SAYFA 6 TÜRKDİLİNİN HİKÂYESİ — Cuma günü mü, dediniz! müdür bey?..Cuma günü ha!.. Hayır; imkânı yok, mümkün değil.. Kabil değil.. — Niçin mi? Of, müdür bey bu «niçin», bana birçok şe- yler hatırlatacak ve belki de. — Evet, belki de ağlata- cak müdür bey.. Onun için.. —Mademki ısrar - ediyor- sunuz; mademki merak etm- işsiniz, peki, anlatayım,.. Fa- kat, buyurduğunuz gibi önü- ne geçemiyeceksiniz bun- un.. Çünkü, önüne geçmek, | elinizde, — elimizde — değil müdür bey... — Sormayınız — efendim, anlatırken çıkacak. hepsi meydana — Teşekkür ederim müdür bey, kahve, çay içm- em; sigara da keza... Hayatım, çok karışık ve baştan başa bir faciadır... Sanki, tanrı, bütün musi. betleri üzerime yığmış .. Doğduğum günü, annem şöyle hikâye eder: «Harbi umuminin, bir yana. rdağı gibi fıkır fıkır kaynadığı, imıl imil aktığı ve etrafa lâv gibi yığın yığın ceset yaydı- ğı bir gündü... «Sabaha karşı, sen, gözle- rini hayata açtığın dakikada, | dehşetli bir top, tüfek güm bürtüsü, bütün şehiri zanğıur zanğır sarstı.» «Ve pek az gonra, senin taliine olacak, bir — gülle evimizi — darmadağın — etti. Allah korudu, oğlum. Na- sıl oldu, bilmem; bizim bulunduğumuz köşe oldu- gu gibi çöktü... «Bir tarafımız tamamen açılmış, tavanı yalnız. üç köhne direk tutuyordu. Gİnliye inliye yerimden kalktım, — bin — müşkülâtla seni kucağıma — alarak © gedikten dışarı çıktık. Böylelikle, doğar doğmaz, belâlar başımızın üzerinde dolaşmıya başlamıştı. .» «Günlerden cuma oğlum...» İşte, müdür bey, bir belâ kabilinden şu kötü dünya- ya indirilmişim. Tasavvur buyurun — efe- ndim, gözlerimin açılışı bir şehrin yıkılmasına sebep idi | — Anlatacağım efendim, zaten makine gibiyimdir, bir defa başladım mı, ko- lay kolay susmam... Evet, ne diyordum, bir | defi belâ kabilinden yer yü- züne atılmışım... | istiyen bir | öpmek istiyen bir Uğursuz—Adam.. Hom de bir cuma günü.. Bir haftalıkken, bir gece ciyak ciyak boğurarak va- lideyi — tatlı uykusundan uyandırmışım .. — Zavallı ka- din, beni susturmak tam memeyi ağzıma daya- yacakmış - ki, ile vurulmıya başlamış. Ne- yse efendim, kapıyı açın- ca, annem, foryudı — bas. miş... Çünkü, — birkaç nelerinin — sırtında cesedi varmış .. cuma imiş sıhhiyo babamın Günlerden yine müdür bey... Mektebe başlayıncıya ka> dar — binbir. belâ etrafımı cayır ocayır yakarken, ba- na — hiç birşey olmuyor- du... Kırk günlük olduğum sa bah, boğa gidiliyormuş. A- raba devriliyor, — annemin kolu kırılıyor... - Günlerden cuma... Yürümiye başladığım gün, vali olan amcam atla bize gelirken düşüyor, ayakları kül ufak oluyor...Günler den ouma... İlk siz ağzımdan çıktığı dakika annemin dili tutu. luyor.. Günlerden cuma. Bir gün, beni okşamak adam çarpıilıyor, hanım derhal ölüyor... Günlerden cuma, Mektebe ilk adımımı at- lı%ım saniye korkunf bir zelzele yeri göğü titretiyor ve mektep binası çaara diye ikiye bölünüyor, yüzlerce talebe altında eziliyor. Fa- kat, ben yine dibdiri kalı- yorum. Günlerden yine cu- | ma, müdür bey.. Talabelik hayatımda bir çok kimselerin sakatlanma- sına ve ölümüne oldum. Anlatmakla bitmez bunlar efendim., İstanbula yüksek tahsi- limi tamamlamak için ge- liyordum. Bir cama günü akşamı vapura binmiştim. Yarı yolda dehşetli bir fırtına koptu.. Vapuru muz alt üst olürken yolcula. rın hemen hepsi — boğuldu.. Yalnız bon kurtuldum.. Ah, kurtulmaz olaydım da bu helâların önü alınsaydı.. Müşkülâtla İstanbula gid. ebildim; tabil orada da bel- Alar, dolu gibi etrafıma ya garken benim burnum bile kanamıyordu.. Bilseniz kaç — genç kızın gençliğine set çektim müd- ür bey, bilseniz.. Delikanlı iken — hoşuma iden bir genç — kıza uzun Eir mektup — yazdım, fakat günlerden cuma — olduğunu € TÜRKDİLİ neşriyatından: Doğru Yol.. YAZAN: M. CEVDET Fiatı: Beş kuruştur. İdareevimizde ve her kitapçıda bulunur. V AUASA Ü A A A TÜTÜUCALTARÜZ Mehmet tuğrul için | kapı tekme | sebep TUKDİLİ M. TUĞRUL hiç mi hiç farketmemişim Hiç unutmam, ogün, giyi- | ninciye kadar birkaç ondam | aynası kırdım, birkaç boyu- abağı parçaladım.. Güzelce tuvaletimi yaptıkt. an sonra sinemaya — gittim ve habersizce, mektubu se vgilimin cebine — bıraktım.. Ah, keşki koymaz olaydım, müdür bey.. Biraz sonra, zavallı kız deli gibi gülmiye, bana yumrukla vurarak ka- hkahalar atmıya başlmıştı... Hattâ, o zaman — ölümü | Bile düşünmüştüm efendim. I Kendime lânet ettim: Uğursuzluğumu bildi- £ Bim halde, ne diye sevmiye kalktım? İşte zavallı bir kı- zın delirmesine sebep oldum. Diye başımı taştan taşa var- | düm. Lâkin, inanır mısınız müdür bey, taşlar parça- | landı, başımdan bir katza kan bile akmadı. Bir gazeteoye — muharrir olarak girdim: Günlerden cuma idi. İlk yazımın çıktığı nüshadan sonra gazete ka- pandı. — Makineler — kırıldı, gazete iflâs etti.. Anlatmakla bitmez ki mü- dür bey... Söylediğim gibi hayatım baştaen başa uğur- suzluklarla doludur.. Fakat, neye hayret ediyo- rüm biliyor musunuz efen- dim: Gazetenizde bir aydır | çalıştığım halde hiçbir uğur- suz hâdise olmadı.. — Hayır, müdür boey, ha- yır, tesadüf olar mu efendim bunlar... Ben bir vodvilde aktör m- Üyüm?.. Hattâ, bir romanda bile bu kadar tesadüfler bulunm- &Z.. — Fakat, rica ederim, be- Di yollamayınız müdür bey.. Eğer cuma günü trene bine- rsem muhakkak bir hâdise olacaktır... — Batıl itikatlardır. bun- lar, deyişinizle muhakkak gitmekliğini istiyorsunuz; pe- ki müdür bey, fakat, görec eksiniz, bir hâdise olacaktır. — Allaha ısmarladık efen- dim. Yarın, sabah treni ile oraya hareket ediyorum.. 3fesle MUHARRİRİN SÜZÜ: Hanımefendiler, beyefendi. ler; gazetelerin dünkü sayıl- acında, (....) hattında işliyen, trenin köprüde, raydan çık- tığını, bütün yolcuların öl- düklerini, gazetemiz muhar- rirlerinden R. Nihadın, bir tesadüf eseri olacak, kurtul- duğunu okumuşsunuzdur? Hayır, o kurtulmadı; — za- vallı, çıldırdı. Fakat, her kes korktuğu için çıldırdığı- nı söylüyorlar.. Yalan.. Uğursuzluğu yü- zünden ölen yüzlerce yolcu arasında yalnız kendisinin kurtulduğunu görünce niha. yet çıldırmıya muvaffak ol du. Evet, « muvaffak oldu » diyoram.. Çünkü, onun en büyük ar- zusu, Ölmek veya — çıldır- maktı.. Zavallı dostum.. Roma Görüşmeleri Avusturya başvekilinin Roma- da erişmek istediği hedefler. 11 Corriere della Saraden: Avusturya matbuatı, Sch- usehniggnin Roma seyahatı ile çok alâkadar olmaktadır. M.Schuschnihg beraberin- de hariciya — vekili M.Berger olduğu halde — Mussolini ile görüşecektir. M.Berger dön. üşte Milanda müteveffa Dol- Musun dahili siyaseti hakkı. nda bir konterans verecek. tir. Malüm olduğu — üzero Sehuschenigg geçen temm- uzda Mussolini ile Floran- sada — görüşmüştü. — Geçen mülâkatta iki — devlet ada- mi biribirini tanımışlar ve iki memleketin siyasi iktıs- at vaziyetini gözden geç- irmışlerdir" Geçen mülâkat umumi bir mahiyet almıştı. Halbuki — bugünkü mül- Akatta iki — devlet adamı mütefeffa Dolifuse ile Muss. olinl arasında — Riccionede teşebbüs olunan — esasları yeniden tetkik edeceklerdir. Nouigkeitsveltbatt gazetesi Avusturyaya karşı dostluğu ile tanınmış bir gazetedir Neuigkejtsveltblatt bü mülâkat hakkında aşağı- daki mütalealarda — bulun- maktadır. «Son zamanlarda Avrupa vaziyeti o kadar parlak değildir. Marsilya faciasın- dan doğan asabiyet hâlâ sönmemiştir. Avrupa mem. leketlerinin iktısadi vaziyeti bir buhran halindedir. Al- manyanın vaziyeti ise bir facia şeklini, almıştır. Sar kıyılarından çıkan kıvileim lar Fransa hudutlarında ba rüt fıçılarını ateşlemek hu. susunda bir tehlike toşkil etmektedirler. Bu vaziyet karşısında Ro. manyanın takip ettiği ha - tti hareket, — sulhe meyyal ve taraftardır. Avusturya ve Macaristan devletleri bu he- defe erisilmesi hususunda bü- yük birer unsur teşkil et- mektedirler, Mussolininin siyaseti teca- vüzkârane bir siyaset de. gildir. Mussolininin osas he. defi Avrupa sulhunu tehdit eden unsurları ortadan ka- Idırmaktır. Ve kendisi buna çalışmaktadır. gazetesi | Ağaç Sevgisi (Üst tarafı dördüncü sayfada| ngin serveti (geçinmek!) le ormancılık ve kerestecilikle paylaşılarak yok — olup gidi- yor Cümuriyette her yurtdaşın iş alanında — sınırsız çalışıp kazanması bağışlandığı hal- de bu — işte geçinmes- ini bilmiyenler — hiçbir şey yokken çeşitli — zorluklarla karşılanarak parasını pulunu harcadığı gibi işini gücünü- de başaramıyarak kendisi de yok olup gidiyor. Ormanla- rumiz kenarındaki köylü ka- rdeşlerimizi de ellerinde bal. ta ve biçkilerile kendi kar deşleri olan bütün bir şehir iasanlarını bıçaktan geçirir- cesine kesip yıkarak vedaha sonra da köklerini de çıkarıp, ateşe vürarak yurdun her bir bucağına sokup kaçakçılık yapılıyor. Bunlar bizim en koyak yerimizde açılmış parnları. mız olduğu için bu işleri- mize bakanlarımız ormancı- lıkla uğraşan kardeşleri dinliyerek derdin derinliği ni anlamalı ve bıçak — gibi keskin bir yasa ile — işin önüne geçilmelidir. Zırıl bizim artık no yat yabancı ya ve ne de şuna buna pe- şkeş çekilecek bir pul ve ve yonğamız olmadığı gibi bu uğurda durulacak — bir dakikamız bile kalmamıştır. Yurdun ormanlarından bir ağaç kesmek bir kardeş öl- dürmek kadar kölü sayıldı. ğı gibi kaçakçılığı da sınır- Jarımızdan sokulan eşya ka- çakçılığından daha kötü bi- | linerek ağır ecozalandırılma- | hıdır. Ve böylece ormanları- mız çok eyi korunup şunun bunun elile değil depimiz de- mek olan devlet elile işletil. melid 4 Geçenlerde ecnebi devlet- l lerden bazıları Avusturyaya iltifatlarda bulunmuş ise de Avusturya bunlara — aldırış etmemiştir.Avusturya milleti nasıl müthiş hareketleri kar- şısında büyük bir kuvvet ve sobat gösterdi iso aldan- ma siyaseti karşısında dahi aynı sebatı göstermiştir. İtalyanın Avusturyaya karşı takip ettiği siyaset şudur. İtolya Avusturyanın dahili işlerine — katiyen karışma- makta ve aynı zamanda | hiçbir. kimsenin Avunnr_vnı işlerine müdahalesini arzu Neşriyatından: | toplamış ve Roma 23 İKİN ) kolt Yalnız şurasına b’ lan ki ormanlarımızı )f ç için yüksek kurumalar ÖL Iyonlar harcanmam! yerde olduğu gibi M zda da aylaklık "'d.:'vi çkıcılik işliyen o0 Pai kardeşlerimizin iş BÜ kurup düzgün — bir dEfÜ y, çalıştırarak çıkardığıM” (, resteleri dünyanım "fb' kasına yollıyarak geçt çe salıp yurdumuzâ h ve İp:" gdi'.'“; Ve —bir yakadan dw yıl ağaç dikilme n!”,.a sillâhlı kavga kıı“’,a gibi ağaç dikip w:ıı#' orman yetiştirmeğe € f ve yat illerde olduğü ? urdumuzu şoıılendi"“ı ('ukıı yüksek Avl“['" ları kafaları durmay!P lenmeden ileri — doğrU. ğğ yolunda işleyip günüü rinde tabiatın rüzgü' ve denizi sıcak, soğu sularındaki cansız çck:; kuvvetlerinden elde elektrik va diğer yarlı her işlerinde k“”ıu”ık# ve — ormanlarını İ"'!“d yaprak, meyva, yağmur kazanmak ölümlerine kadar yal tlarının güzellil kullanarak dünya gel «£ kendilerini kurar! manlarım — gelişi kesip yerine yenisin ek şöyle dursun ki bile çıkarıp ateşe vür lünü savurup yaz 37 da ellerini — köklere #Üig dilenen ulusların — bANT p İ yağmur yerine ateş ği gibi yurtları da değil «Kerbelâya» decektir. gönüf ı.ud.'mo"_' ; M EĞL etmoktedir. Ş Son gelen haberlef? İi ceneral Gömbös, avlet ettikten sonrâ Iİ’. ü hakkında uzun - tafeilât — miştir. 4 Gömböş demiştir ki* ile Avusturya vo “l_“ aralarında tespit etmi$ " ç$ dukları ana hatları (* k eceklerdir ve bunlarâ kalacaklardır. Bu Avrupa sulh - ve l’lı" yardımda bulunan b bir unsur teşkil eti Çocuklar için. Yazan: Mehmet Cevdet | Hayat bilgisine uygun olarak yâ” zılmıştır. Her kitapcıda satılır. Balıkesir Ziraat Mübürlüğünden: Mülga Kepsüt Ziraat mektenine ait sebze baliçesinin 17- 1İ- tarihinden ilibaren bir ay icinde pazarlık surelile icara verileceğ taliplerin Ziraat Müdürivetine mür, saatları ilân olunur. g8$ eğindi” (266) ğ güDA B eati hükal daka