Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
NN M Bi > ge— 8 ki.adar olmıyan oligarşik bir idareden başka bir şey değildi. İnkılâbcılrk, yer yüzünde bir dev. let varmıdır ki ben olduğum yerde sap- landım, kalacağım, Buradan bir adım ileriye gitmiyeceğim desin. Eğer inkı. lâberlık bir revölüsyon mukabili ise her devlet inkılâbcıdır. Eğer inkılâbcılık revolüsyon mukabili ise hiç bir hükü. met revolüsyonist olamaz. İnsanlar en kısa yollard-.. kendilerinin teşkil et- tikleri ekscriyetle, Meclis tarafından, kendi arzularını tatbik ederler. Her devlet ınkılâbcıdır. Binenaleyh bizim memlektimiz niçin yerinde sayacak ki, niçin yeriide sayması hatıra gelmiş- tir ki ona inkılâb vasfını ilâve etmek lüzüumunu hissedelim Fakat öyle ol. Masını isterseniz hiç bir itrazım yok. Geriye kaldı Devletcilik. Zannedi- yorum ki şimdi işin en canlı ve en mü.- him noktasına geldik. Arkadaşımız Şükrü Kaya uzun ve güzel izahatı arasında, çok güzel bir lâf da söyiedi. Günün ihtiyaçlarına uy- mıyan, ben ilâve ediyorum, vaziyeti duymayan duüyacak kadar zekâsı olmı. yan her millet, yine bu vaziyette olan her insan gibi sukuta mahkümdur, Bu- günkü ş:kilde, bugünkü — ekonominin icab ettirdiği ihtiyaçları duymıyan bir millet, değil uzun seneler, saatlerce bile yaşayamaz. İhtiyaç bir kaç saat sonra ona hakikatı göstermeğe kâfi ge. “lir ve sonra onu doğru yola sevkeder. Bügün ekonomik ihtiyaçlar olabilir. Fa. kat bir gün var bir de hayatın daimi şekilleri var. Hayatın daimi şekillerini düşündüğümüz zaman benim çok genç yaştanberi duyduğum bir kanaat var. Bir devlet tüccar, bir devlet sanatkâr ola- maz, Ben bugün dahi bu fikrin doğru olduğuna kaniim. Pekâlâ, amma bir memle' ite sanatkâr olacak, fabrikatör olacak kimse bul leketin ihtiyacını tatmin edecek tüccar bulun- mazsa bunu kim yapsın? O halde şerrin ehvenini ihtiyar etmek lâzım, tabii devlet yapacaktır. Binaenaleyh hakika. tın karşısı:da ne kadar inad edersek edelim bugünün zaruretleri bizi hak yoluna götürecek ve yaşıyacaktır ve yahut ve yahutta yaşamıyacaktır. Buna imkân yektur, bu öyle olacaktır. Yal- nız bugünkü zaruretler devam ede.- cek mi? Mes'ele bundadır. Belki bugü- nün zaturetleri devam etmiyecek, bel. ki yarın değişecektir. Mes'ele yalnız ekonomik bakımdan mütalea edilseydi. ben butada Fırkanın bu umdeyi devlet i atasına solk I teklif ede- cektim. Fakat mesele yalnız bundan ibaret değildir. Bizi devietçilik yolu- nu aramağa sevk eden şey, velev mah. zurlu olsun, şimdiye kadar tuttuğumuz yolda biziı bu yolu muhakkak aramağa sevkedecek şeyin burada kemali cesa. xetle ve şevkle Treyimizi kullanmağa sBevkedecek kadar müsbet olduğuna ka- ni değilim. Hepimiz biliyoruz ki daha şeker meselesini halledemedik, Bugün bir sınıf mücadelesi karşı. sındayız. Milletimiz sınıfsız bir millet. tir. Fakat bunu demek kâfi değildir, Bugün sınıtsız, yarın sınıtlı olabiliriz. Bunun örüne evvelden geçmek :1âzım gelir. Bu noktai nazardan pek vazıh prensip olmak üzere, cenabr hak bu memlekete göstermesin, yarın bu ımem. leket zesginin elindeki tekmil serve- tinin elinden giderek karnının aç kal. maması için bugün fakirin zaruvetini def etmex lâzımdır. Onun için ben re. yimi, ekonomik noktai nazardan de- ğil, doğrudan doğruya politik, siyasi noktai nazardan, memleketimin atisini düşünesek, burada kat'i bir kanaatla, vicdan ist/..hatrı ile, muvafık olarak kullanacağım. Buna ilâve edecek yalnız bir söz'im vardır: Menteşe arkadaşımın banset. tiği >pr<k meselesi bence de çok mü. himdir. Bic defa her şeyden evvel insanlık noktai nazarından mühimdir. Bir ta. rafta sütülmiyen yığın yığın topraklar varken, sir tarafta da toprağı olmadığı için aç galan insanlar, . bunlar ae ka- dardırlar, bilmem - var... Bir çok köy- lüler gördüm ki, kendilerinin toprağı olmadığı için . dikkat buyurun - top- Jrak amel.s. olmadıkları halde, ev bark sahibi bulundukları halde, civar köyle. re gidip amelelik ediyorlar. Hangi mem- leketteviz? nüfusu toprağına nazaran az olan bu memlekette bir taraftan boş topraklar dururken, diğer taraftan top- raksızlık yüzünden aç kalan insanlar bulünsun. Bu, siyast noktai nazardan bir mütnlea değildir. Agrer mesele bir çok yerlerde insanlık noktai nazarın. da:: değil belki siyasi noktai nazardan görülmüş, belki merhamet mes'elesi, atiyi görme meselesi telâkki edilmiştir. Bu sesbeple toprak mes'elesinin de bir âtiyi görme mes'elesi olması şarttır. Teşkilâtı Esasiye Kanununda yapı. lacak tadilâtın heyeti umumiyesine da. ir söyliyeceklerim bundah ibarettir. Dahiliye Vekili Şükrü Kaya (Muğ- la) — Sayın arkadaşlar; Teşkilâtı Esa. siye Kanununda yapılacak tadilât üze. rinde sayın arkadaşlarımın kıymetli fi. kir ve mütalealarını çok büyük bir dik. katle dinledim. Çok teşekküre şayan. dır ki Partimiz umumi bir idealin ifadesini buraya getirmiş. Gördüğüm manzara budur. Gerek müstakil ve gerek Partiye mensub arkadaşlarımız bu işin tam vla- rak ve tanı zamanında getirildiği ka- naatind# bulundular ve Büyük Meclis huzurunda bunu teyid ettiler. Ve mil. lete bunu söylediler. Bundan dolayı par- timizin lüzumlu ve iyi bir işle huzuru. nuza çıktığına müftehir olalım, Arkadaşlar; Türk Cümhuriyetinin koyduğu rejimin esası ve prensipleri, evelce de arzettiğim gibi, geçmiş zaman- larda filozofların, ulemanın kendi hüc- relerinde hassas vicdan ve dimağlarında hazırladıkları mücerred mefhumlara uy- durmak için yapılmamıştır. Tarihin ye: ni şartlarından ve istırablarından ve za- ruri icraatından alınmış esaslardır, Re- aliteye müstenit bir yürüyüşün bir tat- bikıdır. Tabit konurken fikirlerden yük- sek nazariyeler mütalea edilmiş diğer memleketlerde geçen hâdiseler ve gö - rülen tecrübeler de nazarı itibara alın- mıştır. Zaten elde edilen neticedeki isa- bet de bunu göstermelt-tadir. Bizim Cüm- huriyetimizin esaslı prensip ve vasıfları harp meydanlarında, meydan muhare belerinde düşünülmüş ve tatbik edil - miştir. Zafer âmili ve zafer eseridir. Kuvveti de bundadır. Bunun iik esası İnönlerinde, Sakaryalarda, Dumlupınar- larda tesbit edilmiştir. Onun için re - eldir ve onun için dinamiktir, Devlet - çilik vasfı da oradan alınmıştır. Her Devletin bir zaman tatbik edeceği ye - gâne yol bu olacaktır. Zaten Devletle - rin gidişi budur. Kehaneti sevmediği - miz ve kendi prensiplerimizi başkasına telkin etmiyecek kadar kendi işlerimizle uğraşmağı tercih ettiğimiz için kendi- mizi bunun hariçte telkinile mükellef addetmiyoruz. Bir Devletin yapacağı en müşkül iş en çok tekniğe mütevakkıf iş, ordu kurmak işdir. Devletin eline ordu ve Hükümet veriyoruz da ordu işlerinin binde biri kadar da haizi e - hemmiyet olmıyan işleri Devlet yapa - maz diyoruz. Bu lojik ile kabili tevfik değildir. Mantık bunu kabul etmez. Devlet bugünkü — teşekkülü itibarı ile mademki ordu gibi gayet çetin, ince, girift, modern tekniklerin hepsine isti- nad eder nâzik bir makinayı elinde bu- lunduruyor ve Türk Devleti de en zi - yade"bunda muvaffakıyet göstermiştir. Türk Devletinin icabında eline alıp da muvaffak olamıyacağı hiçbir iş yoktur ve olamaz. Bir taraftan türkte ordu yapmakta en büyük vasıf görülürken diğer taraftan en küçük bir işe Devle - tin kabiliyeti olmadığı fikri bize dai - ma telkin edilirdi. Uzak değil 1912 ta - rihinde İzmire dört Türk makascısı koymak için türklerin şimendüferciliğe aklı ermez diye Türk komiseri, bizim komiserimiz tarafından ricamız red - dedilmişti. Bunu bilen ve derhatır eden içimizde arkadaşlarımız vardır. Aradan yirmi beş sene geçmemiştir. Bugün şi- mendüferlerimiz biz türkler tarafından yapılmakta ve işletilmektedir ve bu - günkü işletme ile evvelki işletmenin farkını görmek için Nafıa Vekâletinin çıkarmış olduğu eserlere bakmak kâfi - dir ve yalnız yolcu olmak da yeter. Biz bu prensiplerimizi istatik olarak almadık. Yani muayyen bir formül tat- bik ederek onu ebediyen muhafaza için almadık. Hayatın gündelik zarüretle - rinden mülhem olarak aldık. İnkılbçı- lığın esas ruhu budür. Dünya için en eyi yapılan kanunlar bugün kütüpha - ne camekânlarında tozlarla örtülüdür. Ne mükemmel sistemler vardır ki hiçbir en iyi kanunu yapmakla mükelleftir ve bizim Büyük Millet Meclisimiz de doğ- duğu günden bugüne kadar böyle ka - nunlar yapmıştır. Ve Türkiye'yi böyle kurtarmıştır. (Alkışlar, Bravo sesleri). Toprak Kanunu, çiftçiye toprak ver- mek kanunu, çok isterdim ki benim da- irei intihabiye arkadaşım Milâslı Halil Menteşe de esasta bizimle beraber ol - sun. Çünkü Türk Köylüsünün çektiği, topraksız türk köylüsünün çektiği ıstırabı. bilhassa kendi dairei in- tihabiyemizde benim kadar o da gör- müştür .Nitekim, topraksızlığın — deli- li olarak kendi çiftliğini köylülere tevzi ettiğini burada kendisi söylemiş - tir. Eğer, köylüye bunu uzun vadelerle veyahut bedelsiz olarak vermişlerse, bu- radan kendilerine alenen teşekkür ede- rim. Demek ki topraksızlık ihtiyacını kendisi de görmüş ve biz bu kanunu yapmadan daha evvel bize tekaddüm ederek icabını yapmıştır. Arkadaşlar, Muğla vilâyetinin Köy - ceğiz Kazası tamamile çiftlik ağaları - nın elindedir. Hükümet konağı mer - kezi kazada bir çiftlik ağasının tarlası içindedir. Köylünün bir karış tiprağı yoktur, orada çalışır. Vilâyetimizin di- ğer kazalarında da hal böyledir. Dairei intihabiyemizin yarı çiftçisi topraksız- dır. Çalışmıyan ağa oturur, köylü ça - lışır. Antalya da böyledir. Şark vilâ - yetlerimiz de tamamile böyledir. Bu memleketin ağrerlerinin iztırabı büyük ve milli bir iztirabdır. Eğer bu- nu halletmiyeceksek, memleketimizde topraksız çiftçiyi Cümhuriyetin ve in - kilâbın büyük nimetlerinden mahrum birakmış olacağız. Eğer millet kendi topraklarında ekmeğine hâkim olmazsa ve bunu temin edemezsek yapılan şey- ;Jerin mânası kalmaz, Vatandaşını aç ve topraksız bırakıp şu veya bu muhayyel idealler peşinde koşmak, kendini aldat- mak değil midir? Kendi ırkdaşlarımızı ve bu ırkdaki büyük seciyenin asaletini göklere çıkardığımıiız Türkü bu halden kurtarmak lâzımdır. ( Bravo sesleri, alkışlar ). * Toprak çiftçiye toprak; esbabı muci- besinde söylendiği gibi bu bir defaık iş değildir. Topraksızlık hissedildikçe verilecektir. Kanun geldiği vakit esas- ları müzakere edilecektir. Bir taraftan bu iyilik yapılırken, diğer taraftan hiç kimsenin hukuku tasarrufiyesine teca - vüz etmek niyetinde değiliz. Hukuku tasarrufiyenin en mahfuz olduğunu, bilhassa tekrar etmek isterim, hukuku tasarrufiyenin en çok mahfuz kaldığı yer Türkiye'dir. Ve bunu böyle tutmak mecburiyetinde olduğumuzdan toprak kanunu tatbik edilirken, getirilecek ka- nunla da muhafaza edilecektir. Belki kendilerinin dediği şekilde veya başka şekilde Büyük Meclis onun şeklini ta- yin edecektir. Bence toprak kanunun - dan dolayı gönüllere bir endişe getir - mek-ve düşünmenin hiçbir mânası yok- tur. Arkadaşların bilhassa bu noktaya na- zarı dikkatlerini celbetmek isterim, Bu- rada hayatını, hukukunu temin ettiği « mizi kütle, dili olup da söylemiyen ta- kat söylemiye sizleri tevkil etmiş olan kütledir. Bizim yaptığımız kanunları okumıyacak, gazeteleri okumıyacak, on- lar için nasıl çalıştığımızı bilmiyecek - tir. Bizim eserimizin büyüklüğü bura- dadır. (Alkışlar) Bunu bilecek kütle menfaatine dokunur gibi görünenler kütlesidir. Biz onların da menfaatleri- ne dokunmuyorüuz. Bilâkis menfaatleri- ni müdafaa ediyoruz. Biz kendisine hakkını vermezsek o almak yolunu bilir. Biz doğru yollardan, kanuni yollardan berkesin hakkını vermek, herkesin hay- siyetini, hayatını ve hukuku tasarrufi- yesini kurmak ve korumak istiyoruz.. ( Şiddetli alkışlar ) Emruilah Barkın (Malatya) — Bir daha söyle, bir daha söyle... Dahiliye Vekili (devamla) — Arka - daşlar, bizim bu inkilâblarımız kendi kendine ve demin dediğim gibi tarihin zarureti olarak doğmamıştır. Bü uğur- da çok kanlar dökülmüş ve çok iztirablı olmuştur. Asırlarca türkler bu inkilâ - tatbik sahası ve imkâ bul ştır. En iyi kanunlar maddeleri en iyi olan kanunlar değildir. Millete en uygun olan kanundur. ( Alkışlar ) ve Millet Meclisinin en büyük vazifesi milletlere en muvafık gelen kanunları yapmaktır ve bizim Meclisimiz de böyle yapmıştır Millet Meclisleri bir tekım filozofların ve hukukçuların mahalli içtimar değil- dir. Millet Meclisleri günün ihtiyaçla - rından hayatın zaruretlerinden aldık - ları ilham üzerine milletin inkişafı için ba kavuş m iztirabını çekti, nihayet büyük dehanın Atatürkün milletin kud- retile kendi irade ye kudreti birleşti. türke vatan verdi, istiklâl verdi, pren- sip verdi. Bu prensipler kendimiz için ve milletimiz için ayrılmaz esaslardır, hepsi birbirine bağlıdır. Eğer biz bunun birini bir tarafa bırakırsak memleketin bir tarafında inhilâl olur. Biz memle - keti bu vasıflr cümhuriyetle muhafaza ve idare etmekle mükellefiz. Memleke- tin bu sayede kurtulduğuna ve yaşaya- cağına kaniiz. İnkilâbçılığa bağlılığı -. mız bundandır. Bu inkilâbın sağdan ve soldan kar - şısına çıkacak olan herhangi bir cere - yan bu inkilâbın kuvveti karşısında dev- rilmeye ve ezilmeye mahkümdur. Şimdiden böylelerine haber vermek isterim ki Türkiye Cümhuriyeti bu gi- bi cereyanlara asla müsaade etmiyecek- tir ( Bravo sesleri, alkışlar ). Türk milletinin tarih içerisinde ve dünyanın bu halinde yapacağı çok daha büyük işler vardır. Şu veya bu hayal ve mefhumu mücerredin peşinden koşacak ne vaktimiz var, ne de koşturacak in - sanlarımız vardır. Biz tek bir dilek, tek bir ideal için, yani memleketin se- lâmeti, bu milletin refah ve saâdeti ve âlemin huzuru için kütle halinde çalış- maya mecburuz. Tuttuğumuz yol bu - dur, Atatürk'ün bize gösterdiği yol bu- dur. ( Bravo sesleri, şiddetli ve sürekli alkışlar ). Başkan — Kifayeti müzakere hakkın- da muühtelif takrirler vardır. Kifayeti müzakereyi kabul edenler... Etmiyenler. Kabul edilmiştir. Maddelere geçilmesini kabul edenler. Etmiyenler.. Kabul edilmiştir. Teşkilâtı Esasıye İkanumunun bazı maddelerinin değiştirilmesine dair kanun teklifi * Madde 1— 'Teşkilâtı Esasiye Kanu - nunun ikinci maddesi aşağıda yazılı şekilde değiştirilmiştir. Türkiye Devleti, Cümhuriyetçi, mil - liyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inki - lâbçıdır. Resmi dili Türkçedir. Makarri Ankara şehridir. Başkan — Madde hakkında mütalea var mı?.. Söz Şerif İlden'indir. Şerif İlden (Kastamonu) — Müsa - ade ederseniz buradan söyliyeyim. En- cümenden bir kelime soracağım, Maddede resmi dili Türkçedir denili- yor. Bu resmi kelimesine lüzum var mı? Teşkilâtı Esasiye Encümeni Mazbata Muharriri Kenan Orer ( Manisa ) — Teklifte buna dair bir şey yoktur, eski maddede vardı, biz de aynen muhafaza ettik. Şerif İlden (Kastamonu) — O hal- de bu kelimenin tayyını teklif ederim. Başkan — Teşkilâtı Esasiye Kanunu- nun, eski maddesinde vardır. Bu yalnız sizin teklifiniz ve kanaatinizle değişti- rilemez. Bunun nasıl değiştirileceğini gene aynı kantın göstermiştir. Şükrü Yaşın (Çanakkale) — Benim sözüm esasa taallük eden birşey değil- dir. Maddenin yazılış tarzına'aiddir. Teşkilâtı Esasiye Kanunu birinci mad- desinde Türkiye bir Cümhuriyettir di- yor ve 102 nci maddesi de, devlet şek- linin Cümhuriyet olduğuna dair olan birinci maddenin hiçbir veçhile tadil, tağyirinin teklif dahi edilemiyeceğini tasrih ediyor. Yani bu hükümle birinci madde, bir ebediyet iktisab ediyor ve bu ebediyeti de Teşkilâtr Esasiye Ka - nunu tekeffül etmiş bulunuyor. Hal - buki şimdi teklif edilen ikinci madde - nin tadilinde Türkiye Devleti Cümhu- riyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâ- ik ve inkilâbçı olup resmi dili türkçe, Makarri Ankara şehridir deniliyor. Devlet şeklinin Cümhuriyet olduğu kabul edildikten sonra onun esas vas - fını, daha doğrusu şartı aslisinin Teş- kilâtı Esasiye kanunu ile kendisine ve- rilmiş iken bu vasfın Cümhuriyetçilik- ten başka birşey olmasına imkân yok - tur. Burada Cümhuriyetçi kelimesini zikretmek veyahut Teşkilâtı Esasiye - nin ebediyetini temin etmediği bir mad- deye bu vasfı sokmak, evvelki hükümle ahenkdar olmaz, Onun için diyorum ki Cümhuriyet idaresinin Cümhuriyetçi olması gayet tabit bir esas olacağına göre, bunu burada zikretmektense mad- deyi şu suretle yazmak maksadı temin eder: ( Türkiye Cümhuriyeti milliyet- çi, devletçi, halkçı, lâik ve inkılâbcıdır. Resmi dil türkçedir. Makarri Ankara şehridir). Bu şeklin kabulünü teklif ediyorum. Teşkilâtı Esasiye Encümeni Mazbata Muharriri Kenan Orer (Manisa) — Teşkilâtı Esasiye Kanununun 102 nci maddesinin sarahatı karşısında bu vasıf- ların £ birinci madd ilâvesi doğru olmadığı için büu altı umdenin ikinci maddeye sıral “muvafık gördük bu itibarla Cümhuriyet- çi vasfını da bu maddede tekrarladık, Aksi takdirde bu ana prensiplerin yal- nız beş maddesi, esas Teşkilât Kanunu- muza geçmiş şeklinde bulunacaktır ki bunun doğru olmıyacağına kani olduk- ( Doğru sesleri ). “ Gİ. Refet Bele (İstanbui) — Kürsü alışkanlığını kaybetmiş olmaklığım do« layısile demin arzedilecek birşeyi u - nuttum. Fakat bu maddeden istifade ederek bunu da söyliyeceğim, Esasen temas edeceğim en mühim şey de bu idi. Devletçilik ve aksamı olmak ü-ere diğer beş umde maddeye yeni ilâve edi- liyor. Bunların teyid kuvveti nedir ? Arkadaşlar pek iyi izah ettiler; bun- dan sonra Hükümetin programı Dev - lete mal edilecektir. Fakat şimdiye ka« dar, Devlete maledilen bu uümdelerden yalnız bir tanesi vardı: Cümhuriyetçi « lik. Onun da bir müeyyidesi mevcuddu: En son maddenin son fıkrası: 102 nci madde olan bu son madde, işbu kanu - nun, şekli Devletin Cümhuriyet oldu- ğuna dair olan, birinci maddesinin ta - dili ve tagyiri hiçbir suretle teklif dahi edilemez, der. Yarın bir liberal, ekonomik ve siyasi herhangi bir liberal çıkıp bunun üze - rinde propaganda yapamaz mı ? (yapa- maz sesleri ). 'Teşkilâtı Esasiye Kanunundaki bu maddenin tadil ve tağyiri için taraftar tedarikine çalışamaz mı ? Nasıl ki biz bugün Teşkilâtı Esasiyenin bu madde- sinin tadil ve tağyirini teklif ettik, Fa- kat bugün hiç birimiz çıkıp da Cümhu- riyetin tadilini teklif edemezdik. Eğer bir kimse diğer beş umdenin böyle bir müeyyidesi yoktur diye bu hususta elin: de silâh olarak küvvetle işe girişmek isterse bunu kanun, bu cürmünden do- layı yakasından yakalar tedib ve teczi- ye eder. Fakat doğrudan doğruya ikna kuvvetile yaparsa buna mâni olabilecek- miyiz? Fakat bunlar cümhuriyetin ya - nında diğer bir umde olarak bulunursa o zaman bunun aleyhinde kimse bir tek-« lifte bulunamaz. Bugün olduğu gibi ka« lırsa, efkârı hazırlamak hakkına herkes malik olur. Bin leyh bu leyi Fırkanın nazarı dikkatine arzederim. Ali Riza Türel (Konya) — Teşkilâtı Esasiye Kanunundaki hükümlerin mü - eyyidesi yine Teşkilâtı Esasiye Kanu- nunun 103 unc& maddesindeki umumi zabıta hükmüdür. Recep Peker (Kütahya) — Ceza Ka- nunu da var, Ali Riza (devamla) — 103 üncü mad- de mucibince bu kanunun hiçbir mad « desi hiçbir sebep ve bahane ile ihmal veya tatil olunamaz. Hiçbir kanun Teş- kilâtı Esasiye Kanununa münafi ola - maz. Bu zabıta maddesidir ve bu müey- yide iledir ki Teşkilâtı Esasiye Kanu - nuna münafi alelâde kanunlar çıkması- na mâni olunabilir ve Teşkilâtı Esasiye Kanunun muayyen eşkâl haricinde tadil ve tağyir edilmesinin önüne geçilir. Bu umumi bir müeyyidedir. Bunun hari - cinde cezaf müeyyideler de vardır. Ce- za Kanununuzun son tadil edilen 146- ncı maddesinin aldığı şekle göre, Teş- kilâtı Esasiye Kanununa muhalif bazı hareketler ceza müeyyidesi altına gir- miştir. O maddede gösterilen şerait al- tında yapılan hareketler ceza müeyyi - desi altındadır. Ya bu şerait tamamen tahakkuk edemezse, ne olacak? Yani Ceza Kanunu malüm olduğu veçhile, kıyas yoliyle tatbik olunamıyan kanuün- lardandır. Bu kanunüun gösterdiği bü « tün şerait tahakkuk etmelidir ki o hâ- dise ve o faaliyet cürüm olsun. O ta - hakkuk etmezse ne olacaktır? O tak - “dirde vaziyet, kendi kanaatımca şöyle tetkik edilmelidir. Teşkilâtı Esasiye Kanununun bütün maddeleri cezaf mü- eyyide altında değildir. Amma bu ka - nunun muta olması da lâzımdır. O hal- de Devlet, Hükümet bu kanuna aykırı olan bütün faaliyetleri men etmek se - lâhiyetini haizdir. Şu halde, benim şahsi kanaatıma göre, Teşkilâtı Esasiye K nt veya bir | tağyir tebdil veya ilgaya ve bu kanunla teşekkül etmiş olan Büyük Millet Mec- lisini iskata veya vazifesini yapmaktan men'e cebren teşebbüs edenler Ceza Ka- nununun bu müeyyidesi altına girdiği gibi, kanunun ikinci fıktasında da, bu hareketleri neşriyat suretinde meydan- larda halkı toplryarak tahrik etmek sü- retile başkalarını bu hareketleri yap - mağa teşvik edenler de aynı ceza müey- yidesi altındadır. Bir de bundan maada 171 inci maddede bu işleri yapmak için olan ittifak halini derpiş ederken o va- ziyette de oldukça ağır hir hüküm var- - dır.Bunun haricinde cezai müeyyideyi haiz olmıyan hareketler bizatihi 'Tes « kilâtı Esasiyenin müeyyidesi” altında olmak dolayısile, Hükümet tarafından men edilmek iktiza eder. Başkan — Bay Sükrü Yaşın, takri- rinizi reye arzedeyim mi?