SAYFA 2 ULUÜS “28.NISAN Ta35 SAf Yarı - Sıyasal 1 Bir Danimarkali | — Danimarkanın dünyanım en bayın- dır ve en bahtiyar memleketlerini den biri olduğunu işitiriz. Üç milyon nüfusu vardır, hemen hepsi giftçidir. Bunun bir milyona yakmı Kopenhag'da oturur. ve Danimarka bütün on dokuzuncu yüzyıl içinde çalışmış çabalamış. İngiltere ile Ak- manya gibi iki endüstri memleketi arasında, kendisine gayet hesablı. ve sağlam bir Vurel yapmıştır. Danimarka, İngiltere'ye, taze yu- mürta, taze domuz pastırması, taze tereyağ yollar ve bununla geçinir. » İngilterenin yanıbaşında, temiz mer- mer tezgâhmim üzerine yığdığı bu giftçilik ve sütçülük mahsulerini va - tan bir bakkal dükkânı gibi.. « Danimarkanm tanmmış gazetele - rinden Berlingeke Aftenavis'in tanm- Maş muharrirlerinden Bay Peter Sh- windler ile konuşurken, onun — güzel *memleketi hakkında — bildiklerimiz “bundan ibaretti. Karpiç'in neşeli sofrası, bu malü- “matımızı bir haylı genişletti. — Sarmağa başladık: — — Avrupa'daki rejim meseleleri “sizde de bir akis bırakmakta mıdır? * — Biz ufak bir memleketiz. Poli- tika ile olan alâkamız, dolayısiyledir. arada bizleri dedirgin etsin. Avrupa'daki “..izm” ile nihayet- Tenen rejimler, bizim basınımızda da yyer tutar. Fakat bu. ” lerden hiç birisinin Danimarka için biçilmiş bir tarafı yoktur. Bizde 50- 60 milyoner” vardır. Fakat bunların servetinden Yo 47 vergi alırız. Öyle ki, bu adamlar, ser- “vetleriyle beraber âdeta maliye neza- eti emrine alınmışlardır. — Sizde kooperatifçil ide olduğunu söylerler.. | — Öyledir, bütün Kopenhag. bu ül tesisatmdan Abarettir. Eğer | deıı—' bir milyanluki şehir | e müyonlakemonjeti « ,_ı..._ götürürdi penhag. ve civarı,, Tzi men, kooperatifçi kuruluş memleke- 'ti, hem fazla zengin ve kalabalık bir smıfın şerrinden hem de işsiz ve aç bir kalabalığın hasedinden korumuş- çok ile- viz yek mudur ? 'yüz bin kadar. Fakat bunların yatacak yerleri, banyoları iki öyün yemekleri ve radyoları var- — Yoktur. Çünkü sosyal yardım ve sigorta bizde vergileşi Kimse dilenemez. Adama, Bay Sehnidler ikinci rakı kadehi- ni bitirmek üzere idi. Sofrada hoşu- ridiyorsa : — İşte bunu bize ihraç edin . .. Diyordu. Ve anlatıyordu: — Bizde bir milli âdet vardır. “Her yemekten önce bir “soğuk ta- bak” dolaştırılr. Bunun enaz 35 çe- #id meze ihtiva etmesi şarttır. Bu me- ze tabağına berhangi bir millet bir iki tane kendi mezeliklerinden sokabildi- mi, hem © memleket memnundur, hem Danimarka,. yğî':a Si Bez ubeğndi “yerleşik” “olmak hakkı bir almdı artık danimarkalı o mezeden bq nesil boyu vaz geçemez.. “O'surada, kendisine “balık yumur- tasi” ni tanıttık. Rakının hemen at - iştirâkiyle çiğnemeğe başladı. Yut- tuktan sonra, dedi ki: | İ benu bize ihreç edin — Biz şimdi türk vermouth'u içi- yorüz. Masada - ingiliz meslektaşlar da vardı. Hep birden şaşırdık. Devam etti; — — İngiliz viskisi bize pahalı gel - “meğe başlanyınca, bunu italyan ver- “Paouth'una çevirdik. İtalya'ya karşı mlar tatbik edilince, bir de , italyan vermouth'u yeri- e türk vermoutlh'u — getiriyorlar. i île goruşurken Hiç de fena değil yani, sizin devlet vermouth'u, * Ve bize, italyan propaganda neza- retinin, Danimarka'da vaktiyle nasıl italyan kahvehaneleri ve italyan lo- kantaları açtığmı anlattı. Bu sefer, bütün masa, propaganda işlerinin böyle küliver sahalara dahi kolatmış olduğunu öğrenmiş oldu. sevimli - meslekdaş Kemalist Türkiye'yi gördüğüne çok sevindiğini söyledi. 1913 de İstanbu- Tu görmüş. Danimarkalılar, Türki - ye'yi, daha hâlâ eski kitablardan ta - mırlarmış. Eski kitablardan, yar Loti romanlarından dahi değil, on- dan önceki “hikâye” lerden. Halbu- ibu sefer, memleketine, yalnız irk havyarı” yani balık yumurta - #sını, Mersin portakallarını ve Şehir Lokantasının kimseyi hasta etmemiş türk yemeklerini değil,'aynrzamanda Kemalist Türkiye'nin - başardığı ve başaracağı kültür davalarını da anla- tacaktır. Danimarkalı Danimarka ve Türkiye. Gerçekten, 'ne kadar farklı iki memleket. Orada her şey kurulmuş, bitmiş, yerinde Ve korkunç ”. izm” lerden, sinema ve moda sütunlarınız ıy"ı':ıııh.::fi' rahatlık ve ayni feral o Suşuluyor. Türkiyede her şey kurul: makta yapılmakta ve hesaplanmak- tadır. “.izm” lerden ise 35 çı mezelerden birkaçı gibi bahsetmeğe simkân yok, çünkü bizzat Kemalizm bunlardan bir tanesidir. Acaba iki memleket arasındaki bu fark sadece bir hacim meselesi midir, “yoksa tarih icinde milletlere verilen rallerin bir hususiyeti midir? ISTANBUL TELEFONLARI: Yusuf İzzettinin İntiharmma aid evrak İstanbul, 27 — Eslâ adli tıp bina - asnın arkasındaki meşhud cürüm da - iresinde caki — veliaht Yasuf - İzzet. Enver Paş hakkında bir şayianın çık - riyatyapılmasına sebeb 'oldu. Çantada Yüsuf İzzettinin rapor vardır. Bunlkiın nin intihardah Başka türlü olduğunu anlatacak biç bir vesika yoktur. e Si Romen koro heyeti. geldi Tstanbul, 27 C7 Römlen ko- ro heyeti geldi ve fransız tüyatrosun. da bir konser verdi. İkinci konserini .yarın verecek, sonra Avrupaya gide- cektir. Yeni Vapurlar Ismarlanmak üzere İstanbul, 27 4 , Denizyolları idaresi: Avrupa - şartların tesbit Kömür depoları Nereye taşmacak? | İstanbul, 27 müşavir izin icranın tehiri hakkındaki t reddi üzerine hasıl olan vaziyeti onuşmuşlardır .İera depoculara bo - kalacaktır. İnhisar maddeleri tâbi ölrmadığı görülen Küzum üzeri - he ilgililere bildiril Türkiye - Çeköslovakya ticaret anlaşması Müddeti biten Türkiye . Çekosla. vakya ticaret ve kliring anlaşması üze- rinde konuşmalar yapmak üzere bir hi Prag'a Bu konuşmalar iki memleke- Fahri, maavini Suş İHABERLER Pseof. Röne Pino şehrimizde tetkikler yapıyor de yüksek sosyal bilsiler eni- rolesörü ve Bayanı Röne Pi- Türkiyesini gezmek ve dün İsmet Paşa Kız Halkevini gezmişler, sosyal ve ekonomik - kurumlarımızla yakından ilgilenmişlerdir Çankayaya ve Kaleye kale yakmında romal, taşları ve bu taş parçı leketlerde bu kadar güzel / eserlere rastlamadıklarını ve santlerce önün de kaldıkları Ögüst tapmağınm, tek başma Türkiye'ye gelmek için dün yanın öbür eeende eve değer bir eser olduğunu hayranlıla - ilâve tamişlerdir. . B. Fahri ve arkadaslarının muhakemesi ! Asliye Birinci Ceza mahkemesi, eski Posta Teleraf umum direkt ve telgraf işleri direktörü Ihsan Cemal hakkmdaki ye edilmek üzere evvelce verdiği 3 ay - lık mahkümiyet kararında srar et miştir. Suclular bu kararı da temyiz we München Üniversitesi - profe- sgörlerinden: Erich Berneker uğ- Taşmışlardır. Bununla beraber kelimenin menşei bir türlü izah edilememiştir Bu kelimenin eski İslavca şek- linin “Kumira” olduğu İslavistler tarafından münakaşasız kabul e- dilmiştir. Bunun içindir ki bu ke- ime etimoloji lügatlerinde “Ku- miru” diye yazılmaktadır. Yaşıyan İslav dillerinden Rus- çada bu kelime “Kumir” şeklinde söylenir. Dal kamusunda bu keli- menin lügat manası şöyle izah o- lunmuştur. suret, mecusi ilâhla- idol, delice- sine sevilen ve körkörüne bağlılık gösterilen şey” (1). Grot ve Grigoroviç bu kelime- nin fince “Kumartaa” (hürmet ve tazim göstermek) - kelimesinden alındığın iddia etmişlerdir (2). Kafkasya kavimlerini ve bil- ”" kelimesinin “dev cüssı arı” manasına / gelen kelimesinden geldiğini mirray”, Grekçedeki Kummeria kavimlerinin adının bir hatırası olacağını ileri sürmüş ve rusçada- 'Kumir” in de bu kavir bir köke bağlandığını tir (3). F. Miklosich bu izahların hiç birini kabul etmemiştir. Grot ve kelimesine — bağlamaların fikirde isabet olmasa - gerel ü finceden bu kadar eski ik- V) Dal. Tolkovıy Slovar Vel korusskogo yazıka, 1881, II, 221. 12) N. V. Goryayev. Sravnitel. etimoloğ. Slovar russkago yazı- ka, Tillis 1896, sah. 174, () Vs. F. Miller., Osetinlere dair etüdler (Ösetinskie etudi), 1, sah, 125. şey ilâve etmiyof. Millerin müta- bile üzum görmemiştir (5İ. Görülüyor İçi klasik ekole men- sup etimoloğ ve filoloğların bu kelimeye dair mütalcalarının en son neticesi ei karanlık” demekten ibaretti, Dil bilgisi alarında yeni bir na- zariye, Yafesioloji nazariyesi (dil Meselesine dair yeni doktorin) va- zeden büyük mütefekkir profesör Marr'ın da bu “Kumir” kelime 'ne dair yeni gözüşleri vardır. O- 'nun mütaleasına göre bu kelime vüzerinde söz içinde en haklısı Miller olmuştar. “Kumir” kelimesi yunancadaki “şehir” ve “kasaba” manaşaı, ifade eden “Kome”, “Bakuş” ge: lan iyşi Hiy ayinlerini sçadaki #rtiimde ” (Allıh 'ten gelmiştir. Çok eski kavim olan “Kimer” lerin totemi ile bağlıdır (6). Görülüyor ki profesör Marr'ın ahı da çok karışıktır. vvi Güneş - Dil teorisi bakımımdan tetkik edecek olursak “Kumiru” 14 Franz Miklosich. - Etymo- log. Wörterbuch der Slavischen Sprachen, 147. “Man vermuthet finnisichen ursprung: Kumarsaa verehren, schwerlich mit recht, da es so alte entlehnungen aus dem finn. nicht gibt. 151 Siavisches Etymolog. Wör- terbuch, Heidelberg 1924, 1 s. 644: “Dunkel. Die Herleitung aus finn. Kumartaa “verehren” wird MEW 147 mit richt abgelehnt”. (6) Marr Külliyatı, IİT, 165' 260. (1) Uk: Allah, sahip anlamın 'dadır. Ana kök yerinö geçetek v. 'nun anlamını kendisinde “temsil eden birinci derece prensipal kök- tür. (2) Um: Bir objeyi ifade edör. (8) İr: Ana kök mefhumunun bir obje üzerinde tekarrürünü ai İatan unsurdur. (4) Uğ: Kelimeyi lımamlıyı.h ve ifade eden ektir. Yani “Kamiru” Allahın Veya 8- mun kudret ve kuvvetinin bir ob- je veya süje üzerinde tekarrürü: ün ifadesidir ki put (sanem) de öiyle tasavvur olunur. “Güneş - Dil teorisi” vsulüne nın mirası, hatırası, ölen büy adamın malından alınan - hatıra Jarına - gelir (7). Kutadgu manasına gelen “Kumartkı”, 'de “Kumartka” keli- Başkurt lehçesinde digâr manasına gelen (91), Codex Cumani- cus da “Kamartlı” tılısım (talis- men) Çtor. İslavcada put manasmna gelen, “Kumir (u)” ile Türkcede miras, hatıra ve fılısim manalarına gelen “kumaru” ve bunun / varya..ları manasına - kullanılmıştır. lere malümdur. Bununla beraber (7) Div. L. T. I, 371, HI, 325. İ8S) Radloif Iügati, II, 1245, 10:6, 1074, (9) N. Tahir. Başkurt Lügati, Uta 1926, sah. 85. T20) Radloit. Das — türkische Sprachmaterial des Codex Coma: BURHAN BELGE | riliyor. ö edeceklerdir. y ni T ; kelimesinin menşei ve kökü mese- || bu meseleyi Ebulgazi Bahadır oe n ri6k B ziları. lesinde hiç bir. karailik “hokta || Hanın bile anlayabildi lana Ulus” un Dil Yazğarı e Meau, Bisie MAD 'Ş*'İ#İ mek-üzere “Şecerci Türk” ten bir A çBaşı T inci sayfada) cibtnlar yakturğiline veşddeknitr İ efiisesn GUD AD | z Kaa aa den Grot, roviç Miklosich Kumirü: Cuk 3 üma T Te GEÇ V teomtardü Çoti Türldendekibir — âdet vardı ki birinin bir oğlu, bir beyi veya küçük kardeşi kizi, aj süretini (heykelini) yapar, evin. de saklardı. Ara sıra o hey: » ok; yi rak B falanr derlltdi Jerini gözlerin' hey- kele sürüp önünde yere eğilirlerdi İş.e böylelikle haberleri olmaksı - ın putperestliği meydana getirdi- der.” ÇA, Putperest Yin t enşeine dair salar. sureti söylenen bu saflelâse müte Ca eski bir devrin haritası in'ıkâs vatiğinde şüphe yoktur. “Kur. ru' 'un eski manası şüphesiz “ölüle- rin ve bilhassa büyük babanın ka- bilenin menşei tasavvur edilen to- temin hatırasına yapılan tılısım” olmuştur. Daha eski devirlerde tin ve tefekkürün inkişafından sonraki devrin mahsci eridir. ru” kelimelecinin eüimolojik anas lizini yan yana yazalım: () (2)-(3) (9) : Çak H ümt H ir Hüğ)İ Ö Türk oli anası olan . til mefhumiyle nırsa ihtiva ettiği “unsur” ların rollerinde de fark yoktur. ' İşte “Güneş - Dil teori kelimesinin menşeini aydınlattığı gibi, Profesör Marr'a da çok karı: Hik ve dolambaçlı yollarla arax makta olduğu kaynağa doğru 6 tirnce , slu gös oluy ABDÜLKADIR İNAN V) Abulgazi, Şeceresi Türk (Desmaison neşri) sah. 11; Rıza nicus, sah, 30. Nut tercemesi, sah, 14-15.