30 Ocak 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yiizban F. W. von Herbert Mudo.faabınola BIP İNGİLİZ ZABİTİ| Çeviren: Nurettin ARTAM “Bugüne kadar kanımızı seve seve döktük ve gene dökeceğiz,, Türkçesi : Porodim umumi karargâhı 30 ilkteşrin 1877 “Maşeşal hazretleri, zatı devleti- nize aşağıdaki hususları bildirmek- le şeref kazanırım : / Gorna Dubnik ve Telişdeki Os- manlı kıtaları esir edilmişlerdir. Rus orduları Osikovo ve Vratça mevzilerini ele geçirmikşlerdir. Plev ne, impaartorluk muhafızları ve kumbaracılardan mürekkeb bir kol- ordu —ile takviye edilmiş olan ;ırb ordusu tarafmdan mıılıuırı " Muhrbei'ed yolları kesilmiştir; bundan boylo hiç bir iaşe kolunun gelmesi bekle- nemez. İnsaniyet namına ve mesuliyeti zatıâlinze raci olacak fazla kan dö - külmesine mani olmak üzere ben si- TÜRKÇE TERCÜMESİ “Plevne civarında umumi karargâh 12 san teşrin 1877,, “Altes emperyalinizin bana hitab eden 30 ilk teşrin tarihli mektubu- C ::' FIKIR ALEMINDE Di Haa İnsan eli İnsanlık tarihinde en mühim hâdi- se, “insanlaşan” - mahlükun bel kemi- ğini dikleştirerek ayakta durması ve serbest kalan ön ayaklarını kullanma- sı, elleştirmesi olmuştur. Bu hâdise nasıl ve ne zaman vukua geldi? bu suale katiyetle cevab ver- mek mümkün değilse de, bu doğrul- manın gıdayı daha yükseklerde ara- mak ve tehlikeden sakınmak için daha ilerisini, daha yukarısını görmek ihti- yacından doğmuş ve üçüncü devirde vukua gelmiş olması muhtemeldir. Ön ayakların ellere inkılâbını mucib olan ihtiyaç, bu ihtiyacın zaruretlerine uy- ma, dimağda şüur ışığını da yakmış- tır. Görme ihsaslarını tamamlayan do- zu aldım. kunma ihsasları dış dünya hakkındaki K d. ltında bul im- | bilgimizin dairesini gittikçe genişlet- paratorluk ordusu cesaret, sebat ve | miştir. enerjilerini isbat etmekte hiç bir veçhiyle geri kalmamışlardır. Bugü- ne kadar yapılan bütün harblerde de muzaffer olmuşlardır. Bu sebeb- le la majeste çar, kendi — muhafız kuvvetleriyle kumbaracılarını im- dad kuvvetleri olımk Burleye ge- “İnsan, hayvanların en zekisidir; çünkü, iki ele sahibtir” diyen yunan filezofu zekânın ve zekâ mahsulü olan ilim ve sanatın insan eliyle vücut bul- duğunu daha o zaman bütün açıklığı ile anlamıştı. Heykeltraş ve şair, Rodin ve Hugo tirmek lü Gorna Dubnik ve Telı; mıilubı— yetleri, buralarda bulunan kıtaların teslim oluşu, muhabere ve muhasa- ra yollarının kesiliği, büyük yolların işgal ordumu — düşmana zi bütün mukavemetleri k ve tayin edeceğiniz bir yerde teslim şartlarını görüşmeye davet ederim. Mareşal hazretleri, yüksek saygı- larımı kabul ediniz. Nikola Avrupadaki rus orduları Başkumandanı” “Ekselâns Müşir Osman paşa, Plevne.” "Ouartier Gönöral Prğâs de Plevna le 12 Novembre 1877” (Avrupa tarihi) Jai reçu la lettre datöe le 30 Oc- ftobre gue votre Altesse impöriale a bien voulu m'adresser. Les Troupes İmpöriales, placdes sous mon commandemeni, n'ont pas cess& de faire preuve de cou- rage, de constance, et dmrııı Dans tous les combats livrös — jus- gü'âce jour elles ont öt victori euses; pour cette raison Sa Ma jıdı' le Czar s'est vu forcâ de faire venir comme renforts, les corps de teslim etmem için kâfi sebebler de- gildir. Bu suretle askerlerimin şv- kindn hiç bir $y eksilmemiştir. ve bunlar, osmanlı askeri şerefini mu- hafaza etmek için yapmaları lâzım gelen her şeyi de henüz yapmış de- ğillerdir. Bugüne kadar ve İ- fekkiri kendi içine dalmış, çene- si avcu içinde hareketsiz bir halde gösterirler. Gerçekten “düşünen” ada- mın hakiki vaziyeti aletle çalışan, elini işleten adamın vaziyetidir. İn- san, hendese davâlarını çözelemeden çizgiler ve şekiller çizmiş, su bentle- ri-yükseltmiştir. Mihanik bilmeden önce manivelâ kullanmıştır. Sırf güzellik endişesiyle sanat e- serleri yaratmadan önce de, intifai gayelerle mağara dıvarlarına hayvan resimleri sıralamış, ağaç dallarını manımızın uğrunda seve seve kan döktük; bundan sonra da teslim ol- maktansa buna devam edeceğiz. Dökülen kanm mesuliyetine ge- lince bu, bu dünyada da, öteki dün- yada da bu harbe sebeb olanların Altes emperyalizini ygıl sunarım, GAZİ OSMAN Plevne ordusu kumandanı Altes Emperyal Grandük Nikola- ya — Porodini,, Osman paşanın mektubunda bu kadar âsil ve vekur bir lisanla ifade Les döfaites tion des garde imp&ridle et des gı ça emğı h:ılo'ı', 'hmm orduda takdir de Gorna Dubnik ct Ve K e de Telish, la capitulation des trou-| - Mük: pes gui 8'y trouvaient, Pinterrup-| 9larak :vlmıç altı hııiı, depoları- ications, V pa- | Mizın ve er bol ol- tions des grandes routes, ne sont | duğ Ö, h diyle, mü- kellef bir ziyafı vınld l pas des raisons suffisantes pour gue je sois forc& de rendre mon arm&e â Vennemi. Rien ne mangue â mes troupes et elles n'ont pas encore fait tous ce gu'elles doivent faire pour sauvegarder Ühonneur militaire Ottomane. Jusgu'aujour- d'hui nous avons röpandu —avec joie notre sang pour notre patrie et pour notre foi ; Nous continuerons & agir ainsi plutöt gue de nous ren dre. “Ouant â la responsabilit€ du sang verse, elle tombe en ce mon- de, ainsi gue dans Üautre, suür ceux gui ont provoqııı' la guerre. “Je prösente â votre Altesse Im- pörial Passurance de ma coımd&- ration distingude. *“Ghazi Osman, ” *Commandant de Varm&e de Plevna” “A son Altesse Imp&riale le Grand Duc Nicolas & Porodim,” başında bulunan adam da araba ta- biyasında misafir edilmişti. € Sonu var ) Sovyetlerin İtalyadaki 27 milyonluk alacağı müsadere edildi Roma, 30 (A.A.) — Milano mahke- mesi, Sovyetlere aid alacaklardan 25.785.433 liret 90 santim ile 20.000 li- ret muhakeme masrafının ve muhte- mel faizler için de 1 milyon hretm üsad edil karar i y k heykeller, totemler yapmış- tır. Bedenlerini taşımaktan, uzuvlarını kurtarmayan fil, kastor, kuş gibi mah- lâklar burunlarını, ağızlarını, gagala- rmı kullanmak mecburiyetinde kal- mışlardır. Lâkin en harikulâde meha- ret, bu uzuvları insan elinin çevikliği- ne, kudretine, tenevvü kabiliyetine vardırmaktan çok uzaktır. Bu mah- lüklar, istidadlarını, sanat kabiliyet- lerini göstermiyor değiller. Kulübeler ve yuvalar yapmakta, iş görmektedir- ler, Lâkin kullandıkları vasıtalar - ga- ga veya ağız - , on parmağımızın gör- düğü işi göremezler. Çünkü onların yapacağı iş muayyendir. Dört elli (guadrumanes) hayvanlara gelince: Bunlar tabiatın verdiği istidadı kör- letmişlerdir, denilebilir. Yerde yürü- mek, daldan dala sıçramak için dört elini de gelişi güzel kullandığından, taşıyan ayaklarla çalışan ellerin temm ettiği ihti faydal n dır. Maddi kabiliyetleri sayesınde şa- şırtan canbazlıklar yapan bu hayvan- lar, bütün maharetlerini boş ve gaye- siz sıçramalarla israf ederler. Arka a- yakları üstünde durmakla ağırlaşan, çevikliklerinden kaybeden insan, ser- best ellerile tahtaları oymak ve kul- lanmak üzere ağaçlara asılmaktan vaz geçiyor. Hiç şüphesiz ki insan, yaşa- yanlar içinde eşyanın tesirinde kala- cağı yerde, onları tesiri altında bulun- duran, ihtiyacı için kullanan yegâne varlıktır. İnsan elinin maddeye mü- essir olmağa başladığı andan itibaren eşya ile insan arasında mücadeleye benzer bir temas başlar. İnsan zekâsı da bu temas neticesinde teşekkül ve Bu müsadere kararı, Sovyetlerin ti- inkişaf etmiştir. Eşyanın atâletine ve mukavemetine insan elinin faaliyeti caret mü: illerine bildirilmişti Bu karar, büyük bir italyan çelik müessesesinin müracaati Üüzerine ve- rilmiştir. “— İşte, burası !... Ve doktor Hikmeti gene kolun- ve zekâ kıvraklığı cevap verir. Bir tarafta tedafüi vaziyet, öbür ta- rafta hareket ve tecessüs, Bu duello, insan zekâsının tarihini baştan başa y e — .__....—..___.;__.____.__—__ı_“.__.g:.u_ —-ıâ&_—_——iî B d e. JEOLOJİ TERİMLERİ Osmanlıca Türkçe — Eşdeprem eğrısı İstilâgmit — Stalagmite — Dikit İstalâktit — Stalactite — Sarkıt İstihale (metamorfizm) — M&tamorp- isme — Başkarım İstikamet — Direction — Diriget İstilâ — Transgression — Taşma İstilâi bahir — Transgression marine — Deniz taşması İtikâl — Erosion — Aşınma J Jeosenklinal — Göosynelinal — Yeriniç Jeot — Göode — Koğut Kaba kalker — Calcaire grossier — Ka- ba kalker Kaledonya silsilesi — Chafne cal&doni- enne — Kaledonik sıradağ Kalker — Calcaire — Kalker (kireç taşı) Kalker albatr (Bektaşi taşı) — Albâtre calcaire — Kalkerli albatr Kalkerh gre — Grös calcaire — Kalker- li kum Kelkopınt — Chalcopyrite — Bakırlı ot- IIS FA SS D Kadıköy taşı Klasit — Calcite — Kalkit Kan taşı — H&matite — Kantaşı Kıo!m — Kaolin — Kıohn arıkil -— K — Arr- killeşme Kara ekâibesi — Düne continentale — İç kumul Karbonadi — Carbonado — Karbonado Kar buzu — Növ& — Buzulkar Kat — Etage — Kat Kaya tuzu — Sel gemme — Kayatuzu Kehlibar — Ambre (succin) — Kehli- bar, Samankapan Kevni — Cosmigue — Kosmik Kışır — Ecorce — Kabuk Kızgın bulut — Nuğe ardente — Kızgın bulut Kil — Argile — Kil Killi sahra — Roche argileuse — Killi kaya Güdbetik Türkçe eritmatik terimlerinin izahı ve tahlili Geom:ğndâ (de- rece — r:ce). ir dayire- Del Degı'e nin 360 parçasın- dan biri, yam dayire parçası demektir. Da- yire kelimesi ,teker, tekre ,teğre ,teğrek ve değrek gibi türk sözlerinden ayrı bir şey olmadığı gibi dayirenin bir parçasına alem olan (degr&) ve (derece) kelimeleri de türkçedir. (Degr&) nin (teğre) ile bir olduğu esa- sen apaçık görülüyor. (Derece) ye gelin- ce; bu da yukarıdaki (deırek) ıözünün, manâyı bir el sonra bazı fonetik değ RADYO PTİTLLULLLE Ankara: Öğle Neşriyatı: 13 30 muhteli! neşriyatı — 12.50 Plâk: Türk musik halk şarkıları — 13,15-13.30 Dahili ve ci haberler. Akşam Neşriyatı: 1530 Plâk yatı — 18.35 İngilizce ders: Azimt hay —'19 Türk musikisi ve halk şaf (Makbule Çakar ve arkadaşları) — an Saat ayarı ve arapça neşriyat— 19.45ları musikisi ve halk şarkıları (Hikmet I ve arkadaşları) — 20.15 Musiki kom sı: Halil Bedi — 20.30 Plâkla danınill t si — 21 Ajans haberleri — 21.15 Stür lon orkestrası: 1 - Gounod: La R Saba. 2- Carl Robercht: Adandı 3- 4 sky ris Godounov — 21.,55-22 Yarınki pri ve İstiklâl marşı. lstanbul : Öğle Neşriyatı : VAST musikisi — 12.50 Havadis — 13.05 türk musikisi — 13.30-14 Muhtelif neşriyatı. Akşam Neşriyati: 15 39 Çoc masal: Bayan Nine tarafından — 19 înci: Şan piyano ve kemzm refakati; başka bir şekli olduğu şu anahzıe kolayca anlaşılır. (D (2) (3) (4) (5) (6) Değrek — ex t edteğtertek Degr& — eg ted-keğterdeğ Derece — eğtedteğtertec (2) teğ Biz terim-olarak gimdiye kadar alışılmış bul (derece) yi Eünta Kireç — Chaux — Kireç Klorit — Chlorite — Klorit Kobaltin — Cobaltine — Kobaltin Kok — Coke — Kok Konkresyon — Concr&tion — topaklanma Korendon — Corindon — Korindon Konglomera — Conglomörat — Yuğrym- taş Kömür — Charbon — Kömür Kömürl Cazkanlebii Topak, işgal eder. Ağacı oyan, toprağı yoğu- ran, taşı işleyen insan, tabiatın eseri- ni kendi ihtiyacı için düzeltir ve gü- zelleştirir. Bazan kendisini tecessüse, yalnız bilmek arzusuna kaptırdığı an- lar olur. Lâkin bu tecessüs hali, tekâ- mül etmiş bir haldir. İnsan ilk ve ta- bit halinde reahteyı kendi ıhtıyacx ve menfaati için düzeltir. Çömlekçi — Kömür- leşme Krater — Cratöre — Volkan ağzı, müş- er Krater gölü — Gratöre-lac — Müşker ÖL f Krizolit — Chrysolite — Altıntaş Kuartz — Ouartz — Kuvarç Kuarzit — Ouartzite — Kuvarçit Kulm — Culm — Kulm Kum — Sable — Kum Kum taşı — Grğı — Kum taşı parmakları arasında dönen lüleci ça- muru, çömlekçiye bir şeklin kalitesi- ni, tanıtabilir. Lâkin ilk hareket, te- sadüfi bir hareketten başka bir şey de- ğildir, mesut bir fiilin tekerrürü ile- dir ki, irade işlemeye, tercih belirme- ye başlar. Kısacası bize bilgiyi ve zevki, ilmi ve sanatı kazandıran fiil- lerimizdir. En mücerret spekülasyon- ların bile hareket noktasını elin mad- de ile teması teşkil eder. Fikir haya- tının tarihi uçsuz, bucaksız mazinin karanlığında kaybolan elin araştırma- larından, hareketlerinden ibarettir, El iledir ki, edindiğimiz intibalar iradi tecrübelere tahavvül eder. Hangi müşahedeler ve mesud tesa- düfler neticesi insan çakmak ni kırarak ince bir safha elde etti? Bil- miyoruz. Muhakkak olan şu ki, insan çakmak taşından, kesen ve delen bir tabaka çikaırmağı becerdiği zaman, ha- rikulâde artan yalnız tabiat üzerinde- ki kudreti değildi. Zekâsının hâkimi- yeti de artarak ışıklara doğru ilerli- yordu. Fırçadan, kalemden başka bir şey tutmayan eller... Bütün bu elleri yetiştiren, tabiatin dizginsiz kuvvet- lerile çarpışan, dıpsız asirların karan- lığını kaya parçalariyle yırtarak in- sanı bugünkü ilim ve sanat aydınlığı- na kavuşturan, o nasırlı eller olmuş- tur, İnsan eli! Seni ne kadar takdis et- sek azdır. Her şeyimizi sana borçlu- yuz. Suut Kemal YETKİN Kükürt k e — Kükürt- atar Kül — Cendre — Kül Kürei haceri — Lithosphöre — Taşyüre Kürei mayia — Hydrosphöre — Hidros- fer, suyüre Ü PT N ÇAM Ş Lâterit — Lıteritıı — Lâterit Lâv — Lave — Lekeci kili — Arxile smectigte — Leke- ci kili Lifi — Fibreux — Telsel Linyit — Lignite — Linyit Limonit — Limonite — Yağıztaş Liparit — Liparite — Liparit taşı Litoğraf kalkeri — Calcaire lithograp- higue — Basım taşı, litoğrafya taşı Lümaşel kalkeri — Calcaire â lumachelle — Sedefli kalker Madde — Matiğte — Madde İ Maden cevheri — Minerai — Ham mağ- 'en Madeni — M&talligue — Mağdeniğ Madeni yağlar — Huiles min&rales — Mağdeniğ yağlar Maden kömürü — Houille — Mağden- kömürü Madensuyu — Eau minârale — Mağden- suyu Maden yatağı — Gite m&talliföre — Mığdeıı yatağı Magma — Magma — Küspe Mağara — Grotte — Mağra Mahalli — Rögional — Yörel Manyezit — Magn&site — Lületaşı, Es- kişehir taşı Marn — Marne — Kis Mebhası ahcar — Lithologie — Litolo- ji, taşbilik Mebhası müstehasat — Pal&ontologie — Paleontoloji, taşıbilik — 19.55 Borıı haberli 20 Rıfıt ve arkadaşlan tarafından türk sikisi ve halk şarkıları — 20.30 Hava ru — 20.33 Ömer Rıza tarafından söylev — 20,45 Belma ve arkadaşları fından türk musikisi ve halk şarkıları (t ât ayarı) — 21.15 Fasıl saz heyeti: yanlar: İbrahim Ali, kanun Muammer, Tinet Hamdi, ut Cevdet Kozan, tanbur lâhaddin, keman Cevdet. — 21.50 Fonik temsil, Stüdyo orkestrası ref: le (Loüise) —22.45 Ajans haberleri Plâkla sololar, öpera ve operet parçâl k — 23.20-23.30-Son haberler ve ertesi nün programı Avrupa: OPERA-ve OPERETLER: İB,.55 Vil ş; na - 21.15 Roma, Paris — 21.30 Liyon. ORKESTRA KONSERLERİ ve sE ! FONİK KONSERLER: 12 Hambur$ 15.15 Laypzib — 19.55 Beromünster — Kopenhag — 20.10 — Budapeşte — 1W Stokholm — 21 Frankfurt, Milano — Varşova — 22.35 Droitvich — 22.40 penhag — 23.15 Tuluz. ODA MUSİKİSİ; 13.30 Stokholm 21.,15 Stuttgart — 22 Paris - P.T.T. SOLO KONSERLERİ: 14.30 Stokhö — 15.25 Hamburg — 16.30 Beromünster | 17 London - Regional — 17.15 Varşo! Milâno — 18.20 Laypzig — 20.10 Kolofi — 22.15 Stokholm — 22.30 Laypzig 23,35 Lüksemburg. NEFESLİ SAZLAR (Marş v. s.): 10! Frankfurt — 12.35 Prağ. ORG KONSERLERİ ve KOROLA 11.45 Droitvich — 17 Keza, Paris - P.T. — 20 Sottens — 20.55 Kopenhag — 21 ğonens — 21.35 Kolonya — 22.40 Könil er| HAFİF MÜZİK: 12.40 Beromünster 16 Breslav, Kolonya, Königsberg — Brüksel — 21. 2; Kıo teıılıı HALK MUSİKİSİ: 16.15 Vargova. DANS MÜZİĞİ: 22 Florapsa — 224" Viyana — 23 Katoviç, Krâkovi, Lembed,' Milâno, Poznan, Vilna — 23.25 London Regional — 24 Droitvich, Lüksemburg * 0.30 Droitvich, .vrr 5 Z u e ee ee roloji Meddü cezir — Flux et reflux — barma ve çekilme Memba — Source — Kaynak Mendires — M&andre — Mendires Mercan — Corail — Mercan Mermer — Marbre — #Mermer Meteorit — Met€orite — Göktaşı Mevzit — Local — Yerel Mika — Mica — Mika Mikaşist — Micaschiste — Mikaşist Mikrolitli sahra — Roche microlitigti — Ufantı kaya Mil — Limon — Balçık Milh (tuz) — Sel — Tuz * Mineraloji— Min&ralogie — Mineralt ji, mağdenbilik olas — Molasse — Molas Moren — Moraine — Buzul taş Münhani — Courbe — Eğri Müskovit — Muscovite — Moskof caltl Muılehase — Fosille — Fosil, taşıl Mü ü Ti — B Mütekazzıh marn — Marne irrisâe < Abraksı kis Müıevıka olmıyan tatabuk — St.nufi' cation d — ÂAykırı k Mebhasülmeyah — Hydrologie — Hid- Muıevıhk mabuk — Stratification com' — Uygun k, dan tutup bir kaç adım geriye çekti; başiyle, fenerin üst tarafında bir küçücük pencereyi işaret etti : “— Bizim kahraman da şimdi, burada ikâmet edi- yor; dedi. Bu, nihayet iki metre boyunda bir yarım kattı. Albert : — Bu lokal'in sahibi, kendine göre artistik zevk- leri olan bir adamdır. Heykeltraşa, dükkânı için bir takım bezkiler yaptırıyor. Kapının üstündeki bu bas- relief'ler, bu kabartmalar ve sonra bu fener onun işi- BİR SÜRGÜN ) gı te ve temiz, açık havanın hasretini çekmekte idi. U- nun içindir ki, bazı, yağmursuz gecelerde oteline dir. Şimdi, içeride gör ona, alçıdan bir ta- gırmoıden evvel, “Sacrâ Coeur,, ün taraçalarındaki İkaım çıplak kadın heykelcikleri de yap ştır. Bir lerden birine çöküp pardesüsünün içine ırçık artist için, böyle bir meyhaneci zevkine göre ğ bur olmak epey hazindir. Fakat, bununla, hiç değilse, yiyeceğini ve yatacağı yeri te- min ediyor. — XXV - Bugünlerden sonra, doktor Hikmetin hayatı büs- bütün başka bir istikamet aldı. Kara talih selinin a- kıntısına karşı kürek çekmekten, artık, kolları yorul- muştu. Anın için kürekleri bırakıverdi. Sel, onu alıp istediği yere götürüyordu. Bugün bulursa yiyordu; yarm aç yatıyordu. Bazı, bütün bir yirmi dört saati, bir bardak sütlü kahve ve bir “croissant” la geçirdi- ği oluyordu ve oteldeki od ancak, yatmad yatmaya gidiyor, gündüzleri o kahve senin bu kahve bonım doluıyurdll. Yazık ki, mevsim, artık, umumi ve ydanlıklarda h pe üzerinde otu- bıııul'mlı bir kaç çeyrek saat taze hava teneffüs et- tiği oluyordu. Hem, doktor Hikmet, böylelikle, o de- lik gibi, o hapishane hüceresi gibi od ü YAKUB KADRI zeyen meclislerinde, artık hiç bir şey düşünemiye- cek derecede sersemleyinceye kadar kalıyordu. Böylelikle, arada bir, oteline sabaha karşı döndüğü oluyordu, Bir defasında, hava, o kadar çok yağmurlu ve soğuktu ki, İgor lımof'le metresi, ona, kendi ya- taklarmı payl klifinde bulundular. Fakat, o, danın tek koltuğ ne llt ğ kadar geç tıkılmak tesellisini bulmaktadır. Ona, bazı geceler, Albert, tâ otelinin kapısına ka- “renin etrafındaki atmosfer, bir müddet, uzun lıır — Benden iğreniyorsun, küçük burjuva; diyor- du. Fakat, proletarya ihtilâli patladıktan sonra, kü- müddet, benim gibi kokacak!.... Ve doktor Hikmetin, kendi metresinin ellerinden |daha beyaz, daha nazik, daha bakımlı elerine baka- rak ona, içten acıyordu. Bır gün, Morotof ona dedi ki : — Hey, arkadaş! Sizin i paylaşıyorlar, ; Yıkmda bizim çırlı İngiltere kralı arasında bir mü- lâkat olacak ve bu mülâkatta osmanlı imparatorlu- ğunun tasfiyesi gorugulecek. Gördünüz mü? Sizin İt “rekab da muv » politikası be; para etmiyor. Emperyalistler kendi ııılırıııdı da biliyor. Şimdi, anlayorum ki, size uğu içinde, nihilist kızla d kadar eşyası varsa, kendi üstüne yığarak büzülmeği tercih etti. dar refakat ederdi. Bazan, yany sokak kanapel Böyle uykusuz ve rahatsız geçirdiği gecelerrı.ıı ııbı- rinin üstünde oturdukları olurdu. Albert, Dr. Hik- hı çok öksürüyordu. O bohö gdaşları met için, $İmdi Arlette'den bir parçadır. Bundan do- - onunla : layı, huzuru, ona, tatlı gelmektedir. Gerçi, çok defa, onun bitmez tük. loğl d usanç his ediyor, yoruluyordu. Fakat, ara sıra yakaladığı bir tavrı, bir bakışı, bir gülüşü, yüzünün bir çizgisi — ki, Arlette'i hatırlatıyordu; — hürmetine bu yoı'gımlıı- “— İşte, küçük burjuva, gene soğuk aldı; diye alay ediyorlardı. Hele, o daima pislikten çeki fena kokulardı tiksinen titiz ev çocuğu halleri, etrafında, âdetâ, u - mumi bir isyan uyandırıyordu. Doktor Hikmet, eski ğa, bu azaba can ve gönülden tah ül g iyor du. Bundan başka, doktor Hikmet, hulun mevcudi - yetile, “Bohöme ınuuıdınllı,, e du.gelı artık bu çe- şid fikir h - ve aşağı yukırı bu mııhıtuı, cemiyte karşı bütün kinlerini, vup dinl p id değildi. Zira, ciğerlerinin; « kapalı yerlerde, türlü türlü tütün dumanlariyle, Iıer gün biraz daha yıp harab old hi ğa başlamıştı. Çok defa yaya olırık hlhp tâ Mcntpımıu a kı»dıı gidyor ve rus ihtilalcilerin, bir afyonkeş İ ben- hayatından bu son kalan kusurları da üzerinden a - tıp, tam manâsile yeni muhitinin şartlarına uymak istiyordu. Lâkin, bu — hemen hemen fitri — t2mizlik duygusu ondan bir türlü silinip gidemedi ve İgor İgoreef'in, iyi tabaklanmamış sahtiyan gibi kokan vücudile kendi vücudunun bir yatakta yan yan uzan- masına bir türlü tahammül gösteremdi. İgor yoıoef, ona 1 mukadder olan şey, bir umumi inhilâldir. Tâ ki, gü- nün birinde, türk milleti şuurunu bulup asıl tehlike- nin neredn geldiğini anlaya.... Doktor Hikmet, memlekete dair buna benzer kö- tü hıberlen ılıncu, zıdıp .Iıune Turc'lerle derdleş. l i. Fakat, her defasında da yanlarından derin bir hayal kırgınlığile ayrılırdı. Bu sefer de öyle oldu.Genç adam, Morotof'un verdiği haberden onlara bahsedince içlerinden biri gülümsi- yerek onlara dedi ki : “— Ya Almanyayı ne yapıyorlar ? Doktor Hikmet, gördü ki, Jeune Turc'ler bu nok- tada Abdülhamid'le bir düşünüyorlar. Yani sultanın ıı.hıı dostu, Kayser Vilhelm'in böyle bir anlaşmaya mani olacağın diyorlar. Belki, mani ola- caktır. Fakat, ne pahasına? İşte, Jeune Turc'ler bu- nu hissetmiyorlardı bile. O zaman, mutlaka, bir va « (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: