10 Mayıs 1936 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

N” SAYFA 2 y d 10 MAYIS 1936 PAZAR , aftalık Siyasi İemal - teşrinin üçüncü günü başlı- ya. 4 - Habeş harbı, habeş impa- ratorunun memleketten kaçması ve A- disababa'nın 5 mayısta italyanlar tara- fından işgali üzerine bitti. Fakat har- bın bitmesi demek, habeş meselesinin nihayetlenmesi demek değildir. Eğer ihtilaf, İtalyanın başlangıcın'n beri iddia ettiği gibi, yalnız bir İtalya - Ha- beş davası olsaydı, ortada mesele kal- mamış olacaktı. Adisababa'nın işgalin- 'den sonra da italyanlar bu iddiayı daha büyük ısrarla ileri sürmüşlerdir. Ha- beşistanı tamamiyle işgalimiz altına al- tirazi kayıdlarla Yunanistan, balkan ha- rici devletler tarafından yapılacak te- cevüzlere karşı teahhüd altına girişmi- yeceğini bildirmişti. Yani, mesela İtal« ya tarafından Yugoslavyaya karşı yapı- lacak bir taarruzda Yunanistan, Yugos- lavyaya karşı yardım vadetmiyordu. Fa- kat taarruz Arnavudlük tarafından ya- pılırsa, Yunanistanın vaziyeti ne ola. caktı? Arnavudluk bir balkan devleti mi Balkan devleti değil mi? Belgrad görüşmelerinden sonra neş- redilen tebliğde aynen deniliyor ki: “Yunamıtan, daima konıey azalarının dık. İmparator kaçtı. Habeşi İtal- yanın bir parçası oldu. Bu memleketin mukadderatı hakkında' müzakereye gi- rişemeyiz. Bu, İtalyanın dahili bir me- selesi halini aldı, diyorlar. İtalyanın yedi aydan beri ileri sür. düğü bu iddia, bir taraftan Milletler Cemiyetinin, diğer taraftan da Habe- şistanda menfaatleri olan İngiltere ve Fransanın alâkalarını görmemezliktir. Gerçi bu alâkaların ne biri ne de diğeri Habeşistanı istiladan kurtaramadı. Fa- kat o vakıa karşısında artık d da bir fayda görülmiyen zecri tedbirlerin kaldırılmasına gidilse bile İngiltere ve Fransanın Habeşistandaki menfaatle- rinden büsbütün vaz geçmeğe razı ola- cakları da şüphelidir, İtalyanın bu nok- tada İngiltereye teminat verdiği de bil- diriliyor. Habeşistan meselesi, galib ih- timale göre, üc devlet arasrmnda 1906 an- laemasının çerçevesi içinde halledile. cektir. Wekk FRANSIZ SEÇİMİ Evelki pazar günü yapılan fransız seçiminde pari 618 dan ancak 185 namzed mutlak ekseriye- ti kazanmış, yani mebus seçilebilmişti. 433 namzed geçen pazar günü yapılan ikinci seçime kaldı. Seçim “Halk cep- hesi” denilen sol cenah partiler birliği için muvaffakıyetle neticelendi. Radi- kal sosyalist partisinin tamamı da içine katrlaca kolursa, sol cenah partiler Mec- liste mutlak ekseriyeti temin ediyorlar. Bu neticenin en şayanı dikkat noktası, komünistlerin yetmişten fazla mebus seçtirebilmeleri ve sosyalist partisinin de yüz elliye yakın mebus ile Fransa- nın en kuevvtli partisi vaziyetine geç- mesidir. Ancak kâğıd uzerındekı rakamlara bakılacak olursa hükümet teşkili kolay görünmekle beraber, filiyatta bu, kolay bir iş olmıyacaktır. Bir defa halk cep- hesinin en sol cenahı olan komünistler hükümete iştirak etmiyecekler, yalnız kendi maksad ve hedeflerine uygun ha. reket eden hükümete muhalif rey ver- miyecekler. O halde hükümet ancak sosyalist ve radikal sosyalist zümrele- rinin kovalisyonu şeklini almalı. Bu kombinezonu yapmak, aynı zamanda da komünistleri memnun etmek kolay bir iş görünmiyor. Filhakika — ortada bir halk cephesi programı vardır. —Fakat Fransanın iç politika hayatının tarihi göstermiştir ki bu programların tanzi- mi kolay tatbiki güçtür. y Başvekil kim olacak? En tabü başve- kil, ekseriyet partisi olan ıoıyıfîst par- tisinin başkanı Blum akla gelir. Fakat geçen dört sene içinde hattâ ondan evel de ekseriyet partisi olân radikal sosya- Histlerin başkanı Herriot başvekil olma- mişti ki. Bundan başka Blum yahudi ol- duğundan ve başvekilliğe geçerse, Ü- çüncü cumuriyetin birinci yahudi baş- vekili olacağından bu yüzden partisini zor bir vaziyete koymak istemiyecektir. Pol Bonkor sosyalist partisinden ay- rılmamış olsaydı, en kuvvetli namzed o- lacaktı. Bunun — icindir ki Auriol'dan bahsediliyor. Fakat Daladier de bir ihti- mal ölarak ileri sürülmektedir. 1932 de seçilen meclis bu ayın sonu- na kadar devam edeceğinden Sarraut hükümeti bu tarihe kadar iktidarda kalacaktır. Binaenaleyh yeni kabine ü- zerinde görüşüp anlaşmak için yicmi gün kadar zaman vardır. » YAK BALKAN KONSEYİ Balkan antantı devletlerinin içtimar Belgrad'da yapıldı. Anlaşılan bu içti- mada dört devletin dış bakanlarını en gçok meşgul eden mesele Yunanistanın antanta karşı giriştiği teahhüd mesele- sidir. Gerek pakt imza edilirken, gerek imza edildikten sonar ileri sürülen ih. * m iyetini lacak — tarzda balkan paktı karşısındaki vaziyetini, bu paktı imzalryan devletlere olan te- avün bağlılığının fazlalaştırılması isti- kametine doğru tasrih etmiştir.” Diğer taraftan Atina'dan gelen ha- berler ve konferansa giden gazete mu- habirleri, Yunanistanın Yugoslavya'ya ne bir İtalya ne de Arnavudluk taarru- zuna karşı yardım vadetmediğini ve yü- nan noktai nazarının diğer devletler ta- rafından kabul edildiğini bildirmekte- dirler. Hakikat ne merkezde olursa olsun, Belgrad içtimar, dört devletin biribiri- ne karşı giriştiği teahhüdler üzerinde vuzuha yardım ettiğinden faydalı ol- muüştur. oe KÜÇÜK ANTANT KONSEYİ Balkan antantı konseyinin içtimamn- dan sonra Belgrad'da küçük antantın illeri — topland Yani — iç- timadan Yunanistan ve Türkiye Dış Bakanları çekildi ve bu iki dış bakanı- nım yerlerine —Çekoslovak dış bakanı geçti. Küçük antant bugün, çok ehe- miyetli meselelerle karşılaşmaktadır. Bu meselelerin başında, Avusturyanın istiklali meselesi gelir. Avusturya istik- lalinin korunması meselesinde üç dev- let toplanmış olmakla beraber, bu istik- lalı dışardan tehdid eden tehlikelere karşı takib edilecek siyaset üzerinde tam mutabakat yoktur. Aynı meselenin dalr budağı olmak üzere, üç küçük an- İÇ HABERLER ISTANBUL TELEFONLARI: Mareşal Pilsudski için ayın İstanbul. 9 — Polonya milli kahra- manı Mareşal Pilsudski'nin ölümüntin yıldönümü dolayısiyle yarın Beyoğ- lundaki Leh kilisesinde bir ayın yapı- lacaktır. Milli türk talebe birliğinde İstanbul, 9 — Milli Türk talebe bir- liği azâları bugün halkevinde toplana- rak 150 liranın Çanakkale şehidliğine sarfedilmesi lâzım gelirken başka yerle- re sarfedilmesi dolayisıyle vaziyeti tet- kik edeceklerdir. İdare heyetinin çekil- mesi ihtimali vardır. Mudanya'ya doğru seferler İstanbul, 9©— Denizyolları idaresi ya- rından itibaren Mudanyaya doğru se- ferler yapmıya karar. vermiştir. İlk doğru sefer yarın yapılacaktır. Böyle- likle Mudanyaya sabah gidilecek ve akşam dönülecektir. Veznedar Hüseyin Hüs- nüyü öldürenlerin muhakemesi İstanbul, 9 — Galata postanesi vez- nedarı B, Hüseyin Hüsnüyü öldürenle- rin muhakemesine bugün ağırcezada devam edildi. Mahkeme salonu çok ka- labalıktı. Müddei 1 iddiar ini okuyarak Bayan Mükâfatın beraetini ve Abdullah ile Yunusun idamlarını is- tedi. Muhakeme müdafaaya kalmıştır, Avukatlık kanunu projesi İstanbul, 9 — İstanbul barosu avu- tant devletinin bu d o- lan üç büyük devlete, Rusyaya, Alman— ya ve İtalyaya karşı — vaziyetleri de aynı değildir. Çekoslovakya, Almanya- dan çok korkuyor. İtalyada büyük bir tehlike görmiyor. Rusya ile müttefik. tir. Yugoslavya İtalyadan çekiniyor. ! Almanya tehlikesini aldırmıyor. Sovyet Rusyayı resmen tanıyacaktır bile. Ro- manyanın bu iki devlete benzemiyen bir vaziyeti vardır. Küçük antantın bü- yük meselesi bu münasebetlere bir a- henk vermektir. P AVUSTURYANIN İSTİKLALİ Avusturya meselesi yalnız Ortaav- rupa değil, bütün Avrupa siyasetinin düğüm ve hattâ tehlike noktasıdır. Teh- like noktası olduğu içindir ki hafta a- .Trası Avusturya askerlerinin bazı hare. ketleri hakkındaki haberler her tarafta heyecan uyandırdı. Gerği Bışbıkan Şuşnig bu h Başbakana 'göre bu hareketler mewm icabı orduların bir mımmtakadan dığer ' bir mıntakaya naklinden ibaret imiş. Fakat gerek Şuşnig ve gerek Starhem- berg Avusturyanın büyük tehlikeler karşısında olduğunu hafta arası söyle- dikleri nutuklarda tebarüz ettirmişler- dir. Avusturya dışardan ne dereceye kadar tehlikeye maruzdur? Burası ma- lüm değil, açık bir hakikattir ki bahse- dilen tehlike alman tehlikesinden iba- rettir. Hafta arası Hitler de söylediği bir nutukta böyle bir tehlike varid ol- madığını bildirmiştir. Antak şu muhak. kaktır ki Avusturya istiklali içerdeki kaynaşmalardan dolayı tehlikeye düş- metkedir. Başbakan ile Starhemberg aralarının açıldığından bahsediliyor. Starhemberg, geçen gün hususi asker! teşkilat mahiyetinde olan Heimwehr'den asla vaz geçmiyeceğini bildiren bir nu- tuk söyledi ki bu sözler, yukarıki tiva- yetleri teyid eder mahiyettedir. Sonra akisleri bizim memleketimize kadar ge- len Föniks sigorta şirketi sikandalı, Fransadaki Staviski sikandalı gibi, A- vusturyayı sarsmıştır. Bu karışıklıklar Avusturyadaki Nazi partisinin vaziye- tini kuvvetleştirmektedir ki 1934 sene- si. yazında görüldüğü gibi. Avusturya katlık kanunu projesi üzerindeki ted- kiklerine başladı. Bütün avukatların proje üzerindeki fikirleri sorulmuştur. Devamsız talebeler İstanbul, 9 Muntazam devam etme- diklerinden”dolayı üniversite dil mek- tebi talebelerinden 80 kişi imtihana ka- bul edilmiyeceklerdir. Kanunlar ve tadiller yine Bir cildâ halinde toplanacak Başbakanlık bakanlıklara bir tamim yaparak milli hükümet zamanında çı- kan kanunların tadillerini ve eklerini alâkalı bakanlıkların bir araya toplaya- rak bir eser vücuda getirmelerini bil- dirmiştir. Eserin vücuda getirilmesin- deki sebeh halkın kanunları bizzat bil- mesini temin etmek ve bu suretle halkı- aracı vasıtalar elinden kurtararak hiç bir masraf ihtyarına lüzum hissettirme- mektir. Yakalanan kaçakçılar Geçen bir hafta içinde gümrük ör- gütü biri ölü 113 kaçakçı, 1976 kilo gümrük kaçağı, 67 kilo inhisar kaçağı, 1 tüfek, 1 tabanca, 20 mermi, 40 altın lira, 120 türk lirası ile 80 kaçakçı hay- vanı ele geçirmiştir. Ş . * Üç tayyaremiz geldi İstanbul, 9 — Havayolları idaresi tarafından İngiltereye sipariş edilen üç yolcu tayyaremiz bugün saat 17.30 da Yeşilköy hava istasyonuna indiler. Tayyarelerle beraber üç aydanberi Lon- drada tahsilde bulunan pilotlar da dön- müşlerdir. Tayyareler pazartesi günü saat on beşte Yeşilköyden Ankaraya geleceklerdir. Tayyareler teslim mua- melesinden sonra en kısa bir zaman içinde servise başlıyacaklardır. 19 mayısa hazırlık İstanbul, 9 — Karadeniz talebe bir- Hği Atatürkün Samsuna çıktığı gün o- lan 19 mayıs günü gece ve gündüz için büyük şenlikler hazırlamışlardır. Tzrüksnle bi gençliği Türkkuşu'nun kanatları altında Türkkuşunun İnönündeki kampı için müracaat eden yüksek mektep talebele- rinin sayısı, memleketin her köşesinde umuümi bir arzuyu anlatan bir hızla zılan gençlerimizden resimlerini ele ce- çirdiğimiz dil, tarih, coğrafya faki'te. sinden BB. Rıza Özden, Rifat Etveç, Mustafa; yüksek zirâaat enstitüsün'en mezunlarından Ulviyi okurlarımıza tâ- mrtiyoruz. B.FLEİNER Zürih üniversitesi profesörlerinden B Fleiner bugün Toros ekspresiyle şehrimize gelecektir. B. Fleiner İstan - bul üniversitesinin daveti üzerine Tür- kiyeye gelmiş ve İstanbulda iki kon - ferans vermiştir. Hukuk İlmini Yayma kurumunun teşebbüsü üzerine Profesör şehrimizde de bir konferans vermefi kabul etmiştir. Ankara Halkevinde ya- rın saat 17,30 da verilecek olan bu kon- feransın mevzuu: “amme hukukunün büyük harbdenberi geçirdiği değişiklik- ler” dir. istiklali için en büyük tehlike de bu cephededir. Yeakak MISIR KIRALININ ÖLÜMÜ Mısır Kıralı Fuad, Mısırın iç işleri ve dış münasebetlerinin en nazik bulun- duğu bir zamanda öldü. Bir taraftan İ- vaffak olmuş, şimdiye kadar Mısır ile garbtan komşu iken, bundan böyle şark- tan da komşu olmuştur. Diğer taraftan İngiltere ile Mısır arasındaki münase- betlerin tanzimi için Kahirede müzake- , reler yapılmaktadır. Bundan başka da kıral öldüğü gün, Mısır bir seçime ha. zırlanmakta idi. Bu seçim kıral öldük- ten sonra yapılmış ve tahmin edildiği gibi, Veft partisi büyük ekseriyet ka- zanmıştir, İşte on yıldanberi Mısırr idare e- den hükümdar, böyle bir zamanda öl- müş ve halefi olarak da on altı yaşında bir çocuk Mısır kırallığına geçmiştir. Bu karışık ve ağır mesuliyetlere varis olan Faruk, ancak on sekiz yasına bas- tıktan sonra yani 1937 senesi ağusto- sunda vazifesine başlıyacaktır. O tari. he kadar kırallık makamı Naiblik tara- fından idare edilecektir. Ancak bugün Mısırdaki vaziyetin karışıklığı 6 dere- tededir ki üç kişiden terekküp edecek olan Naiblik heyeti varzifesi başına ge- çemiyor. Veraset usulüne göre, Naib- leri ölmezden evel kıral intihab eder. Ve Fuad da bu naibleri ölmezden evel seçmiş imiş. Fakat bunlar parlamento- nun da tasdikinden geçmeli imiş. Hal- buki ortada parlamento yok. Sonra söy. lendiğine göre kıralın naib olarak seçti- ği üç zattan biri, ölmüş imiş. Bunun ye- rine de başkta birisini seçmek icab edi- yor. Bütün bu meseleler yeni intihab edilen parlamentonun tonlanmasını ve yeni hükümetin de teşekkülünü bekli- yor. “Ulus,, un (Başı I. inci sayfada) ler (a, aa, g) (V. -- g) olmak ge- ka yerlerinde bulduğumuz bu tip- te kelimeler aynı manaya ve med- lüle işaret ettikleri gibi; a ve aa'- nın (V. 4 ğ) ye ve onun katego- risinden olan (y, g» k; h) ye ne yol- da istihale ettiklerini baş- ladığımız için tahkika la en eski kozmogoniden başlamak zarurdir. Su mefhumunun kozmogoni- deki yeri: ÇÂlemde asıl olan yokluk ıdı Sonra bu yoklukl içinde iki ta;; prenııp” i belirdi. Bunlar “ su” ve “acı yahut tuzlu su” idiler. İlk vahşet devrini geçırdıkten son- ra eski Babil halkı eşyanın orijini üzerinde fikir yürütmeğe başladı. Bu suretle hususi tanrılar katego- risi meydana geldi. Bunlar ele- manların tanrıları idi. Tatlr suya Absu tuzlu suya Tya- mat diyorlardı. Apsu erkek ve Tyamat kadın idi. Bunlar âlemi vücuda getirdiler. Kendilerinden doğan üç tanrıdan biri göklerin tanrısı Anu ikincisi yerlerin tanrısı Enlil veya Baal “Bel” idi. Okyanusların tanrısı o- lan üçüncüsüne gelince ona EA diyorlardı (3). 1. EA'nın lügat manası herhangi büyük bir çukurda toplanmış bir su demekti. Sümer dilinde EA kelimesini E ve A diye ikiye ayırırlardı. E ev mesken, mekân, yer manası ve- rirdi. E - Dingir — tanrı evi, mabet E - Lugal — kıral sarayı gibi. (A) ise ıtlak ile su medlülü- ne özgü ili. (A) suyun, kendisi ve cevheri idi. Onunla havada, boş- lukta ve vasıfsız bir su kastediyor- .13) Denis Saurat. Histoire des religions s. 98. de göster- Dil Yazıları lardı. Bütün dünyaya yayılmış ve sinmiş olan rutubete de (A) di- yorlardı. Onun içindir ki (EA) ke- limesi (suların durduğu yer), ve- ya (yer tutmuş su) manasına ge- liyordu. Sümerliler EA ya Lugal apsuka (4| yani su âleminin veya su ülkesinin büyüğü, kıralı diyor- lardı. Bu suretle; en eski dillerin en mükemmeli olan Sümercede (A) kelimesinin yani Güneş - Dil teori- sinde ifade edildiği gibi ilk mana- İx vokalin aynı zamanda su da ifa- de etmiş olduğunu öğrenmiş bulu- nuyoruz. Gerek Deimel gerek Fri- edreh Delitsch glossarlarımda, Marr Hilaire de Barenton etütle- rinde (Â) ya su manası veı-mek- telirler. La langue primitife de Chaldöe et les İdioms Tomraniens adİr ki- tabında Lenorment da (AÂ) ya ay- nı manayı veriyor. Şu halde Sami- lerin Sümeri istilâları sn—almnda da suyun adı (A) idi. Bu âlimlerin naklettiklerinden anlıyoruz ki (a) lar arttıkça su an- Tamı hacim, hareket ve kıymet ba- kımından vasıflanmakta ve başka: laşmaktadır Meselâ: (a) yalnız su, soğuk, çiğ, buğu olduğu halde, (aa) sulamak, sel ve göz yaşı de- mekti. A'nın daha çok tekrarhnması ile daha başka ideler ifade edili- vordu. (Â. A. A.) en büyük ata idi. Suya işaret bakımından iki defa a güneşin karısı idi. O kadın ki güneş aksamları onun yanına gidiyordu (5)| bu deniz idi. Not: (A.A) peder, asıl, Allah mense gibi #üneşin bütün vasıfla- rını ifade ederse de konumuz yal- nız su mefhumu olduğu için mana- nın o kısımlarını hrrakrvoruz. H. R. TANKUT (Arkası var) I14) Autran Sumerien et İndo - Europ&en mukaddime S1 Deimel Glossar N seel yükselmektedir. Şehrimizde isimleri ya- . Basri, Alâaddin ve Naci 'le Sıvas lisesi

Bu sayıdan diğer sayfalar: