21 TEMMUZ 1936 SALI ULUS Ankaranm en hareketli gecesi (Başı 3. üncü sayfada) Ve zaten, boğazlar hiç bir milletin top- rağında olmasaydı bile dünya sulhu için bu kadar önemli bir yeri, korun- aması birbirinden kuvvetli olmak üzere cesareti, iradeyi ve barışseverliği bir a- Fada icab ettiren bir yeri koruyacak kim diye düşünülünce akla yine türk ordusu gelecekti. Boğazların dstanını kaniyle yazan odur. Alnımız açık ve sesimiz gür, sevinme- liyiz; Sevinç sayhamıza hiç bir milletin derd yanma sızlanışı karışmıyor. Bir zamanlar, İstanbul belediyesi, A- tatürke, İstanbulu bir defa Anafartalar- da, bir defa Dumlupmarda kurtardığı için iki altın anahtar vermişti; bu ge- ce boğazlara kilit takan Atatürke üçün- cü sihirli altın anahtarı vermek gerek. Sınırları kilitliyen ve kalpleri açan a- nahtarf Sen dünyada en çok onun kut- #al ellerine lâyıksın! Bir gün Atatürk ve İsmet İnönünü yanyana görünce böyle haykırmıştım: Nasıl olursa olsun, ne kadar zoclu çetim, İçinden çıkmıyacağı iş yok bu samimiyetin! Montrönün manâsını bir yeni hususi bakımdan her belirttiği yerde sık sık alkışlanan bu sözlerin ardından, “Ata: türke, İnönüne, tezimizin müdafüi Ha- riciye vekiline şükran telgrafları çekil- mesini, bu günü hazırlayan Cumuriyet Halk Partisine ve bunu koruyacak olan türk orduruna güven ve bağlılığımızın bildirilmesini Ankaranın ilbay, şarl ve ilyönkurul başkanı Nevzad Tındo- ğandan halk namıma rica etti. Meki Sard ve Enver Behnan kısa, olgun ve ödü cümlelerle halka müjdeyi verdiler: halkın alkış tufanı dakikalarca sürdü. Behçet Kemalin teklifi ile sürekli kışlar ve heyecanlı tasvib seslerile A- tatürke, İnönüne, Mareşal Fevzi Çak- mağa, Tevfik Rüştü Arasa ve Şükrü Kayaya aşağıdaki telgraflar çekildi: ATATÜRK CUMUR REİSİ İSTANBUL al- daz ve türk barış severliğini bir kerre daha ve dünyanın Türkiye sevgi ve saygının belirmesine bir kerre daha sebep olan Montrö kon. feransının büyük gal: ta olduğu gibi barış de türk ulusuna şanlı tarihinin en i hazırlıyan en büyü- ızların en büyük kahrama- Tuna minnet ve şükranını sunmak heyecanile coşmaktadır. Halkın bu temiz ve yüksek heyecanının dili olarak sarsılmaz saygı ve bağ Tlığımızı, gözlerimizi dolduran ve göğüslerimizi - kabartan minneti- mizi yüksek katınıza sunmak bah- tiyarlığını hayatımın en aziz fırsa- f sayıyor, kutsal ellerinizi öpüyo- Ankara Valisi ve İlyön- İSMET İNÖNÜ ist siyasetinizle türk cumuriyetine ve türk ulusuna dünya mikyasında in hazzı içinde bu gece yarısı sa- atinde büyük bir kalabalık halir de coşan ve her vakit için en bü- yüğümüzü en yakın arkadaşile bağ-| rına basan Ankara halkı, coşkun minnet ve şükranlarının yüksek huzurunuza sulunmasını - istiyor - lar. Bu eşsiz hürmet ve muhabbet tezahürünü size bildirmek fırsatını hayatımın büyük bahtiyarlığı sa- yıyor, ellerinizi en derin saygılar- la öpüyorum. Ankara Valisi ve İlyön- kurul Başkanı TANDOĞAN MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK GENEL KURMAY BAŞKANI ANKARA Boğazlardaki türk hakkını dün- | 'a tasdik ettirmenin sevinci | içinde çırpınan Ankara halkı, “yurd emniyetini bir önemli nokta- dadaha dünyanın güvenilmeyi, sa- yılmayı ve sevilmeyi en çok hak etmiş en kahraman ordusuna tev- di edebilmenin müslesna saadeti- ni duymakta ve türk ordusuna duy-| duğu eğsiz saygı ve güveni bir kerre daha bildirmeyi borç ve zevk saymaktadır. Halkın bu eş- siz saygı ve sevgisini bildiriyor, sonsuz ve derin saygılarımı sunu- 'yorüm. Ankara Valisi ve İlyön- kurul Başkanı TANDOĞAN Dr. TEVFİK RÜŞTÜ ARAS MONTREUX Suisse Şimdi, Hakimiyeti Milliye mey- danında toplanan Ankara hal- ka, İsmet hükümeti: İnönü minnet ve heyecanı içinde, türkün bir büyük davasını türke yakışır bir vahar ve vuzuhla müdalaa eden size şükranlarını sunmaya beni tevkil ediyor. Yurda hizmet eden- lerin kadrini çok iyi bilen büyük türk milletinin tebrik ve şükranla- rını derin saygılarımla — birlikte sunuyorum. Ankara Valisi ve İlyön- kurul Başkanı TANDOĞAN ŞÜKRÜ KAYA C.H. P. GENEL SEKRETERİ ANKARA Bu gece yarısı saatinde, Haki- miyeti Milliye meydanında boğaz- lar davamızın zaferini kutlamak için eşsiz bir sevinç ve şükran içinde toplanan Ankara hal vaffakiyetinden duyduğu minne - ti her zaman için sarsılmaz ve de- ğişmez bağlılığı ve güvenile bir- Tikte size sunmoya beni tevkil et ti. Bu coşkun - topluluğun ba can- dan isteğini yerine getirirken en derin saygılarımı sunuyorum. Ankara Valisi ve İlyön- kurul Başkanı TANDOĞAN Saat, gece yarısını - geçmiş yaklaşmıştı; halk, türk cumuri rihinin bu yeni feerir bu gecenin fec- rinde görmek ister gibi heyecanımı, ka- dabalığını, uyanıklığını devam ettiri. “yor; sokaklar sabaha kadar - kalabalıkı gönüller — sabaha — kadar — heyecanlı duygular Ve düşünceler ebediyen bü- yüklerine minnettar kaldı. Dün, Ankara 'en hareketli gecesini yaşadı. ——— Mukavele metninin mukaddime kısmı Eksik olan kısmın tammı neşrediyoruz Ankara, 20 (ALA.) Dün neşrettiğimiz yeni boğazlar re- imine aid mukavele — metninde konfe- Tansın toplanma maksadınr izah eden mukaddime kısmında - bir eksiklik ol- muştur. Eksik, mukaddimenin, 24 temmuz 1923 tarihinde Lozanda imza - olunan Sulh andlaşmasının 23 üncü maddesin- de vazolunan prensip mucibince boğaz- lar umumi tabirine dahil Çanakkale bo- ğazında, Marmara denizinde ve Boğaz içi'nde mürur ve seyrisefaini,.. kelime- sinden sonradır. Bu eksikden dolayı özür - dileyerek tarihi vesikanın —mukaddimesini aynen tekrar neşrediyoruz. “24 temmuz 1923 tarihinde Lozan'- da imza olunan sulh muahedenamesinin 23 üüncü maddesinde vazolunan prensip mucibince, boğazlar umumi tabirine da- rosu dahilinde korumak suret Zim etmek arzusu ile mütehassis olarak işbu mukavelenameyi, Lozan'da 24 tem- muz 1923 de imza olunan muakvele ye- rinefikame etmeye karar vermişler ve murahhas olarak - âtideki “zevatı tayin eylemişlerdir :, Yeni anlaşmanın dışardaki akisleri Paris, 20 (A.A.) — Anadolu ajansı- 'nun hususi muhabiri bildiriyor: Ernüvel gazetesi, konferansın vardı Bt mesud neticeyi tahlil eden yazısında: “Konferansın başlangıcında olduğu gi- bi sonunda da Türkiye lehinde tezahür e- den dostça vaziyete Türkiyenin haklı olduğunu anlatıyor. Ve yeni rejimin Bi ü SAYFA ! ÇANAKKALE'DE İmza haberi coşkun tezahürle karşıland| $ Halk askerlerimizi hasretle bekliyo)| Çanakkale, 20 (Hususi surette giden arkadaşımızdan) — Çanakkale tarihi bir ân yaşadı. Şehir baştan başa bayrak- lar ve aşıklarla donanmış bulunyordu. Boğazlar hakkındaki yeni anlaşmanın Montrö'de imzalandığı haberi halka müjdelendi ve, halk, bu sevinçli haberi coşkun tezahürlerle karşıladı. Köyler- den gelen binlerce yurddaş milli hava- lar söylemiş, oyunlar oynamışlardı ceği hakkındaki haberler teyid maktadır. Halk orduya kavuşacağı sa- ati hasret ve iştiyakla bekliyor. Çanakkale gayri askeri mıntakası ya rın saat 11 de işgal edilecektir. 1'da bulunan kıtalarımız yarın saat de Çanakkaleye girmiş bulunacaklardı Albay Mithatın - kumandasındaki kr lar şehre hareket emrini almışlardır | Halk sevinç içindedir. Şu dakikada ta yare filolarımız şehir üzerinde uçuyı dar. Belediye şehre girecek kıtaları Kı şunlu köyüne kadar olan yokuşlu yol kamyonlarla taşıtacaktır. Mehmed Ça Bugünkü miting Yarın imzayı kutlamak üzere Cumu- riyet meydanında bir miting tertib e- dilmiştir. Bu toplantıda nutuklar söy- yecek, belediye namına Memed Çavuş ine ve ayrıca Çanakkale harbın- da ölen yabancı askerlerin mezarlarına Tümgeneral Hüsnü Kulkış'ın | çelenkler konacaktır. Miting bittikten , beyanatı sonra türk yurduna bu mutlu ve şerefli Bünü yaşatan ulu önder Atatürkle o- 'nun sayın başbakanı İsmet İnönüne ve Tümgeneral Hüsnü Kukış bana şun | dar söğlemişiri | konferansın iyi bir neticeye vaçması - İ gin yorulmaz gayretler göstermiş olan | Gış işler bakanı B T.R. Arara tarim | tögctlri gikliğektir. “Çanakkale ve havalisini memlel timizin diğer aksamından ayrı telâkki etmiş değiliz. Yalnız muahedeler cibince asker bulundurmamak ıçin d letin taahhüdü vardı. Bu yüzden bulunduramıyorduk. Bu gün hüküme- timiz siyasal yollarla bu memnuiyeti | kaldırmağa muvaffak olmuş ve yurdı muzun Akdeniz kapısı olan Çanakl le boğazı gayri askeri bir mıntaka maktan kurtarılmıştır. Konferansın Tarı devlet ve milletimiz için büyük muvaffakıyettir.” ğ Halk, orduyu hasretle bekliyor. Çanakkale, 20 (Hususi surette giden arkadaşımızdan) — Başbakan İsmet İnönü'nün çarşamba günü buraya gele- T *) Liselilerimiz Atatürk | anıtında | 15 günlük bir talim devr den sonra dün şehre döndül bildirdiğimiz Gazi ve Erkek lise. leri talebeleri, Ulus meydar Atatürk anıtına uğrayarak and tikten sonra Büyük Öndere ve jime bağlılıklarını göstermek üzes re anıta bir de çelenk koymuşla dır. Yukardaki resim, anıta çel konuluşunu aşağıdaki resim de- dun yarınki koruyucularının İstike İâl marşını söyleyişlerini - göstere | mek Türkiye ile Sovyetler birliği arasında €sasen mevcud olan sıkr dostluk bağla- kurul Başkanı türk ulusu ve türk hükümetile | rını kuvvetlendireceği” şüphesizdir.. TANDOĞAN kaynaşmış partimi bu yeni mu- | yor. Tefrika: No. 2 BiLİNMİYEN İNSAN Yazan: Dr. ALEXİS CARREL Türkçeye çeviren: NASUHİ BAYDAR BİRİNCİ BAHİS TANIMAK ZARURETİ ı Canlı mahluklar ilmi cansız maddeler ilminden 'daha yavaş terakki etmiştir — kendi kendimiz hakkındı KENDİMİZİ imleri ile canlı mahlukla- rankiler arasında acayip bir müsavatsızlık - gö- Tülmektedir. Astrominin, mekaniğin, fiziğin esaslarında, riyazi dili ile, muciz ve zarif bir tarz- da, meramını ifade kabiliyetini haiz mefhumlar vardır. Bu ilimler cihana, eski Yunanistanım ahenkli anıtlarını vermişlerdir. Bütün dünyayı hesab ve faraziyelerinin parlak örgüsü - ile sar- mışlardır. Bunlar, realiteyi, fikrin mutad şekil Terinin ötesine, yalnız senbolik — muadelelerden keb anlatılmaz mücerredata kadar - takib r. Biolojik ilimlerde ise böyle d Ha- yat hâdiselerini tetkik edenler içinden çıkılmaz bir cengelde, sayısız ağaçlarmın durmaksızın yer değiştirdikleri sihirli bir ormanda kaybol muş gibidirler. Bunlar, tasvir edebildikleri, fakat cebir formülleri ile tarif kudretinde - olmadıkla- ı bir takım hâdiseler kütlesi altmda bunalmış olduklarını hissederler. Maddi âlemde rastlanan geylerden - zerre veya yıldız olsun, kaya ve bu- Tut, çelik veya su olsun - ağırlık ve mesafeye aid ölçüler nevinden bazı hassalar istihraç et- mişlerdir. İlmi muhakemenin malzemesi müs- bet vakıalar değil, mücerredattır. Eşyayı müşa. hede altıma almak ilmin, ancak âdi şekli” ol tarif edici şeklidir. Bu, müşahedelerin tasnifini tesbit eder. Fakat değişebilir mikdarlar arası daki değişmez münasebetler, yani tabil kanun- lar, ancak ilim daha mücerred bir hale geldikten #onra meydana çıkarlar. Fizik ve şimi mücer- red ve kemmi oldukları içindir ki bu kadar bü- yük ve bu kadar çabuk bir muvaffakıyete eriş- mişlerdir. Bunlar, eşyanın nihaf tabiatleri hak- kında bize bir şey öğretmek iddiasında bulun: mamakla beraber hâdiseler hakkmda - önceden haber vermemiz ve dilediğimiz zaman bunları tekrarlamamız imkânmı verirler. Bunlar, mad- denin teşekkülü sırrını ve hassalarını bize - ifşa etmekle, bizzat kendimiz müstesna, yeryüzünde 'ne varsa hemen hepsine hükmümüzü geçirme- mizi temin etmişlerdir. Umumi bakımdan canlı mahluklar ve hususi olarak da insan bilgisi, bu derece ileri bir terak- kiye erişmemiştir; henüz tarif edici haldedir. İnsan, son haddine kadar mürekkeb olan inkı- sam kabul etmez bir küldür. Onun hakkında sa- de bir telakki sahibi olmak imkânsızdır. Onu aynı zamanda külliyeti, kısımları ve münasebet- leriyle kavrıyacak kabiliyette usul yoktur. Onun tetkikine türlü tekniklerle girişmek gerektir. Bu tetkikte biribirinden ayrı birçok ilimler kullanıl- maktadır. Bu ilimlerin her biri, tabil olarak, ken- di mevzuunun ayrı bir telakkisine varır. Bunla- rmn her biri ancak, kendi tekniğinin icabı olarak erişmeğe imkân verdiğini ondan tecrid eder. Ve bugün bütün bu mücerredelerin yekânu müs- bet (konkre) hâdiseden daha az zengindir. İh- mal edilemiyecek kadar ehemiyetli bir bakiye olarak kalmaktadır. Zira anatomi, şimi, fizyolo- ji psikoloji, pedagoji, tarih, sosyoloji, ekonomi Politik ve bunların bütün şubeleri, kendi mev- zularını tüketip bitirememektedirler. Demek ki Mütehassısların tanıdıkları insan konkre insan, eğildir. O sadece, her ilim tekni- #inin inşa etmiş olduğu şemalardan mürekkeb bir şemadır. O, hem anatomistlerin kesip parça- ladıkları kadavra, hem psikolojistlerle -manevi hayata emredenlerin müşahede altında - bul durdukları şuur, bem de içmürakabesik in (introspection) her birimize ifşa ettiği şah iyettir. Aynı zamanda, o, vücudun nesicleriyle kan ve safra nevinden mayilerini terkib eden şimik cevherleridir; birleşme kanunları fiziyo- Tojistler tarafından aranılan - tağdiye edici höc- relerle mayilerin mucizeli içtimamdır; uzuvlarla şuurun bir topluluğudur ki zam: nıp gider ve ijiyenistlerle terbiyeciler en kişafına tevcih etmeğe uğraşırlar ğu makinaların işliyebilmeleri - için durmadan çalışmak zorunda olanhomo oeconomicus (eko-| nomik ferd) dir. Fakat o şair, kahraman ve ve- lidir de. O yalnız, âlimlerin - hususi - teknikleri vasıtasiyle tahlil ettikleri şaşılacak dereceda mürekkeb mahlük değil, fakat aynı zamanda, beşeriyetin meyillerinin, faraziyelerinin, arzula- ının da yekünudür. Onun hakkındaki / telakkie lerimiz metafizikle meşbudur. Bu telakkiler öye le çok ve o derece vuzuhsuz. mutalardan mü: rekkebtir ki bunlar arasında hoşumuza gidenle- Tini seçmek temayülümüz büyüktür. Bu sebebe Te insana dair olan fikrimiz daima hislerimize ve kanaatlerimize göre değişmektedir. - (Sonu var))