30 - 3 - 1937 ——— - ULUS ——— 6 — Cı_-ıık'ave Kırılmış hayatlar — İngiliz hikâyesi — İhtiyar Daniel, işsiz kalmasından altı sene sonra, birçok işsizler gibi ge - ne kaza ve kaderin kendisine bir iş ih- san edeceği ümidinde idi. Onun için eski kapı yoldaşlarından kime rastgelse mutlaka sorardı: — Ne var, ne yok? Son haber nedir? Bir takım patronların eski işleri gözden geçirdikleri ve tekrar işe baş - lamayı düşündükleri hakkında şayialar çıktıkça bu ümidi daha fazlalaşmıştı. Bu haber, kasabaya yayılınca herkes ilgilenmiş, herkesin ümidi — artmıştı. Ondan sonra resmi bir tekzib çıkınca gene hepsi normal sessizliklerine dön - müşlerdi. Arada sırada ihtiyar Daniel ile bir- kaç arkadaşına eski çalıştıkları yeri ge- zip dolaşma müsaadesi verilirdi. Bu, onların biricik zevkleri olurdu, Çünkü © zaman, refah ile geçmiş eski günleri- ni hatırlarlardı. Hele eski makinelere baktıkları za- man sevinçlerine son bulunmazdı. Bi- risi: — Jack Jones bu tulumbayı işletir- di, derdi, ben o zaman soğuk testere makinesinde çalışırdım. Bir başkası, başka bir hâdiseyi ha - tırlardı: — Onun parmaklarını makine de bu değil mi ya? İhtiyar Daniel uzun zaman susup konuşulanları dinler; ondan sonra sı lenirdi: — Hele biraz bu tarafa gelin! ve es- ki demirhanenin yoluna doğru yürür - dü. Oraya vardıkları zaman karşıların- da su birkintileri, kırılmış camlar, örs- ler, çekiçler ve kendi haline bırakılmış âletler görürlerdi. O âletler ki bir za- manlar onlara mücevher kadar kıymet- li görünürdü: Demirhaneyi ihtiyar Daniel idare ederdi. Şimdi © günleri hatırlıyarak yerden eski bir vida alır ve sanki he- men kıirılip bozulacak bir çiçekmiş gi- bi itina ile onu elinde tutardı. Orada kendi yanında balyoz kulla- nan Jim Morgan'ı hatırlardı.. Bu arka- daş, bir iş bulabilmek için Londra'ya gitmişti. Acaba şimdi ne olmuştu? Bir aralık orada iken ellerine baktı. Bunlar hâlâ kuvvetli idi. — Ben, şimdi eskisinden daha fazla çalışabilecek bir haldeyim. Yalnız - bic fırsat çıksa... Bir fırsat çıksa, . Arkadaşları şu yan: buyanı dolaşırlar- ken ihtiyar Daniel buharla işleyen çe - kicin yanına gitti. İhtiyarında olmıyacı bir hareketle eli silindire gitti, Silin - dir, ölüm kadar soğuktu. O zaman, his- setti ki makine de kendisi gibidir. İki- si de çalışmağa hazırdırlar; fakat ikisi- ne de iş verilmemektedir. İstedikleri bir fırsat:n çıkması idi; o zaman ne ça lışacaklar, ne çalışacaklardı... * Daniel işletme koluna da elini sür- dü, Elini bu kola, bir at sahibinin bü - yük bir yarış kazanmış hayvanının boy- nunu okşayışı gibi sürüyordu. Gözleri yaşla dolmuştu. Ne kadar €candan çal:şmıştı burada, kendisi işin bir parçası değildi; iş onun bir parçası idi. Bunlar, onun hayatı demekti. Bun- Jar kapandıktan sonra hayat da dur- muştu. Şimdi ümid ederken bile kud - retini boşuna harcamış oluyordu. Bu adamlar, sessizce odayı terket- tiler. Birisi demir rayların üzerine eğil- di; bir ucuna basılmış olan markaya baktı. Bir tanesi, hiç kimseye hitab etmi yerek, yalnız hatırladığını yüksek ses haline getirerek diyordu ki: — Harbta.. harbta ben Filistindey- dim. Bir gece cephe gerisinde at üze - Tinde giderken ay ışığında kumlar içe- risinde bir şeyin parıldadığını gördüm. Attan indim ve dikkatli — dikkatli ona doğru süründüm. O, şimdi tekme - lediğimiz ray nevinden bir madendi, * İki sene memleketten uzakta kal - Mmıştım. Geri gelip de bu markayı gö - Tünce az kalsın, feryadı basıyordum. Ba- na neler hatırlatmadı bu... İhtiyar Daniel: — Tuhaf, dedi, o kasaba, demek şimdi unutulmuştur. Bizim yaptığımız çelik nerelere kadar gidiyor bakın da biz ne haldeyiz? Fabrikadan çıktılar, İhtiyar Daniel arkadaşlarından ayrılarak evinin yolu- kaptırdığı Yazan: İslwyn Williams nu tuttu, Kütüphanenin önünden geçti. Burası o kadar ışıklar içinde idi ki ken disini davet ediyor gibi ıdi. Girdi ve bir sandalyaya oturarak önünde duran mec- muayı aldı. * Biraz sonra okumayı bırakmış, arka- daşlarını tetkike başlamıştı. Çoğunu ta- nıyordu. Hepsi işsizdiler; hepsi de iyi işçi idiler. Hepsine güvenilebilirdi; hep si, eğer kendilerine bir fırsat verilecex olursa bunların yapmıyacakları iş yok- tu. Bir fırsat verilirse! ihtimal ki bu fırsat hiç verilmiyecekti. Onlar, bunun tohumlarını ekmek için seğirttikçe bu ümid, gittikçe zayıflıyor, bu arada ka- faları ve vücudları çürüyordu. Daniel, saatine baktı. Dokuza geli - yordu ve kütüphanenin kapanma saati yaklaşmıştı. Herkes, sık sık, saatine ba- kıyordu. Hemen hemen hiç birinin aklı okudukları şeylerde değildi; vakit çeç- sin diye oturuyorlardı orada. Dakikala- rı, günleri ve seneleri geçirmek ve dai- ma beklemek için... Daniel saatine bir daha baktı. Kar - şıda asılı duran bir ilân “süküt,, tavsi- ye ediyordu. Sanki böyle ilâna lüzum varmış gibi. Bu adamlar, zaten, daimi bir süküt içinde idiler. Saat dokuzu çaldı ve Daniel kalkıp evine gitti. Karısı sordu: — Bir haber var mı? — Hiç bir şey yok. Allah ne verdiyse yediler; yıkanıp yatağa hazırlandılar. Karısı, merdiven- lerden yukarı çıkarken — Geç kalma Dan! dedi. O da karısının arkasından çıktı. — Yarın yeniden baş vuracağım. Bu kâğıdı doldurunuz; lütfen imza ediniz. Bu kartı her zaman beraberinizde ge tiriniz! bu iş hoşuma gitmiyor. * Karısının biricik cevabı şu oldu: — Kediyi dışarıya çıkardın mar? Yatağa uzandılar. Uyku, ömürleri sıkıntı ile geçenlerin gözüne kolay ko- lay girmez. — Saat on biri vuruyor. — Evet, benim saatim ileri olmalı. Sükünet. Bir kapının vurulduğu duyuldu. — Kimin kapısı bu? — Bekçi Corc'un Daniel, bir zamanlar işini bitirip e- vine döndüğü zaman ne kadar mesvd olduğunu hatırladı. O zaman evine ve ailesine kavuşmak ne büyük bir saalet olurdu. İçinde çalışt:ğı odanın kapısı- nr ne büyük sevinçle kapardı. Bu kapı, artık ebediyen kapanmış- tı. & — Goodnight Mag. — Goodnight Dan. Parlâmentolar kongresi Roma, 29 (A.A.) — Parlamentolar kongresi, 18 milletin iştirakiyle şembe günü açılacaktır. per- Programda, bilhassa ekonomik me- seleler arasında iptidaf maddelerin da- ğılması, gümrük maniaları kambiyolar paraların sat:nalma kıymeti meseleleri bulunacaktır. Belgrad'da bir çocuk kaçırma vakası Belgrad, 29 (A.A.) — Kont Ciano'. nun hareketi esnasında Zemcun tayyare meydanında heyecanlı bir sahneye şa- hid olunmuştur. Saat 11 de tanınmış is- veçli sosyalist avukatın zevcesi Madam Daisy Helekius, evvelki gün kaybolmuş olan 12 yaşında oğlunu aramak üzere göz yaşları içinde tayyare meydanına gelmiştir. Çocuğu kaçırmış olanlar, 10 dakika sonra Berline hareket edecek o0- lan bir tayyarede yer almış bulunuyor- lardı. Annenin israrı Üüzerine zabita, bu adamları tayyareden indirmiştir. Çocuğu kaçıranlar, Bn. Helekius'ün erkek kardeşi ile annesidir. Bunlar, ço- cuğun mirasını ele geçirmek istiyorlar- dı. Bunlar, çocuğu evelki gün Belgrad'. da cadde ortasında zorla yakalyıp götür- müşlerdi. Çekoslovakya ve Avusturya B, Hodza Habsburğ'ar için ne düşünüyor? B. Hodza Paris, 29 (A.A.) — Ekselsiyor ga- zetesi, hususi muhabirinin Çekoslovak- yada Başbakan B. Hodza ile yaptığı bir görüşmeyi neşretmektedir. (Gazeteci, B. Hodza'ya şu suali sor- müştur: — Habsburgların tahta çıkarılması ihtimali hakkındaki kanaatiniz nedir? B. Hodza şu cevabı vermiştir: “— Habsburgların tahta çıkarılışı, ne sulha ne de orta Avrupa istikrarına hizmet eder. Bundan dolayı Çekoslo- vakya Habsburgların tahta dönmesine bütün kuvvetiyle karşı koymaktadır. Bununla beraber, bu vaziyet Avustur- ya ile olan dost münasebetlerimizi de- vam ettirmeğe ve hattâ takviyeye kati- yen bir mani teşkil etmez. İsteğimiz şudur: Ne Almanyaya iltihak, ne Habsburg- lara, Fakat Tuna memleketleri işbirliği çerçevesi içinde müstakil bir Avustur- ya. — Bazıları küçük antant blokunun sarsılmiş olduğunu söyliyor? — Bir slovak ata sözü vardır: Ölümünden bahsedilenlere allah çok uzun ömür verir, İşte küçük antantın vaziyeti, bu atalar sözüne uyar. — Çekoslovakyanın Almanya ile bir pakt imzalamak üzere bulunduğunu söyliyorlar — Evet, bilmiyorum neden, bu me- seleden çok bahsediliyor. B. Hodza, mülâkatın sonunda Fran- sa hakkında da şunları söylemiştir: — Bizim için Fransa, yalnız bir dost ve müttefik olarak kalmamakta- dır. Fransa, manevi kuvvetini ziyade- siyle takdir ettiğimiz kardeş bir cum- huriyettir. Fransaya karşı olan hissi- yatım:z, küçük antanta karşı olan dost- luğumuz gibi, tarihin mahsulüdür. Ve bundan dolayı da çok kuvvetlidir. Hindistanda karışıklıklar Londra, 29 (A.A.) — Delhi'den bil- dirildiğine göre, yeni anayasaya karşı Bengal vilâyetinde yapılan bir gösteri esnasında polis eski kongre partisinin Bengal grupu sekreteri ile parti mensub- larından 16 kişiyi tevkif etmiştir. Bobay valisi hükümet teşkili için seçimde mağlüb olan partileri kendisiy. le müzakereye davet etmiştir. Madras valisi de buna benzer bir tceşbbüste bulunmaya karar vermiştir. Jabdoba madenlerinde çalışan üçbin işçi reislerinin ve diğer bir kısım işçi- nin tevkif edilmesi üzerine grev ilân et. mişlerdir. Mecusilerle müslümanlar arasında Londra, 29 (A.A.) — Hindistanda Pincap şehrinde mecusilerle müslüman- lar arasında pazar günü bir takım müsa- demeler olmuştur. İntizam ve sükünu yerine getirmek İstiyen polis memurları taşa tutulmuşlar- dır. Bunun üzerine zabıta, silâh kullan- mak zorunda kalmıştır. Neticede 8 kişi ölmüştür. 20 kadar da yaralı vardır. lKamutayıhmtopIantısı Jandarma subayları idare amirlerine vekâlet edecek lar kanununun bir idare hukuku demek olduğunu izah ederek projenin evvelâ dahiliye encümeninde tetkikini istedi. Reye konan takrir kabul edildi. Jandarma subayları vali, kayma- kam ve nahiye müdürlerine vekillik edebilecek. Bundan sonra, jandarma kanununun 18 i maddesinin tefsiri hakkındaki hükümet tezkeresi dolayısiyle milli mü- dafaa encümeninin hazırladığı ve da- hiliye encümeninin aynen kabul ettiği madde okundu. bu maddeye göre: “Ka. nun ve nizamnamelerin ve bunlara müstenid salâhiyattar makamlardan verilen emirlerin mükellef tutamadığı hiç bir iş jandarmadan istenmiyecek ve jandarma hiç bir suretle esas vazifesi dışında kullanılamıyacaktır. Ancak za- rurf hallerde iç bakanının emriyle jan- darma subaylarının muvakkaten vali, kaymakam ve nahiye müdürlükleri ve- killiklerinde kullanılmaları caiz olmak- tadır.,, Dahiliye Vikilimizin izahları Muhtelif hatiblerin bu mevzu üze- rindeki düşünceleri dinlendikten sonra iç bakanı B. Şükrü Kaya söz aldı ve şu izahlarda bulundu: “— Bu kanun istisnai bir kanun- dur. Biz jandarmayı, eski meclisi idare. ler gibi, eski mahalle ihtiyar heyetleri gibi herşeyi yapan ve her şeyi kendisi- ne tevdi edilen bir kuvvet olmakatn çı- kararak kendine verilen vazifelerin, ka- nunda muayyen ve sarih hükümlerle ve- rilmesini iltizam ettik. Bunun içindir Filistinde karışıklıklar Kudüs, 29 (A.A.) — Filistinin şi- malinde karışıklık devam etmektedir. Hayfa civarında Jenin'de haydut- lar dört arabayı durdurarak - içindeki yolcuları soymuşlardır. Secera'da tethişçiler bir ğahudi kö- basmışlarsa da polisin müdahale- (Başı 1. inci sayfada) I yü Si üzerine kaçmağa mecbur olmuşlardır. Camiler fransız seyyahlarına kapandı Kudüs, 29 (A.A.) — Camiler, fran- sız gemilerinin arab limanı olan Yafaya uğramıyarak muhtelit liman olan Hay- faya uğramakta olmalarını protesto et- mek maksadiyle kaprlarını sistematik surette fransız seyahlarına kapamışlar- dır. Müslüman mahfiller, bu tebeddülü arablar aleyhinde bir boykotaj mahiye- tinde telâkki etmektedirler. İrlandada kanlı çarpışmalar oldu Düblin, 29 (A.A.) — 1916 isyanının yıldönümü burada tesit edilmiştir. Me- rasime B. de Valera başkanlık etmiş- tir. Nevport'ta ve Castebar civarında, gösteri yapmak istiyen cumhuriyetçiler bazı hâdiselere sebebiyet vermişlerdir. Göstericilerle polislerden 20 kişi kadar yaralanmış 40 kişi kadar da tevkif e- dilmiştir. Bir ingiliz kadını dört çocuk birden doğurdu Londra, 29 (A.A.) — Bir kadın üçü kız biri erkek olmak üzere dört çocuk doğurmuştur. Kızlardan biri doğarken, erkek çocuk da doğduktan 12 saat son- ra ölmüştür. Diğer iki çocuk sağdır. Hilmi Malik'in Eserleri Çocuk Ruhu ve Terbiyesi (kalmadı) Yaratıcı Küçük İnsan 75 kuruş Annelerin kızlarına öğütleri 20 kuruş 'Türkiyede Suçlu Çocuk 60 kuruş 'Türkiyede Sinema ve Tesirleri 75 kuruş Demokrasi mefhumu ve mücrimlerimiz 70 kuruş İnkılâb Yolunda 30 kuruş Revolutionary Turkey (İngilizce) 150 kuruş Bu kitabları şu adrese yazarak satın alabilirsiniz; Posta kutusu No. 54, An- kara. ki, kanunu bidayette, tıpkı arkadaşları. mızın anladığı gibi, tahdidi bir kanun olarak yaptık, Fakat zaruret ve icabın gösterdiği bir çok ahvalde jandarmalar idare âmirlerine vekâlet etmek mecbu- riyetindedirler. Zaten asli vazifeleri o- lan emniyet ve asayişin muhafazası me- selesinde idare âmirlikleri vazifesiyle bir iştiraki tam vardır. Vazife ve vazi. yetin icabettirdiği bir meseleden dolayı herhangi bir hâdise dolayısiyle mahal- linde ve derhal bir jandarma komutanı. nın bulunduğu yerdeki idarenin âmiri- yet mevkiine gelib vekâlet etmesi icabe« debilir. Bunun tefsiren veyahud kanun suretiyle yapılması heyeti celilenin ka- rarına iktiran edebilirdi, heyeti celileniz bunu kanun şeklinde tesbite karar verdi Zaruret olunca ve kanunda istisnaf olunca ve Dahiliye vekâleti zaruret gör« düğü zaman bunu yapabilir dendiği za- man, bundan dahiliye vekâletinin ha- berdar edilmesi mantıki ve zarurt olur. Falan karakol komutanı bu sıra. da kaymakam bulunan zat ile el birliği ederek vazifesini yapmaktadır. Bir asayiş âmirinin idart vekâlet makamına gelmesi, müretteb olan asayiş kadrola- rını ve önleme plânlarının zararına ola. bilir. Fakat mahallin en büyük memuru« dur. gene bu vazife ile de meşgül olabi- lir, Dahiliye vekâletine, mahzur olup ol« madığı sorulmalı ve bu iş de vekâletin tensibi ile olmalıdır.,, Reye konan madde olduğu gibi ka- bul edilmiştir. Kamutay yarın saat on- beşte toplanacaktır. t e dün8 Hatayda tazyik ( Başı I. inci sayfada ) arasında büyük teessür uyandır- mıştır. Sancak türklerinden mü- rekkeb bir heyet Abdülgani Türk. menin reisliği altında İskende- runa gitmiştir. Heyet İskenderun- da Mendub vekilini ziyaret ede- rek bu insafsızca vaziyeti protesto etmiştir. Suriye fevkalâde komiseri Bağdad'a gitti Şam, 29 (A.A.) — Fransanın Suri- ye fevkalâde komiseri B. de Martel, bu sabah tayyare ile Bağdad'a gitmiştir. Kendisi karaya indiği zaman Irak hükümeti erkânı tarafından istikbal e- dilecektir. B. de Martel'in seyahatinin resmi olmamasına rağmen kendisinin ikameti esnasında birçok kabul resim- leri yapılacaktır. Fevkalâde komiser, çarşamba günü buraya dönecektir. Küçük antant konseyi ( Başı 1. inci sayfada ) seyahati geri kalmıştır. Politik mahfillerde söylenildiğine göre, yugoslav - italyan anlaşması kü- çük antant devlet reislerinin toplantı- sından ve Benes'in Belgrad ziyaretin- den evvel üç dış bakanı arasında bir ko- nuşmayı zaruri kılmıştır. Romanya, lâ- tinlere olan bütün sempatisine rağmen yugoslav - italyan anlaşmasının kendi- sine zarar veri kanaatindedir. Bu- nun için küçük antant konseyinin top- lantısına büyük bir ehemiyet verilmek- tedir. Bahis mevzuu olan meselelerin fevkalâde nazik olması dolayısiyle ko- nuşmalarda ince teferrüata kadar gidil- memesi ve ittifaktaki müşterek men- faaatler esaslarının bir kere daha tesbi. tiyle iktifa olunması muhtemeldir. Japonya aleyhine fesad hazırlıyan ar Mukten, 29 (A.A.) — Aralarında memur, tüccar ve öğretmen bulunan 200 mançukolu hükümet ve Japonya a- leyhinde fesad hazırlamakla zanlı ola- rak harb divanına verilmişlerdi. Bunlar- dan bir kısmı idama bir kısmı da hapse mahküm edilmişlerdir. Bunlar şubatta tevkif edilmişiermn, Fakat nükümet şiım- diye kadar bu işi gizli tutuyordu.