SAYBA: 3 ÇÖÜTTENERKE u cevecRKK KK er KENEMA KA LR A LN RE D AAK NK UKN . Vanncaasnsa Nebatlarda Bundan takriben beş sene #vel çok”enteresan bir hâd. isa hayvan fiziyolojistlerinin nozarı dikkatini celbetmişti: O vakte kadur vazifeleri bi- linmiyın bazı güddelerin ha- yat mekanizmasında — çok mühim rol oynadıkları keşf edildi. Bu — güddeler diğer | güddelordan farklı — olarak, | ifraz ettikleri maddoleri do- Brudan doğrüya vücut dah- | ilinde yani kan ve lenfa bo- rulurımna gönderiyorlardı. Bir gok araştırmalardan — sonra bu dahilf ifrazatın neşvüne- Mayı ve bütün uzviyetin va. zfesini tanzim - jile mükellef j oldukları bulundu. — Meselâ: eğer bir güddenin hastalığı dolayısile ifrozatına halel ge- lirse hemen bütün uzviyette arızalar baş gösterir. Binaenaleyh — bu — mevat | merkezi bir idarenin emirle- rini dağıtan muhbirler gibi. dirler; ve onun için kondıl- | #erine yunanca harekete ge- | tizmek münasna olan «ho. rmond» jismi verilmiştir. Son'senelerde yapılan tetki. kat neticesinde müşabilı hâ diselerin nebati uzviyette de mevcut olduğu anlağılmıştır. Malümdüur ki uraminae'lerdeki ! ihtisabı yaprakların — yani Coleopt'lelerin, — üzerindeki | gılaflar çok fozla phototro- pigue hussusiyete maliktir- ler, Onun için — bu nebatlar tam gölen ziya istikametine kendilerini çavirebilirler. İstikamet arzın nısıf katru- dur Darwinin tetkikatı neti- cesinde tenbihe karşı olan bu hassasiyetin colepptil-'ın, hor tarafında müsavi miktar- | da mevcut olmad gı anlaşıl- mıştır. Eldiven — parmağına benziyen bu uzvun en hassas yeri tepesidir. Yani — tekmil uzunluğu 26 m m. olan böy- | bir uzvun tepesinden 3 mm, lik bir sahayı tenbih etsek husule gelen aksül'amel ile öynı tenbibin bütün uzva | verilmesi neticesinde husule gelen aksül'amel — arasında hiç bir fark yoktur. Bu tec- rübe b zi bilhassa — burada alâkadar eden hüdiseyi çok #eyi göslerir. Eğer bir nebatc ğın yeni Yeni intaşa başlıyan bir Gram- | insae'ain, tepesi yan taraften aydınlatılırken alt tarafı ka- ranlıkta bırakılırsa karanlık ta kalan kısım aydınlık sah- anın hareketine tabi - olurak onün — eğildiği — istikameto eğilir. Bu hal bize tenbihin nakledildiğini gösterir. Hâd- | ise Charles Darvin tarafınd- an keşfedildikten sonra ten- bihin nakli hakkında ortaya birçok nazariyeler atılmış. tir, Evvelâ — nobatlarda da hayyanlardaki sinirlere benzi- yen bir cümlenin mevcut olduğunu — faranettiler. — Fa- kat — bu tefsir tarzının doğru olmadığı — çabucak anl şıldi. — Ve — nesiçlerdeki Protoplazmik taharrüşiyetin | bir keşifte bulundu. Kendisi | | er de vardır. Bu tecrübelerde | höcrelerde İntişarını nazorı dikköte al- dilar, Hadise hakkında 1911 e ı elde edilen - malümat 'andan (i “Hekat o senej n horsonlar. İstanbul üniversitesi umumi nebatat profesörü L. BRAUMER Danimarkalı nebatatcı Boy- | nes — Jennes - onlibidikkat bir nebatcığın tepesini kesti ve kesilen parçayı eski ye- rine tekrar yapıştırdı. Bunu yaptıktan sonra tepeyi biri- nej tecrübede — olduğu gibi ziyaya maruz bırakıldığı za. | man gördü ki - tenbih kesik | yeri asarak aynı surette in- tişar ediyor. Ve karanlıkta bırakılan alt kısim evelcede olduğu gibi aydınlık sahanın eğildiği istikamette eğiliyor. Bu tecrübede tepe ile kujde urasında uzvi herrabıta ke. | sildiği için ziya tenbihin na- kili ancak tepede husule ye- len bazı maddelerin intişa- rile kabil olabilir. Faraziye. yi jepat için diğer tecrübel- tepe ile kesik arasında mü- tedil bir kurs, yani jelatine batmış bir. madde meselâ | mürver özü — konularak iki kesik sathın canlı höcreleri biribirlerinden tamamile tec rit edilirler. Tepeden aşağıya doğru | ete, söyünde enine intişar eden bu maddele. re «Hormono ismi veril | mekte çok isabet edilmi- ştir. — Hayvanlardaki — da. hili ifrazat gibi bunlar da | merkezi bir noktadan (Neb- atcığın tepesinden) gönde- rilirler, ve ozak — sahalar da aksöl'amel vücude getirir- ler. Nabatin hayatında diğer bir takım hâdisat vardır ki ancak hormonların fa aliyeti ile izah edilebilir, | Bunu — bilhassa bazı nevi höcre inkısam.nda görürüz. Eğer bir nesiç yaralanır. sa kâhil —haline — gelmiş | inkisam kabili yelinin uyandığı — görülür. | Bunlar 'yaralanan sahıyı ör. tan — höcrelerdir. Hâdisenin hormon - fasliyeti noticesin- | de huüsüle geldiğini farz- etimekte çok haklıyız. Ya- ni yasanın incinen ve öl meğe — başlıyon höereler orada yukarıda — bahsedilen | höcre inkisamını vücude ge- | tirir. Bunu ispat etmek iç- | in atidekj — tecrübeyi yap- mışlardır: Eğer kesik satıh yıkanı- rsa mücavir nesieteki höcr- elere inkisam — edemezler. Maamufjh eğer bu. yıkanan satıh uyni nebatın ezilmiş nescile örtülürse höcre inki- samının başladığı görülür. Tecrübenin ilk — safhasında yaralı höerelerin ifrazatı yı- kanmıştır. Halbuki — ikinci safhada nesce suni hormon | | verilmiştir. Hâdisenin biploe- | — giçve ehemmiyeti çok vuzi- htır. İnejnen höcreler yara hormonu ifraz ederek höere iokisamını husule — getirirler. Ve bu inkisam ile do yara kapanır, Son olarak — hormonların tevlit ettiği diğer bir bövre inkıssmından bahsedebiliriz. Birçok çiçekli nebatat toh. umlarını pürthenogenese ta- rikile vücude getirirler. Yu- murta ilkah olmadan neşvü nemaya başlar. Son zaman- op tetkikat neti da | ika Atatürk ( Üstarafı birinci sayfada ) rimin yanısırâa Atatürk, bü- tün güresile uluş kurumuna da hiz ve düzen verdi. O, kendisinden özgesinde görülmiyen bir güre jle bü- tün uluş makinasını düzelt- miş, bunda eyi düşüncelerle sağlam görüşleri üstün kıl- mıştir. En ufak bir yan çizme, bir öykü bügünkü Türkiyede en basaın bergelere uğrar, Ulus parasından — bir tutamı bile boş yere hartansa, buna karşı en korkunç - karşılıkla davranılır. Atatürk, en yakın arkadaşlarını bile bu türeden ayrı tutmamıştır, TURKDİLİ Eskidon her nosneyi aln- | inda yazılı sayan Türkiye'de | Atatürk, gür mandırdı ve yaratan bir ülke olmuşt- ur. En önde Atatürk ve onün ardında bütün bir ulus çalı- şır. Tarih, Atatürk'ü kendi ul- usunu gönül vermiş, yükü, münü ona — göre başarmış büyük bir önder diye yaza- caktır. Önua kazandığı utk- tıcil: | yerx el Ha [ raz zaiflemiş, biraz yorulmuş Bugünkü “Türkiye Çalığan | ve gözlerinde yaşadıkların'n | | Gayet mütevazı ular, başardığı işler bir göz- | boyuna anlatılamaz, Bu büyük adamın yaptı- ği işleri kısaltarak anlatma- ğa da gücümüz yötmez, Türkiye, Avrupa uluslar arasında tuttüğu bügünkü seçme yeri ve soysal bir savaşı başararak başkalarına yeni öğrenceler öğretmesini, ona börçludur. Bunun değe- rini ubamak ise kimsenin e- linden gelmiyecektir. Türki- ye'de bulunduğum - kısa bir uza içinde Atatürk'ün gön- lümde bıraktığı düygü şu- dur: Onun başardıkları şaş- Neues wiener — Journal 24 Sonteşrin 1934. Viyana tabiat tarihi müz. esi tarafından küçük Asya- da ilmi araştırmalara gönd- | erilmiş olan heyot uzun sü- |ren bir gaybubetten sonra dün Viyanaya geri dönmü ştür. — Yazıcılarımızdan biri bu heyetin reisi Dr. Koller ve zevcesi ile — konuşmak fırsatını bulmuştur. Bu genç bilgin bütün araştırma seyahatlerinde kendisi ile beraber olan mi- nicik fakat cesur zevcesi bi başardıklarının sevinci par- lak bir halde artık yurtları- na dönmüş — bulunuyorlar. ve mahdat | vasıtalarla yaptıkları bu se- yahatten — birçok yeni ve zengin int-bular almakla ka.- | Imayıp parlok ilmi muvaffa- kiyetler de — kozanmışlardır. Dr. Koller şöyle demiştir: — Küçük — Asyada — bir araştırma — seyahali — yap- mak fikrine nasıl - kapıldım? Size bünu avlatayım: Evler. deki keçilerimizin vahşi ve yanani ana cinsini bulmak niyetinde idim. Makayeseli | Tupalı karakterde bir hay- | etütlerle bu keçilerin Anad. olunun şimalindeki dağlarda | yaşadıkları kanaatine varm- iştim. Muayyen bazı ev hay: ı vanlarının anayurtlarının ne! rede bulunduğu hakkında ar- D aştırmalar — yopmak — için. bir veçhile manasız, maksatsız ilmi - bir- eğ. | lence değildir. Böyle yabani bir cinsı bulup bunun tesa- mıya değer ve o şaşılacak | lüb jle ıslah ederek daha eyi bir udamdır H ae « Ulus» —— ae Samsonun yedi günde ya- ptığı ihracat, Samsun, 9 (AA) — Bu ayın ilk yedi gününde Sam- sundan yabancı ülkelere gö ndorilen ürünler şunlardır: 500 ton arpa — İtalyaya, 400 ton arpa Almanyaya,385 ton buğday Hollandaya, 800 Çüval kepek Almonyaya, 450 | sandık yumurta Almunyaya, | 100 ton nohut İtalyaya, 200 sandık ceviz içi Aderikaya, 400 sandık ceviz içi İtalyaya salılmıştır. Piyasa canlıdır. cesinde anlaşılmıştır ki par. thenogenese hâdisesinii ku bulduğu bülün nebat ne. vilerinin müşterek bir vasıf. ları vardır. Yumurta inkısa. ma başlamadan evel müca vir nescin müayyen bir kı. sını ölür. Burada dumura uğrıyan höerelerin mühim bir rolü vardır. Höcre inkı samını meydana getiren ho- rmoovları ifroz ederler. Hus üle gelen hormonları yumur- fanın neşvü — nümayı tevlit eden ilkahın yerini tutuyor. Ü b ve muükavemeotli — bir cins el. de etmek mümkün olursa; bu ökonomik - bakımdan yü- ksek kiyinel ve manada — bir iş olur. Bize seferimiz için lâzim olan vesaiti — verenler ilimler akademisi, şark ce miyeti ve buzı hususi ze- vat ve bilhassa Kont Seile- rın ve Çıkulata - fabrikato- ru Halerdir. 10 Ağustosta bir —Tuna vöpuruna binerek Viyanayı terketmiştik. Tuna — akın: tısı boyünca Ruüscuğa ve oradan da trenle - İstanbula gittik Silâhlarımız — tehlikede İstanbulda ilk nahoş ve kızdırıcı hararet baş göst. erdi. Gömrük memarlurının huzurunda — gandıklarımızı açtığımız vakit — memurlar hüyrete düştüler. — Çünki | sandıklarımız. birçok — silâh ve cephane ile dolu idi. Halbuki — yivli silâhların Tü- rkiyeye ithali memnu idi. Bütün silâhlarımız müsadere edilmek tehlikesine maruz bulunuyordu. — Sefaretimiz Türk —gümrük — makamatı ile tomasa geldi. Ninayet Al. manca — konuşan — yüksek bir memur Ankaradan sora- rak bizim için izin aldı. On- dan sonra memleketin içler. ine doğru s#eyahatimize de- vam ettik. Enevel Adapaza- rına vardık Adı «Büyük pa. tar» manasina gelen bu ka- Türkiyenin saba 60 bin nüfuslu bir yer olup gerçekten de — biricik “ve büyük bir pazar yori ol- duğu hissini vermektedir ve şimalindeki bütün Hinterlan- dinin ticaret merkezidir. ve dünyanın her novi eşyâsı | burada satın alınabilir. Türkiyenin serveli Adapazarından kira otobüsü içinde yolumuza devam ederek Anadolunun şi- mal cihetinin vahşi romantik bir hal arzeden dağlık ürezisi içlerine gittik, Yol çok teh | hkeli #erpantinlere yükseli. yor, ba'aklık bir — ovadan 000 metreden fazla yüksek bir yere çıkıyoruz. Bu hav. alı emsalsiz bir güzellik ar- zediyor ve bizim Semmoeringe pek benziyor. 40000 nüfas. | la bir vilâyet merkezi olan Boluda esas karargâhımızı kurduk. Buradan şimale ve cenuba doğru giden bir takım araşLrmalar yaptık. — Her yerde rastladığımız hayvan serveti şayanı — hayrettir. Rösyonel birtarzda işleti. len muhteşem ormanlar, av- eilar için hakiki bir cennet teşkil edecok bir haldedir. : Biz buralarda temamile av- vanat âlemine, karacalara, geyiklere, yaban domuzlarına | veküçük av — hayvanlarına raşgelmekle büyük hayret- Jere düşlük, * * Beraberimizde Anadoludan buraya — birçok hayyanlar götirdik. Bunlar vrasında bir de büyük ayı vardır. Bu ayıyı bittabi — giz kondiniz vurdunuz değil mı? Dr. Koller — ve — zevcesi mahcubiyetle biribirine bak- Pıştlar ve gülüştüler, Bu. nun Üüzerine Dr. Koller dedi ki: «Size bu ayıile geçirdiği- miz bir. macerayı anlata- yım. bir ayının yeni ve töze ayak izlerini bulm- ağa muvaflfak — olmuştum; günlerce arkasından koş- tüm nihayet —inini buld- üm ve inin civarında ken- | dime münasip bir bekleme yeri seçtim; üç gece biribi- riarkasına ve soğuktan diş- lerim biribirine — çarparak burada pusu bökledim. Nih- ayet şüpheli bir hareket ve gürültü işittim, Çalılıklar arasından bir karaltı göründü. Derhal | tüfağimi sıkıca omuzuma çe. ktim. Sinirlerim kopacak de- recede gerilmişti. Büyük bir ayı ve onun yanında insan hayaletleri belirdi. Köylüler- den sekiz kişi ayıyı bir sır- ik-üstünde — taşıyorlardı. Bu kurftaz adamlar benim nyın- m izleri üzerinde dolaştığımı görünce ayıyı kendileri tak- ip edip — vurmuşlardı. Kendilerine - darılmadım ve bizzat vurmak — istediğim ayının parosını ödedim Koyun sü içinde Dr.Kollerin zevcesi de söz6 karışarak: aben de küçük bir macera geçirdim» dedi - ve şöyle devam etti: | «Bizeseyahatimizde daimi sonra bir | 11 İlk kânun w İlk've eski yaban keçilerine ait araştırmalar. Macar genci görüş Macar genci araştırmayi niçin sürüleri içinde - lerini anlatıyor. yapıyor?-K. oyun misafirperverliği: | olarak refakat eden ve Ama. rikadaki Orman Enstitüsünün müdürü olan Dr. Alji Kemal beni ve — heyetimizden bir Mösyöyü bir gezintiye gölürmüştü. Kulübesinin ya- nında büyük bir koyün Bü- rüsü otlatan bir — çobünın | yanına — gitmiştik, 'ben arkadaşlarımın yanından biraz ayrılmıştım, — bir- dönbire keskin ve şiddetli köpek — havlamaları işittim. Sesin — göldiği — istikamele bakıncâ iki büyük Türk çoban - köpeğinin bir gölge arkisindan * koştuklarını ve gölgenin ormana — döğru kaçtığını — gördüm. * Ba bir. kurt idi ki güpegün. düz ve insanların oturduk- lari evlerin yakınına koyun sürüsünün içine dalmış ve genç bir koyun alip — gö- türmüştü, — Köpekler kur- dü kilomeatrolarca - kovaladı- Dlar ve — kurda kuüzüyü bi- raktırıncıya kadar arkasın - dan koştular, n | Türk misafirperverliği" Conuba doğru seyahati. mizde çiplak — * ve” yalçın bir dağlık - arazide” hülyah ve — nadir teradüf — edi- lit — Öbir * yere — vardık, aradığımız — yabani — ke- çinin bu' duğlarda bulündü- Bunu oruda öğrendik. Evâlce vurulmuş böyle bir hayvanın “Bdyük boynüzlörük 'de'elde edebildik. Fakat oralararet- raflı araştırmalara maatteessüf imkân bulamadık, çünkü pa. ramız noksandi. — Mekkâre, beygir ve saire kiralamaklı- ogimiz Tâzim — geliyordu ve paramız ba masraflara| yetiş- miyordu. Bunun için hedefi- mize bu kadar yaklaşmışken geri dönmeğo mecbur kaliş- imizin acısını tasavvür edeb- ilirsiniz. — Bununla “beraber eyi bir - tesadüf ve tali tebri olarak başka ilim uraştırm. aları yapabildik ki bu “sayede Küçük Asyanın — hayvanlar ülemi hakkında şimdiyo ka- dör mevcut bilgilerimiz ta- mâmen değişmiştir. Araştırmalarımızın — 'belki | önümüzdeki Noelds «tabiat | tarihi müzesi» vin husust bir sorgisinde gösterilebile- cek olan netice ve ganimet. leri bu seyahatimizi 'ödiye- | sek deyerdedir. Seyahatimizin — en güzel intibalarından birini teşkil Deden mühim noktayı da zik- retmek isterim ki o da Türk- lerin emsalsiz olan misafir- perverlikleridir.Kendisini fa- kir' ve — ibtidai kulübesin- de ziyaret attiğimiz en fakir çoban bile misafirlerine ikr. am için bir kuzu kesmekten geri durmadı. Resmi makam- lar bizden heryerde en sam- imi ve dostane yardımlarını esirgemediler. R Yeni bir heyeti seferiye halinde önümüzdeki mayısta belki yine Küçük - Aşyaya gideceğiz ve öyle ümit edi- yoruz. ki gelecek — gelere ait vasıtalarımız bu seferkinden daha çok kifayetli ve mebzul, J