< P S UA - t VDT N AUAD y de Okuduklarımız Eden -Blum tekliflerine .eve Hitlerin verdiği cevap Hitlerin cevablarını Eden - Blum tek 1 — Siyasi bir ferahlık havası ile alâkalı ekonomik işbirliği (fakat bunun pazarlık değil, işbirliği l :Hıığı tasrih edilmiştir); 2 — Yenilenmiş bir Milletler Cemiyetine iştirâk; 3 — Silâhların azaltılması (işçilerin ekonomik saha- da kullanılmaları, yeni mahreçler v.: 4 — Müstemleke istekleri demekle neyi kastediyor- sunuz? $ — B. Blum, ayrıca bölünmez sulh meselesi üzerin. de de ısrar etmiştir. “— Biz fransız - alman meselesinin halli ça- resini, umumi bir tesviye suretinin çerçevesi içinde bulmağa çalışıyoruz.,, Su halde iki taraflı paktlar 6 —B. Eden ayrıca, demokratik rejimlerin faşist re- imlere olan üstünlüğünü de ilân etmişt Entransijan gazetesi Eden - Blum teklifleriyle şöyle — karşılaştırıyor lifleri B. Hitler'in cevabları 1 — Milletlerarası ticaret, Avrupanın ancak bolşe- viklikten kurtulduğu takdirde mümkün olacak- tır. 2 — Almanya Cenevrede Sovyet Rusya ile işbirliği yapamaz. y 3 — Şimdiye kadar üç defa silâhsızlanma - teklifle- rinde bulundum, fakat kabul edilmedi ve Mos- kova ile pazarlığa girişmek tercih olundu. 4 — Almanya, kendinden müstemleke almamış olan memleketlerden müstemleke istememektedir. 5 — B. Hitler, sulhun da harb gibi bölünmez oldu- ğunu teyid etmiştir. Almanya iki taraflı paktla- ra sadık kalmaktadır. yapılmyacaktır. miştir. 6 — B. Hitler de aksine olarak, otoriter reji demokratik rejimlere olan üstünlüğünü ilân et- lerin Türk - Fransız dostluğu etrafında Pransa ve Tür. kiye, nihayet ge ge eylülde fçan Siz « Süriye mua- hedesinin akdi ne> ticesinde doğmuş olan esete değer ihtilâfa mesud bir gekilde son - veren prensip uzlaş zmasına / varmışlar. dir. İki devletin mümessilleri tara Sından, — Milletler Cemiyetinin koy- unda, tam bir ne- zaketle idare edil- miş olan bu müza- kereler, fransız-türk dostluğunun temel- lerini küvvetlendirmekle, en dikeni davâların, Cenevre enternasyonal mah- kemesinde, adalete uygun ve sulha yar Tarlı bir şekilde halledilebileceğini vir kere daha parlak sürette ispat etmiştir. İskenderun ve Antakya sancağı mese- desi Fransa ile Türkiye arasındaki mü. Yemmel münasebetleri > karartabilecek 'tek kara nokta idi. İçinde Türkiye, Franta ve Süriyenin esasir menfaatlere sahib oldukları bu mıntakanın kati si yasi statüsünün tayini şimdiye kadar kararsız bir şekilde - birakılmıştı. An- anevi yakın şark politikamızın - pren. sipleriyle derin sürette meşbü olan #ransız diplomasisi, bu meselenin halli ni dalma geri bırakmıştı. Halbuki, bu, Şahim bir tehlike yuvası idi. Fransa, hakikati görmemekte ısrar etmekle ve aynı zamanda itibarını medyun olduğu Aananelerinin muhafazasında devam ct “nekle, bu ananeleri korkunç bir rutin'e tahvil etmek tehlikesine maruz bulur nuyordu. Halbuki ortada kati bir vâkıa yardı: — Esasen 1921 de, Ankara z Jaşmasını imzalamakla biz de bunu ta- Bımıştık — Sancak mutlaka yakın bir türk karakterini haizdir. Türklerin Ha- tay adını verdikleri bu mıntaka, evvelâ tarih bakımından türktür; Etiler, me- deniyetlerinin - merkezlerinden birini Sancak Milletler Cer yazdığı burada tesis etmişlerdi. İysadan üç bin yıl önce Sümer siteleriyle iktısadi mü- nasebetler idame etmiş olan bu vilâyet, bugün de büyük bir ekseriyet itibariy- Je otokton türklerle meskündur. Bütün istılâ / cereyanlarının ve en muhtelif arkların karşılaşmış oldukları — bu top- Taklarda, bütün müteselsil istilâ dalga HATAY TÜRKTÜR davâsının Cenevrede sulh yolu ile hallinden sonra fransız gazetelerinin *miyeti, Türkiye, sulh siyaseti ve türk - fransız dostluğu hakkındaki hararet- li yazıları hâlâ devam etmektedir. Okurla- rımızın imzasını tanıdıklari Görard Ton- gas'ın La Tribune des Nations gazetesinde yazıyı neşrediyoruz. Jarına rağmen, türklerin şahsiyeti ma- Sun ve sarsılmaz bir şekilde devam etti. Bu, ilmi misyonların ve anket komis- yonlarının daima kolaylıkla tahkik e- debilecekleri bir bakikattir. Hatay mın- takası o kadar sarih surette türk olan karakteristikler arzeder ki en sathi bir müşahid bile, tarihi ve etnografik etüd. lere gömülmeyi lüzumsuz görür. “San- cakta türk dili hâkimdir. Arabca da yaygındır; fakat ancak aleviler ve hi ristiyanlar tarafından konuşulur. Esa- sen alevilerin, ermenilerin ve rumların ekserisi türkçe bilirler., Bu sözler, pek de türk dostu olmayan - General Ja- caguot'ya aiddir. Coğraft bakımdan da Hatay türk Suriyeninkine hiç benzemiyen coğrafi şekli, Torosların imtidadından vücuda gelmiştir. Toprak, — strüktürü- mükemelen A- nadolunun fizik hududlarının çerçever si içinde yer alır. Nihayet, içinde bü- tün coğrafi isimlerin türkçe olduğu bu arazide, Kilikya ile aynı nebatat siste- ani, aynı iklim mevcuddur. Halbuki Su- riye ile Hatay arasında büyük bir bene zersizlik müşahede edilir. Bununla beraber, ne 9 eylül 1936 ta- rihli fransız » Suriye muahedesi, ne de 20 ilkteşrin 1921 tarihli Ankara fran IZ - türk anlaşması Sancağın mukad. deratını kati sürette halletmiş değildi. Bilâkis, Fransa, Türkiyeye karşı teah. hüdlerine hürmetsizilk göstererek,San- gine almakla iktifa etmişti. Bu fena ha- berin yayılmasından sonra türklerin ne kadar heyecana kapılacağı tasavvur oe 'nün bir cinsliğiyle, Fransız gazetelerinin son neşriyatı hakkümü altında yaşıyabilecekleri na- gıl tahayyül edilebimiştli! Ve bilhas sa, Türkiye cumhuriyetinin, 1921 fran- sız « türk muahedesinin sayılmasını ta- leb etmiyecek kadar, soy kardeşlerinin hürriyetine karşı kayıdsız kalabileceği nasıl sanılabilmişti? Fakat türk gazetelerinin - şiddetli neşriyatı karşısında fransız hükümeti Türkiyenin, neye mal olursa olsun, mil- Ji bir davâ yaptığı bu mesele için adâ- dete uygun bir hal şekli elde etmeye karar vermiş olduğunu anladı. Bu iti- barla, her iki taraftan da büyük bir anlaşma zihniyeti gösterilerek, dostça bir anlaşmanın esaslarını bulmak için işe girişildi. Ve, imkân nisbetinde her- kesin menfaatlerini gözeten, bir prene sip anlaşması bulundu. Fransız ve türk delegasyonlarının iştirâk etmiş olduk- Jarı müşterek metin şu kayıdları muh 1 — İskenderun ve Antakya min- takası, Suriye devletinin - çerçevesi - çinde muhtar bir vilâyet oluyor; 2 — Bu mıntaka Milletler Cemiye- tinin kontroluna tâbidi 3 — Bir fransız - türk muahedesi sanırları garanti etmektedir. Şüphesiz, henüz birçok noktalar as- kıda kalmaktadır: yeni bir devletin te- şekkülü, kontrolun — şekli, — fransız - 'türk muahedesi, azlıkların korunması. Bununla beraber, henüz ancak “pren p itibariyle olan bu anlaşma muhak- kak ki Ankara ve Paris hükümetlerinin tasvibine iktiran etmekten - gecikmiye- cektir. Bu anlaşma, katiyet kesbetme siyle, hiç şüphesiz fransız - türk dost- Tuğunu sağlamlaştırmaya - hizmet ede- cektir. KA LA LERANADI Her pazartesi çıkan Türk spor kurumu dergisini okuyunuz Tunabilir. Türklerin suriyelilerin - tar AKD ENiİZ ve dünya sulhu YA ESKİ FRAN: spanyadaki sivil harbı, italyanla- rın Balcar adalarına göz dikmiş oldukları hakkında ortada dolaşan ri vayetler, Hitler tarafından yalanlan- muş olan almanların Fasa asker çıkar- dıkları haberi, Türkiyenin İskenderu- na aid iddiaları ve nihayet, ingilizle- rin Kıbrısta kuvvetli bir donanma ve hava üssü kurmak tasavvurunda oldu- ğu gibi meseleler, Akdenizi, yeniden ilgilenmenin'en ileri plânına getirmek- tedir. Şüphesiz ki, bütün dünya çerçevesi içinde Akdeniz pek küçük kalır; fakat, 'bu deniz tekmil Avrupa medeniyetine nasıl beşiklik ediyorsa, günün birinde 'ona mezar da olabilir. 1919 sulhunun, gerek - toprak bakı- mından gerekse politika bakımından de- vamlı bir sulh temin ettiği bir yer var- #a, o da, şüphesiz ki, Akdenizdir. Boğazlar meselesi ve mukaddes yer- ler davâsı, hasılr on dokuzuncü asırda sükünu bozan meseleler, en mükemmel bir tarzda tanzim edilmişti. Bu böyle olmakla beraber, her tarafa karşı âdil davranılamamıştı. Hele, Filistinde siyonistlerle arab- ların menfaatlerini, yahud. Suriyede irk ve din aykırılıklarını tesviye et- meye imkân hasıl olacağı, hiç bir zaman ciddi bir telâkkiye uğramamıştı. Fakat, hiç olmazsa ekalliyetlerin himayesi gibi ,ezeldenberi yeni yeni an- daşmazlıklara çığır açmış olan bir ta- deb, Milletler cemiyeti otoritesi ve iki mandater devlet olan Büyük Britanya ile Fransanın kudreti ve hakkaniyet duyguları sayesinde istikbalde garanti altına alınmış oluyordu. I <9 tekrar, Ayrupadan siyade Asya ile alâkadar olmağa başla. dığı ve eskiden olduğu gibi artık, Orta Avrupa ve Balkanlardaki slâv milletle- rin hâmisi tavrını takınmaktan vazgeç. tiği gündenberi, nihayet Boğazlar me- selesi de ehemiyetinin büyük bir kıs mınt kaybetmişti. Rusyanın vaktiyle takınmış olduğu rol dolayısiyle değil midir ki, Kırım Tiklara çığır açılmıştır. En sonra, Türkiyenin dürbin poli- tikası sayesinde, Boğazlar nizamname- #i tam bir anlaşma ile tetkik edilebil- miş, Akdeniz devletleri - arasında, ne diplomatik anlaşmazlıklar ve ne de po- letik aykırılıklar olmadan mesele hah- olunmuştu. Fakat bütün bu meseleler arasında, belki de en ehemiyetlisi, bugünkü gün- Ge artık Akdenizde sahibsiz ve kültür. #üz kalmış veya kötü idare edilen ve dolayısiyle herhangi bir Avrupa deve letine istilâ veferlerine girişmeğe, hi- maye tesisine veya müdahalede bulun mağa vesile teşkil edeck bir saha kab mamış olduğu keyfiyetidir. ; undan şu netice çıkmaktadır ki, yirminci asrın başlangıcında Fas- ta olduğu gibi, sulhu tehlikeye sokan menafat anlaşmazlıklarına artık imkân olamıyacaktır. Zaten son yıllarda ayrı ca iki tane tehlike noktası da ortadan kaldırıldı. Mısır nasyonalistleri Londra hükümeti ile gayet iyi bir şekilde an- laştılar; bundan daha önce Fransa ile İtalya, aralarındaki münasebetlere yük olan sömürgeler etrafındaki #on an- daşmazlık noktalarını 1935 sonkânun tarihli Roma anlaşmasiyle ortadan kal- dırdılar. Ve herkes de Akdenizde artık bulut kalmadığı kanaatinde idi. Fakat birdenbire İtalya ile Milletler Cemiye- ti arasında bir anlaşmazlık bombası patladı ve Habeşistan sebebine İtalya ile İngiltere arasında bir harb çıkması tehlikesi başgösterdi. Gerek harbta gerekse sulhta deniz yolları kendisi için hayati bir ehemi- yeti hâiz olan İtalya, birdenbire abloka tehdidi ile karşılaştı. Faşist hükümeti, poletik ve ekono- mik muvazenesi için behemehal lüzum gördüğü bir sömürge programıyle ha- PİYER - ETİYEN FLANDEN ZAN: IZ BAŞBAKANI Noye Fraye Prese'den reket ediyordu. Fakat, bir anda, bütün plânlarını sıfıra indirecek - mahiyette, hiç ummadığı tehlikeler karşısına di. kildi. Bugün artık bu hâdiselerden bir- kaç ay uzaklaştığımız için, yeni İtah- yanın bu bilhassa güç olan şartlar İ- ginde sükün ve azimle hareket etmi olduğunu herkes teslim edebilir. Ta- rihçiler, günün birinde bu meseleler. den, ne kadar çok hatâların, anlaşmaz- dıkların çıkmış olabileceğini - hayretle tesbit edeceklerdir. Ancak bu buhran 'dan en çok ziyan gören Milletler ce- miyeti, İngiltere ve Fransa olmuştur. vvelâ, hiç lüzumsuz yere ve be ceriksiz bir tarzda buhranın içi- 'ne girmiş olan Milletler cemiyeti, şe- refinin istinad ettiği prestijinden bük yük bir kısmını kaybetti. Ondan sonra, edinilen umumi inti. balara göre, İngiltere müdahalede bu- Tundu, fakat, sona kadar dayanmak ce- #aretini gösteremedi, yahud böyle bir tecrübede bulunmadı, ki bundan da, ge- gici bir surette zâfına hükmedildi. Fransaya gelince, o da - vaziyet al- masını bilmedi; zaten Londra ile olan ananevt politika birliği - dolayısiyle, vaziyet almasına da imkân yoktu. Bu #üretle, İtalya ile henüz yenileştirilmiş olan dostluğunu tehlikeye sokuyordu. Ancak, 17 mart 1996 da Milletler Cemiyetinin bitkin halinden doğan ne- ticeleri hissetmeğe başladı. Bu ise, Ake denizin vaziyetini yeniden bulandırma- a bolbol yetiyordu. Eğer İspanya sivil harbı meseleyf arab saçına çevirmemiş olsaydı, büttn bu işler düzeltilebilirdi. Şunu takdir etmek lâzımdır ki, ine Giliz hükümeti, belki de herkesten iyi olarak hâdiselerden ders almasını: bilie- yor. O, kendisinin zâfını unutturmak ve İngiltereyi tekrar dünyanın en büyük deniz ve hava devleti yapmak maksa- diyle hiç bir fedakârlıktan çekinmedi. &l umuml bir silahlanma programı yap- fı. Aynı zamanda, Londrada, İtalya « babeş anlaşmazlığının doğurduğu âki betleri de ortadan kaldırmaya - çalışıı yorlar. Geçenlerde imzalanmış olan an- Jaşmanın, doğrudan doğruya ingiliz « Atalyan anlaşmazlığına bir mesi icab etmektedir. İtalya, İngilterenin Akdenizdeki deniz menfaatlerini tanımakta, bilmu. kabele İngiltere de İtalyanın menfaat- lerini gözetmektedir. Bu anlaşmanın bir parça müphem olan ifade tarzından, her iki devletin de Akdenizde mutlak bir hâkimiyet kurmaktan vazgeçtikleri anlaşılıyor. Bu itibarla İngiltere ile I- 'talya arasında, Londra ile Roma ara- #ındaki ananevi politikaya uygun olan dostça bir el birliğiyle çalışmanın mey- dana gelmesi beklenebilir. Fakat, İtal yanın Habeşistandaki mevkii Milletler cemiyeti tarafından tasdik ve kabul e- dilmediği müddetçe, bunun bir hayal olarak kalması ihtimali de vardır. Lâ- kin, zamanı müessir kılmak arzu ve ka- biliyeti gösterilecek olursa, birçok ya- ralar kapanabilir. Alâka Ankara Koyun pazarı 63 numaralı Kesilmesi Güneş namiyle maruf kundura mağaza. mın içindeki bilumum — emtiai ticari yemi kazanç ve tekâlifi hükümet, bele- diye ve sair vergileri Bay Mustafa Gü- neş tarafından verilmek şartiyle dük - kânı tarihten iro ve devir ettim, Bu #onra bu ticarethane ile alâkam yok - tur, Aynen gazetenizle ilânını isterim. Koyunpazarı 63 numarada Güneş kundura mağazası sahibi Ceza. irli oğlu Ahmet Girgi