3 ..ı.. kayıpları ve irtmanın ve seylabın verdiği iç işleri ri beygir ve 2980 » dördü kadın 21 4 rkek olmak üzere 25 insan ve dön üz, 1240 koyun ve ke- Tekirdağında köylerde bir kadın 'altı erkek donarak ölmüştür. Şar- ilçesinde fırtına şiddetinden bazı 'evlerin cam ve çatıları harab - olmuş- Oar İN ye — Trabzonda. İpsalada 18 insan, bir beygir, 1500 Keşanda 19 insan, 30 koyun, paşada da elli, Akpınarda 20 ko. 've bir çoban, donarak ölmüştür. Fırtınada limanda Şu gazetedeki / ilâ- laki isale kelim: * Belki yazanın da bil- liği bu kelime yerine birisi, uydurarak, a kıtim ke: kullansaydı, enarşi mi ola- #iz anarşi olduğuna .. Ben bir hareket Fakat bu lahmud dev- Halk gerdüne sö- 'ne anlar? Onun anlıyacağı zmız!” denildiğinden da- beri süregelmek- ! Hareket'ten ; nerede atalet varsa, lerinizle ürperiniz. Os- mekteblerimiz kadar ldir. Doktor Saim Ali- * Diploma aldıktan son- aha asla ağzına almadığı ni çeşidinden terim ve sayısı na kadardır? E- hocalar eskiye bağlı h diyorlarsa, - talebeler İlanmıyacakları bu teri- lar, demektir. Eğer zup anatomi — #iyorsa, e vakit kazandırıyor de- fikrimce, hele Güneş - len sonra, terimler t kolaylıkla yapabili Te gelince, bugünkü — sa- len önce durdurup tansa, daha bir müd- eceğiz. Kelimeleri an- z sanat seçebilir; nesirler yaşatabilir. On. z: Sizin beğenmiyece. değişmektedirler; yani lirler. Pu hynmn ha. içinde polis - lü- vazifesi olabilir? uğınız, yaptığımız, yapa- yapacağımız lâ- t adamları için, kıla- tka bir şey olamazlar. ları diyorum: Yani letlerin tarihlerinde dil yapanlar!,, . Fırtınanın bilançosu Ölen insanların sayısı 772 yi buldu larla kaybolan u, -acü çapardakilerin Manisa vilayetinde: insan ve hay- vanca zayiat yoktur. Gediz, Alaşehir ve Karapınar, Kur şunlu çaylarında taşma yüzünden bir kasım araziyi ve üç köyü su basmış ve tren hattından bir kusmını su almıştır. Buna mukabil ir vilâyeti hayvanca zayiat yoktur dört sarat olmuştur. Muğlada; Köyceğiz ilçesinde göl taşmış, 30 ev su altında kalmış rumda dört ve bir tonluk iki sahile çarı yüklü 14 rak parçalanmıştır. Odun luk bir sandal batmı 16 (A.A.) — Foça ile Me- nemen sınırına yakın bazı yerleri Gediz çayının taşan suları basmıştır. Bu meyanda Kumtepe köyü ve halkı tehlikeli bir duruma düşmüştür. Su. lar köy evleri üzerinden aşmıştı Kaymakam ve jandarma kumandar totor ve sandallarla Gediz ağzına iderek köylünün yardımına koşmuş- lardır. Limandan ayrıca sekiz sandal da gönderilmişt den gece yarısından sonra tekrar kamyonlarla birkaç sandal daha gör derilmiştir. Ve vali Fazlı Güleç de Me iti devam etmektedir merkezde ve gerekse köylerde bazı göküntüler olmuş ise de nüfusça ka- yıp yoktur. Yağmur suları umi rette köy yollarını bozmuş, telgi lardaki sığır ve koyunlar üze 71 telefata sebebiyet vermiştir. Yal Ortakahve mevklünde dörl yüz elli “mehvcutlu bir koyun sürüsü sular için. de kalarak tamamen donmak süretite telef olmuştur. ŞELarmn ç e — Başbetk SİLAHLANMA — HIZI (Başı I. inci sayfada) momik alandaki geniş harb tedbi rini de şüphesiz unutamayız. Ancak bunlar ihtısasla ölçülür ve mukayese edilir unsurlar olduğu için gazete haberleri, bunlardan harb büdcele - rinde ve harb malzemelerinde oldu - #u gibi rakamlarla bahsedemezler - se mazurdurlar. 16 şubat haberleri arasındaki bir- kaç satırla tasvir edilen silâhlanma hı- zış nereden, nasıl başladı. ve nerede bitecek, biz bunlara ilişmişecei Bu yazıda, dünya vaktalarını kısaca çerçeveledikten sonra türk milli mü- dafaasının başarılışını hatırlamak va- zifesini / yerine getireceğiz. Bütün milli müdafaaların kaynağı, yurddaş- ların emekleri ve kazançlarıdır. Bu 'emek ve kazançtan bir parça, vergi veya yardım şeklinde devlet elinde müdafaanın büyük ak görüyoruz ki, milli müdafua vergile- rimiz beklenen ölçülerde toplanmak- tadır. Mükellefiyet dışmdaki yardım. lac ise halktaki fedakârlık duygusu - li terecek mikyası . Her türk; yakın tari - hin büyük vaksalarını hatırlıyarak, emniyet içinde, yurd vazifelerini ye- rine getirmektedir, O; milli müda - faanın gerektirdiği her tedbirin vak - tinde alınmış olduğuna güvendiği kadar, yurd ko da inanmaktadır. unsurları ise, bizdeki, inandır. bu güven ve Kemal ÜNAL Rugünkü konferans Halkevi başkanlığı 17/2/1936 pazartesi günü sa- at 17,30 da Doktor Bay Şeref Nu- ri tarafından “İktisat felsefesinde yeni cereyanlar" adlı bir konfrans verilecektir alâkadarların bu saat- te halkevine gelmeleri rica olunur. ULUS İÇ HABERLER İnkilâp ve İstiklâl YURDUN HER TARAFINDA KONFERANSLARIN VERİL- MESİNE DEVAM EDİLİYOR. zırlanan inkılâb ve ist üzerindeki konferansların veril 'ne devam edilmek'edir. Her tarafta çek candan bir ilgi ile karşılanan kon- feranslara aid dün aldığımız haber- ler şunlardır. Kayseri: B. Enver Behnan Şa- polyo Ürgübte iki — konferanı vermiş, konfreansta Nevşe İncesu, Avanos kazalı Tunmuştur. Edirne: Seyhan “mebusu Hilmi Uran ilk konferansını Halkevinde kişiden fazla bir- kal, verdi. İkinci konferans yarındır. Giresun mebusu general İhsan Sökmen Necatibey halkevi lonunu dolduran dinleyici kalabalığı önünde konferanslarını ver: Kastamonu: Zonguldak saylavı Dr. Altıok konferansını bu gece ve- Uçmanlarımızın rekor ucu Uçman Vecihinin kumandasındaki ikitayyare veiki yelken plânörümüz dün 9.45 deEskişehire uçtular (Başı 1. inci sayfada) himden başka Bayan Sal Mehmet, Mustafa, uçman Kâmil, ma- kinist Saip ve İskender bulunmakta. dü talebe akişehire kadar plânörlerden bi rini Bayan Sabiha, iki kişilik Ş. 5 plâ- nörünü Mehmet ve Mustafa idare e- deceklerdir. Bayan Sabiha Eskişehir- de biraz dinlendikten sonra bu ya- kınlarda aldığı motörlü uçak dersle- rini kuvvetlendirmek recektir. * Mersin: Gaziantep mebusu A- sim Aksoy kadınlı, erkekli yüzlerce dinleyici önünde konferansını vermiş- tir. * Çankırı: Ulus gazetesi yazı U. 2 tayyaresiyle Ankaraya dönecek- ah Eskişehire gitmiş olan Ba: yan Sabiha saat 1645 de tayyare ile a dönmüştür. Eskişehire kadar plânörle yare ile 'da / Tayyare cemiyeti ve Türkkuşu adına tayyare cemiyeti reis muavini Feridun ile cemiyet ileri gelenleri ta- Tafından selamlanmış ve kutlanmıştır. Türkkuşu filosu ile gitmiş olan A- nohim ile Türkkuşu talebeleri ise Es: kişehir yakınlarında yüksek yelken uçuşlarına çok elverişli olduğu söyle- . “Ulus,, un Dil Yazıl (Başı I. inci sayfada) üzerine alarak temsil eden ele- mandır. (3) Er: Ana kök mefhumunun herhangi bir süje veya öbje veya saha üzerinde temerküz ve tekar- rürünü ifade eden ektir (4) Ed: Bu temerküz kendi u- zerinde vaki olan sahip ve faili gösterir elemandır.; şayidir. İlâç ve deva dahi bir has- talığı ortadan kaldırmak " kuvvet ve kudretini haiz olan şeydir. IL. — Ana kökü içinde kaynaş- tırarak temsil edeni (em) - kökü- nün vokali de düşmüştür. I. — En sonda sahip - ve fail ifade elen (ed) elemanının vokali de düşmüştür. Böylece kelimenin aldığı son fonetik — ve — morfolojik (MERD) dir. (MERD): kuvvet ve kudret kendisinde temerküz ve tekarrür 'eden bir sahip ve faili gösterir ki Cerkek) demek de bu demektir. Not: Cerkek) de en başlı rolü oynıyan ve kuvvet ve kudretin te- merküzünü gösteren (r) 'elemanı (merd) kelimesinde de aynı rolü yapmaktadır. (Erkek) ve (merd) kelimeleri- nin etimolojik şekillerini altalta yazarak karşılaştıralım: () (2) (3 (4) Erkek: eğ $ er | eğ 4 ek Merd : eğ * em 4 er 4 ed Görülüyor ki ana kök- birdir. (Erkek) sözünde (3) üncü unsur olarak gelen temsil edici eleman, (merd) sözünde (2) nci gelmiş, yani yer değiştirmiştir. Bu elema- 'nın birinde (ğ), ötekinde (m) konsoniyle gösterilmesi, (ğ — v) m) olduğunlar dolayı, bozmaz. Tekarrür. ve te- merküz ifade eden ek, (erkek) te (2) nci, (merd) de (3) üncü ola- rak aynıdır. (Erkek) sözünde ke- limeyi tamamlıyan son ek yerinde (merd) de-sahip ve fail gösteren bir unsur vardır. Görülüyor ki"- şekilce çok farklı Börünmesine rağmen - (merd, zü ile (erkek) sözü vetli bir etimolojik yak dır. Not: 2. — (Merd) sözü, Türk dünyasında ve hele Türkiyede pek çok kullanılan, hattâ okuma yaz- ma bilmez halk arasında bile Ümert adam, mertçe — hareket, mertlik, mertçesine...) yollu söz: lerde yer tutan bir Türk kelime- sidir. Buna Farsça süsü vermeğe mahal yoktur. RECÜL (recül ) sö: malâmdur ki nev'i insandan an- cak büluğ ve şebabetiyet kertesi- 'ne varmış erkeğe denir; etfal ve sıbyana ttlak olunmaz. Fariside (merdüm) ve Türkide (er kişi) ta- bir olunur. Alakavlin tevellüt etti. ği saatte (recül) ıtlak olunur. Mu- saggarında (rüceyl) denir ve (rü- veycel) denir... Ve piş nir. Ve kâmil ve mü adama ıtlak olunur.” Kelimenin etimolı dür: () () () (0 (eğ H er 4 ec 4 ül) (1) Eğ: Kuvvet ve kudret an- lamma ana köktür. (2) Er: Ana kök mefhumunun bir süje, obje, saha veya noktada temerküz ve tekarrürünü anlatan ektir. Ana kök, kendisinden sonra ge len bu ekle kaynaşarak (er) şek- lini alır ki (er) ve (erkek) sözle- rindeki (er) in kendisidir. Daha ilk adimda (recül) ün (er) ve (er- kek) le birleşmesi dikkati çek- meğe değer bir şeydir. (3) Ec: Burada bunu ” oldukça uzak saha gösteren bir ek gibi ala- mayız. Çünkü, (4) numarada en geniş şümul sahasını gösteren (L) konsonunu görüy”ruz. Fazla ola- rak arap söyleyişinde () lâffuzu tamamiyle (g) Burada (c) konsonunun bir süje veya obje gösteren (ğ) ve onun kategori inden olan konsonlar ye- meydandadır. Bu hal- eğ) diye alırsak (erkek) ) sözleri ilk üç elemanla- rında tamamiyle birleşmiş olur- lar. (Ec) elemanının buradaki rolü süje veya objeyi göstermekten iba- ret olduğuna göre, “kuvvet ve kudretin bir süje üzerinde tekar- Tür ve temerküzü” anlamı kendi- liğinden ortaya çıkar, (4) Di: İşte Çerkek) ten ve (merd) den ayrılık noktası bu son ekte görülüyor. (Erkek) sözünde arı son ek kelimeyi tayin ve itmam ettiği, (merd) kelimesinde ise sa- hip ve failini gösterdiği halde, bu- rada kuvvet ve kudretin süje üze- rinde temerküz. ve tekarrürü hâ- dises 'gayet şamil ve — gayrimuayyen' bulunduğunu anlatan (L) elema- nını buluyoruz. İşte bu ek, “Kamus tercümesi nde manasındal ileri gelir. (Eğ $ er 4 ec 4 ül — eğere- cül) sözünde ana kök kendisin- den sonraki unsurla kaynaşarak ve baş vokal de düşerek kelime bu şümulden (RECÜL), kuvvet ve kudret kendisinde - şamil bir surette te- arrür ve temerküz etmiş olan bir ije demel Not: I. — (Recül), (merd), Cerkek) kelimelerinin etimolojik şekillerini altalta yazalım: a) () (3) (0 Erkek: eğ 4 er 4 eğ * ek Merd : eğ y em 4 er 4 ed Recül : eğ # er * eğ * ül Görülüyor ki her üç kelimenin de ana elemanları ve anlamları birdir. Yer değiştirmeler" ve son elemandaki farklar, kel birliğine halel verecek şekilde de- ğildir. Not: 2. — (Recül) ün cem'i de- nilen (rical) sözü de yıne !rctul)- den başka il lojik şekillerini kıqıllllırı (©) (2) () — (9) eğ Her H eğ (c) 4 ül iğ * ir 4 iğ (c) t al Görülüyor ki bütün elemanlar mi adı verilen iki kelime hiç bir fark yoktur. Not: 3. — (Recül) kelimesinin Türk aslından gelmiş olması, bu kelimeyi benimsemeğe ve kullan- Kelimeleki şümul ve gayrımuayyenlik mana- sı, bu sözün Türk dünyasında bir yer tutmamış olması, bu kelimeye ihtiyaç olmaması, (recül) kelime- sinin Türk kökünden - geldi bilmekle beraber, onu kullanma- mak için kâfi sebeplerdir (1). 1..N. DİLMEN T “Homme" ve “Man” sözle- rinin analizlerini de yarın yazaca- ğiz,