hazırlanan esas üzerinde bütün diğer murahhas heyetlerin Türkiyeye - karşı Abzal ettikleri itimat ve - dostlukları Bibi 'on beş senedenberi Türkiyeye karşı Jan dostlukları bütün sahalarda tecrübe edilmiş memleketlerle, yahut Fransa gibi kendilerine karşı çok samimi bir dostlukla mütehassis - bulunduğumuz memleketlerle ve Balkan antantr müt- lerimiz gibi sedakati tecrübe edil- miş müttefiklerle müzakerelerde bu- dundük. Fakat şunu tebarüz. ettirmek çerim ki bu konferans esnasında bu memleketler kadar dost Japonya ve Bulgaristanın bize mürüvvetli yardım- Jarını vermek suretiyle Türkiyeye kar- $t dostluk nişaneleri ibralde - biribirle- Tiyle yarış edercesine hamleler göster- meleri keyfiyetinden en meşru bir te- fahur duymaktayız. Baylar, Sözümü bitirmeden evel müssade e- diniz de kıymettar teşriki mesaileriyle Montrö konferansını beynelmilel top- Jantılar arasında imtisal nümunesi ha. Tine getiten BB. Contzesco ve Possi ve Ağginides'e de teşekkür edeyim. Ödenecek daha bir şükran borcum var. Eğet işlerimize en mükemmel bir intizam içinde devam edebildi isek, bu- u Milletler cemiyetinin muhterem ge- nel sekreteri B. Avenol'un - talebimizi sempati ile karşılamış olmasına ve Mon- trö'ye mümtaz memurlar göndermesine medyun bulunuyoruz. Kendisine Tür. kiye namına teşekkür ederim ve emi- nim ki konferans da kendisine karşı ninnettarlığını bildirmek için bana i tihak edecektir. Konteransımızın fahri reisi B. Mot- ta, İsviçrede bulunmadığından, kapanış celsemize riyaset için gelememiştir. Bu akşam; kendisine hürmetkâr ve dosta- 'e selamlarımı bildirir ve yüksek fede- Fal meclise bütün minnettarlık hissiya- tamı ilaveten beyan eylerim. ir ay burada, bu füsunkâr memle- kette Vaud Kantonu ve Montrö kamu- yerverliği da- ima uyanık tekayyüdü arasında çalış- tık. Bu ikametimizi bu derece memnu- niyetbahş bir hale getirmekle bu ma- kamlar, işlerimizi kolaylaştırmışlardır. Kendilerine — minmettarlığımı — bildiri Konfer a diğer delegelerin nutukları Tevlik Rüğtü Aras'ı ingiliz murahha- S1 Stanley takib etti. Bur makamlarının mis: Stanley, konferansın aç le bir konferans topladığı ye minnetlerir len müzahereti vâdetmiştik, yan nutkuna şöyle devam etmiştir: Bugün konferans muvaffakıyetle ne- ticelendiği için mesuduz. Bu konferans beynelmilel ahdi meselelerin müteamil beynelmilel usüllerle müvaffakıyet Şayanı m..mnuniyet bir surette intaç e- bin türlü mezahimini iktiham etmiş 0- dlan bir nesil namına hep böyle sulh ve müsalemet yollarından gidilmesini ve bir daha bu meslin böyle bir. felâket görmemesini temenni ederim. Beşeri- yet sulh istiyor. Burada beynelmilel teştiki mesai ve beynelmilel vifakın parlak bir misalini vermiş olduk. Bun- dan dolayı mesuduz. Stanleyin bu güzel sözlerinden son- ra Sovyet Rusya dış işleri komiseri B Litvinof nutkuna şöylece başladı: “— Bu konferans beynelmilel kon- feranslar tarihinde müstesna - bir yer tutacaktır. Lozan mukavelesinin Bo azlar hakkındaki hükümleri Türkiye- ye tam bir emniyet bahşetmediğini kon- feransı idrak ile kalmamış, eski Os- manlt imparatorluğu yerinde - bugün büyük şefi Atatürkün verdiği veçhe ile en ileriye giden, sulh için en büyük bir âmil olan genç bir Türkiye olduğunu takdir etmiştir. Karadenizi emperyalist emeller için kullanmaya çalışan Rusya yerine bu - gün Karadenizin büyük - bir kısmında Sulh için, kendi ve komşularının emn yeti için çalışan müsalemetkâr bir Sov- yet ittihadı vardır. Bunu konferans tak- dir etmiştir.” B. Litvinof bundan sonra - Sövyet Rusyanın Türkiyeye karşı olan sarsıl- maz dostluğundan bahsederek heyeti murahhasasının gayretinin bey- nelmilel ticari seyrüsefere bir serbesti tanıdıktan sonra Karadeniz sahildarlarının emniyeti müdafaa etme- Karadeniz havzasını harb afetin- den masun tutmaya matuf / olduğunu söyledi. Sovyet heyeti murahhasasının dij büyük bir gayretinin, Cemiyeti Akvam misakı ile bunun / dahilinde yapılmış mıntakavi paktların ve mütekabil mü - zaheret paktlarının sulh için tatbikini teshil etmek olduğunu ilâve eden B. Litvinof diğer heyeti murahhasalara teşekkürden sonra bu konferansın bej nelmilel iştiraki mesai ve müsalemetkârane halli hakkında cın zaafa uğradığı ve haşin meşru yollardan gitmeyi Tüzumsuz gör- düğü zannolunan bir zamanda, beynel. micl teşriki mesai ve ahde vefaya ina- nanların kalbine büyük bir ümid ve ivvet verdiğini söyliyerek sözüne ni- ayet verdi. Bundan sonra söz alan, Romanya - nn çök semi hası B. Ti beynelmilel hayatta bir teşkil edecek olan boğazlar muke sinin hazırlanmasına yardım eden bü 'tün murahhas hey teşekkürden sonra demiştir ki: Sovyet namahdud meselelerin kuvvetin — Romanya'nın bu mükaveleyi ka- bulüne saik olan başlıca sebeb, Roman- yanın Türkiyenin hulüsu niyetine hu - dudsuz bir emniyet taşımasıdır. Doktor Aras Türkiyenin Romanya- nin menaflini kâfil bulunan ahidlere hürmet edeceğini söylemistir. On altın- ct asırda, ölüm döşeğinde büyük Etiyen sizet Eğer muhasımlarınızdan biri - ile anlaşacaksanız, en merd. millet olan türklerle anlaşınız, demiştir. Biz bu vasiyeti yerine getiriyoruz. Fakat şi di karşımızda anlaşacak bir hasım değil; en samimi bir dost vardır. B. Titülesko bukadar içten - gelen sözlerini göyle bitire * — Atatürk' fik Rüştü Aras tikten sonra buna size karşı olan şahst Muhabbetimi ilâve ediniz. Romanyanın yaziyetir n B. Titületko'dan sonra japon murah- hası Sato ayağa kalkarak dedi ki * — Ben ve refikim 1923 de Lozan- a da bulundük. O zamandanberi ne kadar değişiklikler oldu. Koca paratorluk yıkıldıktan sonra - yepyeni, zinde bir Türkiye vücude geldi ve her. kesin hayranlığını celbetti. İsmet İnö- nünün Lozanda hayranı olduğumuz me- ziyetlerini burada da Doktor Arasta ve Numan / Menemencioğlunda - gördük. Türkiye böyle rical ile iftihar etmeli- dir.” Japon murahhası bundan sonra he- yeti murahhasalara, — bilhassa — ingiliz, sövyet, fransız ve Romanya heyetleri - 'ne teşekkür ederek: “ — İçtinap ede - mediğimiz kuyudu ihtiraziyemiz Millet- ler Cemiyetinden çıkmış — olmamızdan ileri geliyor. Temin ederim ki hüküme- tim imza ettiği mukaveleye harfiyen ve bu mukavelenin ruhuna tamamen - riz yet edecektir. Temenni edelim ki gı bi bir'ucundan şarkın öbür ucuna gi decek imzalı nüsha dünyanın bütün dev letlerine emniyet, itimad ve müsalemet- kârlık ruhunü anlatsın. Japon murahhası Sato'nun Çok al- kışlanan bu nutkundan sonra, büyük fransız murâhhası Pol Bonkur - ayağa kalktr Kendine hâs ağır, vakur ve sakin bir ifade ile duygularını birer birer söyle- vnye başladı ve şöyle dedi: '— Cumartesi akşamı uzun mesai- miz bittiği vakit, hazır bulunduğum bir çok muvaffakiyetsiz konferanslardan sonra bu konferansın bize büyük bir huzuru kalb verdiğini söylemiştim. Bu konferans mevzuu bahs meselenin çer çevesinden çok yukarı çıkmakta, şikenliğin hergün bir mi devirde müsalemetkârlığın - parlak bir galibiyeti olmaktadır. Memleketim bu konferansın mesud neticelerini görmekle bahtiyardır. Mem- leketimin Türkiye ile olat asırdide dostluğu — malümdi ti. Biz Türkiyeyi cemiyeti akvama a. lirken bütlün bu hassasiyetimizi söyle- Miştik. bugün de-tevid-ederize— —— sonra bugün berrak bir gün yaşıyoruz prensiplerin ga. Türkiyeye en büyük yermekle - kalmamış, iki kıtanın birletşiği yerde büyük bir sulh âbidesinin temel taşını koymuş bu-- Tunmaktadır. Bunu Türkiyeye medyunuz. Meşrü yolları tercih eden Türkiyeye. Bunu ananevi siyasetin hilâfına bile olsa bugünün şeraitini takdir etmiş o- Jan Büyük Britanyaya. Sovyetlere ve diğer devletlere med- yunüz, Sonra bu mıntakada, Boğazlarda ö- denlere medyunuz. Onları rinin bu konferansa reislik etmiş St buna güzel bir alâmettir . Dün ölenler, milletler arasında kar- Geşliğin tesisi için ölmüşlerdiz. Biz de bugün buna yardım etmiş ol- Guğumuzdan dolayı bahtiyarız. Pol Bonkur'u müteakib bulgar mu- rahhast eldden çok samimt ve bütün devletler için bir ders teşkil edecek şu tözleri söyledi: “Eğer konferans Boğazlar meselesi- 'ne mesud bir sureti tesviye verebildi I- #e bu, bütün heyeti murahhasaların uz. Jaşma fikriyle mütehassıs oldukları i- gindir. Fakat bu muvaffakiyet husu » #unda balgar heyeti murahhasasının bu- rada ehemiyetle kaydetmek i sebeb daha vardı Baylar, emniyette meratib silsilele- Ti yoktur. Büyük devletl 'yük ve küçük devletler için de küçük emniyetler yoktur. Bütün emniyetler müsavidir ve müsavi bir tarzda alınma. Ildır. Devletler arasında filen mevcud mi aavatsızlığın milli emniyetler sahasın. da yalnız bir tesiri olmalıdır, o da, bu müsavatsızlığın muhtemel tesiratını a- zaltmak gayesiyle ufak devletlerin em. niyetini artırmaktır. Mukavelemiz dünyaya gayet kiy- metli — işaretlerde bulunmaktadır. Mu mukavele isbat ediyor ki, devletler ta- /mamen meşru ve haklı metalibini elde €tmek için asıl münasib zamanı bekle. mek mecburiyetinde iseler, hukukı ilerle hükümet her tarafta çarpışmalar başladı İspanya - Fransa demiryolu Paris, 20 (A.A.) — Resmen bildi - rildiğine göre İspanya ile - demiryolu münakalâtı kesilmiştir. Barselon bombardıman edildi Marsilya, 20 (A.A.) — Fransız tay- yareleri ile Fastan gelmiş olan yolcu - Jar ispanyol tayyarelerinin - Barselon'u bombardıman etmiş olduklarını söyle- dan ile şehir arasındaki muvasala ke- silmiştir . Fransız tayyareleri, her vakit oldu- u gibi Air - France şirketine aid olun husust meydanda yere inmişlerdir. Alman tayyareleri Barselonda ben- zin tedarik edememişlerdir , Cebelüttarık, 20 (A.A.) — Hükü - met, hal ve şartlar gerektirdiği takdir- de ingiliz menfaatlerini müdafaa et - meleri için Vaythol ve Vildevan tor - pido muhriplerine Cebelüttarıkta kal- mak emrini vermiştir. ğ::.::w.:—_.; edilen yahut — emniyeti - tehdi, Almak ve bitarafane tetkik etmek de #ulh istiyen devletlerin vazifesidir. Bugün is'af edilmiş olan haklr talebi| ile letikbal için ümidlerle dolu bir vsı ihdas etmiş olan dost ve komşu cı riyete derin şükranlarımızı beyan edes Bulgar murahbasının sözlerini dost yugoslav murahhasının samimi hisleris | ni ve iki memleket arasındaki derin | bağları bir defa daha teyid eyliyen bes yanatı takib etti. Bundan sonra söz alan B. Politiş gunları söyledi: | “— Müttehid bir hissimizi ifade e. den bir temennide bulunacağım. Mu- kavele bir sulh, bir de harb zamanımr istihdaf eden iki kısımdan müteşekki dir. Temenni ederim ki, harb zamanı | hakkındaki hükümler daimi surette zari bir etüd mevzuu olarak kalam.” Bundan sonra konferans başkanı B. Brus heyeti umumiyece çok alkışlanan nutukla konferans namına B. Mo- | ta'ya teşekkür ettikten sonra doktor A |j ras'a karşı muvaffakıyetinden - dolayı minnet ve tebriklerini bildirmiş ve: “Nihayet büyük bir eser vücuda geti diğimize kani olarak konferansım ka- pandığını ilân ediyorum” - diyerek bu tarihi hâdiseye son vermiştir. yet çok köt kuvvetleri ar.ısmdqw fazla mülteci Cebelüttarıka gelmiştir. Birçok ingiliz ve amerikalılar da otomobillerle buraya gelmişlerdir. O - tomobillerin üzerinde mermi delikleri vardır. | Asilerle hükümet kuvvetleri arasında $ “Tanca, 20 (A.A.) — Âsilerle bükü- mete sadık kalmış olan küvvetler ara- sında şiddetli çarpışmalar olmuştur. Taroş'u bombardıman etmiş olan büa) Cebelüttarık civarındal Cebelüttarik, 20 (A.A.) — Havas a- faslr askerlerle İ vaziyet ansınnı mühabir 'yon etranjerlerden mürekeb 1500 kiş lik bir kuvvetin yakındaki ispanyol şe- bilerini muhafazayamemur edilmiş bu Tunduğunu ve bu şehirlerde son derece mukavemet göstermekte olan sendika. distlerle konünistler üzerine mitralyöz- ler ve havan topları ile boyuna ateş edile mekte olduğunu bildirmektedir. Tüfek secleri, Cebelüttarık'tan işidil- mektedir. Bir çok ölü ve yüzlerce yara- h vardır. Melilla âsilerin elinde Rabat, 20 (A.A.) — Melilla şehri, tamamiyle asilerin eline düşmüştür. CENGELG KiTABİ Yazan: Çeviten; Rudyard KİPLİNG Nurettin ARTAM Kaa'nın avı Kaplan — benekleriyle - sevinir. boynuzlariyle öğünür. Temizlenin, çünkü avcının kuvveti de- risinin parıltısından belli olur. Karacanın — seni - sarabileceğini, kalın kaşlı Hind geyiğinin seni yaralıyabileceği- ni anlarsan; Bize haber vermek için işini durdurma- 'a lüzum yok: Biz onu on mevsim öncesin- den biliriz. Yabancr yavrularına zülmetme, onları kardeşler ve kız kardeşler gibi tut, Onlar ufak ve yumuk şeyler de olsa, o- Aabilir ki anaları bir ayıdır. İlk avını öldürdüğü zaman yavru “dün- yada benim eşim, benzerim yoktur,, diye ö- #ünür; fakat Cengel büyük ve yavru kü- güktür. Bunu düşünsün de sükün bulsun. — Balu'nun vecizeleri — Bufalo Burada söylenen bi daha Sioni kurt sürüsünden ayrılmadan, ya- hut Şir Han adlı kaplandan öç almadan in. ce olmuştur. Daha Balu'nun kendisine cengel yasasını öğrettiği günlerdeydi. Büyük, ağır başlı, kahve rengi ihtiyar ayı, bu kadar anlayışı keskin bir talebeye düştüğü için seviniyor- dü. Çünkü genç kurtlar cengel yasasının an- cak kendi cak taraflarını e ezberliyecek hale geldiler mi kaçıp gider- “Gürültü çıkarmıyan ayaklar; karanlıkta görebilen gözler; ininden rüzgârı duyabilen kulaklar, parlak beyaz dişler, bütün bunlar, nefret ettiğimiz çakal Tabaki ile sırtları sö- zümüzün dışı, bizim kardeşlerimizin alâmet- leridir.,, Fakat bir insan yavrusu olan Movgli, bunların hepsinder öğrenmek istiyor- du. Arada bir küçi izliyen siyah Pars Baghira cengel'den çıkagelir ve başını bir ağaca dayayarak yavrunun Balu'ya dersini tekrar edişini dinlerdi Çocuk yüzdüğü kadar iyi ağaçlara tırma- nabiliyor, koşabildiği kadar da yüzebiliyor- du. Onun için yasa hocası Balu ona orman- ların ve suların yasasını da öğretiyordu: çü- fler Movgli, nasıl ayırd ea a edilebilirdi; yüksek- “teki bir kovana yabani arılara karşı n: yarasa Mang öğle üstü dal üstünde uK 'se kendisine ne söylenmesi gerekirdi; gölde aralarından geçmeden önce su yılanlarına söylenecek söz ne idi? Cengel'de hiç kimse rahatsız edilmekten hoşlanmadığı için kendilerini tedirgin ede- nin üzerine atılmağa hazırdırlar. Movgli'ye bundan başka, cengel halkın- dan birisi kendi av. Tanmaya çıktığı zaman söyliyeceği “yaban- cının av çağırtı” sı da öğretilmişti ki bu ça- ğırtı, cevab almıncıya kadar yüksek sesle tekrarlanırdı. Bu çağırtı, dilimize çevirirsek göyledir: — Bana burada avlanmak için izin verin; günkü açım. Cevab şu idi: — Öyleyse karnını doyurmak için avlan, keyif etmek için değil. Movegli'nin ne kadar çok şeyler ezberle- mek zorunda olduğunu bunlar gösterir. Yav- rucağız, bir şeyi yüzlerce defa tekrarlamak- 'tan usanır, yorgun düşerdi. Bir gün çocuğun biraz canı sıkkın fırlayıp gittiği sırada Balu; Baghira'ya dedi ki: — Bir insan yavrusu, bir insan yavrusu- dur ve o, bütün cengel yasasını öğrenmeli- dir. Ona bırakılsa çocuğu şrmartacak olan si- yah pars: N — Fakat daha çok küçük, dedi, bu kadar küçük bir kafa, bu kadar uzun sözleri nası taşıyabilir? — Cengel'de fazla küçüktür diye öldü-. rülmiyen bir şey var mı? Hayır. Bundan ötü- Tü ben ona bütün bunları öğretiyorum ve öğ-| rTendiklerini unuttuğu zaman yavaşça dayak) da atıyorum. — Yavaşça mı, dedi Baghira, senin ya-| vaşçana güven olur mu ihtiyar demir ayak-| ha? Tevekkeli, bugün yüzü tırmık içinde kab-| Mamış? Senin yavaşça okşamalarından de-| Balu cevab verdi: — Cahillik yüzünden başı belaya girece- ğine baştan ayağa kadar vücudu benim gibi kendini seven bir kimsenin eliyle çizilsin, daha iyidir. Şimdi, ben ona kendisini cengel kuşla- rından, yılanlarından ve kendi - sürüsünder başka dört ayak üzerinde ava çıkanlardı koruyacak başlıca sözleri öğretiyorum. E: ğer bu sözleri hatırlarsa ormanda herkesi karşı kendini koruyabilir, — “(Sonu var)