ü $ S tğiş. PT? VÜ Egki ve yeni hukuka | Şeker vakıf ve tesis göre Bugün de sığınaklar yapmak, gaz maskeleri dağıtmak, Tayyare Cemiyetine yardım b gibi birçok vakıf mevzuları vardır “Hukuk İlmini Yayma Kurumu” nun tertib ettiği konferan_sla_r se- risinden (Eski ve yeni hukuka göre vakıf ve tesis) mevzuuna ını_:! ı_l_un- ci konuşmada, Vakıflar Genel Di:ektörlüğü Mu_nm_elî?t Direktörü B. İ-met Berkil tarafından dün akşam radyoda verilmiştir. Konferansçı geçen haftaki ilk ko- nuşmasında vakıf denilince göz inünde canlanan ve içinde dışında türk sanat dehâsının binbir harikası yaşayan âbi- delerde her yurddaşın nasıl, dört bin yıl önce başlayan milli varlığının iler- lemiş kültür inkişafını gördüğünü ve eski ihmalci devirlerde ataların içtimai ve insani ihtiyaçlarını kendi kendileri- ne nasıl yaratıp yaşattıklarını Lu eser- lerden ve bu vakıfların mahud şeriye mahkemelerindeki fena unsurlar ve bo- zuk zihniyetler yüzünden zamanla nasıl mahvolmak yoluna döküldüğünü mi- sallerle anlatmıştı. Dün ikinci konuşmasıma evvelâ, #&ki vakıfların bugünkü kanunu olan Va. kıflar kanunu) nun kısa bir tahliliyle başlamış ve sözünü vakıflar kalununun esas hükümlerine intikal ettirmiş ve demiştir ki: “— Eski hukuk telâkkisinin bazı za- ruretlerden dolayı ihdas ettiği usullere göre vakıf bir binada veya biz mülk bi- nan.n vakıf arsasında hukukan kiracı sayılan mutasarrıflar vardı. Bunlar o binalar üzerinde tasarrufun bücün salâ- hiyetlerini kullanırlardı, fakat gerek bina, gerek zemin üzerindeki vakıf hakkı şimdiye kadar o yerlerde gelip geçen mutasarrıflar lehine bir ivaz mukabili asla devir ve iskat edilinediği için bu kiracılık alâka ve mükellefiyeti de sürüp giderdi. Bizdeki vakıflar üze- rinde etüd yapmak üzere getirilmiş o- lan isviçreli (Ayni haklar) şârihi maruf profesör (Leman)ın az çok ka- nunu medenideki gayri menkul mükel- lefiyetlerine benzettiği bu (icereli) ve- ya (mukataalı) dediğimiz tasarruf şek- li, profesörün lâyihasındaki esaslar da- iresinde ve kanunu medeninin 755 inci maddesindeki ölçüler içinde tesbit olu- nan bir taviz bedeli mukabilinde tama- men mutasarrıfları lehine — kaldıtılnış ve kendilerinin tam manâsiyie mülk sa- hibi olması yolu aç lmıştır. Konferansçı bundan sonra, cumhu- riyetin ilk yıllarındanberi büdce ka- nunlarındaki devamlı hüküm'erle ya- vaş yavaş hukuki bünyesi zaten tekâ- müle doğru yürütülen vakıflar #daresi- nin memleket ve cemiyet hayatındaki ehemiyetli rolüne intikal etmiş ve cum- huriyetin onuncu yıldönümü münase- betiyle neşrolunan rapordaki şu rakam- ları saymıştır: “İnşa ve tamir işlerine sarfolunan paranın yektinu (8) milyon) (228) bin lira; muhtelif ilim, sıhat, kültüür mücs- seselerine ve sair içtimaf teşekküllere yapılan yardımın yekünu (1) milyon (967) bin Jira; nafıa hizmetlerine ve diğer milli teşekküllere iştirâk hissesi olarak ayrılan paranın yekünu (575) bin lira; kendi idaresinde bulunan 250 ya- taklı gureba hastahanesinin ve fukara aş evlerinin işlemesine sarfettiği para nin yekünu bir buçuk milyon lira ol- mak üzere umumi yekün 12 milyon lira- dan fazla tutmaktadır. Burada yalnız nümune hastahanesinin inşa masrafları- na 675 bin, Etimesuddaki yatı mektebi için (250) bin, Ankaradaki hukuk mek- tebi, Yenişehirdeki Mimar Kemal mek- tebi, İstanbuldaki Valide lisesi binaları için yüz binlerce lira sarfedilmiştir. Son üç yıl içinde bu kabil imar ve inşa işlerine ve içtimat teşekküllere ve yar- dıma hasredilmiş olunan paralar bu ra- kamlardan hariçtir.,,, B. İsmet Berkil bundan sonar, yur- dun bugünkü (tesis) ihtiyaçlarının iza- hına geçmiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir: “— Millet önünde açık açık konu- şan ve başımız üzerindeki tehdidi anla- tan sayın Başvekil İsmet İaönü (Tür- kiye havaları için henüz tayyare tehli- kesi vardır, fakat türk milletinin feda- kârlığı bunu yok edecektir.) derken bü- tün yurddaşların Hava Kurumuna dai- mi üye olmasını istemişti. Bugün bir- go arımız yıllık ödevlerimizi yerine geliriyoruz, fakat yarın ölüp gittikten sonra bu vazifeyi sadece oğullarımıza ve torunlarımıza bırakmakla kalmama- lıyız. Öldükten sonra da bizi daimi üye olarak yaşatacak yardım vakıflazını ge- cikmeden tesis etmeliyiz. Günün birin- de maruz kalabileceğimiz tayyare hü- cumlarına karşı şehir şehir, yeryer sı- ğınaklar yapmak, muhtaçlara gaz mas- kesi dağıtmak gibi gayeler binlerce va- kıflara mevzu olabilir. Tarih binlerce misalleriyle doludur: bu milletin icab ettiği zaman yapmadığı ve yapamıya- cağı fedakârlık yoktur. Fakat istenilen şey, birden ve yorularak yüz kova su çekmek değil, hergün bir kova su çek- mek suretiyle ihtiyaç zamanları için ha- zırlıklı bulunmaktır. Bu, bizi dağınık kalmaktan ve gafil avlanmaktan kurta- racak, toplu bir halde (sistem) e ve (metod) a götürecektir. O halde öldük- ten sonra da Hava Kurumuna, Kızılaya, Çocuk koruma teşekküllerine geniş mikyaslarda üye aidatı verecek (tesis, ler yapmalıyız. Eski vakfiyelerde oku- yoruz: senenin muayyen aylarında fu- karaya helva ve et dağıtılır, sıcak mev- simlerde karlı bal şerbeti verirlermi; Şimbi biz yoksul emzik çocuklarına süt, fakir talebeye elbise, kitab ve yemek dağıtacak, fakir hastalara parasız ilâç verecek tesisler yapacağız. Eskiden u- zak ve bozuk yollarda günlerce dola- şan yolcular için misafirhaneler, zavi- yeler vakfederlermiş. Milli hükümeti- mizin yol ve demiryolu siyaseti mesa- feleri yok etti, artık biz onların yerine aceze yurdları, çocuk bakım evleri, natoryomlar için vakıf düşüneceği Konferansçı bundan sonra, hiçbir a- sırda devlet hizmetlerinin şimdiki ka- dar ağır ve yüklü olmadığını, gene hiç- bir asırda cemiyet ferdlerinin başında dolaşan müşterek tehlikelerin şimdiki kadar çoğalmadığını ve hele asırların birbiri üzerine yığdığı eski fenalıkları temizlemek, ve noksanları tamamlamak suretiyle kendinden sonra gelecek ev- lâdlarına şen ve mamur bir yurd, feyiz- li ve ermiyetli bir istikbal bırakmak devinde bulunan şimdiki türk neslinin fedakârlık ölçüsü hiç bir asırda ve hiç bir millette bizimki kadar mühim ve ha- yati olmadığını kaydettikten sonra, ta- rihe ve medeniyete karşı alnını eserle- riyle yükseltmiş olan bugünkü neslin de ataları gibi feragat ve himmetle ye- ni yeni tesisler yapmayı bileceğini ilâ- ve etmiş ve şunları söylemiştir: “— Bu hizmetler devletin veya bele- diyelerin vazifeleridir, diye geçmeme- liyiz. Bugün esasen devletin veya bele- diyelerin olmayan hemen hiçbir hizmet yok gibidir. Böyle iken kanunu mede- nimiz, asıl devlete, belediyeye veya köylere aid olan vazife ve gayelerde te- sis yapılacağını kabul etmiş ve bu yol- daki tesislerin teftiş makamı c'arak da devleti veya belediyeyi göstermiştir. Benim yapabileceğim küçük bir tesis- ten ne olur? da dememeli, bizimle be- raber bu topraklar üzerinde yaşayanlar ve gelecekte de yaşıyacak olanlar lehi- ne göstereceğimiz feragati asla küçük saymamalıyız. Hepimiz biliriz ki fizik hâdiseleri gibi içtimat hâdiselerde de büyük kütleler hep ufak cüzüferdlerin toplanmasiyle meydana gelirler. Bugü- nün 18 milyonu, yarının 20, 25 öbürgü- nün 40 milyonu: işte devletin de, mil- letin de hakiki kudreti bu milyonların fteker teker ferdlerinde toplanır. Mil- letleri her şeye rağmen yaşatan ve mah- volmaktan kurtaran şey, ferd itibariyle haiz olabilecekleri cevher ve faziletler- dir. Bu faziletlerin en başında da ileri- deki nesiller için gösterilecek feragat- lar gelir ve milli bakâ ancak bu suretle nesilden nesile devrolarak ebediyetlere kadar uzanır.,, B. İsmet Berkil, Büyük Önder Ata- türkün bütün cihan insanlığına hitab e- den ve hakiki hayatın felsefesini anla- tan on gün evelki yüksek sözlerine işa- ret ederek bunların herkes için ve her Mevzu için nasıl birer esas diye alınma- ğa lâyıksa (vakıf ve tesis) için de o ka- endüstrimiz ( Başı 1. inci sayfada ) çiftçilerinin de çocuklarının okumasına, hastalarının tedavisine yardım ederler. Fabrikalarımız bu içtimai muhitlerinde azami surette ler. yardımları genişletir- Şeker endüstrimiz memlekette sene- de 15 - 20 milyon liralık ekonomik bir hareket uyandırmaktadır. Bu paranın 3.5 - 4 milyon İirası pancarı hazır'ıyan köylüye, 650 - 700 bin lirası kömüre, ve dolayısiyle ocaklarda çalışan ameleye, 300 bin liradan fazlası şeker sandıkları için kereste fabrikalarına, 4 milyon lira- dan fazlası pancar ve şeker nakli; çin demiryollarına, 1 milyon 600 bin li. rası ücret ve yevmiye olarak fabrika a- melesine verilmektedir. Bu rakamlar, şeker endüstrisinin memleket ekonomyasında ne kadar faydalı bir unsur olduğunu göstermeğe kâfi değil midir? Geçen sene 65.000 ton şeker istih- sal ettik ve bu kadar şeker için harice verilmesi lâzım gelen parayı memleket. te alıkoyduk. Şimdiye kadar alınan ne- ticelere ve yapılan esaslı tahminlere gö- re bu seneki istihlâkimiz 75 bin tonu bulacaktır. Bu hal, memlekette refah seviyesi- nin arttığına ve halkımızın bu kuvvetli gıda maddesinden istifade sahasının her yıl biraz daha genişlemekte olduğuna delâlet eder. Biliriz ki, 1935 senesi ortalarına ka- dar, dört şeker fabrikamızı ayrı teşek. küller idare etmekte idi ve o sene için- de şeker istihlâkimiz ellin bin tona ka- dar düşmüştü. İnönü hükümetinin çok isabetli bir görüşü ve çok yerinde bir kararı ile ev. velki sene şeker sanayünin bir elden i- daresine başlandı. Bu surtele maliyet- lerin düşürülmesi ve fiatların indiril- mesi kabil oldu. Bugün milli şeker sanayü olan memleketler içinde şekeri en ucuz yiyen- lerden birisiyiz. Bu sayede istihlâkimiz gün geçtikçe artıyor. Şekerin en kuvvetli bir gıda olduğunu ve harb senelerinde bu gıdadan ne kadar mahrum kaldığı- mızı hatırlıyoruz. Ve şeker endüstrimi- zin kıymet ve ehemiyetini çok iyi anlı- yoruz. Yot ( ' ** ASTANBULDA Ulus tayyare ile her sabah İstanbula sevkedilmekte- dir. Sabahki Ulus öğleyin İstanbuldadır. İSTANBULDA ULUS SATILAN YERLER Köprüde: Kadıköy iskelesinde Beyoğlunda:; Haşet şubelerinde Bayazit meydanımnda: Aksaray Top- kapı tramvay yeri tütüncü Hamdi İshak Sultanahmet Ayasofya karşısında: Tramvay durağında tütüncü Kâmil, —e dar işaret telâkki olunacak değerde duğunu kaydetmiş ve büyük Atati şu: “Bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören adamlar bedbahttır- lar. Besbelli ki o adam ferd sıfatiyle bir gün mahvolacaktır. Herhangi bir şah- sın yaşadıkça memnun ve mesud olma- sı için lâzım gelen şey kendisi için de- ğil kendisinden sonra gelecekler için de çalışmaktır. Hayatta tam zevk ve sa- adet ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı ve saadeti için çalışmakta bulu- nabilir.,, cümlelerini aynen aidıktan sonra; sözlerine başka ne katılabilir? Bize dü şen vazife bu sözlerin mevzuumuz için dahi taşıdığı manâyı derin derin dü- şünmek ve gösterilen yolda yürümek- ten ibarettir,, diyerek bitirmiştir. ün “Büyük kurtarıcının bu yüksek İş bankası 14 28 -3 - 1937 ——— üncü çalışma yılında ( Başı 1. inci sayfada ) malden aşağı olduğunu da bilhassa kay- dederim. 1936 da elde edilen kâr Ekseri şübelerimizden alınan daha iyi meticelerle partisipasyonlarımızın aynı yıldaki mahdut randımanları bir â- raya gelince bankacılık sahasındaki ve. rimli çalışmamız — sayesinde ayrıca dahili ihtiyatlar tefrikinden başka, 1936 da 1935 den fazla bir safi kâr elde ettiğimizi memnuniyetle işaret etmek isterim Bankamızın 1936 daki kârı 735 bin lirayı geçmiştir. Bu meblâğdan gerek bankalar kanunu gerekse nizamname. miz hükümlerine uygun olarak ayır- dığımız ihtiyatlarla bankamızın ihtiyat akçesi 3,250,000 liraya yükselmiştir. Hissedarlarımız umumi heyeti ta. rafından tasvib edildiği takdirde, 1936 yılr temettüü olarak on liralık beher hisse için 96 9,2 kuruş hesabiyle 92 ku. ruş, beher müessis hissesine de 9 lira: kanuni vergileri tevkif edilerek dağıtıl- ması kararlaşmıştır. Partisipasyonlarımızın - bankacılık sahasındaki işlerimize nisbetle daha dün netice vermiş olmasından arana- cak sebebleri izaha girişmeden, memle- ketin umumi menfaatini daima ve her şeyden üstün tutarak endüstride karşı- laşılan müşkilleri yenmeğe çalıştığımızı ifade etmeliyim. Partisipasyonlar: Bankamızın hissedarı bulundu. ğu “Türkiye şeker fabrikaları anonim şirketi,, geçen yıl bazı mıntakalara ariz olan pancar hastalığı yüzünden az ran- dıman vermiştir. Çok nazik bir endüstri Şübesi olan şeker için hükümetimizin da ima gösterdiği yakın alâka ve hassasiye- tin bir misalini de son defa aldığı hima- ye tedbirlerinden görmek kabildir. Bu sayededir ki, şirket; 1936 bilânçosunda ancak 95 6 1,2 kâr temin edebilmiştir. Kömür işlerimizden geçen yıl alı. nan neticeler normaldir, Şişe ve cam fabrikamız ise ilk çalışma yılını mun- tazam faaliyetle başarmıştır, Bu nevi eşya ihtiyacımızın mühim bir kısmını muvaffakiyetle imal eden fabrikamı- zın her gün daha iyi şartlarla piyaşaya çıkardığı eşya rağbet görmektedir. Bu mevzu üzerinde görüşürken, mütema. diyen düşürülen damping - fiyatlariyle ve bu fiyatlarla memlekete sokulmuş stoklarla mücadele etmek mecburiyet- tinde kalındığını da söylemek lâzım- dır. Sigorta ve Reasürans şirketlerimiz memleket için faydalı çalışmalarına devam etmektedirler. Geçen yılın baş- langıcında İnhisarlar idaresi ve Ziraat bankası ile müştereken kurduğumuz n limted şirketi,, bir yıl zarfın- mahsulümüzden dışarı memle- ketlere iyi satışlar yapmıştır. “İş lim. ted,, ve “Pamukiş limted,, şirketlerimiz de geçen yılki çalışmalarında muvaffak olmuşlardır. Yurdun toprak altı servetlerinden birini değerlendirecek olan Ergani ba- kır şirketi 1938 yılının ortalarında ba. kır ihraç etmek üzere tesisatını ikmal ile meşgüldür. Endüstrileşmemiz: Birinci endüstri programının tahak. kkuku yolunda milli bankalar hissesi- ne düşen vazifelerden biri de Malatya mensucat kombinasının kurulmasıdır. Bu maksadı temin için Ziraat bankası ve Sümerbank ile bankamızın müsavi nisbette iştirakleriyle kurulan şirket fa- aliyete geçmiş bulunmaktadır. Kom- bina zamanında çalışmaya başlayacak- tır. Türkiyenin milli davaları arasında yer alan endüstrileşme hareketi plân ve ihtisasla başarılırken, bankamıza da vazife verilmiş olması; müessesemize kıymet ve şeref vermiştir. Birinci beş yıllık programın zama- nından evvel başarılması ve ikinci beş yıl lık programın hazırlanmış bulunması, bu hareketin, memlelektin ekonomik bün yesine uygunluğunu, ve böyle bir ha- rekete olan ihtiyaç ve tahassürünü is- bat eden bir delildir. Son aylarda demir, kâğıt, şeker gi. bi maddelerin dünya piyasalarında gö- rülen fiyat yükselişi ve bunları yurd dışından temine mecbur olan memleket- lerin tesadüf ettikleri müşkiller; hayat ve istiklâlimizle alâkalr olan endüstris leşmemizdeki yüksek isabeti derinleş- tirmektedir. Ucuz şeker davasının ta-p hakkukundan sonra memleketimizde günden güne artmakta bulunan şeker isa tihlâk nisbeti istihsali çoğaltmak için yeni tedbirlere başvurmayı zaruri kıl maktadır. Bankalar karunu: Geçen haziranda meriyete girmiş bulunan bankalar kanunu milli bankacı- lık sahasında faydalı tesirlerini göstere4 cektir. Bankamız, çalışmalarını bidayet. tenberi teknik esaslara istinat ettirdi- ği için; bu kanundaki hükümlerden ço. ğuna esasen riayet eylemekte idi, Bunun içindir ki, müessesemiz kanuna intibak için zorluk çekmiş değildir. Tasarruf hesapları: Tasarruf hesablarımizdaki rakam- lar her yıl esaslı bir yükseliş göstermek, tedir, Memlekette ilk olarak kumbaran * ları meydana çıkarmış olmakla teşkilât, İ bir tarzda para biriktirmek için giriş- tiğimiz faaliyetin müsbet neticelerini al maktayız. Para arttırma hevesini aşıla; yan ve büyük bir biriktirme vasıtası o. lan kumbaranın gördüğü büyük rağbet çalışma şevkimizi arttırmaktadır. Tasarruf sandığı hesablarımızın büyük inkişafını tebarüz ettirmek için bir kaç rakam zikretmek - faydalı olur, Bilânçolarımızın bu kısmında muhte- lif yıllarda şü rakamlar göze çarpmak« tadır. Bankamızın tesis yılır olan 1924 de 12.554 - lira, 1926 da 220,310 - lira ve bu rakamın 1927 de birden 1.178.325 - li- raya yükseldiğini, 1930 da 4 milyona yaklaştığını, 1932 de 7 1/2 milyon lirayz bulduğunu, 1933 de 12,000,000 - lirayr — geçtiğini görürüz. 1934 de bu hesab 3.000,000 - lira birden artış payı kaydet. miş 1935 de 20,190,444 lirayı ve geçen yıl da 22,620,293 lirayı bulmuştur. italyanlar gönüllü yollamıyor (Başı 1. inci sayfada) Londra, 27 (A.A.) — Royter tebliğ ediyor: Bu akşam salâhiyetli mahfil- de bildirildiğine göre, İspanyaya — gö- nüllü gönderilmesini menedem — anlaş- mayı imzalayanlardan herhangi tarafın bu anlaşmayı bozacağını sanmak - için ortada hiç bir sebeb yoktur. Ve böyle bozuk bir hareketin vuku bulduğu da bildirilmemiştir. İngiliz ve fransız hükümetleri 20 şu- batta yürürlüğe giren bu anlaşmanın bozulmasını fevkalâde kötü bir hare- ket olarak karşılryacaklardır. Gönüllü- ler meselesinde ingiliz ve fransız hü. kümetleri arasında hiç bir anlaşmazlık olmamıştır ve yoktur. Enternasyonal kontrol komisyonu vazifesine başla- mıştır ve bunun elden geldiği kadar kısa bir zamanda fili olmasına Londra ve Pariste büyük bir ehemiyet veril- mektedir. İngiliz ve fransız hükümet- leri şimdilik başkaca hiç bir tedbire mahal olmadığı düşüncesindedir ve bu hususta yeni hiç bir teklif de yapılma« mıştır. Bir vapur yakalandı Paris, 27 (A.A.) — Cerbere adm-« daki fransız sahil muhafaza gemisi fran« sız - ispanyol hudud sularında kontrol yaparken Sanspareil adındaki fransız vapurunu Vearn burnundan iki mil mesafede yakalamış ve Port - Vend« res'a götürmüştür. Vapurda İspanyaya gitmek üzere 25 komünist gönüllü bu« lunuyordu. Bu komünistler İnterpide torpidosuna nekledilerek en yakın frane sız jandarma merkezine götürülmüşler« dir. Karakol kumandanı tarafından ya« pılan isticevablarında gönüllüler kana« dalr olduklarını söylemişlerdir. Bu vapurun sahibi ve tayfası poli« sin nezareti altına konulmuşlardar. Vas, pura da ambargo konulmuştur.