SAYIFA 4 Yabancı dilden özdile çevirmeler: Doğu andlaşması üzerinde düşünceler (Bu yazı ingilizceden özdili - mize çevrilmiştir:) Polonya ne dü Mançester Gardyen gazeresine Var: şova'dan yazılıyor Poloaya'ya verilen Çransız — yanıtı, Kransız elçisi M. Laraş yönünden Polon ya dış bakanı M Bek'e bu pazartesi gü mü verildi. Daha bu yazıtın içinde neler bulun- duğu tüm olarak belli değilse de sözle- vine güvenilir kimselerden — öğrendiği mize göre içindeki hbaşlıca benekler gşunlardır: 1 — Fransa, Polonya'yı bugüakü günde kendisile biç bir syasal — ilişiği elmıyan Litvanya'ya karşı her türlü yükümlerden kurtarmağı onay bulur. 2 — Polonya, — Çekoslovakya'nın toprak bütünlüğü için eltutmağa borçlu değildir. Fransa'nın yardımiyle bu be - neği Çekoslovakya dış bakam Dr. Be - mes de doğru bulmuştur . 3 — Almanya ile Yolanda arasında Bu yılım başmda — yapılan sataşmamak andlaşması, dağu andlaşmasına katılabi lr,. Güvenilir bir kaynaktan — öğrendiği- me göre bu yanıtta dördüncü bir benek daha vardır. Bunda Fransa, Polonya'. ya düşünmek için yeter uza vermeksi - zin bu ülkeyi atlayarak Rusya ile bir antlaşma yapmıyacağı sözünü vermek- tedir. Yanıtın buraya değin olan yön- leri Varşova'da iyi karşılanmıştır. Yalnız burada doğu andlaşmasının iyi karşılanmıyan yönü günün birinde rus yahut alınan orduları Polonya sınır- larını aşacak olursa bu davranışa karşı me yapılacağının yanıtta anılmamış ol - masıdır. M. Barta, bu beneği göz önüne alarak bir tastak yapmıstı;. M. Laval ise bunu değiştirerek polonyalıların kor kusunu giderecek bir em bulamamıştır. Bütün bunlacla birlikte fransız yanı- H, Polonya'nın törü özeğinde vevincle karşılanmıştır denilebilir. Bundan başka Polonya, kendisinin fransız yanıtını abaması Fransa'da na- #sıl bir yazkı uyandıracak, bunu şimdiden sezinlemeck dileğindedir. Fransa Rusya ile tek başma bir ant- Taşma yapacak madır. Burada — sorulan sorgu burlur. Bu sorgunun alacağı barşılık, Po- konya'nın doğu lokarno andlaşmasına karşı takmacağı durumu belirtecektir, Türkiye ve Romanya ne oyda imiş? n Mançester Gardiyen gaze- Romanya dış bakam M. Titulesko ve Türkiyo Drş Bakanı Doktor Tevfik Rüşdü Araş Paris'te, — Fransa törünün bir ftakım üyelerile görüşmüşlerdir. Bu gö- Tüşme ne türlü bir gütle yapıldığı üze- rinde bir takım sözler almış, yürümüş- tür, Ortahkta yol alan bir ötüğe göre Türkiye dış bakanı, fransız törüsüne bir andlaşma yapmayı ileri sürmüştür. Fakat bu selen fransız törüsü yönün - den abanmıştır. Benim anladığımı gö- ve gerek Romanya, gerek Türkiye dış bakanları Fransa'nın Yugoslavya yö- münden uluslar kurumuna verilen — no. ftaya karşı gevşek davranması ve M. Laval'in Rusya ile birleşmek ve doğu andlaşması yolundaki Bartu sıyasasın- dan sapması oranı karşısında azçok kuşkulanmış — bulunmaktadırlar. ( Bu ©y daha çok yazıcının kuşkusu olsa ge- rvektir) Bu görüşmelerde yugoslav notasına karşı İtalya'nın Macaristan'ı koruyub korumıyacağı da konuşulduğu — sanılı- yor. M. Laval'in Almanya - ile doğrudan doğruya konuşmağa yönelmesi de Titu- Tesko'ca iyi karşılanmamıştır. Çünkü Ro. manya dış bakanı böyle bir yöünelmenin “küçük anlaşma,, yı anlamsızlaştıracağı oyundadır. Gerek Romanya'nın gerek Türkiye- nin Fransa tarafından Polonya'ya ileri sürülen dileklerin uza yitirmekten baş- ka bir asığı olamıyacağı ve doğu Avru- pasında barışı daha sağlamlaştırmak için Rusya'yı, Baltık törülerini, küçük ma yapılması daha iyi bir sonuç verece- Bi kanığında oldukları belirmektedir. ... Yanıt — cevab Yön — taraf Tüm — bütün Benek — nokta Yüküm — vazife, mecburiyet Sıyasal — siyasi Onay — muvafık Eltutma — garanti Sataşmamak antlaşması — ademi te - cavüz misakı. Doğu antlaşması — şark misakı, Yeter — kâfi Uza — zaman, müdde: Taslak — proje Abamak — reddetmek Yankı — akis Durum — vaziyet Törü — hükümet Güt — maksat Ötük — hikâye Oran — ihtimal Yönelmek — temayül etmek Küçük anlaşma — küçük itilât Oy — fikir, mütalaa Yitirmek — kaybetmek Asığ — faide Barış — sulh Çeklemek — imzalamak. Sonuç — netice Kantğ — kanaat Nevil Çemberleynin fikri Silah yapıcılığını hususi şahıs- lardan alıp devlete verelim diyor. Mançester Gardiyen “silâh yapıcılığı başlığı altında yazdığı bir başmakalede diyor ki: * Eğer Cenevre'de silâhların yapıl « ması, ihrac ve idhali üzerine genel bir kontrol konulması için bir anlaşma ya- pılabilirse bu, büyük bir kazanc olacak- tır. Fakat bu kazancın neler - olacağını ve neler olamıyacağını sarih bir suret- te bilmemiz gerektir. Mir, Nevil Çemberleyn çarşamba gü- nü demiştir ki: * Amerika senatosunda silâh fabrikalarınm yabancı memeleketlere si- lâhsatabilmek için neler yaptıklarını an latmak maksadiyle yapılan araştırımla cın tafailatı bu memleket bir sarsıntı yapmıştır. Ben, husust surette silâh yapmanın öntne geçilerek ve bu işte husust şahis lar yerine devleti geçirerek bu pürüzle- tin ortadan kaldırılmasına taraltarım. Fakat size asıl söylemek - istediğim, silâhların kontrolsuz bir surette taşın -« masının bir yerden bir yere gönderilme- sinin fenalığıdır. Bizim durdurmak i>- tediğimiz budur. Eğer bu hususta Ce- nevre'de uluslararası genel bir anlaşma yapabi'irse o zaman Amerika - senato- sunda kulağımıza kadar gelen türlü tür lü iskandalların önüne geçilmesi müm- kün olur umudundayız.,, M. Ruzveltin yeni programı Jon posta ile gelen Mançester aGr- diyen gazetesinde M. Ruzvelt'in önü- müzdeki kongreye hangi programla gi deçeğine dair Nevyork muhabirinden alınmış şu haber çıkmıştır.: Bu programın başlıca noktaları şun - Jardır: Hakiki ihtiyac içinde bulunan ihti - yar askerlere bono vermek, 65 yaşını aşmış olan bütün muhtac insanlara tekaüid maaşı bağlamak. Nafıa işlerine fazla mikdarda para harcamak (fakat bunun mikdart daba önceden ileri sürülen tahminlerden da- ha aşağı olacaktır.) Doların bugünkü istikrarımna devam etmemek. Vergileri cüzi olarak — artır - mak - eğer yapmamak mümkün olursa yapılmıyacaktrı. Bu program, tenato maliye encümce- ni retsji Mr. Harrison tarafından cüm- buriyet başkanı ile düzen bir müzakere- den sonra ilân olunmuştur. Bu programa başkanım esascn — giriş- miş olduğu işsizlik sigortası ile sent Lo vrens su yolu projesi de ilâve edilmeli - dir. Mr Harrisan, başkanın Amerika ti- zaret işlerinin gün geçtikçe daha yolu- na girdiğini ve hükümetin gelirterinde- Ki noksanın tahminden çok az olduğunu söylediğini bildirmiştir baz Ziraat okulları mezunları cemiyetinin çıkardığı Ziraat Gazetesinin eylül tarih. H 9 uncu sayısı çıkmıştır. Mecmua bu sayının, bu kadar gecikme ile çıkışının sebebini anlatarak, bunun şimdiye değin Ankarada basılırker şimdi İstanbulda ba- sılmaya başlamasından — ileri geldiğini yazmaktadır. Bu sayıda Kastamonu saylavı Bay H, Tahsin'in (Karagül ko. yunları) , doktor Bay Şevket Raşid'in (kendimize yeten ziraat), Bay Falk'in (ziraat makineciliğinin tarihi), Bay Ya. digâr Yekta'nın (Arıcılığımıza dair), muallim Bay M. Zihni'nin (ilac otları), Bay Servet Fehim'in (İtalyan sütçülüğü), Bay Kemal Cemal'in (mütemadi sıkma makineleri) başlıklı yazıları vardır. Yeni Adam Yeni Adam'ın 49 uncu sayısı ressam A. Dino'nun bir eserini taşıyan kapakla çıkmıştır. İçindeki değerli yazılarından başlıcalarını aşağıya geçiriyoruz. İsmail Hakkı Dil türkçülüğü, - sanayileştiren devlet, Abdülcebbar ulusal edebiyat, Ce- mal Said Chageli İffet Ömer Marmara- da bir batı, siyasa acununda olanlar, dü. şünen ve konuşan hayvanlar, tayyareler- de emniyet artıyor, gövdemizin biçimsiz. Hiğini düzeltmek için, cinsiyet terbiyesi. Bundan başka Aldous Huxley ve Mi . €hel Garday'den tercüme iki hikâye ve bir çok canlı resimler mecmuayı doldur- maktadır. Yeni Adam'ın kullandığı öz türkçe de göze çarpmaktadır. Sovyet Rusya'da sinema Sovyet sineması da sovyet tiyatrosu gibi Rusya'nın kültür hayatında muay- yen bir rol oynamaktadır. Bu, Rusya- yı eskiden kökleşmiş kanaatlerle gö- renler ve hakikatı görmek istemiyenler müstesna olmak üzere bütün ziyaretçi- lerin gözüne çarpmaktadır. Bundan baş ka 1937 yılında nihayet hulacak — olan beş yıllık plân gonunda sinema, bütün Sovyetler Birliğini bürümliş olucaktır. Bugünkü Amerika hiç hir rakib tanımıyacak kadar ilerde dir. Vasati hesab olarak Amerika filim- letini haftada 70.000.000 kişi seyrediyor Fakat temin edildiğine göre ikinci beş yıllık plân tatbik edilince Sovyet sine- ması Amerikan sinemasını da geride bı rakacık'ır, O zaman, Amerika'nın 20 bin sahnesi yerine okullarda ve fabri. kalarda bulunan hüsust mahiyette per- delr haric olmak üzere Rusya'da S0 bin sahne kurulmuş olataktır. sinema — sanayiüi 160 milyon nüfusu olan ve araların- da başka ekalliyetler de bulunan büyük Rusya'nın — sinemalaştırılması hususun- daki büyük teklif, öyle duyulub geçile- cek bir büdise değildir. Rusya'da beş yıllık plân — sinemaya, sinema da beş yıllık plâna yardım et- mektedir, Bazıları bu sinemalaştırmak faaliyetinin bu yıl 1931 ve 1932 yılla: rında olduğu kadar hummalı olmadığı- n göylüyorlar. O sıralarda bir. köylü gencinin nasıl bir işci kahraman olduğu nu temsil eden ve halkı büyük sanayi - leyne işinin heyecanı içine sürükliyen filimler gösteriliyordu. Bu heyecan içinde Rusya'da dinyeper elektrik kay - nağı ve büyük bir su bendi yapılmıştır. Bununla beraber, makine - edebiyatı rus Dlminde iytibardan düşmüş değil - dir. Bir «mema direktörü bana bunun hiç bir zaman modası geçmiyeceğini an- lattı, Bu zat bana söylediği sözler arasın- da dedi ki: “— Sovyetler Birliği, tamamiyle ye- ni bir sanayi hayatı kuran yeni bir ük kedir. İktilll başladığı saman — Rusya, sanayı bakrmından yeride idi ve makine He biliniyor, ne de seviliyordu. Ondan sonra halk, makine vücude getirmeği ve bu vazifeden zevk duymağı öğren - diler. Makine, ilhamın yeni membardır, Şiir, musiki, resim, temasa, edebiyat neb onu öğer. Makine, çalışan büyük kütlelere #sadetin yolunu açmıştır, Bundan dolayı biz m*kineyi kutlu sa. yıyoruz ve sayrcağız. Fakat sinema mev. zolarımızı sadece makintye inhirar etti. recek değilir. baştta tenevvuler da atı. Yacağız.n İ Hunli Karter - Mançekter Gordiyen.) Ü 2 ILKKANUN 1824 CUM ır—lü—l;âPo;tası ? Havza pazarı ve ehemmiyeti Havsedan Dir. manszara Samsun muhabirimizden : Pazar denince göz önlne, mahallt bir kalabalığın basit bir alışveriş man- zarası gelir.. Fakat bu mektubumla si- xe bildireceğim Havza pazatı bu kü- bilden değildir. Bunun mahalli olmak- tan ziyade umumi ve kasabalar aratı bir hususiyeti vardır.. Her haftanın cu- ma günleri kurulan bu. pazafa — yalnız Havza köy'üleri değil, civardaki bütün kasabaların köylüleri de iştirak eder. ler., Bu yüzden o kadar kalâbalık olur ki bazan pazsra muvazi ve amut cadde ve sokaklardan geçmek — hile mümkin olmaz.. Wavza pazarinimn ehbemmiyeti hakkımda hir fikir verebilmekliğim için sadece şu mevsimlerde 60 bin kilö huğ- day, bir o kadar da arpa altmıp salıldı. ğını söylemekliğim kâfidir. Bunun ne-s ticesidir ki bugüm Havra'da daimi iş yapan on beş kadar zahire ticarethane- Si vardır.. Cuma günleri pasara gelen seyyar ve mütevassıt tacirlerin inzima mile alıer mevcudüu epeyec artar Havza pazarımnın bu ehemmiyetini tökdir eden ziraat bankatı da son xa- manlarda burada bir mübayaa istasyo- Nu açmıştır. Bankanın köylülerden sa- tın aldığı büğday Hiötlarile, tacirlerin koydukları flatlar arasında henüz bir fark yoksa da bu karşılıklı buğdayın Havza'da sabit bir piyasa tut mübayaa, masını temlü etmektedir. Şunu da he- men bildirmeliyim ki; köylüler, kaya sattıkları buğdayı miryolu istasyonuna kadar götürmeğe — çünkü bankanın pazar civarında bır deposu yoktur — ve bedelini de n az 600 metrelik mesalesi olan hükümet çivarındaki banka şubesinden almağa mecbur oldukları için bunu zorluk sıya tak daha ziyade mallarını satmak iatiyorlar... Havza'da bir mübayaa istasyonu aç- mak suretiyle bu civar istihsalatının ko runmasını temine çalıştığını umduğu: muz banka, ya şubesini pazar civarına nakleder, yahut o civarda bir depo ve bir vezne tesis ederse hedefine daha kolayca ve çabuk erişir... ; Mektubuma nihayet verirken bucu- daki zahire tacirlerinin haklı bir yetlerine temas edeceğim: zahireciler, demiryolu hangarının müsaadesizliğini ileri sürerek bu yüzden bir hayli sara- ta uğradıklarını iddis ediyorlar.. Gerçi istasyonun bir hangarı varsa da Du, âd- cak ziraat bankasının mübayaa - ettiği buğdayları alabildiği için tücear mal- lart hangarın dişında kalmaktadır. Şu günlerde pancar sevkiyatı yüzünden zahire nakliyatına kâfi miktarda vagon tahsis edilemediği için açıkta beklee mek mecburiyetinde bulunan tüccar malları hava ve yağmurun tesirinden kendini koruyamamaktadırlar. Memleketimizin büyük bir istihsal maddesinin yükselmesini hazırlıyan bu faaliyetin sönmemesi İçin idarenin, hangarı, biraz daba büyütmesi ve kâfi miktarda vağon getirmesi Tâzımdi” Zübeyir oğlu Fuat san- pazardan de- tüccarlara Soyadları Türk Dili araştirma nun soyadları hakkında © K. ve | listeleri sunlardır? Kabul — Kaculu — Kaçaft — Kaçgar - Kaçar - — Kaf kân — Kacmas — Kaçulu — dak — Kadan — Kadaşmâf gu - — Kadıncık — Kıdı" Kadırla Omur — Kagar ” Kapçık - Kıyçak — Kaplif Kaplangiray ' ” — Karatl Karabat —" Kağır — MA açkı — Kal — Kalalduruk çık; Kaldan — Kalhan — gı — Kalım — Kalım kara — kaman — Kalkan — Kalmatf Kamacı — Kamarı — MJ ğ Kamay — Karaçar — Kari Karadoğan —- Karağlı - Karagörz — Kamböre — Kanar (ka) — Kanarığ (z)) Kanbay — Kancura — mir — Kanelçi — Kanı ğ.ıuu - Kansuva — K antoyun — Kanturmuş za — Kapağan Kaptl Kapçak — Karatekin — toğma — Karatün — Karayoluk — Karabey — ğa — Karabörk — Karab Karabulut — Karaca —— Karacak — Karacanuyan racar — Karacıl Karacı$ İi Karaça — Karagözbigüm “ggf, rnhan — Karrhulâgü — iy Karakozu — Karakuş —— man -— Karancı — Kara$” as — Karasungur — M Karatav — Karateke — p. yuluk — Kar Karcığa — Kardaş — | Karhan — Karık — Karluğaç (ka) Karnas -— » Karsağ. DA İktu — Hlan — Ildez < Inalbare — İnalçuk - Iasl Çir kaç — inanç — ( bara — İtah — İlter Hanku — İbiş — İlbars * İçen — İdeko — İder — — İdikurt — İdikut — İSAP çef timur — İkizek — İktü l Marslan — İtmis — İlbafj dugçar — | çi imi V Irgit — İrkil Ata lt/f lbasmış — ». " Hbey — İlbayi — İlbevli gi (ka) — İlboğa — İ ci — İlçi — İlçiktay n Neru — İletmiş — Ii — İletmiş — İlkhan — İlkıliç —