w e a L < YA A ? K, Ç ae VK 20 HAZİRAN 1935 PERŞEMBE EPEREN AM AT M" Eüşkr cı gazetieleijğe okıiduklaı_'!mIZ_ | Köy ve endüstri Yab; n K Türkiyede bir köy meselesi olduğu. Bu kabul etmek, köy davası üzerinde düşünmek, yazmak, araştırmalar yap « mak ve kitablar çıkarmak son yıllarda türk fikir acanunda meydana gelen ye. mileşmenin ve uyanıklığın — belli başlı beldeklerindendir. Gerçekten, bir köy ve köylü memleketi olan Türkiyede, u- zun asırlar, köy meselesi ve köy kal « kınması üzecinde hemen — hiç bir şey düşünülmemiş — ve yazıtmamış olması eski kültür varlığımızıt ne kadar su- dan ve kof olduğunu ortaya kayar. Osmanlı imparatorluğu büyük ihti- yaçları üzerinde düşünmemek, eko . nomi denilen en hayatl — bilgiyi hiçe saymak yüzünden battı. Genç Türkiye elbette ki aymı hataya düşmiyecek, ya- gamak istiyen her ulus gibi, hayatın ve gerçenin şartlarına uymak için hu şartları yakından tanımaya ve öğten . meye çalışacaktı. Bu bakrından, fikir bayatımızda izleri belirmeye başlıyan Bu uyanıklığı büyük bir sevinç ve miü- netle karşılamalıyız, Sön iki yıl içinde garete ve dergi sütunlarında köy konusu Üzerinde çık- — miüş olan bir.çok dağınik yazılar ve etüdlerden başka, İsmail Hüsrevin, ne a. zun araştırmalar ve yorucu çalışmalar gerektirmiş olduğu daha ilk bakışta göze çarpam “Türkiyede köy iktısadi - yatı,, adlr olgun ve dolgün eserile Nüs. ret Kemal Köymenin, — bir kere daha bahsetmek - fırsatını bulmüş olduğum, “Halkçılık ve köycülük, , “Meksika- da köycülük,, , “Köycülük rehberi,, , “Köyeülük esasları, , ve “Köyecülük programına giriş,, adlı beş küçük kitâ- bi Fikir bayatrınız için birer kezanç sa: yılmalıdır. Benümn burada yapmak — istediğim, Du eserlerin geniş anlamiyle teükidine ve çözelemesine girişmek değil, sade- ve, bazı noktalar üzerinde durmak ve düşünmektir. Böyle karşılıklı görüş - melerim bazt bakikatlerin ottaya çık - Ması için en faydalı yol olacağını sa . pryorum. Nüsret Kemal, “Köycülük esasları,, adlı eserinde bugünkü cemiyet şeklin- de köylerin şehirler hesabrna sömürüj. düğünü ve şehre esas, köye ise ancak gşehrin yeyim ihtiyaçlarım — karşılıyan ve şehirde yapılan mallatı — satın alan bir pazar gözüyle bakıldığını ve işbö- Tümüadeki bu haksızlığın ve mantıksız Tığın ortadan kaldırılması lazım geldi. Bini anlatırken bumu karşılıyacak ça reler araşında köyün endüstrileştiri . mesi fiktini de ostaya — atıyor. Ve bu fiktin doğruluğunu isbat için de şöyle düşünüyor? “Köyde el emeği ucuzdur, — iş ayle içinde yapıldığı için işçi, pot - Ton ayrımı ye sâvaşı yoktur. Aynı va. manda köycülüğün gayesi ekonomice > Öözgür köylü ayleleri meydana gesir « mek olimalıdır.,, Ve köy endüstrisi derken ne ania - y dığını da şöylece izah ediyor: “ Pek —— gçok şeyleri köyde yapmak imkânlıdır. © Bır şeyi köyde yapmanın ilke şekilde el ile yapmak demek olmadığına dik - kat etmek Tazımdır. Makineleri köy — evlerine dağıtmak imkânı olduğu gibi bu yeni ekonomi sistemine göre özel — makineler de yapılabilir.,, z Bu fikirleri birer birer gözden ge. görelim: İlk önce, pek önemli bir mese- Te: Köycülüğümüzün gayesi, gerçekten — ekonomice özgür köylü ayleleri mey . dana getirmek mi olmalıdır? Ekono - — mice özgür köylü ayleleri memleketi - mizde vardır, bunların cemiyetimiz içinde oynadığı role ve yaşayış tarzla .- yına bir göz atmak bu mesele üzerinde | Bizi biraz aydınlatabilir. Ekonomice en özgür olan ayle otarşi — sistemine en bağlı, yani dışariyla hemen hiç ekono. mik ilgisi olmıyan ayledir. Memleke- — “timizin doğu ellerinde, dağlık ve sarp, — gidiş geliş yolları çok bozuk olan böl, gelerde böyle insanlara sıkça rastlarır. Bunlar kendi boğazlarına yetecek — ada ekerler ve giyecek, tarımm yaraç- harı gibi kendilerine gerekli olan şey - |— Beri de gene kendileri evlerinde yapar- - ler. Bunların en ilkel azaçlarla mey - — dana getirdikleri bu eşyanın son dere- cede kaba şeylet olduğunu ilaveye lü. ayır yoktur. Alış verişleri -hemen hiç — ePerean ve hu vüzden para ile de ilgi- leri bulunmayan — bu gibi köylüYütten memleket Üretim ve yoğatım bakımın- dan hiç bir suretle faydalanmadığı gi- bi devlet hazinesi de bunlardan vergi alhmaz, Şu halde bu gibi insanların cemiyetin İş böölümünde hiç bir rol oy. namadıkları kendiliğinden ortaya çıkı- yor. Bugün köylerde bu usulün yayıl. masıni İstemek, şehri kendiliğinden ö- düme götürmek, ilk çağlardaki yaşama şekline dönmekten başka bir şey de - gildir. Nüsret Kemal diyecek ki, ben köy- deki endüstrinin makineyle yapılacağı. nı; bu bakımdan mödern olacağını ve köylünün bütün ihtiyaçlarını değil an- cak bir kısmınr karşılayacağımı söyle. dim. Köy evinde makine, dakat bu sadece bir hayaldir. Makine, dah& bol, daha bızir, daha rasyonel mal demektir. Hal- buki ber ayleye bir makine dağıtıldı- Bına göre, her makine ancak bir ayle- yi geçindirecektir, böyle olunca da faz. Ja üretim ne yapılacak, şehirlete mi çı- karılacak? Şehrin endüstriyel ihliyaç- Tarınt köyün kaba mallariyle karşılı - yacağını hiç tasarlayabilir misiniz? Köy endüstrisi üucuza mül olan, pa - rasız işliyen ol tezgâhına - dayandıkça yaşayabilirdi. Şehir fabrikası rasyo - nel çalışmak yüzünden köylü iktiyaç . Tarımı son derece ucuza mal etmek suü - retiyle el endüstrisini yıkmış ve sön , dürmüşken, aşınına payı fazla, işletme kuvveti parâlı makinenin köy ocağın - da barınabileceği hatırâ gelebilir mi? Hem ayle ocağında işletilecek ma- kine ancak en kaba giyecekler yapmak- tan başka bir işe de yarayamaz. Köy otarşisi memleket ekonomisi için faydalı bir şey olamıryacağına gö. re, köylünün kendi endüstriyel ihtiyaç- larından bir kısmını da olsa karşılıya. cak şekilde todbirler alınması aynı se- bebten dolayı faydalı olmektan ziyade zararlı olacaktır. Köylüyü genliğe ka- vuşturmak için tek yol, onu işbölümün deki payı İçinde brtakmakla — bersber, iyi bir üretmen ve iyi bir yoğatman o- lTabilmesi için tarım ürünlerinin değer. lenmesine ve buna kazşılık köylünün ihtiyacı olan maddeler fiatlarının im - kân nisbetinde ucuzlatılmasına çalış - maktır. Ekonomide asığları uzlaştır - mak mevkiinde olan devlet, bu yönet - te devamlı olarak çalışmak — süretiyle söylediğimiz sonuçları — elde edebilir. Köycülüğümüzün — eseslr gayelerinden biri de, bence, köylünün alacağı ve sa- tacağı maddelerin değerleri atasında devamlı bir uygunluk bulundurma ol . malıdır, Köy endüstirisini müdafaa ederken Bbundun “işçi - patron,, ayrım ve savaşı . mı ortadan kaldıracağını ileri sürmek, aynı engelden dalayı ilkçağ ekonomi - sine dönmek ve makineleri kırmak is - temeye benzer. Sınıf savâşına mey - dan vermemek için en doğru ve yerin. de çare devletin memleket içinde sö . mürücülüğe imkân — bırakmaması ve Böylece de sınıfların doğmazmı karşı- Tamasıdır. Köy ondüstrisinin bir beşka zararlı tarafı da devlet kontrolunu son derece güçleştirmesidir. Halbuki bugün dü. zenli ekonomide devletin bütün ekono- mik çalışmaları gerek kelite ve gerek- se kantite bakımından sıkı'bir konttol ahtında bulundurması esaslı ihtiyaçlar. dan biri olduğu meydana — çıkmış bir bakikattir. Deyvletin bugün, köylüyü sömürülmekten kurtarmak için buğda. yını satın alması gibi, yarın köy en- düstrisinin çeşitli Ürünlerini de bol - Tuktan doğan fint düşüklüğünü önle . mek için satın almak zorunda kalma. sınr göz önüne getiriniz. Bu, devletin sırtına yeni ve kocaman bir gayle yük. lemek olurdu. Köylünün yığıırduııı. peynirini, yağını daha rasyonel bir şekilde M: tebilmesi için makinelerin köye gir - mesi lüzümu aytışma götürür. Ancak, bu takdirde de, her köylü evinde değil. her köy kooperatifinde — birer makine bulunması ihtiyacı fazlasiyle karşılar - d:. Çünkü biz bir “küçük tarım,, mem- leketi olan Türkiyeden bahsediyoruz. Köy kooperatifinin de köylü için bir sömürme araçı olacağı ileri sürülürse, İtalya ve Japonya'dan Boğucu gaz ve harb | Alman - İngiliz deniz yana çıkan bir ingiliz betkesi 12 haziran 1935 tarihli Deyli Meyi gazelesi “sahici harb isteklileri,, başlı. &ğr altında yazdığı bir baş betkede diyor- ki: Japonyanın son günlerde uzak do ğuda yapmış olduğu hareketler Üzerine bizim sosyalistleric barışçılar çılgınca hötlemler savurmağa başladılar; şimdi onlar, bir takım zörlu tedbirlere başvu- rulmasını ileri süzüyorlar. Onlar için “zorlu tedbir,, harbın başka kelimelerle anlatılmasıdır. Bunlar, ilk iş olmak üzere Japonya ya karşı bir abloka ve böykotaj yapıl- masını önergemektedirler. Fakat — bil- miyorlar ki böyle bir styasanın sonucu Honk Kong'u kaybetmekten başka bir şey olmıyacaktır, —« Önceden İngiltereyi silahsızlan- dırmak suretiyle zayıf düşüren sosya- Tistler, şimdi onun başını birçok belala- ra sokmak istiyorlar. Sonra onlar için bir tek devletle ça- tışmak da yetişmiyor. Japonya kadar İ. talyaya karşı davranmak dileğindedir- - ler. İtalyanın habeş sınırlarındaki — oy- maklarının saldırışlarına karşı güven- lik tedbirleri alması karşısında bunlar, İngilterenin Süveyş kanalını — italyan harb ve taşıt gemilerine kapamdsını sağlık vermek çılgınlığında bulunuyor- lar. Böyle bir şey yapmanın harb ilan etmek anlamına geleceğini tekrarlama- ga lüzum yoktur. 1888 yılında yapılmış olan bir and- laşmaya göre Süveyş kanalı harbta da, barışta da bütün devletlerin gemileri- ne açık bulunacaktır. Kimleri oruntadıklar: belli olmıyan bir âvuç adamın en çetin zamanlarda bize dostluk ve yardım göstermiş olan eski bağdaşıklarımız Japonya ile İtal. yaya karşı kötü düygular uyandırmağa uğraşmaları acınacık ve Üzlülecek hal lerdendir. Bizim Japonyaya çatmamıza imkân olmadığı gibi, italyanların habeş kar- gaşalıklarını temizlemeleri İngilterenin sempatisine değecek bir hareket sayıl- analıdır. Dürüst düıi'nıcelğr ve eyl dilekler bütün arsrulusal güçlükleri söküp ata- bilir. Asıl üzerinde durulacak nokta Gal prensinin dünkü söylevinde dokundu- ğu noktadır. Prens, bu söylevinde eaki Ingiliz askerlerinden bir salgıtın Almanyaya bir göret yapmasını önetgemiş ve “al- manlara dostluk eli uzatabilecek en uy- gün salgıt bu olacaktır.,, demiştir. Bu sözler, Almanyada da çok eyi karşılanmış ve iki ulusun biribirine kar- gı olan dürüstlüğünü artırmıştır- bunu karşılamak için gerekli tedbirler üzerinde düşünmek doğru olur, yoksa kooperetifçiliğe düşman olmak değil. Nüşret Kemal köyün muhafazakâr- hek tarafını övüyoz:, şekirlerde sık sık * doğan fazla ileri, vereçeği sonuç belir. siz hâareketlerin köyün bu faydah mu. hafazakârlığı tatafından — önlendiğini anlatıyor. “Cehalet ve taassub silinirse muhatasakârliğin zararlı tarafı kaldı - rılmış olur,, — diyor. Halbuki köyün muhafazakârlığını yapan da, iyice a - raştırırsak, bu “cehalet ve taassub,, de ğil midir? Aytı aytı köy tiplerini ele alalım, bunların en geri, en ilke olan - Tarının en fazla muhafazakârlık göster diğini ve muhafazak$rlık derecesinin bilgi ve okumanın artması — nisbetinde eksildiğini görürüz. Hele devrim geçirmiş memleketler muhafssakörlığa karşı şiddetle savaş . mak zorundadırlar ve bunu bir fayda di- ye biç bir vakit kabul edemezler. Şük- redelim ki köy muhafazakârliğinrn ön- dleyici kuvveti arkadaşımızın söylediği kadar önemli değildir. Yoksa devri- mimizi yapmakta — bugünkünden çok daha fazla sıkıntı çekmemiz Iâzrm ge- litdi. Nüsret Kemslin ileri sürdüğü, şe . Yazan; Davidson Brat silahxızlanma konferansında ingiliz oruntağı Bütün dünyanın alabildiğine silahlan. masr büyük bir korku içinde göz önün- de tutulmaktadır. Sansasiyonun - biri, öbürünü kovalamaktadır. Her ülkenin goğaltılmış silahlanma büdcesi — Steki ülkeyi ürkütmekte; deniz, kara ve ha- va silahlanmasının rakamları bütün u- mudları aşmaktadır. Olacağını pek de sanmadığım ve sanmak istemediğim ge- lecek harbında kesin sonucu ne tank- lar, ne toplar ve ne de torpillerin geti- remiyeceğini dünya kamoyu henüz da- ha ayırd edememektedir. Bir boğucu gaz bombası birçok yaya asker alayla- rını yok edebileveği gibi, ölüm saçan bakterilerle dolu bir ampul, bir uçak bombası parçacığından on kat daha çok ziyan verecek güctedir. Bundan öncele- ri hiç bit zaman bütün dünyanın alım- yazıtı bugünkü kadar ilim ve tekaiğin elinde kalmamıştı; ilmenlerle bulman- ların stratejileri başarıyı kestirmekte- dir, Bundan dolayı herhangi bir boğucu gaz harbına karşı korunabilmek — için tedbir almak gayesiyle silahsızlarıma konferansının en önemli çalışma şuğ- belerine bu işlerden anlayan eksperler de katılmıştır. Böyle bir harba karşı pratik olarak tedbir almabileceğini pek de sanmıyo- rum. Boğucu gaz üretiminin istenildi- ği gibi bir arsıulusal kontroldan geçi- Tilmesi imkânsızdır. Özel endüstrinin kontrol altına alınması ise çok zor bir geydir. Gaz maskesinin yapılmasında bile, maskelerin deneci için zehirli ga- za lüzum vardır. Yalnız boğucu —gaz harbına yarıyacak cihaz ve gereçlerin yapılması veya Ülde içine sokulması yasak edilebilir; ancale böyle bir yasak pratik olarak yeritilemiyeceği gibi, hiç bir surette harb için boğucu gar yapmas yı düşünmeyen, ancak, nomal çalışması sonucundaki pratik sebebler yüzünden bu yola sapmasının önüne geçilemiye- cek olan özel indüstriye karşı da böyle bir yasak — konulamaz. Örnek olarak şunu gösteririm: Şimi endüstrisinde Gnemli bir rol oynadığı — ve korkunç bir etki yaptığı halde, hardal ge- zı yapılmasının hiç bir suretle harb gayesine bağlı olmasına lüzüm yoktur. Boyalarda, lüzumunda hemen Şimi harbında saldırım silabı olarak kullanı- labilecek özler vardır. İşte bu bakımdan da Şimi endüstri- gi fabrikalarında belli başlı bir de - ğişiklik yapmaya lüzum görmeden ve böyle bir boğucu gaz tiretimi için ha- zırlanmadan bile, bir el çabukluğu ile harb silahı yapmaya koyulabilirler. Noyes Viner Jurnal'dan — —— hirlerin ancak köylerin yönetim ve baş. ka ihtiyaçlarını karşılıyacak küçük bi- rer köy merkezi haline gelmesi, yani bugünkünden daha ufalması fikri de yerinde olmryan bir düşünce ve dün - yanın bugünkü gidişi göz önüne getiri. Tince bir hayaldir. Medenileşme işbö - lümünü ve uzuğa verilen kıymeti ar . tırdıkça, şehirlerdeki tabüğ bir geli . şimle büyümüşler ve büyümekte bu - Tanmuşlardır. — Bu genel kurala karşı koymaya çalışmak medenileşme yürü yüşünde —durmak ve gerilemekle im - kânlı olurdu. — Çünkü arkadaşınıızın bu ülküsünün — gerçekleşmesine ancak en geri cemiyet şekillerinde rastlayo - ruz. Bizim için bsyatın ve ilerleme . nin tabilğ kanunlarına uymaktan baş. ke çöre yaktur. YAŞAR NABİ Beldek — alâmet; konu — mevzu; sömürülmek — istismar edilmek; çö « zeleme — tahlil; özgür — serbest; il - ke — iptidai; bölge — mıntaka; — ilgi — alâka; Üretim — istihsal; yoğatım — istihlak; genlik — tefah; üretmen — müstahsil; yoğatman — müstehlik; tarım — ziraat; yönet — istikamet; aytışma — münakaşa; araç — vasıta: yönetim — idare; uzuğ — ihtisas; ge- Tişim — inkişaf; kural — kaide. konuşmaları fransızları kuşkulandırıyor mu? 1S hazitan 1935 catihli Deyli Tek Eraf gazetesinin diplomat yazarı yazı. yor: İngiliz . alman deniz konuşmaları gekilce sonuna erdi. Dün alman elçi- si Bay Fon Ribbontrop, dış bakanı B. Samucel Hor tarafından kabul edildi. Eiçi, bu kabuden sonrta konuşmala- rı yöneten tezman Bay Kreygi ile u » zun uzun görüşmüştür. Bugün öğleden sonra yapılması ön- ceden kararlaştırılmış olan genel top. kantı, uzmanlar aratında özel konuşma ve danışmalar yapılabilmesi için da . ba ileriye bırakılmıştır. Her iki taraf da işin gidişini gizli tutmağa dikkat ediyor. Benim öğrendiğime göre Bay Hit- ler tarafından onaylanan ve arka gören Bay Ribbontrop, Almanyanın İngilte- ve filosunun yüzde otuz besine eşit mikdarda bir filo yapması şeklindeki ingiliz prensipini kabul etmektedir. Açıktan açığa anlaşılıyor ki Al « manya, bugünlerde — yapılmakta olan konuşmaların bir sonuca ermesini ve centilmence yapılacak bir anlaşma ku- zeyinde almanların bir filo yapabil . melerini pek özlemektedir. Ortada almanlara oldukça ağır ge. lebileceğini kestirdiğimiz bir nokta varsa o da kendilerinin devamlı olarak ingiliz filosundan yüzde — altmış beş nisbetinde aşağı bir filoya sahib bıra - kılmalarıdır. Bununla beraber, her - hangi bir komşu devlet, yeni deniz programı yapar ve filosunu — artırıraa © zaman İngiltere de denir kuvvetle - rini artıracak ve bu, almanlara da yeni zırhlılar yapabilmek imkünını bağışla- Tayacaktır. Almanların Vaşingtonda toplanacat deniz kuvvetlerini buclandırma konfe. ransına katıştırılacakları bakkında ja- ponların ortaya attıkları söz asılsızdır. Ben, bütün bir yetki ile söyliyebili- rim ki, Almanya, çağırılsa bile, böyle bir konferansa gitmek dileğini' duy « mıyacaktır. Bu, bir prestij meselesidir. Ve bun dan dolayıdır ki Almanya, şimdi yapıl makta olan konuşmalarda ingilirlerle anlaşmağa pek isteklidir. Bu anlaşma bir defa ele girdikten sonra alman deniz plânlarını elinde bu funduran İngilterenin oruntandığı bir konferansta artık almanların bulunma- sına lüzum kalmıyacaktır. “Almanlarla böyle bir anlaşma yapı. Tacak olursa bunun Pariste bir takım kuşkular uyandıracağı Bay Makdonal. dm ulusal hükümeti tarafından hesaba katılmıştı. Yeni dış bakanı Bay Sa - muel Hor böyle bir korku ve kuşku - nun yersiz olduğunu açıktan açığa bil dirmiştir. İngiliz hükümetinin fransız asığla- ranı bozacak şekilde hiç bir anlaşmaya gitişmesine imkân yoktur. Dış bakanı, dün ilk defa olarak bü. tün yabancı elçilerini kendi odasında kabul ettiği sırada meselenin bu nak. tasını aydınlatmıştır. Şimdi uzmanlar yapacakları toplan tr ve konuşmalarda almanlar tarafın - dan verilmiş olan gemi yapımı plân ve projelerini inceleyeceklerdir. a Her iki taraf da, konuşmaların, — umulmadık ve beklenmedik bir engel - le karşılaşmıyacak olursa, önümüzdek! hafta içinde biteceğine kanığ bulun - maktadırlar. Tokyodan 15 haziran tarihli Deyli Telgraf gazetesine bildirildiğine gö - re de japon dış bakanı Bay Hirota, ja. pon önergelerine karşın almayan bir ingiliz - alman deniz anlaşmasını Ja ponyanın onaylayacağıtı Bay Samuel Hor'a bildirmiştir. Bu bildiride bu anlaşmanın yalnız Almanya ile İngiltere arasında olduğu ve Üçüncü bir devleti ilgilendirmedi - Çi de bildirilmektedir