4 HAZIRAN 1935 SALI *“ULUS Yarı - sıyasal Almanyadan enstantaneler Almanya den de bakt iğrmiz gezide, içer- n da. Böyle yap- masa idik profesörce araştırmalar yahut ispekterce didik den sonra yor- gün argen bir yana yatıp sızmamızın so- nunu beklemem kalmak, götüp tuttuğun: kulağı ile gö Bizler de böyle yaptık. Zaten güpgüzel, bir. memleket. Her yanı bitmiş, her yant tam. Hele t- atmak, işittiğini can dirmek — şartile. enineboyuna ba; gakla yol alırken, altımızda en — tatlı renklerle bezenmiş bir halının, durma- dan değişen hendesesini görmeye doya- miyorduk. Her karış toprağa insan eli beş on kere değmiş. Yolların, kanalla- fın, demiryollarının çizgileri arasında alman ormanları ve alman köyleri bir Bahçenin çiçek göbekleri gibi yatıyor- du. Bir nehirler vardı ki, kıvrımlarına cetvel dokundurmamışlar, fakat işlen- miş düzlerin ortasından, uslu, evcil, yu. muşak akryorlardı. Uçaktaki göz, iki bacağımızın üze- rinde gezdirdiğimize benzemiyor. Aşa- giları gerçi, bir plân gibi açılıp yayılı. yor ve ne de olsa birax şematik kalyor ama . alışınca, her şey gövdeleşiyor, her şey canlanıyor ve bir başka perspekti- fin şiirile kımıldanıyor. Fnsan, yarattığı şeyleri, böyle yu- kardan baka baka küçük görmeğe alışa- Buna &l ileri atlayış!sı i cak Atı kovanı gibi ç sokaklar, bir takım sosyal bölme- için (1) Orta Avrı: panin kimi memleketlerinde oldüğu gi- nlar yok, alışkan İştizlerin hepi letin içine * € alışveriş de var. Ve pok çak bayrak, pek çok üniformalı var, Camekânlar biribirinden güzel fa- kat hor şey pahalı, Hangi her şey, nasii her şey? Lükse komşu olan şeyler. Öte- hâlkın isti ların elinden alınmak şar- eği ve kullanacağı aş rölleri oymuyormuş. 'don birinde. Du ârtist, Fekat bu işçiye verilen piyesler- çin bit kıt tiyatrosunda Or ş aylık alryormuş. ası gerekiyormuş. Yatacağı, yi- zır. Bir de ufak gündelik. Ge- letek kış gene nomal ödevinin - başına ık ile dönecekmiş. Ve bu sırada, şehirdeki tiyatrodaki yerini bir Başkı artiste bırakryormuş. İşte, bir yanden işsize iş bulmanın bir yandan da pahalı memlekette ucuz yaşamanın bir örneği, Bunun gibi ted- Birlerin yüzlercesini almışlar. Birer bi- rer ele alınırlarsa önemsiz - gözüküyor. lar. Fakat hepsi bir arada olarak, 65 milyonluk bir sosyetenin bütün iş me- kanizmasını yoluna koyuyorlar. Elden geldiği ve kriz izin verdiği kadar, Burhan BELGE Homal bir — AMUTAYDA (Başt 1 inci sayıfada) Özel okullar direktörlüğü de ür bakanlığının orta ve ilk öğ- relim genel direktörlüğüne veril « müş olan işlerden, özel okullarla ilgik olan işlerle uğraşacaktır. Kamutay gene dünkü toplan - tısında Sıhhat ve soysal yardım Bakanlığı tarafından Ankara mer- kez hıfzıssıhha - kurulunun - türlü bölümleri için getireceği yabancı uzmanlarla süresi beş yılı geçme- mek üzere mukavele yapmıya izin veren ve memleketimizde açıla - cak arsmlusal panayır ve sergile rin vergi ve resimlerden bağışlılı- ğ hakkımndaki kanunları onamış ve 4 birinci teşrin 1926 dan önce bulwunan vakıflar için olan kanun Vö-ihasmı görüşerek kabul etmiş - Üe Tamy'ay yarın toplanacaktır. |Tarih bahisl! Arab illerinde Sümer izleri Bu yazının başı dünkü sayımızdadır. Bilginler türkçenin arab dili üzerin. deki önemli ve çok ciddiğ etkilerini a- raştırdılar, Kısa zamanda bulup ala - na koydukları değerli sonuçlar şaşkın- lık verecek derecelere vardı. Böylece öğrendik ki arab dilinin yaptlıp işlen - meşinde türk dili büyük ölçüde rol iye- Arab tarihini incelerken bu rolün elerde türk soyunun hangi Kolları tarafından oynandığına önem verilecektir. — Evet. Arab illeri, önce nereleri idi? — Arab soysal tarihe ne zaman na- sıl doğdu? Nerelerde nasıl ömeklendi — Erkin bir kültür yaratabildi mi? Ancak bu sorguların karşılığı bize kültürün sesi demek olan dilin içyüzü- nü tanitabilir. si olmuştu. ne zaman nasıl ve .» Coğrafya - Arab illeri nereleri idi? Yer yuvarlağının üstünde birbirin den aşırı derecede uzak bir çok yerler- de arabca konuşulur. — Bu milyonlarca insan kendi aralarında zorluk çekme - den ve çokça uğraşmadan kolayca an « laşabilirler. Afrikanın batı kı ndaki arab dili ile bir Basralıyı bir Hadra « mutlu ile bir Şamlıyı — duraklamadan, güçlük çekmeden konuğşur ve anlaşır görürüz. Hal böyle iken tarihin bize çizdiği ulusal arab yurdu şimdi arabca görüşülen yerlerden çok başka çok ayrı ve küçük bir toprak parçasıdır. Bu suretle arab dilinin henüz şiy- veleri bile belirmemiş, genç bir dil olduğunu öğrenmiş oluyo- ruz. Coğrafyacılar ve tariheiler arab il- lerini arab yarımadasından dışarı çı * karmazlar. O bilginlere göre arab ille- ri şimalde Furat nehri doğuda Fars de- nizi, Hind Okyanusu, batıda Kızılde - niz ve Yordan suyu ile çevrelenen yer- dir. 'Yordanın batı tarafı hele Surye toprakları arab yurdundan değildir, Bu sınırlarla çevrelenen toprak parçası ya- radılışın ne kadar sakatlığı, aykırılığı varsa hepsini toptan bağrına bastırmış, girilmez, geçilmez bir yer bölgesi ol - duğu için kültür yönünden ne gibi an- lamlar verdiği hiç bir devirde tükel ©- larak öğrenilememiş, bilgi bakışına her kit dumanlı, puslu bir ufuk göster- miştir, (Engin coğrafya çevreleri için- de Furat, Yordan, Kızıldeniz ve Fars - denizi arasındaki arab illeri lnıgün.de yer yuvarlağının gizli kalmış tanmnma- Dr. Huber. erkin olmamış n miş yerlerinden biridir. Das trauk apfer.) Neden mi Bu düğümü çözebilmek için yarımadayı eyice tanımak önem de- ğer bir iştir. Tarihin arab dediği insanlar gene ta- rihe göre arabın ulusal yurdunda (vaha) dedikleri kara adalarında yaşarlar. Bu vahaların geniş olanları bulunmakla be- raber birinden ötekine gitmek için kavu- rucu, bunaltıcı susüz çöllerden geçerr « lidir. Arap illeri 12 inci endeğresinden bış- lıyarak 32 inci endeğresine kadar uza - nır. Ve güzeyden güneye doğru Ham - gdan, Cevf, Büyük Nüfud, Nüfud Deh - ma çölleri ile Maskat, HadramutYamen, Hicaz arasında bir çöl okyanusu olan korkunç Rubulhalr ile kaplıdır. Yamen- in endüstri merkezi güzeyinden ve do - ğusundan çevreleyen Cevf çölü bu Ru -« bulhalinin bir uzatı (istitale) sıdır. Bu çöller Suriye yanlarında bir ki- reç taşı tabakasr halinde ise de cenupta toprağın tabiati değişir. Oraların çölü dalgalı oynak bir kum denizidir. Ne Buya, ne ota rast gelinir. Gündüzleri yakıcı bir yayla sıcağı ve geceleri da. yanılmaz bir yayla ayazı hüküm sürer. Fakat Necit kıtgası öyle değildir. 25 inci endeğresi üzerinde ve büyük çöl- lerin ortasındaki bu yer bölgesinde başt dumanlı dağlar, sık ağaçlı ve sulu de- reler vardır. Her yana akan sular çöl- lerin kumlarına saplanıp kayboluncaya kadar gür ve faydalıdır. Koyun ve at sürüleri besleyen steplerin yeşilliği e- Tız olmakla beraber sonrasızdır. Şimal eğik yüzey (sathı mail* *ade H. R. TANKUT yılın bir kaç ayı sürümü seller Fıratın döküldüğü yere dike olarak denizi boy- harlar. Bu sellerden bir tanınmışmın 7 bin yıllık adı (Armak) (1) dır. Karun Dicle ve Fıratın yardımı ile deltay ya- ni batı acununun kültür. babası olan Sümer topraklarını yapan ırmaktır. Es- ki zamanlarda Necitten deltaya bu sel yatağından gidilirdi. Necdin çevresindeki çöller amansız- güzeyine doğru çok aralıkla kazılmış derin ve suyu az kuyular o yönetlerin kervan konaklarını yaparlar. Deniz yalıları biribirine ekli, kesik- siz dağlarla çevrilmiştir Denizlerin se- rinlendirdiği yeller, karların, yağmur- Yarın beslediği seller bu dağ zinci.! ü- zerinde insanca yaşama şartlarını biz a- raya topladığı için oralarda soysal ve durul (müstakar) bir hayat göre çar- par. dır. Güzeye, batıya, ve batı Bu betkede geçen öztürkçe kelime- lerin osmanlıca karşılıkları şunlardır: Etki: Tesir — İye: Sahib — Ende; Te: Arz dairesi — Endüstri: Sanayi — Güzey: Şima! — Güney: Cenub — Kıt- ga: Kıta — Dike: Azmud — Değişit: Teviz — Tecim; Ticaret — Anıklık. Kabiliyet (istidad anlamına) — Bitek: Mümbit, mahsuldar — Sonu var — (1) Armak dilimizde trmak ve armak olarak kullanılır. Prenses İngrid'in evlen - mesinden dolayı çekilen telgraflar Ankara; 3 ÇA.A.) — İsveç prenset- lerinden Tngrid ile Danlmarka Veliah- dinin evlenmelerinden dolayı Cumur başkanı Atatürk ile İsveç Veliahdı Prens Güstav Adolf arasında çekilen telgraflar şunlardır: İsveç Veliahdı Son Altes Prens Güstav Adolt Stokholm Prenses İngtid ile Danimarka Veliahdı Prens Frederikin evlen- meleri münasebetiyle en hararetli tebriklerimi kabul etmenizi ve mümtaz evliler nezdinde en hali- sane temennilerime terceman ol- manızı rica ederim, Kamâl Atatürk Son Ekselans Reisicumur Ka- mâl Atatürk Ankara Kızımızın evlenmesi münase- betiyle izhar buyurmak Tütfunda bulunmuş olduğunuz dostane te- mennilerden dolayı Zati Devleti- nize samimi minnettarlığımı ar- zederim, Güstav Adolf Ankara'da Kızılay haftası Yurdumuzun her tara- fında yapılan (Kızalaya üye olma) haftasına bu eyilik kurumumuzun — Ankara ku- rulu 8 haziran, cumartesi günü başlıyacaktır. Kızılay tarafından evle- rinize gönderilecek (üye ya- zılma) kâğıtlarını doldura- rak onu size getirene veri- niz, Barışta ve savaşta felâ- ketlerimizi paylaşan - bu iyi- lik kurumumuza Üüye ölu- “Keçlören köy gazinosu,, adiyle ve A nkaranın bu gürel köşesini şenlendirmex amaciyle bir toplantı yapılmış olduğunu geçenlerde yazmıştık. Bu gazinoyu kur. mak ve yönetmek üzere bir araya gelenler ereklerine varabilmek için bir de klöp kurmuşlar ve dün köy gazinosunda toplan p, hazırlanmış olan tüzük bakkında ke- nuşmuşlar, sürel yönetim kurulu üyeleri ni seçmişlerdir. Klöbü kuranların ve bundan böyle yönetecek olanl: ın özlüğü bize, yalnız bu kurulun değil, Keçiörenin de daha çok gelişeceğini, daha çok tanılrp sevileceğimi umud ettirmektedir. H;vacılığımız îçin Büyük iş Değerli Başbakanımızın ortaya at- tığı büyük havacılık meselesi, bir gün önce başarılması gereken ulusal bir ih- tiyac şekillendirmektedir. Türkiyenin ulusal korumu, karada ve denizde oldu- ğu gibi, hattâ onlardan daha çok ileri kertede, kuvvetli bir havacılığa dayan- mak zoru karşısındadır. Yurdun havadan gelen korkunç bir tehlike karşısında bulunduğu, artık söz götürmez bir hakikat olmuştur ve bu hakikat, yurddaştan hava yolunda yardım beklemektedir. Ancak şurası açıkça meydandadır ki yurddaşın yar- dımına dayanan başarı (muvaffakiyet), bu hakikatin Türkiyede eksiksir. bir biçimde anlaşılıp yayılmasına — bağlı bulunuyor. Ulusun türk havacılığına yaptığı türlü para yardımları gibi, “hava tehli- kesini bilenler,in vereceği paralarr da türk toplayacaktır. Türk Hava işini, bugünkü düzeniyle başarması hiç Hava Kurumu Kurumunun bu - toplama söz götürmez olduğu halde, hava tet- likesini yayım meselesinin bu kuruma ağır güçlükler yükliyeceğine inanmak- tayız; bu da bizc, günün ileri meselesi o- lan hava tehlikesinin. yayım bakımın. dan geniş ölçüde bir elbirliği istediği- ni anlatmalıdır. Yurda eyilik getiren her kurumun kuvvet aldığı C. H. P. nin işin boyunu Üzerinde durarak, ulusal davaya nen hızı vermesi, bugün için şekillen- direbileceğimiz ilk ve en büyük dile- ğimizdir. Bundan ayrıca, hava tehlike- sini bilenlerin yaratacağı büyük hava- cılığımız uğrunda, bütün özel ve genel kurumlarımızın ulusal Ülküye ortak çıkmaları gerektiğini de söylemek, bi- ze, gene doğru görünlür. Bilgili C, H. P. aytaçlarnın bu yol- iste- da yapacakları hizmetin değer - biçile- miyecek kadar büyük olacağı önemle hatırlanmak lazımdır sanryoruz. Türk ulusu, korkunç tehlikeyi anla- arttıracağına göre ,yayım ve anlatım işinin en başta olduğu, muvaffakiyetimizin buna bağlı Meselenin, ayrı ayrı bütün yurddaşların ve yurd daşların - dileklerini gerçekleştirmeğe çalışan C. H. P. nin şüphede bırakmı yarak bir gün önce başarmağa zorlam- dıkları ulusal bir davaya temel olduğu gözden uzak tutulmamak gerektir. Tehlikenin düşünüldüğünden ve bu- güne kadar söylenebilmiş olanlardan daha çok büyük bir kertede korkunç ol duğunda şüphesi olmayanların, bütüm entellektüclleri büyük havacılık gaye- si etrafında toplanmış görmek İstekle rinde tehlikeyi eyice anlamanın sızıla- rı vardır. Örgütünden başlıyarak en küçlük o- cağına kadar yeni baştan ve güne ol- gun olarak yapıp yaratmak — zorağında bulunduğumuz büyük havacılığın ni gin ilk sıraya gelmiş ulusal bir iş oldu gunu yurddaşın bilmesi gerekiyor. Kurtuluş savaş:, bildiği ve gördüğü bir tehlike önünde türk ulusunun malımı ve canımı vererek nasıl — çalıştığını en parlak şekillerde göstermiştir. Ne va kit ve neredea ve ne gibi bir ölçüde geleceği belli olmayan, türk ulusunun erkinliğini, çocuk ihtiyar, kadın erkek bütün yurddaşların canını ve malını ilk hedef olarak alan hava — tehlikesinden korunmak için her şeyden Öönce hava: da kuvvetli olmak gerektiğini eyice an latmanın hayati bir işimiz olduğu, ke- sin olarak bilinmelidir Şakir Hazım GÖKMEN dığı nisbette, yardımını bulunduğu — meydandadır. Düa Tarımı Bakanlığında bir stenograli sınacı yapılmıştır. Resmimiz bunu göstermektedir. VeltA n