11 Aralık 1934 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6

11 Aralık 1934 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ayaktopu işlerindekidurgunluk neden? Ayaktopu işlerindeki durgunluk için her zaman sızlanır dururuz. Ancak bu- mun sgebeblerini araştırmayız ve elimiz den gelen yalnız sızlanmaktır. Bundan 8 — 10 yıl önce İstanbul'da canlr bir ayaktopu varlığı duyuluyordu. Takıme Tarımızın yukarı ve orta Avrupa'da yaptığı turnelerde yüzümüzü ağartacak sonuçlar kazanmıştık. Balkanlarda ulu sal ayaktopu takrmımız çok acar bir ba rum olarak tanınıyordu. Aradan geçen zaman içinde durum çok değişmiştir. Yukarı ve Orta Avrupaya — gözümüzü kaldıramayız. Balkanlarda Romenler- le yugoslavlar bizim hizamızdan çok Üstündürler. Elenlerle bulgarlar, kar- şılaşmak için korku duyacağımız güç- ü takımlar yetiştirdiler. Biz buna kar- gı olduğumuz yerde bile tutunamadık, çok geri kaldık. Bu gerilemenin sıltavi bir değildir. Birçok eksiklerimiz birleşmiş, bugün gerçek olan kötü durumüu kurmuştur. Ancak bu sıltavlar içinde en kendini belli edeninin durgunluk - olduğunda bütün düşünen adamlar beraberdirler. Ayaktopunun ilerlediği bütün ülke lerde en göze çarpan yön, gerek ulusal takımların, gerek kulüb takımlarının memleketin içinde ve dışında — bir çok karşrlaşmalar yapmasıdır. Bu karşılaş- maların bitimi ister kazanç olsun, is- ter kayıbolsun sonuç birdir: Ülkenin sporu daima kazançtadır. Buna karşılık — bizde uyuntudan başka bir şey görülmez. Senede bir de- fa, o da çok yanlış bir kuralla başarılar Türkiye ayaktopu birinciliği olmasa yurdun belli başlı takımları biribirleri- nin adlarını bile unutacak. Hele ulusal takımımızım varlığı anka kuşuna dön- dü: Sayısı unutulan yıllardan beri hiç maç yapmadı. Bir kez olsun ne kendi alanlarımızda, ne de dış ve yabancı alanlarda kırmızı — beyazlı gören yoktur. Ulusal —takımımızın yabancılarla karşılaşıb karşılaşmaması işinde fede- rasyon başkanının köklü düşünceleri olduğunu işitiyoruz. Bu düşünceler, gerektir ki, ulusal takımımızın hiç maç yapmaması bitiminde bağlanmasın. An cak yıllardanberi kendini belirten du - Tumsgayış artık gönüllere korku verme- ge başladı. Yurd içindeki durgunluk da ayrı bir derttir. Kulüplerin kendi haşlarına dolaşmalar yapmaları olamaz denecek kadar güçtür. Son ay içinde Ankara'ya gelen Fenerbahçelilerin, yapılan bunca reklâmdan sonra yol harçlıklarımı bile çıkaramadan artakla dönmeleri buna belgedir. İdman Cemiyetleri kurumu- nun bu işi, kendi geliri içinde yapa- bileceğine de inanamayız. Türkiye ayaktopu birinciliklerinin kurum büt- tesine ne kadar yıkım olduğunu biliyo Tuz, Kulüplerin yalnız başlarına bece - remiyeceği, kurumun da kendi bütce - siyle başaramıryacağı bu işi kim üsteli- yecek? Bu kolaylığı İstanbul kulüplerin - den üşünün elbirliğiyle kurdukları pro- gramda görüyoruz; Üç Tİstanbul kulübü; Fenerbahce — Beşiktaş — Ateş Güneş, yurd içinde Golaşmalar yapılmasını kolaylaştırmak için anlaşmışlardır. İstanbulun bu üç kulübü, Ankara ve İzmir'in en kuvvet- li dört takımiyle sözleşecekler ve kar- şılıklı ziyaretler yapacaklardır. Tasar- JTanan programa göre her takım - kendi yurdunda yapacağı bir maça — karşılık, İkinci maçı öteki takımın yurdunda oy Mıyacaktır. Böylelikle büyük kentler /— arasında gidiş gelişler olacak ve bun - “dan ayaktopu sporu çok kazanacaktır. — Bu işi tasarlryanların gelirle gideri karşılamak için düşünceleri şudur: bir yöndeki açığı öteki yöndeki fazla ge- lürle kapatmak. Bunun böylelikle başa — fılacağı umut ediliyor. Bizim düşüncemize göre, ayakto- formayı punun yurdda güçlenmesi isteniliyor- sa, kulüplerin bu yeltenişini kolaylaş- tırmak gerektir. Bunlarda topyekün yola çıkan idmancılardan gerek demir- yollarda, gerek deniz — işletmelerinde az navlun almak, sporcuların yapacak- ları yolculuk için çalıştıkları — yerden — sayılı günlerde — izin almalarına önayak olmak gibi bir az da büyükle- rimizin yardımına bağlı olan - işlerdir. İstanbul kulüplerinin tasarladıkları ptogram, faydasını Ankara'da da du- yacağımız mutlu - bir dileriz. Kriz ve muhacirlik Geçen yüzyil içinde yeni toprak'arın çabuk işletilmeğe başlanmasındaki mu- vaffakiyet, nüfusu fazla olan mem'ek-t. lerden gelen muhacirler sayesinde kaza. nılmıştır. Bu işin başarılmasında da İngiltere çok çalışmıştır. Fakat. savaştanberi memleketlerinin dışında para kazanmağa gidenlerin sa - yısı azalmağa başlamış ve İngiltere'de evelce normal bir mahiyet gösteren (dı- şarıya gitme hareketi) son üç yıl için. de yerini (İngiltere'ye gelme) hareketi. ne bırakmıştır. Bir çok kimseler sanayi mıntakaların- da şimdi hüküm süren büyük işsizliğin sebebinin, muhaceretin azalmasında ol - duğunu ve son on yılın her birinde mu. haceret edenlerin sayısı 1913 yılındaki sayıyı bulsaydı, İngilterenin nüfusunun iki buçuk milyondan fazla bir eksiklik göstereceğini, bunun da, şimdi İngilte. rede bulunan İşgiz sayrsıma muadil oldu- ğunu söylüyorlar. Şimdiki gayrı tabit vaziyete çare bulmak umudu İle muha- cereti kolaylaştırmak İüzumu öne sü. rülerek, dışarda, İngilterenin, Kendi işsizlerini dominyonlara göndererek iş. sizliğe çare bulmak fatediği gibi fena bir intiba hasıl edildi. Hakikatte ingiliz resmi makamları böyle bir sryasa tatbi- kini düşünmemişlerdir. Muhacirlerin yer- leştikleri memleketlerin ise bunlar yü. zünden, geldikleri memleketten farla deftilse bile, o memleket kadar istifade temin ettiklerinde şühhe yoktur. Amerikaya girerek oraya daimi su. rette yerleşebilecek avrupalıların sayısı şimdi aşağı yukarı 150.000 olarak tesbit edilmiştir. Bu rakam, savaştan önceki sayılara göre çok büyük bir tenakus ar- zeder, Bu bazı memleketlere ötekilere nisbetle daha fazla tesir etmiştir. Para- za İtalyadan Amerikaya gidebil.cekle. rin sayısı 4000 olarak tesbit edilmiştir. Bu gayr ite 1013 de Amerikaya giren ü. güncü sınıf muhacirlerin adedi olan 290 bin rakamlle büyük bir tezad teşkil eder. Dünyanın terakkisi simdiki tahdida- tın işe yarar adamların bir memlekete girmesine mani oldukları mikvasta, te- ahhura uğramıştır. Şimdiki halde ka. bili iakân acazinin beher metre murab. bamdaki ahalinin yekünu Kanada'da 7,25, Avusturalya'da 3,75 Yeni Zelanda- da 16,8 dir. Diğer sebebler bir tarafa bırakılarak mesele yalnız ökonomik ba- kımdan mütalea olunursa bu yüzden, söylediğimiz memleketlerin servet kay. naklarının rasyonel bir tarzda inkişafı için ahalinin çoğalması gerek olduğu . neticesine varılır. Evelce, muhaceretin başlıca iki sebe- bi, maden ve bilbassa altın madeni keş- fedilmesi ve bir de muhacirlerin ekim için kullanacakları toprakların onlara parasız verilmesi idi. Altın istihtalinin bu işdeki nüfuzu büyüktür. 1851 den 1861 e kadar olan on yıllık zaman için- de, altın madenleri bulunduğu zaman Avusturalyanın — nüfusu 405.000 den 1.145.000 e çıkmış, ve Avusturalyanın batı tarafında da 1893 ten 1900 e kadar olan raman zarfında aynı sebebler yüzün. deni nüfüğ 58.65R den 179.708 e çıkmış- tır. Bir memleketin zenginliğinin artması davem eder ve önce madenlerin cazibesi. le gelen muhacirlerin, başka işlere atıl.. malarını, ekseriya çiftçilik yapmağa baş. Tamalarınt mümkün — kılar, Buna göre şimdiki şerait altında hükümetlerin mu- hacerete yapacakları en büyük iyiliğin, fennf araştırmalar yapılmasına yardım ederek dünya piyasasında — satılabilen madenlerden yeni damarlar keşfedilmesi Sldduğu ileri sürülüyor. Paris'te çıkan Lü meemuasından. iştir. Kolaylık L Meml;':__çt Postası — Aydında yol işleri ve yeni açılan kurs AYDIN — Yeni yılda son kânunun on beşinde aydın sıtma mücadelesinde (Sıtma mücadelesi sıhhat memurları) kursu açılacaktır. Kurs, bir birbuçuk ay sürecek, kur su bitirenler ve kazananlar yurdun bir çok yerlerine yollanacaklardır. Bu kursa orta okul'u bitirenler alı- nacaktır. Okuması daha az olanlardan değeri görülenler de almabilecektir. Kursa şimdiden bir çok istekliler baş vürmüş ve yazılmışlardır. Bir yön- den de yazılmaktadırlar. Vilâyetimiz çevresinde yol ve köp- rü yapı işleri hızla yürümektedir. Küuyucak — Karatasü arasındaki Mendres üstündeki köprü eyice ona- rılmıştır. Karapımarla Koçariı arasında Mendres üstündeki köprü de bozuldu- ğgüundan bunun onarılmasına başlanmak Üzeredir. Bu köprü ve bu yol üstünde ki bozuk yerler onarılırken yolcuların Mendres üstünden geçmeleri için köp- rü yanına bir sal getirilmiştir. Kam- BATI İLE DOĞU ARASINDA Güğdüpekdemiyemein b şa gaA ğümimenii yyon ve arabalar da Çine çayı üstündeki Çiftlik köprüsünden geçeceklerdir. Bu köprünün de bir iki yeri onarılmak is. tediğinden başlanmak üzeredir. onarılmasına Çine yolunun Çilftlik buznundan ötedeki yeni yapılan kısmında gidiş gelişe zorluk veren yerler tümden ona- rılmıştır. Gargalr buruna kadar müte - ahhide satılan krsmın şose döşemesi ve silindiraj işleri hızla yürütülüyor. Söke - Bafra - Milâs yolu yapılmak ta, Köşk - Ödemiş yolunda da kalan beş kilometre üzerinde çalışılmaktadır. Bunlardan başka Akçaydan Yenipa zar ovasının sulanması için proje yap- mak Üzere vilüyet sular idaresinden bir mühendis istemiştir. Bu ova vilâyetin €n eyi ve en çok pamuk yetiştiren bir yeridir. Sulanan pamukların dört beş kat çok ürün verdiği görülmektedir.. Bu yönden bu ovada çalışan ekicileri- miz çok kıvanç duymaktadırlar. Büyük Britanya ve Asya “Büyük Britanya 1914 a- #ustosunda savaşa girdi. Bu savaşla kendini esirgememe- si renkli adamdan dilenildi. Ondan, beyaz adam i; ne-beyaz adama karşı çarpış- mast istenildi. Savaşın bu bü- yü kazanından yeni bir yasa ve prensip çttkı. Bunun adı, Asya'nın istiklal prensibidir. Bu yasa, asyalının kendi alın yazısını kendinin yazması, kendi hahkının öteki uluslar hakkına —denk getirilmesi prensibidir.,, Bunları Madras'da çıkan — ingilizce Hind gazetesi Sundey Kronikel'de Na- yudu yazmaktadır. Alman, fransız ve Britanya yüksek okulalarını bitirdik- ten sonra Hindistan'a geri dönen ve öz üÜlkelerinde iş bulamıyan münevver hindlilerin düşünceleri Hind gazetele- riyle yurdlarr içinde — yayılmaktadır. Doğuda, Çin'de ve Hindistan'daki işsiz kalmış “münevverler proletaryasmın, tehlikesi!? bu kadarla kalsa gene evi! Ancak bu asyalr olan düşüncenin aka. demik ve rüya dolu devresi çoktan peç- miştir. *Çekingen hindli, çenesi güclü olan iyranlı, hayalsever çinli, arab, umutsuz mısırlı, toprakları içinde çevrilmiş af- ganlı, hasılı hepsi büyük Japon gemi- sinin yaptığı datga arkasından gidiyor- lar. Hepsi de hareketlerini Japonya'ya türk Kemal'e uyduruyorlar... — Ulusal türk değişmesi yapıldı. Japonlarla sarr irk buna daha yeni başlıyor. Asya as- yalılarındır.,, Artık bu haykırma, yal- nız Londra'daki Britanya müzesi yakın. larında oturan, yurd hasreti çeken, ü- şüyüp titreyen ve bazı ev sahiblerinin değişik renklilere oda vermek İsteme- diklerine krzan birkaç bin çinli, japon- yalı ve hindli Üniversitelinin kurtuluş parolası değildir. Avrupa'da hiç sezilmeden, Asya'da, asyalının ruhunu en eyi bilen bir kim- senin bile aklından geçmediği bir Çin. japon yaklaşması olmuştur. Avrupa'da bundan çok bahsedilmediği gibi hiç bir şey de yazıldığı yoktur. — Avrupa'nın kendi zararına olmak üzere başka kay- guları var. İşin gereğini olduğu gibi bir Köz önüne getirelim: Japon gülleleri Şanghay'ın yerliler mahallelerinde oğuldaya oğuldaya pat- fadıkları, hiç bir Avrupa ordusunun dayanamıyacağı güclükler içinde japon lar kar ve fırtınadan — nefes almıyan Mançurya steplerini işgal ettikleri za- man, Çin hükümeti, Cenevre'ye gelmiş, Uluslar Cemiyeti devletleri önünde diz gökmüş, yardım istiyordu. Kellog'dan Uluslar Cemiyeti yasasıma — varıncıya kadar, bütün andlaşmalara saldırılmış- tı. Hak ve Uluslar Cemiyeti ahlak ka- idelerine göre büyük devletler “yara maz,, Japonya'ya haddini bildirmeli idi- ler, Böyle bir gey yapılmadı. Fransa ve onunla birlikte gidenler başka derdle- ri vardı; yahud da derdleri vardır sa- miyorlardı. Biz, almanlar bu başka denilen derd- leri çok eyi biliyoruz. Ya büyük Bri- tanya? Büyük Britanya bir gözü yaşlı biri kuru olduğu halde — buna seyirci kaldı. Günün birinde, Çin - Mongol - Sovyet Rusyası topraklarındakt Japon- ya koruyuculuğu'nun bulunması hiç de kötü olmadı. Ancak, diğer taraftan da gün doğusu Ülkesinin payına fazla cev her ve toprak hükümranlığı düştüğün- den dolayı kaygu belirdi. Sir Jon Say- men ile Makdonald birkaç parlak nutuk söylediler. Burunlarımı — komşularının mutfağına sokmağa alışmış olan İngil- tre'nin barışcı takımı da, tıpkı, müm- kün olsaydı ulusal sosyalist Almanya- sr ile 1933 te bir anlaşamamazlık bile yacatacak kadar ileri gittikleri gibi Japonya'ya — karşı ter ve taze bir savaş yapılsın diye bağırıyorlar- dı. Bundan bu —kadar — bahsetmek yeter. Ne ise; herhalde ne Uluslar Ce- miyeti ve ne de Uluslar Cemiyetinde bulunan büyük devletler bir müdaha- lede bulundu. ; Çin'de Ikinci — bir şey daha oldu. Bundan bir buçuk yıl önce Çin, bir tek ulus değildi; soygunculuk ve vergiler- le kendi levazım ve savaş — kasalarını afyonla dolduran ve Saline gelene ka- fa tutan generallerin bir tek savaş ala- nr idi. Bir de ne görülsün,öldüren yağ ma eden yüz bin kişi sayan azgın bir asker sürüsü — doğmuştu. Bu askerler komünist olduklarını iddia ediyorlardı. Şüpbhesiz ki, Sovyet rus hükümetinin değil, kominterlerin, Üçüncü enternasi- yonal'in emri altında idiler. Ancak, bu gekic ve oraklı asker sürüsü bütün Çini kendi aleyhine birleştirdi. Çinlinin aklı başına gelmişti. İster Nankin hükümetiyle anlaşmış olsun, is- terse anlaşmasın, Cenevre'deki lafla- ra artık doymuştu. İstiklale kavuştur- mak için topraklarını satı kardeş elin- den aldığı zaman beyaz insanların ken- dine yardım etmediği denemesini de gördü. Yapılacak bir şey vardı. O da, içerde birlik ve Japonlarla anlaşmaktı. En çok şaşılan şey, asıl şimdi geliyor: Önceden Londra'da, “zamanın uyukla. dığı,, yavaş giden Asya'da böyle bir inkişafın birçok onyıllar içinde olabi- leceği sanılıyordu. — Ancak, böyle bir | şeye yıllar değil, aylar yetti! Bu yumruk çok ağır inmişti. Henüz bugün bunun farkıma — varılmaktadır. Londra kulüblerinde bundan şaşa şaşa bahsedilmakte, Vaythol'de kontolos ve ajanların raporları çok dikkatli bir a. Taştırmadan geçirilmektedir. Uluslar Cemiyeti, üye olan devlet- lerin Çin'e savaş malzemesi ve cebha- ne göndermelerinin önüne geçmeğe ça Tıştı. Nankin Çin'deki yabancı lejiyo- netlere — karşı kullanmak için cebhane mi istiyor? Hay hay deniliyor ve yakın olduğu için Japonya lüzrm olan ceb. TI İLKKÂNUN 1934 SALI baneyi veriyor. Şanghay'da yabaneıla- ra mıntaka ayrılması ve beyazlara ül- ke dişi mmuamelesi yapılması çinlilerin izzeti nefsine mi dokunuyor? Japonya derhal ne demek efendim! bir kendimi- ze ayrı haklar İstemiyoruz, Bu alçakça bir düşünce altında konulmuş olan ni- zamların yavaş yavaş ortadan kaldırıl- ması için sevgili — Çin kardeşlerimize yardım etmeği memnuniyetle — onarız. Japonya'nın sizden ayrı haklara ihti- yacı olmadığı gibi Çin polisleri karşı- sında ayrı bir korunmaya ve kendi ida- remiz altında almmacak yabancı yerle- re de lüzum görmiyoruz; diyor. Zaten bunlara neden lüzum olsun? Mançuri- ya'da japon ordusu hazır duruyor; do- nanması İse çin sularında birkaç adım ötede bekliyor. Bu göz önüne getirilin ce, Japonya, Çin'deki — tebaasını ayrt hakkı olmadan da koruyabilir. Ya in- gilizler, fransızlar, Amerikalılar Çin- In kulağı deliktir. Doğu Asya'sında bir Asya Monreo - doktrininden bahsedi. liyor. Belki de Şanghay ile Mançuriya, 1866 da Almanya'da olduğu gibi, Ja- ponya ile Çin'in birleşmesine vesile e- lan bir savaştır. — Almanya'da da 1866 dan dört yıl sonra Baviyeralılarla Prus- yalrlar bir tek Almanya için omuz o- muza çarpışmamışlar mt idi? ** Hindistan'ı, Fransa veya Almanya Kibi değil Avrupa gibi görmeliyiz. Far. zedelim ki Avrupa Japonya'nın haki- miyeti altındadır. Böyle olunca, Mika- do bütün avrupalıların da başkanı ol- muş olur. Avrupa'da karşılıkir. olarak kin beslenmesine rağmen, - Hindistan- daki prensler de Avrupa'da olduğu gi bi biribirlerine kin beslemektedirler « yabaneı bir ırkın tahakkümünü gücden düşürmek için birlikte hareket edilrriş olurdu. İşte savaştanberi Hindistan'daki va ziyet de böyle olmuştur. Birkaç yd Londra, Paris ve Berlin'de bulunmuş ve yurdlarına dönmüş olan asker ve Ü. niversiteliler, Madras'taki Nayudu'nun yazısının söylediği gibi inkişafı istiyes ve teşvik eden kimseler — olmuşlardır. Bu meseleleri görüşen Londranın yu- varlak masa konferanslarını uzun yıl- lardanberi biliyoruz. Hind prensleri is- teklerini Londra'nın İndiya Ofis'inde iylan ediyorlardı. —Hind sıyasacıları Londra'yı boyladılar; Gandi bile bura- lara kadar geldi. Çok geçmeden işim böyle devam edemiyeceği — Londra'da anlaşıldı. Durmadan süngü ucuyla ida- re olamaz. —Hele başka bir beyaz ırkı yıkıp yere sermek veya kötek atmak için 1914 ten 1918 yılına — kadar kulla- nılmış olan bir ulusa karşı ise hiç ola- maz, Müslümanlar da, Hindulara karşı kin beslemelerine rağmen artık oyun- cak olmak istemiyorlar, Çünkü, Kudüs te yahudilerin yayılmasından, Mısır'da Vafd fırkasının ezilmesinden, İyran"- daki petrol imtiyazlarından ve daha bir çok şeylerden dolayı Kudüs'ten Bur- ma'ya kadar bütün müslüman dünya- sında nefret havası esmektedir. İngilizler, Asya yavaş yavaş inki- şaf ediyor sanıyorlardı. Vaktimiz var. Vaziyeti uzun uzadıya ve bol bol dü- şünebiliriz, diyorlardı. Bu düşünce ile de “beyaz kâğıd,, meydana - geldi. Bu kâğıd, hindlilerin daha geniş bir ölçü- de istiklale alıştırılmasını - teklif edi- yordu. Merkez hükümetinden hattâ ge- nel validen de bazı hakları alarak eya- letlere dağıtıyordu, dafitiyordu. ama, ordu, gümrük, para ve mali işler, dış sıyasası, “Emniyet,, adı altındaki mad- delerle ingilizlerin elinde kalıyordu. "Beyar küğıd, in arkasından — gelen “komite raporu,,, Hindistan'ın kendi alın yazısını kendisinin secme hakkın- dan geriye pek çok bir sey bırakmıyors dü. Beyaz kâğıd, birçök bakımdan Hin- distan'daki — vaziyetleri aydınlatan ve Britanya İmparatorluğuna bir ziyanı dokunmadan imparatorluğun Hindistar müstemlekesinden genc Britanya taci- nın hükümranlığı altında müstakil bir dominyonun nasıl yapılabileceği tavsi- yesinde bulunan bir vesikadır. Bugün- kü ulusal hükümetin üyelerini bir ara- ya toplayan gaye de budur. Britenya ana yurdunun tirçok yathoncı ırklardan büyüttüğü kanadalılar, avusturalyalır dar ve cenubi afrikalılar gibi hindlile- rin de, Britanya'nın uluslar ailesinden serbest bit unsur olabileceklerini eanıe — dar, Bi ü Fölkişer Beobahter'den ——— 4, K

Bu sayıdan diğer sayfalar: