i t : ; a | 3 TEMMUZ 1936 CUMA ZECRİ TEDBIRLERIN SONU Zecri tedbirler, feci te: birlikte çöktü. Bu suretle, Britanya dış politikasının pek övünülecek gibi olmu Bu atılan a hakkında Ângiliz parlamentosunda müşterek bi kanaat vardır. Loyd Corç bile, hükümete karşı yap- tağı hücumlarında zecri tedbirlerin, bu- günkü tatbik şekilleriyle gülünç oldu. #unu söyliyordu. Bu itibarla, kabine t Tafından uzun müddet güdülmüş olan, hakkında birçok nutuklar söylenen ve #on seçimin kazanılmasında büyük ps y bulunan politikasının muvaffakıyet- sizliğini, güçlüğe rastlamadan tesbit e- debildi! Ancak, Baldvin'in zecrt - tedbirleri göz önünden büsbütün — kaybolmadan, 'enu bir defa daha tetkik edelim. Bu politikanın herhangi bir suretle muvaffak olması ihtimali var mıydı? Böyle bir politika hakiki bir azme da- yanıyor muydu? Yahut hiç bir zaman ciddi telakki edilmiyen ve yalnız gös- terişten başka bir şey olmuyan bir poli- tika mıydı? Açıkça itiraf etmeliyim ki, zecri ted- birlerin manasını, ancak bu yılın baş- dangıcında anlamağa başlamıştım. - Bu tarihten sonradır ki, onun prensipleri bence vuzuh kespetti. Fakat parlamen- to bunu daha önce kavramalıydı. Zecri tedbir politikası baştan sona kadar ma- nasızdı. Evvela, başbakan, zecri tedbirleriz harb demek olduğunu söyledi; sonra, bu tedbirleri harba vardırmamağa - ka- Şimdi artık, bütün bu işin bir fiyas- sona ermesi lâzımgeldiği herkes için besbelli, apaçık bir keyfiyet oldu! Meselenin daha ilk inkişaf devresir de Musolini vazıh olarak anlatmıştı. italyan halkını bir takım tahdidlere ma- Tuz biırakacak olan zecri tedbirlerle ba- gaçıkabilecektir; fakat Habeşistandaki italyan ordusunun hareket hürriyetine dokunacak olan zecri tedbirleri harbçr bir ameliye telakki etmek zorunda ka- dacaktır. Musolini böyle bir delil kullanırken, her türlü feragat ve fedakârlığın, ital- yyan halkını kendi şahsma daha kuvvet- Ji bir surette bağlamış olacağı düşün. iyle hareket etti; o, zecri tedbirle- rin tazyikini, İtalyanın kanaatkâr ol- aranılıp bulunmuyan bir vası kullanmak istiyordu. Muvaffakıyeti Musoliniyi haklı kardı. Onun, tahammül edemiyeceğini ilan ettiği şeyler, İtalyanın, Habeşista- nt istila etmesinin önüne geçecek ted- birlerdi. ilerek veya bilmiyerek, - ümid ede- riz iyerek - zecri tedbirleri ha- #ırlamakla meşgul olan Milletler Ce miyetinin zecri tedbirler komitesi, Mu- golini'nin bizrat çizdiği sınıra kadar geldi ve orada durdu! “Habeşistanın kurtarılması", istilacı İtalyan ordusu- 'nun tahrib edebileceği her şeyin önüne Beçebilecek bir hatta kadar sürüldü! Buna birkaç misal getirelim: Harb işlerinde aluminyomun bugün oynadığı rol herkesçe malümdur. Bu itibarla Mil- ti aluminyomun İtalyaya yasak etti. Halbuki aluminyum, İtalyanın bizzat yığın halinde ve ken- Gi ihtiyacından fazlasiyle #i bir madendi. Bu da bir diğeri: Demir cevherinin İtalyaya sevkedilmesi dildi. 'nin buna hemen hemen hiç ihtiyacı yok- aynr tur. Hele, çelik ve ham demirin zamanda yasak ee Jayısiyle, bu / sevkiyat manası / hiç bir güçlük meydana getirmedi. Bu misaller sıra ile çoğaltılabilir. Herhalde bu kadar zahmetlerle ort gıkarılmış olan zecri tedbirler, hakikat- te saldırışı felce uğratmağa elverecek zecrl tedbirlerden değii, bunun tersine “olarak, İtalyanın harb zihniyetini teş- Vinston Çurçil vik edecek mahiyette yarım — yamalak tedbirlerdi. Hiç şüphesiz ki, alınan tedbirler a- rasında bazıları ve hususiyle tedbirler gibi, İtalyanın memleket dı- gında tedarik etmek zorunda olduğu maddeleri temin imkânlarını yavaş ya- vaş elinden alacak ve dolayısiyle harb kabiliyetini de kuvvetten - düşürtecek mahiyeti olanlar da vardı. Ancak, zaten Ttalyanın kredisi zayıflamış ve gitgide daha ziyade zayıf düşmesi de muhak- kak bulunmuş olduğundan finansal zec- t tedbirlerin, bu en ehemiyetli akıbeti Cenevresiz olarak da meydana - gelmiş olacaktı. Para ve kredi piyasasının nor- mal reaksiyonu, Cenevrenin Bgibi aynı ölçüde tesirli olacaktı. inansal kararları Bu izahlardan anlaşılacağı gibi, Mil detler Cemiyeti bu suretle hayali bir zecri tedbirler - politikasına saplandı kaldr. Alınmış olan bazı zecri tedbirle- rin kendiliğinden tesirlerj - görülecek. Büyük Britanyanın eski hazine ve harb bakam, ti; fakat bütün bu tedbirler, tesirlerini uzun zaman sonra gösterebilecek şekil- de alınmıştı. Cenevre politikası, hakiki surette kudretini göstermeden, suya sabuna do- kunmuyan bir zecrk tedbirler prensipi güdüyordu. İtiraf etmeliyim ki, ben va- ziyeti, ancak birkaç ay önce iyiden iyi- idim. Bu itibarla, bügün, duklarr artık anlaşıldığı iddiasr doğru değildir. Hakikaten tesirini gösterecek olan tedbirlerin tatbik edilmesi taşınmıyordu. Bu azim - yoktu, çünkü olan devletler daha başlangıçta, harbr doğuracak herhangi bir şeyin ya- pilmaması kaydini ileri sürdüler. Eğer €konomik zecri tedbirler daha başlan- ğrcta kayıdsız ve şartsız olarak var kuv- vetle tatbik edilmiş olsaydı. hiç şüphe ilgi yok ki, ileri harekete gecmiş olan İtal. yan orduları felce uğratılmıs olurdu. Noye Fraye Presse'den Çin -Japon münasebetleri Çin hükümeti dış bakanı general Çang Çun, Vaiciapu'da Çin - Japon mü- nasebetleri hakkında gazetecilere - bir beyanarta bulunmuş ve bunda demiştir '— Çin'in bütün komşulariyle dostane münasebetlerde bulunmak azminde bu- Tunduğunu söylerken, her şeyden ön- ce yalnız komşumuz olmakla kalmıya- Tak aynı zamanda irk ve kültür bağla. riyle de bağlı bulunduğumuz Japonya ile sıkı bir elbirliği yapmak istediğimi- bildirmek isterim, 931 Mukden hâdisesinden sonra baş- gösteren birçok buhranlar, biribirine karşı yabancı tavurlar takın- mağa, biribirinden şüphelenmeğe sevk- etmişti her iki memlekette de uzağı gören kimselerin teessürünü mucib olmuş ve bu hale bir nihayet vermek içim teşebbüsler yapıl- mıştır. Japon Diyet meelisinin altmış seki. iki milleti Bu anormal vaziyet, zinci toplantısında, dış bakanı bulunan Bay Hoke Hirota bir nutuk - söylemiş ve bunda Japonyanın bütün - komşula- rına karşı saldırmazlık ve tehdid etme- mek prensipine sadık olacağını söyle- mişti. Her ne kadar bu prensiplerin Çin - Japon münasebetlerinde fili neticele- ri görülmemişse de bu yolda söylenmiş olan sözler, her tarafta iyi bir tesir ve intiba bırakmıştır. Ondan sonra Hirota'nın başbakan ve Haçiro arita'nın dış bakanı mevkine gelmeleri, Japonyanın dış sıyasasında esaslı bir değişiklik vücuda — getirme- mişti Yeni dış bakanı Diyet “meelisinin 69 uncu celsesinde söylediği sözlerle japon milli siyasetinin doğu Asyasın- da durlük tesisi bu suretle cihan sulh davasına ve refahına hizmet ve enter - nasyonal adâlete yardım olduğunu bil- dirmiştir. Bay Arit nız japon siyasetini ifade etmekle kal - mamış, aynı zamanda, Doğu Asyasın - daki türlü milletlerin de hislerine ter - ceman olmuştur . Bundan dolayı Çin - japon müna - sebetleri, yalnız iki millet politikası ol- makla kalmıyor; bütün doğu Asyası sul- hunun esasını teşkil ediyor. Bunun üzerine Çin dış bakanı sıfa- tiyle iki memleket münasebetlerini yo- Tuna koymak teşebbüsünde bulundum. Şükrana değer ki aynı arzunun Japon- yada da hüküm sürdüğü görülmüştür. Esefle söylemek lâzım gelir ki he- nüz bu arzuları gerçekleştirecek fili te- mas ve müzakerelere başlanmış değil - dir, in bakımından iki tarafın da kar - gilikli müsavatını tanımak, iki taraf da biribirine aynı derecede saygı göster - mek şartiyle, böyle bir müzakereye gi rişmek ve bu maksada ermek için hiç bir mani yoktur, Bu hususta yapmak istediğimiz an - Taşmalar husust ve mevzil bir takım me- selelerin halledilmesine inhisar edecek değildir. Varmak istediğimiz anlaşma, yalnız bugünkü buhranlı vaziyeti, mu- vakkat bir müddet için ortadan kaldır- makla kalmamalı, bundan snora gelecek nesillere de huzur ve sükün verecek ma- hiyette olmalıdır. Milletler de şahıslar gibi, biribirle - rine karşı nefret ve düşmanlık hisleri besliyebilirler; fakat bir çin atalar s5 - zünün dediği gibi, en uzun nefret bile bir asır sürmez. Sulhu ve âhenki iade edebilmek için kuvvetli bir zafer başarmak lâzım ge - Tecektir. Ortada bir takım — maniaların, takım pürüzlerin bulunması, bu işe girişmemek için sebeb olamaz. Benim kanaatim şudur ki, Çin ve Ja- sında böyle kuvvetli ve sar - ir dostluk kurmak, her iki mem- leket diplomatlarının da en öneml zifeleri olmalıdır. Bu itibarla her memleketin, otorite sahibi olan adamla- rına böyle bir anlaşma ve dostluğu kur- mak ve düşmanlığı ortadan kaldırmak için hemen işe girişmeleri lâzım geldi- ğini hatırlatırım. Bunu yaparken, yıllanmış nefretle- ri, karşılıklı suç bulmak gayretini bir tarafa bırakmak gerektir. En mühim olan nokta, iki tarafın da karşılıklı menfaatine uygun olan nok - taları göz önünde bulundurmak, namus- Ju ve ciddi bir surette bir karar verme- ğe çalışmaktır. Milli ekonamisinin bugünkü duru- mundan bahsederken Japonya, kendi diş ticaretinin öteki memleketlerdeki milli ekonomi ve gümrük sedleriyle ab- doka edilmiş olduğundan şikâyet et mektedir, Çin, Japonyanın ticareti için '€n müsaid şartlar içinde bir anlaşmaya varmak arzusunu da beslemektedir. Bugünkü günde şimali Çinde kaçak- çılık hayret verici bir derecede artmış- tır. Buradaki kaçak mal ticareti, hem inli, hem yabancı namuslu - tacirlerin /etini berbad bir hale koymuştur. Geliri eksiltmesinden başka bu hal, Çi- in ticaret ve ekonomi bünyesine de bir tehlike olmaktadır. Oradaki — gümrük teşkilâtimiz bu büyük kaçakçılığın önü- 'ne geçememektedir. Bizim kanaatimiz Şudur ki japonlarla çinliler beraberce harekete geeçrlerse bu büyük felâketin önüne pek çabuk geçilebilecel -.. Son birkaç yıl içerisinde Çin mil- deti, kendi yağıyle kavrulmak, kendi yardımı ile yaşamak için çetin bir mü- cadeleye girişmiş bulunuyor. Yeni bir milli rönesans yapabilmek için kendimizde kudret bulunduğuna Biz, hiç bir zaman siyast ittifaklar yapmağa yeltenmedik ve uzaktaki deve letleri komşularımız aleyhine harekete getirmeğe kalkışmadık. Bizim politika mızın esasr şudür: Yaşa ve yaşat! yani biz, hem kendimiz, hem de başka mil- Tetler İçin millf - varlığın tanmmasını, sayılmasını istiyoruz. Biz, bir yandan kendimİzi emnlyeti- mlzl korumağa uğraşırken bir yandan- Pravda'nın Montrö konferansı hakkında bir yazısı Boğazlar meselesi Moskova, 2 (A.A.) — Baş makalesi 4a Prarda gunlerı yazıyor: Prensib bakımından boğarlar prob. deminin ild hal çaresi vardır: Ya Ka radeniz, içinde ancak sahil devletlerinin gemlleri bulutabilecek kapalı bir de- lân edilecektir. - o halde Karade. irmek için başka hiç bir devle. din gemilerine izin verilemiyecektir - ve Karadeniz açık deniz ilân edilecek » ve bu takdirde de sahildar devletlere bor #arlerdan girme ve çıkma tam salâhi. yetini vermek lâzım gelecektir., Fakat Montsö konferanama iştirik eden devletler Karadenizi kapalı. bir deniz olarak kabual etmek istemedikleri fakdirde, Sovyet Rusya, tahildar deve letler gemilerinin Boğasiçi ve Çanak. kaleden serbestçe geşmelerini istemek hakkını hale bulunmaktadır. Japonyanın bu taleb karfısında te- kandığı kati vaziyeti bilhassa - babis mevruu eden Pravda gazetesi, Japon yanın Karedenizle hiç bir yekilde'alt: kalı olmadığını ve bu vasiyetin, Gov. yet aleyhtarı prensip ve politikasının Bi aötleski oltuğunl yantüktü b e. eümle demektedir. '— Karadenize serbestçe girme ve çıkma hakkr ancak sahildar memleket- deri alâkalandıracak bir gneseledir. Ve Karadenizin sahiblerinin de ancak bu devletler olması pek aşikârdır. Bu ha- kikatlerin yalnız Japonya — tarafından değil, aynı zamanda Montrö konferan- irak eden başka bazı devletler tarafından da idrak edilmemekte oldu. ğunu söylemek lâzım geliyor. Şurası da 'esefe değer ki, Türkiye bile, Karade- 'nirde sahildar devletlerin hakları ba- kımından kati ve tebellür etmiş ziyet takınmamıştır. Tevdi etmiş oldu- ğu projede ,Türkiye, Karadenizde sa- hildar memleketler gemilerinin çıkış hakkını, bu memleketlere ziyarete ge- len gayri sahildar mmleketler için tav- ettiği 15 bin tonilâtoluk - hadde indirilmesini teklif etmektedir. Gerçi türk projesi Karadenizde sahildar mem- deketler için daha geniş çıkış imkânları kabul etmektedir. Fakat, u devletlere mensub muhtelif harb gemilerinin çır kaşını, Türkiye - tarafından - verilecek hususi müsaadelere tâbi tutmaktadır. Bu bakımdan, Sövyet - harb gemile- rinin Karadenizden çıkarak, Baltık de- ve Sovyetler birliği mizine, veya şimal okyanosuna veya Pa- sifik denirine giderek Bovyet Rusya, nn öteki sahil kuvvetlerini kuvvet - lendirmesi için Türkiyenin müsendeni ni almak gerekecektir. Halbuki, sahil dar olmuyan devletler gemilerinin ya pacakları ziyaret için böyle bir müsa adenin alınması bahis mevzuu değildir. Karadenizle alâkalı bir mesele, bu de. nizde sahildar olan memleketler hildar olmuyan devletler srrasına indi gilmesi hiçbir saman varid olamaz. Çila kü sahildar olmıyan devletlerin biri cik menfantleri yapacakları siyaretler den ibaret kalmaktadır. Türk teklifi nin, kendisi ile dostane münatebetler. Ge bulunan ve Türkiyenin mententlerk ni gözeten Sovyet Rusyanın menfant. lerini gereği kadar gözetmediği aşikâr. dır. Şurasr da aşikârder ki, Türkiyenin bu hareketinde, Sovyet Rusyaya muha HE bazı cereyanların türk politikası - aerinde yaptıkları tesirler . görünmek- sedir. Tüekiyenin Montrö konferunsın- da takındığı vaziyetin, het iki memle- ket arasında uzun müddettenberi mev- Cud olan münasebetlerden bekletebiler Cek kadar Rusyaya karşı dölzne olmür değını evefle kaydetimek mecburiyetin. e bulunuyorüz. Eğer Türkiye bu meselede ikisi or- tazı bir hal çaresi bulmak arrusanda i- ge, « ki buna varılması için B. Litrinof türk tekliflerini esas bilmeyi kabul et ir « bu çare, aşağıdaki şartları gö zetmelidir: 1 — Rusyanın da bütün geniştiği ile göretmeye hazır bulunduğu Türkiye: Rin emniyet ve menfaatleri, 2, — Emeniyetini Karadeniz dışında da müdafaa etmek mecburiyetinde olan Sovyet Rusyanın da dahil olduğu Ka- radenizde sahildar memleketletin men faatleri, Karadenizde sahilder memle: ketlere yardım edilmesini istiyebilecek olan Milletler cemiyeti statüsünün nab zare itibara alınması. Makalenin sonunda; Prerdergartte” # kendi emniyetinin müdefsasını T kiyenin emniyeti müdafasandan üntün taenfastlerinin saymadığını, ve kendi Korunmasını da dünya — sulhunün ko- runmasına tercih etmediğini yazmak- tadır. Sövyet Rusyanm dilekleri, umu- mi sulhun teminine matuftur. Milletler Cemiyeti A samblesindeki hadise Negüsü tahkir eden Cenevre kantonu: (Başı 1 inci sayfada) diğ, saat 22.30 da yapıldığı ve İtalyaya giden son tren saat 22.52 de hareket ettiğinden gazeteciler, otellerine gide- rek bağajlarını hazırlamağa vakit bu- damamışlar ve Vaud kantonu mevi rinden biri olan Koppe'ye otomobil ile gitmeğe karar vermişlerdir. 23.50 de ha- n gazeteciler Berndeki ital. i, Cenevre italyan general kon- solosu ve bir çok arkadaşları tarafın. dan uğurlanmışlardır. Mtalyan gazeteleri ate> ükürüyorlar Milano, 2 (A.A.) — Şimalt italyan gazeteleri italyan gazetecilerinin Ce- nevrede karşılaştıkları / müamele hak- kında çok şiddetli neşriyatta bulunmak. '$ta ve bu muameleyi protesto etmekte- dirler. TTorinoda çıkan Gazetta del Popolo, “Milletler cemiyetinin, gazetecileri yakalanması gibi metodlarla, prestijini kuvvetlendireceğini ve Avrupa iş bir- diğini tekrar temin edeceğini — sanma- malıdır. Bu hâdise, Milletler cemiyeti- 'nin reforma muhtaç olduğunu isbat © den yeni bir delildir.., diyor. Gazeteciler, haklarındaki kararı istinaf ettiler Cenevre, 2 (A.A.) — İtalyan gazete- cileri, Vaud kantonuna - gitmek üzere gece yarısı Cenevre kantonundan ay- ——— —- — ga doğu Asyasında ilgili devletlerin bir-| leşik bir surette burada sulh ve emniye- italyan gazetecileri ndan çıkarıldılar rılmışlardır. Pu gazetecilerden bazıla- ta İtalyaya dönmekte bazıları da Kop- pede kalmaktadırlar. Bunlar, oradan Cenevre görüşmelerini takib edecekler dir. Gazetecilerin hepsi, / haklarındaki sınır dışı edilmek kararını istinaf et mişlerdir. 1 Fransada yeni grevler Paris, 2 (A. A.) — Bütün Fransada bugün mevcud greveilerin adedi 154302 dir. Lorren bölgesinde yeni grevler ilân olunduğu ve bazr fabrikaların işçiler tarafından ldiği haber veril el cilik endüstrisinde muvakkat bir anlaş- mıya varılmıştır. Öteller bügün tekrar açılacaktır. Tarife hakkındaki / görüş- melere devam edilmektedir. Oran, 2 (A. A.) — Dok işçilerinin grevi üzerine El - Mansur - vapuruna eşyanın yükletilmesi asker himayesinde yapılmıştır. Deniz anlaşması, Amerika ve Japonya Veştütasi 2 ÇAA — üi K ai SuRdley' Gti Na S — Japoayanın yeni” Tükara deniz aA Ha ee A U İRö el ee SAŞE L B v vedem l le KD B Ti relk a ee SÜ H GA — eli Gekie DU yeriad'r parlakilii GA KA D Kanantindedir. akae tu kürüstaki kabt ti sağlam esaslara bağlamasını temenni ediyoruz., karar, plânlar bittikten sonra verilecek- der