YENF UOT —a SAYIFA 4 Düşünüşler Dil devriminde ülkü kıtlığı değildir ÖZ Bazı İstanbul gözetelerinde arasıra şöyle bir fikir ileri sürüldi yörüz: “Yeni kal. ca kullanılmı çünü görü- z kelimelerinin bol- iyle yazıları Fazla çet retilleştiriyor, halbuki bakınız, gene öz türkçe yazan falan veya filanm yazıla- t ne kadar güzel ve ne kadar kolay an- daşılır bir halde.,, Falan veya filanıu, kılavuzun yeni kelimelerinden bir tekini bile kullan- müdan güzel, tatlı ve “Çoşnili yazılar yarzdıklarını biz de görüyoruz, ancak gene görüyoruz ki bunlar bir şey söy- lemek istiyen fikir yazıları leğil, ha- vadan sudan bahseden, hiç derinliğe damiyen ve kelime kadroları pek dar olan bir nevi şiirlerdir. Modern batı dilleri her gün bir par- ça daha zenginleşiyor, teknikte ve dü- şünşüte yeni ilerlermeler, yeni deyim Aktiyaçları doğuruyor ve bu ihtiyaçlar- dan yeni kelimeler meydana — geliyor. Akademiler, ulusların kaynunda doğan böyle yepyeni kelimeleri sözlüklere geçirmeğe yetiştiremiyorlar. Biz, dağarcığımızdaki bütün osman- ltca, türkçe ve kılavuz - sözlerini hep Dit araya toplasak gene meselâ Şeks- pir'in eserinde kullanmış okduğu keli- me sayısını bulamayız. Bu şu demek- tir ki dilimiz henüz pek zayıf, pek sa- vallı bir haldedir. Böyle bir hal karşı- sında bizim için tutulacak tek yol her çareye başvurarak dilimizi senginleş- tirmeğe çalışmaktır. Yoksa dilimizin pek dar olan kelime kadrosunu, herkes aalasın diye büsbütün daraltmak, kuv- vetten düşürmek değil, Türk devri- mi, her alanda olduğu gibi burada da , kaytaklığa karşı gelecektir. Eski sözlüğümüzdeki arab ve fars kelimelerini ayıkladıktan sonra geriye kalan öz türkçe kelimeler o kadar az. dır ki bununla değil fen, değil itim, Battâ en ilkel edebiyat eserleri bile meydana getirilemez. Bilerek veya bilmiyerek dilin za- yıflamasından yana olanların ikide bir konuşma dili meselesini ortaya attıkla- rını, en boş fikirleri savgamak için bu- nu kendilerine kalkan yapmağa çalış- tıklarını görüyoruz. Halbuki konuşma dili diye ayak direyenlerin bundan ne kasdettiklerinden Bile baberleri yok. Okumamış bir fransız — köylüsüne fransızca bir filozoti kitabı başka bir dilden konuşuyormuş gibi ağır ve ya- Bancı gelir. Bir köylü ile bir şehirlinin konuşma dilleri bir olar mu? Hiç okul yürü görmemiş biriyle bir üniversite profesörünün aynı kelime — miktariyle konuçacaklarını tasarlar mısınız? Aynı memleket içinde yurddaşlardan biri 500, diğeri 5000 ve bir başkası da 50.000 ke- Hmeye sahib olabilir. Bu bhal tek dil prensipine hiç bir zaman aykırı sayıla- mez, Ferdler arasına kelime zenginliği Bakrmından ayrımlar koyan kültür dü. seylerindeki ayrımlardır. Bence, bizim dil devrimimizin anla- mu, dilimizi doğuya doğru olan — geli- şim yolundan çevirmek, ona batrya doğ- rua yeni bir yönet vermektir. Eskiden olduğu gibi, halk dilinde öz türkçeleri Bulunan kelimelerin farsça veya arabca- Terının kullanılınası pek büyük bir ku- surdu. Çünkü dili zenginleştirmiyen bu hal ancak bir intelektüel züppelikten dağuyor ve hiç bir ihtiyacı karşılamı- yordu. Ancak, bu kusuru ortadan kal- dırmaya çalışırken halk dilinde karşı- Hıkları değil, aynı zamanda kavramları da bulunmayan bütün sözleri dilimiz- den çıkarıp atmak, Dütün yazılarımızda vülgarizasyon yolunu tutmak daba bü- yük bir kusur olurdu. Dilimizi zenginleştirmek, — sosyal karuluşumuza uygun olarak batı dille- riyle bir düzeye çıkarmak zorundayır. Bunun için de yapılacak iş, dilimize dmkân nisbetinde çok yeni kelime ilâve etmektir. Bazılarım korkutan kelime sayısiyle bugünkü di! kılavyuzu bile çok hafif, çok yoksuldur ve dilimizin daha çok yeni söze ihtiyacı vardır. Bu kelimeleri nereden alacağımız, veya han- gi yollardan gidip yaratacağımız ise büsbütün ayrı bir meseledir ve ba yazı> arn konusu dışında kalır. Yaşar NABİ Çin -japon anlaşmazlığı Çin ile Japonya arasındaki — ilgile- rin gene gerginleşmeğe başladığından, sakar İle karşılanması gereken bazı kay- naklardan gelen haberlerin, yakında iki devlet srasınds bir harb çıkacağını san- dıracak özde olduklarından bahse- den 8 haziran tarihli Temps gazetesi, özedenberi doğuda çabuk çıkan anlaş- inazlıkların gene çabucak kotarıklığını, s0b zsmanlarda da Çin ve Japonya ara- sındaki diplomatik ilgilerin düzelmeğe yürz tuttuğunu söyliyerek diyor ki: « Bununla beraber bu, Çin ile Ja ponyanın erklerinin yeter — derecede belli olmadığı ve çinlilerle japonların doğrudan doğruya değette bulundukla- rı bölgelerde, yersel bir takım anlaş - mazlıklar çıkmasının önüne geçemez. Mançukuo ile büyük duvarın Çin böl- gesinde bulunan japon süel orunları, çok vakit Tokyonun — sryasasından ol- dukça ayrı, ve oraların süel lüzumları- nn kendilerine kabul ettirdiği bir sı- yasa güttükleri için, bu tehlikeler ol- dukça büyüktür. Çin generalleri ise komutları altında bulunan yerlerde he- men hemen her zaman, Nankin hüküme- tinin genel sıyasasına aldırış etmeksi- zin, kendi hesablarına hareket etmek. tedirler. Birkaç gündenberi biribirini tutmayan haberlere bakılırsa, şimdiki anlaşmazlık, Tang-Keu bırakış- masından sonra yadsttel bölge haline sa kulan, demiryolu arasındaki bölgede özel poli sin haydutluğu kaldırıp düzen ve gü- venliği kuramamasından ileri gelmek- tedir. Buralarda bir takım hadiseler Tiyen- gelen ve büyük duvarla Pekin-Tiynçin çıkmıştır ki japonlar bundan çin'deki Çin orunlariyle Hopey bölgesi- nin komutanı olan General Yuh Hsueh Şung'u soravir tutmaktadır. Geçen haf- ta, japonlar harekete geçmişlerdir. Mit- ralyözlü otomobillerle cihazlanmış olan bir japon süel krtası General Yuh Hsueh Şung'un genel karargâbı önün - de mevzi alarak, hatırlatma yerine geç- sin diye, generalin oturduğu yere doğ ru birkaç el kuru sıkı ateş etmiştir. Ay- nr zamanda japon kurmayı Çin orunla- rından üç tane açık istekte bulunmuş - tur: Yadsüel bölgenin, Pekin ve Ti- yençini de içine alacak tarzda genişle- tilmesi; japonlara karşı yapılan hare- iketlerden dolayı suçlu olan General Yuh Hsueh Şung'un işten çıkarılması; japonlardan yana olan ve Tiyençin'in jJapon kensesyonunda son günlerde öl- dürülmüş olan iki çin gazetecisini öl- dürenlerin cezalandımlması. İş, buradan çıkmış, fakat çinliler japonların yaptıkları gösterişi, büyük. duvarın güneyinde japonların yeniden süe! harekete geçmeğe başlamaları g'bi gördüklerinden, hemen, az çok büyü- müştür. Çinin Tokyodaki elçisi, japon dış bakanıma Çin hiükümetinin tama. men yersel olarak gördüğü —bu anlaş- mazlığın dostça kotarılmasını — diledi- ğini inançlamıştır. Fakat japonlar uyuş- mak ister görünmekle beraber, kuzey Çini orunlarına japon kurmayı tarafın- dan bildirilen istekler üzerinde ısrar etmişler ve düzenliği korumak için, Tang-Kecu bırakışmasının — çartlarının, Tiyençin ve Pekin bölgelerini de kap- samasını istemişlerdir. Bu iş için ya- ptılan konuşmaların sonunda japon kurmayının delegesi anlaşmazlığın ye- rinde, Tokyo ile Nankin işe karışmak- sızın — yani Mançurideki japon kur- mayı ile oradaki Çin orunları arasın- da — kotarılacağmı; konuşmaların, Çi- nin kuzeyindeki japon gearnizonu ko- mutaniyle, Pekindeki Çin kuvvetleri komutanı General Ho Yung Çing ara- sında yapılacağını ve bu uyuşmanın esaslarının, Tang-Keu bırakışmasının şartlarının tam olarak yerine — getiril- mesi olduğunu gazetecilere bildirmiştir Bundan başka, bu isteklerin bir hötlem anlamına gelmediğine ve bunların yal- nız, Çin orunlarının dikkatini, yürür amnlaşma- ların üzerine çekmek için yapıldığına da işaret olunmaktadır. Bundan da anlaşıldığı üzere, her şey hadisenin hoşnudluk verici bir tarzda kotarılacağını gösterirken, —iş- ler kaygu verici bit hal almıştır. Tok- yoda, Tang—Keu — brrakışmasınn şart- larınm çinlilerce açıktan açığa çiğnen- diğinden ve Çin şimdiye kadar ileri sü- tülen istekleri yerine getirmeği red et- tiği için süel tedbirler almak lüzumun- dan bahsedilmeğe başlanmıştır. Bu sıra- larda Mançukuo'da bir teftiş gerisi yap- makta olan japon harb bakanı general Hayaşi'den de hemen Tokyo'ya dön- mesi rica olunmuştur. Söylendiğine gö- re de, bazı noktalarda — japon kıtaları pekiştirilmiştir ki bu da, büyük-duva: rın güneyinde oldukça önemli sücl ha- reketler yapılaçağını göstermektedir. olan ve kimsenin #aymadığı Almanya ile İtalya arasında Berlinden 7 haziran 1935 tarihli Tay- mis gazetesine bildiriliyor: Nazi partisince öğrenildiğine gö re Fölkişer Beobahter ile iki nazi gaze- tesinin İtalyada satışlarına konulmuş olan yasak kaldırılmıştır. Bu yasak kararı, Bay Hitlerin iş başına gelmesinden sonra İtalyan — Alman dostluğunun sarsılması üzerine verilmişti. İtalyada yasak olan öteki alman gazetelerinden de bu yasağın ya- kında kaldırılacağı umuluyor. Bu haberler ve geçen hafta Bay Musolini'nin — bir-karikatürünü yaptı- Bından dolayı alman mizah dergisi Kladderadaç'ın cezalandırılması Alman- yanın İç ve dış sryasasında ve Ttalya ile ilgilerinde önemli bir değişiklik ol- duğunu göstermektedir. 17 nisanda uluslar sosyetesi konse- yinin Almanyaya karşı bir hüküm ve karar vermesinin Almanyayı fena hal- de kızdırmış ve almanların bir protes- to notası vererek bütün merkeziğ Avru - pa konuşmalarından çokilmeğe karar vermek üzere bulunmuş oldukları bu - gün artık bir tır olmaktan çıkmıştır. Fakat bu karar o zaman son daki- kalarda değiştirilmiş ve Bay Hitlerin söylemiş alduğu söylev, bu cevab yeri- ne geçmiştir. Bu alman söylevi İtalyada ve İngil- terede gayet eyi karşılanmış ve Lon- dra, bunu yeniden başlayacak konuş- — Alman deniz konuşmaları bunun ar- dımdan gelmiştir. Aynı zatmanda uluslar sosyetesinde Habeşistan anlaşmazlığı — dolayısiyle İtalyaya karşı takınılan durum üzerine Bay Musolini'nin özel yetkisiyle al- man ve italyan ilgileri de yoluna gir- mege ve düzelmeğe başlamıştır. Bundan başka Almanyanın Roma'- daki büyük elçisi Bay Fon Hassec! ma- yıs sonlarında Berline gelmiş ve Ro- ma'ya döner dönmez, hemen Bay Mu- solini tarafından kabul edilmiştir. »« Her halde Almanya ile İtalya il- gilerinin yoluna girmesi biraz da İn- giliz — Alman ilgilerinin yoluna gir- mesine bağlı bulunmaktadır. Her halde nisan ayının ortaların- dan beri Almanyanın dış sryasası değiş- miş bulunmaktadır. İngiliz - alman deniz konuşmaları İl Popola Ditalya 4 haziran 1935 Almanya ile İngiltere arasında de- niz işleri hakkında bir uzlaşma meyda- na getirmek üzere, Almanya bikiümeti tarafından gönderilen salkur — Lon- draya varmış ve ingiliz delegeleriyle uzun görüşmeler yapmıştır. Alman kurulu, Hitlerin adamı Von Ribbentrop, amiral Schuster ve kaptan Kiderlin'len ibarettir. İngiliz delegele- ri ise İngiliz deniz bakanlığının genel kurmay asbaşkanı amiral Littbe ile ku- mandan Danekwert'tir. Amiral Littbe, denizaltı gemileri alanında en yüksek uzman sayılmaktadır. Bilindiği gibi, bu iki kurulun ala- cağı karar kesin değildir. Bu iki kuru- lun asıl ödevleri görüşmek ve ileride deniz — silahsızlanmasında — yapılacak andlaşmanın İlk temellerini — kurmak- tır. Sağlam kaynaklardan öğrendiğimi- ze göre, Fransa ve İtalya hükümetle- tine bu konuşmalardan haber verile- cektir. Tagiliz hükümeti, öteki ilgili dev- letler gibi Vaşington 1921 ve Londra 2930 tarihlerinde —saptanan — nisbette karşı Almanyanmn tutacağı yolun bildi- rilmesini, arzu etmektedir. Hitlerin son önemli diyevine göre, Almanyanın deniz kuvveti, Büyük Bri- tanyanın genel kuvvetinin yüzde otuz beşi nisbetinde kalacaktır. Fakat ingi- liz amiralliği bu nisbeti çok bulmak.- tadır. Çünkü İngilterenin deniz kuv- vetleri bütün acundaki sömürgelerine yayılmış olduklarından, bütün kuvveti- nin yüzde otuz beşi Büyük Britanya sularında kalabileceğini ileri sürmekte- dirler. İngiliz delegeleri, Almanyanın ile- ri sürdüğü yüzde otuz beş nisbeti azali- ması için , çalışacaklardır. İranda dil temizliği 6 haziran 1935 tarihli Noye Zürher Saytung'dan: İran ,coğrafya durumu dolayıtiy- le, ülkenin çok geri kalmış olması yü- zündea yavaş olmakla beraber gene her hareketinde Türkiyeyi kendisine örnek olarak almaktadır. Türk dilindeki arab ve farsça kelimeler yerine türkçe keli- meler konduğu gibi, İran dilindeki ya- banmcı kelimeler de temizlenerek yerine farsça kelimeler yerleştirilmek için bu- günlerde Tahranda bir dil kurultayı toplanmıştır. Arab alfabesinin İranda da kaldırılması büyük bir istekle ileri sürülmektedir. Kurultayın bir takım üyeleri eski Pehlevi alfabesinin, bir takımı da Türkiyenin yaptığı biçimde alfabe kullanılmasını istiyorlar. Açık teşekkür Gözlerimden muzdarip oldu- ğum (göz bebeği iltihabı) hasta- lığı üç ay zarfında pek ziyade dil kat ve ihtimamlariyle tedavi edip onlara eski halini veren Nümune hastahanesi göz hastalıkları Dok toru Vefik Bey ve arkadaşlarına alenen teşekkürlerimi sunarım, Yüksek Ziraat Enstitüsü X talebelerinden Fikri Atmaca Ölüm Eski Askeri mühendishane kim- ya hocası istihkâm miralaylığın- dan mütekait halen Askeri fahri- kalarda çalışan Bay Nuri bir bu- çuk aydır yatmakta olduğu has- talıktan kurtulmıyarak dün öğ- le vakti ölmüştür. Cenazesi bu- günkü cuma günü saat 12 de Ha- c Bayram camiinden kalğarılarak Cebeciye götürülecektir. 14 HAZİRAN 1935 CUMA Bir bilgin daha goöçtu Hüseyin Namık Orkun Macar bilgi dünyası gene büründü. Bi carların yüz yaxlara bilgi dünyasında ma- ü ağartan Zoltan bocz Üniversitede dersten çıkrp duva- iskemlesinde işi ile uğraşırken bir kalb sektesi gelerek göçüp gitti. Gömbocz adı ve sanı ber zaman son- Suz kalacak olan çok değerli bir bilgin- dir. Onun bilgi dünyasına yaptığı yar- dımları, ulusa! tarih ve dil araştırmala. rı her zaman ve her Fırsatla anılacak- tır. Zoltan Gombocz macar bilgi dünya- sının büyük bir anrtr idi. O; yalnız çı- kardığı birçok araştırmalaniyle değil konuşmalarındaki yödemelerile de bil. gi dünyasına sayısız hizmetler etmiş tir. Diyebilirim; ki Gombocz macar bile ginlerinin birçoğuna ilimsel düşünüşü ve bunun yollarını öğretmiş ve Maca- Tistanda en ince metodu kurmuştur. Gombocz bu metod yollarını o derece ince eleyip sık dokumuştu; ki bir ko- Buüyu araştırırken fişlerle çalışmayan eserleri tenkid eder; fişsiz çalışıldığın da ne gibi yanlışlıklar çıktığını açık a« larak gösterirdi. Gömboez türk dili üzerinde çok de- ğerli araştırmalar çıkarmıştı. Budapeş- tede iken bir zamanlar ak eklerini araş- tırıyordum, Fil köküne konan ak'lara yeter misal bulmuştum; fakat isimle- rin sonuna konan ak eklerine dair elim- de yalnız birkaç misal vardı. Konumu eyice aydınlatmak için daha çok misa- fe lüzum görüyordum. Gombocz'a ça- Tıştıklarımı anlattım. Bir tek kelime türkçe konuşamıryan büyük bilgin be- nim baş-başak, saç-saçak misallerime daha birçok misaller ilâve etti. Gombocz hiç evlenmemiş, hayatını hep bilgiye vermiş, nazik ve düşünee rek konuştuğu için yavaş söyliyen bir bilgindi. Macar üniversitesinde macar dilini okutur ve bilhassa macarcadaki türkeç sözleri araştırırdı. 1912 de Hel- singfors'ta Mömcires de la Soci&tt Pin. no-Ougrienne'in otuzuncu cildini teş kil eden eserinin adı: Die Bulgarisch - Türkischen Lehu. wüörter in der Ungarische Sprache olup bu kitabr macar dili ile de çıkarmıştır. Gombocz'un bizim bakımdan mühün olan araştırmaları arasında Arpıd ça« Bındaki türk adam isimleri başlıklı ki« tabını kaydetmek gerektir. Bu değerli araştırmada türklerde isim koyma âdeb leri hakkında da birçok izahata tesadilf olunmaktadır. Bu yazıdan sonra Peçes nek adının ash, Çuvaş dili, Mogolca hakkında da birçok araştırmaları oldu. ğu gibi en değerli eserinin birisi de Melich Yanocs ile birlikte yazdığı ma- car dilinin etimolojik lügatrdır. Çok acınır; ki bu lügatın hepsi çıkarılama- mıştır. Gömboez bu yazılardan başka Magyar nyelvtü donoryi Közlem€nyek, Köresi esama Arehivum, ungarisehe yahr lücher, turan ve sair birçok dergi. lerde araştırmalar çıkarmıştır. Üniversitede okuttuğu macar tarfl« gel grameri taş basmasile 1925 te çılca- rılmış olup macar fonetikasından bahis etmektedir. Dil tarihi metodu başlıklı küçük eseri de san derece değerli olup geçen yıl türk dili araştırma kurumu tarafından türkçeye çevrilerek çıkarıl. masına karar verilmişti. Gombocz Zoltan'ın bizim ulusal ta. rihimize de büyük bir hizmeti vardır: Bu büyük bilgin ilk defa olarak dil bil- gisi yardımiyle Pannonia'da yerleşmiş olan Avarların türklüğünü açık bir su- rette isbat etmiştir. (Macar dili dergi- sinin 12 inci sayısında 1916 yılı) Bune dan başka Slav dilinde türkçe kökler, türk dilinden geçme sözlerin fonetika- sına dair, macarların en eski vatanı ve v Tusal efsane, bulgarlar ve macarlar gi- bi bizim dil ve tarihimizi de yakından alâkadar eden araştırmaları vardır. Gömboez'un kitab halinde çıkmış birkaç eseri vardır. O; az yazar, fakat uz yazardı. Onun bu halini tenkid edenler oldu. Yeter olarak çalışmıyot diyenlere aldırmamış, çalışmasına de- vam etmişti. Bir samanlar üniversite« deki kürsüsünü bırakmış, bizdeki yük« sek muallim mektebi - karşılığı olan Eğtvözs Kolleginm'un çevirgenliğini ü- yenlik