Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
i o; - işlirâkiyle çiğnemeğe başladı. A AA Yarı - Sıyasal .—ı-—————— | Bir Danımarkalı ıîe |— Danimarkanın clunyanın en bayın- dır ve en bahtiyar memleketlerın— den biri olduğunu işitiriz: Üç buçıq milyon nüfusu vardır, hemen hepsı | çiftçidir. Bunun bir milyona yakını Kopenhag'da oturur ve Danimarka bütün on dokuzuncu yüzyıl içinde çalışmış çabalamış, İngiltere ile Al- manya gibi iki endüstri memleketi arasında, kendisine gayet hesablı ve sağlam bir Vaziyet yapmıştır. - Danimarka, İngiltere'ye, taze yu- “murta, tâze domuz pastırması, taze tereyağ yollar ve bununla geçinir. *İngilterenin “yanibaşında, temiz mer- mer tezgâhmin üzerine yığdığı bu çiftçilik ve sütçülük mahsulerini sa - tan bir bakkal dükkânı gibi.. « Danimarkanmn tanmmış gazetele - rinden Berlingske Aftenavis'in tanım- mış muharrirlerinden Bay Peter Sh- “windler ile konuşurken, onun ” güzel » memleketi hakkında — bildiklerimiz -bundan ibaretti. » Karpiç'in neşeli sofrası, bu malü- matımızı bir haylı genişletti. ; Sormağa başladık: — — Avrupa'daki rejim meseleleri “ sizde de bir akis bırakmakta mıdır? ' — Biz ufak bir memleketiz. Poli- tika ile olan alâkamiz, dolayısiyledir. Çünkü istemeyiz ki manasız bir mu- harebe daha bütün Avrupa'yı ve bu arada bizleri dedirgin etsin. Avrupa'daki “...izm” ile nihayet- Jenen rejimler, bızırn baımımızda da yer tutar. Fakat bu “..cizm” lerden hiç birisinin Dammarlıa için bıçılmış bir tarafı yoktur. Bizde 50 - 60 milyoner vard.n'. -Fakat bunların servetinden Yo- 47 vergi alırız. Öyle ki, bü adamlar, ser- vetleriyle beraber âdeta maliye neza- reti emrine alınmışlardır. — Sizde kooperatifçiliğin çok ıle- ride olduğunu söylerler.. — — Öyledir, bütün Kopenhag; bu * kooperatiflerin bankalarından, satış “teşkilâtından, depolarından; mani - pülasyon tesisatından âbarettir. Eğer | boyle olmasa idi bir milyanluk: şehir : 2 '/, milyonluk- memleketi : 'goktan | ıflasa gotururclu Danimarka'ya “*Ko- penhag ve civarı,, denmesine; Tağ- | men, kooperatifci kuruluş memleke- ti, hem fazla zengin ve kalabalık bir smıfın şerrinden hem de işsiz ve aç bir kalabalığın hasedinden korumuş- tur. — İşsiziniz yok mudur > a Var.. yüz bin kadar. Fakat bunların yatacak yerleri, banyoları, iki öyün yemekleri ve radyoları var- dır. — Dilenci" .. — Yoktur. Çünkü sosyal yardım ve sigorta bizde versileştirilmiştir. Kimse dilenemez. Adama, iki üç kapı ötedeki işsiz yurdunu gösterir- ler. Bay Schnidler ikinci rakı kadehi- ni bitirmek üzere idi. Sofrada hoşu- na ne gidiyorsa : — İşte bunu bize ihraç edin . .. Diyordu. Ve anlatıryordu: — Bizde bir milli âdet vardır. -Her yemekten önce bir “soğuk , ta- bak” dolaştırılır. Bunun enaz 35 çe- şid meze ihtiva etmesi şarttır. Bu me- - ze tabağına herhangi bir millet bir iki tane kendi mezeliklerinden sokabildi- mi, hem o memleket memnundur, hem Danimarka.. — Hem sotıra, bu meze tabağında “yerleşik” olmak hakkı bir almdı mı, artık danimarkalı o mezeden dört beş nesil l)oyu vaz geçemez.. haf sırada, kendisine “balık yumur- tası” nı tanıttık. Rakının hemen at - kasından, guzel zorlu bir balık yu - murtası lokmasını damağının Yo 100 Yut- tuktan sonra, dedi ki: — İşte bunu bize ihraç edin.... l Ve ilâve etti: — Biz şimdi türk vermouth'u içi- yoruz. ' Masada ingiliz meslektaşlar da vardı. Hep birden şaşırdık. Devam etti: — İngiliz viskisi bize pahalı gel - meğe başlanyınca, bunu italyan ver- Mmouth'una çevirdik. İtalya'ya karşı sanksiyonlar tatbik edilince, bir de gördük ki, italyan vermouth'u yeri- ne türk vermouth'u getiriyorlar. y vW ee Ve k görüşürken Hiç de fena değil yani, sizin devlet vermouth'u. * Ve bize, italyan propaganda neza- retinin, Danimarka'da vaktiyle nasıl italyan kahvehaneleri ve italyan lo- kantaları açtığmı anlattı. Bu sefer, bütün masa, propaganda işlerinin böyle küliver sahalara dahi kolatmış olduğunu öğrenmiş oldu. “ “ ** Danimarkalı sevimli meslekdaş Kemalist Türkiye'yi gördüğüne çok sevindiğini söyledi. 1913 de İstanbu- lu ,görmüş. Danimarkalılar, Türki - ye'yi, daha hâlâ eski kitablardan ta - nırlarmış. Eski kitablardan, yani, Loti romanlarından dahi değil, on- dan önceki “hikâye'' lerden. Halbu- kibu sefer, memleketine, yalnız “türk havyarı' yani balık- yumurta - sını, Mersin portakallarını ve Şehir Lokantasının kimseyi hasta etmemiş türk yemeklerini clegıl aynı zamanda Kemalist Türkiye'nin “başardığı Ve başaracağı kültür davalarmı da anla- tacaktır. « DAKL Danimarka ve Türkiye. Gerçekten, ne kadar farklı iki memleket. Orada her şey kurulmuş, l:)ıtmış, yerinde Ve korkünç “...izm” lerden, sinema ve moda sutunlannın yanı başında, ayni rahatlık ve ayni ferahlık ile ko- nuşuluyor. Türkiyede her şey kurul- makta yapılmakta ve hesaplanmak- tadır. “.izm” lerden ise 35 çeşitli mezelerden birkaçı gibi bahsetmeğe -simkân yok, çünkü bizzat Kemalizm bunlardan bir tanesidir. Acaba iki memleket arasımdaki bu fark sadece bir hacim meselesi midir, yoksa tarih içinde milletlere verilen HA İSTANBUL TELEFONLARI: Yusuf İzzettinin İntiharına aid evrak İstanbul, 27 — Eski adli tıp bina - sının arkasındaki meşhud cürüm da - iresinde eski vellaht Yusuf — İzzet- tinin intiharına aid bir çanta bulun - ması ortaya Yusuf İzzettinin intihar etmeyip Enver Paşa tarafından öldü- rüldüğü hakkında bir şayianın çık - masına ve neşriyatsyapılmasına sebeb oldu. Çantada Yüsüf 'İzzettinin'inti - hatına ait tahkikat evrâkı ve - tibbi nin intihardan başkı türlü oldu’ğunu anlatacak hiç bir vesika yoktur. İstanbul, 27 ' ro heyeti geldi şve'.f_t_nlnaız tiyatrosun- da bir konser verdi. İkinci konserini yırm verecek, sonra Avrupaya gide- cektir. Yeni Vapurlar Ismarlanmak üzere İstanbul, 27 — , Denizyolları , idaresinin Avrupa - ya ısmarlıyncıgı gemiler için ingiliz ve fransız gruplarıyle ynpılan görüş- melerin neııcelendıgı ve iki grup ara- sımda işi yapmak icin goslerdıklerı rapor vardır. Btmlk*rm içinde hadise- | Römân kore heyeti geldı — Römen ko- | Kömür depoları Nereye taşınacak? İstanbul, 27 — Bugün kömür depocuları liman işleri umum müdürlüğünde hukuk Müşavirinin yanında toplanarak tem- yizin icranın tehiri hakkındaki tale - bi reddi üzerine hasıl olan vaziyeti konuşmuşlardır .İcra depoculara bo - şaltma için bir ay müddet vermesi do- layısiyle yapılacak iş bundan sonra belli olacaktır. Belediye şehir müte- hassısı gelip depolar hakkında kara- rımı vermeden bu işe karışmak niye- tinde değildir. Vaziyet zorlaşırsa bel- ki bir karar vermek mecburiyetinde kalacaktır. “İnhisar maddeleri Beyiye ve nakliye ücretleri İnhisar maddeleri bayilerine veri- len bey'iye ve naklıye“ ücretlerinin hava kuvvetlerine yaıjdmı vergisime | tâbi olmadığı görülen lüzum uzerı - ne ilgililere bildirilmiştir. Türkiye - Çekoslovakya ticaret anlaşması Müddeti biten Türkiye . Çekosld. vakya ticaret ve kliring anlaşması üze- * rinde konuşmalar yapmak üzere bir hüz yetimizin Prag'a gittiğini evvelce hâl)îî b vermiştik. Bu & lar iki tin yüksek manfaatlerine uygun esaslar | dahilinde haylı ilerlemiş olmakla beraber henüz sona ermediğinden, müddeti bi- , 'Prof. Röne Pino | — şehrimizde tetkikler yapıyor Pariste yüksek sosyal bilriler ens« ve Bayanı Röne Pi- gezmek ve titüsü profesörü no inkılâp Türkiyesini memleketimiz için fikir edinmek ü -« zere şehrimize gelmişlerdir. Profeşıöı'- le refikası dün İsmet Paşa Kız ensti « tüsünü, sergi ve Halkevini gezmişler, sosyal ve ekonomik kurumlarımızla yakınmdan ilgilenmişlerdir. Çankayaya ve Kaleye giderek memleketin güzelliğine ve şehrin va- ziyetine hayran olan profesörle eşi, kale yakımnında romalılardan kalma taşları ve bu taş parçalariyle yapıl - mış olan dıvarları uzun boylu ve özen le tetkik etmişler, dolaştıkları mem- leketlerde bu kadar güzel eserlere rastlamadıklarını ve saatlerce önün- de kaldıkları Ogüst tapmağınm, tek başıma Türkiye'ye gelmek için dün-- yanm öbür ucundan gelinmeye değer bir eser olduğunu hayranlıla ilâve tamişlerdir. — B. Fahri ve arkadaslarının muhakemesi d Asliye Birinci Ceza mahkemesi, |/ eski Posta Telgraf umum direktörü “Fahri, muavini Suphi ve telgraf işleri direktörü İhsan Cemal hakkındaki ye: ni kararını dün tefhim etmisş ve tecil edilmek üzere evvelce verdiği 3 ay - lık mahkümiyet kararında ısrar et-« | , ve München Üniversitesi profe— sörlerinden:.- Erich Berneker uğ- raşmışlardır. Bununla beraber kelimenin menşei bir türlü izah edilememiştir. Bu kelimenin eski İslavca şek- | linin “Kumirg” olduğu İslavistler | tarafından münakaşasız kabul e- | dilmiştir. Bunun içindir ki bu ke- lime etımolo_ıı lügatlerinde, “Ku- miru” diye yazılmaktadır. Yaşıyan İslav dillerinden Rus- çada bu kelime “Kumir” şeklinde söylenir. Dal kamusunda bu keli- menin lügat manası şöyle izah o- lunmuştur. ğ “Kumir” - suret, mecusi ilâhla- larının heykeli, put, idol, delice- sine sevilen ve körkörüne bağlılık gösterilen şey” (1). Grot ve Grigoroviç bu kelime- nin fince “Kumartaa” (hürmet ve | tazim göstermek) kelimesinden alındığın iddia etmişlerdir (2). Kafkasya kavimlerini. ve bil- hassa Osetın'ları tetkik eden Vs. F. Miller osetincedeki — “gumiri- der” kelimesinin “dev cüsseli”, “iri yarı” manasına gelen ” “gu- mir” kelimesinden geldiğini ve bu “gumir” in de “Kimir”, “Ahtı a- tik” teki Gomer, asurcadaki “Gi- mirray”, Grekçedeki Kummeria kavimlerinin adının bir hatırası olacağını ileri sürmüş ve rusçada- ki “Kumir” in de bu kavim adıy- le bir köke bağlandığını söylemiş- tir (3). F. Miklosich bu izahların hiç birini kabul etmemiştir. ' Grot ve Grigoroviçlerinin fince “Kumar- taa” kelimesine bağlamaların “bu fikirde isabet olmasa gerek, çünkü finceden bu kadar eski ik- ) Dal. Tolkovıy Slovar Veli- korusskogo yazıka, 1881, II, sah. 221. (21 N. V. Goryayev. Sravnitel. etimoloğ. Slovar russkago yazı- ka, Tiflis 1896, sah. 174. (3) Vs. F. Miller. Osetinlere dair etüdler (Ösetinskie etudi), 1, sah., 125: e etımolo;ısıne an profesör hi ) nce ihi iddia edeniemı fikrini Mik bıwaklı olarak red- detmiştir.” demekten başka - bir şey ilâve etmiyot. Millerin müta- leasını kayde ge bile .luzum görmemiştir ı%î Görülüyor ki klasik ekole men- 'sup etimoloğ ve filoloğların bu kelimeye dair mütalealarının en son neticesi “menşei karanlık” demekten ibarettir. Dil bilgisi alanında yenı bir na- zariye, Yafesioloji nazarıyesı Ldil meselesine dair yeni doktorin| va- zeden büyük mütefekkir profesör Marr'ın da bu “Kumir” kelimesi- ne dair yeni göcüşleri vardır. O- nun mütaleasına göre bu kelime üzerinde söz söyliyenler ıçındc en haklısı Miller oln:uştur “Kumir” kelimesi yunancadaki “şehir” . ve “kasaba” manaş,nı. ifade eden “Kome" "Bakq” şeııefıne yapı- lan iyşi işret ayinlerini ifade eden “Komos”, ç“ A'Fımdeakl “Kere- met”, Gürcü “germed” (Allah)... kelımeleı_'ıyle,l:ıır kök- ten gelmiştir. Çok eski Yasefi bir kavim olan “Kimer” lerin totemi ile bağlıdır (6).. Görülüyor ki profesör Marr'ın izahı da çok karışıktır. Ki Güneş - Dil teorisi bakımından tetkik edecek olursak “Kumiru” (9) Franz Miklosich. Etymo- log. Wörterbuch der Slavischen Sprachen, 147. “Man vermuthet finnisichen. ursprung: Kumarsaa verehren, schwerlich mit recht, da es so alte entlehnungen aus dem finn. nicht gibt. 51 Slavisches Etymolog. Wör- terbuch, Heidelberg 1924, I s. 644: “Dunkel. Die Herleitung aus finn. Kumartaa “verehren”. wird MEW 147 mit richt abgelehnt”. (6) Marr Külliyatı, III, 165' 260. ' rına “Kumaru” (1) Uk: Allah sahip anlamın- dadır. Ana kök yerinE geçttek ©- nun anlamını kendisinde temsi eden birinci derece prensipal' kök- tür. (2) Um: Bir objeyi ifade &der. (3) İr: Ana kök mefhüumunun bir obje üzerinde tekarrürünü an- latan unsurdur. (4) Uğ: Kelimeyi tamamlıyaâ ve ifade eden ektir. Yani “Kumiru” Allahın veya 0- nun kudret ve kuvvetinin bir ob- je veya süje üzerinde tekarrürü- nün ifadesidir ki put (sanem) de öyle tasavvur olunur. “Güneş - Dil teorisi” — usulüne göre etimolojik analiz bu kelime- nin bir Türk kökünden geldiğini bize gösteriyor. Şimdi biz bu ke- dlimeye kök olan kelimeyi Türk di hazinesinde ar-şt: 'ıma. “Divanü - lügat-it-Türk” te bir “humaru” kelimesi vardır; Baba- nın mirası, hatırası, ölen büyük adamın malından alınan: - hatıra manalarına. gelir (7). Kutadgu Bilik'te hatıra ve tılısım manala- ve “Kumartku” kelimelçri vardır. Şor lelıçesincle “miras ve hatıra i ıçın verilen şey” manasına gelen *“Kumartkı”, Sa- gay lelıçesı.nde meleri (8), Başkurt lehçesinde ' hatıra ve yadigâr manasına gelen “Kumartkı” (91, Codex Cumani- cus da “Kumartkı” tılısım - (Çtalis- ıEJen) ' Mmanasına kullanılmıştır 10/. İslavcada put manasına gelen “Kumir (u)” ile Türkçede miras, hatıra ve tılısım manalarına gelen “kumaru” ve bunun varya...!ları aras: 17- a amür se din tarihi ile az çok iştigal eden- lere malümdur. Bununla beraber' İz) Div. L.*T. I, 371, HI, 225. (8| Radloff Ilügati, II, 1z45, 1076,'1074. (9) N. Tahir. Başkurt Lügati, Ura 1926, sah. 865. l(z0) Radloff. Das - türkische Sprachmaterial des Codex Coma- nicus, sah, 30. “Kumartka” keli- rollenn bir hususiyeti midir? şartların tesbit edıl'dıgı haber ve- | ten anlaşma 15 mayısa kadar temdıd e- | miştir. Suclular bu kararı da temyiz BURHAN BELGE riliyor. K Gei i dilmiştir. Â3 edeceklerdir. öbükcezli ömlru ŞN ü kelimesinin menşei ve kökü tııese-ı bu meseleyi Ebulgazi Bahadır rü5 64 lu ş n Dll Y&ZITarl * lesinde hiç bir karânlilt“hokta Hanın bile anlayabildiğini F y $Aom dJanın bile anlayabildiğini göster- " U S,, b dşkt = î'f_’ğğ" Bünün irağtağık a“â”%' meksüzere “Şecerci Türk” ten bir . 5 : (Baçı l Jinci sayfada), ı tibaslar ;yolıhu(pw& Euide&mış- | e (1) (2) (3) eç parçk inakledelim: Jen Gro!, G:ıgorovıç Miklosieh | tir (4). ! || Kümirü: (uk 4 üm Tp u 4? ( "“Onlarda f'“*"w“l“* âdet vardı ki birinin bir oğlu, Dir | klzı,fağabeyi veya küçük kardeşi veya diğer bir sevdiği ölürse onun suretini (heykelini) yapar, evin- de saklardı. Ara sıra o hey"-2li o - y ok;ay tak bi falanrı sureti derlerdi.... yüzlerini gözlerin' hey- kele sürüp önünde yere eğilirlerdi İş.e böylelikle haberleri olmaksı - zın putperestliği meydana getirdi- ler.” (11). Putperest Yyin t enşeine dair söylenen bu safdelâne mütal>alar- da eski bir devrin haritası in'ıkâs vttiğinde şüphe yoktur. “Kur ru” nun eski manası şüphesiz “ölüle- rin ve bilhassa büyük babanın, ka- bilenin menşei tasavvur edilen to- temin hatırasına yapılan tılıs:m” olmuştur. Daha eski devirlerde iötemin kendisi “ Zumaru” sİrmuş- tur. Vasiye', miras, he'ıra olarak verilen şey manalar” ise cemiye -. tin ve tefekkürün ınkışafından sonraki devrin mahşul eridir. — “Kumiru” kelirazsiyle “kuma- ' | ru” kelimelerinin etimolojik anas hizini yan yana yazalım: f (A)8: ÇAY ED)S CZ Kumiru : (uk 4 umt * ir 4 uğ) Kumaru: (uk 4- um 4 ar 4 u3ğ)İ, Görülüyor ki etimoölojik analiz« de fark yoktuz. “Kumaru” eski manası olan tılısım mefhumiyle alınırsa ihtiva ettiği “unsur” ların İşte “Güneş - Dil teorisi” klasik ' ekole mensup etimoloğların “mens< şei karanlık” saydıkları “kumir”ı kelimesinin menşeini aydınlattığı gibi, Profesör Marr'a da çok karı-: şık ve dolambaçlı yollarla ara-«< makta olduğu kaynağa doğru ©8« tirr.e , ulu gös , oley aa Kİ H1)| Abulgazi, Şeceresi Türk (Desmaison neşri) sah. 11; Rıza Nur tercemesi, sah, 14-15. , rollerinde de fark yoktur. | ABDULKAD!R İNAN |