MAYIS 1935 PAZARTF& DIŞARDAN GELEN Bem - aryeman B. Musolini dış sıya-| sasını anlalıyor ncı sayıfada) nlaşmasıtndan bahsetmiş, şmaların, dra paktır ncü maddesine bağlı ola ğer sayı- aşmalar, saylasını Fransa, iki cin bir çalı, lardaki uyg faşist reji - eklemiş olması anlaşmaların harb- 17 yıl sonra vupıl.ıbıl— nu söyl lgilerin çok u havanım ,cnı- ızhar gun- suzluk ve F min d dolayısi. tan ancak miş old arasındak ni anlatmış ve bozulmaması arzusunu etmiştir. Fransız - İtalyan anlaşmasın- dan sonra şubat ayında yapılan Londrada konuşmaların, Avrupa sıyasasının tevilenmesi için bazı önemli noktaları saptadığını söy- li B. Musolini, Avrupa duru- un nomal bir şekilde gelişme- den yanın bir olut karşısında kaldığı- nı ve bunun arkasından üç diplo- Matik protesto yapıldığını söyle- ş ve Almanyanın daha önce, 1934 ikinc le yalnız savgal silahılara sahib ol- ga razı bulunduğunu hatırlat- bu olut karşısında t mesclesini yeniden Ortaya atmanın hiç bir faydası ol ı söylemiştir. n”bu yolda yapılacak alara İtalyanın güç- acağını ıl.ıu- ettik- feransına üç ba- ik çıkarmı ten sonra tt devleti arasmda birçok mesele- ler üzerindeki dayanışmayı belirt- mek bakımından verimli olduğu- nu anlatarak kesin ve sürekli bir nın Avrupa barışına en- başlıca güçlükleri sağını —'nş]crıık İ I.ııda"ı asker sayısı ile Tıma meselelerini konuşmak için hazi- ranım ilk erinde toplanması kararlaştırılan konleransın bu ta- rihte toplan yacağını, - terel- den hazırlıklar yapılmazsa belki bu koönfe m toplanmasına hiç de imkân bulun acağını söy- liyen B. Musolini, bu konferansa hazırlık olmak üzere yaprlan Ve- nedik konuşmalarına dokunarak, bu konuşmalarda, Avusturya il. kânununda 300000 asker Tuna stenilen stanın istekleri a varılm. a engel olacak t anlatmış oplanacak k hazırlıklardan a rı:»_.ıîvr arak b ge verildiğin ve etmiştir bund Hitler'in söylevinden bahsederek bu söylevdeki 13 noktanın ne top- tan red, ve ne de toptan kabüle imkân olmadığını; bunların — ay- dınlatılıp derinleştirilmesinin da- ha eyi olacağını; bunun da bu haf- talarda diplomasi yolile yapırlma- st iktimali olduğunu söylemiştir. İtalyan - alman ilgilerini bo- zan biricik noktanın, Avusturya- nıa erkinliği meselesi old söyliyen B. Musolini, sözüne şöy- le devam etmiştir: “— Dünyanın herhangi bir ta- rafında harekete geçmemize en- gel olmak için bizi Brennero sı- nırına saplanıp kalmağa kasamak istiyenlere karşı bir iki söz söy- lemekliğim hiç de sırasız olmaz. (Alkışlır) Şimdi bir kere daha, kesin ve açık bir lisanla söylemek lâzımgelir ki, Avusturya erkinli- ği meselesi bir Avusturya ve Âv- rupa meselesidir.Ve Avrupa mese- lesi olmak bakımından bir İtalya meselesidir. Ancak yalnız bir ital- yan meselesi değildir. (Alkışlar) Yani, şunu demek istiyorum ki, faşist İtalya, kendisinin tarihiğ ödevini tek bir tarihiğ meseleye, tek bir sücl alana ve ne kadar ö- nemli olursa tek bir sınırın ve Brennero sınırınımn savgasmna has- redemez, Çünkü gerek ana vata- nın ve gerek sömürgelerin smır- ları ayrımsızdır, kütsaldır ve bun- lü hötlemlere, açık ol- bile, lan sonra ların her ti mıyan hötlemelere karşı savganması gerektir.,, Bundan sonra italyan - habeş meselesine geçen başbakan, Ö- nemli olarak konuşulması gereken bu meselenin 1935 ikinci kânunda değil, 1925 de ortaya çıktığını; üç yıl sonra, 1928 de yapılan andlaş. manın, ilerleme iktimalleri gös- teren bu geniş topraklarda İtalya- nın barış yoliyle yapılmasını ko- laylaştıracak gibi göründüğünü; kat Habeşistanın, 1934 ilk kâ- ndaki hücumundan sonra sıkı- sıkıya yapışmış olduğu beşinci maddeden başka, bu andlaşmanın bugün hiç bir kıymeti kalmamış olduğunu söylemiştir. Habeşistanın 1929 danberi or- dusunda ve silahlarında yaptığı yenilikleri de anlattıktan sonra, B. Musolini söylevini şöyle bitir- miştir: — Ulusaldaki çarpışma yeni bir durumun başladığını bildiren bir işaret Bu durum, faşist İ ULUS cım ödev rışık istirateji z ııl soymak İâzır ulusu, hadiselerin büyük bir sakinlik içinde yor. Bizim ak ız ve alacağı- mız süel tedbirleri protesto eden- ler, olmayan kimseler- le, İtalya'nın gizli ve k manlarıdır. Bütün bu hallerle beraher, yal niz Ualual hadisesi için yargıç kuralına başvurmayı kabul ettik. Ve yargıç komnisyonunda habeşli- lerin habeş üye tarafından orun- tanmaması suretiyle görülen anor- malliğe de ses çıkarmadık, fakat bundan dolayı kimsenin, hele İ- talyada hiç kimsenin fazla hayal- lere kapılmaması lâzımdır. Hiç kimse Habeşistanı devamlı sure- tte bize çevrilmiş bir reverver ha- line getirmek umudunu beslem melidir. Bütün dünya bilmelidir ki, topraklarımızın güveni ve as- kerlerimizin hayatı bahse konu olduğu zaman bütün soravları, en büyük soravları bile üzerimize al mağa hazırız.,, Fransız gazetclerinin düşünceleri Paris, 26 (A.A.) — Jurnal de Deba gazetesi ile Tan gazetesi B. Musolini- nin söylevi hakkında yoralarda bulunu- yorlar. Deba gazetesi, fransız - italyan ilgi- lerindeki geçim soğukluğundaki fran- sız mesuliyetinde İtalyanın da payı ol- duğunu yazarak diyor ki: “Bay Musolininin alman sıyasasına kesin olarak karşı durmaması esefe de- ğer. Hattâ almanlara umud verecek o- lan bu halden, Musolininin İngiltereye karşı soğuk bir durum göstermesi ba- kımından en çok korkulur. Denebilir ki, düşüncesini yalnız Habeşistan mesele- sine hasretmiştir.,, Gazete yalnız Alfrika meselesine dalmış bir italyan sryasasının tehlike- sini kaydederek diyor ki: "“İtalya ve İngiltere arasında bir gerginlik can sıkıcı bir şey olur. O sa- man, İtalyanın her zaman bağlı kalmış olduğu diplomatik ananede bir değişik- lik görülecektir., 'Tan gazetesi da Bay Musolininin Roma konferansı için Macar ve Avuı- turya isteklerinin yatıştırılması — hak- kındaki Stresa sıyasasına olan bağlılı- ğını kaydetmektedir. Deba gazetesi finansal — meseleleri inceleyerek çabucak bir çözge bulun- ması lüzüumunu kaydetmekte ve frankı tutmak için kuvetli bir hükümet late- mektedir. Frankın kıymetten düşmesinin et- Eisi galnız finansal olmakla kalmıya- Cak, sosyal ve belki de daha ağır bile olacaktır. Dük'ün siyatik ağrıları çekmekte, dizle- İran — Irak anlaşmazlığı Uluslar sosyetesi kon - seyinde görüşüldü enevre, 26 (A.A.) y İran D r Bakatı Bay — Kâzımi ile k delegesi Nuri Paşa bulundukla İr ile İrak aras İ emiştir portör Bay Aloisi i uzlaşmaya varmadıklarını, fakat Üşmelerden sonra pratik bir so adunda olduğu- meselenin anlaşmazlığı ki tarafın nuca varılabileceği um Bay A bıra nu söylemiştir gelecek toplantıya lmasını iste- miştir. Bununla beraber be doğrudan doğraya konuşarak urlaşma- ları için çalışılacaktır. İran ve Irak, anlaşmazlığı arttırma- mak için hiç bir harekette bulunmama- 1 tarafın ga söz vermişlerdir Nuri Paşa şimdiki durum hakkında ylemiş, fakat eylüle kadar eyi bir sonuca varrlacağı umudunda ol- ğunu ilave etmiştir. Bay Küzımi, İran hükümetinin iki tarafın uzlaşması İçir yaptığı çalışma- larda raportöre yardım edeceğini söyle- eseflerini sö miştir. İngiliz delegesi mes*lenin, iki tara- fın doğrudan doğruya konuşmalariyle kotarılmas; umudunu göstermiştir. Tür- kiye Drs Bakanı B. Tevfik Rüştü Aras, 'Tahrana yaptığı gezinin iki Ülke ara- sındaki anlaşmazlığın kotarılmasma yar. dım ettiğini hatırlatmıştır. Konsey, meselenin sonraya bırakıl- masını kararlaştırmıştır. Cenevre, 26 (A.A.) — Bay Kâzımi Havas ajansı aytarına konsey toplantı- smın çok Faydalı olduğunu söylemiş ve şunları ilave etmi * “— Konseyin iki doğruya konuşmaya çağırmasının barış davasran ve iki ülke arasındaki dostlu- ğa büyük yardımı olacaktır. İran ve Icrak hükümetleri konseyin işini kolay- laştırabilecek bu konuşmaları hoşnud- Tukla karşılıyacaklardır.,, Bay Kâzımi bu konuşmaların, mese- leyi sonuçlandıracağı kanağatında oldu- Şunu söylemiştir. Arsrulusal afyon komisyonunda Cenevre, 26 (A.A) — Senatü üyele- rinden ve italyan delegesi Bay Kovaz- zoni'nin afyon Üomisyonuna yaptığı bir önerge Üzerine uluslar sosyetesi, gizli afyon yapışına karşı alınacak tedbirle- rin incelenmesini gelecek toplantıya bı- rakmıştır. Marsilya yağıncı konseyde Cenevre, 26 (ALA.) — Yugoslavya hükümetinin isteğiyle ve B. Eden'in önergesi üzerine uluslar cemiyeti kon- seyi, Marsilya yağıncı işindeki sryasal yoravlar için Yugoslavya tarafından ya- tarafı doğrudan SAVIFA ON DUYUKLA TIROMLE e | DAĞINIK DUYUKLAR ( AÂlman - rom ı“!la“ITİJ 31 ve romen ızeteleri Bükreş, -G ALA.) Gaz ler, Romanya ile Almanya a: da yapılan finansal ve tecimsol anlaşma hakkında çeşid çeşid ya- zılar yazmaktadırlar La Deminacota gazetesi diyor- ki: “Romanya ile Almanya sındaki konuşmalar romen ka. »o- yunu ka,guyı düşürmüştür. Ro . men kamoyu ileride ağır soruç!. doğurabilecek andlaşmalara ilg siz kalamazdı. Romanyanın ken - disine kesin olarak çizdiği dış po- litikayı gözönüne alarak endüs'ri- mizin bir kısmını; alman finansı- nın koöntrolu altına koymak doğ- ru mudur? Hükümetin, alman kapitalinin Romanya'daki iş alanını buclan « dıracağını umuyoruz. İspanyadaki — sosyalist merkezler yeniden açıldı Madrid, 26 (A.A.) — Birinci teçrin 934 azıması sırasında kapa- tılmuış olan bazı sosyalist merkez « lerin yeniden açılmasına hükü « metçe İizin verilmiştir. Biri işçiler genel merkezi ol - mak üzere Madrid de «6» merkez yeniden açılmıştır. Halkevi kapa- İ bulunmaktadır. Danzig'te sıyasal durum Danzig, 26 (A.A.) — Ulusal sosya- list vasın, Sena e uluslar sösyetesi Üsnomal komiseri arasındaki anlaşmaz. lığın Cenevredeki kotarılma tarzından dolayı hoşnud görünmektedirler, Danziger Forporsten gazetesi, Vos lonya delegesinin objektif görüşünün işi kolaylaştırdığını yazıyor. Danziger Nöyeste Nahriten, komise- rin yetkesinin kesin olarak açıklandığı- nu yazıyor. pılan baş vurmayı bir sonuca bağlama- ya karar vermiştir. Çin yeniden konseye girmek istiyor Cenevre, 26 (A A.) — Çin hükiüme- ti uluslar soeyetesinin eylül toplantısım da konseye yeniden seçilecek üç üye likten birini almak arzusunu göstermiş tir. Çin hükümeti bu isteğini haklı gös- termek Üüzere, Japonyanın çekildiği gündenberi, Asyadaki hükümetlerden konseyde hiç bir delege bulunmadığını ileri sürmektedir. Konsey dağılmazdan önce bu meseleyi görüşecektir. Uluslar sosyetesi bu isteğin yerine getirilmesine eğgin bulunmaktadır. ara - ün hastalığı masaj ve beden hareketlerinden m_*'uıı romunu San Michele'nin kitabı Türkçeye çeviren: Nasıhi BAYDAR Yarzan: Aksel MUNT Bakışlarım, Sök şarabı şisesinden Norstrom'un Man ellerine gitti. Sordum: — “Sen hiç masaj yaptın mı?,, Norstrom, cevab olarak, geniş ellerini AÇıp avucunun, birer büyük portakala benzi- Yen, yan etle grurla gösterdi. Vaktiyle Sveç'te pek çok masaj yapmış olduğu hak mda söylediği sözler, ;Jpheıxı doğru idi. Garsonu çağırıp en iyisinden bir şişe iko şam apanyası getirterek kadehimi, ya- mn olan başarıkları şerefine kaldırdım. Norstrom, şampanya şişesine bakarak: anırım ki demin sen, pek ü bir halde İduğunu söylüyordun, ,, dedi. Gülerek cevab verd “Hiç zararı yol ; şişe şaraba değen parlak bir fikir zih- şu fikri işleyinciye kadar bir elim,,, Norstrom bana her zaman birdenbire, aramızdaki Me- koca- “senin İiki Tefrika: 82 beynin vardır; bunlar sıra ile işlerler; biri bir ahmağın iyice gelişmiş beynidir, öteki de bir öke'nin gelişmemiş beynidir, , derdi. Duşuncemı kendisine anlatmak üzere, erte- si gün, saat iki ile üç arasında, yani hasta- larını kabul ettiği sırada, evine gideceğimi söyleyince şaşkm şaşkm yüzüme baktı ve konus"n:ık için, bunun en elverişli saat oldu- gunu bildirdi. Onu o saatte yalnız bulacağı- mr biliyordum. Norstrom, kendisine bahsettiğim parlak fikrin hangi beynimden çıktığını düşüne dü- şüne, ben de kurduğum projeyi beğene be- ğene, Rejans kahvesinden, kolkola, çıktık, Ertesi gün, tam saat ikiyi çalarken, Or- lean aylesinin hekimi olup onunla birlikte sürgüne gitmiş olan, o zamanın en ünlü dok- torlarından profesör Geno dö Müsi'nin ka- pısını çalıyordum. Bana karşı her vakit eyi hareket etmiş olan profesör, ne gibi bir fay- dası dokunabileceğini sordu. Geçen hafta kendisini görmeğe geldiğimde, bir eli ile bastonuna ve öteki eli ile de uşağının kolu- na dayanarak salondan çıkan dük d'Omal'a tanıtmak şerefini bana vermiş olduğunu kendisine hatırlattım, rinin bükülmekte, yürüyemiyecek bir halde ve hastalığına çare bulmaları için Paris'in ileri gelen cerrahlarına başvurmakta oldu- ğunu söylemişti. Bugün profesörü gelip görüşümün sebebi dük'ün hastalığını masajla iyileştirmek hak- kındaki düşüncem yanlış ise pek aldanmış olacağımı kendisine söylemekti. Siyatiği iyi- leştirmekte ve masajcılıkta ün kazanmış yurddaşlarımdan biri şimdi Paris'te idi. Dükü bir kere görmeğe çağrılmasını doğru bulmakta idim. O vakitki fransız hekimleri- nin çoğu gibi masajın ne olduğunu eyice bil- miyen profesör Geno bu oneneyı hemen kabul etti, D İ şatosu- na döğru yola çıkacağından, ünlü yurdda- şımla birlikte, vakit kaybetmeden, konağı- na gitmemiz kararlaştırıldı. Biraz sonra, ben ve Norstram konağa varınca, profesör Geno tarafından karşılandık. Norstrom'u eyice hazırlamıştım; ileri gelen bir siyatik uzmanı izini brrakmak için elinden geleni yapacak, ancak, ne olursa olsun, bu konu üzerinde uzun boylu konuşmalardan kaçmmacaktı. Kı- sa bir bakı ikimize de açıkça anlattı ki dük- çok fayda görenlerdendir. Dük, ertesi gün, Norstrom'la birlikte şatoya gitti. On beş gür sonra Figaro gazetesinde, acunsal ünlü d tor Norstrom'un dük'e bakmak üzere şata çağrılmış olduğunu okudum. Dük baston« suz, şatonun bahçesinde gezinebiliyordu ve bu inanılmaz bir iyileşişti. Doktor Norstrom, yıllardanberi inmeden yatan dük dö Mon- pansiyeye de bakmakta ve dük daha şimdi- den iyilik duymakta idi. Birkaç zaman sonra, sıra, prenses Ma- tıld'e, onun arkasından Brezilya imparato- ru Don Pedro'ya, iki rus grandük'üne, bir Avusturya arşidüşes'ine ve İspanya prensi Ölali'ye geldi. Şantiyyi'den döndükten sonra bana kö- rükörüne baş eğen Norstrom'a çok sağ- lam psikolojik sebeblere dayanarak, pek a- kıllıca bir hareketle, yalnız kıral ailelerine bakmasmı tavsiye etmiştim. İki ay geçmemişti ki Norstrom, Hosman bulvarındaki eski süslü apartımanmımna gene dönmüş ve odaları, başta amerikalılar olmak üzere, türlü memleketlerden gelme hastalar: la ağızağıza dolmuştu. (Sonu var)