ON YEDİNCİ YIL. NO: 5207 Adımız, andımızdır 25 S0 VA , NKÂNUN 1936 CUMARTESİ Son haberlerimiz üçün- LUS cü szı_vfamızdadır. Heryerde 5 kur-> Fransada kabine buhranı bitti B. Saro kabineyi kurdu ——— Yeni kabine yarın ilk toplantısını yapa(-ak. perşemheye de sena ve parlıımento huzuruna çıkacak Yeni fransız başbakanı B. Alber Sarc | - Paris, 24 (A.A.) — B. Saro, Elize - den çıkarken, kabinenin kati şeklini şu surette bildirmiştir: Başbakan ve İç Bakanı : Saro, Devles Bakanı — : Pol Bonkur, Başbetke FRANSIZ BUHRANI, Laval, hiç şüphesiz, vazifesini yapmıştır: Bugün bir hükümet buhranı varsa, Laval iş başına gel- diği zaman, Fransa, bir rejim buh- ranına doğru sürüklenmekte idi. Silâhlı parti gençliklerinin, bir za- manlar Almanyada olduğu gibi, sokaklarda nasıl çarpıştığını bili- yoruz. Zaman oldu ki ihtilâl ha- vası, Burbon sarayının dış merdi- ven basamaklarına kadar yanaştı. Memleketi anarşiden kurtarmak, fakat demokrasiyi de korumak lâ- zımdı. Tek yol, arkasında dikta- torya tehlikesi olmayan otoriteli bir hükümet kurabilmekti. Laval, meclisin kendine emniyet ettiği büyük salâhiyetleri iyi kullanmış- tır. Partilerin silâhlı kuvvetleri da- gıtılmıştir. Finans ve ekonomi sarsıntılarını önliyecek tedbirler, vaktinde ve yerinde alınmıştır. İskandal dedikoduları durmuştur. Parlamento, halk ağzından kur- tulmuştur. Bunların ehemiyetsiz şeyler olmadığını düşünmek lâzım gelir. Fakat, bilhassa italyan hâdise- sindenberi Fransada, içten içe, buhran nöbetleri başladı. Lavalin Cenevre politikasının düşmanı, yalnız sol partiler değil- di. Radikal sosyalistler de ikiye ayrıldılar, hattâ merkez cumuri- yetçilerin grup reisi şiddetli ten kidlerde bulundu. Eski başbakan Tardiyö, bu gruptan çekildi; gene | eski başbakan Heryo, radikal sos- yalist partisinin reisliğini bıraktı. Daladye reis seçildiği şu son gün- lerdeki münakaşaları da unutma.- mak lâzım gelir. Nihayet radikal sosyalistler bakan arkadaşlarını kabineden çekilmek için zorladı- lar. bakanların komitesi Heryo ile radikal çekilmesini istiyen icra kararında deniliyor ki: - “... (İcra komitesi) başvekilin fikirlerile *metodlarının, Vagram kongresin- de tarif edilmis olan doktrine mut- lak surette - ve bâhusus dış barışı Milletler cemiyeti paktına dayanı- (Sonu 5. inci sayfada) Tüze Bakanı : Delbos, Dış Bakanı : Flanden Finans Bakanı : Marsel Renye Sü Bakanı : General Jorj, Deniz Bakanı : Pietri, Hava Bakanı : Marsel Deat, Kültür Bakanı : Gernü, Tecim Bakanı : Jorj Bonne, Bayındırlık Bakanı: Şotan, Tarım Bakanı : Telye, P.T.T. Bakanı : Mandel, Müstemleke Bakanı: Jak Stern, İş Bakanı : Prosar, Sağlık Bakanı : Nikol, Deniz tecimi Bakanı: Şapdölen, Tekaüd Bakanı — : Rönebres. Paris, 24 (A.A.) — B. Mandel ye- ni kabinede P.T.T. den başka Alsas (Sonu 5. inci sayfada) DiŞ MEMLEKETLER VE İNKILÂABIMIZ Pariste Türkiye hakkında bir konferans Paris, 24 (A.A) — Anadolu A- jansının hususi muhabirinden: B. Hanri Laport dün akşam“ Ye- ni Türkiye” üzerine çok ehemiyetli bir konferans verdi. Bu konferansın- da. inkılâbımızı tahlil eden hatib, de- hasını Vaşington'la ve Şarlmany'la ölçtüğü Atatürk'ten hayranlıkla bah- setti. Türkiye Cumuriyetinin sıyasa- da, finansta ve ekonomideki başarı- larını takdirle anlattı. Hatibten son- ra söz alan ve konferansa başkanlık eden büyük elçi B. Suad Savaş da bu tetkiklerin değerini anlattı ve söy- levinde türk - fransız dostluğunu belirtti. Eski bir fransız muharibi Gelibo- luda tanıdığı milletimizin asil ka- rakterini, eşsiz büyüklüğünü heye - canla anlattı. Konferans salonunu dolduran din leyiciler hatibleri hararetle alkışla- dılar. İkinci beş yıllık plân Toplanan heyet işini bitirdi - Bn, Reşide Bayar ve B. Celal Baya B r bir şölen verdiler ÇARŞR A ğ İkinci beş yıllık plânın ana çizgilerini çizen heyet toplantı halinde İkinci beş yıllık endüstri plânının esasları hakkında düşüncelerinden fay dalanılmak üzere, toplantıya çağrılan he yet, dün, saat onda, Ekonomi Bakanlı - B. Celâl Ba - yar'ın reisliğinde son toplantısını yap - ğında, Ekonomi Bakanı mıştır. Tâli komisyonlar, ikinci beş — yıl- lık plânda bulunacak noktalar üzexinde düşüncelerini bildirmişlerdir. Umumi he- yet, tetkiki lazım gelen mevzular üze - rinde, doğrudan doğruya, karar vermi - yerek, yalnız anahatları çizmiş ve bun - lar üzerinde raporlarını hazırlamak üze- re, raportörler seçmiştir. Seçilen bu ra- portörler, mart ortasına kadar vaporla rını hazırlayıp, Bakanlık makamına ve- bu verecek receklerdir. Bakanlık, raportörlerin raporları üzerinde son kararını ve icabedenleri yapacaktır. Ekonomi Ba- kanlığı, en son, hazirana kadar ikinci beş yıllık endüstri plânımızı ilân etmiş bulu- nacaktır. (Sonu 3. üncü sayfada ) F »ıkra Eskiden bizde bir Reisüşşuara vardı; İngiltere'de şiir büyükle- rinden birine imparatorluk şairi dendiğini biliyoruz. Fakat Japon- ya sarayında bir Şiir Bakanlığı ol- duğunu bilmem siz de benim gibi yeni mi işitiyorsunuz? Kuni Matsuo'nun japon edebiya- tı hakkındaki eserinde söylediğine göre en eski zamanlardan şimdi- ye kadar, imparatorluk sarayında bir Şiir Bakanlığı vardır. Şiir yaz- mak veya şiir çağırmak melekesi, japonlar arasında pek yaygındır. Yalnız malümatlılar değil, şöyle böyle adamlar arasında dahi bunu yapamıyan kimse yoktur. -Bizde sanat ve edebiyat terbiye- sinin gittikçe zayıflıyarak, gör- düklerini ve duyduklarını gelişi güzel yazmanın, hattâ eser oku- manın bile bir ihtısas Bayıl- dığı, hele $ a i r dendiği vakit, işe yaramazlıktan başıboşluğa kadar bin türlü kusurlardan yoğrulma bir tip hatıra geldiği zamanlarda bu sözü garibsiyecekler bulunabi- lir. Bilmem niçin dilimizde ha - yal ,belki his gitgide biri yalan' a biri sinir bozuk- luğu'na yakın kelimeler olmuş- tur. Halbuki insan zekâsını yeşer- ten nem, hayal ve histen gelir; ku- raklıkta yalnız ot değil, akıl da bitmez. Hayali kuvvetli olmıyan, büyük adam yoktur. Bu sözlerle, şüphesiz yalnız, “—Edebiyatmı?” diyedu- dak bükenlere yeni bir şey söylivo- “ Şiir Bakanlığı ,, ruz. Bir gün, iki dostum ve ben, bir fransız kimya profesörü ile yemek yiyorduk. Adamcağız, sof- rada, uzun uzun Vagner'in musi- kisinin hususiyetlerinden bahsetti. — Kendi kendime, gazetelerimizde —— musiki tenkidlerine ne kadar az rastgeldiğimi hatırladım. Bu bir mütehassıs değildi: Bildiği sey, bir kültür adamının bilmesi gerektiği kadardı. Acaba, gezdiği ve gördü- gü şeyleri, bizim hemen muhar- rir veya hatib sıfatlarını %yapışlırabileceğimı'z kadar iyi yn—; “zamıyan ve anlatamıyan bir frenk “tasarlıyabilir misiniz? Yazabilmek ve anlatabilmek, bir sanat sahibi olmak değil, sa- — dece düşünebilmek demektir: İm- di cümleyi tersine de okuyunuz! Düşünüpte anlat k ancak hoca Nasreddin'in zıddını da ha- tırlatabilir. Biz okuma buhranından değil, okuma zevki yoksulluğundan şi- kâyet etmeliyiz. Çünkü, kafa ku- ruluşumuzun temelinde edebiyat terbiyesi yoktur. Kitab bize ciga- ra keyfi verebilseydi, tütün masra- fımızın onda biri ile her yıl bin- lerce eser neşredilmesine sebeb o0- lurduk. : Bütün mekteblerde, bütü sözüne dikkat ediniz, mühe hepsinde, iyi yazma ve iyi ko maile anlatmağı öğre başlıca vazifelerimizden olı JİV. ** Arşitekt- Mimar — (Arkh, archos, itec mimar )» sözlerinin etimoloji, morfoloji, fonetik ve semantik bakımından analizi Architecte Kelimenin orijini olmak üzere grekçe olduğu söylenen (1), (ark- hitectön) gösteriliyor. — Kelime kompozedir: Arkh - itectön. Nouveau Petit Larousse ta keli- (1| Larousse du XX. &me siğcle. BALKAN PAKTI EKONOMİ KOÖNSEYİ İŞİNİ BİTİRDİ Bir tebliğ çıkarıldı Bükreş, 24 (A.A.) — İşlerini biti- ren Balkan ekonomik konseyi aşağı- daki tebliği neşretmiştir: Müstakbel iş birliği prensiplerinin tasrihine tahsis olunan Atina ve An- kara toplantılarından sonra, bunların filiyata konmasına Bükreşte başlan- mıştır. Konsey üç komisyon kurmuştur: (Sonu 5. inci savfada) İTALYAN - HABEŞ HARBI Simalde kanlı bir harb basladı Cenubta Ras Nasibu general Graziani'ye karşı taarruza ; taarruza Yakında cenup cephesinde geçecet olan Ras Nasibt Le eaT geçtiı, Londra, 24 (A.A.) — Royter a- jJansı bildiriyor: Şimal cephesinde gerek itlyanlar gerek habeşler kendi hesaplarına bü- yük bir zafer kazandıklarını ve düş- mandan binlerce kişi öldürdüklerini iddia ediyorlar, * Cenup cephesinde habeş kaynak larından alınan haberlerde Ras Na- şibu'nun general Graziani'ye karşı ta arruza geçtiği bildirilmektedir. Royter'in Adisababa'daki birininb bir telgrafına göre, geçen pa muha - zar günü şimal cephesinde italyan ta arruzuyla başlıyan büyük muharebe Habeşler i kırdıktan son hala devam etmektedir. talyanlarnı taarruzunu ra mukabil taarruza geçerek ehem- miyetli bir kaç stratejik noktayı ele geçirmişlerdir. Muharebe Makalle ci- varında bütün şiddetiyle devam et- (Somu 5. incı sayfada) tön. tekt ön. iğmar, : me şu suürtele ikiye ayrılıyor: “Archos * tektön”. Bi Arkh -- itectön — maitre -ıâ' constructeur. g: Archos 4 tektön — chef | ouv:- rier (2). Ş Kelimeleri Türk imlâsiyle yaza- — rak etimolojik şekillerini - altalta gösterelim: e: L Arkh, Archos i (1):(2) ” (3) 65 I, — Arkh- sağ -h ar -t âk 4 ol II. — Archos : ağ * ar 4 ak * os İki kelimede ayrı ayrı görünen son harflerdir. Halbuki (8, y, g. k, h), Türk lehçelerinde (s, z, ş$...) ye tahavvül eder. Onun için rol itibariyle burada (h — s) tir. — — (1) Ağ: Kendinden sonra gelen söz unsurunun vokali ile kaynaşa- rak düşmüş olan köktür. Manası burada “büyüklük, yükseklik, kud- — ret” demektir. Bi — Sayfayı çeviriniz — —— (2| Litr& lügatinde kelimenin etimolojisi — şöyle gösteriliyor: arho — kumanda etmek (arhont kelimesine bakınız) | tekton — genel olarak işçi ve özel olarak doğramacı: “architecte” kelimesi de doğramacılar ustası manasına- dır. “Dictionnaire etymologigue de la langue française” de kelimenin fransızcaya 1510 tarihinde girdiği, — lâtince architectus, architegti cus, architectura'da *Üaı:. n'da 'i grekçe :ırkhi_te.(:' ) geldiği ve tectön'ün tahta üzerinde çalışat < ilüele demek olduğu yazılıdır. e