Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
UL'ULS 28 SONTESRİN 1936 CUMARTESİ Kamutay'da Antakya ve İskenderumn davası (Başı 1. jnci sayfada) gerek bu münasebetle her hangi bir a- har devletle yapacağı müzakereler esna. sında manda yasası ahkâmından dışarı çıkamaz. Bu itibarla Suriyenin istikbali mev- zuubahs olduğu şu siırada Fransa hükü- meti, Suriye hükümeti mnamını aldığı 1921 deki teahhüdlerinin fevkinde teah- hütlere girişemez. 7 — Suriye eczasından olân Sancak | ile ayrı bir ittifak muahedesi akdetmek, filen ve hukukan 3 üncü bir devlet tesi- si süretiyle Suriyenin parçalanması de- mek olur ki bu da manda yasasına mıu- gayirdir. 8 — 1921 itilâfnamesi, Sancağa, Su- riye haricinde siyasi bir varlık imkânını derpiş etmemiştir . 9 — Fransa hükümeti bu hususta Türkiye ile görüş teatisine memnu- letin rızasını almadan ahar bir devlete devretmek mümkün değildir. Esasen İskenderun sancağı biç bir zaman Fransaya ilhak edilmiş değildir ki bugün Suriyeye ilhak edilebilsin. 9 — İskenderunun ve Antakyanın istiklâli, Suriyenin parçalanması mana- sını tazammun etmez; zira bu yerler ü- zerinde Türkiye; Suriyeye hiç bir hak tanımış değildir ve şurası da kayda şa- yandır ki yeni muahede ile Suriye ca- miasına ithal edilen Alevi ve Cebeli - Dürüz hükümetleri, İskenderun hari- ciade Suriye vahdetini yeniden temin etmiş oluyor. 10 — Suriye ve Lübnanın istiklâle kavuşmaları, Türkiye cumhuriyetinin her zaman ilân ettiği prensiplere uy- gundur ve Fransanın aldığı karar haki- katen takdire şayandır. Türkiye hükümeti komşusu Suriye niyetle 2mâdedir. Ve büu müzakerelere Suriye hükümetinin salâhiyetdar mü- ile mü batının çok hayırlı bir şekil- de tecelli edeceğinden şüphe etmez. İskenderun ve Antakya hakkındaki messillerini iştirak ettirmek hakk Fransa muhafaza eder. Ftansa hükümetinin bu notasma Pa- Tis büyük elçimiz vasıtasiyle 17 teşrini sani 1936 tarihinde müdellel bir cevab verildi. Bu cevabımızım dayandığı baş. hca esasları da hülâsaten yüksek mec- lisinize arzediyoruz. 1 — Milletler cemiyeti paktını ih- tiva eden Versailles muahedesinin akdi esnasında Suriyedeki vaziyet, bir aske- Ti işgalden ibaretti. Bu tarihte Türkiye- nin Suriyedeki hâkimiyeti, hüukukan Amahfuz bulunuyordu. 2 — 1920 de San-Remoda Fransa mandasına tevdii kararlaştırılan Suriye sırf coğrafi bir ifadeden başka bir şey değildi ve bunun hudüudları takribi bir sürette bile tahdid edilmemişti ve edi- lemezdi. Çünkü Türkiyeden ayrılacak arazi henüz hukukan meçhuldü. 3 — 1921 de Suriye namını taşıyan siyasi bir birlik mevcud değildi. Türkiye; 1921 itilâfı ve Lozan mila- hedenamesiyle çizilen hattın cenubun- da kalan erazinin bir kısmını şartsız ve "diğer bir kısmını bu vesikalarda zik- reidilen şartlar dahilinde terketmiştir. 4 — Lozan müahedesinin 16 1ncı maddesi, Türkiyenin bü erazi üzerinde- ki kakimiyetini scıf alâkadarlar lehine olarak terkettiğini tasrih etmiştir. Bu- na nazaran Fransanın Suriyedeki otori- ., tesine nihayet verildiği takdirde, 1921 Ve 1923 mukaveleleri iJe şarta muallak olarak terkedilen bu erazi hâkimiyeti, ancak İskeaderun ve Antakya türk a- halisine intikal edebilir. 5$ — 1922 manda yasasında İskende- Tün ve Antakya süküt ile geçilmiştir. Bu süküttan maksud, işbu mıntakaların Suriye ve Lübnan tabirleri haricinde brrakıldığı ise bu hal 1921 ahitnamesi ahkâmına muvafıktır. Değilse bu muka- veleye muşgayirdir. Fransız notası bu ikinci şıkkı benim- sediği görülmektedir. Halbuki böyle bir tefsir, ahdi nakzetmek demektir ki bu takdirde Türikye, Irendisı'm', 1921 Ankara mukavel i heyeti yesinden ve 1923 Lozan mhahedesinin buna müteallik ahkâmından beri addet- Mmek zaruretinde kalır. 1921 imza protokolunda, Fransa de- legesinin İskenderun ve Antakya mın- takası için türk bayrağını ihtiva eden bir bayrağın kabülündeki faideyi tas- dik etmiş ve bunu temin için hükümeti nezdinde teşebbüs yapmağı vâdeylemiş olması ve bunun Lozanda hiç bir kaydı ihtirazi serdedilmeksizin teyid edilmiş bulunması, İskenderun menatıkına ka- bul edilen rejimin mahiyetini göster- mek için güzel bir delil teşkil eder, 6 — Manda yasası ve 1930 teşkilât kararnamesi, Türkiye hükümetinin mu- vafakati almmaksızın tatzim edilmiş olduğundan, Türkiye bunlara muhatap olamaz. 7 — 1921 tarihinde Suriye namı al- tında siyasi bir teşekkül mevcud olma- dığına nazaran mukavelede mevzuubahs edilen muhtariyet, mevhum bir Suriye devleti çerçevesi dahilinde değil, ancak fransız otoritesi çerçevesi içinde derpiş edilmiş ve Suriye ve buna müşabih di- ğer teşekküller gibi istiklâle namzed addedilmesi tabil bıhmnmş olan bir muhtariyettir. 8 — Herhangi bir devletin diğer bir devlete karşı olan teahhüdlerini, o dev- türk noktai nazarı, türk ve Suriye mil- lJetleri arasında hakiki bir dostluğun mevcudiyetine hiç bir suretle mani teş- kil etmez. Bilâkis bu dostluğun takvi- yesi için bir unsur olur. Birçok fedakârlıkla şimdiye kadar elde etmiş olduğu haklardan ve bunla- rın icabatı tabiiyesinden Türkiye cum- huriyeti vaz geçemez ve bu hakların mahiyetlerinin şu veya bu şekilde de- gişmesini de kabul edemez. 11 — 1922 yasası ve 1930 teşkilâtı e- sasiyesini, Fransa hükümeti ilk defa a- larak ileri sürmektedir. Bu iki vesika, Fransanın, Türkiyeye evelce vuku bu- lan teahhüdlerinden açıkça nükülünü tazammun eder. Fransa hükümeti bun- ları serdeylemekte devam ettikçe, Tür- kiye, mevcud mukavelelerin heyeti 1- mumiyesinden kendini beri addetmeye mecbur olacaktır. Yalnız bu son halde- dir ki yeni müzakerata, Suriye delege- lerinin iştiraki ihtimali derpiş edilebi- lir. Çünkü o zaman iki memleketi ayı- racak hudud hattını müştereken tesbit etmek Jâzım gelecektir. Bu acı ihtimalleri bertaraf etmeyi cidden arzu eyleyen Cumhuriyet hükü- meti, iki tarafca hiç bir kaydı itirazi tahtında veya evelden kararlaştırılmış bir fikirle olmaksızın, meselenin heyeti umumiyesi hakkında müzakerata başla- masını Fransa hükümetine teklif eyle- miştir. Şimdi hüulâsasını söylediğim nota- lar.mızda görülüyor ki davamız bir a- Tazi (revision) nu meselesi değildir. istediğimiz muahedelerle bizim ve türk halkın kazandığı hakların fili ve ameli teminatını korumak ve türk mıntakası- nin haklarının muahadelerle temin edil miş olan inkişafını görmektir , Hulâsa: şurasını hemen tasrih etme- Tiyim ki işi bilenler arasında teati edi- ribirini ifna ederek bizim muahedemi- zin ortadan keyfi olarak kaldırılmış olduğunu anlamaktan başka bir çare ve izah bulunabilir mi ? Bu sonuncu takdirde ise 1921 muahe- desine mevzu olan bütün meseleler ol- duğu gibi açıkta durmakta ve bir hal şekli beklemekte bulunuyorlar, demek- tir. Asamble münasebetiyle Cenevrede bulunduğum sırada yaptığım mülâkat- ların ve temasların neticesi olarak av- dette Ankarada bu milli meselemiz İ- çin Fransa ile aramızda konuşacağımı- zı tahmin ediyordum. Beyaz kitablarda gördüğünüz gibi müzakere yerine no- talar taatisi ve miünakaşa oldu. Bunla- rın da dostane bir hâava içinde cereyan ettiğini ayrıca kaydederim. Bu mühim Dış bakanımızın sıksık alkışlarla ke- silen izahatindan sonra B. Rasih Kap- lan (Antalya) söz aldı; Rasih Kaplan (Antalya) — Aziz ar- kadaşlar; Türk milletinin dünya sulhu üzerinde ne kadar titrediği ve düşünce- sini bütün milletlerle birlik olarak dün- ya sulhun.*. bozulmaması için 15 sene- dir ne kadar sabırla, ne kadar feragat. la çalıştığı hususuna bütün dünya şahid- dir. Mevzuumuz olan ve işte or beş sene evvel Fransa devleti ile akdettiğimiz mu- kavele ahkâmının nasıl tatbik edildiğini, türk milleti gene bu on beş sene içinde günü gününe takib etmiştir ki, buna da bütün dünya şahiddir. Bizim taraftan gösterilen bütün hüs. nüniyet ve fedakârlıklara rağmen, arka- daşlar on beş senelik geçen günleri bir mesele tabiatiyle böyle sürü de ve münakaşa halinde kalamazdı. Fransa büyük elçisi iki gün evvel, tercihini bi- ze bırakmak suretiyle, hükümetinin iki teklifini ifade etti. Bunları da işte ay- niyle arzediyorum. 10 teşrini sani tarihli notasiyle Fran- sa hükümeti İskenderun meselesindeki hukuki vaziyetini, gerek manda yasasi- le bağlı bulunduğu Milletler Cemiye- tine karşı gerek Ankara itilâfnamesi mucibince deruhte ettiği hususi mec- buriyetler itibariyle Türkiyeye karşı tesbit etmiştir. Evvelce verilmiş olan izahat saye- sinde Fransa hükümeti mevzuubahis muhtelif taraflar için mucibi memnuni- niyet bir uyuşmaya atideki iki usulden birinin kabulü suretiyle — varılabilece- ğinde şüphe etmez. 1— Türkiye hükümeti mandanın iptidasındanberi tatbik edilmiş olan san- cağın siyaseten Suriye tebaiyeti mese- lesini ortaya atmadığı takdirde Fran- sa hükümeti, işbu mıntaka türk unsur- larınınm lehine olarak 1921 itilâfları çer- çivesi içinde Türkiye hükümetince ser- dalunması şayanı arzu telâkki edilen teminatın tetkikine derhal başlamağa hazırdır. 2 — Türkiye hükümeti sancak için meselâ Suriyeye karşı istiklâliyeti ih« tiva eden yeni bir yasa talebinde israr ettiği takdirde mesele mandater hükü- met sıfatiyle Fransa hükümetinin sa- lâhiyetini tecavüz eder. Böyle bir hal- de manda yasasırır tefsir etmek ve sa- lâhiyetle rey vermek hakkı Milletler Cemiyeti konseyine aiddir. Bu iki telkin, aynı zamanda Türki- ye ve Fransa ile elyevm Fransa cumhu- riyeti otoritesi altına konulmuş olan memleketleri alâkadar eden bu mese- lenin hallinde yegâne ilham kaynağı olması lâzım gelen dostluk zihniyeti da- len bü notalar da esaslı delillerimizi ancak bir kısmını söylemiş bulunuyo- ruz, İktisadi bakımdan olanlara daha- temas etmedik. Manda şartlarını ifade eden vesika ile 1923 de tekrar mütead- did vesikalarla teyid edilen 1921 muahe: desinin mukayese ve tetkikine girişmi- yerek işaretle iktifa ettik. Meselâ 1921 muahedesinin 7. inci maddesinin son fıkrası sancak da resmi dilin türkçe ol- duğunu sarahatle hbildiriyor. Manda şartlarını gösteren vesikanın 16 nti maddesi de Suriye ve Lübnanda resmi lisanın fransızca ve arabça olduğu tas- rih ediliyor. Ve gene 1921 mukavelesi- ne bağlı ve onun esaslı parçalarından birini teşkil eden imza protokolunun 7 inci 8 inci, 9 uncu ve 10 uncu fıkrala- rında İskenderun limanında Türkiyeye tanılan haklar arasında Türkiyeye kâ- fi bir sahanım uzun müddetle kiraya verileceği açıkça ifade edilmiştir. Man: da şartlarını beyan eden vwhnın dör- düncü maddesinde ise Fransa- ya Suriye ve Lübnanda hiç bir saha- nın kira ile başka bir devlete verilmi- yeceğini temin etmek vazifesi veriliyor. Bu başkalıklar İskenderun ve Antakya ve havalisinin manda şartlarını tevıık eden ahkâma dahil bul dığı bina- , Bunun üzerine buyuk şefimizin ve baş vekilimizin ve icra vekilleri heyetinin, milletimizn arzularına uygun olarak ha- riciyenize verdiği direktifi telâkki etmiş bulunduğum için birinci teklifi kabul e- edemiyeceğimizi derhal söyledim, Mil- letler cemiyeti koönseyine müracaata muvafakatimizi, — keyfiyeti fırkamız içtimamda bahse — koyduktan sonra Fransa büyük elçisine ifade ettim, Şimdi — İstenderün ve Antakya ve havalisinin mukadderatı meselesi mil- letler cemiyetinin tetkik- ve müta- leasiının alınmasına tecil edilmiş olu- yor.. Bu gsuretle — milletler cemiyeti bizim için milli ve büyük bir me- selemizle iştigal etmeğe, hale sulh ve iktisadi bakımdan Şimali İranın ce- nub kısmından başlıyarak Türkiyenin Van gölünün ve Diyarbekirin cenub mıntakasını teşkil eden büyük bir kı- tasiyle İrakın şimalini ve Suriyenin şi- malinde küçük bir mıntakayı ihtiva et- mek üzere yakmn şarkım kotaman bir sahasiyle Akdeniz ve Avrupa arasında- ki mübadelelerin tek esaslı bir liman o- lan bu türk mmtakasının emniyet ve ikbali bakkında mütaleasını bildirme- ğe davet edilmiş oluyor. Hariciyenizin bu safhayı da dikkat ve itina ile takib enaleyh « sancak mıntakası 1921 muahe: desiyle istiklâle kavuşmak üzere otono- miye tabi olduğu için bahse karıştırıl- madığını bizimle kabul etmek tabiidir. Aksi takdirde bu mütearız ahkâm bi- ae KUĞ ieaz Âid a ini temin ederim. Şimdi bu su- retle harekete müsaade ve itimad bu- yurmanızı rica ederim. — Huzurunuzda vaziyeti daima adrm adım olduğu gibi arzedeceğim. İcabında icab eden kararı ; almak her vakit sizindir, D LAİ T ST T U önünden geçirin, Antakya ve Iskendemnda huhust idare namına o muahedede derpiş edilen işlerden şimdi izah ettiği veçhile, hangisi türkler lehine tatbik edildi? Fransa devle&yle da.ıma dostluğ iyi mü ti etmeği şiar edindik. Fakat Fransa da bi- raz insaf ederek türk milleti denilen bir milletin de dünya üzerinde, oturdukları kendi evleri içinde, hakkı olduğunu ka- bul etmeleri lâzrmdır. İskenderun, Antakya, mebdei belli olmıyan günlerdenberi türklerin yuvası- dır. Suriyede oturan insanların da bi- ran evvel istiklâle kavuşmalarını, kendi- lerinden evvel, istemekle beraber, An- takya ve İskenderunda oturan türklerin de kendi yuvalarında yabancı görünme- lerine hiç bir zaman tahammül edeme- yiz. Siyasi ve iktısadi emniyet Arkadaşlar: Sayın Hariciye vekilimiz iktisadi işleri üzerinde izahata nöbet gel. medi buyurdular. Fakat arkadaşlar biz müntehiblerimizle her sene temas etti- ğimiz zamanlarda şahidi olduğumuz va- ziyetleri dünya müvacehesinde burada, söylemek mecburiyetindeyiz. Arkadaşlar; siyasi, iktisadi emniyet sanılan şey, bu Sancak etrafında, bizim kendi yurdumuzda, kalmış mıdır? Her gün gördüğümüz vakayile bu emniyetin katiyen teessüs etmediğini görüyoruz. Orada her gün kaçakçılarla olan mü. sademerlerde fürk yavrularını kaybet- meğe haşlamışm'. Daireci intihabilerimiz- de hiblerle da; babala- rın, analarmı ağızlarından işitmeğe baş- ladık: Bu hududda niçin bu kadar yav- rularımız ölüyor, —hali harbte miyiz? Her yere askerlerimiz gidiyor, burnu kanamadan geliyor. Fakat bu hudutta, gerek gümrük mu'1afaza teşkilâtından, gerek asker, gerek jandarmalarımızdan her gün bir ölüm, bir şehid haberi geli- yor. Hali harbte miyiz? İktisadi emniyetimiz ise hepinizce, bütün dünyaca malümdur. O cephede ne- ler olduğunu hep pekalâ biliriz. bunu ik tisadi işlerde bütün dünyanın hocası o- lan fransızlar da elbette bilirler. Türk milletinin iktisadi hiç bir hakkı yok mu- dur? Yaşadığı yurdunda, kendi müsta. kil yurdunda iktisadi eminiyetini isteye- mez mi? Bizim kendilerinden istediğimiz, o sancağın, sadecse, istiklâli ve muhtariye- ti idi. Onu da mı çok görüyorlar? Biz türk milleti başta büyük devlet reisimiz, Büyük Şefimiz Atatürk olduğu halde her halde bu Sancağın mebdei bel- Ji olmayan gündenberi türklerin yurdu, yuvası olduğuna kani olarak biran evvel bütün dünyaca bu hakkının verilmesini bekliyoruz. | 'B. Refik İncenin söyledikleri Refik İnce (Manisa) — Saym arka- daşlar, Davasında haklı olanların tuttu- ğu kuvvetli yolu gösteren ve bildiren i- zahati dinledikten, işittikten sonra, he- pimizin milli vicdanmdan kopup gelen sedaya tercüman olan ve milli vicdanı- mızda ezelden ebede kadar bize hediye edilmiş olan bir yurdun hatrratını, ve mevcudiyetini korumak için elden gelen gayreti yaptıklarını göstermek itibariyle hükümetimizin bu husustaki enerjik fa- aliyetini memnuniyetle, şükranla karşı- layarak sözüme başlamağı vazife tanı « rım, Hepimiz yaşlarımızın icabı olarak, hayatın muhtelif tecelliyatı karşısında bin çok elem, keder, sürur ve heyecan devri yaşamış adamlarız. Fakat sorarım size, ikinci teşrinin ilkinde en büyüğümüz A- tatürkün Antakyadan bahsettiği zaman biran içerisinde husule gelen heyecana kaçımız hayatta kaç defa tesadüf ettik? Bu bütün vicdan ve müşterek duygu]arr.- mızın biranda elektrikl i doğan bir heyecandan başka bir şey de- ğildi. Bunu yalnız heyecanlarımızla de- gil, gözlerimizin yaşı ile, vücudlarımı- zın bütün asâbının hareketiyle ifade et. tik. Bu haksız bir şeyin ifadesi değildi. O kadar haklı idik ki, Fransa dahi, ken- disiyle hali ihtilafta bulunduğumuz Fran sa dahi defaatla teyid etmişti. Fransa tarafından defaatla teyid edilmiş olan bir hakkın tanınmamış olması sukutu ha- yali, insanlar için hakikaten Aazab olu- yor. Fakat ne yapalım ki bazan hakla. rın en açık hakların dahi istihsali için insanların çok uğraşması ve uğraşa uğ- raşa bazan da hayatlarını feda etmesi lâzım geliyor. Muhakkak ki biz uğraş- masını bildiğimiz gibi hayat ını:ıelei m bah olduğu im ki onu dahi feda etmekten çekinecek hiç bir türk vatandaşı yoktur. (Alkışlar) Sancak üzerindeki hakkımız ve Fransa Arkadaşlar; dostluk sözünü en çok' işittiğimiz milletlerden birisi fransızlar« dır. Hariciye vekilinden çok rica ede« rim, sözümde belki diplomatik noktai na- zardan noksanlar bulunabilir. Fakat sa- mimiyetle söyliyorum sürçü Hsanımı af buyursunlar; çok beyanatına rağmen dostluğunu filen en az gördüğümüz mil- letlerden birisi de Fransadır (Alkışlar) Bizim, Antakya'daki ırkdaşlarımızın idare şekli, oradaki milletimizin dili şu veya bu iktisadi hayati, milli harsı üze- rinde, kültürü üzerindeki hukukunu de- faat ve defaatla teyid eden bir milletin her hangi bir vesile ile dünyaya, Suriye ile akdetmiş olduğu bir muahedeyi ve. sile ittihaz ederek, bunu âdetâ başka yollardan imale tarzı esasını ben herke- se ve bütün dünyaya ilk defa hak dersi vermek iddiasında bulunan bir milletin şiarına ve onu idare eden hükümetin va- zifesine asla yakıştıramam. Çok ümid e- derim ki bugün irtikâb edilen hata ya- rın hakaniyetle tashih edilmiş olsun. Arkadaşlar; bu Antakya meselesini üç cepheden muhakeme etmek lâzımdır. Bir defa beynelmilel vaziyetten, bir de- fa Fransa noktasından, bir defa da Suri- ye noktasından. Biz, Fransa gibi diplo- matlıkta üstad olduunu iddia eden bir milletin dostluğuna muhtaç olduğumuz gibi o da, içinde bulunduğumuz siyase. ti umumiye dolayısiyle her halde ve her halde türkün dostluğuna muhtaçtır. Türk bugünkü vaziyette, kendisinin kü- Türk, kendisinin ittifak ettiği ruslarla daha evvelden müttefiktir. Türk, şarkın bütün milletleriyle ezelden ebede kadar manen ve maddeten müttefiktir. (Bra- vo sesleri) (Alkışlar). Manen ve maddeten bu kadar küuv. vetli olan bir milletin kendi tarafından tasdik olunan hakkı, öbür taraftan da tasdik olunmalıdır ki, döostlüğu bununla tahakkuk edebilsin. Bir taraftan dost- luk sözü, diğer taraftan dostlukla asla kabili telif olmryan, hattâ aksine olarak, her fili haziriyle, kalbimizi kırmakla kalmıyor, menfaatlerimizi ihlâl etmekle kalmryor, ayni zamanda kendi menfaat« lerihi de ihlâl etmiş oluyor. Fransa bu işlerden bir an evvel fariğ olsun. Beynelmilel vaziyet bugün için yeni bir ihtilât çıkarmağa asla müsaid değil- dir. İspanyanın vaziyeti devletler ara- sında bir ihtilâta sebebiyet veriyor. Rus- yanm Fransa ile ittifakı karşısında şark- İr ve vasati avrupalı bir kaç devletin bil. mukabele ittifaki cereyanı hasıl oluyoı' ÂAkıilı dipl inin türk kuvvetinin, bu ihtilâtta oynayacağı rolden istifade et- mesi lâzım gelir. Bizim en hayati bir me- selemiz mevzuu bahs olduğu zamanda bu dostluğu göstermezse, benim iyilik zamanımda bana kandilli temenna etme! ç ' suretiyle yaprlacak kompilimanların hiç