Sir Gregorinin yaptığı gibi kelimeleri he- işitildi: — Komi çabuk ol Büfede | yor, demi halat vardır. Alınız ve çabuk inip si- lâh da getiriniz. , Briksanmn tahmin ettiği gibi: büfe- de başka halatlarda vardı. Komiser bunlardan biri vasıtasiyle hemen aşa- ğı indi. — Maymundan çekinmeyiniz. Hiç bir tehlike yoktur. Bağ, bayılmış olan sahibinin üzeri- ne eğilmiş, yavrusunu okşayan bir a- na gibi onunla meşguldu. Komiser, kelepçelerini çıkarırken Briksan alçak sesle: — İlk önce Bayan Limingtonu çıka- rınız dedi. Genç kız, iyi ki bayılmış, ve oynan- mış olan facıayı görmemişti. Bir baş- ka polis ve onun arkası sıra, yaşlılı- ğina rağmen Jak Knebvort ipe sarılıp mahzene indiler, Kapıyı bulan o oldu ve Adeli kucaklayıp götürmekte poli- se o yardım etti. Briksan, Sir Gregorinin elindeki kelepçeleri söktükten sonra onu arka üstü yatırdı.Sir Gregori çok şiddetli bir baygınlık içinde idi, vaziyeti ü- midsiz değilse de her halde ciddi idi. Sanki delikanlının efendisine bir fe- nalığı — dok yacağını biliy Ş gibi Bağ, Briksanı ses çıkarmıyarak celercesine yavaş yavaş: — AÂl onu, dedi. Bağ, hiç tereddüd etmiyerek yere eğilip baygın sahibini kolları arasına aldı. Briksan öne düşerek merdiven- lerden çıkmasıma kılavuzluk etti. Ev polis memurlariyle dolu idi; hepsi, koca maymunla kucağındaki yüke hayret ettiler. Briksan emir verdi: — Onu yukarı çıkar, yatağa yatır. Knebvort Adeli biline alıp — İşte hakikati anlaşılan bir sır da- ha, dedi. Grif kulesi, insanlarla hay- vanl ğ düş. leri için müuhakkak ki romalılar tarafından in- şa edilmiştir. İhtiyar deli bu mağara- yı kurbanlarını saklamakta kullanmış- tır. Fakat eminim ki icab ettiği zaman kaçabilmek için de bu yolu hazırla- mıştir. Adelin görüp almamış olduğu bir fenere rast gelmesi Briksanın bu iddi- asını teyid etmiş oldu. Briksanla komiser gene giyotinin bulunduğu yere geldiler ve orada, ha- lâ sahanlığa sıkı sıkı sarılarak almış olduğu vaziyeti muhafaza eden Long- valin başsız cesedini seyrettiler. Komiser sordu: * ç?.ktan göndermişti, zira kızcağız ken- dine gelmek üzere olduğundan direk- tör, baygınlığı tamamiyle geçmeden onu evden kl mak istemişti. Briksan tekrar mahzene inip komi- serle birlikte onu tetkik etti. Delik- lerdeki başsız cesedleri gördüler. Da- ha ileride insan kemikleriyle dolu bü- yük mağaraya tesadüf ettiler. Hafiye, alçak sesle: — İşte o meşhur efsanenin teyidi, dedi. Bunlar toprak kaymasiyle bura- ya hapis olan şövalyelerle hayvanları- nın kemikleridir, Adel mağaraya acaba nasıl girmiş- ti? bu sualin de cevabını anlamakta gecikmediler. Grif kulesinin içinden karak ilk tesadüf ettiği gün onun eli- di. geçen yokuşun başına gelmişlerdi — Eline keçirdiği adamları buraya gelmeğe nasıl razı ederdi, dersiniz? — Bu da bir psikoloğ tarafından tetkik edilecek bir meseledir. Kendi- lerini öldürmek istiyen adamlarla mü- nasebete girdiğini biliyoruz. Zan ede- rim ki karısı ile çocuklarının sigorta- dan para alabilmek için başının polise gönderilmesini ondan istemiş olan her hangi bir zavallının bu talebi Longva- li diğer başları da ayni suretle meyda- na çıkarmağa sevketmiştir. “Fevkalâde ihtiyatla hareket eder- di. Mektuplar bir mütevassıta gönde- rilir ve bir ihtiyar kadın bunları ora- dan alarak ikinci bir adrese yollardı. Bu ikinci mütevassıt da mektupları i- kinci bir zarfa koyarak ihtimal ki Londraya gönderirdi. İkinci Posfa vapurlarının ikinci parlisi için görüşmeler başlıyor İstanbul, 2 (Telefonla) — Deniz yolları idaresinin yeni posta vapurla- rı için yapılacak ve bedeli 16 milyon lirayı bulacak ikinci sipariş. için ya- kında görüşmelere başlanacağı haber verilmektedi Görüşmeleri Deniz Bank umum müdürü B. Yusuf Ziya Öniş resen yapacaktır.. Ancak, Deniz- Bank'ın teşkilâtı henüz tamamlanma- dığı için, görüşmelerin iki ay kadar ği de ilâve ol ktad sıttaki bu zarfların tam postaya atıla- cağı zaman kutudan çıkarılmalarının şiddetle tenbih edilmiş olduğunu na- sılsa öğrendim. Bu mektublar posta kutusuna atıldıktan bir saat sonra ü- zerlerinde adres kaybolur, ve yerleri- ni yeniler alırdı. — Hususi mürekkeble mi yazılmış- lardı? — Tabii, Bu, canilerin her zaman kullandıkları bir kurnazlıktır. Tabit- dir ki yeni adres Dower House idi, I- şıkları söndürünüz de yukarı çıkalım, Lambaları söndürürken komiser: — Bana kalırsa onu böylece burada bırakalım, dedi, Briksan; — Bence de öyle, cevabını verdi. XLII Film çevriliyor Dower House'un müthiş esrarı mey- dana çıktığı gündenberi 3 ay kadar bir zaman geçmişti., Bu müddet, Sir Gre- gorinin iyileşmesine ve hattâ mahküm olduğu altı ay hapis cezasının bir a- yını da geçirmesine kifayet etmişti. Giyotin, Kara müze (Black Museum) denilen ve canilerce kullanılmış usul- leri tetkik için genç polis memurla- rınca sık sık ziyaret edilen hususi bir müzeye nakledilmişti. Artık hiç kim- se Kafakesen'den bahsetmiyordu. (Sonu var) TEERS A ilineksdialk Gdi csiz 1

Bu sayıdan diğer sayfalar: