- a bağ- / Aanacak, dünyanın en büyük asma | köprüsü Türkiyede olacak, Ata- türk devrinin şerefini tamamlıya “sah, ortasına Marmaradan, Kara- denizden gelen vapurların görebi- “İecekleri büyük, muazzam bir hey | kel konacak, İstanbul heykeli, — Wevyork heykelinden daha büyük lacak!.. ilh.. ilh.. diye işin edebi- — yatinı yaptılar. Sonra; " — © Nakil vasıtaları ücretlerine bir kuruş zammedilmekle, köprünün iradı karşılık konmakla, köprü — nünzahmetsizce yapılabileceğine larları inandırmak istediler | — Üzerine çeli lli gercce: Gibi kısa, sert Fakat, efradını gami, ağyarını mani kestirme bir verdiler, Ve günlerce — mı , mühendisli şehirciler, ler, köprünün nerede; bo- hisarlar arasında mı, yoksa la Sarayburnu - Üsküdar a- mı kurulmasının daha e- ik, daha güzel olocağını Ve denizaşırı kıtaları, azak memleketleri köp- lan bu vasıtalarla biribi- b inanıyorlar. ny verdiği yerlerde de i, demiyecek de Sirke- Diyemiyor, kızararak, kleri, yirmilikleri - teker te- rak, cebinden zorla çıkar Ja nasıl dağıldeğına akıl ? İngiliz gelirinden her çiliz vatandaşının hissesine ne p, türk gelirinden her türk hissesine ne kadar hesabladın mı? - Buhran! buhran - şu veya bu değil senin kafanda, tam içinde! ük asma köprü İstanbulan B E a İstanbul limanının vasıtasız- İstanbuldaki nakil vasıtaları- ideiliği... Istanbulda yata sak bir ötelin, yiyecek bir lokanta- Bulunmaması?.. İstanbul - so bakımsızlığı, darlığı, â?7... Bütün bunlar İstanbul 'vn nesini yapacaklardır? İstanbul sokaklarında daha ge geçiş bile tanzim edilmemiştir. Yirmi milyona köprü! H harcansa, nereye, niçin ve sma köprüsü belki birkaç Omisli — arttırılabilir. Yirmi milyonla İstanbul limanı Y tanzim edilebilir. İstanbulda bir. kaç yüz seyyahı ağırlıyacak otel- ler yapılabilir. Sokaklar temizle- nebi edile- otelleriyle, eğlence yerleriy le Florya tamamlanabilir. v. — Galata kulesinin tepesine, muazzam, Marmara - ve Karade nizden görülebilecek büyük bir heykel konabilir! Fikir daha mı az orijinal? Gala- ta kulesi biri türklerden önce, öte ki osmanlılar zamanında olmak üzere üç devir yaşadı. Kulenin bı günkü şekli, osmanlı devrinin taşır. İ biz ona, bugünkü dev- | rin damgasını vurmıyalım? Üzeri- 'ne, en tepesine yalnız Marmara, Karadeniz yolcularının değil, bü- insanlık tarihinin hürmet- le seyredeceği en büyük - insanın heykelini koymuyalım? | ir, eski eserler tamir İstanbulun asma köprü hikâye- si, bin bir gece masallarının varmış bir yokmuşuna - benziyor, ri dökülerek yapılmış hesabları görüyorda gene bu teşebbüsü cid- di telakki edemiyor ve işin fante zisinde 'de otomobiline binecek, kim bi min, otomobilinden — Kall ineceği karışık hayalinden kendini kartarır kurtarmaz, hemen - ken— dine, içine, Atatürk Türkiyesine dönüyor ve bu Türkiyenin inşa yede sıyasal, ekonomi birliği tamamlamak, tek bir millet, bi Teyan bir milli ekonomi yaratmak için hududların biribirine, bütün memleketin denizlere, Ana - mer- keze, iç ve dış pazarlara bağlan: ması sıyasası demektir.. ilh.. ilh..” Atatürk'ü İstanbul'da bir aszma ile beynelmilel tarihe kendi damga- sını, Türkiye eseriyle, bizzat düşü- nerek ciddileşmelidirler. Neşet Halil ATAY BkUS Vapurculuk | şirketiy Deniz yollari arasındaki | mukavele imzalandı — | İstanbul, 25 (Telefonla) — Va purculuk şirketi ile devlet deniz yol- İarı arasındaki satış mükavelename- *i bugün imzalanmıştır. Milli emlâke ait binalar elerle ida- re edilen dairelere tahsir edilen mil- Husasi ve mülhak Finans bakanlı; yerlere tamim etmişt Milli emlâk taksitleri Müzayede ve taksitle satılan em- düki milliye mallarının vaktinde ö liliklere bildirmiştir. Deniz yollarının yeni de bazı maddelerini ürmek üzere Ekonomi bakanlığın. ca hazırlanan ve Devlet şürasınca gö- rülen nizamnamenin meriyete konul- kurulunca kabul edil İki sene sınıfta kalan üniversiteliler İstanbul üniversitesine devam sene aynı snifta kalaf / genç- tetkik edilmiştir - ve üniyersite tali- matnamesine uygun olmayan bu mü- yacaatın kabul edilmemesine karar verilmiştir. Keyfiyet müracant sahib- Terine bildirilmiştir. |salonunda mebuslar tem | vaesi ve Şürayı devler 26 SON 126 PAZI' İÇ HABERLER HALKEVİNDEKİ DÜNKÜ KONFERANS B. Yusuf Ziya Özer, tekâmül ta Hukuk ilmini yayma / kurumunun | 8 inci konferansı Eskişehir mebusu ve Ankara hukuk fakültesi profesörü B. Yusuf Ziya tarafından dün halkevi mahke iyeleri, hâkim- ler ve birçok avukat ve münevver bü yük bir kalabalık huzurunda verildi. Konferansın mevzuu ada dâtının tarihi tekâmülü idi. kem uzulü ile ve biç bir olmayarak âdet ve tenmüllerle kurul- duğunü söyledi. Hakem urulünün « Ekonomi Bakanlığında gazeteciler köşesi Ekonomi — Bakar ler için gösterdiği kolaylığı her vesile ile yazıyoruz. Bundan bir müddet ön ce bakanlık binasında, gazeteciler için, bir yer ayrılacağını okuyucularımıza haber vermiştik. Bu yerin hazırlı; tamamlanmış ve dündenberi gazete- terkedilemiştir. Gazete- beri gazetelerine ulaştırmak için her türlü kolaylıktan istifade edebiliyor- lar. Tarife tatbikatındaki anlaşmazlık ümrük tarife kanununun otu - 4 maddesi mucibince tarife tat- | mek üzere 1936 senesi için İstanbul adalet teşkilâl nın rihini anlattı dardaki adâlet safhalarını izah etti. Bundan sonra Fransa - inkalâhı ile kurulan adliye teşkilâtlarının esanla ranı anlattı v kadı ederek şeriye “mahkemelerile edliye de di zamanlarda m geniş salâhiyetlerini izab mahkemelerinin beraber yürümele rindeki mahzurların tebarüz etir di. Ve şeriye mahkemelerinin me su retle ortadan . kaldırıldığın anlatt. Sayın profesör konferansının suir son bir darında adliye iklikler ve bu arada Sovyetlerle yaprlan ticaret anlaşması Dost Sövyet Rusya — ile aramiz mevcud ticaret anlaşmasının müddet bir sene daha uzatılmıştır. Büşbetle 'TEKAÜD KANUNLARI (Başı 1. inci sayfada) kümler bulunacaktır. Lokomotük lerde, vapurlarda ateş karşısında çalışanlar için hükümler ayrı ola- caktır. Ancak vasıfları bir. olan hizmetlerin haklarının da bir ol ması tabif olduğu kadar zaruridir. Bu idareler kadroları da ilerde devlet baremindeki ölçülere uy- ırsa, teknüd hakları baka kadar sürecek olan intik xl devresinin zaruri bir kaidesi ola- KEMAL ÜNAL kalacaktır. (Başı 1. inci sayfada) başka söz parçasiyle birleşmekte- ı... Farsçada yakın veya uzaj bir. (v. * n) unsuriş Ü lörleciri Yakıa için (i “amak için (a) vokali kullanılır. Arapça- da (hüve) ve (hiye), (hâzâ), (zâ- like) işaret sözleri, yalnız süje ve- ya objeye işaret bakımından ayrı- hırlar. Fransızcada (ce), (celui) işaret sözleri, (ceci: celâ), (celui- ciz celvi-lâ) kılıklarında yakın ve uzak göstermekle kalır. Halbuki Türk dilinde (bu) ol- dukça yakını, (şu) daha az yakı (0) gözden wrak kalmış — uza- ğ göstermekle beraber, her üçü hem süje, hem obje anlamını da iraeye yaradığından, sizde işaret sözleri, başka dillerden çok daha geniş bir varlık sahibi görü- nüyor. Not: 2. — (Bu, şu, 0) sözleri, sıfat gibi, başka bir adı göstermek işini görürlerse cemilenmezler. Fa- kat, zamir gibi, bir adın yerini tu- tarlar ve o adı taşıyan - süje veya obje de birden çok - olursa, o za- man “bunlar, şunlar, onlar” şekil- lerini alırlar. Not: 3. — Bu üç işaret sözün: den başka dilimizde “işte, işba” sözleri de işaret yerinde kullanı- hi Şimdi bu işaret sözlerini neş - Dil” teorisi esaslarına - göre analiz edelim: L BU “Ulus,,un Di il Yazıları (1) Uğ: Ana köütür. Burada “güneş” ten çıkan mefhumlardan “esas, sahip, Allah, efendi” an- lamlarına gelir. (2) Ub: Ana kökün anlamını tecessüm ve temessül ettiren süje- veya objeyi gösterir afikstir. (Uğ * ub — uğub — ub): “Esas, sahip, efendi, Allah” a lamlarını kendinde tecessüm ve tecelli ettiren bir süje veya obje anlamına gleir (3) Uğ: Yukarıki anlamı tayni ve ifade eden, ona ad veren ( 4 ) ekidir. (Uğ * ub 4 uğ — Uğubuğ): Ana kök, kendisini temsil eden ra- le kaynaşarak ve başta ki vokal ile en sondaki okunmaz (&) de düşerek, son fonetik ve morfolojik şeklini almıştır: BU. BU: “Esas, sahip, efendi, Al ah" anlamlarını kendinde tecel ettiren herhangi bir süje veya ol ieyi anlatmak üzere kullanılan sözdür. Not: 1. — Türk lehçelerinin he- men hepsinde “bu” sözü, aynı şe- kil ve manada olarak işaret yerin- de kullanılmaktadır. Eldeki en eski Türk yazıtları olan “Orhon” ve “Yenisey” kitabelerinde “bun- #ar, bunu, bunda, bunça” şekille- rinde kullanılmıştır. Kırgız lehçe- lerinde “b” yerine “m' getirilerek Kelimenin etimolojik şekli dür: çu () (2) 6) (Uğ 4 ab 4 ağ) “maning” (bunun), mını (bunu), munda (bunda) ” kelimeleri / var- dır. Kazan lehçesinde başına (uş) getirilerek “uşbu” şekli yapılmış hçesinde ise (0l) ile birleştirilerek “bu?” kalığını almış tır. Uygur, Teleüt, Altay, Lebed, Şor, Koybal, Kaç, Küerik ve Bara- ba lehçelerinde “b” yerine “p” ko- nularak “pu” ve “po” şekillerine girmiştir (2). Yakutçada — doğru- dan doğruya “bu” ise de cem'i “balar” şeklindedir (3). Türk leh- çelerinin çoğunda “bu” nun cem'i “bular” dır. Türkiyenin — mütekâ- mil söyleyişi bu cem'i “bunlar' şekline koymuştur. Not: 2. — Kelimenin ana kökiy le ilk afiksinin birleşmesinden çı kan (uğ 4 ub — uğub — ub) sö zünün Türk lehçelerinde - şu var yantlarını buluyoruz: 1.Um — alâmet, işaret remiz. 1l. Obay — orada, burada. H, Umaç — emel, gaye, hedef. IV. Buğan V.Budun alâmet, işaret. ahali, halk, kavim, millet, ümmet. 12) Radlott, Türk lehçeler lüga- ti denemesi, IV. 131 Pekarski, Yakut Dihi Lügati 1 Dedekorkut Kitabı; Rad- lot, L. “Teleüt ve Şor lehçe- leri”. Radiol, IV. “Çağatay Teh- gesi”. Süheyl ve Nevbahar;. Elid- zak -li - lisan- il - etrak; Kelile ve Dimne; Türk Di- Ti lügati; Büyük Türk lüga- ti “Osmanlı lehçesi”. Radlof, IV. “Çağatay leh- çesi"; Oğuz destanı. Radlot, IV. “Orhon ve Uy- gur lehçeleri"; Büyük Türk lügati “Uygur Lehçesi” ; İs- tanbudaki Uygurca Kuran ı l v. tercümesi; Divanü Li ât-Türk: Uygur endeksi. Bütün bu sözlerin baş atrafın daki '©b, - b” kökleri hep “bu” sözünün kök anlamiyle bir leşmektedir. Not: 3, — “Bu” / sözünde ana kökün “esas, sahip, Allah, efendi” anlamlarının tecellisi, insanlığım en ilkel inanışları ile ilgilidir. Bi- Tindiği gibi, ilke) devirlerde insan- Tar, hattâ kendi nefislerini bile ay- t bir varlık olarak düşünememiç. lerdir. O azmanların anlayışında bütün varlık “güneş” te tecelli » den bir tek ve ana varlıktan iba. retti. Güneş sayesinde görülebi len her objeye güneşi anlatmal için çıkardığı sesi ad diye kull nan bu ilkel devir insanları, her bangi bir süje veya objeyi de ge 'ne güneş anlamiyle - söylerler ve işaret ederlerdi. İşte - bumun içim dir ki herhangi bir şahıs veya şey”i sözlerde de hep güneş ve ondar çıkan “esas, sahip, Allah, efendi, Totem” anlamları vardır. Not: 4. — (Bu) sö edilen bir insan b" unsuruna süje, anlamı verilir. İşaret edilen bir nesne ise “ab” elemanı bir obje anlatır. Kelime 'nin manasında süje veya objenin ayrılmaması, “bu” sözü ile - ber ürlü abetre veya konkre şahis ve bileceğinden ya şeylerin anlatı dolayıdır. İLN.DİLMEN (“bw” işcret sözünün unelirini yenki sayımızde oluyamuz. )