17 Şubat 1936 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2

17 Şubat 1936 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ULUS Son fırtmanın ve seylabın verdiği nufus kayıpları ve diğer aid muhtelif vilâyetlerden bakanlığına gelen raporlara göre: Trakyada, Edirne vilayetinde 34 insan, biri manda, biri beygir ve 2980 1 koyun olmak üzere 2982 hayvan so- — ğguktan donmuş ve ölmüş ve bir ev de — firtınadan yıkılmıştır. Kırklarelinde, dördü kadın 21 & —erkek olmak üzere 25 insan ve dör- — dü manda ve öküz, 1240 koyun ve ke- i olmak üzere 1244 hayvan soğuk- tan donmuş ve ölmüştür. — Tekirdağında köylerde bir kadın- a altı erkek donarak ölmüştür. Şar- — köy ilçesinde fırtına şiddetinden bazı evlerin cam ve çatıları harab olmuş- tur. İpsalada 18 insan, bir beygir, 1500 koyun, Keşanda 19 insan, 30 koyun, Lalapaşada da elli, Akpınarda 20 ko. yun ve bir çoban, donarak ölmüştür. -— Trabzonda. Fırtınada limanda bulunan Aksu ve İzmir vapurlarına )ğoıtı 'götüren Çapar alabora olmuş e içindekilerden üç kişi yüzerek çık- mışlardır. Bir kişinin cesedini deniz — karaya atmıştır. Diğer yedi kişi bulu. | î_f amamıştır. — O sırada vapurlara gitmek üzere | ı("_ lenize açılan üç çapar daha batmış- —tar. Bunlardan ikisi sonradan karaya , muştur. İçinde kimse yoktur. Bun- zararlara iç işleri da tezkerei samiye'nin sadrıa- tezkeresi demek olduğunu bil- —miyen yoktur. Fakat şu Sami'nin demek olduğunu aralarında kişi bilir? Şu gazetedeki - ilâ- başındaki isale kelimesi- bakınız: Belki yazanın da bil- ediği bu kelime yerine birisi, attâ uydurarak, a kıtım ke: mesini kullansaydı, enarşi mi ola- — Demek siz anarşi olduğuna - Ben bir hareket unu biliyorum. Fakat bu et Sultan Mahmud dev- — Halk gerdune sö- ne anlar? Onun anlıyacağı denildiğinden da- nanm tadım ve hiç bir zaman, ediniz, hiç bir za- e bugünkü kadar fikir ecek bir kudrette olma- . Hele şu yeni kafamıza gö- “imler kamusunu yapalım ve bizim kelimelerimizi de, k değil, üç dört sene bo- best bırakalım: 1940 üz! Hareket'ten j,ı;:jıînîz,' nerede atalet varsa, tün tüylerinizle ürperiniz. Os- a bir ataletti. a mekteblerimiz? îiz'ı'm mekteblerimiz kadar gildir. Doktor Saim Ali- nuz: Diploma aldıktan son- ._gaha asla ağzına almadığı yemani çeşidinden terim ve erin sayısı na kadardır? E- nkü hocalar eskiye bağlı xih diyorlarsa, talebeler ıllanmıyacakları bu teri- niyorlar, demektir. Eğer bozup anatomi G&iyorsa, 'ere vakit kazandırıyor de- im fikrimce, hele Güneş - inden sonra, terimler nu kolaylıkla yapabiliriz. elere gelince, bugünkü sa- vaktinden önce durdurup aktansa, daha bir müd- iyeceğiz. Kelimeleri an- yalnız sanat seçebilir; ve nesirler yaşatabilir. On- ; akınız: Sizin beğenmiyece- iz gibi değişmektedirler; yani 1 elirler. Pu kaynasan ha- reket içinde polis - lü- e vazifesi olabilir? gınız, yaptığımız, yapa- e yapacağımız bütün lü- anat adamları için, kıla- başka bir şey olamazlar. damları diyorum: Yani illetlerin tarihlerinde dil Fırtımanın bilançosu Ölen insanların sayısı 772 vi buldu larla kaybolan u; «acü çapardakilerin vaprulara çıkabilmiş olmaları ümidi henüz vardır. Manisa vilayetinde: insan ve hay- vanca zayiat yoktur. Buna mukabil Gediz, Alaşehir ve Karapınar, Kur şunlu çaylarında taşma yüzünden bir kısım araziyi ve üç köyü su basmış ve tren hattından bir kısmını su almıştır. Balıkesir vilâyetinde: insan ve hayvanca zayiat yoktur. Bandırmada dört kamyon, bir sandal parçalanmış, dılgakıruxn köprüsü çökmüş, rıhtım- da tahribat yapmış ve diğer bazı ha- sarat olmuştur. Muğlada: Köyceğiz ilçesinde göl taşmış, 30 ev su altında kalmış, Bod- rumda dört ve bir tonluk iki mavuna sahile çarparak parçalanmıştır. Odun yüklü 14 tonluk bir sandal batmış- tır. Ayrıca dört büyük sandal daha batmıştır. İzmir, 16 (A.A.) — Foça ile Me- nemen şınırına yakın bazı yerleri Gediz çayının taşan suları basmıştır. Bu meyanda Kumtepe köyü ve halkı teblikeli bir duruma düşmüştür. Su- lar köy evleri üzerinden aşmıştır. Kaymakam ve jandarma kumandanı motor ve sandallarla Gediz ağzına giderek köylünün yardımına koşmuş- lardır. Limandan ayrıca sekiz sandal da gönderilmiştir. Feyezanın insanca kayıplara sebeb olmaması için, İzmir- den gece yarısından sonra tekrar kamyonlarla birkaç sandal daha gön- derilmiştir. Ve vali Fazlı Güleç de Me- nemene hareket etmiştir. Kurtarma işi devam etmektedir. Dikilide gerek merkezde ve gerekse köylerde bazı çöküntüler olmuş ise de nüfusça ka- yıp yoktur. Yağmur suları umumi su- rette köy yollarını bozmuş, telgraf ve telefon direkleri yıkılmıştır. 48 saat- tanberi şiddetli soğuk ve kar mera. lardaki sığır ve koyunlar üzerinde ba- | gı telefata sebebiyet vermiştir. Yalnız -Ortakahve mevkiinde dört yüz elli “mevcutlu bir koyun sürüsü sular için. de kalarak tamamen donmak suretile telef olmuştur., Başbetke SİLAHLANMA HIZI (Başıa I. inci sayfada) “nomik alandaki geniş harb tedbirle- rini de şüphesiz unutamayız. Ancak bunlar ihtısasla ölçülür ve mukayese vedilir unsurlar olduğu için gazete haberleri, bunlardan harb büdcele - rinde ve harb malzemelerinde oldu - ğu gibi rakamlarla bahsedemezler - se mazurdurlar. - 16 şubat haberleri arasındaki bir- kaç satırla tasvir edilen silâhlanma hı- zı; nereden, nasıl başladı ve nerede bitecek, biz bunlara ilişmi#eceğiz. Bu yazıda, dünya vakıalarını kısaca çerçeveledikten sonra türk milli mü- dafaasımım başarılışımı hatırlamak va- zifesini yerine getireceğiz. Bütün milli müdafaaların kaynağı, yurddaş- ların emekleri ve kazançlarıdır. Bu emek ve kazançtan bir parça, vergi veya yardım şeklinde devlet elinde toplanarak milli müdafaanın büyük bünyesini yaratır. Türkiye'de bir hakikat elarak görüyoruz ki, milli müdafaa vergile- rimiz beklenen ölçülerde toplanmak- tadır. Mükellefiyet dışımdaki yardım- lar 4se halktaki fedakârlık duygusu - pun yüksekliğini gösteresek mikyası bulmaktadır. Her türk; yakın tari - hin büyük vakıalarını hatırlıyarak, “emniyet içinde, yurd vazifelerin? ye- rine getirmektedir, O; milli müda - faanm gerektirdiği her tedbirin vak - tinde almmış olduğuna güvendiği kadar, yurd kor...ımasında türk mil- Je in sonsuz bir kuvveti olduğuna da inanmaktadır. Milli müdafaanın başlıca kuvvet unsurları ise, bizdeki, bu güven ve inandır. Kemal ÜNAL Rugünkü konferans Halkevi başkanlığından : 17/2/1936 pazartesi günü sa- at 17,30 da Doktor Bay Şeref Nu- ri tarafından “İktisat felsefesinde yeni cereyanlar” adlı bir konfrans seyi yapanlar!,, & * verilecektir alâkadarların bu saat- te halkevine gelmeleri rica olunur. İÇ HABERLER İnkilâp ve İstiklâl YURDUN HER TARAFINDA KONFERANSLARIN VERİL- MESİNE DEVAM EDİLİYOR. C.H. Partisi tarafından memleke- tin her tarafında verilmek üzere ha- zırlanan inkılâb ve istiklâl mevzuu üzerindeki konferansların verilmesis ne devam edilmek'tedir. Her tarafta çok candan bir ilgi ile karşılanan kon- feranslara aid dün aldığımız haber- ler şunlardır. Kayseri: B. Enver Behnan Şa- polyo Ürgübte iki konferans vermiş, konfreansta Nevşehir, İncesu, Avanos kazalarından gelen dinleyiciler bu- lunmuştur. ,* Edirne: Seyhan mebusu Hilmi Uran ilk konferansını Halkevinde bin kişiden fazla bir kalabalık önünde “verdi. İkinci konferans yarındır. * İzmit: Giresun mebusu general !hsan Sökmen Necatibey halkevi sa- lonunu dolduran dinieyici kalabalığı önünde konferanslarını verdi. * Kastamonu: Zonguldak saylavı Dr. Altıok konferansını bu gece ve- Uçmanlarımızın Uçman Vecihinin rekor ucusu kumandasındaki ikitayyare veiki yelken plânörümüz dün 9.45 de Eskişehire uçtular (Başı I. inci sayfada) himden başka Bayan Sabiha, talebe Mehmet, Mustafa, uçman Kâmil, ma- kinist Saip ve İskender bulunmakta. dır. Eskişehire kadar plânörlerden bi: rini Bayan Sabiha, iki kişilik Ş. 5 pla- nörünü Mehmet ve Mustafa idare e- deceklerdir. Bayan Sabiha Eskişehir- de biraz dinlendikten sonra bu ya- kınlarda aldığı motörlü uçak dersle- rini kuvvetlendirmek için gene bugün recektir. * Mersin: Gaziantep mebusu A- sımi Aksoy kadınlı, erkekli yüzlerce dinleyici önünde konferansını vermiş- tir. * Çankırı: Ulus gazetesi yazı iş. leri direktörü Nasuhi Baydar yüzler- ce kişinin önünde birinci konferansı. nı verdi. İkincisini yarın verecektir. U. 2 tayyaresiyle Ankaraya dönecek- tir. Il"il İki tayyare ve iki yelken plânö- ründen mürekkep Türkkuşu filosu ile dün sabah Eskişehire gitmiş olan Ba- yan Sabiha saat 16.45 de tayyare ile Ankaraya dönmüştür. Eskişehire kadar plânörle gitmiş olan Bayan Sabiha Ankaraya dönü- şünü kendi idare etmiş olduğu bir tay. yare ile yapmış ve Türkkuşu alanın. da Tayyare cemiyeti ve Türkkuşu adına tayyare cemiyeti reis muavini Feridun ile cemiyet ileri gelenleri ta- rafından selamlanmış ve kutlanmıştır. Türkkuşu filosu ile gitmiş olan A- nohim ile Türkkuşu - talebeleri ise Es: kişehir yakınlarında yüksek yelken uçuşlarına çok elverişli olduğu söyle- nen sırtlar üzerinde araştırmalar yapmak için orada kalmıslardır. T “Ulus,, un Dil Yazıları (Başı 1. inci sayfada) üzerine alarak temsil eden ele- mandır. (3) Er: Ana kök mefhumunun herhangi bir süje veya öbje veya saha üzerinde temerküz ve tekar- rürünü ifade eden ektir. (4) Ed: Bu temerküz kendi u- zerindş yvaki _?l?%?-ahıin ve faili gösterir Ağıış:gııı_an IY.; (Eğ H em -£ erit ed — Eğe- mered) sözünde” şu " fonetik ve morfolojik değişi â L — ATA kök kendisini temsil e- den (em) elemaniyle kaynaşmış- tır. Bu (em) kelimesinin Türkçe- de “ilâç, deva” anlamına istimali şayidir. İlâç ve deva dahi bir has- talığı ortadan kaldırmak " kuvvet ve kudretini haiz olan şeydir. H. — Ana kökü içinde kaynaş- *tırarak temsil eden (em) kökü- nün vokali de düşmüştür. HI. — En sonda sahip ve fail ifade elen (ed) elemanının vokali de düşmüştür. Böylece keli';nenix;ı aldığı son fonetik ve morfolojik — şekil (MERD) dir. (MERD): kuvvet ve kudret kendisinde temerküz ve tekarrür eden bir sahip ve faili gösterir ki (erkek) demek de bu demektir. ' Not: 1. — Görülüyor ki (er) ve (erkek) sözierinde en başlı rolü oynıyan ve kuvvet ve kudretin te- merküzünü gösteren (r) 'elemanı (merd) kelimesinde de aynı rolü yapmaktadır. (Erkek) ve (merd) kelimeleri- nin etimolojik şekillerini altalta yazarak karşılaştıralım: D YZ (DD (3) Erkek: eğ 4 'er 4 eğ 4 ek Merd : eğ 4 em 4 er 4 ed Görülüyor ki ana kök birdir. (Erkek) sözünde (3) üncü unsur olarak gelen temsil edici eleman, (merd) sözünde (2) nci gelmiş, yani .yer değiştirmiştir. Bu elema- nın birinde (ğ8), ötekinde (m) konsoniyle gösterilmesi, (3 — v) ve(v — m) olduğunlan dolayı, birliği bozmaz. Tekarrür ve te- merküz ifade eden ek, (erkek) te (2) nci, (merd) de (3) üncü ola- rak aynıdır. (Erkek) sözünde ke- limeyi tamamlıyan son ek yerinde (merd) de-sahip ve fail gösteren bir unsur vardır. Görülüyor ki"- şekilce çok farklı görünmesine rağmen - (merd) sö- zü ile (erkek) sözü arasında kuv vetli bır etimoloji'ç yal!:n!g'f, yar- dır. Not: 2. — (Merd) sözü, Türk dünyasında ve hele 1Türkiyede pek çok kullanılan, hattâ okuma yaz- ma bilmez halk arasında bile (mert adam, mertçe hareket, mertlik, mertçesine...) yollu söz- lerde yer tutan bir Türk kelime- sidir. Buna Farsça süsü vermeğe mahal yoktur. RECÜL “Kamus” tercümesi, (recül ) sö- zünü şöyle tarif ediyor: min Zzamrmmı Ve tahfifen sukunu ile malümdüur ki nev'i insardan an- cak büluğ ve şebabetiyet kertesi- ne varmış erkeğe denir; etfal ve sıbyana ıtlak olunmaz. Fariğide (merdüm) ve Türkide (er kişi) ta- bir olunur. Alakavlin tevellüt etti- ği saatte (recül) ıtlak olunur. Mu- saggarında (rüceyl) denir ve (rü- veycel) denir... Ve piyadeye de- nir. Ve kâmil ve mürüvveti tam adama ıtlak olunur.” Kelimenin etimolojik şekli şu- dur: (10 (2 x:(0 4649) (eğ 4 er 4 ec 4 ül) (1) Eğ: Kuvvet ve kudret an- lamına ana köktür. (2) Er: Ana kök mefhumunun bir süje, obje, saha veya noktada temerküz ve tekarrürünü anlatan ektir. Ana kök, kendisinden sonra ge- len bu ekle kaynaşarak (er) şek- lini alır ki (er) ve (erkek) sözle- rindeki (er) in kendisidir. Daha ilk adimda (recül) ün (er) ve (er- kek) le birleşmesi dikkati çek- meğe değer bir şeydir. (3) Ec: Burada bunu ” oldukça uzak saha gösteren bir ek gibi ala- mayız. Çünkü, (4) numarada en geniş şümul sahasını gösteren (L) konsonunu görüy-ruz. Fazla ola- rak arap söyleyişinde (c) nin te- lâffuzu tamamiyle (g) gibidir. Burada (c) konsonunun bir süje veya obje gösteren (ğ) ve onun kategorisinden olan konsonlar ye- rine geldiği meydandadır. Bu hal- de (ec — eğ) diye alırsak (erkek) ve(recül) sözleri ilk üç elemanla- rında tamamiyle birleşmiş olur- lar. (Ec) elemanının f)uradaki rolü süje veya objeyi göstermekten iba- ret olduğuna göre, “kuvvet ve kudretin bir süje üzerinde tekar- rür ve temerküzü” anlamı kendi- liğinden ortaya çıkar. (4) Ül: İşte (erkek) ten ve (merd) den ayrılık noktası bu son ekte görülüyor. (Erkek) sözünde son ek kelimeyi tayin ve itmam ettiği, (merd) kelimesinde ise sa- hip ve failini gösterdiği halde, bu- rada kuvvet ve kudretin süje üze- rinde temerküz ve tekarrürü hâ- disesinin “alelrtlak” — olduğunu, “gayet şamil ve gayrımuayyen” bulunduğunu anlatan (L) elema- nını buluyoruz. İşte bu ek, “Kamus tercümesi”- nde “alakavlin tevellüt ettiği sa- alte (recül) tlı a enüz doğan bile (recül) denilmesi, kelimenin manasındaki bu şümulden ileri gelir. (Eğ 4 er 4 ec 4 ül — eğere- cül) sözünde ana kök kendisin- den sonraki unsurla kaynaşarak ve baş vokal de düşerek kelime son morfolojik ve fonetik şeklini alır: (RECÜL). (RECÜL), kuvvet ve kudret kendisinde şamil bir surette te- karrür ve temerküz etmiş olan bir süje demektir. Not: I. — (Recül), (merd), (erkek) kelimelerinin etimolojik şekillerini altalta yazalım: 4-4 BFBİŞ 3 VA £ D Erkek: eğ 4 er 4 eğ 4 ek Merd : eğ * em 4 er 4 ed Recül : eğ 4 er 4 eğ L ül Görülüyor ki her üç kelimenin de ana elemanları ve anlamları birdir. Yer değiştirmeler ve son elemandaki farklar, kelimelerin birliğine halel verecek şekilde de- ğgildir. Not: 2. — (Recül ) ün cem'i de- nilen (rical) sözü de yine (recül )- den başka bir şey değildir. Etimo- lojik şekillerini karşılaştıralım: ) el CÜ (4) Recül: eğ 4 er 4 eğ (c) 4 ül Rical : iğ 4 ir 4 iğ (c) 4 al Görülüyor ki bütün elemanlar birdir. Birine müfret, ötekine ce- mi adı verilen iki kelime arasınd hiç bir fark yoktur. ğ Not: 3. — (Recül) kelimesinin Türk aslından gelmiş olması, bu kelimeyi benimsemeğe ve kullan- mağa sebep olamaz. Kelimeleki şümul ve gayrımuayyenlik mana- sı, bu sözün Türk dünyasında bir yer tutmamış olması, bu kelimeye ihtiyaç olmaması, (recül) kelime- sinin Türk kökünden geldiğini bilmekle beraber, onu kullanma- mak için kâfi sebeplerdir (1). İ. N. DİLMEN H HT “Homme” ve “Man” sözle- rinin analizlerini de yarın yazaca- ğız.

Bu sayıdan diğer sayfalar: