— 1073.1937 Atina Mektupları: 10 Balkan milletlerini harsi bir beraber çalışma idealine bağlamamız lâzımdır Atina, (16. Şubat Notları) — Bu- gün Atina'da ilk serbest günümüz sayı- lebilir. Öğleden sonra bize şimdi ismi- ni hatırlayamadığım bir salonda projek- siyonla yunan şehirlerine ve sanatına #gid bir çok resimler gösterdiler ve iza- hat verdiler. Bu usulün, bir memleketi tetkik i- çin gelenlere en faydalı tanıtma tedbir- lerinden biri olduğunu burada bilhassa kaydetmek isterim, Yolda kitab okun. mıyor, kalma zamanı mahdud olan bir memleket veya şehirde en büyük hüsnuü niyetlere rağmen, insan; gününün hat- tâ bir kaç saatini kapalı bir odada tet- kiklere tahsls edemiyor, Ben Atina'ya ilk vardığım gün o. teldeki odamda hazır bulduğum bir kaç Gild kitabın yapraklarını — İstanbul'a geldiğim zaman açabildim. Hiç kitab okumayan, yol oşyaları arasında kitab taşımaktan zevk almıyan ziyaretçiler de yardır, Geçen yıl İstanbul'a gelen, iki gazeteci, otellerine gönderdiğim kitab- Jarı paketlerini çözmeden bana İade ettiler. X Kendisini Atina'da tanıdığım bir ar- kadaş da bana her fırsatta, harabe görmekten, yıkık dıvarlar, devrilmiş sütunlar arasında bayküş gibi dolaş. maktan nefret ediyorum. diyordu. Salonda bu arkadaş yanımda idi. Ziyalı ve renkli resimleri benimle be. raber seyretti. Verilen izahatı benim- le beraber dinledi. Hiç şikâyet etme- di. Bilâkis, memleketine döndüğü za- man yazacağı yazılarda materyel ola- rak kullanmak üzere, gördüklerini ve dinlediklerini not etti Deniz korkusunu “suyu bardakta, gemiyi duvarda,, diye anlatan bir ata- lar sözü vardır. Kitabtan korkanlara resim vermek, yürümekten hoşlanmı- yanlarla da konuşmak!.. * Hafif yağmura rağmen, geç vakte kadar arkadaşlarla Atina'yı dolaştık. Gece matbuat ve turizm siyasi müste- şarının resmi yemeğinde, ondan sonra- da ecnebi muhabirler cemiyetinin ter- tib ettiği baloda bulunduk. Bu mektubumda henüz Atina'dan bahsedecek kadar hazırlıklı değilim. Zengin vitrinler, ucuz eşya ve kali. te, bugün bir mağaza vitrininde üç bin senelik eşyanın aynen kopye edilmiş yenilerini gördüm. Koltuklar, sandalye- ler, masalar, vazolar, biblolar... Fiatlar bizim kolay inanamıyacağı- mız kadar ucuzdu. İşte müteşebbisleri. miz için, hiç işlenmemiş; yep yeni bir saha daha ! * Atina'da ilk girişte göze çarpan şey- leredn biri de sokakların kalabalığı ve nakil vasıtalarının çokluğudur Oturdu. ğumuz otelin bir kaldırımından karşı kaldırımına öğleden sonraki saatlarda bir kaç dakika beklemeden geçilemiyor. İstanbul'un İstiklâl Caddesi Atina'nın üçüncü sınıf caddeftri kadar bile değil. dir. Ne temizliği, ne genişliği ne de ka- labalığı onlara benzer. Gece yemekte, Atina'nın büyük ga- zetelerinden birinin sahibi bana, Türk » Yunan iktisadi teşriki mesaisi hakkın- da düşüncelerini anlatırken, bir mem- lekete bağlı ticaretin inkişaf, temayül ve nisbeti ne olursa olsun, sebeb oldu- ğu iktisadi ve siyasi rahatsızlıklardan bahsetti. Bilmem; — Pazarlarımızla, iptidat — malları- mız arasında peydahlanan yeni müte- vassıt unsurun tehlikeleri, sizi de be- nim kadar rahatsız ediyor mu ? diye sordu, Balkan antantını bozmak için bal. kanlar harici devletlerin siyasi teşeb- büsleri varmıdır, yokmudur. bilmiyo- rum, Fakat ben de arkadaşım gibi, Antant memleketleri içinde iktisa. di, harsf tefevvuklarla birinci plâna geçmek isteyen ve balkanlar dışından i- dare edilen bir politikanın mevcud ol- duğunu hissediyorum. Antant memleketleri gazetecilerine cidden büyük vazifeler düşüyor. “An. tantın balkanlarda yüksek bir siyasi ol- gunluk eseri olduğunu,, bilmemiz, hat- tâ “Balkan devletleri arasında birbiri- ne zıd menfaatler olmadığına, — inan. mamız kâfi değildir. Balkan memleket- lerini balkan dışı memleketlerin siyasi iktisadi tesirlerinden kurtarmak için; balkan milletlerini iktisadi harsi bir balkan milletleri teşriki mesaisi ideali- ne bağlamamız lâzımdır, * Yemekte, M. Th. Nicoloudis ve de- legasyon şefleri konuştular. Tör bizi gururlandıracak kadar parlaktı. Vradi- ni gazetesinin sahibi Aravandinos onu dinledi ve beni tebrik etti.. Neşet Halil ATAY KP ALAY ŞT E GAŞŞAT RADYO ŞİLTEİN PK K FAYR AF ÖĞLE NEŞRİYATI: 12,30 - 12,50: Plâk türk musikisi ve halk şarkıları, 12,50 - 13,15: Muhtelif plâk neşriyatı, 13,15 - 13,30: Dahili ve harici haberler. Akşam neşriyatı: 18,30-19,00: Muhtelif plâk neşriyatı, 19,00 - 19,30: Türk mu - sikisi ve halk şarkıları, (Servet ve ar- kadaşları), 19,30 - 19,45: Saat ayarı ve arapça neşriyat, 19,45 - 20,15: Türk mu- sikisi ve halk şarkrları, (Leman Ekrem ve arkadaşları), 20,15 - 20,30 Konferans (Hukuki konuşma), 20,30 - 21,00: Plâk- la dans musikisi, 21,00 - 21,15 Ajans ha- berleri, 21,15 - 21,55:*Stüdyo salon or - kestrası (1 — Szulc Fiossie, 2 — Pada- revski Menuet, 3 — Verdi - Rigoletto, 4 — Albeniz Mallorka, 5 — Fucik Flo- rentiner, 21,55 - 22,00 Yarınki program ve İstiklâl marşı. ULUS Puşkin Yazan; Kâzım Nami, Ulus Basımevi. 160 sayfa. 75 ku- ruş. Doğrudan doğruya mü- ellife müracaatla alınacak. Nüshalar 50 kuruş. Ruş şairi Puşkin'in yüzüncü yıldö. nümü, şimdiye kadar memleketimizde pek az edibe nasib olmuş bir hareket ve neşriyata yol açtı. Hasan Âlinin şaire tahsis ettiği kitabtan sonra, şimdi de Kâzım Nami Duru, Puşkin ismiyle güzel bir eser vücude getirerek nefis bir baskı ile neşretmiştir. Bu eser Puşkin'in hayat ve eserleri hakkında doğrudan 'doğruya yazılmış bir etüd mahiyetinde değildir. Müelli. fin eserin başına koyduğu ve Puşkini memleketimiz bakımından tahlil eden bir yazıdan sonra, franısız ve rus müel. liflerinin Puşkin hakkındaki muhtelif eserlerinde bir çok parçalar tercüme e- dilerek, tetkik edilen şair hakkında ka- bil olduğu kadar muhtelif şahsiyetlerin hükümlerini türk karilerine tanıtmak gayesi takib edilmiştir. Eserin sonuna doğrudan doğruya Puşkin'in şiirlerinden, mektublarından ve makalelerinden yapılmış bazı tercü- meler de ilâve edilmiş, ve Puşkin'in ka- rısfnın birçok portreleriyle, şair tarafın- dan yapılmış bazı resimler, metne i- lâveten kuşe kâğıdı üzerine basılarak kitaba eklenmiştir. Umumi heyetiyle bu kitab okunacak ve büyük rus şairi hakkında etraflı bir fikir verecek mahiyette bir eserdir. “Havacılık ve spor,, 186 ıncı sayısı da zamanında neşre- dilmiş olan bu emekli ve her zaman dinç ve taze mecmuanın bu son nüsha- sı da havacılık ve spor merakını aşk de- recesine çıkarabilecek telkinleri yapan yazılarla doludur: Falih Rıfkı Atay'ın “hava yolu, bunların başında geliyor. Spor ve havacılık bakımından bütür dünya meselelerine temas eden maka- leler birer birer okunmaya ve üzerinde düşü tere niçin silâhlanıyor,, ”başka memle- imeye değer yazılardır: “İngil- ketlerde yelkenli uçuş,, ”çelik kuşlar ve avcıları,, "dünya havacılığında,, ”spor pedagojisi,, ”hava tehlikesi nedir?,, iyi ve temiz bir şekilde basrlan ve seçilmiş resimleri maksadına ve izahlarına çok iyi hizmet eden bu mecmuayı okuyu - cularımıza salık veririz. Varlık Ankarada on beş günde bir neşre - dilmekte olan bu sanat ve fikir mecmu- asının 1 mart 1937 tarihli 88 inci sayısı çıkmıştır. Bu sayıda şu yazıları görü -« yoruz: Hamid Zübeyir Koşay: “Alaca- höyük 1936 kazısı,, Süreyya Sami Ber- ken: “Turgeniev'in bir eseri ve tercü - me meselesi,, Türker Acaroğlu: “pro- fesör Asen Zlatarov öldü.,, Louis Lat- zarus “talim ve terbiye,, İhsan Devrim: *“Yabancı - hikâye”, Bernard Shaw: “Siyonelerin esmer kadını - piyes”, Je- an Paul Richter'den: “bir betbahtın ye- ni yıl gecesi”, Glafkos Alitersis “Cel- lâd,, bundan başka Cevdet Kudret, Vas- fi Mahir ve Reşad Cemalin şiirleri. ıKo Karışmazlık mitenin kararları bizde de tatbik ediliyor İspanya'ya gönüllü gönderilmesine mâni olmak üzere İspanya İşlerine ka- rışmazlık tâli komisyonunca alınan kara. ra iştiraken hükümetimizce de bu hu- susta alınan tedbirlere dair Vekiller He- yetince 20 şubat 1937 tarihinde veril. miş olan kararın o gündenberi tatbik e- dilmesine başlanıldığı haber alınmış- tır. Vekiller Heyetinin bu husustaki kararnamesi şudur.: “İspanya ihtilâlinin elan devam et. mekte olması, sulhun halen mevcud teh- likeden korunması emeliyle İspanyaya gönüllü asker gönderilmesine mâni ol- mak için, azasından bulunduğumuz İs- panya işlerine Ademi müdahale kontrol komitesinin de kararları neticesinde, devletlerce teşrii ve idari yeniden bazı tedbirler alınmasını icab ettirdiği ve e- sasen hükümetin müsaadesini almadık- ça yabancı askerlik hizmetine girenler- le memleketimizde asker yazan yerli ve yabancılara karşı kanunlarımızda müeyyedeler bulunduğu cihetle aşağı- da yazılı hususların tatbik ve ilânı Ha- riciye Vekilliğinin 20 / 2 / 1937 tarih ve 3931 / 142 sayılı teklifi üzerine İcra Vekilleri Heyetince 20 / 2 / 1937 tari- hinde onanmıştır. 1 — İspanyada cereyan etmekte 0- lan muharebeye ne bir tarafa ne de di- ğer tarafa yardım etmek üzere vatan- daşlarımızın iştiraki caiz — olmıyacağı gibi Türkiyede gerek yerli gerekse ya- bancıların bu maksadla asker yazmaları da memnu bulunduğu, 2 — Bu memnuiyete rağmen giden- ler olursa haklarında kanunlarımız ah. kâmının tatbik edileceği , 3 — Halkça malüm olmak üzere key- fiyetin Resmi Gazete ile ilân edilmesi, 4 — Zabıtaca bu hususta lâzım ge- len tekayüdatın icrası, 5 — Bu babta diğer devletlere ve İspanya işlerine Ademi Müdahale kont- rol komitesine tebligat yapılması.,, Londra konferansının yeni kararları Londra, 9 (A.A.) — Dün öğleden sonra karışmazlık komitesinin umumi toplantısı sonunda varılan anlaşma me- tinleri, iki vesikadan mürekkebtir. Vesikaların biri, İspanyanın kara ve deniz hududlarının kontrol sistemine aid bir sayfalık bir karar suretidir. İkinci vesika ise eksperler tarafından vücuda getirilen teknik şartların beş maddelik karar sureti ile Londra komi- tesinde temsil edilen hükümetler, karış- mazlık anlaşması, harba iştirak etmek üzere İspanyaya gidecek ispanyol olmı- yan şahısların toplanmasına, transitine ve hareketine teşmil eden 16 şubat 1937 kararını kabul etmekte ve bu anlaşma- nın tatbikine nezaret etmek üzere bir kontrol sistemi tatbik ve kurulmasının lüzumunu tesbit eylemektedir. Öte yandan İngiltere hükümeti Por- tekiz hükümetinin bu mıntakada anlaş- manın tatbikine bakmak ve bu husus için görmenler tayin etmek hakkm- ettiği bu vazifeyi her bakımdan yapabi- lecek bir vaziyette olduğunu bildirmek- tedir. Bu suretle, komitede temsil edilen hü- kümetle, sistemin değiştirilmesine veya- hut herhangi başka bir karar alınmasına kadar birkaç gözetleme sisteminin fran- &z - ispanyol hududunda, İspanya - Ce- belüttarık hududunda, İspanyanın ve ispanyol adaları sömürgelerinin - deniz hududlarında kurulması hakkında bir anlaşmaya varmış olduklarını kaydeyle- mektedir. Anlaşmaya bağlı vesika, altı fasıldır ve bu fasıllar, bir gözetleme sisteminin kurulmasına İspanyanın kara hududla- rında gözetleme sisteminin kurulmasını, müşahede edecek olanların bayraklarını I taşımak hakkını haiz olup, İspanyaya ve yahut ispanyol ada ve sömürgelerine giden gemilerin gözetlenmesi hakkında- ki anlaşmaya, ispanyol kıyıları boyunca yapılacak deniz kontrol sistemine, bu iş için lüzumlu enternasyonal memurla- rTa ve yapılacak masraflara aid bulun- maktadır. Çöp meselesi üzerinde tetkikler İstanbul, (Telefonla) — Belediye çöp meselesinin ne tarzda halledileceği- ni henüz kati olarak tesbit edemedi. 'Temizlik işleri müdüriyeti tektikleri- ne devam ediyor. Çöp yakmak için fu- run inşası düşüncesi de vardır, "'ı’llı"ı”lm’”ly İkinci Cengel kitabı Rudyard Kipling'den tercü:- me ve tefrika ettiğimiz bu gü« zel eser birkaç güne kadar bitiyor. Bunu ingiliz edebiya- tından tercüme edilen bir başka güzel eser takib €de- cektir. Fakat ondan evel, Kip- ling'in hayat ve eserlerine dair okurlarımıza bir fikir ve- rebilmek için bu büyük ingi- liz edibinin yetmiş yaşında, yazdığı son eseri olan: Z Kendime Dair i tercüme edeceğiz. Kipling bu son eserinde hayatını baştanbaşa anlat- mış ve bu yazısını “kendisinin tanıdı- ğı ve tanımadığı dostlarma” ithaf et- miştir. İkinci Cengel kitabı, kitab halin- de çıktığı zaman, bu “son eser” de o cildin içine girecektir. Ayrıca şunu da söyliyelim ki: Kendime Dair isimli eseri Rudyard Kipling bü- yük bir muvaffakıyet ve olgunluk- la yazmıştır. okurlarımızın bunu da lezzetle okuyacaklarına emi- niz. daki davetini kabul etmekte ve kabül | gy gee rrrorMeMUEAKDDMUMMM. — Tefrika No: 7 Eugenie Grandet Yazan: Honor& de Balzac Türkçeye çeviren: Nasuhi Baydar Şehrin yirmi ailesine sıhriyetle bağlı bir çok amca oğullarına istinad eden bu üç Cru- chot'lar, vaktiyle Floransa'da Medicis'lerde olduğu gibi, bir parti teşkil ederlerdi; ve, gene Medicis'lerde olduğu gibi, onların da Pazzi'leri vardı. Yirmi üç yaşında bir erkek evlâd sahibi olan Madam des Grassins, Mad- mazel Eugenie'yi sevgili Adolphe'u ile ev- lendireceğini umarak, Madam Grandet'ye mulazcmeı ederdi. Banker Mösyö des Gras- sins, intiyar pintiye, mütemadiyen gizli hiz- metlerde bulunmak suretiyle karısının ma- hevralarını takviye ve teşvik eder ve muha- rebe sahnesine her zaman vaktinde yetişirdi. Bu üç Grassins'lerin de kendi mensupları, kendi amca oğulları ve kendi sadık müttefik- - leri mevcud idi. Cruchot'lar cihetinde, aile- nin Talleyrand'ı olan ve kardeşi noterden iyice müzaharet gören papas, bankerin karı- sını mevziinden püskürtmek hususundaki mücadelesine şiddetle devam eder ve büyük mirası yeğenine tahsise uğraşırdı. Gayesi Eugenie Grandet'nin - eski tâbir- le, desti izdivacı - olan bu gizli savaş Sau- mur'ün çeşid çeşid cemiyetlerini şiddetle meşgul ederdi. — Madmazel Grandet acaba mahkeme reisi ile mi, yoksa Mösyö Adolphe ile mi ev- lenerek? Bazı kimseler bu suali, Mösyö Grandet'- nin, kızını ne birine ve ne de ötekine vermi- yeceği suretinde karşılarlar idi. Bunlar derlerdi ki içini ihtiras kemir - mekte olan eski fıçıcı, kendine Grandet'lerin dunku, bugünkü ve yarınki bütün fıçılarını, üç yüz bin lira irad mukabilinde yutup hazm- edebilecek, Fransa âyanından bir damad aramaktadır. Diğer bazı zatlar ise, buna, itiraz olarak Grassins'lerin asil ve çok zengin olduklarını, Adolphe'un pek sevimli bir koca olacağını, böyle bir sıhriyetin - elde bir papa yeğeni hazır bulunmadıkça - hiçten yetişmiş, bütün Saumur'ce elde keser çalıştığı görülmüş ve esasen kırmızı cumhuriyet külâhını da giy- miş bir adamı tatmin etmesi icab ettiğini ileri sürerlerdi. En makul insanlar ise Mösyö Cruchot de Bonfons'un eve her istediği saatte girdiğine, halbuki rakibinin ancak pazar günleri kabul edildiğine dikkati celbederlerdi. Bunlar, Grandet ailesi kadınlariyle Cruchot'lardan fazla sıkı fıkı olan Madam des Grassins'in, bu kadınlara telkin edebileceği bazı fikirler sayesinde ergeç muvaffak olacağını iddia ederlerdi. Digerleri de buna karşı, papas Cruchot'nun dünyanın en kandırıcı adamı olduğunu ve kadın karşısında papas bulu- nunca, mücâdelenin müsavi sayılması iktıza edeceğini hatıra getirirlerdi. Saumur'lü bir nükteci, onlar hakkında: — Oyunda başa baştırlar, demişti. Memleketin ahvale daha ziyade vakıf olan eskileri, Grandet'lerin servetlerini aile dışına çıkarmıyacak kadar kurnaz oldukla - rını bildiklerinden, Saumur'lü Madmazel Grandet'nin, toptancı zengin bir şarab taci- ri olan Paris'li Mösyö Grandet'nin oğlu ile — evlendirileceğini söylerlerdi. Buna da Cruchot'cularla Grassins'ciler şu cevabı verirlerdi: — İlk önce, iki kardeş, otuz senedenberi biribirini iki kere bile görmemişdir. Sonra, Pars'li Mösyö Grandet'nin, oğlu hakkında yüksek tasavvurları vardır. Bu genç bir san- cakta belediye reisi, mebus, milli muhafaza kıtası albayı, ticaret mahkemesi azâsıdır; Saumur'lü Grandet'leri inkâr etmekte ve Napoleon sayesinde herhangi bir dük ailesi- ne girmek niyetini beslemektedir. Yirmi fersahlık bir muhit içinde ve hat- tâ Angers le Blois arasında işleyen umumi nakil vasıtalarında kendisinden bahsedilen bir zengin kızı hakkında ne söylemiyorlar- dı ki! 1811 başlangıcında, Cruchot'cular, Gras- sins'cilere karşı kayda lâyık bir rüçhan ka- zandılar. Parkı, hayran olunacak şatosu, çift- likleri, çayları, gölleri, ormanlariyle marwf ve üç milyon değerinde olan Froidfond ara« zisi, servetini paraya çevirmek mecburiye- tinde bulunan Marki de Froidfond tarafın « dan satılığa çıkarıldı. Noter Cruchot, reis (Sonu var)