26 SONKÂNUN 1936 PAZAR Uludağ gecesi çok güzel oldu (itaşı Loinci sayfaç cenin açılış ve maksadını anlattı ve al kuşlandı. Ankara Kaz lisesi direktörü B. urtuluş gü mebas Osman Şevki Uludağ da, “Uludağ.. Bakkında #zabat verdiler. Sonra Bursanın seçme manzaraları projeksiyonla gösterildi ve bunu Bursanın birçok - hususiyetlerini gösteren filim takib etti. Bu arada gelen- dere Bursa'nın kestane şekeri - dağıtildi. Osman pehlivan, Bekir, Mehmet ve kadaşları tarafından Bursa oyunları oy- ndı ve milli şarkılar söylendi. Bundan sonra bursalıların coşkun gösteri Atatürk'e Celal Bayar ın imzası ile sayaı ve candan bağlılık telgrafı çekil davetlilere Bursa mallariyle yapılmış vit rinler gösterildi ve Halkevinin çay - sa- lonuna geçilerek müzik, dans ve mitli oyunlarla geç vakte kadar eğlence devara etti. Bursalıların bu toplantısı, eşsiz Sr güzel'ik ve unutulmaz bir gee oldu. /gürerek sulbu küvvetlendirecek bir unsur orup olmuyacağını bilmektir. İmdi şurası da aşikârdır ki ne To- x0 veya Kamerun'a ne de şark Afri- kasına sahib olmak Almanyanın re- fahmma bir fayda vermez. Eski alman sömürgeleri modern konomiye lüzümlu olan pamuk, pet- rol, madenler gibi büyük madenlerin pek bol olduğu yerlerden de dei ler. Şu halde Almanyanın en lüzum- u maddeleri tedarikinde nasıl bir müspet tesir yapabilirler. Görülüyor ki Almanyanın sömürge- Ti alması şarki Avrupa üze- rindeki / iştahlarını azaltmıyacaktır. © iştahlar ki bugün sulh içi tehlikeyi teşkil etmektedir. cek teşebbüsler için otorite ve kuvveti ni artıracak bir itibar talebinden baş- Ka bir şey değildir. Ve bu hal kanının gösterdiği yo Alman fazla cesaret verici ma mesele Weimar bambaşka olurdu. De- mokratik ve sakin bir Almanya - ile bambaşka bir şekil bağlı bir Almanyaya — sömürgelerini inde etmekle, bir yara sarılmış, bir düşmanlar arasında — yakınlaşma ko daylaştırılmış olacaktı. Bu sömürge der, harçın bir kuvvet - iradesiyle si Tahlanmış bir. Almanyaya iade — edil mekle ancak hıraları tahrik edilmiş mmaksadları kuvvetlendirilmiş olur. Bu sahada olduğu gibi bütün sa halarda, her türlü teşebbüsleri kötü- rümleştiren, tasarlanabilecek — bütün tedbirleri önceden akimliğe mahküm eden şey, Hitle yaya yaydığı i min bütün Alman- zihniyetidir. Üçün- <ü Rayh Almanyası, e kendisinin, devletlerin — yal kurtaramıyacakları bir şenmeti / üze- 'ne de diğer rinde taşımaktadır. ULUS B. Hitlerin bir fransız gazetecisine söyledikleri “Sulh ancak muvazeneden ve adaletten doğacaktır 93 «Anşlus Berlinde günün meselesi değildir» — Pari Soir ge- Bayan Titayna, Hitlerin tik formüller arkasında gizlenmek is- Dünya hâdiseleri karşısında Almanya- 'nın durumunu anlatan B. Hitler mü, açıkça görüşmek arzusunda bu- kunduğunu tebaruz ettirdikten sonra, Almanyanın büyük şefine şu tarzda — Fransız, her şeyden evel harb- dan çekinir, fakat bu. netreti ile bir- likte bir harb ihtimalini de göz önün- de tutar. Sizin ağzınızdan, Almanya- nn sulhçu bir dış sıyasa takib etmek- te olduğunu öğrenmek isterdim.,, B. Hitler, buna şu cevabı vermiş- Sulnçuluk kelimesinin - Fransa: daki manası Almanyadaki manasın. dan başkadır. Almanya, milletin esar haklarından vaz geçmeği vaad eden bir sulbçuluğu tanıyamaz. Bizce, sulh çuluk her milletin yaşamak tabii hak- kına yani yaşamağa değer bir hay geçirmesi / prensipine da, Her kim sulh isterse, evvelâ bu hakkı tanımalıdır. Harbı istiyen bir tek al- man yoktur. Son harb, bize Z müyon ölü ve 7,5 milyon yarııya mal sınuş. Hiç bir zater, bu kıymeti doldu- ancak bir kısmı alman olmak üzere iki milyon kişilik bir erazi kazanmak için, milletin göz bebeği olan iki mil- 'yon genci feda etmek bir. deliliktir. Alman milletinin hakları İnsan mantığı, böyle bir harbın a- leyhindedir. Versay muahedesi, tilâyı ve manevi bir zaferi teyid ey- lemiştir. Fakat her zaferin zayıf nok taları vardır. Bir milleti aşağı gör termek ve onu hacil bir mevkie sok- mak katiyen doğru değildir. 1870 de Almanya, yalnız maddi bir iktifa etmiş ve Fransanın şerefine do- kunmamıştır. İnsan vicdanının adâle ti, parti menfaatlerinin üstünde tut- zım gelir. Her milletin, kendi içinde, kendi imanına, ken zaterle adâtına, mik vaziyetine göre, yaşamağa hak- ka vardır. Bi kısım mill ak iyi bir vaziyete çıkarmak — manasızdır. Çünkü bu insan cemiyetinin muvaze- mesini bozar, Sulh ise ancak muvaze- 'meden ve binnetice adâletten doj Bu sulhu kuracak tedbirlere gelince, insani hislerle, anlayış hisleri ile ve biraz zekâ ile bulmak çok - kolaydır. Bugün Almanyada 68 milyon vardır. Bu 68 milyon kişi, yemek, gi- yinmek, barınmak ve yaşamak iste- mektedirler. Dünyanın hiç bir mua- hedesi, bu hakikati değiştiremez.,, Bu arada, Bayan Titayna, Alman- yada yapılmakta olan nufus mnası sıyası meğe ve binnetice varacağını söylemiş ve B. Hitler buna cevaben demiştir ki; kendi ananelerine ve ekono- kısım milletleri, öteki aleyhine ol: İki nevi Dünyadaki milletler iki nevidir. Bir kazmı becerikli ve yüksek hasletlere sa - hib milletlerdir. Bir kısmının ise- böyle hatletleri yoktur. Bunlardan birinci kıs n ekseriyetle arazis Halbuki öteki kısmın elinde işlenmemiş geniş a- razi vardır. Avrupa devletleri birinci kıs- aa dahildirler. Şunu göz önünde tutma- Jıyız ki bu bakımdan Avrupa - devletleri aralarında bazan kavgalar olmasına rağ- tek camin bir tek aile teşkil eder var Gazeteci bu sıradaz “demek, Alman. yanın daima artan. mufüsü — yüzünden müstemlckeye ihtiyacmnız var,, demiş ve B. Hitler buna şu cevabı vermiştir — Siz de aynı tarzda düşünmiyor. musunuz? Eğer diğer milletlerin vicda. nında muvazene ve adâlet fikrine yol ve- hal'ounabilir. Beni şimdi en ziyade meş- gul eden şey, dünyanın şu aşkğıdaki Komünizm ve B. Hitler B. Hitler, komünizm meselesi hak- kınad şunları söylemiştir: “ — Japonya'ya bakınız. Büsbütün başka iş şeraiti altında bütün dünya pi - yasasını dolduran mallar vücude getiril mektedir. Sovyet Rusyada da bir. gün vasiyet böyle olacaktır. Dize- " Yurd, sıtmadan kurtuluyor . İki büyük bataklık daha kurutuldu Eskişehir - ma savaşı bölge- taklığını / kurut- metre genişlikte açılan 5,500 met- ve uzunluğunda Kumarcı ki nalının zamanl bazı — yerlerini bozulduğu. ve e- velce kurutulan Kurtini bataklı- izde. — rar meydana İmüştür. Bu kanal 1,8 've 12 metre genişlik- ile burada bulunan 1,200,000 metre murabbar büyüklüğündeki Akçınar rak kazısı yapılmıştır. bataklığı kurutulmuştur. Petrol ambargosuna doğru Balkan Antantı ve Küçük Anlaşma Zecri tedbirler etrafında neler düşünüyorlar? Cenvre, 25 (A.A.) — Zeeri tedbi lerin tatbikini kontrola memur komi- tenin mütehassısları, bu ayın 29 unda İsveç deleçesi B. Vestman'ın başkan- ında toplanacaklardır. Havas ajan- birinin öğrendiğine göre kü- gük itilâf ile Balkan itilâfı devletle delegeleri, son günlerde, milletler ce- miyeti koridorlarında cemiyet muka- velenamesinin on altıncı maddesinin tatbikinde yavaşlık gösterilmemesi gerekeceği düşüncesinde bulunmuş- lardır. Bu devletler delegeleri, komi-: tenin İtalya ile milletler cemiyeti âza- #sından olan bazı memleketler arasın daki ticari mübadelelerin artması de uğraşması hususunda - ssrarda bulunmuşlardır. Küçük anlaşma Balkan anlaşması devletleri, İtalya- nın ismi geçen on altıncı maddeyi tef- sir eden notasını ir. Bu devletler zırda bu notaya cevab - vermeğe lü- züm olmadığı mütalenamı serdetmiş- derdir. dirilme Si meselesi ile uğraşmaya memur tehassısların 3 şubat tarihinde lanmaları icab etmektedir. mütehassısların şubat ayının rından evel bir takım bu tarihlere doğru toplantıya lacak veya çağırılmıyacaktır. eğer komünizm Almanya'da muvaffak ol- saydı. Bu neticeleri hesaba sığımaz fe malık'ar doğuracaktı. Avusturyaya gelince skRA eç a ee aĞ DA Fetmiştir hi öne Haa ERla aö İFDE eli KA ZZ grai BeneE GA N EESL AM Tet Ka ÖR B aran el B '— Burada istedikleri gibi seyahat | desinde yazılı memuriyetlerde ve gözleriyle görebilir ki Al - | recekleri namzedlikler hakkında hü- *ükün ve nizam içinde çalışmak- | kümet, Kamutaydan bir tefsir tale: tadır. Aynıt zamanda hizim sülh arcı - — binde bulunmuştur. Yazan: Anatol FRANS Türkçeye çeviren: Nasuhi BAYDAR Sonsuz bir gürültü salonu dolduruyordu. Orkestranın önünde, üçüncü sırada, her zamanki yerinde duran general Larivyer, general dö La Briş'le konuşuyordu. — Yakında, ihtiyar dostum, tıpkı senin gibi yapacağım. Turen'e çekilip bahçevanlık eğim. O, hayatın yakın köşesinde boşluğun gö- Tefrika: 96 Çırmızı Zanbak ayakta, dö La Biş içini çekerek: Koltuğun; zattı: gülerdi. Her hissini gizlemekle geçmiş uzun hayatından artık bıktığı için, şimdi, birden- bire düşüncesini anlatmak sevdasına düştü: — Görüyorsun ya, La Biş'im, bizi bunlar, pahalıya malolan ve hiç bir değeri bulunmu- yan sivil ordulariyle nasıl sıkıyorlar! küçük ordular en iyi ordulardır. Bu, bu işten anlı- yan Napolyon'un düşüncesi idi. Heyecanlanan, gözleri yaşaran general — Doğru, çok doğru, dedi. dönmekte olan Montessili önlerinden geçiyordu. Larivyer ona elini - Bu sırada, fuayyede, koridorlarda, salon- da yeni nazırların adları, gevşek - bir kayı sızlık arasında, ağızdan ağıza dolaşıyordu: Başvekillik ve dahiliye nazırlığı Bertiye d'Eyzel; adliye ve dinler, Luvayye; maliye Marten Bellem. Henüz tayin edilmemiş olan ticaret, harbiye ve bahriye nazırları dışında, bütün nazırlar biliniyordu Perde, Tanrı Baküs'ün meyhanesi üzeri- ne açılmıştı. Talebeler ikinci koroyu - sö) yorlardı ki Madam Marten, saçları başının üzerine toplanmış, beyaz elbisesi kanad şek- linde kollarla süslenmiş ve korsajın, sol me- meye rastlayan kısmına yakuttan, pırıl pırıl da övüyor: sizin en müzikal kadın olduğunu- zu söyliyor. Fakat, darling, bahçedeki sarı salkımlar sizi unutmamışken o sizi nasıl nutabilir? Onların çiçekleri dökülmüş dalla- rı sizin yokluğunuzla inliyorlar. Oh! darling onlar da sizi hep esefle anıyorlar. Terez cevab verdi: — Onlara deyiniz ki ben - Floransa'dan yaşamasını istediğim bir hatıra getirdim. —— Locanın dip tarafında, Mösyö Marten - Bellem, fikirlerini Jozef Springer ile Düvike- ye şöyle izah ediyordu: “Fransa'nın imzası dünyanı en değerli imzasıdır.” Sonra şöyle diyordu: “Yapılacak şey, yeni vergilerle de- ze çarptığı kederli bir saatin müdahenede bul idi. Garen'e unmuş ve Garen de onu çok z bularak, harbiye nazırlığma miyop alperest bir topçu generalini seçmişti. Hiç olmazsa şimdi Larivyer, Garen'in dost. ları Bertiye d'Eyzel ve Marten - Bellem ta- rafından ihanet görüp bir tarafa bırakılmış olmasının zevkini tadıyordu. Küçük gözleri- nin bütün kırışıklariyle buna gülüyordu. Göz lerinin kenarındaki kazayağı çizgiler, bu ha- ' larla karşılıyordu. O profilden — Diyorlar ki Montessüi, Garen'i vaffakıyetsizliğe uğratmışsınız. Tebrik ede- rim. Montessili hiç bir siyasi harekette bulun mamış olduğunda ısrar etti. O ne mebus, ne senatör, hattâ ne de Ovaz'da umumi cemi- yet azasındandı. Ve salona göz gezdirerek: — Bakınız, Larivyer, şu sağdaki alt kat locada pek güzel, esmer, saçları yanaklarına doğru inmiş, bir esmer kadın var, Ve sakin, kudretin rezlitelerini tadarak yerine otur”— ğil büdce fazlalariyle imha etmektir.” Ve öylece maliye işlerinde ihtiyatkârlığa mey- parlıyan büyük bir zanbak yerleştiril larak göründü. Mis Bel, arkasında yeşil kadifeden Kıra- liçe An biçimindeki elbisesi ile onun yanma oturdu. Prens Özebyo Albertinelli della Spi- na ile nişanlandıktan sonra çeyiz takrmını 1smarlamak üzere Paris'e gelmişti. Kermesin hareketleri sında — Darling, dedi, siz Fioransa'da hatırı- Tuzı değerine inanarak saklıyan bir dost bı- raktınız: profesör Arrigi. Sizi en güzel tarz- ei iş > Mis Bel devam ediyordu: z — Oh? darling, Fiezole'deki sarı salkım- lara diyeceğim ki siz de onları esefle anıyor- sunuz ve yakında gidip tepecikleri üzerinde onları gene göreceksiniz. Fakat ben de size soruyorum: Paris'te Mösyö Döşartr'ı gör yor musunuz? Ben onu cok görmek isterii Oht darling, Mösyö Düşartr'ın ruhulgij ve zariflikle deludur 5 € gürültüleri ara-