8 ŞUBAT 1936 CUMA tlerimiz. ANKARADA KUNDURACILIK (Başı | inci sayıfada) Yabiliriz. Istanbul, İzmir, Ankara gibi Tüks, modaya uygun eşya aratılan vila- Yetlerimizde bir zamanlar çok aranan ve istenen Batha, Bancı marka iskarpinlerin bugün piya- Emerson — gibi ya- sadan tamamile çekilmiş olması kundu- Tacılığımızın her sınıfın isteğini karşı- Jiyacak bir kertede olduğunu anlatan bir belgedir, Ankaramız, bu ileri sanat- kaca kunduracılarını üç kısma ayırmak gerekir: Birinci kıstm İstanbuldaki bü- yük kundura imalathanclerile anlaşa- tak ve yahut da kendi teşkilatlarile is- karpin, terlik, fotin yapıp firmaları al- tında satanlar ve şoson, lastik, ve şgaire bulunduranlar; iki si kavaflar (ki bunlar İstanbul fabrikalarından aldık- larını bir kârla satarlar, Kendi firma- ları için hususi gipariş vermezler.) Üçüncüsü de bazır bulundurmayıp «© "Teşhirin, kundaracılıkta ekhemmiyeti büyüktür, Tarımızın en güzel örneklerini bulun- durduğundan yapacağımız araştırmalar Bütün yurddaki ayakkabıcılık hakkında bize bir fikir verebilir: Ankara'da ne kadar kun- duracı vardır? Eski Ankaranın kunduracıları Sa- manpazarına sıralanmıştı. Bir zaman. lar (Kavaflar çarşısı) ismi verilen Sa- manpazarının Üst kısmı; Koyunpazarı- na yakın olan sıra dükkânlar Ankara- mın kunduracılar çarşısını teşkil eder- di. Geçmiş devrin dar ve bakımsız (Karaoğlan) caddesi; geniş, düzgün hüviyetile (Anafartalar) olunca, Anka- ranın en eyi kunduracrları da buraya sıralandı. Bugün bile boşalan dükkân- ların yerine yeni yeni kundura mağa- zalarının açıldığını görüyoruz. Ankarada bugün 200 ü aşat kundu- racı dükkânı Bizde nasıl ki (manifaturaer) dendiği zaman giyeceğe ait bütün ihtiyaclarımızı bulunduran yerler hatıra gelirse, kundtracıda da , terlik, lastik, şoson gi- bi ayağa giyilecek bütün ihtiyaclarımı- zın kendisinde bulabilmemiz gereken yerler hatırımıza gelir. Fakat Ankara T istediğimi- vardıı iskarpin, foti kunduracılarınmın içindi zi bulabilece çok mah- göre An- Milliyetçi Avruyanın arkasından gitti- &i Ülküye zıd değildir. Şurası aşiklir- Gir ki Bay Hitler, eski günlerde kul- handığı devrim metodları yerine bu- Bünlerde evrim metodları takib etmeği, Mütedil davranmağı tercih eylemekte- dir, pariş Üüzerine iş yapan kunduracılar, dördüncü ve bu son kısmın daha ufak dereceli bir şubesi olarak da - tamirci- ler gelir. Kunduralarımızın ham maddeleri Giyeceklerimiz içinde ham madae- «i en fazla yerli olanlardan birisi kun- duralarımızdır. Cümhuriyetten önce bilhassa rugan ve fantezi deriler ta- mamen Avrupadan getirirken, bugün kösele sanayjimiz o kadar ilerlemiştir ki iç pazardan başka kendiside dışarda yeni müstehlik pazarlar bulmak gerek- lenmiştir. Köselecilik cskiden beri bi- zim ulusal sanatlarımız arasına girmiş- tir. Anadolunun hemen hemen her kö- şesinde (tabakhane) ismi altında deri kurutular ve terbiye edilen yerlerde el emeğile bazırlanan derilerimiz mahalli ihtiyacları karşılıyamamakla beraber | sağlamlığı ve inceliği İlelin almıştı. Bügün İstanbul, İzmir, Bursa, Anteb, Karaağac'taki kösele sanaylimiz yüzük müzü güldürecek kadar gelişmiştir. Beykoz fabrikamız Balkanlarda eşi az bulunan bir müessesedir. Ayakkabıcılık alanında yabancı ül- kelerden en fazla getirttiğimiz kadın ve erkek şosonlarıdır. Lastik sanayii oldukça ilerlemiştir. Birkaç yıla kadar şosonlarımızı da içerde yapacağımız ve ayakkabıcılığa ait dışardan gelen hiç bir şeyimiz kalmıyacağı tabiidir. Şosonlar- dan başka bir de dışardan getirttiğimiz kadın iskarpinleri için fantasi deriler vardır ki bunlar da çok kullanılmadı- l gından bir yekün tutmuyorlar. Bizde ULUS ösele sa! nin ilerlemesi, hayvan fi- atlarına tesir yapacak kadac hayırlr ol- müuştur. Samanpazarı — Anafartalar rekabeti Kundurzacılar arasında sebzecilerin seyyar — dükkâncı rekabetinin bir baş. ka şekli vardır: Samanpazarında olan- larla cadde üzerinde olanlar rekabeti.. Bir de bunlardan başka ısmarlama ya- panlar vardır ki bunlar gerek dayanık- lık, gerek İorm itibarile, hazır satan. lardan daha üstün olduklarını iddia e- diyorlar. Samanpazatı kumndüuracılarının uçuzluk bakımınan Ünü fazla, dolayı: sile satışları eyi olduğundan ucuz mal satmalarının ankaralılarca bilindiğini ileri sürerek diyorlar ki: “Lüks kundura mağazaları birim ne kadar çürük mal sattığımızı iddia ederse etsin, bizi de onları da tecrübe eden ankaralılar aynı malı bizim daha gök ucuz satmamızdan dolayı tabil bix- $ ediyorlar. Aynr yerden P içine bir marka yaldızlı ca değeri hiç olmazsa iki lira fır- Iıyan iskarpini kullanacak az müşteri vardır, Bizim dükkân kiramız, masrafı- muz azdır. Az kârla kanzat edip satıyo- ruz, Yoksa mal, ayını maldır.;; Halbuki Ankaranın tanınmış bir kundura- ci da diyor ki: “Bir fabrika en aşağı üç kalitede mal çıkartır. Biz birincisi- ni, Samanpazarı esnafı üçüncüsünü alı- yor. Bizim dükkân icarlarımız fazla. dır. eÇşidimiz boldur. Eyi bir kundu- racı dükkânı hiç olmazsa on bin lira sermaye ister, Biz malın eyisini, çeşid- lisini bulundurmak mecburiyetindeyiz. Ancak böylelikle iki üç yrla gelinciye kadar elbise diktirmek için İstanbula taşınanlar gibi, ayakkabılarını da İş- tanbuldan alanları Ankaraya çevirebil- dik. Samanpazarında ucuz dükkün bu- lup malın aşağı kalitesinden getirten- leri nbizden ucuz satmalarını çok tabil görmelidir. Yalnız bu fiat farkını bi- zim fazla kârla satmak istediğimizde değil, malın kalitesinde aramalıdır... Bu iddiaların doğtu veya yanlış ol- duğunu ancak iki yerden de ayakkabı almış olanlar bilir. SAYIFA 5 Modern evcilik Pariste mükâfat kazanan iki yeni proje Maket, Maguette, ve Proje No, 18 Şekil 1 ve z. Geçen sene Paris'te üç çocuklu bir aile evi plânı için müsabaka yapılmıştı, Müsabakada birinciliği ve derece ka- zanan eserleri sırasile neşrettik. 15 ve 16 No, projeler bunların sonuncularını teşkil etmektedir. 18 No. Maket ve projenin tetkiki: Eser Moity » Bizary adında bir mad- mazel tarafımdan yapılmıştır. Teferrü- atla çok dikkatli ve bilgili olarak uğra- şılmıştır. Bahçe ile beraber yapı sathı 512 met- Te Mmurabbar Yalnız yapı sathı B3 metre murabbar Pencere! a rin satlı 43 metre murab- Çift karyolal; yatak odası sathı 10.11 karyolalı yatak odası satlı 13 murabbar Tek karyolalı yatak odası sathı 9.38 metre murabbar Salon 24,88 metre murabbar Banyo sathı 5,70 metre murabbaı Muütfak sathı 5,70 metre murabbar Temiz su ve havagazi tesisatı, Pis su kanalizasyonu, Santral Çofaj. Yapıda cephe uzunluğu 10.80 metre D ,, derinlik 145 » Bahçede cephe uzunluğu 16 — » » — derinlik 2 » Evde parçaların genişliği çok eyi- . Genel antrenin arka cepheden veril- mesi zevki bozmaktadır. Odalar müstakil değildir. Bwde bir kısım odaların müstakil olması kulla- nış bakımından çok lâzımdır. Banyo ve mutfak ayrı birer kısım teşkil etmektedir. Yapıcılık bakımından ucuza malolur. Evin iskeleti beton direklerden ku- rulmuş ve boşluklar Tuğla ile doldu- tulmuştur. Beton direklerin kalınlığı dışa bıra- kılmış ve diş sivada körniş — ve eilme manzarası verilmiştir. Duvarlar izoterm, iki katlr ve arala. rında hava paylıdır. Şekll $ AB kesimi, gekil 4 EF kesimi, şekli 5 CD keslmi. bi n di metr l Proje 18 —« Şekil Y Ev dıştan demir boru parmaklık ve yerli saksılarla süslenmiştir. Dört tarafta — siperlik ve damlalık yapılmıştır. Antre büyük siperlik altına — kon- muş, cephede bir kısım güneşli, bir kre sım gölgeli balkon vücuda getirilmişe tör. Diştan çok sevimli bir görünüşü o- lan bu eser içten yapılacak biraz dü- zeltme ile kullanışlı ve düz ayak bir ev haline konabilir. Projede bahçenin tertib şekli ve tes mel yapısı göze çarpmaktadır. Hulâsa gene fransız mimarı Madmazel Bizary eserinde muvaffak olmuş sayılabilir. *vax Proje No, 16 şekil 1 ve 2 15 No. projenin aksine olarak müs- takil odalardan müteşekkil bir aile evi etüd ediyoruz. Odalarda görünüşlün ya- na olması göze çatpıyor. Bir yapının cephe kısmı en görünüş. lü tarafı teşkil eder. Üç odanın birden yana kaydırılmasındaki maksad köklü olarak anlatılamaz. Yanda görünen merdiven Projenin kıymetine bir şey ilave etmemektedir. Odalar 6,5X3,5 W 2,7SX13,5 ” 3,5X4,5 Salon * 5XA Banyo 2,55X2,10 Mütfak 2,55X2,50 'Tuvalet 0,10X2,55 Hol 2,98X140 metredir Yeter bir genişlikte ve her bir oda ay. rı bir geçitle koridora bağlıdır. Banyo ve metfek yeri genişliği, ban. yonun yatak odasile alâkası, hol ciddf bir tertib göstermektedir. Cephede bir sadelik vardır. Lakin modern mimarlığın heyecanlı hat görünmiyor. Antrenin önlindeki tuğladan yapma istinad direği muvazene ve mantık bas kımından fazladır, Şekil; 3, 4, 5. Plânda yerlerine konmuş olan ev. eğyası: a) İki taraflı dolap “sürme kapılı,, m) Gizli dolaplar . |. (Sayıfayı çeviriniz) —— AAA iyük hikâye Pi İ eh z İşdride Bu da bir hikâyedir Yazan: Yaşar Nabi NAYIR — Demek bunu yapabilirdin, Turgud? Ya ben”seni o zaman senden ayrılamıyacak ka- dar fazla seviyor bulunursam, yaptığının bir tinayet olduğunu bile bile gene söyler misin? Hiç merhamet duymadan? — Evet, Bebek, hattâ bunun bir cinayet olacağmı bilmek bile beni hakikati söyle- Mekten alıkoyamaz. Her gün yalan - söyle- Meye mecbur olarak, bir viya çamuru için- yaşamak beni yaşamaktan da iğrendirir, her şeyi, her şeyi yapabilirim, fakat bunu Aslâ, Bununla beraber gene eminim ki ilk önce soğuyacak ve ayrılmak istiyecek ben değilim. Tecrübemle biliyorum ki Bevgilerim için zaman daima taze bir kuv- Yet kaynağı olmuştur. Fakat kadınlar için Böyle olmuyor, onlar ancak ümid ve hayal- lerinin gidebildiği yere kadar seviyorlar. Ümidi kaybettikleri zamandan itibaren sev- gilerinin de inhitat devri başlıyor. Nitekim, m':i hissediyorum ki senin sevginin de t devri, şimdi şu andan itibaren başla- Mıştır. Aysun'un - protestolarına rağmen Tur- #ud'un gözleri Rumelihisarı üzerinde kay- İ bolmakta olan güneşe dalmıştır. Bu güneş gibi, düşünüyor, şimdi içimi saadetle dol. duran bu sevginin de bir batısı vardır, ve ömrümüz de böyle daima bir batıya doğru gidişten başka nedir ki? Fakat ufukta bı- tan güneş yarın ııncıyııihliıunvı!ıul_ı- ğile doğacaktır, Sevgilerimizin ve ömürleri- mizin batısında ise bir daha hiç sabah yok- tur. Bir kış gecesi doğmuş, baharda filizlen- miş, yazda çiçek açmış olan bu aşk, sonba- harla beraber yapraklarının sarardığını gör- mekte gecikmiyecektir. Kadın psikolojisinden pek eyi ııılşy_ın Turgud, Aysun'un ruhunda, kozasının için- de mahpus olan ipek böceği gibi yavaş bir istihale başladığını hissediyor. Gerçek, za- hiren aralarında bir şey değişmiş değildir, fakat gözle görülmiyen, ancak sezilen öyle bir gizli değişiklik vardır. ki bu ln?ıi_nden müthiştir. Turgud Aysun'a bu deii.ıkl.ıklan bahsettiği zaman genc kız şiddetle isyan ediyor. Kim bilir, belki kalbinde olan ıışiı haleden kendisi bile henüz haberdar değil- — Eskiden, diyor Turgud, bana her gün seni sevdiğimi tekrarlatırdın, halbuki bili- yar musun, bir aydır bu suali bir defa olsun ağzmdan işitmedim, Ko Aysun'un mazereti güzeldir: — Eskiden sevginden henüz emin de- #ildim, diyor. Şimdi ise beni | sevdiğini bili yor ve sana inanıyorum. İnanmak.. Sevginin azaldığına bu en güzel delildir. Aşk şüpheyi besler, şüphe aşkı beslediği gibi. — Seni sevdiğimden nasıl şüphe ediyor- sun, diye soruyor Aysun, sevmesem seninle konuşmıya devam eder miydim? Turgud, Aysun'un böyle çocukça muha- kemelerine cevab yetiştirmek için âdetâ yo- ruluyor: — Samih'i hiç bir zaman sevmemiş oldu- ğunu bana söylememiş miydin? Sevmediğin bu adamla o kadar uzun zaman nasıl ko- nuştun? Beni görmekte devam etmen, sev- ginin azalmadığına inanmam için kâfi bir sebeb midir, sanırsın? Hayır çocuğum, biz birçok hareketlerimizi hiç bir hakiki ihtiyac duymadan, sadece itiyadlarımıza uyarak yaparız. Hareketlerinde itiyadın ne kadar fazla yer tuttuğunu sen kendin bile fark edemezsin. Halbuki ben kendimi aldatmak saadetinden mahrumum, Sonra onu kaybetmek düşüncesinin disinde uyandırdığı hüznü anlatıyor. Aysun hiç bir şey söylemiyor, fakat bir. denbire başımı onun omuzuna dayıyor. Riraz. yor. Aysun'un kendisinden sakladığı bir sır. rı olduğu düşüncesi içinde uyanıyor. İhtimal ki, diyor, bu göz yaşları, bir zamanlar çok sevmiş olduğu ve belki de hâlâ biraz sevdi. ği adamdan bir sır saklamanın verdiği vic« dan azabından geliyordur. İçinden geçenle- rin hepsini söyliyebilse belki açılacak ve fe- rahlıyacak, fakat söyliyemiyor, bunu yapa- cak kadar kuvvetli değil. Gene bir balo gecesidir. Ve bu gece tu- haf bir tesadüfle, maceralarının başlamış olduğu gecenin tam yıldönümüne rastlamış- tır. Maksim'in salonları gene hıncahınç bir kalabalıkla doludur. Fakat bu kalabalığın içinde © ilk gece gibi yalnız ve baş ba- şa değiller. Aysun'un asrarı üzerine bu- — raya kalabalık bir grupla beraber gelmiş. lerdir. Genc kızın mekteb arkadaşları, ak- rabaları olan fakat hepsi Turgud'a yabancı — bir grup. Turgud, Aysun'u hiç bir zaman bu geceki kadar neşeli görmemiş olduğunu dü- şünüyor. Arkadaşlarile ne çok şakalaşıyor, gülmek için ne yoktan sebebler buluyor, ne — î:iw:uhyoı Ve kendisile ne az meşgul Sonu var #