ğW*P“ » ULUS t DIŞARDAN GELEN SON DUYUKLAR Habeşistan işinde İn gillerenin durumu (ibaşı 1 inci sayatada) Şazasr gösçektir ki, Tesiyasın 26 maşma anlaşımasını kasa etmesi, B. E. den'ia gösterdiği dölenin bir sonucu - dur, Ve B. Edenin Londsaya dönüşün- de bütüa gazetelerin kendisini kutlama- v ve deş bakanlıkta B. Saymenin yeri- ne getirilmesi düşüncesinin ortaya çık- mış olmasına da sebeb işte budur. An cak duş bakanlığın B. Samuel Hor'a ve- * rilmiş olması, B. Eden'in çok genç bu- Tunmasından başka Habeş meselesinde İtalyaya kacşı çok kesin bir durum al- meş olmeusile ügili görülmektedir. Ye- ni amır hadiselerinin — çıkması üzerine İtalya, bu barliselerin yemni durumlar yarattığını ve bunun da yeni savga ted- birleri almmasını İüzumlu kıldığını ile- Ti sürmülştülr. B. Musilininin söylevi de pek açıkça gösteriyor ki, İtalya, Mabeşiztanla baş Haşa kalmağı tasarlamış ve bu yoldan a dönmemeye karır vermiştir. Bu sıralarda Avrupa hükllmetleri görmüşlerdir ki, eğer uluslar sosyetesi" Ralyanın Habeşistandaki hareketlerine karşı gelirse İtalya sosyeteden ayrıla - caktır. Bir yandan — İtalya hükümeti Almanyaya kargı bir yanaşma hareketi göstermiştir. Öyle ki, İngiltere ulus- lar sosyetesi paktımın 15 ve 16 nti maddeleri İtalyaya karşı ele almacak o- lursa yeni bir Mançuko karşısında ka- hmacağını anlamıştır. Bu yeni Mançu- —- —-————— —— —— rastlayış eseridir. Radiç her şeydi; en yüksek kuvvetti; hattâ partinin kendi. «i idi. Her şeyi kendisi kararlaştırırdı. İkinci başkanlık bir şekilden ibaretti. Radiç öldükten sonra yerine geçen Ma- gek hiç bir girişime girişmiyerek derin bür hareketsizlik içinde kaldı. Harc- kete gelebilmesi için seçimin başlama. *1, bütün Yugoslavyacın ayrış grupla- Tının kendisine önvermesi lâzım geldi. Fakat seçimden sonra bir program ka- sarlaştırmak zamanı gelince Dr. Maçek gene durdu; giriştiği işi yarı yolda bı: zaktı. Halbuki ayrış saylavları sessiz bir çekilişten yana olmayıp uğraşmak isterler, parlâmentoda — fikirlerin çar- pışmalarını isterler. Onlar, halkın çeki- lişten hoşlanmadığını ve bu yüzden taraltar kaybedeceklerini bilirler. İs. teseler de istemcseler de yakında dağı- lacaklar ve “Birleşik ayrış., boş bir ha. yel halinde kalacaktır. Bu grupun veya başka bit grupun gekilişi Yugoslavyada durumun açıl- ması üzerinde rol oynamıyacaktır. B. Yevtiçin 303 saylavlık hükümet çoğun- huğu grupu parlâmentodaki başarılı ve yapıcı çalışmalarına devam ediyor. Bu galışmalar arasında B. Yevtiç'in parlâ, mentodaki çokluğu içinde yeni bir par- ©i örgütü demek olan geniş bir “Yu. göslev ulusal hareketi, imkânı görü- şülmektedir. Bu hareket, öteki yöneye karşı bir yöney kurmak demek olacak- tır, ko, ötekinden gok daha teblikeli ola - çaktar. — Çüniü bu hadise Avrupada bulunuyor. Böyle bir halin ortaya çık- ması ise Avusturyanın İtalya ile Al - manya arasında paylaşılmasına ve Av- Yupa sıyasası dürümünü aht Üst ederck Genevreye karşı düşman bir blokun yük- selmesi sonucuna varabilecektir. Onun işindir ki, İngiliz sıyasal çe- virenleri B, Samuel Hor'un bu işteki syasasının öncekinden daha kıvrak ©- Tacağını düşünmektedir. 1906 üçler andlaşımasını imza eden devletlerin pek yakında Adisababada dostça girgilerde bulunarak — İtalyayı dinizliyecek — değişitte bulunulmasın tavsiye etmeleri imkânsız değildir. Ans cak, İngiltere Sudan ve Mısır çevre- sindeki asığlarını hiç de feda etmek fikrinde değildir. — İngiltere bunları 1906 andlaşması ile ve ondan daha ön- ceki andlaşmalarla elde etmiş bulunu - yor. . 1906 andlaşması Fransa ve İtalyaya olduğu gibi İngiltereye de etgerlik böl- geleri tanmmaktadır. Ş$urasını — batırla- mak Jâzrmdır ki, Fransa bu hakların- dan vaz geçmiştir. Pakat Loöndra ve Roma böyle bir harckette bulunmamış- Tardı. * İngitiz asığlarının başlıcası — Tsava gölünün suyudur. Bu su İle Mısır ve İngiliz Sudanının çok büyük bir kırmı sulanabilir ve burası dünyanın en çok pamuk yetiştiren yerlerinden biri ola- bilir. Şimdi, Mısır, Sudan ve Habeş delegeleri bir komisyon halinde Tsana gölü suyunun Üleştirilmesi plânmı bi - tirmek üzere bulunuyorlar.' Söz bağlarına dayanan bu hareket, İtalyaya hiç de dokunamaz ve İngiliz - ler, İtalyan gazetelerinin bu işde yap - dıkları — hücumlardan — şaşırmışlardır. Londra, yukarıdaki komisyon işinin 1- talya — Habeş anlaşmazlığından büs- bütün ayrı bir şey olduğu kanağatın - dadır ve dolayısile İngilterenin İtalyan ve Habeş gerginliğini azaltmak için -- racılıklarına ve Romaya harhden sa « kınmasını tavsiyeye devam edeceği bek- lenebilir. LEHİSTAN'DA: Şimendifer saatları konferansı Varşova, 16 (A.A.) — Avrupa uzak doğu şimendiferlerinin sa- atlerini kararlaştırmak üzere pa- zaştesi günü Vilnoda bir Polgnya- Avusturya - Çekoslovakya kon- feransı toplanacaktır. SOVYETLER BİRLİĞİ'NDE: 4 tonluk bir altın külçesi Moskova, 16 (ALA) — Vernestla - linak altın bölgesinde 4,171 kilo ağır - İTALYA'DA Sömürgelere verilen önem artıyor Roma, 16 (A.A.) — Bakanlar kurulu sömürgelerde bulunan si- vil ve askerlerin aylıklarını artır- mıştır. Trablus için dörtte bir ve Somali için de 12 de yedi nisbetin- de artırma yapılmıştır. Musolini uzun sözün sı - rası olmadığını söylüyör Roma, 16 (ALA) — B. Musolini ? bân eski humbaracının önünde bir söy- lev vererek uzun sözün sırası olmadı - ğını çünkü ulusu yüküm altına koya - cak kararların verilmekte olduğunu ve sonra çok değerli askerletle — konuş - duğunu söylemiştir . İtalyanın Afrika deniz komutanlgı Roma, 16 (A.A.) — İtalya hükümeti doğu Afrikası için bir yüksek komutanlığı kurmuştur. Bu komutan- lık Masamua'ya yerleşecektir. İtalyada gümüş paralar toplanacak Roma, 16 (A.A,) — Resmiğ gazete- de, şimdi piyasada bulunan gümüş pa- raları piyasadan kaldırmak ve yerine kâğıd para koymak yetkisini finans ba- kanına veren bir kanun çıkmıştır. Gümüş saklayanlar 100 ile 2000 li- vet arasında değişen para cezasına çar- pilacaklardır. deniz ROMANYA'DA: Küçük Anlaşma ekoonmi konferansı toplanıyor Bükteş, 16 (A.A.) — Küçük anlaşma ekonomi konferansı yarın B. Titüles- ko'nun başkanlığında toplanacaktır. Haftalık iş saati meseles' Cenevre, 16 (A.A.) — Japon delegesi Yoşiaka arsrulusal iş kon feransmdaki söylevinde, 90 mil- yonu bulan japon halkının birin- ci derecede lüzumlu birçok — ilke maddelere ihtiyacı olduğunu ve bunları getirmesi gerektiğini ve bunun Japonyanın dünya ekono- misine yaptığı birçok yardımlar- dan bir örnek verdiğini söylemiş- tir. 40 saatlik iş komisyonu da iş saatlerinin — azaltılması için bir proje hazırlamış ve bu projeyi ka- bul edecek üyenin 40 saat pren- sipini bütün işlerde onaylamış ©- lacağına karar vermiştir. Ttalyan delegesi B. Mi Şelis * bu meselenin raportörlüğüne se- çilmiştir. FRANSA'DA Fransızlar — almanların demniz önergelerini kabul edilir görmüyorlar Paris, 16 (AA.) — Lomdra' deniz görüşmeleri — Pranses komlsyonunun şiddetli karşıtlığı e karşılanmaktadır. İngiliz denizciliğinin tonilato hesabile yüzde 33 üne eşit olacak Alman deniz- ciliği Fransa için kabul edilemerz görlü- Kiyor. Pöti Pariziyen guzetesi deniz uz- laşmaları hakkında İtalyanın Londraya cevap vermezden önce Parisle görüş - müş olduğunu kaydediyor Siyasal çevenler, Fransanın Tuna konferansı hakkındaki cevabını yakında vermesini beklemektedr. Bu cevab koönferansın gerçekleşmesine doğru atıl- mış bir adım olacaktır. Böylece gerek deniz ozlaşmaları ve gerek orta Avru- pa hakkımda; İtalya, Fransa ile bir * lik, hiç değilse uygun gitmek isteğin. dedir. Sosyalist organı Popüler gazetesi; deniz uzlaşmalarına karşr ayni karşıt- hığı gösteriyor; çünkü diyor, bu uz- laşmalar genel silâhsızlarma ihtimali - ni her şeyden önce kırmak tehlikesini göstermektedir. ... Londra, 16 (A.A.) — Pazar dolayı sile kesilen Alman — İngiliz deniz ko- nuşmaları yarın sabah tekrar başlaya - cak ve bütün hafta sürecektir. Gemi- lerin kınıfları üzerinde prensip bakı - mandan bir anlaşma elde edilmiş işe de İngiltere kesin bir karar vermeden ön” ce Fransanın ve İtalyanın — cevaplarını almak tasarındadır. Fransız ve İtalyan cevabının bugün yarın Londraya gel - mesi beklenmektedir. Fransa bisiklet şam - piyonluğu Müylheri, 16 (A.A) — Fransız bi- siklet şampiyonluğunu Speicher kazan- maştır. 250 kilometrelik — yolu saatte 36 buçuk metre hızla gitmişlerdir. Bir komünist gösterişi Paris, 16 (A.A) — Bir takım tos . yalist ve komünistler polisin yasağıma karşın gösteriler yapmak Üzere Pan - teona gitmişlerse de hiüdisesiz dağıtıl- mışlardır. Fransanm doğusunda fırtına var Paris, 16 (A.A.) — Fransanın doğusunda çok kuvvetli fırtmalar olmaktadır. Kayıb 10 milyonu geçmiştir. BİRLEŞİK DEYLETLER'DE : Finlandiya borcunu ödüyor Vaşington, 16 (A.A.) — Fin- SAYIFA 5— , landiya, harb borçlarının 15 hazi- — ran bölüsünü ödemiştir. Japonların Çindeki yü rüyüşü amerikalılara zarar vermiyecekmiş Vaşingtan, 16 (A.A) — Japonyanam Arnerika büyük elçisi B. Saito, gazete- cilere demiştir ki: Kuzey Çin'deki jas — pon hareketleri, Amerika tecim kazanç- ları üzerinde hiç bir kötü etki yapma- — yacaktır. Hükümetinin Çin'deki hareketlerini incelemek istiyen B. Saito, bu hususta- — ci haberlerin çoğunun katmerlendirlil. miş olduğunu söylemiştir. Çin yardım istememiş Vaşington, 16 (ALA.) — Dış bakanı B. Hulli Çinden Japonya- ya karşı dokuz devlet andlaşma- sını imza edenlerin yardımını is- tiyen hiç bir nota almadığını söy- lemiştir. Grev ve karışıklık Linkoln, 16 (A,A.y — (Birle- şik Amerika) — İlbay, tramvay işyarlarının grevi üzerine çıkan ğ karışıklıkları durdurmak için bü- — tün polis kuvvetlerini silah altına — almıştır. Bu karışıklıklarda şim- — diye kadar bir kişi ölmüş ve Hn- çok kişi yaralanmıştır DAĞINIK DUYUKLAR: Bir tren kazas Londra, 16 (A.A.) — Bir yorcu — trenile bir marşandiz treni Lon- dra yakınmlarında Velvingartende çarpışmışlardır. Şimdiye kadar 14 ölü ve bir çok ağır yaralı ol- mak üzere 70 kadar yaralı hıldıı rılmıştır. vi pi Londra, 16 (A.A) — Bivingarden « Wummıııııılıyınhmh— dan 30 kişi hastaneye — yatırılmıştır. Bunlardan birçoğunun durumu umud- —— suzdur. Reinsdorf kazasında — ölenler için Berlin, 16 (A.A.) — Reinsdort » kazasında ölenlerin gün olan salı günü bütün resmiğ kurağlar bayrakları yarıya kadar çekecekler ve halk da buılıııl yıııkıtışınklınhr t M. Svetosvki lığında bir altın külçesi bulunmuştur. ULUS'un romanı Tefrika: 100 San Michele'nin kitabı Türkçeye çeviren: Wasuhi BAYDAR Yazanı Aksel MUNT Belki o, ertiğimizin son iğcatlarından biraz uzak duruyordu da her cins ve her mezhebten eczacı ve hekimlerin hazırladık- harı eşidilmemiş iyilikler sağlıyan çeşit çe- git yeni ilâçları bilmiyordu. Fakat iyice sınanmış eski ilâç kitabını kesin bir ustalık- la kullanıyor, gören gözleri — nereye sak- lanırsa saklansın — hastalığı olduğu yerde bulup ortaya çıkarıyor ve dinleme borusu- nu kulağına dayayınca bir ciğerde veya bir kalbde ona saklı hiç bir ses kalmıyordu. Önemli hiç bir yeni açin yoktu ki onun dikkatinden kaçmış olsun. Bakteriyoloji İle o vakitler daha yeni bir fen olan se- Toterapi'ye çok kuvvetli bir ilgi gösteriyor. du. Pastör'ü hiç olmazsa, benim kadar, bi- liyordu. O günlerde daha sınama devrin- den çıkmamış ve tecimgelerde satılmağa başlamamış olan, Behreng'le, şimdi, her yıl, yüz binlerce çocuğun hayatını kurtaran Ru'nun difteri seromunu İtalyada ilk dene- yen hekim kendisi olmuştu. Şu işi unutmamın imkânı olmadığını sa- nırım: Bir akşam, geç vakit, Profesör Vayr Miçl'in bir tavsiye mektubunu kendi yazdığı bir pusula ile birlikte gönderen bir amerikalı tarafından Grandotele çağrıldım ve otelin hölünde, kısa boylu, telâşlı bir adam tarafından kargılandım. Bunun ilk işi, o günkü lüks trenle Paristen geldiğini ve ötelde, 1smarlamış olduğu birinci sınıf apartıman yerine kendini ve kendininkileri salonsuz yosuz iki odaya tıktıklarını söylemek . Ötel direktörünün, yer bulunmadığını bildiren telgrafı geç gönde- rilmiş olduğundan eline varmamıştı. İşin kötüsü, küçük oğlunun soğuk al- ginliğindan ateşler içinde yatmakta olması idi. Karısı, bütün gece, çocuğun baş w cundan ayrılmamıştı. Yukarı çıkıp onu he- men görmek zahmetini esirgemez mi idim? İki küçük çocuk karşı karşıya, daha doğrusu ağız ağıza, ayni karyolanın içinde yatıyorlardı, Anaları, sıkıntılı gözlerle yü- züme bakarak, erkek çocuğun sütünü yuta- madığını ve bundan dolayı bir boğaz hasta- lığına uğramış olmasından korkmakta ol- duğunu söyledi. Çocuk zorla ve ağzını bir karış açarak nefes alıyordu, yüzü mosmor- du. Kız çocuğu anasının yatağına yatır- dıktan sonra erkek çocuğun difteriye yaka- lanmış olduğunu ve hemen bir hasta bakı- cı çağırmak zorunda bulunduğumu söyle- dim, Kadın bana, çocuğuna kendi bakmak istediği cevabını verdi. Bütün geceyi çocu- ğun boğazıı kazımakla geçirdim; Yavru- cak boğulacak gibi oluyordu. Nefes boru- sunda bir delik açmak üzere bana yardım etmesi için, sabaha karşı, Doktor Erhar- dt'r çağırttım. Küçük boğulmak üzere idi. Kalbin durumu öyle kötü idi ki Erhardt klorform vermekten çekindi, ikimiz de ope- rasyon yapmak için durumsuyor ve çocu- ğun bıçak altında can vermesinden korku- yorduk. Babasını çağırttım; difteri sözünü işi- tir işitmez odadan fırladı ve konuşmaya ka- pı aralığından devam etti. Operasyon 1â- finı bile işitmek istemiyor ve fikirleri öğ- renilmek üzere, Romadaki bütün büyük he- kimleri çağırmamızı ileri sürüyordu. Bu- nun faydasız ve pek geç olduğunu, operas- yonun da benimle Erhardt'n kararımıza bağlı olduğu cevabımı verdim, Sonra, kü- Çük kızı bir örtüye sararak, odasına götür- mek üzere, kendisine verdim, Oğlunun kur- tarılması için bir milyon dolar vermeğe hazır olduğunu söyledi. Meselenin dolar meselesi olmadığını bildirerek kapıyi sur: ': tına kapadım. ü Odaâda kalan ana, korkmuş gözlerle bi - ze bakıyordu. Operasyonun dakikadan kikaya bir kesin düzum haline - geleb ğini, hasat bakıcı kadının ancak bir saatı kadar orada bulunabileceğini, ve bundat dolayı yardımını istiyebileceğimizi kendisi ne söyledim. Bir kelime bile söylemeden başile aydaşma cevabı verdi. Göz y fi nr tutmak için kendisini zorlamakta olduğu yüzünün kırışmasından belli idi. Bu yiğit ve hayran olunacak bir kadındı. Si Ben, lâmbanm altındaki masanın rine temiz bir örtü yayarak yaraçlın zırlarken Erhardt da, Marburg lâbo rının, kendisine, Behreng'in yeni dıf seromundan istemiş olduğu örneği dıhıv. sabah göndermiş olmasındaki tuhaf tesa- düften dahsediyordu. Bu seromun, bir ço Alman kliniklerinde, büyük ba arla, denenmiş oldugımu biliyordum. Biz de onu denemeli mi idik? Ancak uzun uzadıyı konuşacak vaktimiz yoktu Çocuğun hal gittikçe kötüleşiyordu — İkimizin düştün ğümüz de umudun pek azalmış olması (Sonu var'ı