'7 MAY!S 1935 PAZARTESİ ——— ik bahisleri Yeni bir hava silâhı , ordi aklarla görülen türlü işler vardır. Bunlar arasında cn önemli olanları keşif, topçuya yardım ve kıtalar arasında haber olip verme- dir Düşamanın taktik bakımından bu- w durümü, aldığı düzenleri gö- k işi, hava savaşları yüzünden u- için oldukça güç başarılabilmektedir. Çok hizli uçan u- çaklar iyi görmeğe gereken zamanı uç- manlara veremiyor ve görebilmek için bir yerde dolaşıp durmak da her şey- den önce düşmanın gözünü açmasına sebep olacağı için istenmiyor. çakların hizı arttığı Topçuya yardım işi de aşağı yukart ayni kertede güçlük göstermektedir Sarp, yahut savaştan dolayı delik deşik olmuş yerlere yerleşmiş olan kıta- lar arasında haber alıp verme yahut bir emri ulaştırma işi de hızı az ve kü- Ççük yerlere inip kalkabilen uçaklar ie- temektedir. Epiy zaman var ki bütün bu ihtiyaç- ları eksiksiz bir şekilde — karşılamak kudretinde bir uçak karşısında bulunu- yoruz, buna otojir deniyor. Otojir bugün için düz uçarken sa- atte 200 kilometreden artık bir hızla gidebilmekte, beş on metrelik bir düz- lüğe inip bu kadar bir düzlükten kal- kabilmektedir; havada dilenildiği ka- dar uzun müddet, tavana asılmış bit o- yuncak gibi, bir noktada durabilmekte- dir. Otojir istenirse yukardan aşağıya doğru dimdik ve yavaş yavaş iniyor yahut da aşağı yukarı bu tertipte kal- kıyor. Londrada işlek caddelerde kalaba- lık kertesini araştırmak için uçurulmak- ta ve Amerikada özel işlerde kullanı- lirken yüksek apartmanların çatılarına indiği görülmektedir. Bügüne kadar yapılmış olan sınan- Etılarda çök iyi sonuçlar veren otojir, bir ayıldan artık bir zamandanberi in- giliz ordusuna girmiş ve geçen yıldan. beri de fransız denizciliğinde &ınanma- ğa başlanmıştır. Son otijir tipleri üzerinde, kendi kendimize araştırma yaptığımız bundan iki yıl kadar önce gene burada, otoji- tin fırka komutanlarının - yanlarından ayıramıyacakları kodar büyük saydığı- mız değeri Üzerinde uzun uzadıya dur muştuk. Komutanlık karargâhında küçük bir kamyonet üzerinde sürüklenecek bu ye- ni uçağın, yol kanarından yol üstünden, harman yerlerinden kalkıp havalanabil- mesi, yolda ilerliyen yahut bir yerde oturan süel bir grupmana buyruk götü- rüp haber getirmesinin ne kadar büyük bir önemde olduğunu kestirmek için elde uzun boylu bir bilgi bulunmak ge- rekmez. Böyle bir işi gören uçak, kara ördu- larının isteklerini en İyi karşılıyabil- mek vesıflarındadır. ve bu hal, hava kuvvetlerini kara ordusuna bağlı silâh olmaktan kurtaracaktır. Artık çocuklar da öğrenmiştir ki ha- va kuvvetleri, kara ordusunun durumu- nu kolaylaştırmak, sağlamlaştırmaktan daha çok, düşmanı yenmek için doğru- dan doğruya kullanılmak gerektir. Ha- va kuvvetlerine bu yolda hazırlanmağa fırsat ve imkân bırakmak, onu kara ya- hut deniz ordularının peşinde koşan bir sınıf olmaktan kurtarmak tek ba- şarım şartıdır. Kullanılması iki üç saaatte öğreni- lebilcck kadar kolay olan bu otojirler her şeyden Öönce, hava ordusunu günün kötü anlayışlarından, eski bilgi ilgile- tinden kurtarmaktadır. Sözün doğrusu, iki yıl önceki söz- lerimizin çıktığını görmenin verdiği büyük zevki tadarken otojirlerin süel durüm ve savaş bakımından Üzerinde durulacak bir konu olduğunu yarmağı borç biliyoruz. Otojir kara ve deniz ordularının gö- zetleme, topçu atışı, fotğoraf ve haber- lesme bakımından dürlü isteklerini ek- tiksiz bir yolda kacşılıyacak bir kerte- de ileri gitmiştir. Süel olduğu kadar sivil kullanış yönünden otojirlerin ha- vacıhleta bir devrim yapmakta olduğu- nu söylemekte biç bir yanlışlık bula- mryoruz, Şakir Hazım GÖKMEN Sıhat, Ekonomi, Bayındırlık ve Kültür Bakanlarımızın Kamutaydaki diyevleri Ötey gün Kamutayda sıhat ve sosyal yardım büdcesi konu - şulurken, Muğla saylavı Hüsnü Kitabet büdcenin genel şekli hak- kında söz alarak, Cumuriyetin sı- hata verdiği önemi ve sıhat baka: nının hayırlı ve verimli çalışma - larını belirtmiş ve bakandan bazı sorularda bulunmuştur. Bu soru - lar, sıtma, firengi, ve trahom gibi hastalıklara karşı yaprlan savaş örgütü ile alman sonuçlar, verem pavyonlarına, Ankara'da bir tıb fakültesi kurulmasına, okullarda - ki diş bakısına ve memleketin her tarafında doktor bulundurulma- sı işine dokunmakta idi. Bunun üzerine Sağlık ve Sos - yal Yardım Bakanı Doktor Refik Saydam kürsüye gelerek Muğla saylavının hakkındaki iyi sözleri- ne teşekkür etmiş ve üste alıman ödevin yapılması bir borç olduğu- nu söyledikten sonra sorulara ce - vab vermişti! Sıtma ile savaşa 1924 de baş - lanıp bunun yavaş yavaş genisle - diğini söyliyen Bakan bugünkü du- rum hakkında demiştir ki: e— Bugün, 88 kazada, iki mil- yon 416 bin kişinin oturduğu bir mıntakada sıma mücadelesi ya - pılmaktadır. Sıtma mücadelesi ya- pılan saha bu suretle nüfusumu - zun yüzde 15 ine tekabül etmek - tedir. Bu mücadele yapılırken en ziyade nüfusu kesif olan ve eko - nomik bakımdan önemli bulunan yerler göz önüne alınmıştır. Sıtma mücadelesi bir defa başlanıp da üç beş sene içerisinde neticesi alı- nacak bir mesele değildir. Bu se - nelerce üzerinde çalışılacak işler- dendir. Bu mücadele ancak yavaş ya- vaş ve o mıntakalarda sıtma tam o- larak bittikten sonra kalkabilir. Nitekim mücadelenin kaldırıldığı bazı mıntakalar vardır. Misal ola- rak Ankara mıntakasını gösterebi. lirim. Ankara mıntakasında sıtma mücadeelsine başlandığı günden itibaren ilk senede sarfettiğimiz 500 kile kinine mukabil bu mik - tar yavaş yavaş azalmış ve geçen sene 50 kiloya kadar inmiştir. Bu da civar köyler içindir. Yalnız mevcut tesisatı muhafaza noktai nazarından sıtma mücadele teşki - lâtı kalmış, bundan temin ettiği - miz personellerle diğer mıntaka - lara yardım etmişizdir.,, Bakan, bugün de sıtma savaşı bölgesine alınması lâzım gelen yerler bulunduğunu ve bunların da, artırılacak örgütler, büdceye yapılacak ilâvelerle, personel ye- tişmesiyle o bölıelyı glır:cuıgn; söylemiş, personel işinin önemini | bjinerl:î:,PBınek olarak 52 yıllık hayatı olan italyan — örgütlerini göstermiş ve bu işyarlar hakkında bir sandık yapılması düşünüldü - günü bildirmiştir. Bakan, bundan sonra, savaş sonuçları hakkında şu rakamları vermiştir: “— 1934 yılı içinde mücadele mımtakası içinde bulunanlar ye künu 2.116.000, muayene edilen - ler yekünu 1.096.990, dalaklı olu- rak tespit edilenler yekünu 333,000 bunun yüzde nisbeti 17,5 dir. Ya - pılan kan muayeneleri 570,570, bundan müsbet netice alınanları 48,000. Kan endeksi nisbeti 8,5 1929 senesinde kan endeksi 10,2 iken bu adet 33 de dokuza, 34 de 8,5 a inmiş ve sıtma mücadelesinin müsbet netayici bu suretle bizi se vindirecek bir rakama düşmüştür. Son senede sarfolunan, dağıtrlan kininin mikctarı ise 5,300 kilodur.,, Doktor Refik Saydam, frengi kava. şına geçerek bu savaşı Üç kısına ayırmış ve bunları en çok frengi ile savaşmak için örgüt yapılan yerlerdeki çalışma: lar, bu bölge dışında resmiğ sıhat işyar- ları tarafı kendilerine başvuruk. duğu zaman yapılan parastr bakımlar ve özel yönetimlerle şarbaylıklar tara- fından yapılan savaş olarak saptadıktan sonra demiştir. ki: *— Frengi hakkında memlekette ba- zı bazı yanlış fikirler ceteyan ediyor. Frengi memlekette zannolunduğu kadar değildir.Bakanliğın kuruldu ğundanberi, devralınan frengililerle beraber bizim memlekette tesbit ettiğimiz frengili miktarı 1924 senesi nihayetine — kadar 213.716 1di. Bunlardan 21372 si — tedavi edilmiş, 37.975 vefat ve saire dolayısile ayrılmıştır. 1935 senesinde elimizde 154 bin 668 frengili bulunuyordu. Bu mik- tart memleketin genel nüfusuna kıyas e- decek olursak yüzde 09 eder. Bir ta- kım bilmediklerimizle kendisini hususf Surette — tedavl ettirenleri — ki bize mahrem sürette - bildirilmektedir — ve hasta olduklarından kendilerinin dahi haberdar olmıyanları bir misli olarak tesbit ve bunu yukardaki rakama ilave ndan, edersek yüzde 186 ve yuvarlak hesabla yüzde 2 eder, Herhalde bu rakamı hiç bir zaman geçmez. Kesafet itibariyle yüzde 5.6 ve 7 olan yerlerde mücadele tesisatr yapınışızdır. Evvelâ Sıvas, Yıl- dızeli, Hafik, Şarkışla kazaları ve mül- hakatında 926 da Orhaneli ve Bursanın birkaç köyü de dahil olmak Hüzere ora- larda, 928 de Ordu ve Fatsada 929 da Çarşamba ve Düzçede, 930 da Çaycuma- da hususi teşkilatla frengi mücadelesi- ne başlanmıştır. Mücadele mıntakala- rında bulunan yekünlarla beraber, bulu- nan yekünun yüzde nisbeti 4,5 tur, Bu- nun haricinde frengili olan yerler yok değildir. manasının çıkarılmamasını is- terim Fakat buralarda vekâlet idarel ye ve belediye, en çoğu vekâlet- ten olmak üzere mücadele tahsisatı ile yardım edilmektedir. Nitekim 934 te 150 kilo mneosalvarsan dağıtılmıştır. Frengi mücadelesi en müşkül müca- delelerden biridir. Sıtma gibi bir hafta kinin verdikten ve tavsiyeler ilave edil- dikten sonra kendi kendine geçecek has- talık değildir. Ancak üç senelik tedavi neticesinde geçebilir. Trahom, €n eski zamanlardanberi Türkiyenin cenub mımntakalarında mev- cud olan bir hastalıktır. Bu, büyükler- den ziyade çocı musallat olan ve tedavi edilmezse kör eden bir hastalık- tır. Bu hastalığa karşı vekâletin açınış olduğu mücadele şimdiye kadar, Adana- da, Gazlantep'te, Malatyada, Urfada, Maraşta devam etmiştir. Buna son za- manda Nezif kasabası ve civarı da ilhak edilmiştir. Kısa bir zamanda bu güç müceadeleyi yapmak Tüzumu olduğun- dan dolayı 241 bin nüfusluk bir saha dabilinde bugün mücadeleye devam et- mekteyiz. Bakan, aranacak olursa, memleketin her tarafında büyük nisbette trahom bu- Tunacağını; bunun, barb - dolayısiyle büyük insan yığınlarının bir taraftan ö- bür tarafa taşınmasiyle göçler yüzün- den yayılmış bulunduğunu söylemiş ve şu rakamları vermiştir: “— Trahom, Aydında muayene edi- lenler arasında yüzde 4,7, Nazilide 2.2, Sökede 3,2, Balıkesirde 1,3, Bursada 2,2, M. Kemalpaşa kazasında 0,9, İne- gölde 1,2, Denizlide 0,1, İçelde 4,2, Ak- şehirde 4.1, Diyarbekirde 6,6, Çermik- te 20, Osmaniyede 14, İzmirde 1,04 ola- rak bulunmuştur. Binaenaleybi Anadolu- nun vasati kısmında ve Çorum vilayeti dahilinde bazı kasaba ve köylerde bu miktarın 2 ile 3 olduğu görülüyor. Bu mesele hiç bir zaman nazarı dikkatimiz- den kaçmıyor. Mümkün olduğu kadar hastalıklı çocuklarla salimlerini biribi- rinden ayırmak ve temaslarını menet- mek ve bunların tedavilerile mahalli has. taneler vasrtasiyle yapılmasını temin et- mekle meşgulüz. Bugün mücadele yap- tığımız mıntakalar trahomun en ziyade kesif bulunduğu yerlerdir. 6 — 7 sene- lik mücadeleyi daha henüz mücadele- nin mebdej addederim. Bununla bera- ber bu mücadele mıntakası dahilinde elyevm muhtelif yerlerde 120 yataklı trahom hastaneleri vardır. 1934 senesl içinde müracaat edenlerin yekünu 87 bin, yapılan işlerin tutarı 2,059,000 dir. 2215 tedavi ve 4318 ameliyat yapılmış- tır.., Bakan, bundan sonra, İstanbulda ve başka yerlerde yatan sayısının çoğal- tılması ve pavyonlar yapılması hakkın- daki soruya cevab vererek demiştir ki: “— Memlekette yatak adedi daha w zun seneler arzu ettiğimiz yeküna vasrl olamıyacaktır. Size bu hususta bir İsta- tistik arzedeceğim: 1923 senesinde memlekette muvaze- nel umumiyeye ait 800 yataklı 3 hasta- ne, vilayetlere ait 2450 yataklı 4$ hasta- ne, belediyelere ait 635 yataklı 6 hasta- ne, evkafa ait 150 yataklı bir hastane ve vilayetlerle belediyelere alt 185 yataklı 22 dispanser, İstanbulda Haydarpaşada 375 yataklı tıb Fakliltesi kliniği olmak lara Devlet kurağları Yenişehirde kurulmakta olan devlet kurağlarından üçü bit- miş ve bunlara sırasiyle Bayındırlık, İç ve Ekonomi Bakanlık- ları yerleşmişlerdir. Bayındırlık Bakanlığı ile İç Bakanlığının kurağlarının iç taraflarını gösteren fotoğrafları vaktinde gaze- temize koymuştuk, Bugün de Ekonomi Bakanlığı kurağından iki göteyi koyuyoruz, Üzere memlekette 77 mücsasesede 456 yatak mevcuttu. 1923 den 1930 a kadar yapılan sal bu yatak adedini tezyit etti. Meseki 1934 de Vekülete ait 36 hastanede 309 yatak, hususi idarelere ait 70 hastanedi 3302 yatak, belediyelere ait 20 hastı de 1277 yatak ve evkafa ait 250 yatal vardır. Bu suretle yatak adedi 8819 çıkmıtır. Vilâyetlerin bizçok yerlerinde hastaneler vücuda getirildiği nazarı dik- kate alınarak vaktiyle yapılmış olanı | dispansere sonradan yapılan 76 disp seri ilâve ederek bugün 226 dispanser- de 760 yatak mevcut bulunmuştur. İdi rei hususiyelerin dispanserleri de S0 çıkarılmış ve 280 yataklı olmuştur. B lediye dispanserleri 31 dir, bunlarda & 107 yatak vardır. Bu suretle memlekette 923 deki mev- cut yatağa nazaran bugün 9966 yatak mevcuttur. Bu rakamlar hiç bir zaman arzumu- zu ve arzunuzu tatmin edecek değildir. İstanbulda mevcut idarel umumiye, belediye ve evkafa ait hastanedeki ya. tak adedi 2820 dir. Bittabi mütekâsif bir şehir ve bilhassa senelerdenberi alışıl « murş bir çok sahillerimizden hastalar bu- raya gider, Bu noktai nazardan bu yı- tak adedi hiç bir zaman maksadı temi - nekâfi değildir. Dünyanın kabul etmiş olduğu vahit nisbetlere nazaran hiç ol - mazaa İstanbulda şehir içerisinde otu - ran nüfusu nazarı itibara alarak bunu 600.000 farzedersek yüzde 2 den 12 bin, vilâyet itibariyle nisbetini almak lâzım gelirse 800 bin nüfuslu şehirde yüzde İkiden 16 bin yatağa İhtiyaç vardır. Bir yatakta iki hasta yatması meselesine ge- lince, İstanbulda mevcut sıhhi mücssesa, lerin yatak adedi bu kadar ax olduktan sonra buraya gelen hatsaların ne büyük müşkülât karşısında kalacaklarını — siz de takdir edersiniz. Fakat bundan bazı çok daha fecileri vardır. Hasekinisa has. tanesinin doğum kasmında bir yatakta iki hastanım yatırılması emrini bizzat bendenirz vermişimdir. Bu da şundan ile- ri gelmiştir: doğurmak Üzere hastane « ye gelen fakir bir kadını almamak imkâ- ni yoktu. Binaenaleyli ya yer yatağı yap- mak mecburiyetinde kalacağız ve ya « hut bulaşıcı hastalığı yoksa — doğurtul « — duktan eonra ikisini bir yatakta yatı racağız ki bunda mahzur yoktur. Arka- daşlar doğurmak için gelen bir. kadını kapı önünde bırakamam. Bu şikâyet edik | miştir, fakat, sizin de kabul edeceğiniz gibi, doğurmak için gelen fakir bir türk annesini hastane kapısı önünde bıraka- mam. Cene takdir edersinir ki millt sa- vaş zamanlarında bepimiz ileride veya tephe gerisinde çalışmışızdır. O — vakit de o mıkışık zamanlarımızda iki yatağı birleştirip Üç yaralı yatırmışızdır. ,, Bakan, bundan sonra, vaktiyle 450 yatağı olan Tırp Fakllitesi hasta yur « dundaki yatak sayısının bugün 667 ye çıkarıldığını söylemiş ve memleketteki doktor sayısına geçerek demiştir ki: “ — Dünyada kabul olunan doktor nisbeti, endöstrisi çok ve yüksek — olan memleketlerde daha aşağıya inmek üze- re vasati olan iki binde birdir. Türkiye- de ise bugünkü vaziyet, 1927 - tarihine göve S516 kişiye bir doktor bulunduğu- dür., Bakan, Tıp talebe yurdunua bu işte yaptığı hizmetleri saymış, 926 - 34 yıl - larında buradan 168 talebe çıktığını söy- lemiş, bu yıl 40, gelecek yıl 94, öbür yd 83, bunun arkasından geelcek yıllarda 135, 155, 124, olmak üzere talebe çıka - tılacağını bildirmiş ve ondan sonra tıp fakültesi talebelerinin genel bakımdan gittikçe çoğalmakta olduğunu anlatmış- tır. “— Buna rağmen, demiştir, buradam çıkacak miktar memleketin ihtiyacını ileride temin edecek kadar değildir. Am- cak, ikinci bir tıp fakültesi açıldıktan sonra ve her sene 700 alınmak şartiyle otuz sene sonra doktor miktarı iki binde bir nisbetine çıkacaktır. Bu bakımdan Yüksek Başbakanlığa bir kanun lâyiha- & takdim olunmuştur. Büdce - vaziyeti dolayısiyle hükümet bu sene Kamutaya veremedi önümüzdeki sene verecektir.., Bakan küçüklerin diş bakısı işine devam edilmekte olduğunu ve bakanlık Hözimgelen teşi de tuttuğunu leketin her tarafında doktor bulundu; « mâk için, dottorlar az olduğu halde, elinden geleni yaptığını bildirmiş ve (Sayılayı çeviriniz)