YIFA 4 Gürün meselelerinden : Habeşistan bilmecesi Sir Erik Stördi: — Bereket versin, dedi, Nilin başlı- ca iki kolu var: Mavi Nil, Beyaz Nil. — Bununla ne demek istiyorsunuz? Gülümsedi. — Önce buzluk boş mu? ona buka- hen, Bütün bunları size uzun uzadıya anlatmam için bir viski çok değil. Sir Erik Stördi ile ilk defa konuşu. yordum. Kendisini darıltmak tehlike- sini göze alarak bu tohaf adamdan gü- nân birinde daha uzunca bahsedeceği- mi umuyorum. Ona bir kompliman gö- rünen her şey, kendisini her zamanki mazikliğinden çıkarmak tehlikesini do- ğuruyor. Arabistan ve Filistin harbla- rı sırasında yüzbaşı olarak hizmet et- tiğini, Lavrens'le Gencral Allenbi'nin ona karşı özel bir saygı gösterdikleri- ni tabif kbendisinden öğrenmedim. Öte taraftan, ileride anlatacağım bir tesa- düf sonucu olarak, onun boş vakitleri- ni yazı yazmağa hasrettiğini öğren- dim. Zaten Sir Stördi yazdıklarını ki- tab halinde çıkarmamış. Günün birin- de, kendi yazdığı üç veya dört hikâye- yi parça parça fransırcaya çevirerek, bana okumağı kabul etti. Onun “ne az. ne çok, yahut “Zafarana,, gibi hikâ- yelerinin, bir Sömerset Moghem'in en eyi hikâyeleri kadar güzel olduklarını söylemekle ne sempatiye ne de bir bulu- şun sevincine kapılmış olmaktan çe- kinmiyorum. — Görüyorsunuz ya, bu €pey kompleks olan adama, çok kimst- Jer çok şeyler üzerinde ders veremez- ler. Habeşistanda olan bitenlerle ha- beşler hakkındaki bilgilerine gelince bu, Sir Erik Stördi'de bir ayle ananası gibidir. Topçu subayı olan babası 1867 de Sir Robert Napier'in kumandasında olup, Negüs "Toodorus'u Magdalada kuşatarak onu, kendini öldürmeğe sevk eden orduda çalızmış. Kendisi de, ne gibi şartlar altında ve hangi taraftan olarak girdiğini pek bilmediğim Adua harbında —bulunmuş ve o zaman 24 yaşında imiş, Size onun yaşını da söylediğimin şimdi farkına — vardım. Zaten o, yaşlılığından — dolayı hiç de utanç duymuyor. Tersine olarak, yaşı- nı hiç göstermediğini bildiği için, kaç yaşında olduğunu kolayca söylüyor. Hayatını, aşağı yukarı aynı uzunlukta devrelerle, Londra, Kan ve Habeşistan arasında bölüyor. Habeşistanda, Çer dağlarında büyük kahve tarlaları var- mıiş. Söylemeği unuttum, © da Dire Dava'da ben'in bulunduğum trene bin- mişti. Şüphesiz ondan bahstolunduğunu işitmiştim, fakat kendisini tanımak şe- refini henüz kazanamamıştım. Benim kompartimanım — onunkine göre daha rahat olduğu için, kendisine - birlikte oturmamızı önergedim. O da naz - Janmadan kabul etti. Onun için o gü- mün geri kalan kısınımı, içinden geç- mekte olduğumuz Üülkenin üzerinde toplanan fırtınadan bahsederek geçir- dik ve ben 13 birinci kânun 1906 da Fransa, İngiltere ve İtalya arasında, “Habeşistanın — bütünlüğünü — garanti altına almak,, için yapılan tuhaf anlağş- manım — ki bu anlaşma ile harb bu- | günlerde sağlam bir realite olmaktan geri durmayacaktır — ne olduğunu an- — lamamı ona borçluyum. — Bu anlaşmanın asıl ismi: “Habe- şistan hakkında fransre, ingiliz ve ital- yan hükümetleri arasında uyuşma,, dır. Bu “uyuşma,, kelimesi sizin hatı- rınıza bir düşünce getirmiyor mu? — Ne demek istiyorsunuz? diye sor- dum, — Yani, bu kelimeye nasıl bir an- lam veriyorsunuz? — Kutsal diplomasi — ananalarının buna — verebilecekleri anlamı — veriyo- Tiük S Sir Erik başını salladı. " — İşte ben de bu yüzden kayguya düşüyorum. Tabii fransızlar için aynı zamanda da italyan — dostlarımız için, uyuşma kelimesinin başka bir anlamı yok mu? — Var, dedim, fakat bayağı bir an lamda, ve bu düruma uyacak bir şekil de değll. © —- İşte ben de onu'söylemek istiyo zum. “Uyuşma,, birinin —zaravıma olu- Ç Ş : Sir Erik öksürdü. — Evet, evet, öyle... dedi, aldanma- dığımı görüyorum. İşte o zaman, hemen hemen dam- dan düşer gibi, 'bana mavi Nil'le beyaz Nil'den bahsetmeğe başladı. — Size söylemiştim ya: Benim mem- leketim için de, dünya medeniyeti için de, Nil'in üçüncü bir kaynağının ol- matı bir felâket olurdu. Bu yürden dünya üçüncü bir harbın tehdidi altın-- da kalırdı. — Sorumu — tekrarlıyacağım: nunla ne demek istiyorsunuz — Çok basit bir şeyi anlatmak is- tiyorum. Faşoda meselesi — çıktığı za- man kaç yaşındaydınız? — Aşağı yukarı on iki. — O halde bu, 0 zamanlar Fransa ile İngiltere arasında bu yüzden az da- ha harb çıkar gibi olduğunu bilmeniz için yeter. Belki bunun sebebini de ha- tırltyorsunuz. Biraz bozularak: — Evet, dedim, çünkü Nil'in, beyaz Nil denilen ikinci bir kolu var... —Ve bu kolun üstünde de Faşoda bu- lunmaktadır. Tamam. Fransa ısrar et- mediği için her şey yoluna girdi. Fa- kat Nil'in, demin de gördüğümüz gibi, başka bir kolu daha var: Şu, bep bildi- ğimiz, ve bugünlerde kendisinden epey bahsedilecek olan mavi Nil, Bu mere - den çıkıyor? — Haheşistanın ortasındaki Tuana gölünden. — Güzel. Buna göre, 1899 da Fran- sanın Faşada ve Sudan üzcrindeki is- teklerini doğru bulmayan İngilterenin, 1935 te İtalyanım Tsana gölüne yakın *topraklar Üüzerindeki isteklerini de doğru bulmamasını anlamak kolaydır. — Şu hatde, neler olacağını — sanı- yorsunuz? Sir Etik yeniden gülümsedi: — Bütün iş, bir şeyi bilmektedir: 1935 teki Ttalya, 1898 deki Fransa gibi davranacak mı? — İtalya bu işten vaz belki de harb mı olacak? — Belki ama, muhakkak değil, İn- giltere barışçıkbir ulustur ve muayyen bir tavırla kendisine gösterilen kanıt- ları her zaman dinler. Almanlar bunu çok eyi anladılar. Kısaca, demin de si- ze söylediğim gibi, şu — Nil'in üçüncü bir kaynağı daha olmaması nc büyük bir şans. Bu yüzden — uluslar sosyetesi için çıkabilecek dırıltıları bir düşünün! ... Bügünlerde aşağı yakarı her taraf- ta, Habeşistana yerleşmiş olan yaban- cılar hakkında biribirini tutmaz haber- ler okünüyor. - Bazıları, habeş halkımın yabancılara olan düşmanlığının itiraz götürmediğini, resmiğ orunların bunu körüklemek için her şeyi yapacağını söylüyorlar, Başkaları da, yalnız İtal- yanlar için tehlike olduğunu söylüyorlar, Zaten bunların hemen hemen hepsi, he- le kadınlar, İtalyaya gönderilmiştir. Çağdaş Romanın alınyazısını elinde tutan adam, alacağı kararlarda, düşman elinde bırakılmış rehineleri düşünerek etki altında kalmak istemiyor. Doğruyu söylemek lâzım gelirse ben bahsedilen bu yabancı düşmanlığı- na pek inanmıyorum. Fakat bu gibi meselelerde işleri kötü tarafından gör- mek gerektir. Yarın İtalya ile Habe- Bu- geçmezde, TÜRK ÇCOCUKLARI TÜRK KUŞU'na uçucu üye yazılınız 231 TEMMUZ 1935 PAZAK r Samuel Horun diyevi ve fransız gazeteleri Sir Samuel Hor'an diyevi tabiatile fransız gazetelerinde de uzun yoralara yol açmış- tır. Bu diyevde verilen inancalara sevinen Temps gazetesinden başka, yazılarını alıp aşa- ğıya koyduğumuz öteki gazeteler, bu sözlerin şimdiye kadar yapılan toplantılar ve çıkarı- lan bildiriklerde de söylenildiğini yazmaktadırlar. Dün Sir Samuel Hor tarafından söylenen sözler, ingiliz - alman deniz anlaşmasından sonra Paris ve Londra arasında yapılan oylaşmalardan ingiliz hükümetince çıkarılan bir sonuc ise, Foreyn Ofis'le fransız dış işler bakan- lığının yaptıkları çalışmaların, çok ka- rışık görünen bir durumu aydınlatmış olmasından dolayı hoşnud — olabiliriz. Dostlar arasında yapılması lözimgeldi ği gibi, B. Laval'in çok içtem olarak önce B. Eden'e, sonra da İngiltere bü- yük elçisi Sir Corc Klerk'e karşı kul- Tandığı lisanın Loudra'da anlaşılmış ol- duğu görülüyor. İngiliz dış bakanı yal- nız, 3 şubat ve Stresa sıyasasiyle, Lon- dra kabinesinin alman hükümetiyle yap- tığı deniz anlaşması arasındaki karşıt- lığın telaşa düşürdüğü ingiliz kamoyu- nu yatıştırmak için değil, İngilterenin dış sıyasasının yeni gelişimleri bakı - mından arsıulusal kamoyu da İnançla- mak için bu sözleri söylemiştir. * Sir samuci Hor'un, Bransa ile İngilterenin yapacakları İçtem işbirli- ği hakkında söylediği söztere, layık oldukları değeri veriyoruz. Otuz yıl- danberi bu iş birliğinin deneci ve yal- nız sıyasal bir düstur Üüzerine değil, birge asığlar üzerine kurulmuş — olan fransız - ingiliz dostluğu hakkında dış bakanının söyledikleri, özel olarak dik- kate değer. Hele son haftaların hadise- leri ve İngiltereyi Almanya ile iki ta raflı bir deniz anlaşması yapmağa sev- keden sebebler hakkında nasyonal - sosyalist gazeteler tarafından ileri sü- rülen yoralar, fransız - ingiliz İşbirli- ğinin daha güçleşmesi korkustunu doğu- dabileceği için, bu sözler memleketi- mizde derin yankılar bırakacaktır. Za- ten şimdi bu korku geçmiştir. B. Samu- el Hör, büyük Britanya — dış bakanma yaraşan bir otorite ile, İngilterenin ar- tık modası geçmiş bir “tek kalma,, sı- yasasına dönmeği düşünmediğini, arsı- ulusal işbirliği zihniyetine bağlı kal mak niyetinde olduğunu, güvenlik ve barış meselelerinin bölünmezliğini ka- bul ettiğini, Lokarno'yu tamamlıyacak hava anlaşmasının ancak ilgili beş dev- letin de buna girmesiyle yapılabilece- ğini ve bunun da her türlü ayrı hava an- laşması yapmak fikrini uzaklaştırdığı- nr söylemiştir. B. Samuel Hor, doğu ve , orta Avrapa güvenlik paktlarının ace- le olarak yapılması lüzümu — üzerinde de ısrar etmiştir. Görüldüğü gibi bu, İngilterenin, 3 şubat tarihli Londra bil. diriğinde ileriye sürülen —meselelerin bölünmez oldukları hakkındaki fransız tezine kesin olarak katılması demektir. Sir Samvel Hor daba da İleri gitmiştir: B. Hitler'i açıkça ve evgin bir şekilde *“barış davasına hakikiğ bir yardım yap- mağa ve bu yardımla, yalnız orta Av- rupa ve doğu Avrupası hükümetlerin- de değil, Avrupanın batısındaki hükü. metlerde de uyanan kayguları yatıştır- mağa,, çağırmıştır. Bu çağırının Ber- lin'de duyulacağını umalım. İngiliz dış bakanı — italyan - habeş anlaşmazlığından da tedbir ve sükünle bahsetmiş, B. Eden tarafından Roma'da yapılan önergelerin, bir harb tehlikesi- nin önüne geçmekten başka gaye güd- mediğini inançlamıştır. Sir Samue! Hor ması ihtimali olan ekonomik tedbirleri sıyasa yoliyle ve usalır bir tarzda kota- rilmasına karşı durmıyacağı — sanılabi- Br. Kısaca, dün dış bakanı tarafından açıkça anlatılan sryasa ile, Britanya ka- binesi kendi davasına ingiliz kamoyu önünde en ivi şekilde hizmet etmiştir. Avam kamarasında verilen — söylevler de bu kamoyun inançlanmağa çok ihti. yacı olduğunu ispat etmektedir. Bay Loyd Corc güttüğü sryasanın, Versay andlaşmasınm kuyusunu kazdığını ve Almanya'yı, yükenlerini — tanımamağa yüreklendirdiğini unutarak, İngiltere hükümetinin drş sıyasasında gösterdi- ği zayıflığa karşı, işçi ayrışıklar tara- fından çok alkışlanan — sert bir söylev vermiştir. Kendisinin de bağışlattıra. cak birçok kusurları olan bu ihtiyar Gal'linin böyle sözlerle ortaya çıkma. sı, Londra hlikümetinin dikkatini uyan- dırması gereken bir noktadır. Temps, Paris . 13. 1. 935 ... İngiliz dış bakanının, ingiliz . alman deniz anlaşması yüzünden Fransa ile İngiltere arasında açılan gediği “ucuz - ca,. kapamak için yaptığı girişim, zaten bu iş hakkında ileri sürülen kanıtlarla çürütülmektedir. Sir Samuel Hor, harp- tan önce fransız donanması alman do - nanmasından yüzde 30 nisbetinde rayrt iken yapıları anlaşma ile fransız donan - masının alman donanmasına göre yüzde 43 nisbetinde daha kuvvetli olmasından dolayı anlaşmanın Fransa'ya elverişli ol- duğunu isabta çalışmaktadır. Son gün - lerde yapılan gemiler hakkında Berlin - den verilen haberler alman, deniz tezgâh- darının tam randrmanla çalıştığını gös - termeseydi, ileri sürülen bu kanıtlar doğ- ru olabilirdi. Bu gidişle Almanya iki üç yıl içinde İngilterenin kendisine verdiği tonajdaki gemileri denize indirebilir Sir Samuel Hor o zaman B. Hitler'in yeni istekler ileri sürmiyeceğini garanti et . memiştir. Zaten, anlaşma yapıldıktan sonraya kadar ingiliz deniz bakanlığı al- manların yeritmek istedikleri deniz prog- ramını öğrenemediğinden, bu düşünce akla yakındır. İngiliz dış bakanı, bize danışılmadan yapılan bu iki taraflı anlaşmayı, İngilte- reye danışılmadan yapılan fransız - sov- yet anlaşmasına benzetmek — istemiştir. Sir Samucl Hor ingiliz dış bakanlığına yeni gelmiştir. Böyle olmakla beraber, daha 1934 temmuzunda Londrada B Bartu'nun ve daha sonra da BR. Flan - den ve Laval'in bu iş hakkında ingiliz devlet adamlariyle konustuklarını bil - mezlikten gelebilir mi? Bu anlaşmanıa Stresa konferansında Sir Saymen tara - fından açıkça onandığını da - bilmiyor mu?'İngilir delegeleri, bizimkilere bu paktı çabuk yapmalarımı bile tavsiye et- mediler mi? Öte taraftan karşılıklı yar- dım için yaptlacak olan iki taraflı pakt- lar, 7 birinci kânun tarihli Roma an- Taşmasiyle 3 şubat tarihli fransız - in- Biliz bildiriğinde ve 14 nisan tarihli Stresa konferansının kararlarında açık- ça yazılı değil midir? Şüphesiz, Sir Samuel Horun diyevi İngilterenin, biribiri arkası sıra gelen tarihlerde kararlaştırılan şeylere döne- ceğini gösteriyor gibidir. Dış bakanı barışın bir bütün olduğunu uzun azadı. ya anlatmakla beraber, her zamanki gi- bi, İngilterenin yeni bir yüken altına girmiyedeğini söylemiştir; Berlini, do ğu ve Tuna paktlarınt imzalamaya ça- girmış ve havs paktımdan yana inanen- lar vermiştir. Bütün bunlar Londrada 3 subatta fazlasile söylenmişti. Bunun- « beraber İngiltere, Almanya ile denir anlaşmasını imzaladı. Onun için, Sir Samuel Horun söylevinin kapsamı an- cak hâdiselerin sımacından geçtikten sonra bu diyev hakkında bir hüküm ve- rilebilir. Eko dö Pari, Paris 13.7.1935 x ... Eğer İngiltere bu son hafta içinde, kullandığı metodun sakıncaları ve 1920 denberi güttüğü —sıyasanın genel 80 nuçları hakkımda düşündüyse, kendimi- zi mutlu bileceğiz. Her zaman almanlar. dan yana olan ve Hitlerinkine benzer bir vertlikle konuşan — B. Loyd Corca cevap veren Sir Osten Çember- Tayn Almanyava “tamirat,, ve Ren neh rinin sol kryısının boşaltılmasile yapı- lan kolaylıkları çok yerinde olarak yurlatmıştır. Bunun arkasından kara * deniz silâhianması başlamış ve gerçeki miştir. Bunları, akımsar davranarak le, ingiliz diplomasisinin başarıları rak görmek mümkün değildir. İşin aranırsa, İngiltere jermanizmin sında kaygulu olarak kalmaktadır. Sir Samucl Horun söylevine lırsa İngiltere, Almanyanın artık barış sıyasası için yapılan iş birliği katılabileceğini umar görünmekte Almanyayı, iyi niyetlerini açığa mağa çağırmaktadır. Bunlar, yüphetl iyi dileklerdir ; fakat ayni zarmanda, yakından incelenmesi gereken ve bist tarafımızdan çok büyük bir uyanık! gösterilmesi gereken projelerdir. B jermanizmi tanımak ve onun İsteki nin ne olduğunu bilmek için miz var. Zaten Almanya, asıl dü lerinin neler olduğunu hiç saklam Biz ne bir hava paktile, ne de başkt nuşmalarla hiç hir yeni saknısızlığa #f rüklenemeyiz. Biz Avrupa — dü: ve genel güvenliğin her zaman için giliz - fransız - italyan — dostluğu sağlamlığına ve barıştan yana olan detlerin sahib oldukları süel ve gerçek kuvvetlere bağlı olduğunu © şünmekle, bu düzen ve güvenliğe hizmet ettiğimizden şüphe etmiyo Jurnal de Deba, Paris . 13.7.195 Fransanım yeni Bastiy'leri 1789 fransız devrimi Parisin tat Bastiy zındanının ayaklanan halk t fından alınmasiyle başlamıştı. Fran darın ulusa! bayramı olan bugünün dönümü kutlanırken, 14 temmuz tâl li La Repüblik gazetesinde ünlü frâf sız politike adamlarından radikal - yalist Emi! Roş “bugünün Bastiyleti diye bir betke yazdı. B. Emil Roş, Bastiy alındıktan ra duha devrimin ilk günlerinde di rasi düşmanlarının halktan brnç aht için daha büyük bir gayretle çalı koyüldüklarını ve zaman geçtikçe nomik alanda bir değil, birçok Bas ler kurulmuş olduğunu anlattıktan ra diyot ki: Bugün mesele yeniden ortaya $ mıştır. Ve artık yalnız sıyasal değildi ekonomiktir. Cemiyet şimdi, eskiden suç sayılf iki ayrı ekonamik birleşmeye sahne maktadır: Kuvvetlerini — muhafara mek istiyen kapitalistlerin bi j kendi haklarını kazanmak için meti ellerine geçirmek istiyen işçi birliği. Ve bu buhranın en ağır di de devlet acınacak — bir seyirci — dufl munda kalmaktadır. Ekonominin bugün içinde buc: ği boğulma tehlikesine karşı hükür tin elinde silah olarak bulunan kanununun yüksek fiatlarla ve ürül liğt hakkındaki 419 ve 4 ci m lerinin ne hükmü Ti Hakikatte ekonomiyi düzenli çalışan küçük bir egemenler grupudt Bunlar memleketlerin pek çoğunda yo ve basım gibi kamoyun neşir ara rı üzerinde büyük bir etki sahibidir İşte hakikiğ Bastiy'ler bunlardır. Fakat bükümetin otoritesini — kof mak için, ekonomik birlikler şe bu kadar etgerlik vermemek bir hak * hattâ bir ödevdir. İnsanların içinde yaşadıkları yoksulluk dı da onların kazançlarını sınır! ! bir hak ve hattâ bir ödevdir; devi birliğini korumak için, onların çal larını, kamoya hürriyetini, ulusa menliğini tekrar vermek üzere etmek, yönetmek ve düzenlemek hak ve hattâ bir ödevdir. Bu çifte erginliğe kavuşmak birleşmek ve veni Bastiy'leri vıkif İişte 1789 un 14 temmuzunu kotl icin en doğru ve en havırlı yöle —