SAYIFA 4 Tuz, şeker; gaz l Basın İiç Bakanımızın verdiği şölende İsmet İnönü, türk yazı ve bası atununun de- legelerine sevimli bir haber —müjdele- mişti: “Türk köylüsü birinci derecede Ahtiyaçlarından biti olan tuzu bundan Böyle yarı Fiatına, kilosu 3 kuruşa ala- calktır.,, Geçen günkü parti grupu bildiriği de aynı derecede önemli başka bir mü- deyi türk ulusuna sunuyordu; Şekeri bundan böyle dörtte bir eksik — fiatla edincceğiz. Ve şimdi öğreniyoruz ki, türk köy Möüsünün gene birinci derecede ihtiyaç larından olan gazı dahâ ucüza satımak gareleri düşünülmektedir. Bu haberler, parti programında, köy davasına verilecek özen ve önemi anlatan sözlerin ne kadar kısa bir za- manda hakikatleşmek yolunu tuttuğu- mu bize gösterdiği için iki kat sevin- eliyiz. Bizim köycülüğümüz, bir plü- tonik sevvi değil, pratik alanda elle tu- tulur sonuçlar verecek bir hayat pren- sioi olacaktır. Memleketimizde köy ürünlerüie, endüstri ürünleri arasındaki fiat farkı- mın ne kadar büyük olduğunu — ve bu- mun, nüfusunun onda dokuzu köylü olan 'Türkiye için natıl esaslı bir derd orta- ya çıkardığını hepimiz biliyotz. Ve bi- Byoruz ki bütün yıl alnının terini sa- kınmadan toprakla pençeleşen türk köy- lüsü, yıl sonunda sattığı ürününün ge- lirile medeniğ bir insan gibi yaşamak bakkını fazlasile kazanmıştır. Ancak endüstri Ürünlerini ya dışardan — geti- ven veya da yeni kurduğu fabrikalarda, benüz, bu bususta çok eski olan ve da- ha rasyonel çalışabilen batı ülkeleri ka- dar ucuza maledemiyen ve devlet geliri- “min büyük bir kısmını da buradan sağla- — yan bir memlekettc, bu ihtiyacı hemen ve birden karşılamak ve köylünün alacağı malların fiatını, satacaklariyle denk bir nisbete indirmek sanıldığı kadar kolay ve basit bir iş değildir. Ancak bu iş ne kadar güç va çapra- şık olursa olsun, biz adım adım, ve sar- tılmaz bir dölenle hedefe doğru yürü- mekten geri kalacak değiliz.. Köylünün birinci derecede ihtiyaçlarını karşılı- yan mallarda, elde edebildiğimiz, az çok, her fiat düşmesi, davanın durma- dağını, yürüdüğünü ve memleket eko- nomisinin git gide daha düzenli bir duruma girdiğini bize haber verecek. tir. 'Türk köylüsünü, bugün içinde ya- gadığı ve ekonamimizin gelişimine za- E rarlı olan otarşi (kendine yeterlik) du- kurultayı üyeleri — şerefine miş ölçüde karşılamak imkünlarını ben- disine vermekle imkün çerçevesine gi- gecektir. Biz, memleket hesabına büyük biru kazanç olan hu başarıların, ekonomi: mizde pek yakında çok hayırlı sonuç- lar Üelirteceğine inanıyoruz. Yaşar Nabi NAYIR Basın — Matbuat; Şölen — Ziya- fet; Özen — İtina; Önem «« Ehemmi- yet; Ürün — Mahsul; Sağlamak «« Te- — Gnin etmek; Gelişim — İnkişaf; Başa- — gy zz Muvaffakiyet; Sönüuç «& Netice, Ç Bir hava paktına doğru 1 haziran tarihli Taymis *Bir hava paktına doğru,, başlığı altın da yazmış olduğu bir baş — betkede di- yor ki: Avam kamarasının dünkü toplantı- sında hemen bütün konuşma ve aytış- malar ileriye sürülmüş olan batı hava paktı üzerinde olmuş ve hükümetin, biraz geç de kalmış olsa bu önemli me- seleye gene dönmüş ve ona gereken değeri verdiği görülmüştür. Bu konuşmalardan sonra bu konu üzerinde görüşmeler yapmak zamanı- nın yaklaşmış olduğu, artık umulabi- lir. Dışarıişler Bakanı; — parlamentoya bükümetçe bütün bir enerji ile ve hiç zaman kaybetmeksizin bu işin ardın- dan gidildiğini söylemiş ve bu sözleri- me bu konu üzerinde ilgili devletler a- rasında çıkacak yakın bir aytışma bu- lunmadığını da katmış ve bundan çok sevinmekte olduğunu bildirmiştir. Ortada gerçek olan bir nokta varsa © da hemen her taraftan böyle bir ha- va paktının başacılmasının özlendiği gö rülmesidir. Zaten geçen şubatta bu dilek, Lon- dra konuşmalarında Fransa ve İngilte- ve tarafından ileriye sürüldüğü zaman Lokarno paktında imzası bulunan öteki devletler tarafından da uygun görül- müştü. İtalya 9 şubatta cevab vermiş, Belçikanın içtemli cevabı da iki gün sonra gelmişti. Almanya, 14 şubatta ce- vab göndermiş ve dün dışişler bakanı- maızın da söylediği gibi, o zaman hemen bunun üzerine konuşmalar yapılması it- tenmişse de sonradan Londra - bildiri- sinde ileri sürülen bütün önergelerin biribirine bağlı olduğu noktasında a- yak direndiği için bu iş geri kalmıştı. Daha doğrusu Rusya o sıralarda doğu paktı meselesinin bu hava paktr ile eşit önemde olduğunu, ondan dolayı bunun birlikte konuşulması gerektiğini Fran- sa ve İngiltereye hildirmiş, bu da iki meselenin birleştirilmesine — sebeb ol- muştu. O gün bugündür aradan geçen dört ay içerisinde birçok incelemeler, araş- tırmalar yapılmış, hu meselelerin kota- rılmasına uğraşılmıştır, Her ne kadar bu meşelelerin he men bepsi ayrı ayrı önemli ise de bü- yük Britanya bakımından en önemlisi hava lokarnosu olduğunda şüphe yok- tur, Bu memleket, imzalıyanlarından biri- sinin öteki üzerine havadan saldırma- sına karşılık öteki imzalayanların bu saldırana hülcüm etmelerini kararlaştı- ran bir paktmm elden geldiği kadar ça- buk imzalanmasını, hiç olmazsa esasla rının belirtilmesini istemektedir. Bir defa bu esas kabul edildikten sonra, artık hiç bir hükümetin böyle bir saldırış soravını Üzerine almasına im- kân kalmaz sanırız. Böyle bir prensip üzerinde Aanlaşma, hava silah'larımın buclandırılması işine bir kök, bir temel olacaktır. Her halde Sir Herbert Samuel'in de güzel söylevinde söylediği giti hükü- metin bu işte çok geniş davranarak cli- ne geçmiş olan bir fırsatı kaçırmıyaca- ğını umuyoruz. Her halde Con Saymen, bu konuş- maların esasları hakkında birçok karar- Tarı kafasında bulundurmaktadır. Hat- tâ, dış bakanının bomba atmasını ka « nun dışr gsaymak gibi bir şey — tasarla- makta olduğu da anlaşılmaktadır. Her halde bu esaslar, kamu tarafından özle- nir şeyler olduğu için bütün partilerin bunu onaylayacakları ve buna yardım gösterecekleri bayıktır. Fakat havadan saldıran bir devlete karşı ötekilerinin toptan hücüm etmeleri esasını hazırla- yacak olan bir paktın her şeyden önce ve öteki maddeler için geciktirilmiye- rek yapılması gerektir. Gerek Bay Baldvinin, gerek Bay Hitlerin sözlerinden anlaşılıyor ki İn- Bgiltere ile Almanya hava küvvetleri- nin 1500 uçakta buclandırılıması yolun- gazetesi ULUS Yabanğı gazetelerde okuduklarımızw İsviçrede son yapılan |Silahlanma yarışının referandumun anlamı Avrupanın merkezinde bakımından küçük fakat arsıulusal e- konomi alanında önemli bit devlet o- lan İsviçrede, 2 haziranda, parlamen- toya üsnomal yetkiler verilip verilme- mesi hakkında bir “Referandum,, ya- pildi. İçinde bulunduğumuz — bulrandan çıkmak için parlamentoya — Üsnomal yetkiler verilmesini önergediğinden dolayı “buhran insiyativi,, denilen bu kanundan yana veya buna karşın şid- detli propaganda yapıldı. “Buhran in- siyativi,, ni önergeleyen askın sosya- list partisi olduğundan hemen hemen bütün partiler birleşcrek onaylanma- ması için bütün güçlerile çalıştılar. Sonunda 426.000 oya karşı $56.000 oyla “buhran insiyativi., —reddedildi. İsviçre federasyonunun 22 kantonun- dan 18 ji red, 4 ü kabul reyi vermişler- dir. İsviçre federal ana kanununa gö- re bir. referandumda yalnız oyların çokluğu yetmez, ayrıca kantonların da çokluğunun elde edilmiş olması gerek- tir. Bu bakımdan yapılan — referandu- muün sonucu İsviçre ulusunun — büyük gokluğunun böyle aşkın yollara sap- mak niyetinde olmadığını açıkça gös- termiştir. Yaradılıştan — saknılı olan isviçreli- r “buhzan insiyativi,, ni reddetmekle memleketlerini içinde bocaladığı sıkın- tılı durumdan — devrimci yollara sap- mak suretiyle değil fakat daha hafif a- daptasyon çarelerile çıkarmak — döle- ninde olduklarını isbat etmiş bulunu- yorlar. Referandumda İsviçre ulusuna $0- rulan soru şu idi: Bugünkü ekonomik — durumumuzu düzeltmek için parlamentoya gereken yetkileri veriyor musunuz? Bu soru- unun başka bir anlamı da: şimdiki du- ramdan çıkmak için hükümetin yeni vergiler koymasına razı mısınızdır ? Özgürlüğüne son derece — düşkün bir ulus olan isviçrelilerin böyle bir par lamento diktatörlüğünü kabul etmiye- cekleri önceden belli idi. Sosyalizmin bu nevi saldırışlarına isviçreliler şim- diye kadar kaç kere karşı koymuşlar dır: 1918 de beliren devrimci grev bare- keti hemen bastırılmıştı; 1922 de servetleri denkleştirmek bahanesile kapitalden vergi alınmasını önergeleyen bir kanun projesi redde- dilmişti. 2 Haziranda ulusun oyuna başvu- rulmuş olan “buhran insiyativi,, ise cö- mert ve insaniğ bir takım - fikirlerin perdesi arkasında sosyalist partiyi er- keye getirmek gayesini güdüyordu. Düşünülürse İsviçrenin böyle sonu ne olacağı belli olmayan bir serüvene atılmasına lüzum da yoktu. İsviçre pe- rasşının altın ve döviz karşılığı bu gün yüzde yürdür. Ve altın blokunun ge- riye kalan üyelerinden Pransa ve Ho- landa paraları düşürmedikçe İsviçre fran ginin sarsılmıyacağı kesin gibidir. İs- viçre hükümeti bunu iyi bildiğinden sosyalistlerin bu referandum için gi- riştikleri savaşı büyük bir soğuk kan- Irlıkla karşılamış ve karşılık bir proje ileri sürmemişti. Şimdi, referandumla ulusun duru- luk ve itidal hakkınaki arzusu kesin- likle anlaşıldıktan sonra, İsviçrne hükü- meti krizi yenmek için gereken adap- tasyon işine daha büyük bir gayretle sarılacaktır. toprakları Orhan Conker .. yersizliğ Yazanı Dr. Marksvel Garnet Britanyadaki uluslar — sosyetesinin dostları birliği genel sekreteri Londra, 31 mayıs — Bütün Avru- pa büyük devletlerinin elli yıla bile yetecek olan silaklanma — büdeelerinin istatistikeri üzerinde — ileride yapıla- cak olan bir harbın korkunçluklarını şimdiden kestirmek deneci yapılacak olursa, ulusların böyle bir boğazlaşma- B sonucunda, acaba baştan başa yıkıl- mıyacak, taş üstünde — taş, başüstünde baş kalacak mıdır? - sorgüsunu — insan haklı olarak kendinden sorar, Her ülke- nin silahlanma hesalılarındaki rakam- lardan, ister istemez, iki ulusun silah- la düzeltmeğe kalkacakları ilk çatışma- nın ber ikisinin de büsbütün — ortadan kalkması demek olacağı sonucu çıkmak- tadır. Bundan dolayıdır ki, biribirleri- ne karşı beslenen kıskançlık ve korku- nun, güvensizliğin yersizliğini anlata- bilmek için çılgınca yapılmakta olan si- lahlanma yarışının kesin sonuçlar ve receği bu anda bütün dünyanın vicda- runa aytamak gerektir. Eğer batış isti- yorsan ,harba hazır ol! Bu atasözü, 1914 yılına kadar geçen yirmi beş yıl içinde devletlere tam 270 milyon ingiliz lira- sına mal olmuştur. Bu saypa bugünkü silahlanma saypası yanında ufacık, te- fetik bir şey gibi kalır. Bugün ber yıl yapılan — silahlanma saypası bir milyar ingiliz lirasından aş- kındır. Helc resmiğ olarak - bilinmi- yen rakamlar da katılacak olursa bu dev gibi saypa tutarı hakikatte kat kat daha büyüktür. Lord Grey of falodon bu yirmi beş yıl Üzerinde yapmış olduğu araştırma- larda, sitahlanmanın korkunç bir şekil« de çağlaması dolayısiyle ortaya çıkmış olan güvensizlik ve korkunun harbı or- taya çıkarmış olduğu sonucuna varmış- tır. Ya bugün Hiç şüphe yok ki, ulus- lar sosyetesi dünya barışının güven al- tına alınması için çok değerli bir araç- tır. Bu güven tedbirlerini ona göre de örgütlemek için her türlü deneçler ya- pılmıştır. Orada ne kadar hak, ekono- mi ve arsıulusal mezcleleri varsa hep- siyle uğraşacak evrensel kurumlar ya- pılmış ve herhangi bir anlaşamamazlı. &x aydınlatacak kapasitede en birinci ayırtmanlardan toplanmış büyük bir küme vardır. Bundan böyle de bu makinadan asığlanmıyacak mıyız? Japonya, Almanya ve Birleşik A- merika hükümetleri bunun dışmda kal- mışlardır. Bu, haklı bir hareket midir, yoksa değil midir mesclesini burada uzun uzadıya araştıracak değiliz. An- cak şurası da gerektir ki, bazı parçala- rt eksik kaldıkça uluslar sosyetesinin makinası aksamadan işliyemiyecektir. Bundan başka, uluslar — sösyetesi- nin ödevi kamoyca yanlış anlaşılmakta olduğu da ayrı bir hakikattır. Cenevre toplantılarının bildiriğlerinde uluslar sosyetesinin müsbet işlerinden çok menfiğ işleri üzerinde durulmakta, uluslar sosyetesinin, harbın önüne geç- mek için yapılmış bir yaraç olduğu da söylenmektedir. Yeniden kan akma tehlikesinin ö- nüne ise, yalnız derece derece hazır- lanmış ve uluslar sösyetesi tarafından var kuvvetle gayeye doğru götürülmüş bütün ulusların elele vererek çalışma- sile geçilebilir. Yalnız savga tedbiri yetmez. Dünya teciminin ayırtsız ola- rak gelişimi için esaslar bhazırlanmalı, ülus haklarına bağlı olan meselelerde de titiz davranılmalıdır. İstenildiği ka dar uluslar sosyetesinin pratik başarık— larından çok başarıksızlığından bahse. da bir centilmen anlaşması vardır de- mek yanlış olmaz. Sir Austin Çemberleyn, söylemiş ol- duğu sözlerde Bay Hitlerin sözlerinde iki tarafı anlaşmaya yaklaştıracak nok- talar bulunduğunu ve bu yolda bir ba- gşarığa varmak için bunların hükümete yardım edebileceğini anlatmıştır.., Teaymis gazetesi, ba betkesinde Bay Eden'in de parlamentoya söylediği söz- derde darümuü çözelediğini anlattıktan sonra biz defa böyle bir anlaşmaya he- men girişilmesini salık veriyor ve bet. kesini şöyle bitiriyor: n Bir defa bu anlaşma yapılsın, on- dan sonra hava silahlarını buclandır. mağa; buclandırma da bittikten sonra karşılıklı olarak bunların sayılarını in- dirmeğe sıra gelecektir. Yalnız işi ge- tiktirmemek gerektir 10 HAZİRAN 1935 PAZARTESİ Yurd Postüsı Akdağmadeninde kültür çalışmaları Çevredeki ilk okul öğretmenic: Köyde, her bucakta, her yerde devrim ve kültür ülkülerini yaymak yolunda eksiksiz tandımanlar verecek surette galışıyorlar. Öğretmenler Atatürk ülküsünün is- tenilen verimli alanlarda derinleştirn- zaesini temcl dilek ve baş iş sayan Y »- gat ilbayı Bay Baranın direktifleri yö- netinde usanmadan ve bıkmadan çalış- maktadırlar. İlbay Bay Baranın geceli gündüzlü harcadıkları emckleri, modern plâulara uygun 3 ve 5 dersaneli yeni okul kurağ- larının yapılma işlerini verimli yolun- ga yürütmektedir. Bitirilen 5 dersa- neli Hasbek köy grupu okulunda bu yıl dersler devam etmiştir. Önümüzde- &i ders yılr başına kadar yapı işleri eksik okul kurağı kalmaması için ted- birler alınmıştır. Cumuriyetin 12 inci yılı köylerde yapılan yeni okullarda kutlanacaktır. Okul kurağlarını yapı işlerine bakmak için öğretmenler de büyük azat aylarında köylerinden ay- rılmamayı kararlaştırmışlardır. Çevre ilk okullar ispekteri Osman 'Turgut Erkekli C.H.P. Yozgad Halke- vi adına Hisarbey, Muşali Kalesi, Ka- but, Yeniyapan, Çulhalr köy yurdla- rında ve Akdağ madeni C.H.P. kura- gında “Atatürk ülküsü, mü anlatan 6 konferans vermişlerdir. Çevre köyle- tinde çalışan öğretmenlere C.H. Parti. Bi adına Akdağ madeni parti kurağın- da Akdağ C.H.P. başkan — vekili Bay Hamdi tarafından — verilen uğurlama yemeğinde verdiği konferansın sonun. da Osman Turgut Erkekli, bir söylev. vererek Ööğretmenlerin yüce Bdevini anlatmıştır. 30 mayısta başlıyan çevre öğret- menleri ertiksil konferanslar ve ko. nuşmalar toplantıları 3 haziran pazar. tesi gününe kadar devam etmiştir. Dr, Bay İsmail tarafından “Köy öğret« menliği ve köy sağlığı,, konulu ve çok ilgi ile dinlenen bir konferans veril- miştir. ———H———— ——— dilsin, bu başarıkların varlığındaki ha- kikati sarsamar. Bunun için de çok seyrek görülen bir Örnek göstermek isterim: 1925 yı- li ilk teşrinin bir pazartesi günü yu- nan karakollarında bir esker bulgar sı- mırında vuruldu. Üç gün sonra da yu- man askerleri bulgar toprağında ilerle- meğe başladrlar. Uluslar sosyetesinin, bu anlaşama- mazlığı on iki saat içinde düzeltebil- mesi için, bulgar genel kurmayı, gev- şek bir savganın yapılmasını emretti. Bulgarların başvurmaları uluslar — sos- yetesine sabahın beş buçuğunda geldi. Briyan ertesi pazartesi günü bir top- Jantı yapılacağını saat on buçukta ulus- lar sosyetesi konseyinin bütün üyeleri- ne bildirildi, aynı zamanda da konseyin vereceği karara kadar çatışmanın dur- durulması için Yunanistan ve Bulga- ristan kıtında girgide bulunuldu. Bu telyazısı harbın başlaması için werilmek üzere olan emirden birkaç dakika önce Atinaya vardı. Alınan so- nucu herkes bilir. Üzerinden dört gün geçtikten son- rTa son yunan askeri bulgar topraklarım dan çıkmış ve nötür bir komisyon Yu- nanistanın 45.000 ingiliz liralık onarım vermesine karar vermişti. Bu gibi uğraşmaları uluslar sosye- tesi başarabildiğinden ileride de böyle veya buna benzer meseleleri başararak dünya barışını güven altına alabileceği. ne inanıyoruz. Silahlanmanın her yıl devletlere bir milyar ingiliz lirasıma mal olduğunu ve barış korumu için to- pu topu bunun binde biri olan 1 milyon ingiliz Hrası lazım oldğunu da biliyo tuz. Dünya yüzünde yaşayan her kişi- ye, uluslar sösyetesi, Lahaye yüce hak- yeri, arsıulusal iş evi yılda birkaç pe- niden çoğa mal olmuyor; hafbuki si. dahlanma birçok ingiliz Jirasını geçi- yor. Bu görüş bile silahlanma yarısının yersiz. bir iş olduğunu öğretecek ve dünya uluslarını barış isteği çevresinde toplamağa çağıracak bir ölçüdedir. 1 haziran 1935 tarihli Noyes Vimee Jurnal. her