SAVITN « - Y JKCL posinat Hitlere cevab 22 mayıs tarihli Deyli Heruld gaze- seni “Hitlere cevab,, başirğı altında yas- diğı bir buşyazıda diyor ki: Bay Baldvin, hükümetin Bay Hit- ler tarafından söylenilen — söyleve bir cevab vermek için ciddiğ olarak uğra- yacağına vöz vermiştir. teadiği ve yanaştığı şu sırada bu fır- sattan nasıl asığlanacağını görmek, öğ- renmek İster. Bir takım Avrupa gazeteleri, bu söylevde ne güvenliğe, ne de uluslar Gen sonra gelen sözleri pek o kadar u- mnüd verici değildir. »Bay Hitlerin söylevine kargı hükü- gretin yaptığı İlk karşılık hava kuvvet- kerimizin elden geldiği kadar hızla ar- wetile yarışabilecek bir halde bulunma- anızı gerekli bulmaktadır. Bay Hitler de aynı şeyi yapmak dle- tiyor. Herhalde İtalya İle Fransa da Böyle davranmaktan geri durmuyacak- hardır. Haydi diyelim El bu devletlerin Gördü de hava kuvvetlerinin biribirine — Gçit olmasiyle kanacaklar, Fakat Baldvin, neden Fransadan da- ha Üstün bir hava kuvvetl yapacağımı- # anlatıyor. Niçin aşağrya inileceğine yukarıya gekilryor. Eğer ber devletin 1500 uçak yapıma- # ile bir güvenlik elde edilebiliyorsa meden bu 1000, yahut 500 uçakla elde edilemesin? Neden Fransaya, İngiltere ve İtal- yadan Makdonaldın 1939 yılında yap- #nrş olduğu plâna göre bava kuvvetleri- mİbeşyüz tayyarede buclandırmaları — Aetenmiyor? Onlar böyle bir önergeyi reddedebi- Mrler, O zaman bunun soravı onların Ü- #Berine yüklenebilir. Eğer böyle bir Önergede bulunul- mazsa o zaman ulusların - toptan silah- lanmalarının soravı İngiliz kabinesinin gırtına yüklenmiş olacaktır. Tarının — soruları üzerinde, açık, =ıı. inandırıcı cevaplar vermiş- Memleketin her köşesinden gel- olan gazetecilerin, partinin etkili bir ağzı tarafından verilen ı dinlemesi ve Ankarada — devlet ve parti adamları ile halk kından görüp tanıması çok hayır- İr olmuştur. - Bunun iyi etkilerini yakında gazetelerimizde görece - — gömize inanıyoruz. — Basın üyelerinden İstanbullu arkadaşlar dün akşamki trenle şe- hirlerine dönmüşlerdir. Di W len ayrılacaklardır. Halkevindeki eğlenti L in gece halkevinin musiki ve tiye'ro kolunda basm kurultayı şe- /refine bir eğlenti verilmiştir. Ke- — mandaki yüksek tekniği ve santi- kendilerine bağlayan genç artistle- / rimizden violonist Enver Berkos ve memleketin varlı*ı ile öğündü- b Eîn.&dri Özozan'ın da girdikleri B | erden sonra tiyrtro kol arka- — daşları tarafından verilen “İstik- Vat adlı piyes gen-'erin kendileri- ULUS |Ulusal Ekonomide Ormancılık sıyasamıza hükmeden noktalar Bu yazının başı 21 mayıs tarihli sayımızdadır. 1) Yer bakımından rol oynıyan ve- bebler, 2) Zaman bakızından rol oynıyan sebebler. Yer bakımından rol oynayan sebeb- ler daha ziyade etatik karakterde olup, memleketimizin kuruluş ve yapılış tarz- lıktır. Bunlara göze, ormanların duru- müunu ve en çok, memleketimizdeki ge- Tişme kapasitesini araştırırsak, — sıcale lıkla yaşaklığın ne şekilde etkin alduk- larını saptamaklığımız lazım gelir, Çün- kü ormanların yetişebilmeleri ve de- vamlı olabilmeleri için, her şeyden ön ce bunların bulunmaları gerektir. Bun- larm yokluğu halinde hayattan esez kalmaz ve ölüm, eğgemenliğini kurma- Ba başlar. Bugün bitkilerin, dışardan aldığı sr- etirliğa ne dereceye kadar ihtiyacı ol- duğu, kesin olarak anlaşılmış değildir. Bu, bitkilerin nevine göre değişebilir. OÖrmen ağaçlarının yaşıyabilmesi için gelişme aylarında en aşağı zaid on de- rece sıcaklığın bulünması lazımdır. Memleketimizin her tarafında oldukça gok arcaklık bulunduğu için, ormanla- rın yetişmesi bakımından hiç bir kaygı ve korkumuz yoktur. Fakat srcaklığın yanıbaşında rol oyuryan yaşaklık mese- lesi vardır ki, bu bizim için pek önem- Hdir, Memleketimizin kıyı tarafların- dan başka yerlerde yaşaklık azdır. Bu bakımdan Türkiyenin ormanca en zen- gin olan tarafları, yağışı zengin olan yerlerdir; yani Trabzon, Sinob, Rize, Bolu gibi yerlerle Marmara dolayı'dır. Halbuki orta ve doğu Anadolusu, or- mandan yana çok yoksuldur. Buralar. da yetecek kadar yaşaklık olmaması yüzünden arman yetişememektedir. Bir ormahnın yetişmesi İçin aranılan yaşak- lık hava ve toprak yaşatlıklarına göce le .Bişebille; bunlar arasında, biribirlerini koruyan bir ilgi vardır. Eğer toprak yaşaklığı 100 milimetre ise, hava ya- gaklığının yüzde 50 olması lâzundır. Eğer toprak yaşaklığı azalırsa, hava yaşaklığının yükselmesi gerekir. Bir ormanın yetişmesi için en az, gelişme aylarında 100 milimetrelik bir yaşaklm ğın olması lazım geliyor. İşte bu noktaya önem vermemiz la- zım gelir, çünkü böyle yerlerde orman yetiştirmenin ekonomik anlamda, imkâ- nı yoktur. Eğer buralarda yetişmiş or- manlar varsa, bunların kendileri — için yarattıkları küçük iklimi bormamak zo- Tundayız. Yoksa, buralarda tıraşlama için ağaç kesmek ormanı öldürür ve bu- ralarda orman yetiştirmek imkânı ko- ne özger birer başarıkla sahneye konmuş ve çok alkışlanmıştır. Bu eğlentide basın kurultayı- nın bütün üyelerinin bulunup hoş- nut kalmaları halkevi için bir se- durakta içbakanı, kurultay başkanı Şükrü Kaya, Denizli saylavı Necip Al Küçüka, Çanakkale saylavı B. Ziya Gevher Etili, Kütahya say- lavı B. Naşit Uluğ ve basın genel direktörü B. Vedat Nedim Tör ile bütün gazeteciler tarafından u- gurlanmışlardır. lay kolay bulunamaz. Güdülecek - or- mancılık sıyasamızı iklim bakımından bükmü altında tutacak olan moktalar- dan birisi de budur. s*4 Memleketimizin topoğralik duru - munun ormancılık sıyatamızı hükmü altında tutmasına gelince, bu, doğru- dan doğruya memleketimizin pek çok dağlık olması ve ormanlarımızın da bu dağların yamaçlarında kurulmuş olma- larıdır. Bu tarzdaki ormanlar, düz yer- lerdeki ormanlardan ayrı bit karakter gösterirler. Ormancılıkta her ne kadar rantabilite aranırsa da, bu onun başlı- ca sıfatı değildir, bazı ormanlarda doğ- rudan doğruya bir kazanç getirmeseler bileonlara dokunulmaması lazımdır. Or- mancılığın — özelliği dolayısile, onun plânir işlenmesinden gaye, yalnız ka- düstride olduğu gibi düşünemeyiz. Ya- ni herhangi bir fabrika kurarken, ham maddelerin ne gibi imkânlarla elde e- dilebileceğini, iş ve işçi meselelerinin ne halde olduğunu ve en sonra, yapık eşyanın iç ve dış pararlardaki satış ve önürdeşlik imkânlarının ne renkte ol- duğunu gözden geçirip aralarında en ince iktimallere kadar kıyaslamalar ve hesablar yaparken düşüneceğimiz şey, yüksek kazançlar elde etmektir. Eğer üretim araçlariyle daha kazançlı bir iş yapma iktimali varsa, plânımızı he - mecn o yöne çeviririz. Şu vat ki, orman- cılıkta durum hiç de böyle değildir. Herhangi bir yerde orman yetiştirece. Gimiz, yahut eldeki ormanları koruya- cağımız zaman gelir ve kazanç getir- me meselesinin yanında, ormanların do layısiyle ekonomik olan etkilerini Bgöz önünde tutmak zorundayız. Şu halde, ormancılık işletme ve yönetim plânla- rını hükmü altında tutan esaslar bir tarz değildir. Orcmanların doğurdan doğruya ekonomik faydaları yanında, dolayısile ekonomik kuruma etki yapan faydaları vardır. Biz bu türlü orman- lara, ormancılık dilinde, (koruma or- manları) diyorur. İşte dağ yamaçla- rında yetişen ve aşağıdaki tarım top- raklarını koruyan ormanlar bu katego- ridendir. Bu ormanların harab edilme- «i, aşağıdaki tarım topraklarını bozar. Bununla da kalmaz, bir takım bataklık- ların da meydana gelmesine yol açar ki, bu bataklıklar memleketin srhatını baltalarlar ve ulusal ekonomiyi sarsar. lar. Çünkü ulusal ekonomide (insan ikuvveti ve iş) en ön sırada gelir. Ormancılığı ileri gitmiş olan mem- leketlerde ve ormancılığı yeğritmeğe çalışen Yunanistan, Yugoslavya, İtalya ve Japonya gibi yerlerde bu (koruma or- manlarına) çok büyük önem verirler, ve burtun için orman kanunlarında en kesin hükümler vardır. Bu ormanları kökle- rinden sökmek ve onları harab etmek yasaktır. Bunların uyruk oldukları kes- me sistemi kendilerine özgüdür. Mem- leketimizde, her ne kadar 23. 4. 1924 tarihli (ormanların teknik usullerle yönetim ve İşletilmeleri) hakkındaki | kanunun sekizinci maddesinde (devlet. çe koruma örmanı olarak ayrılmış ve ayrılacak ormanlardan ağaç kesmek ya- saktır. Bu gibi ormanlardan devletin olmıyanların satın alınmaları yüküm- seldir.) denilmişse de, kanunu yapan- lar burada ağaç kesmeği büsbütün ya- sak etmekle yanlış hareket etmiş ve sonra da koruma ormanlarını ayırmış değildir. Halbuki kanunu yapanların bunu bütün karakterleriyle saptamaları lazmn gelirdi. Bunların yönetim ve iş- letme tarzlarının nasıl olacağı — ve bu hükümlerine ihtiyaç vardır. Bu büyük eksiklik memleketimizdeki bu koruyu- cu ormanların ayrılmasına imkân b rakmamıştır. İşte güdeceğimiz orman- cılık gıyasasını tonağrafik bakımdan kükmü altında tutan noktalardan biri- €«i de budur, Memleketimizde ormanların dağılr 29 MAYIS 1935 ÇARŞAMBA Şi ber tarafta bir ve uyumlu değildir. | Düşünüşler Blnun bizce iki sebebi vardırı 1) Ükdlim bakımmdan, 2) Harabetme bakımından. Tiyatro ve Müzik işlerin- Bazı yerlerde iklimin elverişu ol - de halkevlerine düşen ödev maması ve yukarda söylediğimiz gibi yaşaklığın az oluşu, ormanın yetişme«. sine imkân brrakmamıştır. Bazı yer. lerde ise asırlardanberi ormanların ha- rab ediimesi oradaki ormanları yok de- recesine indirmiştir. Türkiye ormancı- lık tarihi gözden geçirilirse lİk sayfa- sından son sayfasına kadar onu doldu- ran yalnız ili şey olduğu görülür: Or- manların harab edilmesi. İnsan - elile hayvan ağzı, sanki birbirleriyle yarışır- casına durmadan dinlenmeden, bu ha- zablığı yapmışlardır. Türkiyede —orman dağılışımnın böyle uyumsuz oluşu da, güdeceğimiz orman- cılık sıyasasını hükmü altında tutan bir noktadır. Ormanı bol ve yetişmesi ko- lay olan yerlerle, ormanları az, yetiş- mesi güç olan yerleri biribirlerinden 2 yırmalıyız. Doktor Ali Kemale göre Bizdeki orman bölgeleri, toprağa nis- betleri bakımından dağılışları, altı böl- geye göredir. Bu bölgeler arasındaki ayrımlar oldukça büyüktür. Karade- niz bölgesinde armanın teprağa nisbe- ti ortalama olarak yüzde 22,5 iken Ege bölgesinde yüzde 6, orta Anadoluda yüzde 3,5, Akdeniz bölgesinde yüzde 12,7, doğu Anadolusunda ise yüzde 0,42 dir. (*) Görülüyer ki bu ayrımlar öyle hoş görülecek ayrımlar değillerdir. Toprağın ve insanın ormanla ilgisi ol- duğuna göre, ormanı az olan, daha doğ- rusu ormana İhtiyacı olan yerlerle, or- manı yeter olan yerleri biribirinden a» yırıp ona göre bir aryasa — gütmeliyiz. İşte yer bakımından ormancılık sryasa- mızı bükmü altında tutan üçüncü nokta da budur. ** Ormancılık sıyasamızı yer bakımın- dan hükmü altında tutan noktalar da- ha çok strüktürel iken, zaman bakımım dan rol oynıyan sebebler daha çok ge- çici olup sosyal ve ekonomik hallerle ilgilidir. Bunları daha önceden kesin olarak saptamak kolay değildir. Bizi bu- rada en çok ilgilendiren, ulusumuzun ormana karşı gösterdiği müsbet veya menfiğ yakınlığı gözden geçirmektir. İşte bu yakınlık, daha dağrusu ormanı benimsemek duygusu, güdülecek ars mancılık sıyasasında rol aynıyan önem- li bir noktadır. Ağaç sevgisi ve ağaca karşı yakınlık duygusu besliyen mem- leketlerde güdülecek sıyasa ile, ağaç sevgisinin yer tutmadığı memleketler. deki ormancılık sıyasası arasında şüp- hesiz bir ayrım olmalıdır. Bunu, konur lan kanun hükümlerinde daha açık ola- rTak görmekteyiz. İşte zaman bakımm- dan ve tarihsel hadiselerden, psikolo- İik hallerden doğan bu nokta da, göz önünden ayıramıyacağımız — derecede kuvvetli bir noktadır. Ormanı hatka be- nimsettirmek imkânlarını hazırlryacak ve onu, ormanları harab etmekten uzak terek, ona göre bir ormancılık sryasası yürütmek gibi, Kâğıd endüetrisi ile o man ağaçlarının ve en çok lâdin ağaçla- rının sıkı bir ilgisi vardır. Şu halde, kurulan endüstriye göre de ormancılık tıyasası gütmek gerekir. Yalnız, bun- lar ormancılık sıyasasını daha çok ikinl «i ve üçüncü sırada hükümleri altında tutan noktalardır. *.. İşte Türkiyede ormancılığı bütün ekonomik yapıda pekiştirmek ve öteki Şuğbeler arasında bir uygunluk meyda- na getirmek için yukardaki noktaları birer birer göz önünde tutmalı ve bunla- rın oynadıkları rolleri saptamalıyız. Bunu yapmadan ormancılığımızın plân- hx ve yasavlı bir devreye girmesine im- kân yoktur. Bunları birer birer araştı- rıp saptadıktan sonra da ormancılık sıyasasının ana çizgilerini kanun hü- kümleriyle saptayıp ona yakışan bir örgütle de yeritme alanına koymalıyız. Yoksa her geçen ve geçecek gün onla- rı harablığa doğru sürükler... Dr. Şeref Nuri (*) Dr. Ali Kemal; Türkiye'de or. | mazların dağılışı. (dönüm) S.27 Düzey: seviye — Kotarmak: hal- letmek — Önem: Ehemmiyet — Yö- nerge: viche — Örgüt: teşkilât — Çe venler: mahafil — saptanmak: tespit edilmek — sağlamak: temin etmek — İrde: tetebbu — İspekter: müfettiş — Uzman: mütchassıs. Memleketimizde tiyatro ve modera müziğin tarihi çok eski değildir. Bu - gün bile iyi bir orkestra dinlememiş ve ciddiğ bir temsil seyretmemiş şebirleri- miz sayısının pek kabarık olduğunu bi- Tiyoruz. Bu sanat kolları, devrimizin sembolü olan spor gibi kolay - yayılıcı ve gençlikleri, bunun için uğraşılmaya lüzum kalmadan kendine bağlryacak kadar büyük bir alrm sehibi değildirler. Sebebi de meydanda: bir futbol oyu- nu, damarlarında kamı kaynayan het genci, daha ilk seyredişinde, bir enerji kabarışile kendine bağlıyabilir. Hal « buki, bir temsil veya konscrin zevkine varılması bir düzey meselesidir, daha önce bir hazırlanış devresi gerektirir. Sonra günlük gazetelerimiz, sayıfa- Jar dolusu yazılarla, memlekette spor sevgisini, hattâ aşkın bir dereceye var drracak kadar, yaymak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Ne yazık ki ay « ni gazetelerde, tiyatro ve müzik işleri- e ayrılan yer hemen hiç gibidir, Dağınık ferdlerin ilgi ve hevesleri- le başarılmasına imkân olmuyan bu sa - met şubdelerini halka yaymak ve sevdir mek için, şa halde, Halkevlerinin çalış- araç yoktur. Onun içindir ki biz Halk- evlerinin en farzla önem verilmesi lâzım gelen şubelerinin temsil ve güzel sanat- lar kolları olduğuna inanıyoruz. Hakevleri, gerçi, kuruluşlarından Beri, memleketin ber yanında, gerek müzik ve gerek temsil işlerinde ellerim den geldiği kadar çalışmaktan geri kal- mamışlardır. Ancak, itiraf etmeliy'z ki, bur çalışmalar, ileri teknik ve kültür is. tiyen bu alanlarda bizi doyuracak dere. cede olmanuştır. Suç kendilerinin de - ğildir, çünkü çeverlerinde buldukları unsurlar ve araçlarla, ve kendilerine yol gösteren olmadan yürümüşlerdir. Gö - rülen bocalamalar da bu yürdendir. Sayısı yöüzü geçen Halkeylerimizi, devamlı kontrolu altında . bulundura - cek, onların bürün güçlüklerini korara- cak, sorularına cevab ve kendilerine yönergeler verecek, ve güdecekleri yo- Ju çizecek kuvetli Bir merkeziğ örgüte olan ihtiyaç apaçık meydana çıkmıştır. Halkevlerinde oynanacak piyesler Bu merkeziğ kurul tarafından saptana- rak başlarına oynanma tarzları ve mi- gansen, dekor izahatı ilâve edilmek su- retiyle basılmalı, aytıca batı klasikle - rinden en kuüvvetli ve aynı zamanda amatörler tarafından oynanması kolay olanlar seçilerek dilimize çevrilmeli ve basılarak Halkevlerine en aa onar tane dağıtılmalıdır. Halkevlerine — lüzumlu makyaj, dekor ve kostüm bu merkeziğ örgüt'ün araçlığiyle sağlanabilir. Müzik çalışmaları için de aynı şeyi söyliyebiliriz. Halkevlerine, müzik sa- hasında en doğru olarak nası! çalışabi- lecekleri, bangi yolu tutmaları lazım geldiği, örkestralarını nasıl meydana getirecekleri hususunda geniş bilgiler verecek ve yardım gösterecek, gerekir- - se örgüt yapmak üzere yerine uzman gönderecek böyle bir merke: yönetgesi ne ihtiyaç vardır. Halkevlerinin çalış- maları, yalnız gönderecekleri raporlar. la değil, yerinde irdelerde bulunacak ispekterlerin raporlariyle saptanmalı, eksiklerin neler olduğu ve daha iyi ça- dlışmak için hangi çarelere başvurulmak lâzım geldiği bu uzman raporlariyle or- taya çıkmalıdır . Halkevleri amatörlerinin müzik ve tiyatro — şubelerindeki çalışmalarında kendilerine yardım edecek, bu sahalat. da dünyada olup biten şeyleri bildire » cek, modern teknik dersleri verecek ay- rı bir derginin çıkarılması da çok fay - dalk Bir girişim oturdu. Yaşar Nabi NAYIR