SAYIFA 4 Edebiyat ve tarih iliada ve Odisenir aynakları Eski yunanlılardaki —ilk — edebi sanhsullerin, — epopelerin esası — eti- lerden alınma olduğunu bundan ön- ceki yazımızda söylemiştik. Bu iktı. baslar için tarihçiler - bize iki yol “ve iki zaman / göstermektedirler. Biri oldukça eski bir. devre aiddir “Milattan evel 1400 yıllarında Eti im- paratorluğu Eğedeki Ahiyava ( Akalarili) ülkesiyle pek sıkı müna: sebette bulunuyordu; — hattâ arada bir ittifak bile vardı. BuMikeen dev rinde bir çok çivi yazılı eserler Ege medeniyetine intikal etmiş olabilir. Bu husustaki kesin hükümler dökü. manlar ele geçtikten cektir. ü Asıl iktıbasın daha sonraki devir. lerde olduğuna — dair deliller - daha kuvvetlidir. Homerde — Uranus'un erkekliğinin elden gitmesine — dair işaret yoktur. — Bu hikâyeyi on- sonraki ç Hesiod anlatı. fazla du- ruyor (254-210 Theogonie) ve bu u ilk önce kendi anlattığından do- hayı da iftihar ediyor. Bu kısmın iyalnız Hesiod'da - bulunması onun zamanıma aid bir. hikâye olduğunu gösteriyor. Homer gibi Hesiod da Firikya kıralı Midas (M.E. 695 - ivi yazısı ye- kaim olmasından, müteessir - olmadı. Şen ilâhlarının mâbetleri - romalılar devrine kadar. varlığını — muhafaza etti. zamanında — Eti ana- melerinin ne kadar şiddetle devam ettiğini Midas'ın bir Eti kıralının un- vanımı taşıması da bize göstermek- Firikya hakimiyetinin kucağında Asuri, firikyalı ve yunanlı un: dan müteşekkil bir. kültür eserlerinde — şark us- “Kübünün belirmesi - dolayısiyle eski bu. devrine arkeoloğlar ULUS Yabancı gazetelerde okuduklarımîzîl Harbın lehine bir destan Büyük harbta alma Mutlak Harb' altınd Ludendorf tarafından müde faa edilmiş eserden parçaları aşa; MUTLAK HARBIN TARİFİ Harb bir millet muhafaza için harcadığı gayrettir. Bu yüzden, mevcudiyetini yüksek ” sıya: sasının hedefi, daha sulh zamanında, milleti bu hayat ve ölüm mücadelesi- 'ne, mücad V ateşinde cüce kalmıya- cak veya dauşınan tarafından mahve- dilmiyecek kadar sağlam temeller kurmak mücadelesine — hazırlamak olmalıdır. Harbın şekli değişmişti da şekli değişmiştir. Bunun içindir ki ın harba karşı tavrını değiştir- ğru olur. Clausewitz'in bütün yeleri sepete atmaktan başka yaramaz. Harb ve sıyasa an- İletin üstünlüğünü temine hiz- met etmelidir, hatb milletin yaşamak iradesinin en ulvi tezahürüdür. Onun sayasa harbın emrine veril- bin ideal şekli müdafaa mı, mu olduğunu, ve düşmanın gelme: müsaade ederek ancak onun kuvvet- deri fazla yıprandığı zaman taarruza veçmek askerlik sanatının en yüksek taktiği olup olmadığını münakaşa et- mek boştur. Bütün bunlar, * harb” n yahimlik ve bas rde mukavemet etmek, taarruz ede- 'nin bu mevzileri ele geçirmesinden da- ha kolayı olduğu iki ydişi kadar doğrudur. Böyle anlaşıl 'ca, hattâ bütün orduları biribiriyl karşılaştıran harblarda bile, müdafaa Fakat her şeye rağmen, taarruz, ticeyi şeklidir. ve motifleri istihfaf etmiyerek aynen aldılar. Bu izahlar bize gösteriyor ki, es- ki yunanlıların ilk devre aid dini ve edebi mahsulleri, destanlardaki mad- delerin iktibası kısmen Mikcen dev- rine çıkabilirse de, bir çokları daha sonraki devirlerde alınmıştır. Bu e- serlerdeki tarih tasvirleri - karekter 've mana bakımımdan şarkın ilâhlar / yunanın ." gark devri,, adını verirler. Gene bu C esnadadır ki ilk yunan şairleri Ho- mer ve Hesiod garbi Anadoluda — Horri destanlariyle - ve Etilerin ilâh masallariyle heyecanlandılar ve bu: “harı Grek istiline soktular; Kumarbi — destanındaki ayakları kanadlı ilâhlar “Von Treitschke, 17 inci asrın sonlarına doğru, İngilterenin, Prusyayı desiselerle al- datarak, kendine fayda temin ettiğine, gi ten bile lanet yağıyor” diye aynen kullandı otsiz “Albion” Bt sözleriyle ve -d0 1687 - 88 tarihlerinde Veliahd Friedrich hastalığı münasebetiyle San Remo'da ” aleyhi tarihile aynı mahiyettedir. Böylece İlyada ve Odisenin iç yüzü eyice - bilindikten - sonradır ki bu eserlerden tarih ve coğrafya bi bakımından edilecek istifadenin şek- Ki de az çok belli olur. H.S. Selen Numara: 8 deki gala güniyle takrirle di.” lemn) lerden bir prensin, ingiliz prensesi ile evli ol iyi hatırlıyamıyorum ; laki di Hakikatte ise bunda, idi. Zaten dinleyiciler de bileceği bir yer değildi. İKİNCİ WİLHELM “Umudsuzluk . içinde k- li çok berbad. Veliahd, idi. Liderler O'tarihlerde Hohenzollern (Hohentso- hatırasına Treitschke'nin hiddetle savurdu- ğu sövüp saymalar hâlâ kulağımdan çıkma- (Fridrih) in karısına karşı bir hücum gizli da anlamışlar ve var kuvvetle alkışlamışlar- dı. Bu ders salonu, bir ingilizin rahat otura- hastalığı dolayısiyle, burada, herkes bitkin ve ezilmiş bir haldedir. Hele liberallerin ha- nden biri olan Dr. bugünlerdesbana, kendilerine inen darheler- perekir. Harb edenlerden en 24 rakibinin kendisi de bu vasıtayı kullanacakır. Taarruz zihniyetinde, hâkimdir, ve bu hisüir ki iyi idare e- dilmiş bir kün bir düşmana karşı bile, münakaşa her fırsat verişin: #ütürmez bir üstünlük verir. DENİZALTI VE HAVA HARBİ Denizari Harvını, yani bi iüle harv bölgesme girdikseri zaman muharıb der rafından batırı arbı kalı mak için yapılmış olan — teşebbüsler, saf bir temenniden ibaret kai; Harb eden devletlerin sivil halkının tayyareler tarafından bomba: dilmemesini istemek için de kaziye faynıdır. Mutlak harb esnasında har ketlerden doğa; Caüyetinin muhafazası hususunda bir mülletin gayretleri denizaltı ve hava ının kaldı dava ve nazari ağı bar k lüzumlar, ve mev- harbli lileklerden çok baş ka türlü bir ehemiyete sabibtir. Esa ser. denizaltı gemileriyle tayyareler, HARB İLANINA LÜZUM YOK Bir harba, mutlaka harb ilan ede- vek başlanması lüzumuna / inanmak bir hatadır. Japonya 1844 de Çin'e, 'ye Çin ve rut gemilerine doğrudan doğruya taarruz etmek suretil dadı. Bunun lere karşı mücadelelerinde —aynı 4e- kilde hareket ettiler. Alman Başveki- di Bethman - Holweg'in Rusya Fransaya harb ilan ediş şekilleri hâlâ hatırlardadır. Bu ilanı harb metinle- ri düşman propagandasına, düşmanın maneviyatını yükseltmiş ve bizimkini zayıflatmıştır. Umumiyetle, tecâvüz harbını anlamazlar meşru müdafaa harbına hak verirler. Halbuki, bir ilanı harbta, tecavüz ar- zusu kolayca farkedilir. 1914 de, ger- çekten garbta bir taarruz yapıldı ve 'alman milleti bizim bir tecavüz dı ve bu hal, onda mevcudiyeti için mücadele etmek hissini yıktı. Alman olan har- bin, ezilmek istemezsek ancak taar. Tamamıştı ve bunu anlıyacak tarzda bir terbiye de almamıştı. Hallkın ön-*| ceden hazırlanması o kadar lüzumlu- dur ki bütün millet, her ferdiyle har- ÇEMBERLEYNİN HATIRALARI Türkçeye çeviren: Hikmet TUNA lerine tekrar başla- hangi bahtı kara jlduğunu şimdi pek in, zavallı Lady'nin. helm'in veliahdı veliahd Friedrich — YtEn diyordu. kendisini bu tarz- acı istihzası! ve BİSMARCK Veliahd'in hastalığı, istikabeli de gölge- lendirdi. 18 sonteşrin tarihiyle İngiltere'ye gönderdiğim mektubta şunları yazıyordum: yatan Veliahdin onların son umudu. Bamberger, ve imparator meğe bastadı den, bir bu darbenin eksik aklmış olduğunu kaydederek, şimdi de başka bir şey düşünmiyen ve hususiyle, mah- muzlarını haketmek hırsı peşinde koşan, ko- yu muhafazakâr bir subay olan prens Wil- ranmak mecburiyetinde Doktor Bamberger uzun ömür versin, diye dua etmek zorunda- Partisi, Başvekil tarafından ayaklar ah tına alınmış olan'bir adamın bunu söyleme- si, çok şaşılacak bir şeydir. Mukadderatın ne Fakat o, Bismarek'ın, başka hiç kimse- nin cesaret edemiyeceği helm'i ele alabileceğini hissediyor..” 1888 şubatı sonunda Berlin'den ayrıldım. 9 martta da ihtiyar imparator öldü. Onun ar- kasından imparator dünyaya gözlerini kapa- dı. Üzerinden iki yıl geçmemişti ki dümenci Bismarek'ın pabuçları dama atıldı inci bir manii kalmıyan tehlikeli saltanatımı sür- Genel Kurmayını idare etmiş olan meshur — general — Ludendorf da yazdığı bir eserle büyük bir hâdise yaralmıştır. Bu eserde olan tez hakkında bir fikir vermek için bu eninde sonunda buna - baş vürulmak | ba, ancak kendi mevcudiyeti mevzu- bahs olduğuna inandığı zaman iştirak eder. SEFERBERLİK Harb kararından hemen sonra, ha va ordusu, süvari fırkaları ve bazı u kıtaları, hafif deniz kuvvetleri bulunmak ve makliye kıtaları hazır gerektir. ordunun diğer unsurlarının seferberliği de süratle takib edilmeli- lir. Ka diğer . nevileri, hava ve deniz Ordularının geri kalar inci günü harekete hazır halde olmalıdır. Üçüncüden - beşinci güne kadar sulh zamanında mevcud bütün kıtalar, kuvvetlendirilmiş ola- rak, hazırlıklarını bitirmiş bulunma- ordusunu kısımları, hdırlar. İhtiyatlar için daha birkaç günlük mühlet ver “er- Aynı zamanda irlar” teşkil eç Bu mühletleri, mazinin tecrübele- rine istinaden tayin ediyorum. Aske- Fi teşekküller sulh zamanında ne ka- der hazır fükleri © mshette hizli olur. — Fr. hazardaki ordusunu çok kısa bi manda seferber hale koyabilir. HARB PLANI Orduların esas klı bulunurlarsa, seferber- teşekkülüne her zaman uygun gelecek şu basit kaide- den başka reçete yoktur: hiç Dünyanın ir ordusu, kati neticeyi almaya * ettiği noktada hiç bir zaman kâfi derecede kuvvetli olamıyacaktır. Harb noktalarında teraziye ancak pek lüzumlu kuvvetler atılmalıdır. hasının diş merbametsizce bi üe kadar kullı meydanda olan bazı imkânlara k gözlerini kapamak için insanda yük bir ruh kuvveti olmalıdır. Seferberlik talimatının bunun dar şmamasına dikkat etme- sahasında kı- taların toplanma şekilleriyle müstak- bel hareketleri önceden tahmin et- mek doğrudur. Fakat hiç bir zaman, hususundaki plân- bü. alite, plânların aynen tatt 'yade düşmanın zâflarından faydala ferberlik plânındaki vaziyete uygun olarak hareket etmesi her zaman bek- lenemez. nih) asker oyunlarından karşısında tedbirli dav- ylduklarını söyledi. Allah Bismarck'a 'ten Çemberleyn), yenist partisinin Bu görüşme, dünya harbından önceki yıllar için- de çok nazik bir devreye münasebetler bazı bakımlardan, bugünün dünya hi de yakından 20 SONKANUN 1936 PAZARTESİ ORDU ŞEFLERİ En büyük askeri şef, zekâs desi ve yüreğiyle, milletinin mevzubahs olan mutlak edecek olan adamdır. Hiç kimse, üzerine aldığı büyük mesuliyetin yü- künden kurtaramaz. Mutlak - harbi idare edecek olan bütün varlığı rbi idare illetin ha- yatına hâkim olmalıdır. Hayatm her sahasında, karar ve- recek olan en yüksek şefin iradesidir. Harekât; hakiki bir ordu şefi olup olmadığını ancak harb gösterebilir. Şu veya bu sebeble, şefin, kâfi bir Gtoriteye sahib olmadığı veya - fazla genc olduğu vesilesiyle ikinci — veya üçüncü derecede bir mevkie sahib ol- Hakiki ordu şefleri bir milletin ha- yatında madirdir. Sulh zamanındaki idare edecek olan adamın şefin harba da uyup uymu cak harb gösterebilir. Millet böyle bir şefe, ancak mukadderatını tamamen onun eline vermek süretiyle lâyık o- lur. O zaman şef ve millet biribirleri- ni tamamlarlar; aksi halde, şef hiç Sezarca ir çılgınlık veya bir rejimin çılgınlığı Ludendorf'un bu eseri münasebe- tiyle tanınmış Sovyet yazarı B. Karl Radek İzvestiyd/ gazetesinde şunları yazıyor: Alman subayları arasında pek çok onur bulmuş olan Lüdendorf'un Buyük harbta, alman ordul. hakıkatte başkumandanlığını etmiş o- dan, ve bugün Almanyanın iktidar mevksndeki partisiyle arasındaki gö- vüş ihtitaflarına rağmen, harb bakan. j daha ölmeden hatırasına hey- idama karşı alman zetelerinin neden böyle bir tavur t kındıklarını, bu makaleyi okuduktan sonra, okurlar anlıyacaklardır. Ludendorf'un harbtan sonraki ha- yatı ve fikirleri ne kadar şahsi un- surlara sahib olsa da, bu kitab, yal 'nız yazarının tutulmuş olduğu bir de- aksettirmektedir. Alman hükümetinin, dorf gibi, bu kitabta yazarın şahsi fi- ifade etmiş olduğunu iddia edebileceği aşikârdır. Fakat alman den bir beyanatın hiç bir. kıymeti yoktur. (Yalsız komünist değil, sade- ce sulh dostu binlerce almanın top- lama kamplarında inleyişi ve tanın- astırablar bunun en iyi delilidir). ölçüsüz vahşilik propagandasının neş- rine izin verirken alman hükümeti, propagandanın on binlerce alman su- bayı üzerinde yapacağı tesiri peki müdriktir. General Lüdenderf'vn - çılgınlığı 1908 DE ALMAN BÜYÜK ELÇİSİ İLE BİR GÖRÜŞME (Bu tarihte Almanyanın Londra Büyük Elçisi bulunan Kont Wolft - Metternich (Volf - Meter- görüşen Sir Austen Chamberlain (Sir Os- parlamentosunda ni gelen şahsiyetlerinden idi. girmiş olan Alman - . Hattâ iseleriyle vi aydınlatmaktadı adardır.) - Mütercim - 1908 yılı mayısının son günlerinde Cam- bridge (Kembriç) de bulunuyordum. Hiç bek- lemediğim bir andz sinde Charles Waldstein (Çaris Valdştayn) ile, o tarihlerde Almanyanın Londra Büyük elçisi bulunan Kont Merternich'e rastgel- ingiliz sarayının bahçe- dim. Charles Valdstein, Cambridge üniver- de, prens Wil- tiyar Wilhelm de, artık hiç sitesi profesörü ve daha sonraları da Sir Charles Va ton diye tanınmıştır. Metternich, vikendi Waldstein'la birlik- " te geçiriyordu. Waldstein benden, ertesi gün öğle yemeğini birlikte yememizi rica etti. Karım da bana refakat ettiğinden, ilk önce kabul etmek istemedim. Fakat, beni bir kenara çekerek, bu daveti, benimle sükünet içinde görüşmek istiyen Alman Büyük Elçi- sinin ısrarı üzerine yaptığını söyleyince, ben de bunun üzerine peki dedim. (Sonu var)