Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
vL Yazan: WYüzbaşı F. W. von Herbert Karnı parçalanmış zavallı bir nefer secdeye kapanarak can verdi Karnı parçalanmış zavallı bir nefe- re rast geldim ki o da bu haberi alınca k o da secdeye kapan- mışlı. Bu nefer, o vaziyette can verdi; tabii, bütün cennet kapılarının o daki- kada kendisine açıldığına emin olarak. Kararlarındaki katilik, i kuv- vetindeki sarsılmazlık ve eline aldığı işi başarmaktaki liyakat ve iktıdar ile Osman Paşa, bu zaferi de kazandıktan sonra, asrın tarihi üzerinde parlak bir iz hınkmış oluyoı-du idsizliğin | hi vünl de Iııle, ümidin, ancak ölüm tarafından söndürülebilen, ılı.lu ışıgı lıu lmhrımnn ve cesur ad,. ü durmuştu. O, mağlübiyeti kabul etmemiş, elin- de kalan son taburları da savaş boyu - na sürmüş, nihayet muvaffak da ol- muştu. Skobelef müstesna olmak üzere, $, “rus kumandanlarının küçüklüğü ve |- yakatsizliği yanında Osman Paşanın manevi büyüklüğü büyük bir dev gibi durur. 1877 senesinde İngiltere'de Fran- sa'da, Almanya'da yaşayan adamlarla görüştüğüm ve o tarihlerde çıkmış ga- zeteleri okuduğum zaman öğrendiğime göre o sıralarda, bu memleketlerdeki umumi heyecan gayet şiddetli idi, Buralarda insanlar, bir avuç türkün, kudretli rus sürülerini mağlüb edebile- ceğine müşkilâtla ınınnbıhnıçlerflı Ta- rihin ufkunda yeni bir yıldız yııkıel - mişti; Osman Paşa'nın adı, herk Mudafaaşında Bll" İNGİLİZ. ZaABİTİ . Çeviren: Nurettin ARTAM tabyasında kalmıştı. Halbuki bir tabyadan öteki tabyanın deposuna doğru giderken patlayan bir gülle onu öteki dünyaya göndermişti. Bu haberi alınca : — Kurtulduk ! Dedik. Bunun ü- zerine Bakkal, Başçavuş rütbesine terfi edildi. Fakat, gene zabitler az olduğu için, benim eski takımı- mın başında kaldı. Ben de buna memnun oldum., Bu hayret edilecek adam, şimdi üç işi birden başarıyordu : Bölükte Çavuş, taburda Başçavuş, takımda kumandandı. Bu işlerin hepsinin hakkmı vermesine imkân yoktu, Fa- kat bu işleri bir arada görmekte müşkilât da çekmiyordu. Binbaşımız, son hücumda atı vu- rulduğu için topuğund yaralan- mıştı; fakat yarası, hastahaneye git- meğe ihtiyaç olmaksızın iyileşti. Muharebe bitmişti; fakat bozuk olan şeyleri düzeltmek için yapıla- cak bir çok işler vardı; bu sebeble istirahat etmek uzaktı. Türklerin lehine kaydetmek lâzımdır ki ilk itina yaralılara gösteriliyordu. On- lar, zafer kazandıkları zaman, rus- ların yaptıkları gibi içki içip serhoş olmuyorlar, ötede beride bulunan yaralıları toplamağa, yaralarını sar- mağa çalışıyorlardı. Ölüleri düşü- necek vaktimiz yoktu. Onun için muharebeden bir hafta sonra ce- sedlerden çoğu, hâlâ, gömülmemiş duruyordu. Çürümeğe başlayan in- san dlerinin üzerinde Aakbaba- ağzında dolaşıyordu. Hele İngiltere'de Osman Paşa, şah- sına karşı o kadar büyük bir alâka u - ların, leş karagalarınım ve köpekle- rin biribirleriyle çekiştiklerini gör- mek bir ımpırıkorıı yaptığı işten yandırmıştı ki eğer 1878 memlekete bir seyahat yapmış olsaydı, orada Blücher'e nasib olmıyan muaz- z_ıı:'wıılıürlerle karşılanacağı şüphe- Siz! Benim bölüğüm, yaralı ve şehid olarak yirmi beş kişi kaybetmişti: Fakat, ben bunu sonradan öğrene- bildim. Ayın on ikinci günü akşamı, Jack Seymour'un takımı hariç, alt- mış neferimi kaybolmuş biliyordum. Sıflırımdı lııılımı.n neferlerin ya- rısı y dlardı. Tabur, sek Ö- lü ve yaralı vermişti. Fazla kan za- yi ettiği için kuvvetten düşen Te- reb, hastahaneye gitmiş, orada bir hafta kalmıştı. Bakkal, cerrahın yardımı olmak- sızm, kendi kendine iyileşti. Azif ve ben, yara almamıştık. Bizim yaverin 20 temmuzda al- dığı yara, iyileşmiş ve kendisi eylü- lün başında bize iltihak etmişti. Bir kaç gün bizimle beraber kaldıl sonra hem Binbaşısını, hem de ya- verini kaybetmiş olan başka bir ta- bura nakledildiği zaman, herkes memnun olmuştu. Eylülün on birinde gene yaralan- | $ dı; fakat bu sefer aldığı yara ağır değildi. Bizim Başçavuş, ayın on birinde biz hareket ettiğimiz zaman guy.ı cephaneleri mııhafızı etmek ıçın, Kakikmte kork Y. % inde bu t ğe sürükliyebilir- di. Kavanlık, İsa ve Bağlarbaşı tab- yalarının — etrafındaki — tarlaların arzettiği ayı hiç bir unutamıyacağım. Bütün — çamurlar, pembe bir renk almıştı; çukurlar ölüler ve ölmek üzere olanlarla dolu idi. Za- vallı insanlar, bazı yerlerde küme kü- me biribirlerinin üzerine yığılarak - öl- müşlerdi. Henüz hayat eseri gösterenler, is ter dost olsun, ister düşman, uımılnın olan süratle alınıp tabyaya getiriliyor - du. Bunların yaraları sarılıp kanları dindirildikten sonra ve ekserisi elle ta- şınmak üzere, Plevne'ye gönderiliyor- du. Çünkü eldeki arabalar, ihtiyacın onda birini bile karşılayamıyacak de - recede azdı. (O zaman Plevne'de 1500 arabamız vardı; fakat harb sahası o ka- dar genişti ki bu mikdar kâfi gelmiyor- du.) Benim bölüğümün yrısı bu işe yar- dım ediyorlardı. Geri kalanlardan bir kısmından bir ahçılar partisi vücude ge- tirdim. Çünkü burada tabyanın depo - sunda mısır ve pirinç vardı. Bir kısmı hlihklnrdı, duçınııun ıen donmlı to— ömde & BİBLİYOGRAFYA Konya Konya halkevi tarafından neşredi- len bu aylık fikir mecmuasının 12 in- ci sayısı çıkmıştır. Bu sayının yazı- ları şunlardır:.. Naci Fikret Buştak: Konya, H. Fehmi Tugal : Selçuk ta- rihi (İbni Bibi'den), Abdülkadir Er- doğan: Silivri ve Konya, Naci Fik- ret Baştak: Arziyat — bal d BOTANİK TERİMLERİ H Habli sürrevi — Funicule — Göbek bağı Haciz, cidar — Cloison — Çeper , Halâ — Vacuole — Koful Hılencıye — Erıcıleı — Fundamsılar Konya, H. Fehmi Turgal: Selçukla. rın başlayışı, İbrahim Hakkı Konya- Ir: Tayeli dağ adını nereden aldı ? Konya: Kitabiyat (Karamanlı bir müellif ve eseri.) Vaktinde intişar edememek yegâne kusurunu teşkil eden bu güzel ve kıy metli mecmuayı tavsiye ederiz. Yeni Adam 13 ikinci kânun tarihli 211 inci sa- yısı şu yazılarla çıkmıştır: İsmail Hakkı Baltacıoğlu : Çocuk hi- kâyelerinin ikinci serisini çıkarıyor, Ankara şehir tiyatrosu, — Cezasız kalan günahlarımız, Hüseyin Av. ni : Halk için radyo ve si: — Fundalar Halep çımı -- Pın d'Alep — Halep çamı Halfa — Alfa — Alfa Halka damar — Vaisseau annel& — Hal- ka damar Halkaviye — Oenotböractes — Küpeçi- çekleri Hamiletülispor — Sporopbylle — İspor- taşıyan Hamiletülbeyza — Oosphöre — Yumur- tacıklı Hamraiye — Erytbroxylöes — Koka a- ğıglan iye — Trop&ol: — Firenkti releri Hardal — Moutarde — Hardal Hasır otu — Jonc fleuri — Hasır otu ,Haseki küpesi — Ancolie — Haseki küpe- si Haşefe — Anthâre — Kalak Haşhaş — Pavot — Haşhaş Huhıqıye — Rhodıleı — Gılıncibı!er ye — Papav&racöes — Hnşlsî — Harbac& — Otsu ğ“'g' — Guımıııve — Hatmi Nasyonal sosyalizm — neler yaptı?, Suphi Nuri İleri: Drije matbuat, Hü- sameddin Bozok: Romanya nereye gidiyor? Tarık Önan : Sipinza, Dr. Sadeddin Vedad Koçer: Mütasyon, Espion (Roman), İzzeddin Şadan : Akıl hastalıkları, İç sosyete, dış sos- yete, haftanın âkisleri, küçük fıkra- lar, haberler ve saire. Poliklinik Bu aylık tib mecmuasının ikinci kânun tarihli 55 inci sayısında şu ya- zılar vardır! Dr. Mehmed —Kâmil Berk: Ruhlarla tedavi, Dr. Ali Rıd- van Unar; Bir akciğer firengisi va- kası, Sadreddin Hüsnü Onaran : iye — — Kul t ları Havuç — Carotte — Havuç Hayatinebatiye mahrutu — Cöne de v&- g&tation — Bitkiseldirim konisi Hayatımüştereke — Symbiose — Ortak- yaşay Hayatiyat — Biologie — Biyoloji Haytı mülevven — Filament chromanti- güe — Kromatik iplik Hayvanatı iptidaiye — Protozoaires — İlksel hayvanlar Hayt — Filet — Ercik teli Hercai menekşe — Pensâe sauvage — Hercai menekşe Hıyar — Concombre — Hıyar Hint keneviri — Chanvre indien — Hint keneviri Hodan — Bourrcabe — Hodan Hubbaziye — Malvac&es — Ebegü L Osmanlıca - Türkçe Güdbetik Türkçe aritmetik terimlerinin izahı ve tahlili (Homolog) sözü- Anbhmlog—- nün türkçe ile o- lın ilgisi, sırasında Antihomologue BK LN D nun mukabili, zıddi manasına gelen (anti- homolog) sözünün başındaki anti) kısmına gelince: bunun Hint - Avrupa dillerinde “mukabil” demek olan (ant-) sözünden gel- diği garp diksiyonerlerinde yazılıyor, fakat etimoloji kitaplarında bu manayı nereden aldığı izah edilmiyor. Halbuki türkçede, geri dönmek, in'ikâs et- mek, ricat etmek, manalarına gelen bir (yanmak) sözü olduğu gibi bunun şu gibi müştakları da var: Yana | — absi sada, Yanuk — ücret Yanıt — bedel, cevap, mukabil, mu- Yanut kabele, ceza, Öğle Neşriyatı: 13.30 Muhtt neşriyatı — 13.50 Türk musikisi * şarkıları — 14.30 Dahili ve B berler. Akşam Neşriyatı: 1 39 Pli yatı — 18.35 Çocuklara masal (Nf Artam) — 19 Türk musikisi ve halt ları (Mahmud Karındaş ve arkı 19.30 Saat ayarı ve arapça neşriyat 'Türk musikisi ve halk şarkıları ( kadaşları tarafından) — 20.15 Edel ma (Behçet Kemal Çağlar tarafi! 20.30 Şan, solo (Bayan Azize ta! Piyanoda Marcel By refakat 21 Ajans haberleri — 21.15 Stü orkestrası — 21.55-22 Yarınki profi İstiklâl marşı Istanbul : Öğle Neşriyatı: ,>30 pıâkl musikisi — 12.50 Havadis — 13,05-144 niste: Prof, Liko Amar tarafından * Piyanoda Bayan Sabo. Akşam Neşriyatı: 1530 pi musikisi — 19 Safiye: Piyano ve fakatile — 19.30 Konferans: P! Murat (Radyo dersleri) — 20 Müze benri İradan türk d şarkıları — 20.30 Hava raporu — 20 Ömer Rıza tarafından arabca söylev ” Bay Muzaffer İlkar ve arkadaşları dan türk musikisi ve halk şarkıları L yırı) — 21.15 Violon solo: Orhan B da Valantin! 1- Yantut — tazminat Bütün bu kelimelerde ve bu arada (yanıt) sözünde genel anlam olarak tıpkı Hint - Avrupa sözü diye gdııenlen (ant) ta oldu- xıı gibi k karşılık” bu- luyor. (Yam() ile (ınt) ım ıııldıı bir oldniıı ise, jik şel ile apa- çık gorşlebılır (8) tant ıt *tantat capriciosa, 2- Chopin: Noctürne. Hubay: Le Luthier de Crömon. 4- J bay: Hejre Kati — 2145 ORKESTE? Manfred: Tonvvellen Potpoıu'n. 2 - | Rose - Mousse, valse. 3- cotte. 4- Grey: Karama — 22. 15 * berleri — 22.30 Plâkla sololar, opera Vt Tet parçaları — 22.50-23 Son haberler * tesi günün programı. Avrupa : Şu hııde, nrp ve zıd- divet manâsı vermek üzere birçok kelimele- rin başına getirilen (anti) sözünün orijini ancak türkçede izah edileb ri leyh kelime türk . OPERA ve OPERETLER: 14.5 — 14.10 Berlin — 20 Münih — 19,10 — 19.30 Berlin — 20 Sofya, Münih — &* lano — 31.30 Lil — 22.30 Strazburg ” Hubeybatt mülevvene — Cbr l — Kromoplast Hulül — Osmos — Geçişey ” Hummaziye — Oxalidtes — Ekşiyonca- ar Piet Bot'ların tedavisi, Dr. İbrahi Hanif Denker: Pratik hekimlik, Dr. Süreyya Kadri Gür: Kızılay Cemiye- ti, Dr. Ahmed Asım Onur ; Yirmi beşinci alman ginekologi kongresi nasıl oldu ? Fikir Hareketleri 15 ikinci kânun tarihli 22linci sa- yısı şu yazılarla çıkmıştır: C .Bong- |a les; Tıbbi ıstifa ve cinsi ıstıfa, Frank H.. Hankins: Emperyalizm â- milleri, Hüseyin Cahid Yalçın: Meş. rutiyet hatıraları, Henri Seğâğ: Hegel-| in metafizik felsefesi, Lucien Romi- er: Modern “kültür”, G. Mosca: Si- .|yasi mezhepler tarihinde büyük si- malar (Karl Marx), Matbuat hayatı, Will Durant: Filizoflar, hayat ve e- serleri, Clavijo: Timurun sarayında bir ispanyol sefiri. Çocuk Çocuk Esirgeme Kurumu genel (Çocuk) adir derginin (69) sayısı çıkmıştır. Yurd yavrularının sağlık, sosyal kültürel durumlarının inkişa- fına hizmet eden bu kıymetli dergiyi çocuklara, çocuklu ana ve babalara tavsiye ederiz. “Ann“ Çocuk Esirgeme Kurumu genel İamak & üzere, nöbet lıelı.lıyor. bir lnıını tahkimatın umın işinde çılı;ıyordu. Artık yorgunl! eser Zaferin sevinci bitkinliği ortadan kal- dırmıştı. kezi tarafından çıkarılmakta olan merkezi tarafından çıkarılmakta olan | , Hüceyı-ıtı muavine — Synergides — Yar- dımcı hücrele: Hücre — Cellule — Hücre Huzme — Corymbe — Hüzma Ihlamur — Tilleul Irk — Race — Irk Iıîınıhıyc — Cbönopodiac&es — Ispanak- — Ihlamur ağacı Iur çiçeği — Pelargonium — Itır çiçeği İ ;lhv_ı. — Föcondation — | Töreviye, sardonyalar B gîîıîâ’c!tı — Turnagagalılar İlkin bakteriler — Haplobacteries — Ya- Tın bakteriler — Küçük sünbül Kanş — Cancbe — Kanş Kasabisükker — Canne â sucre — Şeker kamışı Karanfiliye — Careyopbyllacdes — Ka- ranfiller Kartallı eğrelti — Fougğre aigle — Kar- tallı eğretli Karanfil — Giroflier — Karanfil Karaağaç — Orme — Karaağaç Karakafes o! o” de — K tu — otu Kara buğday — Bl& noir (sarrasin) — Kara buğday Kara çayır — Ray-grass- — Kara çayır Karahindüba — Dent de lion (Pissenlit) — Karahindiba Kara kavak ağacı — Peuplier — Karaka- Boynuzyapraklılar Karpuz — Pastögue — Karpuz Kavmantarı — Mörule Pleucur — Kav- İlkbahar çiçeği — P: margerit ( !lkbıht güzeli) İlmi ensaç — Histologie — Histoloji, do- kubilik İlmi nebatat — Botanigue — Botanik İnci çiçeği — Muguet — İnci çiçeği İnhilâli plazmai — Plasmolisation — Plas- mabozumu İntifah— Turıeıcenı:e — Sertşqıy Kavun — Melon — Kavun Kavun ağaçları — Passiflor&es — Kavun- ağaçları Kayın ağacı — Hötre — Kayın ağacı Kaymana başı — Echinacactös — Kayna- nabaşı Kazuarine, kazuarinalar, — ee;ı -L-—jı"ıl_ıncı çıglır ş Cassuarina- — K, İntaş — G İsfendanı çınarıi — Çınarı .ııfendıınye — Aoirhığeı Akçı ığaçlıı slânda lıkun — îıcben d’lılıııdo — İs- |S landa likeni İspor — Spor — İspor İstibar — Pollinıııtion Tozlaşma İstiğmat — Stigmate — Dişicik başı K Kabak — Courge — Kabak Kıbılı — Tribu — Oymak Erıble platanoide — (Ana) adlı derginin (1) sayısı çıkmıştır. Yurd yavrularının sağlık, sosyal kültürel durumlarının inkişa- fına hizmet eden bu kıymetli dergiyi çocuklara, çocuklu ana ve (Sonu var) — Taxâes — Porsuklar Kıhve ağacı — Cafâier — Kahve ağacı 0 — Cacaoyer — Kakao Kalensöve — Coiffe-calyptre — Börk Kallkmiye — Arokâbea — Y yosunları Kcçıboynıını — Caroubier — Keçi boynu- iKımilem — Alcbömille — Aslanpençe- Keis — Calice — Yıpırıın Kem — Tnılie — Domalan FW ONSERLERİ ve IORO AFt F t - ORKESTRA KONSERLERİ ve ? FONİK KONSERLER: 9.30 Stol — 19.30 London - Regional — 20 Bıl ter, Frankfurt — 20.30 Kolonya ' Prag — 22 Beromünster, ODA MUSİKİSİ: 9.30 Münih — | Frankfurt — 11.20 Königsberg — 15.30 ? pzig — 15.40 Viyana — 18.20 Droi 22.25 Varşova SOLO KONSERLERİ: 8.30 Münih — 9.30 Breslav — 11 Hambufi 13.50 Beromünster — 16 Stokholm — Frankfurt, Hamburg — 20 Monte Centf 21.15 Paris — 22 Stokholm — 22.15 Ki hag — 22.30 Frankfurt NEFESLİ SAZLAR (Marş v.s.) 12 nih — 17 Strazburg — 19.10 Königsbefi 19.35 Viyana — 21 Roma. Lüypsig — R15 Kalonya Stuttgart — 9.15 ankfıu—: — ıo B — 10.45 Beromünster — 11.15 S 9 Bükreş — 20.14 Stokholm. HAFİF MÜZİK: 6 Hamburg ve di alman istasyonları — 7.30 Prag — 8.25 B burg — 9.15 Stuttgart — 9.30 Hamb Kolonya, Lâypzig — 10 Berlin — 12 & ve Königsberg — 12.55 Viyana — 13 4 — 13.5 Kolonya — 14.30 Breslav, — 15 Hamburg — 15.30 Berlin, Prag Berlin, Breslav, Kolonya, Königsberg, pzig — 18 Berlin — 18.20 Lâypzig — *” Breslav — 20 Hamburg, Stuttgart — Kopenhağ, Tuluz — 21 Köniııbnrı ret Bükreş — 21.20 Kolonya — 21.30 $ K — 22.30 Breslav. i HALK MUSİKİSİ: 8.10 Breslav — |* Ter) — © -— Kındn!ır Kenevir — Cbauvre — Kınevu' (Kendir) Kereviz — Cöleri — Kereviz Kesirülhücre nebatlar — M&tapbytes — Çokhücreli bitkiler ği ıKuirülsımır — Polycarpes — Çokyemiş- iler Kesirülhücre hayvanat — M&tazoaires — cok hücreli bıyvıulır İ Coktü: lile; x. iklılar — Spbönopbyoda — Ka- mayapraklılar Kamış — Roseau — Ka tavsiye ederiz. Kandilli sünbül — Muscari — Kandilli Kestane ıiıcı — Chataignier — Kestane ağacı Ketaniye — Linac&es — Ketenler Keten — Lin — Keten | DANS MÜZİĞİ: 10.30 Münih — Kolonya, Floransa — 22.35 Prag — 23 P kovi, Lemberg, Poznan, Roma — 23.5 ” » Parisien — 24 Brüksel, Lüksemburg: ris - P,T.T., Strazburg. Sürmene'de orta mektep Sürmene, (Hususi) — orta mekteb yoktu. Halk bir mekteb binası yaptırmak üzeredi Fakat, işte, zihnini, başka şeylere her imale et- mek isteyişinde, Arlette yeni bir yüz, yeni bir ta- vur, yeni bir tebessüm, yeni bir bakışla, kâh yal- nız, kâh o adamla beraber görünüveriyordu. Genç kız, bu görünüşlerin her birinde şehvaniyetin ve behimiyetin türlü türlü pislikleriyle bulaşıktı ve bu bulaşık ona dayanılmaz bir cazibe, adeta şeytani bir kudret bahşetmekte idi. Doktor Hikmet, yatağı üstüne yüzü kuyun atıl- dı. Hiç uyuyamıyacağını tahmin ediyordu. Fıkıt, BİR SÜRGÜN alıı TÜ ü mıınlızım, daha vazih ve daha pratik bir tarzda ne olursa olsun sabahı bekl k lâzım gel Sabah ! Ona daha yıl vardı. Yarı kapalı gözleri- nin ucuyla, yastıkların arasından baş ucunda du- ran “Reveille - Matin” e baktı. Saat henüz on iki- ğ tti. Meselâ, akşam üstü düşün- düğü gibi genç kızı doğru yola celb için alması lâ- zım gelen tedbirleri tayin ve tetkike koyuldu. Ya- rın, onunla, ne olursa olsun, kati bir hesablaşma- ye gelmişti. Yuvarlak minenin ort! da yelk dı bul: ktı. Bir defa onun bu geceki yalanını ü ktı ve bu darbe karşısında sersem- la akrebin üst üste gelişleri korkunç bir raymış gibi yü tekrar yastıkl arasına sok- tu ve tekrar melün düşüncesine daldı. Ara sıra, hyeuk olın Arlette'e açık bir. teklif yapacaktı. Lâkin bu tasavvuru o kadar çocukça buldu ki, ü- bundan kurtıılmık için, ri lıtınlıııldın lııç bir haber alamamış olduğunu hatırlamak istedi. Fakat, buna, kabil değil, İızım i başka endişelerle inde bir dakika d dı. Tekrar kâbusuna du. Meselâ, bir aydan be- daldı. Komodinin üstündeki yuvarlak mineye bir nazar daha. Saat henüz 1 olmamıştı. Doktor Hikmet, işte, bu halde kim bilir kaç saat ik kaldıktı ih , birden bire sızı- gelen ehemiyeti veremedi. Sonra, çok beri Ragıb beyi görmediğini düşündü. Derslerini de epeyce zamandır ihmal ediyordu. Bu sömestr'- in sonunda imtihanlar başlıyacaktı. Bütün bunlar, dimağında, ancak birer saniye yer tutabiliyor; son- ra tekrar Arlette, Arlette'e aid resimler, süratle dönen bir sinematograf kordelası gibi beyninin et- rafına dolanarak çevriliyordu. Başını yarıya kal- dırarak gene saate baktı. Saat henüz yarıma geli- yordu. ğ Başka bir çareye daha baş vurdu. Mevzu gene Arlette olmakla beraber, kendi kendisiyle daha sonra, y vermı;tı. Öyle bir uyku ki, bir olııııuluı hiç farkı yoktu. Ertesi gün, şuurunun ta derinliklerinde çınlayan bir çıngırak sesiyle uyandı. Evvelâ bu sesin neyi ifade ettiğini anlıy dı. Z. i ki çınlı ku- laklarıdır. Sonra : “Acaba saat mi ?" Dıdı. Ha- yır; bu sesi kapının zili çıkarıyordu. Bu oıhıh'ıı- yaretçisi kim olsa gerek ?... Yatağının üstünde bin zahmetle doğruldu ve ilk defa olarak elbise- YAKUB KADRI idi ? Zil bir kere daha çalımdıktan sonra sustu, doktor Hikmet, nihayet, ayağa kalk dad. çıkmış; sokak kapısına doğru elini uzatmıştı. Aç- tı. Bu sabah misafiri Arlette idi. Genç kız, artık çıngırağı çalmaktan vaz — geç- miş; bir elinde hn' kığıd parçası, öbüründe bir küçücük | $ taht ü DB lıır ;eyler yıımıiı çalışıyordu. Bonjour; ümidi kesmiştim. Size bir tezkere bırılnp gitmek üzere idim, Bu, Arlıtte'ın doktor Hıkmotın evine beklenilme- dik larda ilk g şlerinden biri değildi. Fakat, bu sabah, bu ziyaret, genç adam nazarında hayret verici, akıl durdurucu bir hâdise mahiyeti- baktı ki, saat on bir olmuş. O zaman, dün gecenin deruni cidali bütün hummalariyle yeniden ruhun- da patlak verdi. Elleri, heyecandan titremeğe baş- ladı; gene, keıdnım bu gibi hallerde, bir kelime söyliyebil den düğüm boğazında du- ğümlendi. Arlette, onu görünce hayret ve eadıııım ııkh- yımıdı t — Ne bugün! Neyiniz K var ? Dedi. 4 — Neyim mi var ? Hiç... Sonra ilâve etti : — Dün gece biraz geç yattım, iyi uyumadım.. Hem bunları söylüyor, hem de Arlette'in kendi- sine verdiği mektubu açıyordu. Mektubun içinde oanlu-ı.lıkbırçekdıhı.lırflıbuıher çeki bıraktı ve mektuba dikkatle göz gezdirir gibi göründü. Fakat hakikatte, hiç bir sa* tırın manasını anlamıyordu. Genç kız soruyordu : a '— Dün gece neden geç yattınız ve fena uyudu- 4 nuz. Sakın Madame Margueritte'in yemekleri do- h | kadar solgunsunuz, iöati ni aldı. Genç kız : '— Girebilir miyim ? Size evinizden bir mek- tub getiriyorum ve zannederim, başka bir şey da- '— Buyurunuz. Bir dakika şu odada bekleyin. Şimdi geliyorum. Ve yatak od dönerek kendisine biraz çeki düzen vermek istedi. Buruşmuş esvabları, karma siyle hattâ kunduralariyle uy ş kalmış olduğu nun farkına vardı. Niçin ? Dün gece sarhoş mu 4D aü dük eaBl erike X ha el deli iz karışık saçları ve yirmi dört satlik sakaliyle iğrenç bir halde olduğunu hissediyordu. Bu sırada, bir de v Doktur Hikmet omuzlarını silkti : — Hayır, dedi; Sizi, Rochechouart cıddeııd' bırıktıklın sonra hava almak için epeyce dola$ş- tım. Ondan sonra da yorgunluktan mı, nedir, uyu" — yamadım. 'AŞ Arlette : Miz ahai B ektle : iismE ra ını ? Anlımıyorıım, dedi. — Evet; size haberiniz olmadan oraya kl“ nhhı etmiştim.