Yabancı gazeteîerde okudukları Moshkocva mektubları. Sovyet sinema kurumları Sanut baskı ile doğar, başı boş erkinlikle ölür. — ANDRE GİDE Sovyet Rusyada bütün sinema kurumları bir elden idare edilir, Bu, doğrudan dağruya halk komi- serleri konseyine bağlı — “sinema sanayii idare — merkezi,, adlı bir teşkilâttır. Merkez; plân dairesi, mali büro ve istihsal dairelerinden mürekkeptir. Memleketin muhte - Hif yerlerinde bulunan ve ekseriya bir cok fabrikaları olan Trostlar hep bu merkezlerden emir alırlar. İstihsal Trostlarının en büyükleri Moskovada “Mosfilm,, Moskova tröstü, Leningrad'da “Lenfilm,, Leningrad trostu ve Ukrayna'da “Ukrenfilm,, Ukrayna trostudur. Bunlardan meselâ Ukrenfilm'in biri Kiyefte biri Odesada biri de Harkofda üç büyük fabrikası var- dır. İkinci derecede gelen trostlar da şunlardır: (1) Minsk yakınlarında beyaz Rusya için “Belgosfilm,, (2) Ta - cikistanda “Tacikfilm,, (3) Öz - bekistanda “Uzbekfilm,, (4) Orta Asyada “Türkmenfilm,, (5) Tif - liste “Gruzefilm,, (6) Ermenistan- da “Armenfilm,, (7) Azerbaycan- da “Azerfilm,, (8) Uzak doğuda Kırgızlara, Başkırdlara, Kazakla- ra, Yakutlara v. s. mahsus “Vus - tokfilm,, Bu trostlar yalnız halkın este- tik ihtiyacını temin etmekle ve ona rejmin terbiyesini verecek fi- limleri yapmakla uğraşır. Bunlardan başka merkeze bağ- h olmıyan müstaki! “Meshrab - pom,, (Arstulusal işçi yardımı) daha doğrusu (Arsıulusal sıyasal mahkümlara yardım) adında bir kurum da geniş bir ölçü ile çalış- maktadır. Bu arsıulusal sıyasal yönle uğraşır. İdaresinin merkezi yabancı memleketlerdedir. Yal - nız sinema işi Moskovada bulu - Bur. Yukarda saydıklarımızdan ayrı bir de teknik, askerlik, mekteb fi- Hmleri yapan Tekfilm denilen bir trost ile aktüalite üzerinde çalışan bir trost daba vardır. Tekfilmin en ileri gelen fabrikaları Viladi « vustok'ta Leningrad'ta, Moskova- da bulunmaktadır. Aktüalite trost- larmın merkezi Moskovadadır. Lâ- kin bildirmenleri bütün üjke içine yayılmıştır. Bu bildirmenler elle - sindeki bol miktarda şeritle yurd- daşlarını ilgiliyecek büyük hadise- lerin, yeni yapıların, büyük işlerin, büyük kaynaşmaların, kısaca ül - kelerimin havasında heyecan ve teccasüs uyandıracak her — kımıl « - amanın filmini alıp Moskovaya y0 —arlar. Bunların birçok kopye - leri çıkartılır ve her yana gönderi- lir. Ayrıca Aktüalite filminin beş günde bir çıkan genel bir mecmu- ası ile Kolhozlara mahsus ikinci bir mecmuası vardır. Teşkilâtın asıl sinema sanayii bölüğü de iki gruptur. Birincisi “sinema fotograf kimyası trostu,, denilen ve kelimelerin ilk harfle- rinin bir araya gelmesiyle “Foth,, adını alan trost, bilhassa sinema şeritlerini yapar. Bu iş pek güç ol- duğundan Sovyetler henüz yaban- €t pazarlardan kurtulamamışlar- dır.. Bununla beraber üç yıldan - beri bu şerit sanayii de yavaş ya- vaş ilerlemektedir. Fabrikaları “1932,, de 26 milyon metre, 1933 de 30 milyon metre 1934 de 53 milyon metre şerit yapmıştır. 1935 yılında da 75 milyon metre şerit yapacaklarını ve 1937 de kurma- ğa başladıkları fabrika ile 110 mil yona çıkaracaklarını söylüyorlar. Eğer bu plân hakikat olursa her y? 400.000.000 metre şerit yapan ve yapan Almanyadan sonra d yada üçüncülüğü elde edecekleri- ni umuyorlar. İkinci grup “sinema makine - leri sanayii trostu,, dur. Bu tros - tun fabrikaları ses alma ve projek- siyon aletleri yapmağa — başlamış ise de bu iş henüz çok iptidaidir. Yabancı fabrikalardan daha uzun azman mal almağa mecburdurlar. Ticaret bürosuna gelince, bu kurumun işi pek karışık değildir. Çünkü yabancı memleketlere bir çok sebeblerden pekaz Sovyet fil- mi girmektedir. Buna karşılık sov- yetlerde memleketlerine hemen hemen hiç yabancı filim sokmu - yorlar. Aldıkları nadir filimler ya teknik, ya sanat bakımından usta işi olanlardır. Her yıl kendi yap- tıkları 200 kadar filim ile geçini- yorlar. Ve bunları memleket için- de kiraya veriyorlar. Zira bu koca teşkilât kendi kendine yaşamağa ve büyümeğe mecburdur. Her fab- rikanın bhir büdcesi vardır. Eğer fabrika kazancı ile masrafmnı kar- şılaştırmazsa “israf suçu,, ile mes- ul olur. Fabrikalar kiraya verdik- leri filimlerle masraflarını koru - mağa mecburdurlar. Rusyada şe - hirlerde, mekteplerde, kışlalarda, işçi kulüplerinde ilh... 22,000 kü - çük, büyük sinema salonu bulun- duğu söyleniyor. Sinemaların du- huliyesi 50 kopek ile 3 ruble arasın da değişiyor. Bu duhuliyelerin yüzde otuz beşi ile bütün masraf ödeniyor ve yüzde altmış beşi de devlete kalıyormuş. Görüştüğü - müz büyük memurların söyledik- lerine göre önceleri devlete en çok geliri Votka getiriyormuş. Şimdi ise (en çok geliri sinema verecek- tir ve veriyor) diyorlar. İstatistik- ler sinemanın bol olduğu yerde Votka satışının azalmış olduğunu gösteriyormuş. Bunun için sine - mayı en uzak köylere kadar sok - mak istiyorlar. Bir katırın üzerine yüklenebilecek büyükçe iki bavul halinde (900) liraya mal olan amerikan modelinde gezginci si- nemalar yapma ğa başlamışlar. Bir delikanlıya üç dört ayda bu maki- neyi kullanmağı öğretiyor ve on on beş köyde muayyen filimleri göstermeğe memur - ediyorlarmış. Rusların 140 milyonu köylü oldu- ğu için bu sanayie bilhassa ehem- miyet veriyorlar ve 1937 ye kadar bu ufak sinema yuvalarının mik - tarmı 70.000 e çıkarmağı düşü - nüyorlar. Bununla beraber bütün bu teş- kilâtın içinde en orijinal kısım si- nema mektebleri, teknikomları ve enstitüleridir. Zira bu kurumlara ne avrupada ne de Amerikada ko- lay kolay rastlanmaz. Bunların er büyüğü (sinema ilmt araştırmalar enstitüsü) dür. Profesörler, müte- hassıslar bütün nazari ve tatbiki araştırmaları bu kurumun labora- tuvarlarında yaparlar. Bundan başka rejisörler, operatörler, se - maristler ve ekonomi mühendisleri için ayrı ayrı fakülteleri olan (devlet yüksek sinema enstitüsü) vardır. Enstitünün filim kütüpha- nesinde talebeye dışarda gösteril- mesi yasak olan yabancı filimler de tetkik ettirilir. Talebe her yıl üç ay fabrikalarda çalışır. Mekte- bin okuma müddeti dört senedir. talebe mezun olurken (1500) met- relik bir filim çevirmeğe mecbur- dur. Bu asıl imtihana girebilmek için bir hazırlıktır. Mektebin 50 si daimi ve 10 u arasıra ders veren altmış hocası vardır. Festival'da birinci mükâfatı alan Çapayef fil- minin rejisörlerinden Vasiliyef, adı sanı dünyaca tanınmış Pudov- kin, “Mustala,, ismiyle memleke - timizde de gösterilen filmi yapan Ekk hep buradan mezundurlar. Sovyet sinema kurumunun ka- ana çizgileri bundan iba- mdi de filimlerin nasıl ha- | zırlandığını göstermek için Leon Moussinc'dan şu birkaç cümleyi nakledelim: *“İlkin filmin mevzuu hazırla nır ve sinema teşkilâtı komitesi ne verilir komite mevzuu terbiy sıyasa ve sanat bakımlarınca.. tetkik ettikten sonra senaryoyu ısmarlar. Senaryo bitince aynı ko- mite gene baştan inceden inceye kontrolunu yapar. Ve beğenirse (repertuvarları kontrol merkezi komitesine) gönderir. Bu komite de sıyasa bakımından sansörlüğü- nü yapar ve filmi ya kabul eder yahut geriye çevirir. Bazan sade- ce birkaç tarafının değiştirilmesi- ni ister. Senaryo yazıcısı da bu de- ğgişiklikleri yapar. Senaryo bu yolda hazırlandık. tan sonra fabrika komitesi zevk - leri, mizacı, şahsiyeti yönünden bu filmi en iyi başarabilecek sah « neye koyucularından birini seçer En sonra sahneye koyucularından ! operatörlerden, mimar ve ressam- lardan, senaryoculardan, idare adamlarından mürekkep bir sanat meclisi toplanır. Konuşulur; mü- nakaşa edilir. Filmin uzunluğu tayin edilir; çalışacaklar ayrılır ve işe başlanır.,, En sıkı fikir nizamına girmiş, dev let mantıkının esiri, yalnız sıyasa kadrosu içinde sanat eseri yaratan Sovyet sanatkârları işte böyle bir teşkilât içinde çalışmakta ve ori « jinal eserler meydana getirmekte- dirler. Bu teşkilâta ve çalışma usullerine ve varılan neticeye ba- kınca insanın Andr& Gide'in for- mülüne sahiden inanması lâzım geliyor: “Sanat baskıdan doğar ve başı boş hürriyetle ölür.,, Burhan Ümit TOPRAK Yunan azısından sonra 21 Nisan tarihli Nir İst gazetesi yazı- yor: Martın birinci günü patlak — vermiş olan yunan azısı on beş gün kadar sür- dükten sonra bastırıldı. General Kondi- lis kuvvetleri karşısında Makedonyada- ki azıyan General Kamenos yenilince bu azmın yunan hükümeti için ortaya çıkarmış olduğu tehlike yok oldu. Bu bitiş, şerefsizce bir bitiş olmuş- tur. Kara ve denizdeki azı önderleri kendilerine uyan insanları olduğu gibi bırakarak ellerine geçirebildiklerini ge- çirerek Yunanistandan kaçtılar . Makedonya azıyanlarından bir ço - ğu sınırı geçip Bulgaristan'a sığındık- Yart gibi denizde azıyanlardan bir takı- mr da Türkiye'ye kaçtılar. Yunan uçakları tarafından bomba - lanmış olan Averof zırhlısı Bay ve Ba- yan Venizelosu Kasos adasına bıraka « rak teslim oldu. Uzun sıyasal yaşayışının sonu ola - rak Venizelosun oynadığı bu kanlı o - yun bu süretle sonuna ermiş oldu. Bu azının, ne kadar zarar verdiği da- ba tamamiyle kestirilmiş değildir. Bu, ber halde hükümet haznesine büyük bir yıkım olmuştur. Bu işe kalkışan Venizelosun bera- ber ayaklanmaya çağırdığı taraftarla - rından birçoğunun ba işten geri dur - maları Yunanistan'ı çok kötü sonuçlara varmaktan alıkoymuştur. Son yirmi beş yıl içinde Avrupa soy- sallığı esaslarına göre yurduna bağlı, akıllı uslu bir adam gibi görünen Veni- zelos, bu davranışiyle bir haydud kafa- &t taşıdığırı göstermiş oldu. Bu azının en büyük soravı bu işe ön- ayak olan ve kendi asığlarını yurd asığ Tarından Üstün tutan subayların omu. zundadır. Venizelos onları bu bakımdan teşvik etmiştir. .. Venizelosa ikarşı olan partile - rin de bu azıda sarayları yok değildir ve bundan dolayı bu ülkede sıyasal du- rumun düzelmesi güç olacaktır. ir ılım kıtabı Kitabın adı: Deniz ticareti hukuku (Ulus nıaıbı' 1935) Yazanın adı: Prof. Mazhar Nedim Göknil — Hukuk edebiyatımız memle - setimizde fazla işlenmiş bir mev- zua dair değerli bir eser kazan- mış bulunmaktadır. — Ülkemizin lim kütüphanesi bu eseri sadece istesine kaydetmiyecek, sinesine de basacaktır. Şu birkaç satırdan sonra derhal ilâve edeyim ki: Hukuk profesörü Mazhar Nedism sa yazımın mahiyeti ne tenkidı ve no de tahlilidir. Esasen pro - fesörün muvacehesinde bu iki türlü kabiliyeti de göstermekten mahrum bir meslektaşım. Mak - sadım: sayın profesöre mesleği - min kitabiyatma — kazandırdığı bu değerli eserden dolayı hisseme düşen şükran borcumu sunmak ve mevzu hakkında da afaki mahi - yette bir iki söz söylemektir. L — Bizde deniz ticareti huku- ku haylice senelik okutulma yaşı - na rağmen bakir kalmış, her ne - dense ilimle bir türlü mesud bir sürette başgöz edilememiştir. Bu dünürlülük şerefi metodik çalış - masımın neticesi olarak Profesör Mazhar'a mazhar olmuştur. I. — Mevzuun lisanmızda il- mi vetam bir surette deşilmemesi, ortaya istifadeyi mucib bir şekilde atılmaması dolayısiyle de ecnebi Tisanı bilmiyen hukukçularımız bu sahada - cesaret de olsa söylemek- te beis görmiyeceğim ki - bilgisiz kalmışlardır. Bu vaziyetten ise ek- seriyetle firenk avukatlar istilade etmiş ve deniz ticareti bukukuna aid davalar üzerinde fili bir inhi- sar temin ederek haylice para da kazanmışlardır. Her — bakımdan verimli olan bu ilim sahasında, ne garib ve bahtsız bir. tecellidir. ki ne kadar okumak ihtiyacını duy- mayan hukuk müntesiblerimize tesadüf olunmak mümkündür. Bu tuhaf vınyımı bir ııid de mevzu- fesör Mazhar Nedim Göknil ba DAĞINIK DUY UUAR Çekoslavakyadan bir alman kaçırıldı. Londra, 30 (A.A.) — Taymis gazetesinin Londradan öğrendiği- ne göre Çekoslovakyada yerleşmiş olan Josef Lampersberger ismiu deki bir alman; yurddaşları tara- fhndan kaçırılmış ve Almanyaya götürülmüştür. TUTSANAN PAPASLAR Berlin, 30 (A.A.) — Sıyasal po lis, yabancı basınlarla ilgili olmak suçu ile, protestan kilisesi basın başkarı B. Vinkleron ile Berlinli protestan papas Vilmersdorfu tut- samıştır. (tevkif etmiştir.) İngilterede işsizlerin sayısı Londra, 30 (A.A.) — 15 nisan- da İngilterede işsizlerin sayısı, 25 marta nisbetle 109.410 ve geçen yı- l> göre de 103.735 az olmak üzrre 2.044.460 kişidir. eseriyle hem türk hukukç dikkat gözlerini önünde diz $ lecek bir mevzu üzerine çef | ve hem de aynı hukukçuyu ve geliri cömerd !ıır sahada kudretli şahsiyetine yalnız hukukçusu değil, öz tısadiyatı dahi UT IIL. — Profesör Mazhar Göknil eserini sekiz senelik ma hayatmdan sonra orlaya mıştır. Ben bu müddeti ne ne de fazla buluyorum. Bir pit sörün bir iki sene içerisinde kiF| yazmasını biraz acelecilik olü addeder, on ıeneyı ıııutec.ıvıl detlerde ise müruru zamanmm Tenmişe meyyal kokusunu rım. Bay Mazhar Nedim bu t kiye göre vazifesini tam zan da başarmış bir vatandaştır. sa etmek lâzım gelirse o eserini kesine kürsüsünde pişmiş ol bir anda sunmuştur. IV. — Eser, ilmt sistemle * zılmıştır. Zira : a) Eserin yazılması dola; müracaat olunan kitablar mü" nevvi ve zengin mevzuattır. eser dokümantasiyon — itib tam ve mutlaktır. Muhtelif lis4f larda yazılmış alâkadar ilim ki! larından istifade edilmiş, nizamname ve talimatnameler * dik didik tetkik edilmiş, el tir. b) Eserin fihristi ise met? bir tasnifin sahibidir. €) İlâve de etmek lâzımdır eser İisanımızın temiz ve ” dilile de kaleme almmıştır. V. — Müellif eserinin her Fi mında hâkim ve nafiz bir vazi tedir. Bu kısımlardan burada 3?) rt ayrı bahsetmemize bittabi iff kân yoktur. “Kaptan,, bahsi ü? rinde ise şu bakımdan kısaca &”| mak emelindeyiz: Malümdur ki deniz ticareti F nunumuz kaptanın ilmi tarifini mamıştır. Fakat halk Hisanmıt' da “gemisini kurtaran kaptand diye meşhur bir söz vardır. Bu F| zü kalbi ve kafası tertemiz 47 ıneılekdaşım Bay Mazhar Nedif “önsöz,, ündeki — asil tevazu” rTağmen eserine atıfta buluna! tatbik edecek ve diyeceğim k'? Profesör Mazhar Nedim G? nil eserini hem iyi bir kaptan * larak kurtarmış ve hem de o0f yapısına herhangi bir memlekt tin ilim denizlerinde dahi cl? meden payidar olmak mazhar tini ve füsumunu zerketmesini " Dr. Jür. Münip Hayti Ürgü! vümer Bank Hukuk Müşj BİR PARA DLRLUC.U KONFERANSI MI? Brüksel, 30 (A.A.) — kan B. Von Zeland, ilgili devi€ lere baş vurarak paranm durl! için arsıulusal bir konferans t0f lamak üzerinde fikir danışmışt” Bu devletlerdern bir takımının man elverişli olmadığı için bö! bir konferansın gelecek kıştan Ü ce toplanamıyacağı yolunda c verdikleri sanılıyor. Filibe ulusal göstermelik Sofya, 30 (A.A.) — Filibe V sal göstermel'k (nümune) yıfı başbakan B Toşef tarafın”? açılmıştır. Başbakan panayırım "| nemini kaydederek bugünkü bü ran devrinde bunun devamlı çalf| maların parlak bir izeri olduğur| söylemiştir. Polonyada taşan nehirler. Varşova, 30 (A.A.) — Karp larm güneyinde bir çok nehiff taşmıştır. Dniesterin suları * metre yükselmistir.