SAYIFA « süşler. Beyaz perdenin sanatkârdan aradığı meziyet â yıldır sanat küdreti ve sinema üleminde birbi vaffakıyeti üzerinde birinci derece- de tesir yapan bir unsur haline gel miştir. Beyaz perdenin göz önüne rich, Greta Garbo ve bunlara Katı vin Hepbura'u ilâve ediniz, sonra da bunlarda muvaffakiyetlerini temin 'eden müşterek bir meziyet kahramanlarını memlekete telâşli bir acele gösteren — sinemac “ larımızın neden bazan böyle en de- #erli ve en fazla sükse yapmış eser- leri almakta geçiktiklerini yüzü de musiki bir âlem, bir Ve insan yüzü, yine insan ancak doğuştan alınan bir , harikulâde musiki sini dinletebilir. Dudaklardan fırlı n bir nağme, onu takip eden zarfında havada kaybolmuştur, yü- de ancak “ gevrilmiş ve daha fazla alâka uyaz dırmiş olan « Küçük kadın » memleketimizde görememiş olmamıza rağmen, bu defa - seyret- » nde göster- Sinema perdesi, insandaki bu iki sanat ve güzellik hazine lerini bir beyaz şerid üzerine tesbit ederek kaybolmaktan / kurtarmakla insanlığa büyük bir hizmette bulun- muştur. Tiyatro aradıkları ana vasıfta birbirlerinden ayrılıyorlar, bu farklarını daha iyi isbette birbirinden sanat kolu hali de müvaffakiyetle - çalışacaklardır. Sinemanın muvaffak eserleri, makine- yarattığı bu yeni sanatın kendini n ifade- “dan ibaret olmadığını biz '€n beğenilen ve 'tam tersine, olgunluğu ve sinema, / sanatkârdan affakiyetiyle de, sinemanın, “üzerinde — görüneceklerden ar başlıca meziyet hakkındaki kanaat “mızı kuvvetlendiriyor. Bu meziyet ne çok güzel olmak, ayır, bunların hiç biri değil, yüksek bir mimik san- Catma sahib olmaktır. Fizyonominin aldığı ayrı ayrı bin “türlü ifadelerin sanatı olar öğretilmesi en az mümkür geldiğini bize anlatan vesikalardır. Yaşar NABİ hislerin yüze aksediş şekilleri- bütün teferrüatiyle anlatmak ha bitaraf devlete! talı endüstriyel — Helle, üç bin kile dinamit sevkedece ULUS 'Yabancı gazetelerde okuduklarımı Emperyalist bir sosyalizm La Repüblik gazetesinde Piyer Do- minik yazıyor Mevzuu bahsolanı italyan dir. - Yukarıdaki tâbir düstriyel » gazetesine rudür. Bizim en ciddi. sendikalir şeflerimizden biri bir italyan sendi kalist Jürne En- şefinden — şu izahları dinle Müsolini mi? O, harbtan önce olduğu gibi yani bir sos- yalist. Hattâ Marksizm'le mücadele Ar kalmıştır; tik krallık aleyhdarı değildir kü krallığı burnundan tutup ardın Kilise aleyh- dan sürüklemektedir. darı dej yi, hiç ol mazsa hususi ga. yeleri hizmetinde - kullanmaktadır; hattâ kendine artık burjuva aleyh- darı bile dememektedir. Çünkü, ken disi bütün italyanların Duçe'si bulu- nürken bu yi kaçmazdı; fakat o bize sosyalist bir İtalya inşa etti ve kendisi ortadan kaybolduğu zaman bu sosyalist - İtalya, bize kalacaktır. < © gün, sosyalizm için hem de şuurlu bir şekilde cektir. scak - ve taze, Musolininin enternasyo- çalışmış olduğu fark edile- siniz, tabü La Repüblik'ten ta olduğunu takdir ettiği için façiz- me intibak etmiş ve Musoli Fi altına girmiş olan bu rüşünü kaydedelim. Esasen senedert beri / bitaraf müşahitler, italyanın gitgide devletçi bir kollek- tivizme doğru / gittiğini miyorlar mıydı ? Bilmiyor muyuz ki kapiti min siyasi kudreti İtalyada hemen sıfıra inmiştir; — endüstricile- rin faaliyeti orada pek sıkı bir kon- trola tâbidir, ekser hallerde — bu endüstriciler — kendi — fabrikaların- da bir nevi müdür gibi bir şey olmuş- lar ve hiç bir fayda temin etmeden vaziyetin bütün mahzurlarını kendi hesaplarına muhafaza etmişlerdir. B. Kerillis'in bu meseleden dehşete düşerek yirmi sene içtim bakımdan, İtalya ile Sovyetler Bir liği arasında bir fark kalmıyacağını söylediğini - görmüştük. — Muhafs kâr B. Kerillis bu süretle bizim sen- dikalist italyanımızın görüşile bi siyor. Ve başka bir şahadete de ih- tiyaç varsa - işle gazetesinin şu satırları Jürne Endüstriyel Geçen mayista, yabancı döviz- derif taksimini kontrol etmek üzere kurulmuş mürakabe heyeti, kambiyo enstitüsü servisleri, korpurasyonlar bakanlığında kambi ve yaka; böyle yo müdürlüğü, maden ithalâtı ofisi kambiyo ve mübadele dığında birleştirilecektir. İtalyan ticaretinin bundan umumi hey- eti böylece sıkı bir surette nizam- lanmış olacaktır. Roma aytarı, — habeş muhafazakâr deflasyon #unu temin ediyor. ve korpurasyonlar ünden — kendi- liüğinden bir iç enflasyonu elde ede- mediği için, B. Musolini birden bire 1934 de bildirdiği tasarruf siyaseti- e bir son — vermek / <Sömürge New Deal'i » ni kabul etti. Silâh sipariş- leri ve seferin kendisi gerekli mah - reçleri vermiş oldu. « Bünunla beraber tasarruf siyı setinden vaz geçerek memlekette ve sömürgelerde büyük işler tine giriş son aylarda ve hattâ habeş seferinden itibaren başlamış değil- dir. Yeni olan - budur ki, gitgide sö- mürgeler sahasına — götürülen — büyük işler siyaseti, hususi teşebbüsler bu- rada büyük bir rol oynama gitgide bir devlet — teşebbüsü — ole caktır. Ve Jürne Endüstriyel şu neticeye yarıyor «Bu açıkça — emparyalist dizmdir. Ve bu bi bir sosya trajik bir İtalyanın ekonomik siyaselinin e- Ki Hiberal kapitalizmi — muhafaza edenlerin hoşuna gitmemesi kolayca trajik tedbir » anlaşılır. Şu halde lizmler » v Sovyetler Rusyasının 1925 de ve Bo- rodi ne şahid olmuştuk. O zamandan beri Sovyet Rusya kendini cihazla- mak, toprağını ve toprak altını işlet- Garbın ve hattâ Çin'in fethinden vaz geçmiş görünü- yor. Fakat bu geriye bırakılmış bir iştir. Herhalde dünya üzerinde ital- yan sosyal aşka ve gilgide daha çok emperyalist bir karakter 'le Çin'de böyle bir sosyalizmi- Almanyanın habeşistanı vardır. ve bu Ukranya ve belki de Baltık dev- letleridir. — Almanyada, kuvvetlendirmek, mak evvelâ köndi vaziyetini itiraf edelim, 1917 dea beri doğmuş olan leri, hangisi olursa olsun, mükemmeliyet müminlerini dünyaya olmaya meyil ettiren kudret arzusu üzerine — kurulmuştur. müllerle — berlenen bir manevi tazyik altında bulunuyorlar Sezar-Papacılık nevi- bir ferdi Bu nevi for milletler — öyle 'namzet görünüyorlar. Habeşistan mes: lesi henüz bir oyuncaktır. Fakat birkaç hafta önce i italyan kavgası tehdid filak yakındı. Daha uzöl ta tehdit eden diğer tehlikeye, al rus infilâkına dikkat edelim. Yalnız bu takdirde patlayış hızı, almanyanın - vasıtaları” italyanınkinden on kat üstündür. Fakir çocuklara kitab hibi B. Naci Açıkel dağıtılmak üzere Ki a 1300 kitap hediye etmiştir. Ba - kanlık bunları müracaat ve ihtiyaç listelerine göre kültür di - rektörlükleri emrine verecektir. hemen mmbakkak olarak bir inkiliba aa diye korkuyordum. Kilercim ile çekine çe kine konuşup danıştıktan sonra, — En iyisi, mevcudun her nevinden bir şişe getirirsiniz; dedim. Bir de, bir kadeh içtikten sonra, prensin su istediğini görünce, şaşırıp kaldım. — Prens, dedim, siz bir Bismarck, bir de üstelik su istiyorsunuz?! Babanız ve büyük babanız sağ olsa buna ne derlerdi? Bana, Başvekilin sözleriyle cevab verdi. — Bizler hiç bir zaman o adamlar gibi olamıyacağız! İntikamımı işte böyle aldım. Gene Başvekilin davetlisi oldı ma dönelim. Sofradan kalkıp salona geçti miz zaman, Bismarck bir şezlonga uzandı; ve sanki ben, kendisine izahat verilecek hir adam imişim gibi, benden af dileyerek, beni yanıma oturttu. — Ben bir Boa Konstriktor gi de bir defa yemek yiyorum. Hekimini göstererek, — Ondan sonra da ban: ettiriyor. ÇEMBERLEYNİN HATIRALARI Numara: 3 Türkçeye çeviren: Hikmet TUNA r iki yanında birer kocaman köpek bulu: 'or ve onları besliyordu. “Bismarek neşeli idi Ne kadar yazık ki, bu anmağa değer ak- şam hakkında yazdıklarım bundan ibaret. Hiç olmazsa, bu mektubta sofrada görüşü- len şeylerden birazı tesbit edilebilmiş. - Ye- meğin ortaları yru beni bir korku bastı. Çünkü bana, biribiri arkasından, bir bundan, bir başka şarabtan içirdiler, ve öyle bir an oldu ki önüm şarab kadehleri ile doldu. O — dı. “Bugünün gencleri içmesini bilmiyorlar.” sıralarda henüz şaraba alışkın olmadığımdan — dedi. Ve gözünü kırparak ilâve etti: Bismarek'ın bu içki deposu bana dokunma- — — Herbert ile arkadaşları hakkında bir sın diye çekiiyordum. Sofranın öbür ucun- - şik yetim yok; fakat bugünün gencleri içe- da oturan Herbert Bismarck birdenbire ba- miyorlar vesselam. Biz genc iken, içer ve a düello ederdik; zaman olurdu ki, haftalarca —Mister Chamberlain (Çemberleyn), sarhoştuk. Gene diyorum, bugünün gencle- herhalde şampanya seviyorsunuz? diye ses- - ri, asla, vaktiyle bizlerin olduğumuz kıratta lendi. Kâfi derecede içtiğimi söy erkek olamıyacaklardır. lışıyordum. Lakin prens beni ikaz etti Chamberlain'in notu: Sir Charles Dilke — “Herbert size şampanya ikram edince, (Sir Çarles Dilke) nin sonradan anlattığına reddederseniz, kendinizi bütün — ömrül göre, Bismarek kendisine demiş ki, bu deli- hayrette birakacak bir sual sordu. Ben de, çok mahcub bir halde, zayıf bir nesilden ol- duğumuzu itiraf ederek, şarab içilen toplan- tıların çok seyrek olduğunu, arkadaşlarımı- zı, en çok bir fincan kahve içmeğe çağırdı- grmızı söyledim. Prens, — Tıpkı bizde olduğu diye bağır- ler politikasını ağzma bile almadı. Ta- be bulunduğu zamanlara dair hikâyeler an- tuyor ve yaşadığı devrin tereddiye uğramış St dolayısiyle teessüf ediyordu. Hele ıgiliz üniversitelilerinin kahve l hiç almıyordu. Fakat, Almanya'daki ta- belerin de onlardan aşağı kalmadıkların- “dan şikâyet ediyordu. Hasılı, ciddi bir şey im akşa- “manın yedi kat gökte bulunuyor; basak aa 'davet edilişim onun evine de bir. parlaklık verdi. 'onun düşmanı yaparsınız. Şampanyayı ileri — kanlı Chamberlain iyi bir adam. Ne kadar ya- Yanr başında üzerine uznu alman çubu sürmek için, o, dalma bir mazeret bulur, de- zık, ki içkiye dayanamıyor!). ları dizilmiş bir sehpa dumuyordu Pizmst di. Bismarek'ın şikâyetlerine karşı bir hare- Hemen hemen kırk yıl sonra, Prens Bis- — si, doldurulmuş hazır duran ket metodu bulmuş ve bu keşfinden dolayı, —mark'ın torunu, davetlim olarak Londra'da ni ona vererek, yaktı. D iar Bi kendisine, Berlin üniversitesinde bir profe- soframda yer almıştı. mark gülerek, çubuk b sörlük kürsüsü verilmek suretiyle mükât (Şimdi Almanyanın Londra Büyük Elçi- — söyledi ve neşe icimle M SAŞMAKA Tandırılmış olan hekim Sehweninger (Şve- lik müsteşarı olan Otton von Bismarek (O- — başladı. Lakin ben, zi ti a lışçırı: minger), bana, ton fon Bismark). gak derecede uzun Şeki diğiça — İyi ama, Kembriç'teki etüd yapan- Mensub olduğu ayleyi hatırlıyarak, mah- — için, çok geçmeden v vals ayrıldın. lar ne içiyorlar?” diye, bütün — bir fakülteyi —zenim onun arzularını tatmin edemiyecek (Sonu var)