ULUS —— 2 Politika bahisleri: Bölünmez insanlık Avrupa politikasımı anlamak bahsinde, bütün Avrupa milletle- ri aynı fikirde değildirler. Millet- ler Cemiyeti'ne inananlar, barışın bölünmez bir bütün olduğuna ve bunun ancak kollektif garantiler- le ayakta tutulabileceğine kani - dirler. Berlin - Roma mihveri etra- fında devreden görüşler ise, her milletin kendi barışını kendi iste- diği gibi garanti altına alabilece- ğini ileri sürmekte ve bilateral an- laşmaları tavsiye etmektedir. Büyük Şefimizin geçenki söz - lerini dikkatle okursak, onlarda, “bölünmez bir insanlık” m filozo- fik bir izahı yapıldığını görürüz: * .. Dünya milletlerinin saadet- lerine çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve saadetini temine çalışmak demektir. Dünyada ve dünya milletleri arasında sükün, vüzuh ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendi kendisi için ne yapar- sa yapsın huzurdan mahrumdur.,, “Barış”, kendi kendisine mev- cud olamaz. “Barış,, milletlerara- sındaki muayyen bir münasebeti karşılayan bir mefhumdur. “Ba- rış,, 1 severiz çünkü saadetimizi te- min eden şartlardan biridir. Ata- türk, yalnız “barış,, © değil, mil- letler arasındaki bütün münase - betleri kastederek, insanlığın bö- lünmez bir vahdet olduğunu söy - lüyor. Eğer milletler ve bunları idare edenler, bizim sevgili ve eş- siz şefimiz kadar humanist ve “humanitaire” bir görüşe geçerek, insanlığın bölünmezliğini kabul etseler, şu muadele, kendiliğinden tatbik edilecektir: Bölünmez insanlık mefhumu » — barış, | ğ ekonomi, $ kültrü ve medeniyet, K ideal. demektir. İnsanlık, bunu tatbik edecek çağa gelmiştir. Bunu tat- bik edecek kadar olgun ve mede- nidir. Elverir ki, egoyistçe ihtiras- larını susturmağa muvaffak olsun. Atatürk, bu hususta da, dünya- mıza, yukarılardan, fikir ve felse- fenin göklerinden hitab ediyor: “ Egoyizm, şahsi olsun milli ol- son, daima fena telakki ertilmeli- dir.,, İnsanlık tarihi, türk milletini yalnız istiklâle değil ,insanlık ide- aline de kavuşturmuş olan Ata - türk'ün bu sözleri üzerinde dura- caktır. — B. B. Şo Z Bir kadın âşıkı ile beraber kocasını öldürdü İstanbul, 27 (Telefonla) — Dün ak- şam gece yarısından sonra Fatihte İr« fan adında bir kadınla âşıkı Receb, İr. fanın kocası Nureddini öldürmüşlerdir. Cinayete İrfanın anası da yardım et- miştir. Cinayetin sebebi, İrisrın koca- sını öldürerek Receble evlenmek imkâ- nını bulmasıdır. Önce cinayetin hırsız- lar tarafından yapıldığı iddia edilmiş, fakat sonra suçluların hepsi yakalan- mışlardır. İrfanla Nureddinin en büyi yaşında üç çocuğu vardır. ğü altı Topraksız köylüden başkasına arazi dağıtılmıyacak İskân kanunu ile ihtiyacı olan yer- lilere ve göçmenlere iki ile beş dekar a- rasında bağ ve meyva yeri verilmekte olduğu malümdur. Göçmen yerleştirme ve ihtiyacı olan köylüye toprak dağıtıl- ması gibi yurd için faydalı ve yapılma- S mecburi işler dururken, bazı yerler. Ge memur, tüccar ve bunun gibi ihtiya- € olmıyanlara da bağ ve meyvalık ola- rak sulu ve verimli toprak verilmekte olduğu anlaşılmıştır. Şimdiye kadar ih- tiyacı olmıyanlara verilen topraktan belli müddetler içinde verimli bir hale getirilenlerin, getirenler adına parasız tapuya bağlanması kararlaşmıştır. Bun- dan böyle bu gibi parasız bağ ve mey- valık arazi dağıtılması yalnız toprağa ihtiyacı olan köylülere inhisar ettirile- cek, başkalarına hiç bir suretle top- rak dağıtılmryacaktır. Bir ingiliz kadın tayyarecisi İstanbulda İstanbul, 27 (Telefonla) — Tayya- reci Leydi Margörit adında bir ingiliz kadını bugün tayyare ile ve Bükreş yolu ile İstanbulda geldi. Pazartesi gü- nü Suriyeye gidecektir. HAVA EFavalar ısınıyor Dün şehrimizde hava değişik geç- miş ve ısı sıfırın üstünde 19 dereceden yukarıya çıkamamıştır. Meteoroloji iş- leri umum müdürlüğünden verilen ma- lümata göre, dün yurdun Edirne ve Ko. caeli çevreelriyle Karadeniz kıyılarının Zonguldağın garbinde kalan kısmı ya- ğışlı, diğer yerleri genel olarak bulutlu geçmiştir. Dün en yüksek ısı sıfırın üs- tünde olmak üzere Adana ve Urfada 29, Dört yol ve Samsunda 31 derece kaydedilmiştir. En düşük ısr sıfırın al- tında olmak üzere Karsta 3, Erzurum- da 1 derecedir. Kastamonide muhtarlara konferans Kastamonu, 27 (A.A.) — Vali bu- gün Halkevinde toplanan 400 c / muh- tarına, köy kanunu, sayım işleri, parti ve inkılâb hakkında ehemiyetli bir kon- ferans vermiştir. Konferanstan — sonra muhtarlara halkevinin propaganda fi- limleri gösterilmiştir. Sinema biter bitmez, köy muhtarları cumhuriyet marşını söyliyerek göste- riler yapmışlardır. Kamutay çağrııları * Dahiliye Encümeni 29-111-937 pa- zartesi günü saat 10 da toplanacaktır. * Millt Müdafaa Encümeni 29-11I- 937 pazartesi günü heyeti umumiyedeli sonra toplanacaktır. Hayat yetmişte başlar Komodor Vanderbilt, 70 ile 83 yaşı arasında servetline yüz milyon katmıştır. Kant, 74 yaşında aniropoloji, Etik metafiziği, melekelerin mücadelesi isimli büyük eserlerini yazmıştır. Tintoretto, 74 yaşında 74 ayak bo- yunda ve 30 ayak enindeki meşhur cennet tablosunu yapmıştır. Verdi, 74 yaşında Otello, 80 yaşın- da Falstaff, 85 yaşında Ave Maria, Stabat Mater, Te Deum isimli şah- eserlerini bestelemiştir. Lamark, 78 yaşında camudi fıka- rili hayvanların tabii tarihi» isimli e- serini tamamlamışlır. Oliver Wendeli Holmes, 79 yaşın- da «Çay filcanları isimli eserini yazmıştır. Cato, 80 yaşında yunanca öğren- meğe başlamıştır. üzerinde» Göte, 80 yaşında Faust'u tamam- Tamıştır. Tennyson, 83 yaşında <«Parmaklık- ları geçiş» şiirini yazmıştır. Titian, 98 yaşında meşhbur - tarihi tablosu olan «Lepanto muharebesi» - ni yapmışlır, Katmerli bir cemi Dilimizi özleştirmek, sadeleştirmek yolunda savaş ederken ileri sürmekte olduğumuz noktalardan - birisi de şu idi: İlk yapacağımız iş, osmanlıcanın bir «kapitülasyon» gibi dilimize ka- bul ettiği arab ve fars kaidelerini sö- küp atmak, fars terkiblerini, arab ce- milerini artık kullanmamak. Gazetenin birinde şöyle bir başlık gördük: «Şehidliklerde yapılan merasim- “ler.» Ankara Kooperatifinde Genel heyet dün toplandı Ankara memurlar kooperatifi genel heyeti dün öğleden sonra saat 15 de ma- liye müsteşarı ve kooperatif idare mec- lisi reisi B. Faik Baysalın reisliğinde toplandı. Umumi heyet geçen yıl muame leleri ve hesablarını gösteren raporları tetkik ve kabul ettikten sonra açık idare meclisi âzalıklarına şu zatlarr seçmiş- tir. Bay Yusuf ziya Divanı muhasebat âzasından, İbrahim Besen: P. T. T, u- mum müdürlüğü posta işleri reisi, Sab- ri Ersoy: M. M, Vekâleti Etlik lâbora- tuvarı şeflerinden binbaşı, Fazıl: Güm- rük ve inhisarlar vekâleti muamelât mü- dürü, Reşat: Sanayi üumum müdürü. Bundan sonra 937 senesinde tahsil edilmiş sermaye mikdarını 150 bin li. radan aşağı düşürmiyecek şekilde ö- len ortakların vereselerine ve müteka- idlere sermaye iştizak hisslerinin iade- si kararlaştırılmıştır. Mürakibliklere; hariciye vekâleti zat işleri tahakkuk müdürü B. Cemal, milli müdafaa muhâsebe müdürü B. Naci ve nafia vekâletinden B. Hilmi seçilmiş- lerdir. Pazineden mal alan'arın taksitleri Hazineden menkul mal satın alan- Tarın ödenmiyen taksitlerinin takibi si- rasında borçlunun satışa Ççıkarılacak gayri menkul mâllarına “ehli hibre” ta- rafından konulan kıymetler fazla oldu. ğu takdirde akbul edilmiyerek satış ko- misyonlarınca resen ve bugünkü rayice göre kıymet takdir edilmek suretiyle satılığa çıkarılması kararlaşmıştır. Bu suretle yapılan satışlarda alıcı çıkmadı- ği takdirde gayri menkul malların hazi- ne adına tefvizi cihetine gidilecektir. İstanbul belediyesi, ödünç alıyor İstanbul, 27 (Telefonla) — Beledi- ye 937 mali yılın.n başında belediyeler bankasından bir milyon lira Sdünç ala- cak, bu para ile şehrin mezailık ve stad- yum işlerini, bir dd imar plânmın ha- f.ndün Goğan imar masratlarinı karşılacaktır. İ zırlık Güzel «tören» kelimesinin kamburu mu çıktı? diyeceksiniz. Zaten arabça cemi olan «merasim» kelimesinin so- nuna «er» katmağa ne buyurulur? Otomobile çarpmış! İstanbul gazetelerinden birisinde şu «polis haberi» ni okuduk: «Kalyoncu kulluğu sokağında I1 numarada oturan Yorgogun kızı 9 ya- şında Pedi tarla başında oynarken oradan geçen şoför Mehmed Reşadın idaresindeki 2155 numaralı otomobi- le çarpmıştır....» Dokuz yaşında bir çocuğun mobile çarplığını şimdiye kadar duy- oto- muş muydunuz? İhtifalciye ihtifal İstanbul üniversitesi talebesi dün ihtifalci Ziyanım mezarında bir ihti- fal yapacaklardı. Kendi sağ iken birçok ölüler için ihtifaller yaptıran ve hattâ bu yüz- den soyadları kanunu çıkmadan çok önce «İhtifalci> lakabını kazanan bir adam için ihtifal, yerinde olsa gerek. Tramvay kapıları İstanbul'da havalar ısınmış, nere- deyse yaz, baharın önüne geçerek şe- hire girecek diyorlar. Havası bu ka- dar ısınan bir şehirde çıkan bir gaze- tede şöyle bir haber gördük: «Tram- vay kapıları artık kapalı duracak.» Bütün karakışta açık durduktan sonra mı? Çiçek zevki Tarihçi Ahmed Refik, yazdığı bir tarih musahabesi için şu mevzuu seç- mişti; 28 -3- 1937 Devlet şurası ve idareni.1 kazai murakabesi Devlet Şurası tanzimat dairesi başkanının değerli konferansı Hukuk İlmini Yayma Kurumunun seri konferanslarından birisi da- ha dün öğleden sonra saat 3 de Halkevinin konferans salonunda ve- rildi. Seçkin bir kalabalığın bulunduğu bu konferansın mevzuu “Biz- de devlet şürası ve idarenin kazai Konferans Devlet Şurâsı idarif kaza- sının en salâhiyetli bilginlerinden olan Devlet Şurâsı tahzimat dairesi reisi B. İsmail Hakkı Göreli tarafından veril- di. Değerli hatib bu konferansında Şu- râyı Devlet ve idari kazayı alâkadar eden bütün meselelere temas etti. Konferansçı; devlet vazifelerinin ifası sırasında ferdlerin, halkın hakla- rının mahfuz kalması için ne gibi kon- troller yapabildiklerini, bu kontroller varken ayrıca idari kazaya neden lü- zum olduğu meselesini, idari kazadan beklenilen faydaları, bizde idart kaza- nın ne vakittenberi mvcud olduğunu, idari kazanın en yüksek mercii olan Devlet Şurâsının nasıl bir müessese ol- duğunu ve bunun tarihçesini, impara. torluk devrinde bu adı taşıyan müesse- se ile bugünkü Devlet Şurâsı arasında mevcud farkları gayet özlü, toplu ve salâhiyetli bir şekilde anlattı. Hatib Devlet Şurâsı mefhumuna ve idari kaza sistemine intikal etmek için devlet fikrinin izahiyle konferansına girerek bilhassa fransız hukukundan aldığı birçok âlimlerin içtihadı ile Devlet Şurâsının lüzumunu müdafaa etti. Çün- kü, ona göretevlet artık âmmenin men- faatini alâkadar eyliyen işlerde asla bi- gâne kalamaz. Bunun gibi bizde de devletin faaliyet sahası günden güne genişlemekte ve çoğalmakta ve idare *organlarının salâhiyet ve imtiyazları daima fazlalaşmaktadır. Bu vaziyet karşısında tabiatiyle idare edilenlerin müteessir ve mutaztrrır. olmamalarını icab ettiren tedbirleri almak ve teşki- lâtları kurmak da devletin başlıca va. zifelerindendir. İdare organlarının mu- hakkak bir nezarete tâbi tutulması ve kanun nizama muvafık halin icabına ve maslahata uygun olmıyan karar ve mu- amelelerinin fesih ve iptali, ve kontro- la tâbi tutulması zaruridir. y Konferansçı, gerek bu idarf mura- Hatırlıyor musunuz? 1 — Ankaranın kaç evinde su vardır, kaç evi sususzdur? 2 — İş Banhası ne zaman kurul- muştur? 3 — İlk karantina ne zaman beklendi? 4 — Birinci nufus sayımı ne za- man yapılmıştır? 5 — İlk anotomi eseri ne zaman yazıldı? Dünkü suallerin cevabları: S — Dünyada ilk hastahane ne zaman açıldı? € — İsa doğumunun kırk birin- ci senesinde Roma imparatoru Klodyus tarafından eski hir tapı- nağın yerinde. S — Milli hükümetin kuruluşun- danberi vatan hizmetleri faslından kaç lira maaş verilmiştir? C — 32.067.059 lira, S — Mikroskopu kim keşfetmiş- tir? C — 1661 tarihinde Galileo keş- fetmiş ve ilk defa olarak italyan hekimi bununla Kan'daki höceyre- leri görmüştür. S — Türkiyede kaç tohum ıslâh istasyonu vardır? C — Altı. S — Türkiye Cumhuriyeti Mer- kez Bankası ne zaman kurulimuş- tur? C€ — 11 haziran 1930 da. «Türklerde çiçek zevki» Eğer ünlü bir jimnastik üstadının teklifi kabul edilseydi, bu zevk ger- çekten «&tarihi» mi olacaktı, ne der- siniz? mürakabesi,, idi. | kabenin ve gerekse bunun dışında siya- si murakabenin, tatbikatta ferdlerin haklarını emniyetli bulundurmak - için kâfi kuvvet ve krymette bulunmadıkla- rını tebarüz ettirdikten sonra nihayet idari kazanın ve Şurâyı Devletin fonk- siyonlarını belirtti. Konferansçı burada Devlet Şurâsı. nın idari kaza yoliyle yaptığı muraka- benin hududunu çizmek meselesi üze- rinde başka ifade ile idarenin takdir ve içtihad salâhiyetine (Jouvoir discr&- tionnaire) dayanarak serbestçe yapabil- mesi lâzımgelen muameleleri üzerinde durdu. Bu hususta tanınmış bir fransız âliminin koyduğu şu prensipi anlattı: “Takib edeceği hattı hareket evelce bir hukuk kaidesi şeklinde tesbit edilmek- sizin bir makamın serbestçe hareket et- tiği her vaziyette idarenin takdir ve içtihad salâhiyetinin mevcudiyeti ka- bul edilmelidir,,. En son fransız âlimleri içtihadıma göre bu muameleleri konferansçı iki kısımda hulâsa etti: 1 — Teşrit muameleler, yani huku. ki mahiyeti ne olursa olsun parlamen- to ve uzuvları ve teşekkülleri tarafın- dan yapılan bütün muameleler, 2 — İcra kuvvetinden sadır olan hükümet muameleleri les actes de gou- vernement adı verilen muamele, Kazai murakabeden âzade - brrakıl- ması kabul edileri bu hükümet muame- lelerini de konferansçı gene en son fransız telakkisine göre şöylece bhulâ- sa etti: a) Dahili siyasete müteallik akidler : icra kuvvetinin parlamento ile münase- betine — taallük eyliyen muameleler, Cumhur Reisinin af salâhiyetini isti- maline taallük eyliyen muameleler, or- duda ve onlara benziyen bazı şahsiyet- ler hakkındaki bazı inzibati muamele- ler. b) Diplomasi muameleleri: Arazi ilhakı ve neticeleri, bir kıtai arazinin kanuni vaziyetini tadil eden akidler, ecnebi bir memlekette oturan bir vatan- daşın kendi konsolosu tarafından ora- dan çıkarılması, bir şahıs hakkında devlet himayesinin geri alınması, ec- nebi bir memlekette zarara uğrıyan bir fransızın lehine ecnebi devletten taz- minat almak siyasi tarikle müdahale- den imtina olunması, diplomasi me- murlarına verilmiş olan talimatlar, si- yasi bir muahedenin resmi tefsiri, ec- nebi bir devlet tarafından tebaaya ve- rilmiş olan tazminatın tevzii, beynel- milel muahedeler yahut bu muahedele- zin Cumhur Reisi tarafından tasdiki, bir muahede veya siyası bir itilâf mad- delerinin tatbiki suretiyle yapılan mu- ameleler ve harb muamelâtı. Bütün bunlar fransız içtihadına gö- re idari kazaya tâbi olmryan muamele- lerdendir. Bundan sonra konferansçı umumit harbtan sonra muayyen bir müddet or- tadan kalkan ve fakat sonradan milli hükümet tarafından tekrar kurulan Devlet Şurâmızın 71 yıllık tarihçesini toplu bir halde izah etti ve teşkilâtı esasiye kanunumuzun idareyi siyasi murakabeye tâbi tutan ahkâmı üzerin- de durdu. Konferansın son kısmını Şu- râyı Devlet hali hazır teşkilâtının iza- hı ve onun vazifelerinin tahlili -teşkil eyledi. Değerli hukukçunun konferan- S1 alkışlarla nihayet buldu. Ankaradaki tıb fakültesine İstanbuldan talebe gelecek İstanbul, 27 (Telefonla) — İlkteşrin- de Ankarada açılacak tıb fakültesine İstanbul tıb fakültesinin her sın.fın- dan talebe mevcudunun yarısı gönderi- lecektir. Buna sebeb, sınıflar:n talöbe sayısının dolgun olması ve lâboratuvar çalışmasının bu suretle daha iyi yapıla- bilmesidir.