Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
el DA < Töree p arçr » V t SAYFA 6 ULUS Montrö zaferi ve İstanbul : Dün şehidlikte, üniversitede ve Bayezid meydanında coşkun İstanbul, 21 (A.A.) — Boğazlar kon- feransının türk zaferiyle bitmesi ve mukavelenin tatmin edici bir şekilde imzası dolayısiyle dün geceden itibaren başlıyan tezahürler bügün de bütün gün ve gece devam etmiştir. Edirnekapıdaki tören Edirnekapıdaki şehidlikte saat 14.30 da yapılan tören çok heyecanlı olmuş- tur, Şehrin uzak bir semtinde olmasına rağmen, Edirnekapı caddesi şehidliğe giden kalabalıkla bunâalmışş bir manza- ra gösteriyordu. Tören başladığı zaman şehidlik meydanı on binlere varan bir kalabalıkla dolmuştu. Bu kalabalık a- rasında orta ve yüksek tahsil gençliği, silâh arkadaşlarını bu kutlu günde an- maya gelen eski muharibler, imanla do- lu gözlerinde ıslak bir matem taşıyan şehid anaları, babalarının kemikleri üstünde yurda bağlılıklarını yeni bir andla kuvvetlendirmeğe koşan şehid çocukları, bu günün gençleri vardı. Meliha Avni'nin söylevi İlk söylevi halk namına, öğretmen Meliha Avni verdi. Bu çok heyecanli hitabe, sevinç ve teessürle coşan halk arasında, kazanılan zaferin büyüklüğü ile bu yolda ölenlerin hatıralarını bir- birine karıştıran derin bir süküt içinde dinlendi. Ti Meliha Avni, alkışsız ve alayışsız mnutkunda garbin hayran gözlerle sey- “rettiği Montrö muvaffakiyetini, büyük bir zafer olarak tavsif ettikten sonra, şehidlere hitab ederek sözlerini şöyle bitirdi: ğ “Huzur içinde uyuyun, mukaddes şehidler...” © — Huzur içinde uyuyun, mukad- des şehidlerimiz.. Kapadık Aartık Ça- nakkelemizi, kapadık artık yurdumu- zun kapısını.. Bu kapı önünde türkün yiğit ve namlı çocuklarının bükülmez ko- lu ve dünyaya örnek Atatürkümüzün “azmi vardır.., Meliha Avni'den sonra şehidlerin ruhuna dua edildi ve âbideye bir çok şelenkler konularak törene nihayet ve- Tildi. Üniversite konfernas salonun- daki tören Üniversite konferans salonunda ya- pılan tören de saat 16 da başladı Bü- tün üniversite gençliği ve profesörler salonda hazır bulunduğu için hıncahınç bir kalabalık vardı. Vali ve belediye reisi Muhiddin Üstündağ'da bu kala- balık arasında bulunuyordu. B. Cemil Bilsel'in söylevi Kürsüye ilk cıkan'hatib üniversite cektörü B. Cemil Bilsel'di. Rektör, bü- tün türk milletinin yekpâre bir hisle duyduğu sevinci ifade ettikten sonra Atatürk Türkiyesinin, eristiği bu bü - yük zaferle beynelmilel âlemde büyük bir mevki elde ettiğini ilâve etti. Cemil Bilsel, türk kaniyle yuğuru- lan boğaz topraklarının türk ordusuna 18 senelik bir hasretten sonra kavuş - tuğunu ve bu muvaffakiyeti yaratan Atatürk'le onun çizdiği yolda müstes- na bir azimle yürüyen İsmet İnönünün milletin tebciline bir kere daha hak . kazandığını söyliyerek bu konferansın ve neticelerinin milletlerarası hukul bakımından uzun bir tahlilini yaptı. Montrö'nün ehemiyeti Rektör, nutkunun, Lozan'a göre Montrö'nün ehemiyetini izaha hasret- tiği kısımda, geçiş serbestisinin türk emniyetinin lehinde bir şekle ifrağ e dildiğini. gayri Aaskeriliğin milli izzeti nefse giran gelen manasının ortadan kaldırıldığını, milletletarası komis: - nun tarihe karıştığını ve ezelden oldu ğugibi ebede kadar türk olan boğazla- rın, artık yabancı garantilere hacet bı rakmıyan bir katiyetle türk ordusunur muhafaza altına girdiğini söyledi ve - millete de bunu temin edenleri hür - ' metle selâmladıktan sonra şiddetli al - kışlar arasında kürsüden indi Profesör Etem Menemencioğ- lunun söylevi İkinci hatib Profesör Etem Mene - * mencioğlu idi. Profesör, Montrö zafe- rini hukuk bakımından gözden geçir - meğe hasrettiği söylevini şöyle bitir: di: tezahürler - yapıldı “ .« » Atatürk, türkün tamamen rem- zi olduğu içindir ki Atatürk ordusu diyebileceğimiz gen çordumuzla artık boğazlara hâkimiz. Bu ordu, boğazları, cihan sulhunun ve milletler cemiyeti- nin selâmeti namına en iyi muhafaza e- decek kudreti ifade ediyor.” Öteki hatiplerin nutukları Doçent Enver Ziya, boğazlardaki türk hakimiyetinin tarihini yaptı. Bu- nu üniversiteli bir genç kızın hitabesi takib etti. Son sözü doçent Yavuz söyledi. Çok ateşin bir hitabe veren doçent, şiddetli alkışlarla zaman zaman kesilen bu söy- levde, Mudanya, Lozan ve Montrö'- den bahsederek dedi ki: “— Mudanya kılıcın, Lozan hakkın ve Montrö de hüsnü niyetin .zaferidir.” Törene saat 17 de son verildi. Beyazıd meydanındaki hal kmitingi Beyazıt'da hazırlanan halk mitin - gine yirmi bine yakın halk iştirak etti. Bütün esnaf cemiyetleri, teşekküller önlerinde bayrakları olduğu halde gel- mişler ve geniş meydanı tamamen dol- durmuşlardı. Bu kalabalık arasında vali, bir çok generaller ve saylavlar göze çarpıyordu. Törene İstiklâl marşiyle başlandı. Şehir meclisinden Refik Ahmed Se - vengil, “herkesin aynı hürmet ve say- giyle sevdiği Atatürk'ün ismiyle baş- lryarak mitingi açtı” onu talebe cemi- yeti başkanının ateşin hitabesi takib etti. Üçüncü olarak kürsüye gelen Meli- ha Avni, uzun uzun alkışlanan söyle- “vinde, türkün hürriyet ve istiklâl âş- kından bahsederek dedi ki: “.. Büyük Önder Atatürk, bundan sonra insanlara insanlığın yolunu göste- recek, dün ve bugün olduğu gibi, ya- “rın da, cihanın önünde baş eğeceği eş- " siz devrimlerin yaratıcısı olacaktır. Gözlerimizi arkamıza çevirelim: ne kara günler var türkün tarihinde.. Ba- şımızda hükümdar olanlar her u- zanan kelepçeye zilletle bileklerini u- zatıyorlardı. Öğünelim, sevinelim şim- di.. Bâşımızda cihana baş eğmiyen baş- buğumuz var.,, Meliha Avniden sonra Doçent Hıf- zı Veldet, öğretmen Hasene Ilgaz birer söylev verdiler ve şiddetle alkışlandı- lar Atatürke, İnönüne tebrik telgrafı çe- kilmesine karar verildikten sonra Tak- sim anıtına çelenk konulmak üzere Be- yazıttan hareket edildi. “sarı yaptırdı. Boğazlar tarihine hısa bir bulüş Bundan 580 yıl önce, türklerin sal ile boğazların Anadolu yakasından Rumeli ya- kasına geçtikleri gün doğmuş olan nan mukavele ile ebedi olarak kapanmıştır. Boğazlar meselesinin bu 580 senelik tarihini kaparken' geçmişi de kuş bakışı sey- retmiş olmak için bu kısahulâsayı koyuyoruz. Boğazlar meselesi, çok eski tarih - lerdenberi dünyanın en ehemiyetli si- yast meselelerinden birinin mevzuu ol- muştur. Osmanlı devleti için boğaz me- selesi, Şehzade Süleyman Paşanın, 1356 da sal ile Rumeli yakasına geçişi ile başlar. Karadeniz limanlariyle ticaret ede- bilmek üzere Ak ve Karadeniz boğazla- rından serbestçe geçmek denizci Vene- dik ve Ceneviz devletleri için — hayati bir mesele idi. Marmaranın iki sahi - linde toprağı bulunan bir devlet için de boğazların emniyeti gene böyle idi. Osmanlı devletinin kuvvetli bir - do- nanması yoktu. Onun için donanma ile beraber boğaz istihkâmlarının vücude getirilmesi lâzım geliyordu. Orhan Bey zamanından itibaren Bi- zans imparatorluğu üzereinde icrası için osmanlı, Ceneviz ve Vene- dik devletleri arasında başlıyan şiddet- li rekabette Yıldırımdan itibaren os - manlı devleti ağır başladı. Yıldırım Avrupadaki osmanlı memle - ketlerinin anahtarı sayılan Gelibolu- yu tahkim etti. Burada Kadırgalar için bir liman, limanın methaline büyük ve müstahkem bir kule yaptırdı. Bu bir taraflı thakimat gemilerin — geçmesine engel olacak mahiyette değildi. Esasen bu da düşünülmemişti. Maksad donan- maya bir üssübahri temini idi. Bu üs- sübahride gemiler durdurularak ceri- me alınıyordu, Rumelide ve Anadolu- da fütuhat ilerledikçe, askerlerin bir sahilden diğerine geçmek lüzumu Ça- nakkaleden sonra Karadeniz boğazına da ehemiyet verdirmeği icab ettiriyor- du, Yıldırım Beyazıd Anadolu sahilin- de bu maksadla eski bir Jüpiter mabe- di enkazı üzerine 1393 de güzelce hi- Boğazın en dar bir noktasında yapılan bu “hisar, daimi bir tarassud noktası olarak İstanbulun üzerindeki tazyiki arttırdı. nüfuz basmağa Venedik ve Cenevizliler, osmanlı - ların İstanbula yerleşmemeleri ve Ege, Marmara ve KRaradenizdeki hakimiyet- lerini muhafaza etmeleri için donan - malariyle bir çok defalar osmanlılara hücum etmişlerdir. Fakat ilk — ciddi karşrlaşma, osmanlı donanmasiyle Ve- nedik donanması arasında 29 mayıs 1416 da Akdeniz boğazı icinde oldu. Bu çar- pışmada Gelibolu kulesinin büyük bir favdası görülmedi. —Fatih Mehmet, Dârâ'nın ordusunu geçirdiği noktada Boğazkeseni, (Rumelihisarını) yaptır- dı. Bu suretle memleketinin emniyeti- ni de sağlamış oldu. Bu hisarın ilk muhafızı Firuz aağ, boğazdan geçen gemileri tevkif ve mu- ayene eder ve bunlardan nisbi bir ver- gi alırdı. Kulelere top da konulmuştu. Bu top ilk defa, Hisar önünden geeçr- ken yelkenlerini toplamıyan bir Vene- dik gemisi üzerinde denendi. Gemi bat- tı. Bu vaziyet o zamana kadar ticaret ve harb gemilerine serbest geçid veren boğazlarda bir rejim değişikliği oldu- ğunu gösterdi. Bununla beraber boğaz- larda osmanlı hakimiyeti tamam olmuş değildi. İstanbulun ve Galatanin zabtr Ak ve Karadeniz boğazlarının iki kıyı- sında osmanlı hakimiyetini tamamladı. Fatih İstanbulda birkaç yaptırdı. Boğazlarda seddülbahir ve kilidülbahir istihkâmlarını takviye ve boğazın iki tarafına toplar tâbiye et - tirdi. Boğaza yakın Bozcaadada bir hisar yaptırdı. Biraz sonra, Bulgaris - tan osmanlı ilhak olundu. Romanya tâbiyeti kabul etti. Trabzon- daki rum imparatorluğu mahvedildi. Şimalde Kefe kalesi ele geçirildi. Kı- rım hanları osmanlı hâkimiyeti altına girdiler. Karadeniz bir türk gölü hali- ni aldr. Osmanlı donanmasının şevket Bu suretle her iki tersane devletine ve kuüvveti arttı. boğazda tam bir devri başladı ve bu birinci devre (Sın- gın donanma) harbına kadar böylece devam etti (1571). osmanlı hâkimiyeti Boğazlarda mutlak osmanlı hakimiyeti Sıngın donanma harbından sonra osmanlı devletinin donanmasında zaaf ve inhitat başladı. Bu muharebeden 50 sene sonra düşmanlar boğazlara kadar tehdidlerini ilerletmek cüretini - gös- terdiler. 1624 de Ten kazakları boğaz- içinde Yeniköyü yağma ettiler. Girid cenkleri sırasında venedikliler Akde - niz boğazını — kapamağa muvaffak oldular. 1657 de venediklilerle mütte- fiklerinin donanması boğazdan girer - lerken topcu Kara Mehmedin bir güle- lesi mağlübiyeti zafere çevirdi Ondan sonra Akdeniz boğazı düşmar. taarru - zuroan masun kaldı. Karadehizde Rusya yeni bir tehlike olmağa başlamıştı. Büyük Petro 1696 da Azak kalesini zabdetti. Azak ve Tay- gan'da donanma yaptırmağa başladı ve 1700 de İstanbula bir elçi göndeterek Karadeniz limanlarında seyrüsefer ser- bestisi istedi. Osmanlı hükümeti bunu kabul etmiyerek harbi tercih etti. 1739 da Belgrad muahedesi Rusyayı — Azak “boğazlar meselesi”, dün Montrö'de imzutla- denizi ile Karadenizde F.onarma vücu- da getirmekten menediyordu. Fakat bu böyle devam etmedi Küçük Kaynarca muahedesiyle 10 temmuz 1774 de rusg ticaret gemilerine yalnız Karadeniz de- ğil boğazlar da açıldı. Bonapartın Mısır seferi — osmanlı devletini İngiltere ile beraber Rusya it- tifakına sevketmişti. 1798 tarihli bu se- kiz senelik ittifak şartlarına göre Bâbrâ- li rus harb gemilerinin boğazlardan ser-« bestce geçmelerine müsaade idi. Karadeniz rus ve osmanlı etmekte gemile- rinden maada ecnebi devletlerin gemi- lerine kapalı tutulacaktı. 1799 da İngil- tereye bir cemile olmak üzere ingiliz ticaret gemilerinin boğazlardan serbest- ce geçmelerine izin verildi. Bundan sonra boğazlar üzerinde Rusya, İngil- tere ve Fransanın bir çok teşebbüsleri yarsa da bu devletlerin hepsi boğazlar- dan istifade için Türkiyenin müsaadesi- ni istihsale çalışmışlardır. Yani boğaz- larda türk hâkimiyeti mutlâktır. 1809 da birbirine yanaşmak ihtiyacını duyan İngiltere ve Osmanlı devletleri tedafüi bir ittifak akdettiler. Bu mua- hede ile İngiltere, sulh zamanında bo- ğazların istisnasız bütün devletlerin harb gemilerine kapalı olduğu hakkın- daki kadim kaideyi kabul ve taahhüd e- diyordu. İngiltere bu suretle sulh za- manında boğazların kapalı bulunması esasını temin ve ilân eden bu kaideyi ta- nımak hususunda diğer devletlere ta- kaddüm etmişti. Ancak İngilterenin bu taahhüdü karşısında boğazlarda Os- manlı hâkimiyet haklarını tahdid eden bir mecburiyet doğdu ve muahede ile beraber boğazlar tarihinde Osmanlı dev- letinin mutlak hâkimiyeti devri bir daha avdet etmemek üzere kapandı. (Sonu var) POLİSTE: Otomobil kazası y 453 sayılı otomobil ile Ça sinden geçmekte olan Askeri sanatlar mektebi talebesinden Kemale çarpan ve muhtelif yerlerinden yaralayan şoför İzmitli Mazhar adliyeye verilmiştir. — , Tokata karşı biçak ) Kasap Lütfi ve garson Hasan anlaşı- lamıyan bir sebeble kavga etmişler ve Lütfi Hasana tokat vurmuş, Hasan da Lütfiye bıçak çekmiştir. Polis tahkika- ta başlamıştır. Aktif Cümhuriyet Merkez Bankasının 18 Temmuz 1936 Vaziyeti Pasif | karşılığı vaki tediyat Avanslar: Hissedarlar: Muhtelif: Deruhte edilen evrakı nak'iye Kanunun 6 ve 8 inci maddeleri- ne tevfikan hazine tarafından Senedat cüzdanı: | Hazine bonoları Ticari senedat Esham ve tahvilat cüzdanı: Deruhte ediler. evrakı nak:- A. tiyenin karşılığı esham ve tahvilat (itibari kıymetle) B - Serbest esham ve tahvilat Altın ve döviz üzerine Tahvilat üzerine 158.748.563,— 12.064.611,— , 146.68, 2.672.875,— 8.202.392,79 34.,080.095,72 3.,952,— 10.875.273,79 Ka LİRA LİRA LİRA -İRA Altın safi kilogram 17.079,452 | 24.023.615,59 Sermaye: 15.000.000,— Banknot 13.407.390,— İ eei aX b Ufaklık 1.120.513,59 38—551-519ı18[ y BERE 1.551.182,53 Dlllilîleki .muhabirler: KA 90' 497.062,90 Tedavüldeki banknotlar: Türk lirası — ELEM İ dd Deruhte edilen evraki naktiye 158.748.563,— Hariçteki muhabirler: Kanunun 6 ve 8 inci maddeleri- YE Altın î,af—iı-kıi:nğ-îm z 4£393»244 6.186.482,30 ne tevfikan hazine tarafından tına tahvili kabi! serbes vaki tediyat 12.064.611,— dövizler B 236.382,81 Deruhte yedilen evrakı naktiye —22201Z Diğer dövizler ve borçlu kliring bakiyesi 146.683.952,— bakiyeleri 10.074.879,60 !6'497'744'71İ' Karşılığı tamamen altın olarak Hazine tahvilleri: ilaveten tedavüle vazedilen 16.000.000,—| 162 683.952,— Türk lirası n.evduatı: Döviz teahhüdatı: Diğer dövizler ve alacaklı kliring bakiyeleri M..htelif: 4.173.234,1€| 38.253.329,91 34.013,74 16.897.085,41| 16.931.099,15 4.500.000,— 4.693.537,11 YEKUN | 277.483.518,75 *VMart-1958 târihinden itibaren : Altına *ahvili kabil dövizler fsknnto haddi Yo .5 '/; altın üzerine avans Yo 4'/4 15.072.381,04 4.087.002,02 | 23.345.839,21 27.432.841,23 55.743.161,95 | ——— ——0 YEKÜN | 277.483.518,75 —ei mman