— askerlik dışı bölgeler tesiz edilmiş, bu. Ş y v L W Ulruılz GENE ÇANAKKALE MESELESİ 28 haziran 996 terihli Sunday Tay- Mmis gazetesinde Skurator imzasiyle ya. aılan bir yazıda deniliyor ki: İhtimal ki Avrupa kıtasında ne Re- n batısında, ne de Çanakkale'nin do- Husunda İngilterenin uğrunda harb e- deceği veya harb etmek istediği bir gey yoktur. İhtimal ki çok geçmeden Milletler Cemiyeti reforması ve daba kifayetli bir kollektif emniyet sistemi projesinin gerçekleşmiş olduğunu gö- Feceğiz. Fakat Lokarno paktının kuve vetlendirilmesi belki de günün birinde Muayyen şartlar içinde - Bay Duff Ko- per'in dedikleri gibi değil - bizi Ren boyunda barba sokacaktır ve hiç kimse bir gün gelip İstanbul için bir harba Birişmiyeceğimizi söyliyemez. Biz, elan en büyük deniz kuvveti- yiz. Bu itibarla gerek Afrika ile Av- Tupa arasında Septe boğazı, gerek Afrika ile Asya arasmdaki Süveys ka- malı, gerek Asya ile Avrupa arasında- ki Çanakkale ve Karadeniz boğazları bugün bizim müdafaa sistemimiz bakı- mundan ehemiyet verdiğimiz ve yahut günü gelince vereceğimiz geçidlerdir. Ondan dolayı geçen hafta Montrö" e toplanan konferansın az bir alâka uyandırmış olması hayret verecek şey- derdendir. Konferansın mevzuu, Çanakkale bo- Yalnız bugün © bölgeden müsaade olunan askeri ve sivil kuvvetleri, bundan sonra oradan geçe- miyeceklerdir. Sulh zamanında harb gemileri bir-ay önce haber geçebile ceklerdir . Türkiyenin bitaraf kaldığı bir harb takdirinde harb gemileri gene bu şart- Jar dairesinde geçebilecekler, yalnız bu salarda harb edemiyeceklerdir. Fa- kat Türkiye, harb eden devlelerden bi- elur ve - daha mühimmi - kendisini bir harb tehlikesi tehdidi altında gi rürse © zaman harb gemilerinin geç- mesi veya geçmemesi ancak Türkiy 'nin müsaadesiyle olacaktır. geçmesine hava vermek şartiyle Rusların iddiası .. Montrö'de çıkan müşkülat, türl derin projesinden değil, daha ziyade rusların ileri sürdükleri — taleblerden ileri gelmiştir. Rusya, Karadenizden Akdenize çı- kacak gemiler - daha ziyade kendi ge- mileri - için, Akdenizden - Karadenize girecek gemilerden fazla serbesti iste mektedir. Rusya, hiç bir tarafa açıl. mıyan Karadenizin bir göl, kapalı deniz olduğu fikrindedir. Bu sebeble Rusya, kendisinin açık denizlere yolu mesini istemektedir. Ne Fransa, ne İngiltere bu talebe muvafakat etmemişlerdir. Fransa, bu takdirde kendilerinin hiç bir menfaat. leri olmaksızın, Rusya için çalışmış o- masına rağmen, Biç olmazsa böyle bir Hyıtııihı_ı'q—hgtihıly Ü Dilaa vzcbe telatledi bie aa vT vazifcal emicrnasyonal bir komisyona verilmiş, harb gemileri- “min gelip geçmesine müsaade olunmuş- t Türkiyenin hakkı Türkiye, bu davasını, aşağı yükarı, buna benziyen Ren meselesinde alman- Jarın yaptığı gibi değil, pek dürüst bir gekilde ortaya atmıştır. Türkler, müsa- adeyi doğrudan doğruya almamış, ve- rilmesini rica etmişlerdir. Ondan dola- ya, türk davası, gereği gibi, umumi bir. sempati ile karşılanmıştır. Şartlar değişince muahedelerin de- Kiştirilmesi bahte mevzu olabilir. Hele bir harbın sonunda bir- mağlübiyetin cezası şeklinde yapılmış olan muahede- der için bu, büsbütün böyledir . Bu bakımdan Türkiyenin de Alman- 'ya ve yahut herhangi başka bir devlet gibi bunu istemeğe hakkı vardır. Ça- nakkale boğazındaki şartlarm değişti- rilmesini istiyen Türkiyenin delilleri göylece hulâsa edilebilir Her milletin kendi emniyetini sağ. Jamağa hakkı vardır. Eğer o, herhangi bir sebeble kendisini müdafaa edemi- yecek bir vaziyette ise ötekiler onun yerine bu işi görmelidirler. Fakat Mil- İetler Cemiyeti azalarından — herhangi bisisini bir saldırganlık karşısında mü- dafaa kabiliyetinde olmadığını göster. mişti Onun için “Türkiye, başkalarının kendisi için yapamıyacakları şeyi biz. zat yapabilmeli ve dünyanın en meş bur bir şehrine giden yol üzerindeki tahkimat yasağı kaldırılmalıdır. Türkiye, bu maksadla bir proje de hazırlamıştır. — Buna göre boğazları kontrol vazifesiyle kurulmuş olan ko misyon kaldırılacak, 'Türkiye şimdi tah- kimi ve asker bulundurulması yasak o- Jan bölgelerde tahkimat yapacak, as ker bulunduracaktır. Teferrüatta bir takım karışıklıklı yarsa da / sülh zamanında - ticaret ve transit gemilerinin serbestçe geçmesi bususundaki / hükümler — yolundadır. dacaklarını bildirmiştir. Fransanın Ka- radenizde Romanya ve Rusya gibi müt- tefikleri vardır ve ihtiyaç zamanmda bazı hazb gemilerini bunların yardımı- 'a göndermek istiyecektir. Büyük harbta Çanakkale'nın diptomatık — tarınını okumak bu memleket halkına melan. koli verir. On dokuzuncu asrın büyük bir kısınında Büyük Britanya, yabancı “devlet gemilerinin buradan geçmemesi için Osmanlı İmparatorlugunun — bo- Şazlar üzerindeki hekimiyetini teyid etmişti Bu müzaharetin başlıca amili, rus gemilerini Akdenizden uzak bulundur. mak, böylece Hindistan yolu üzerinde bir rus hücumu ihtimalini ortadan kah- dırmaktı. Bugün donanmamız, iki hattâ üç devlet deniz kuvvetine muadil bir vazi- yette bulunduğu için Rusyanın Akde- izde bir tehlike teşkil etmesi bir hayal sayılabilir, bu bakımdan Fransanın da- ha tabil düşmanımız sayılması icab e- Büyük harbın en ağlanacak tarafı, küvvetli ingilir“ donanması boğazlar dışında kaldığı halde boğazlardan ge- çebilen bir Göben zırhlısının Türkiye- yi aleyhimize çevirebilmesi olmuştur. Bu yüzden harb, birkaç sene daha uzamış ve bize yüz binlerce cana, mil- yonlarca liraya malolmuştur. Muharrir, bundan sonra - önümüzde bir harb olup olmadığı, boğazların türk- derin eline berakılmasında — mahzurlar bulunup bulunmadığını münakaşa et tikten sonra bahsi bu meselede ingiliz- derin doğrudan doğruya ne gibi men faatleri olduğuna getirerek diyor ki: Bay Baldvin, henüz Milletler Ce- miyeti reforması hakkında neler dü- şündüğünü bize açıktan açığa söyleme işse de Bay Nevil Çemberleyn bölge paktları yapmak temayülünde - bulun. duğuna göre, İstanbul ve boğazlar me- selesi de bunlara katılacaktır. Büyük bir Akdeniz devleti olmak haysiyetiyle, bu meselenin sulh ve man- 'tık havası içinde halledilmesinde bizim büyük bir menfaatimiz vardır. Pransa- nın, İtalyanın, Rusyanın ve Milletler Cemiyetine tekrar girdiği takdirde Al- manyanın da böyledir. Türkiyenin ken- disi ve deniz kuvvetleri gelmekle Beraber, büsbütün de hiç ol Mmıyan Yunanistan için de böyledir. Türkiye cski hükümet müdafaasını bugünkü kudretsiz Millet- der Cemiyetinin kefaletine bırakmamak istemekte haklı olabilir. Ve biz, boğaz- darı garanti altına alacak kifayetli çare bulamazsak Türkiyenin kendi mü- defaasr için Tüzumlu gördüğü tedbirle- reddedemeyiz. merkezinin Fakat Akdeniz ve Karadeniz devlet- deri arasında bir bölge paktr bu suretle hem boğazların emniyetini garanti altma almak. hem de/ Avrupa e Asya arasındaki boğarlarda enter- nasyonal afaleti temin etmek de tsav- yapıpta vur editebitir. Gelibolu bövle enternasvanal bir kontrol tesis Ti raki hakimivetine mü mafi olmuyncaktrı Biz, hem Filistin, bem Mısır için politika haklarını tanıdığımız halde im- 've Canakkale- boğazında zaladığımız muahedeler mucibince Sü- veyş kanalından harb gemileri - geçe- bilmektedir. Kanalın her iki kıyısına da yaklaşılamaz; fakat burada gemile- rin geçip gitmesini alıkoyacak - tahki- mat yapılmamaktadır. Aynr prensip, Canakkale boğaz için de tatbik edilebilir. 'MÜTERCİMİN NOTU: Bir ingiliz gazetesinde takma bir imza ile yazı yazan bir muharririn boğazlar hak- kındaki hususi düşünüşlerini, tunlar yabancı vazetelerin -mütale larmma tahsis edildiği icin, tercüme et- tik. Fakat, manda altındaki Filistin ile İnciltereye bir takım askeri kayıd- darla bağlı olan Musrin Türkiyeden farklı memleketler aldeağımı / ken: sina hatırlatmak Tüzemdir Tabü, resmi İnsiltere, bu hurusu mmkarririn farkında olmadığı haki- kati pekâlâ bili bu si 26 haziran 936 tarihli Taymis gaze- tesinden: Filistindeki karışıklıklar devam edip gidiyor. Pazar günü Tülkerem'de arab geteleriyle ingiliz askerleri arasında bir çarpışma olmuş ve bunda orada vazife- Si olmayan bir ingiliz subayı ile bir giliz neferi ölmüştür. Pazartesi — günü ise Kudüs - Yafa demiryolunun deniz sathına gireceği kayalık dönemeç ye- rinde trene arablar tarafından bir hü- cum yapılmıştır Bu iki hücum da şimdi Filistin tren- deriyle her tarafta dolaşmakta olan mu- hafız askerler tarafından püskürtülmüş tür. Ondan sonra bir ingiliz askeri da- ha ölmüştür. Fakat suçlu köylere kol- dektif bir surette para cezası konulalı bu türlü sarkıntılıktar azalmış- konuldu. Arabların grevi, üçüncü ayına girmiş, buna birçok belediyeler de katılmakla beraber şehirlerin umumi hizmetleri durmamıştır. Bay Örmsbi Gor tarafından - Avam kamarasında irad edilen nutuk bu grev hareketlerini ve bütün arab halkı ara- sında bu harekete karşı gösterilen ge- niş sempatiyi azaltamamıştır. Bu nutukta, bakan, arab politika li- derlerinin artık halk üzerindeki otori- telerini kaybettiklerini anlatmağa muk- tedir olmuştur. Şimdi bu otorite, mu- kavemet ve hücum halinde bulunan grauplara geçmiştir ki bu suretle grev- lerin ve kargaşalıktarın daha ziyade u- zayacağı anlaşılmaktadır. Yeni tecavüzlere karşı verilen cera- Jarın, misalleri çoğaldıkça, tesi cağı umuluyor. Bir taraftan Filistin kargaşalıkları devam ededurürken bir taraftan da yük- arta- Zehir, zayıfın, kincinin, alçağın si- dahıdır. Mitoloji ve tarihte zehirin geniş ye- zi vardır. O, intikamın - kör silahıdır. Zehir, edebiyata da girmiştir. (Rasin), piyeslerinin birçoğunda zehiri kullan- mıştır. (Fedr) zehirlenerek - ölmüştür. Katerin dö Meviçi tarihte zehirin es rarengir dostu olarak nam almıştır. Harb sanatı, insanların çarpıştığı za- mandan yani en uzak devirlerden bet düşman ordusuna karşı zehir kullan- mıştır. Hücumlarda zehirli mermiler atılırdı. Fakat bütün bunlar hep harb meydanlarında - olurdu. Siviller, cephe- den uzak şehirler tehlikeye maruz de- ğillerdi. Harb etmiyenler: çocuklar, ka- dınlar, ihtiyarlar emniyet içinde idiler. 1914 harbr insanlık âlemi / için bir sürpriz oldu. Harb kanunlarına saygı gösterilmedi. Tayyareler, açık şehirle- Te gök yüzünden bombalar savurdular. Şimdi de yeni harbın, gaz harbından daha korkunç, daha feci ve daha öldü- rücü olacağı haber veril Zehir artık zayıfın silahı değil harb etsin etmesin ne kadar kabilse o kadar çok adam öldürmek için - kuvvetlinin yasıtası olmuştur. Yarının harbı toprak üstünde düş manla karşıkarşıya ve güpegündüz de- iül, havada ve gece karanlığının yardı- M ile olacaktır. Böyle bir harb, ma- sumların katliamı demektir. Her gün bizi tehlikesi ile tehdid eden harb, bir kimya harbı, hava kimyası barbıdır. Şu halde havadan gelecek zehirle- re karşı muhafaza tedbirleri almak için bu zehirlerin mahiyetini bilmek elzem- ir. Vakıa hükümetler, halkın - korun- ması bakımından lâzimgelen tedbirleri almaktadırlar. Fakat herkes de kendi hayatına kasteden bu görünmez düşma- t bilmeli, tanımalı, adamakıllı korun- | mak için silahlanmış bulunmalıdır. “GAZ” HARBI man vardır. Birinci e bombardımandır ki gayesi tahrib et- mektir, yıkmaktır. İkincisi yangın bombalariyle bom bardıman ki yakıp yıkmak süretiyle meydana getirdiği eser daha / korkuç- tur, Ve nihayet üçüncüsü zehirli obüs £ bombardımanıdır. —K Karışıklıklar içinde Filistin nun derdlerini anlatmak üzere İngilteı 'ye gelmiş bulunuyor! Yıllarca, ırk münaferetlerini körük- ledikten sonra bunlar, kendi vatandaş- Jarının başına gelecek derdlerden onları kurtaramıyacaklardır. Filistin arablarının, bilhassa i fellah sınıfının bir davası olabilir, fa- kat ingiliz askerlerine, Filistin polisle- rine ve hususi yahudi ev ve müessesele. rine saldırmakla bu dava hiç bir şey ka- İngiliz hükümeti, şiddete pa> buç bırakmaz. Bu politikanın sonu ya- kında daha iyi belli olacaktr Filistin propagandacıları, münist partisini kendi ingiliz ko- e müttefik bulmuşlardır ve onlar, siyah / gömlekli onizm düşmanı rakibleriyle bu hu- susta elele vermiş bulunuyorlar. - Bay Ormasbi Gor'un ingiliz Filis- tin politikası hakkında söylediği sözler, parlamento içinde ve dışında büyük bir Mmemnuniyet uyandırmıştır. Yahudiler aleyhinde yapılan neşri- yat, İngilterede iyi akisler uyandırmı. 'yor. Arab propagandası ise büyük mü- baleğalarla yapılmaktadır. Yahudilerin arablara iş vermemeleri ve yahudi mu- hacirlerin rekabeti hakkında pek fazla dakırdı edilmiştir. Bu şikâyetlere belki yer vardır. Fa- kat arab hatibleri, Filistin hududuna girmiş olan Suriyelilerle - Havranlılar. dan asla bahsetmiyorlar. Bunlar da Fi- distin arablariyle rekabet halindedir. Bu türlü mübaleğalarla, bu türlü ha- kikatlerin ağıza alınmaması, İngiltere- de arab ayaklanmasının taassub ve kıs- kançlıktan ileri geldiği kanatini uyan- dırmaktadır. Filistinde yahudi çoğun- duğunun artarak burasının bir yahudi cumuriyeti haline gelmesi korkusu arab ayaklanmasını körükliyor. Bu korku sek arab komitesi kendi / vatandaşları- ise tamamiyle yersizdir. MUHAREBE GAZLARI Esrarengiz Taboratuvarlarda — hazır. Janmış olan zebirli öbüslerim tahlilini kimyacılar yapmışlar, bu süretle ko- Tunma ve müdafaa için vasıtalar bul- muşlardır. Zehirleyici büslerin zehirleri her vakit “gaz” değildir. Mesela (Adamsit) katı bir cisimdir. Bomba patlayınca bu katı cisim ancak mikroskopla görülebi- decek pek küçük cisimlere ayrılır. Gene mesela (Yperite) mayidir. (Phosgene) gibi olan birçokları da hakiki gazdırlar. Katı olsun, sulu olsun, gaz halinde olsun, bütün bu cisimler havadan ağır- dırlar ve toprak üstünde her deliğe gi- recek hattâ toprak altına bile edecek kabiliyettedirler. Şu halde herhangi bir zeb di bom bardıman halinde gaz harbına uygun o- Jarak hazırlanmamış bir mağaraya tehlikeli- nüfuz #mmak, bir mahzene inmek dir. Muharebe zehirleri üç çeşiddir — Tahriş edici zehirler - bunlar, giddetli aksırık, ardı arkası burun akması, ve devamlı göz yaşı tev- Hd ederler. Adamsit, Sternita, Dibro- mure d'Ethylarsine gibi zehirler bu çe- siddendi . Hücrevi zehirler — Bu zehirler ciğerlere tesir ederler, teneffüs cihazı- ı bozarlar, kan kustururlar ve öldü.. ürler. (Chlore) ve yahut (Bertholite) bo- iucu gaz tipindendir. (Aguinite) adı da verilen (Chloropierite) daha kuvvetli bir zehirdir. Hem göz yaşı tevlid eder hem boğar. (Surpalite), (Phosgöne), (Callongi- te) boğucu soyundan gazlardır. Hücrevi zehirler arasında - (Yperi- 1t) de ehemiyetle yer alır. (Yperit?) zehiri yavaş fakat kati tee sir yapar. bilhassa göz kapaklarının, görün, cildin üzerinde tehlikesi büyük- tür. TIL. Alelâde zehirler — Bunlar da bombalarla atıldığı zaman şiddetli ve süratli surette cümlei asabiye üzerine kseriya on on beş dakika intaç ederlk KORUNMA ÇARELERİ Korunma çareleri ikidir. Biri kol- lektif korunma, diğeri de şahsf korun. Kollektif korunmalar hükümetlerin ve askeri makamların ihtisasları işidir. Havadan gelecek zehir tehlikesine karşı kendimizi nasıl koruyacağız? Maske - ile ve elbisemizi korumak suretiyle. Maskelerin çeşidleri pek çok: tur ve her gün yeni çeşidleri yapıl. maktadır. Maskelct ya teerid edici ya cüdürler. S '-ücü maskeler daha iyidir. 'nin şu şartlarr haiz ol- irler kesilmez ması gerektir Yüze mükemmel bir surette ve kalıp gibi uymalı, teneffüsü güçleştirmeme- . göz kısmı etrafını kolay görebielcek şekilde ve sıkıcı olmamalı, camlar kie rılmaz soyundan (Tripleks) olmalı ve buğulanmamalı. İyi bir maskenin süz- me kabiliyeti hattâ sigara dumanını bile tutacak kudrette olmalıdır. Zehirli gazlardan korunmak için iyi bir maskeye sahib olmak kâfi değildir. Metodlu sürette bu Mmaskenin kullan- masını öğrenmelidir. Çünkü bidayette, hattâ en mükemmel bir maske ile bile insan sıkıntı çeker. Fakat devamlı id- manlar neticesi maske hiç bir sıkıntı çekilmeden taşımabili Herhalde maske seçilirken üzerinde devlet damgası olanların tercih edilme- Si âzımdır. Koruyucu elbiseler bilbassa tıb a. damları için lâzımdır. Bu da kauçuk eldiven, keten yağı- ile şamalaştırılmış bir şoför kombinezonu ve muşammalı bir bereden ibarettir. Gaz harbına karşı korunmanın en iyi vasıtası hududsuz ihtiraslara alet edil. mek istenen milletlerin yüzlerinden bütün maskelerin çıkarılmasıdır. O mandır ki medeni milletler dünya Tahsızlanması işi üzerinde — uyuşabil, ler ve ancak o zamandır ki yalnız sulh- tan bahsedilen yepyeni bir dünya ku- rulabilir. Bugün insanları topyekün öl- dürme işinde çakışan binlerce kimya- ker o zaman toprağı daha bereketli, ha- “yatı daha uzun ve daha yi yapma çare- lerini ararlar. Kimya. mahvetmemeli.. yaratmalıı dır.