18 Şubat 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

18 Şubat 1937 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18.2-1937 —e Frankonun son zaferinden sonra Karısmazlık meselesi İngiltere kaybedenden yana çıkmaktan pek hoşlanmaz Malaganın zaptı gitgide daha mühim bir siyast hâdise o- darak göze çarp» ULUS arnaval Haftasında Viyana iyana, şubat, 1937 — Karnaval haftası da bitti. Şimdi, briç gartilerinde. eat beş çaylarında, bu yıl karnaval Balolarında görülen şeylerin dedikodusu - yapılıyor. Eko emik, poletik, ideolojik buhran varmış. Kime ne | Amer Fikada Misisipi coşup taştığı günlerde, Viyana, neşeden opp taşmıştı. "Şlce yak olduğu gibi, bu yıl da eh partak balo, Opera ba- tonu oldü. Haftalarca evel / bütün biletler satılmış, battâ — Viyanada löciverd Frak bu sene erkek modasına hâkimdir P ——— YAZAN: Jean Pierre Görard La Repüblik gazetesinden bilet spekülasionu bile yapılmıştır. Bundan dolayıdır ki, bu kadar büyük bir taleb karşısında, bütün bir gece opera- nn en ön safında iki locanın bomboş durması herkesi me- yak içinde bıraktı. Bu muamma, o gece dememişti. Fakat fukaralara yapılacak olan yardıma tal ve aynı zamanda Viyana - karnavalına karşı alâkasını göstermek için bu iki Jocayı angaje etmiş, fakat kendi gelme- mişti. pera balo- su - dillere destan ©'du. He- de sirf bu balo diği — tuvalerinin teferruatimı ik - mal etmek mak » gadiyle tâ Pari * Tün karısı, Viyana sosyetesinin model- ci kadınlarını çok alâkadar etti. Moda salonları, hangi müşteriye evvelâ imet edeceklerini bilemedikleri bu gün- derin hâlâ hayaliyle yaşıyorlar. Erkek terzilere de epiy iş çıkmıştı. Çünkü bu yılın frak'ı rengini değiş- tizdi. Nitekim “frakım ne kadar si- yah, değil mi? Halbuki koyu lâcivert!,, diye konuşmak bu yılın — âdetler oldu. Dediğim gibi, gece ışığında hassa koyu, siyah bir renk alan, lâcivert frak karnavaldaki erkek modasına hâ- kimdi. ı İK zrerelm dillerde dolaşan tuhat. Jıklarından biri de şudur- dobz Âlk bakışta fransız olduğuna şüphe bı- Takmayan bir kadın, sabaha karşı balo- — danavdet ederken, varife başında olan bir polise yaklaşıyor ve: MKYT Bunun üzerine, poli: imetle, fakat mutlak bir ifade ile, ı ; ; K “ başmndayımı, cevabini , Framsız kadını, b *— İyi ama Şeri, vazife başında o- r K y Tuşun bu gece gördüğüm — en yakışıklı delikanli olmana bir mani teşikl etmez kit, karşılığını vercikten sonra polisi öperek halkın arasına karışıyor. Kostümlü balolarda akla hayale gel- Mmiyen acaiplikler oluyordu. Hele ken- — di memleketinin kıyafetiyle - dolaşan E aç gün sonra anlaşıldı ki, bu. yı Vindsor dükü angaje etmiş ve herhangi bir sebeb yü- Zzünden gelememişti. Belki de, temin edilecek olan geliri //_..)sî bir türlü — halledi- doca- sis edildiğini bildiği ) bir hindliyi, kimse hindli. etmiyor, herkes, “aman diye kabul 'ne enteresan kılığa girmiş.. Hele rengini - değiştir- mekte çok muvaffak olmuş, diyordu. B <i mete v kortüme çok z rastlandı. Hattâ kostüm - balola- rında bile çok seyrek olarak maskeli görülüyordu. 1937 karnaval şenlikleri 'nin en karakteristik tarafı ciddi bir ele- gansı temsil etmiş olmasıdır. Buna mu- kabil çok enteresan yeniliklere şahid olduk: mücevher tekrar süs diye taşı niyor, Hem de eski biçimde değil, ta- mamen modern tarzda yapılmış mücev. herler gözleri - kamaştırıyor. daşu anlaşılıyor ki, gene mücevher satın alınıyor, fakat bir kenara depo e- Bundan /X Y — | ğ ÜS dilmeden kullanılıyor. Çünkü, eskiden, meselâ bir inci koliyenin bir de sahtesi yaptırılıyordu; hakiki inci kolye kasa- da saklanıyor ve böyle balolarda, bü- yük kalabalık ve toplantılarda sahtesi taşınıyordu. Acaba emniyet mi avdet etti, yoksa hırsız mi kalmadı? Belki de sahtecilik çok terakki etmiş ve hakiki - olandan farkedilmiyecek bir şekle girmiştir?! iyana sosyetesini bir araya top- Jayan büyük balolardan biri de; Habsburg hânedaniyle birlikte - bütün Avusturya ve bazen de Avrupa mukad- deratiyle çok yakından alâkası olmuş Glan Viyana civarındaki “Şönbrum sara-| “yaş nda verilen balo idi. Saray yirmi bir tane salonunu Viyanadan - gelen halka açmıştı. Bu yılın dikkatini celbeden husu- kleri arasında genç kızların anncle- Bu Bayanlara - burada ri de vardır! “Balo annesi, iyorlar. Epiy - oluyor. ki, onlara rastlanılmıyordu. Fakat 1937 parça daha mütevazidir. Eskiden oldu- u gibi kızlariyle rekabet etmiyor, lo- canın bir kenarına çekilip oturuyor; pek seyrek dansa kalkıyordu. - Fakat her yerde hazır ve nâzırdı. Hasılı, Viyana urayının verdiği “res- ami,, balo ile sona eren karnaval şenlik- leri, ekonomik, poletik ve ideolojik hiçbir tesir altında kalmadan neşe ve zevk içinde sona erdi. maktadır. — Şehir 150000 1 gecen ni Ü- fasunun Kalabalıklığı, vilâyet merkesi olarak isibarı, sahib olduğu her türlü zenginlikler, ve nihayet büyük bir Ak- Geniz limanı olarak işgal ettiği cografi Vaziyet dolayısiyle ehemiyetlidir. Nas- Yonalstlerin bu süratli ve büyük zafek Ti bir yandan da Madrid / cephesinde kazandıkları - muvaffakiyetler, — hükü- metçiler için maddi ve manevi büyük bir darbedir ki tesirleri / hissedilmeye başlamıştır. Almanya ve İtalya Frankonun za- ferini milli bir zafer gibi - kutladılar. Londranım işçi gazetelerinde - Malaga- 'nan zaptını bir italyan zaferi olarak gösteren yazılar, italyan gazeteleri ta- rafından geniş ölçüde ve memnuniyet- el iktibas edilmiştir. İspayol faşistleri- 'nin muvaffakiyeti, muhakkak ki, faşist rejimleri azaltacak veya bunları daha uysal bir hale koyacak mahiyette değil- dir. Frankonun muvaffakiyetinin tesir- deri bilhassa karışmazlık hususundaki Avrupa işbirliği üzerinde hissedilmek- tedir, Londra komitesinin son toplan- tısında, komite çalışmalarının ne kadar az ilerlemiş olduğu müşahede edilmiş- ü Bu nokta üzerinde hükümetimizin durumu ittifakla tasvib dindiği gibi, Fransanın mümessili, ab. Joka için tasarlanan donanmalar ara- sında Sovyet donanmasının - bulunma- masına esef etmekle 'nin mutabık kalacağı herhangi bir plâ- nt kabul edeceğini,, söylemiştir. Buna karşılık, İtalyanın ve bilhassa Almanyanın avutucu manevralara — gi- riştikleri kanaati pekçoklarına gelmiş- tir..Roma ve Berlin hükümetleri, Fran- konun zaferinden eminmişler gibi, bu- u beklerken, zaman - kazanmak - iste- mektedirler. İtalyan ve alman gazete- derinin marksist ordularda tefrika ve bozgun alâmetleri görülmekte olduğu hakkındaki haberleri bu bakımdan çok karakteristiktir . Bu hesaplar, hususiyle — Katalonya ve Bask ülkesi hakkında bize fazla cür- etkârane görünmektedir. Bizim gibi bu mıntakaları tanıyanların — hepsi, bura- larda hemen ittifakla hâkim olan ayrı- Jıkçı hislerin kuvvetinden hayrete düş- müşlerdir. Bilbao ve Barselonda şüphe Bötürmiyecek derecede büyük bir muh- tariyet arzusu hâkimdir. Bu iki mınta- kada, bugün iktidarı ellerinde - tutan lar, ne kadar aşkın siyasi temayüllere malik olurlarsa olsunlar, bir mıntaka vatanperverliği üzerine istinad etmeke 'te ve mukavemet küdretlerini buradan almaktadırlar. ( Sbra ve Almanyanın geciktirma siyasetleri yanında Portekizin 'nadını da kaydetmek lâzımdır. Lizbon hükümeti, kendi topraklarında bir entemi 'nasyonal kontrol komitesinin çalışmasınt reddetmekte, bütün tahminlerin bilâfıe na olarak, ısrar etmitşir. Bu karar hays Tet uyandırıer mahiyettedir. Çünkil mazür gösterecek bir tarafı yoktur, Fransa bile, mutlak hâkimiyetinden bu- küçük fedakârlıkta bulunmayz — kabul etmişti. Neden Portekiz vatanperverlir Hi fransız / vatanperverliğinden daha Müvesvis davranmıştır? bon hükümetinin, azçok bu kas rara, Almanya ve İtalya tarafından sevkedilmiş olduğu düşünülebilir. — » W işte en hayret edilecek taraf | İngilterenin durumudur. Gerçi ingiliz sol gazeteleri Portekizin karae rınt şiddetle tenkid etmektedirler, fan kat bu hususta Londra hükümetini Bu nokta mühimdir. İngiltere hükümes tinin artık Frankonun zaferi kazana. cağr kanaatinde bulunduğu hatıra gele ir. Bu itibarla, ingiliz pol is ananelerine uy yarının galibine karşı ket etmek istemiyecek midir? İngiltere — belki Burgos generale Jarının — galibiyetine esef “edecekti İngiltere diyecektir ki, madem ki/ bir Franko İspanyası kurulacaktır, şu halde onu kendimize düşman etmekten- e dostluğunu kazanmak hayırlıdır. Londra, kaybedenden yana çıkmak. tan hoşlanmaz. DOĞUM Ankara Cumhuriyet “Müddelumu « misi Bay Baha Arıkan'ın dün bir er « kek çocuğu dünyaya — geldiğini ve bü- yük babasının adı ile “Ziya,, tevsim e- dildiğini memnuniyetle öğrendik. Kü Çük Ziya Arıkan'a uzun ömür temenni 've Arıkan ailesini tebrik ederiz. Tefrika No: 18 Maç;(ızı Yazan: Puşkin İlk bakışta Herman'ın ” orada — ol- ma emniyet getirmiş ve onu gelmek- ikoymuş olan tesadüfe de şükür et- mişti. Tüvaletini değiştirmeden oturdu, ve Pek az bir vakitten beri başladığı halde o- 'nu epeyce ilerilere götürmüş olan macera- Tun bütün saihalarını zihninden geçrme- ge başladı. Genç zabiti ilk defa olarak pen- Ceresinden göreli henüz üç hafta olduğu halde onunla işte mektublaşmağa başlamış ve zabit kendisinden bir gece mülâkatı al- mıştr. Onun adını, bazı mektubları imzalı olduğu için, biliyordu. Lizaveta ona bir tek kelime bile söylememiş, sesini hiç - işitme- mivti. İşin asıl tuhaf tarafı, o aka-'na kadar, 'ondan bahsedildiğini bile duymamıştı. O akşam, ba'oda genç prenses - Polin'e m> onan Tomsti, kayıdsız görünerek on- Gon inti"am almağa karar verdi;. Lizaveta İvanovna'yı bitmez tükenmez bir mazurkaya davet etti ve bunun devamınca onun istih- kâm zabitlerine karşı gösterdiği hususi a- lâka hakkında bir çok latifelerde bulundu ve kızın tahmin ettiğinden çok bildiğini an- latmağa uğraştr. Tomski'nin kinayeleri ba- zan öyle yerinde idiki Lizaveta İvanovna, kaç kerre, sırrının keşfedilmiş olduğunu sandı. Gülerek : — Bunları kimden öğrendiniz? dedi. Tomski cevab verdi: — Bildiğiniz adamın bir dostundan, Pek acaib birinden . — Bu acaib adam kim? — Herman, derler. Lizaveta İvanovna cevab vermedi ise de ellerinin ve ayaklarının buz kesildiğini his- etti. Tomski devam etti: — Bu Herman hakikaten romanesk bir adamdır. Kendisinde Napoleon'un - profili ve şeytanın ruhu vardır. Zannederim ki vic- danından en azüç cinayetin vebalr olsa ge- rektir. Fakat ne kadar sarardınız!. — Başım ağrıyor... Peki! bu Herman.... Size ne dedi. Adı ne idin onun? — Herman dostundan hiç memnun de- : onun yerinde olsa büsbütün başka tür- lü hareket edeceğini söylüyor. Hattâ tah- min ederim ki Hermanın hakkınızda bir ta- kım düşünceleri var. Daha doğrusu dostu- nun aşkına dair anlattıklarını kayıdsızca dinlemiyor. — Eyi ama beni nerede görmüş? — Belki kilisede; yahud gezintide. Ve Allah bilir daha nerelerde! belkide siz uyur ken odanızda. O buna da muktedirdir. O sırada, üç kadın, nisyan ve esel'den bi- rini seçmeğe dâvet için Tomski'ye doğru rlediklerinden Lizaveta İvanovna'nın me- rakını ıstırap vererek tahrik eden bu konuş- mayı kesmiş oldular. Tomski de Prenses Po- seçmiş bulundu. Prenses, salonda bir devir daha yapmak ve yerine oturmakta ge- cikmek suretiyle vaziyetini izaha vakit buldu Tomski ile Lizaveta dansa tekrar başla- dıkları zaman Tomski ne Herman'ı ve ne de genç kızı düşünüyordu. Lizaveta, yarıda ka- lan konuşmaya tekrar başlamak için boşuna uğraştı, fakat Mazurka bitti ve ihtiyar kon- tes baloyu terketti. Tomskinin sözlerinde bir dansör geveze- liğinden fazla bir şey yoktu, fakat hulyacı gao kızın ruhuna derin sürette nüfuz etmiş- ti. Tomski tarafından çizilen levha onun düşünmüş olduğu hayale benziyordu: bu a- delâde bir levha idi, ancak okuduğu roma- nesk kitablarla teheyyüç etmiş olan muhay- yelesini hem korkutuyor, hem memnun edi- yordu. Lizaveta, çıplak kolalrını göğsüne kavuş- turmuş, başı hâlâ çiçeklerle süslü çıplak göğsüne doğru dikilmiş, oturuyordu, Birden bire kapı açıldı, ve Herman içeri girdi. Lizaveta titredi. Sıkıntılı bir sesle sordu: — İhtiyar kontesin odasında. Şimdi ya- 'nından ayrıldım. Kontes öldü. — Aman allahım! Ne diyorsunuz?.. Herman devam etti: — Ve zannediyorum ki ölümünün sebebi, de benim. Lizaveta İvanovna ona baktı ve Toms- kinin sözleri ruhunda çınladı: “Bu adamın vicdanı üzerinde en az üç cinayetin yükü vardır.,, Herman pencerenin kenarına ilişerek ©- 'ma her şeyi anlattı. (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: