11 Kasım 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K UL US Yabancı basında gördüklerimiz Tokyo ve Cenevre Yazan: Michel Robs Brüksel konferansı çalışmalarına başlamıştır. Belçika tarafından, Va- şington muahedesini imzalayan bütün diğer devletler gibi davet edilmiş olan Tokyo hükümeti, iştirâki kabul etme- di. Japon hükümeti tarfından, bu reddi mazur göstermek için Tesmen ileri sürülen sebeblerden biri de Brüksel konferansının Milletler ce- miyeti organları tarafından teklif e- dilmiş olmasıdır. Japonya, bu suretle, Millelter cemi- yetinin Uzak şark işlerine müdahale- sine karşı şaşmaz muuhalefetini bir kere daha teyid etmiş olmaktadır. 1933 de kararlaştırılan Cenevre ile alâka kesilmesi, 26 mart 1935 denkeri kati- leşmiştir. Ancak hatırlatmak lâzımdır ki Ja- jonya, Milletler cemiyetinden ayrıl- makla beraber, enternasyonal iş orga- nizasyonunun azâsı kalmak istemiştir. Daha da MANİDAR olan “taraf” : ja- pon murahhasları Milletler cemiyeti- nin, afyon ticaretini önlemek, man- dalar komisyonu veya ham madde- ler komisyonu gibi bütün teknik or- ganlarında işbirliği yapmaktadırlar, Bir Berlin gazetesinin dediği gibi bu- rada yalnız bir şekil çalışması, veya “sembolik bir hazır bulunuş,, mevzuu bahs değildir. Bilâkis, Japonyanın murahasları, bütün seanslara iştirâk eden ve bura- da milli menfaatlerini meharetle mü dafaa ederek büyük bir faaliyet gös- termektedirler, Fakat bu Cenevre komiteleri içinde japon mürahhaslarının vaziyetinin kolay ve müsaid olduğunu zannetmek hatâ olur. Meselâ afyon hakkındaki müzakerelerde, japon delegeleri her celsede ingiliz ve amerikan murahhas. Tlarımdan —çok şiddetli tenikiülere mas ruz kalmaktadırlar. Mandalar komis- yonunda. az zaman önce, Pasifik a dalarının takviyesi meselesinde ağır bir münakaşa olmuş ve japon murah- hası birçok can sıkıcı suallere cevab vermek mecburiyetinde kalmıştı. Bununla beraber Japonyanın Mil- letler cemiyetindeki cemiyet dışı bu elbirliğine bir kıymet atfettiği mu- hakkaktır. Japonyanın Cenevrede bir enternasyonal konferanslar bürosu vardır. Ve bu, hakikatte, cemiyetin â- zâsı olmıyan bir devletin daimi dele- gasyonundan başka bir şey değildir. Japonya Avrupada söylenenlere, kendi mümessillerinin avrupalılara söylediklerine hiç ehemiyet vermez. Bir tek kaide tanır: milli menfaat dü- güncesi bütün diğer mülâhazaları göl- gede bırakır. Ve Japonya, günün i- cablarına göre Milletler cemiyeti me- todlarının taraftarı veya aleyhtarı, cemiyetin dostu veya düşmanı olacak- tır. Şimdilik Tokyo hükümeti Avrupa- da ve Birleşik devletlerde Japonya- nın Çindeki harbçu teşebbüslerine ka- ti surette muhalif bir kamoy teşekkül ettiğini farketmektedir. Milletler ce- miyeti, bu kamoy hareketinin bir nevi birleşme merkezidir. Onun için Ja- ponya şimdi cemiyete karşı kati su- rette muhalif bir cebhe almakta ve Avrupada cemiyet dışr devletlerin İ- talya ve Almanyanın müzaharatini te- mine çalışmaktadır. Japon diplematları bir yanda İtalya ile yakınaşırken, —öte yandan Por- tekiz ve Polonyanın yardımını elde etmeye çalışmakta, Tokyonun politi- kasındaki antisoviyetik karakteri lü- zumuna göre artırmaktadır. Fakat bütün bunlar Japonyanın, dış aksiyonunun istikametini katı su- rette tesbit ettiğine delâlet etmez. Ya- rın Milletler cemiyetinde ham mad- deler meselesi sarih bir şekilde ortaya konulursa, Japonyanın derhal Cenev- re çalışmalarına iştirâke talib olacağı ehemiyetli ekonomik avantajlar yal- nız cemiyet azâlarına inhisar ettirile- cek olsa, Japonya, hiç tereddüd etme- den Cenevre organizasyonuna alınma- sını taleb edecektir. Japonya doktrin sahibi değildir; hiç bir ideolojiye bağlanmaz. Asyanın en büyük devleti olmak ve bunun için her çareye başvurmak niyetindedir: bu çare ister harb, ister Avrupa ile, veya onsuz diplomatik çalışmalar ne- ticesinde elde edilecek olsun, Japonyanın durumu şu basit for- mülde hüulâsa olunabilir: her neye mal ”Hiç bir ideolojiye bağlı olmıyan Japonya ekonomik menfaatler teklif edilse milletler cemiyetine derhal girmeye amadedir,, Tribune des Nations'dan olursa olsun iktidar sahibi olmak az- mi. Milletler cemiyetinin Japonyayı tekrar kendi içine almak istiyeceği gün, ona bazr ekonomik veya mali a- vantajlar teklif etmek kâfi gelecektir. Fakat, şimdilik mevzuubahs olan bam- başka bir şeydir: devletler, bilâkis, Japonyanın Çindeki macerasına niha- yet verecek çareleri arıyorlar. Muvaffak olacaklar mı? Şüpheli. Yalnız haşin kuvvet, askeri müdaha- le Japonyanın fetih teşebbüsünü dur- durabilir. Fakat ne Brüksel, ne Ce- nevre askeri tedbirlerden bahsedecek değildir. Milletler cemiyeti, 1935-36 hazin tecrübesinden sonra ekonomik silâhı Japonyaya çevirmeye kalkışmı- yacaktır. Fransa Komünizm aleyhindeki pakt etrafında Paris gazeteleri, 6 son teşrinde Ro- mada Almanya - İtalya ve Japonya a- da imzal komünizm aleyh- darı pakt hakkında neşirlerde bulun- mağa devam etmektedirler. Eko dö Pari diyer ki: “A'man ve italyan diplomasisi için, 6 sonteşrin muahedesi, her şeyden ön- ce, diğer devletlerin dahili işlerine müdahale için bir âlettir. Şimdiki hal- de pek muhtemel olarak bilhassa orta Avrupada kullanılacaktır. Bununla beraber şimdilik bir tesiri şurada gö- rülmüştür: Brüksel konferansı.” Övr gazetesi diyor ki: “Kor diplomatik'in fikrine göre, Almanyanın hedeflerinden birisi, bir nevi mukaddes ittifakın merkezini teşkil eylemektir. Bu mukaddes ittifa- kın antikomünist ideolojisi, - alman- ların dediklerine göre muvaffakiyet- le - Cenevre müessesesine rekabet e- decektir. Er Nuvel diyor ki: “Bu muahedenin vereceği netice, yeni kızıl kuvvetin korkuya düşme- sinden ziyade, bu yeni mukaddes itti- fakın “diktat”ları karşısında demok- rasilerin daha ziyade birbirlerine yaklaşması olacaktır.” Repüblik diyor ki: “Komünizm bir bahanedir. Esasta, bu üç devletin istediği nedir? Dünya- ya hakim olmak değil mi? Bununla beraber şurasını da ilâve etmek icab eyler ki, bu üç devletin de ekonomik ve mali kuvveti ve mukavemeti bu tarzda bir işe dayanacak mahiyette değildir.” Amerika Bir taktik hatası... Nevyork Herald Tribün gazetesinin Çin - japon harbı hakkında bir “tak- tik hatası” başlığı altında yazmış ol- duğu bir baş makalede deniliyor ki: “İnsan mizacı üzerinde #aprlan tet- kiklerde umumi surette müşahede edil- miştir ki bazan şiddetli nefret hissi insanlarda ölüm korkusunu yener. Öy- le tasavvur olunur ki şarklı milletler. de kaynama noktası, garb milletlerin- kinden daha aşağıdadır. Çünkü orada ferde fazla kıymet verilmediğinden ölüm de müthiş bir mefhum değildir. İşte japon askerlerinin Çinde per- vasızca yaptıkları mezalimin sebebi- ni burada aramak doğru olur. Bütün bu icraatın gayri insani ol- duğunu bir tarafa bırakınız, acaba bü- tün bunları yapmakla erişilecek" bir maksad, bir gaye ve bunları mazur gösterecek bir taraf var mıdır? *«ve bir cevab Birleşik Amerika piyadeleri birli- ğine mensub yarbay E. F. Harding, “Piyade gazetesi”nde bu mevzua da- ir yazdığı bir makalede yukarıki su- ale menfi cevab veriyor. “Hava kuvvetinin suiistimali” baş- lığını taşıyan bu makalede muharrir, “Eğer harb, bir ceza usulü olarak tat- bik olunuyorsa bunda gösterilecek şiddetin müsbet değil, menfi tesirler ini VURUNRRRNUKURNR NK UNEYUNRUNERERARERRARUNER NU japonlaım akıllıca hareket etmedik- leri hakkında ileri sürülmüş diğer mütaleaları teyid etmektedir. Japon harb lordlarının asgari mas- raf, asgari enerji ve asgari kuvvet sarfiyle asgari müddet içinde Çini ya- tıştırmak ümidinde oldukları anlaşı- lıyor. Halbuki şimdi tayyareleri, topları ve denizaltı gemileri vasıtasiyle ma- sum insanları öldürmek suretiyle kar- şılarında çinlilerin nefretinden bir mukavemet dıvarı vücuda getirdikleri gibi, bütün dünyayı da kendi aleyhi- ne çevir2rek bu teşebbüsün uzun za- man sürmesine zemin hazırlıyorlar, “Piyade gazetesi”nin anlattığına göre işte bu vaziyet, bir taktik hatâ- sıdır. Bulgaristanda endüstri işleri Bulgar ticaret ve sanayi odaları- nın direktifi ile bulgar endüstrisinin kuruluşunun yüzüncü dönüm yılı par- lak tezahürlerle kutlanmaktadır. Bulgar endüstrisinin temelini 1834 senesinde İslimiye kasabasında ilk yün dokuma imalâthanesini vücuda getiren ve fabrikacılıkla anrlan Dob- ri Jelezkof adında bir bulgar atmış- tır. Bugün büulgar ticaret ve sanayi odaları bu zat namına bir büst hazır- latmışlar ve açılma töreni münasebe- tiyle bütün Bulgaristanda bulgar en- düstrisi hakkında geniş mikyasta pro- pagandalar tertib etmişlerdir. Gazetelere göre “fabrikacı,, Dobri Jelezkof, osmanlı imparatorluğu da- hilinde ilk endüstri müessesesini mey- dana getirmiş olmakla padişah Mah- mud tarafından büyük bir teşvik gör- müş ve himayeye mazhar olmuştur. Sultan Mahmud tarafından “ısdar bu- yurulan” bir fermanda “imparator- luk dahilinde fabrikacr Dobri gibi eşhasın himayei şahaneye mazhar o- lacakları ve her türlü vergi mükelle- fiyetlerinden muaf tutulacakları..,, bildirilmiştir. Slovo gazetesi diyor ki: Sultan Mahmud bu basit sözlerle imparator- luğun endüstriyel politikasını çiz- miştir ve bu davanın şerefi, onu ilk önce kuran bulgar Dobriye aiddir. Bu adam, binbir türlü sarsıntılar ge- Çiren imp Tüküer şqı- rüyen ve muvaffak olan bugünkü bul- gar endüstrisini yaratmıştır. Bu iti- barla “fabrikacı” Dobri'nin hatırala- rı önünde derin bir kadirşinaslıkla ve hürmetle eğilmek her bulgarın vâ- tan borcudur. 1834 de İslimiyede bir yün tarağı ile temeli atılan bulgar endüstrisinin bugünkü durumu hakkında bir fikir vermiş olmak için bazı rakamlar gös- terelim: Mir gazetesine göre 1936 senesi zarfında Bulgaristanda mevcud en- düstri müesseselerinin sayısı dokuz bindir. Bunlarda 85 bin işçi çalışmak- tadır. Bu amelenin aldığı senelik üc- ret bir milyar levayı bulmaktadır. Bu müesseselerin mamulâtı ise senevi 5 - 7 milyar leva kırymetindedir. En- düstri müesseselerinin senevi iki mil- yar levalık ham madde istihlâk ettik- leri nazarı itibare alınırsa, bu işdâ ça- lışan işçi sayısı o nisbette artacaktır. Zora gazetesine göre, bugün Bul- garistanda 1200 büyük ve 7466 daha küçük endüstri müessesesi vardır. Bunlar dokuz milyar levadan fazla paraya malolmuştur. 1936 senesi ista- tistiklerine göre 1014 endüstri mües- sesesinde 46 bin işçi ve memur bulun- maktadır. Bunlara verilen para sene- vi 737 milyon levayı bulmaktadır. Ay- nı sene zarfında endüstri müessesele- rinde üç milyar 762 milyon leva kıy- metinde ham madde istihlâk edilmiş- tir! Bunların iki milyar 412 mil- yon levalığı yerlidir. Bu müesseseler 1936 yılında 198 milyon kilogram ya- nıcı maddeler (petrol ve benzin gibi) istihlâk ve 110 milyon levalık elek- trik sarfetmişlerdir. Aynı sene zar- fındaki istihsalât kıymeti altı milyon levadan fazladır. Bütün basın bulgar endüstrisinin bugünkü parlak durumunu alkışla- maktadır. İsviçre Bir casusun ölümü Le Temps gazetesine İsviçreden bildirildiğine göre Sen - Gal kantonu hapish. inde mevkuf bulunan bir gösterdiği ve i mu büsbütün kamçıladığı görülmüştür. Halbuki harbın en mühim maksad ve gayesi düşmanın mukavemet kabi- liyet ve isteğini yok etmektir. Halbu- ki bütün sivil halkı da hücuma maruz bulunan bir millet, düşmanını yenmek kudretini gittikçe arttırır.” Sae casus kendini ölürmüştür. İsviçre ga- zetelerinin yazdıklarına bakılırsa Ges- tapo tarafından İsviçrede takib ve te- cessüs işlerinde kullanılmış olan Frank ismindeki bu adam daha evel Hollanda, Avusturya, Fransa, Belçi- ka ve Çekoslovakyada da bu gibi hiz- tlerde bul 'Temamiyle askeri olan bu mak Yfıbancı kan taşıyan Mqun kategorisi bini cileri arasında ikinciliği kazanan asteğmen © Ha 1 osa Orduatı müsabakalarına, evelce haber verdiğimiz gibi, dün Atlı Spor kulübü sahasında devam edilmiş ve üç gündenberi devam eden müsaba-« kaların & ları belli ol Yerli kanı taşıyan hayvanlara bi- nenler arasında birinciliği teğmen Salâhaddin İlal, ikinciliği asteğmen Enver Alat, üçüncülüğü asteğmen Fazlı Kocagüney kazanmışlardır. Yabancı kan taşıyan hayvanlar kategorisinde biniciler arasında bi- rinciliği teğmen Faik Emre, ikinci- liği asteğmen Salâhaddin Orhun, ü- çüncülüğü teğmen Ahmed kazanmış- lardır. Öğrendiğimize göre yabancı kan hayvanlar kategorisinde birinci gelen ve adı Savul olan hayvan Mareşal Fevzi Çakmağın bir kısrağından do- ğarak memleketimizde yetişmiş bir ingiliz yarı kanıdır. Evelki günkü 36 kilometre yoru- cü yürüyüş ve dünkü mâni atlama müsabakaları hayli çetin ölmüş, mü- sabakacı subaylar 40X80 lik bir müs- tatil içine konulan 12 manii oldukça dar dönüşler yapmak mecburiyetinde kalarak atlamışlar, bu süretle evelki günkü sıkı yürüyüşten sonra mâni müsabakasını da muvaffakıyetle ni- hayete erdirmişlerdir. Müsabakalar bittikten sonra, ka- zanan ekip, enternasyonal müsabaka- lara giren hayvanlarla gösteri hare- ketleri yapmışlardır. Dünkü müsahakalarda Ordu Mü- fettişi, Genel Kurmay İkinci Başka- nı ve diğer generallerle bazı mebus- larımız müsabakaları büyük bir alâka ile seyretmişlerdir. Cumartesi günü saat 15 de Atlı Spor kulübü sahasında ekipe dahil o- lanların kendi aralarında müsaba- kalar yapılacaktır. Şimdiye kadar yapılan müsabaka- lar süvari zabitlerimizin binicilikteki büyük ihtısas ve kabiliyetlerinin gü- zel bir tezahürü olmuştur. ştur, Sovyetler Birliği Polonya nezdinde de bir teşebbüste bulundu Varşova, 10 (A.A.) — Havas muha- birinin öğrendiğine göre, sovyet mas- lahatgüzarı Vinogrados son günlerde hariciye nazırı B. Beck nezdinde bir teşebbüste bulunarak, eğer Polonya hükümeti Almanya - İtalya - japon a rasında aktedilen antikomünist paktı na iltihak ederse, Sovyet hükümeti- nin bu hareketi Sovyetler birliği aley- hine hasmane bir hareket telâkki eyli- yeceğinden Varşova hükümetini ha- berdar etmiştir. Yerli kan taşıyan yvanların binicileri sında birinciliği kazanan Salâhaddin İl ha ard' Yabancı kan taşıyan M kategorisi binicileri arasındd teğmen Kıymetli binicilerimizd. üçüncülüğü h Ahmed Suad atlarken B. Şotan'ın Finans komisyonundaki izahları B. Bonne ile öteki bakanlar arasında anlaşmazlık yok Paris, 10 (A.A.) — Parlamento finans komisyonunda IB" vaziyet hakkında izahat veren başbakan B. Şotan, finans baki nı B. Bonne ile kabinedeki diğer bakanlar arasında ınlqmliı, olduğu hakkındaki haberleri katiyetle tekzib etmiştir. B. Şotan, şimdiye kadar bu kabil- den ufak bir anlaşmazlığa hakemlik etmemiş ve B. Bonne masrafların kı- sılmasını teklif ettiği zaman hiç bir bakanın protestoda bulunmamış oldu- ğunu bildirmiştir. Başbakan, büdce muvazenesinin muhafazası ve masarifin her türlü tezayüdünün önüne geçilmesi lüzu- munda ısrar etmiştir. Başbakanın bu izahatından sonra bir müzakere yapılmış ve bu müza- kere sırasında komünistlerden Dük- los, hükümetin büdce i hakkındaki görüşüne iştirak etmemek- te olduğunu söyliyerek ve kendi fırka- sının tezini ileri sürmüştür. Bu teze göre mali bir reform yapılması zaru- ri bul ktadır. Komü mebus, kabinenin mali politikasını bir “bak- kal” 1n politikasına benzetmiştir. Bu bakkal tabirini hoş görerek diline dolayan B. Şotan, biri, işini e- konomik bir kaygı ile idare eden, ö- teki yalnız istikbale bağlı tahminle- rine güvenerek mevcudunu israf e- den iki tacir arasında bir mukayese yapmıştır. Umumiyetle zannolunduğuna İ’ re masarifin tetkiki 20 ikinci te doğru bitecek ve mecliste umumi vi zakere ay nihayetinde başlıya: ğ Paris, 10 (A.A.) ) meclisi, parlâmentonun yeniden tof! lanması tarihi olarak 16 ikinci t tesbit etmiş ve beynelmilel ser(”, 1938 de yeniden açılmasına karar yf miştir, Belgrad;mizonu kumandanı kendisini öldürmek istedi Belgrad, 10 (A.A.) — Avala 2İ sı tebliğ ediyor: Belgrad ga.rni'o kumandanı Orgeneral 'Tomiç İM ; yarısı odasında kalbine bir mb:; kurşunu sıkmak suretile kendi ’ öldürmeye teşebbüs etmiştir. sıhi V ziyeti çok ağırdır. Askeri ma.b”d, hemen tahkikata girişmişlerse dîlf hareketin sebebini henüz tesbit ı,ı, memişlerdir. Ancak son zamani#', generalin sık sık asabi buhranlar * çirdiği görülmekte idi. d

Bu sayıdan diğer sayfalar: